EMİR CELALEDDiN KARATAY
Ahmet Çelik[1]
Emir
Celaleddin Karatay b. Abdullah, Anadolu Selçukluların tanınmış devlet adamlarındandır.
Devatdarlık
emirliği, taştdarlık emirliği, sipehsalarlık, hazine-i hassa emirliği,
saltanat naipliği ve atabeklik gibi görevlerde 40 yıl boyunca devlet hizmetinde
bulunmuştur.
DOĞUMU-AİLESİ--
Doğum
tarihi bilinmemektedir.
İbn
Bibi Celaleddin Karatay 'in, aslen bir Rum devşirme olduğunu söyler.
Ebu’l-Ferec ibn İbri ise onu Alâeddin Keykubad’ın yetiştirmelerinden biri
olarak kaydeder. Ancak bu bilgi Karatay'ın sultanla mevcut münasebetleri dolayısıyla
bir yakıştırma olmalıdır. Bu iki kaynağın onun hakkında kullandığı "Rum
nisbesi o dönemde Bizanslı daha genel anlamıyla Ortodoks mezhebinde bulunan
her kavme mensup Hıristiyan ve Anadolu'da yasayan Müslüman Türk manasına gelen
bir tabirdir.
Bununla
beraber Karatay büyük bir ihtimalle Müslüman Türk asıllı değildir. Zira o devir
vesikalarında mühtedilerin baba adi daima "Abdullah" seklinde
değiştirilmektedir. Karatay’a ait vakfiye ve kitabelerde adinin her yerde
Karatay b. Abdullah olarak zikredilmesi onun Müslüman olmayan bir aileden geldiğine
dair görüşleri desteklemektedir.
Karatay
adı, Emir Celaleddin’in onun öz adıdır.
KARDEŞLERİ
Celaleddin
Karatay’ın kardeşleri de o zamanın usulüne göre
müslüman olduklarına işaret eden Seyfeddin, Kemaleddin gibi lakaplardan başka
Karasungur ve Rumtaş gibi Türk adları da taşıyorlardı. Gerek kendisi, gerekse
kardeşleri Anadolu’da hayırla yad edilen eserler bırakmışlardır.
Kemaleddin Rumtaş
--
Bir Selçuklu emiri olan Kemaleddin Rumtaş, aynı zamanda hekimdi. Devlet
hizmetinde Emir-i sipahsalar olarak görev yapmıştır. Karatay Medresesinden önce
ve onun karşısına bir medrese yaptırmıştır. Hoca Fakıh türbesi civarında birde
Mescid yaptırmıştır. Hayatı hakkında bilgiler azdır.
Emir Seyfeddin Karasungur--
Hayatı hakkında bilgiler azdır. O da
devlet hizmetinde Emir-i sipahsalar olarak görev yapmıştır.1268 yılında
Baybars’ın Moğol ve Selçuklu ordularıyla yaptığı Elbistan savaşı sırasında esir
düşmüş ve Baybars’la Mısır ’a
gitmiştir. Antalya ve Denizli’de Subaşı olarak görev yapmıştır.
Antalya’da
bir sur, Denizli- saray yolunda bir han, Denizli’de bir çeşme, Denizli’de
Yenihan adıyla bir han ve Denizli-Çal yolu üzerinde Akhan adıyla bir han
yaptırmıştır.
Celaleddin
Karatay, yaptırdığı eserlere ismini yazdırmazken, Emir Seyfeddin Karasungur
bütün kitabelere adını yazdırmakta bir sakınca görmemiştir.
GÖREVLERİ—
DAVETDARLIK--TAŞTDARLIK—
Emîr-i
devât (devâtdâr): Başlangıçta sultanin divit
takımından sorumlu olan ve daha sonra çeşitli görevler üstlenen saray memuru.
Taştdâr:
Hükümdar elini yıkarken, abdest alırken leğen tutup su döken saray görevlisine
denir.
Önce
emir-i devat olarak görev yapmıştır. Celaleddin Karatay, Alaaddin Keykubad'ın
saltanatı süresince taştdarlık görevini muhafaza etmiştir.
Karatay'ın
sonraki yıllarda görülen nüfuz ve tesirinin yerleşmesinde Keykubad tarafından
ona verilen mevkün ve onun da sultanın mahremi olarak edindiği tecrübe ve
bilgilerin büyük rolü vardır.
Celaleddin
Karatay, Alaaddin Keykubad'ın tahta çıkışından ölümüne kadar gerek yerleşik
iken ve gerekse seferde 18 yıl sultanın hizmetinden ayrılmamıştır. Çünkü
Keykubad'ın saltanatını tasdik ve tebrik maksadıyla halife Nasır Lidinillah
tarafından gönderilen elçi Şihabüddin es-Sühreverdi'yi dönüşte Konya'dan
uğurlayanların başına bizzat sultan tarafından Celaleddin Karatay ile Necmeddin
Tusi tayin edilmişti.
ŞİHABÜDDİN ES-SUHREVERDİNİN KONYA’YA
GELİŞİ—
Sühreverdi elçilik görevlerinden birini de Konya Selçuklu Sultanı
Alaeddin Keykubat'a Halife Nasır’ın mesajını ulaştırmak üzere yapmıştır
(618/1221). Sühreverdi, Halife'den aldığı mesaj ve itimatnameyi götürürken yolu
üzerinde uğradığı Malatya'da Mirsadu'l - ibad müellifi “Necmeddin Daye”
veya “Necm Razi” lakaplarıyla meşhur, Necmeddin Ebu Bekir b. Muhammed (o.
654/1256) ile karşılaşır. 0 sırada 45 yaslarında bir ilim adamı olan ve Horasan
diyarından Moğol işgalinden kaçıp gelen Necmeddin Daye, 78 yaşında bulunan
yaşlı şeyhe hürmet gösterir ve eserinin ilk redaksiyonunu ona takdim eder.
Sühreverdi, onun bu eserini pek beğenir ve Konya'ya götürerek görüşme sırasında
Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat'a takdim ve tavsiye eder
Mevlana ve Sadreddin Konevi ile de görüştüğünü kaydedildiği
Necmeddin Daye belki de Sühreverdi ile birlikte Konya'ya gelmiş, oradan Kayseri ve Sivas bölgesine geçmiştir
Eflaki'nin verdiği bilgilere nazaran Sühreverdi, elçilik göreviyle
Konya'ya geldiğinde Alaeddin Keykubat, eğlenmek üzere Gavale kalesine gitmiş,
Mevlana'nın babası Sultanu'l-Ulema Bahaeddin Veled'i beraberinde götürmüştü.
Sühreverdi'nin Halife'nin mesajıyla geldiği haberini alan Sultan, onun da
Gavale'ye getirilmesini emretti. Sultan ile Sühreverdi, resmi görüşmelerini
tamamladıktan sonra Sühreverdi ile Bahaeddin Veled, derin bir sohbete
daldılar. Bahaeddin Veled'in Belh'ten
gelirken uğradığı Bağdat’ta tanıştığı Sühreverdi’ye saygı da kusur
göstermemesinin asıl sebebi, eski hukuklarıydı. Nitekim Sühreverdi, Bağdat’ta
ona misafirperverlikte kusur etmemişti. Ayrıca hem BahaeddinVeled, hem de
Sühreverdi Hz. Ebu Bekir neslinden olduklarından kendilerini birbirlerine
akraba sayıyorlardı. Sühreverdi, Sultan’ın ve Bahaeddin Veled'in birkaç gün
misafiri oldu. Sultan, gördüğü bir rüyanın tabiri münasebetiyle hem
Bahaeddin'e, hem de Sühreverdi'ye pek kıymetli hediye ve ihsanlarda bulundu.
Sühreverdi bu seyahati sırasında henüz 14 -15 yaslarında genç bir delikanlı
olan Mevlana ile de görüşmüş olmalıdır.
Şihabüddin
Sühreverdi de Konya’da kaldığı sürece Celaleddin Karatay evinde konaklamıştı.
Aynı zamanda Sühreverdi’ye intisap etmiştir.
Şeyhi
Şihabüddin Sühreverdi 1234’de Bağdat’ta vefat edince şeyhinin türbesini yaptırmıştır.
Selçuklu devlet adamları içinde Bağdat’ta böyle bir türbe ve zaviye
yaptırılması Celaleddin Karatay’ın yaptığı hayırlı faaliyetlerin nerelere kadar
ulaştığının bir göstergesidir.
RESMİ HİZMETTEN
AYRILIŞ-- Keykubad'ın ani ölümünden sonra yerine gecen
oğlu Ü. Gıyaseddin Keyhüsrev zayıf bir hükümdardı. Onun 1243'te Kösedağ’da
İlhanlılara yenilmesi üzerine Sadedin Köpek’in etkisiyle Celaleddin Karatay da
bazı devlet adamlarıyla birlikte bir köşeye çekildi.
SADEDDİN KÖPEK--
Sadeddin
Köpek iyi bir mimardı, Beyşehir de Kubadabat sarayı, Konya-Aksaray yolu
üzerindeki Zazadin Hanı gibi birçok esere imza atmıştı. Zeki bilgili fakat çok
ta hırslıydı. Alaadin Keykubad’ın zehirlenmesi, bir çok emir ve devlet adamının
öldürülmesi gibi olaylara adı karışmıştı. Harzem beylerinin başı Kayır Han,
Alaaddin Keykubat’ın ünlü komutanlarından Kemaleddin Kamyar, Alaaddin
Keykubat’ın hanımı Melik Adil’in kızı Gaziye Hanımı hunharca katlettirdi.
Alaaddin Keykubat’ın bu hanımdan olan çocukları Uluborlu hapishanesine hapsetti.
Hatta
bizzat sultan yaptığı Ü. Gıyaseddin Keyhüsrev’i bile yok edip sultan olma
hevesine kapılmıştı. Bunu sezen sultan, Sadeddin Köpek’i Kubadabat sarayında
öldürttü.
ANTALYA GÜNLERİ--
Bu arada Antalya’ya çekilen Celaleddin Karatay, münzevi bir hayat yaşamakla
birlikte devletin nasıl bir maceraya sürüklendiğini takip etmiştir. Baba İlyas
isyanı hakkında bir adamını Amasya’ya gönderip bilgi toplamış, elde ettiği bilgileri Sultan Keyhüsrev’e ileterek
yaklaşan tehlike konusunda ikaz etmiştir.
BABAİ AYAKLANMASI (1240)
Baba İlyas 637/1240 yılında Anadolu Selçuklu Sultani Ü. Gıyaseddin
Keyhüsrev'e karşı iktidarı ele geçirmek maksadıyla hazırladığı ayaklanmanın fiili
idaresini halifesi Baba İshak'a havale etti. Ayaklanmanın ilk zamanlarında
basarı kazanarak Güneydoğu ve Orta Anadolu'yu ele geçiren Babailer Amasya'da
ilk yenilgiye uğradılar. Amasya Kalesi'ne sığınmış olan Baba İlyas burada
Mübarizüddin Armağanşah kuvvetleri tarafından kıstırılıp yakalandı ve idam
edildi. Buraya gelen fakat şeyhini kurtarmaya muvaffak olamayan Baba İshak
yönetimindeki diğer grup Konya üzerine yürüdü. Ancak Kırşehir yakınlarındaki
Malya ovasına geldikleri sırada Babailer, paralı Frank askerlerinin de
bulunduğu Selçuklu ordusu tarafından ikinci defa ağır bir yenilgiye
uğratıldılar ve Baba İshak öldürüldü. Böylece isyan bastırılmış oldu.
RESMİ HİZMETE DÖNÜŞ--
Sadeddin
Köpek öldürülünce vezirliğe Mühezzebuddin Ali, saltanat naipliğine Sahib
Şemseddin Muhammed İsfehani, tercümanlığa Mecmeddin Muhammed, Hızaney-i
hassa’ya da Celaleddin Karatay gibi tecrübeli devlet adamları tekrar iş başına
getirildi.
Celaleddin
Karatay Keyhüsrev'in ölümüne kadar bu görevde kaldı. Sultanın ölümünden sonra
üç oğlunun ayrı ayrı ve birlikte
saltanat sürdükleri dönemde ise daha etkin bir rol oynadı.
II.
Gıyaseddin’in Gürcü melikesinin kızından olan en küçük oğlu Alâeddin Keykubad'ı
veliaht tayin etmişti.
NAİB-İ SALTANAT--Önemli
devlet adamları ve kumandanlar arasından seçilen naib-i saltanat sultanin
merkezde bulunmadığı zamanlarda ona vekâleten devlet islerini yürütürdü.
Kendilerine naib-i saltanat olduklarının alameti olarak bir altın kılıç
verilirdi. Bu görevde bulunan bazı devlet adamları şunlardır: Celâleddin Karatay,
Sücâeddin Abdurrahman, Nizâmeddin Hurşid, Fahreddin Ali, Emirü'd-din Mikâil,
Mücirüddin Emir Sah, Cemaleddin, Mehmed Pervâne ve Kemaleddin Tiflisî.
Fakat Gıyaseddin’in ölümünden sonra Vezir
Şemseddin Muhammed el-İsfahani, Celaleddin Karatay, Has Oğuz, Esedüddin Rüzbe
ve Fahreddin Ebu Bekir gibi devrin güçlü devlet adamlarının ortak kararı ile
tahta büyük şehzade I. İzzeddin Keykavus çıkarıldı. Karatay da naib-i saltanat
tayin edildi.
İbn
Bibi Vezir Sahib Şemseddin'in kesin hakimiyetinden önceki devrede Celaleddin
Karatay'ın fikrini almadan memleket işlerini görmediğini kaydeder.
ÜÇKARDEŞ İKTİDARI--
Güyük Han'ın cülus merasimine katılmak üzere Moğolistan’a giden II. Giyaseddin
Keyhüsrev'in ortanca oğlu IV. Kılıçarslan ve taraftarlarının Sultan Keykavus ve
veziri Şemseddin'in azillerine dair yârlik getirmeleri üzerine Celaleddin
Karatay, IV. Kılıçarslan'ın elçisi sıfatıyla gelen Hotanlı Cemaleddin'in de
katıldığı mecliste büyük kardeş dururken küçüğün sultan olmasının şeriata ve
örfe uygun olmadığını, üç kardeşin birlikte tahta çıkarılmasının ve
Kılıçarslan'la birlikte gelen 2000 Moğol süvarisinin geri gönderilmesinin
gerektiğini söyledi. Nihayet onun nüfuz ve gayretleriyle yalnız kardeşler
arasındaki ihtilaflar değil bunlara intisap ederek şahsi ihtiraslar peşinde
koşan beyler de yatıştırıldı.
Ancak
bu sırada Keykavus ile Kılıçarslan arasında anlaşmazlık çıktı. Aralarındaki
silahlı mücadelede Kılıçarslan mağlup oldu, fakat kardeşi onu affetti.
Celaleddin
Karatay, üç kardeşin birlikte saltanat sürmelerini temin ederek devletin parçalanmasını
önledi.
ATABEKLİK
– Şehzadeleri
iyi bir devlet adamı olarak yetiştirmekle görevli olan atabekler (lalalar)
güvenilir ve nüfuzlu kumandanlar arasında seçilirdi. Şehzadeler atabegin gözetiminde
"melik" unvanıyla her hangi bir vilayetin idaresine memur
edilirlerdi. Ancak daha sonra şehzadelerin eğitiminden sorumlu Atabeklerin
yanında başkentte sultanın yanında ona müşavirlik eden bir atabeg daha tayin
edilmeye başlanmıştır. Bu Atabekler divan üyesi olarak müzakerelere iştirak
ederlerdi. Bu konuyla ilgili bir fermanda bütün devlet erkânının önemli
konularda hükümdarın atabeğiyle istişâre etmesi emredilmektedir.
Atabeklerin Anadolu Selçuklu
devletine büyük hizmetleri olmuştur. Bunların başında da Şemseddin Altunaba ile
Celaleddin Karatay gelir.
Celaleddin
Karatay'ın, Keykavus'un cülusundan ortak hâkimiyetin başladığı 647 (1249)
yılına kadar yürüttüğü saltanat naipliğini bırakarak atabeklik (atabeg-i Rum)
mevküne geçtiği kaydedilmektedir. Ölümüne kadar kaldığı bu makamda kardeşler
arasında geçimsizliğe meydan vermedi, devlet adamlarının onları menfaat ve ihtiraslarına
vasıta kılmalarını önledi. Nitekim bu mevkide bulunduğu müddetçe kardeşlerin
birlikte hüküm sürmeleri kabil olabilmiş ve ölümünden sonra tekrar dirlik ve
düzen bozulmuştur. Karatay'ın nüfuz ve kudreti yalnız kendi mevkünin verdiği
yetkilerle sınırlı kalmamış, diğer bütün önemli işlerin hallinde ve büyük
mevkilere getirilecek kişilerin seçiminde de rol oynamıştır.
VEFATI--
Celaleddin Karatay, Moğol hükümdarı Mengü Han'ın huzuruna çıkmak üzere
Moğolistan’a hareket eden Keykavus'u yolcu etmek için gittiği Kayseri'de vefat
etti. Sivas'ta iken durumu öğrenen Keykavus memleketin başsız kaldığını görerek
geri döndü. Kendi yerine ise küçük kardeşi Alaeddin Keykubad’ı bazı devlet
adamlarıyla birlikte gönderdi. Karatay'ın cenazesi Konya'ya getirilerek medresesinin
yanındaki veya kervansarayındaki türbede defnedildi.
CELALEDDİN
KARATAY’IN MUMYASI -- Karatay ailesinden ve Karatay
Medresesi'nin son mütevellisi Rahmi Efendi (yazar N. Rahmi Karatay'ın babası),
İbrahim H. Konyalı ile komşudur ve temas halindedirler. Türbenin bir türbedarı
bulunmaktadır. Türbedar, Celaleddin Karatay'ın mumyalanmış ızgara üzerinde
duran tabutun içindeki pamuklara sarılı cesedine de bakmaktadır. Bu bakım her
yıl mumya üstündeki pamukların, örtünün değiştirilmesi tarzında olmaktadır.
Çünkü bayramlarda, mübarek günlerde Karatay Ailesi'nin yasayanları tarafından
ziyaret edilmektedir. İşte bir bayram günü son mütevelli Rahmi Efendi, babası
ile birlikte ziyarete gider. Henüz küçüktür. Mumya, diri gibidir. Babası ve
büyükler, uzanmış haldeki elini öperler. 0 da öpmek için ele yapışır. Yüksek
olduğu için fark etmeden asılmıştır. Karatay'ın eli kopar ve küçük torununun
elinde kalır. Bu hatıradan anlaşılacağı üzere Celaleddin Karatay'ın mumyası son
asra kadar durmakta ve ziyaret edilmektedir. Sonra türbenin bu kısmının kapısı
kapatılmıştır.
ŞAHSİYETİ--Bütün
kaynaklar, Moğol müdahale ve baskılarının en yoğun olduğu bir dönemde devlete
sahip çıkan, ülkede dirlik ve düzeni sağlamak için samimiyetle çalışan
Karatay'ın dindarlığı, hayırseverliği, ahlaki meziyetleri ve güçlü bir devlet
adamı olduğu üzerinde birleşmektedir.
Siyasi
entrikalara karışmazdı taraf tutarak düşmanlıkların artmasına sebep olmazdı.
İhtirassız ve saygın bir kişiydi.
Hanefi
mezhebine bağlıydı.
Kaynaklar,
Celaleddin Karatay'ın evlenmediğini, ve özellikle dindarlığından, ilme,
alimlere ve şeyhlere sevgi beslediğinden, onlara hizmetinden söz eder. Yine
onun ibadetle meşgul olan, her türlü maddi zevkten sakındığını. Müslüman ve
zimmi/gayri müslim herkesin onun ihsan ve iyiliklerine nail olduğunu yazar.
Sultanü’l-Ülema
Bahaddin Veled, Hz. Mevlana, Mecmeddin İshak, Sadreddin Konevi ile dostlukları
vardı. Menakibu’l-Arifin'de de Karatay'ın iyiliklerinden ve Mevlana’nın ona saygı
duyduğundan söz edilir.
Yine
o devrin Ahi şeyhleri ile de görüşür ihtiyaçlarını karşılardı.
İbn
Bibi ile Aksarayi, menşur ve fermanlarda kendisine "Veliyyullah fi'l-arz/
Yeryüzünde Allah’ın Dostu", “Atabeg-i Rum”, Ebu’l-Müluk
ve’Selatin/Hükümdar ve Sultanların babası” diye hitap edildiğini kaydederler.
Mübarizuddin
Ertokuş'a ait 669 (1270) tarihli vakfiyede Karatay'dan
"el-Emiru'r-Rabbani” diye bahsedilmektedir.
Medresesi
dışında yaptırdığı eserler üzerindeki kitabelerde adını zikretmemesi tevazuunu
gösterir. Ebu'l-Ferec de Anadolu'da halk ve yüksek tabakanın ona büyük bir
hürmet beslediğini yazar.
ESERLERİ--
İbn Bibi, Karatay'ın ülkenin her tarafında mescit, medrese, hankah ve kervansaray
gibi hayır eserleri yaptırdığını belirtir. Ancak vakfiye ve kitabelerden
tespit edilebilen eserleri: Türkiye-Suriye arasındaki yol üzerinde Kayseri'nin
Bünyan ilçesi yakınlarında bulunan Karatay Kervansarayı, Konya'daki Karatay
Medresesi ve Antalya'daki Daru’s-ٍٍSüleha'dan
ibarettir.
B- KARATAY MEDRESESİ GİRİŞ KAPISINDAKİ HADİSLER
Karatay Medresesi Celaleddin
Karatay tarafından 1251’de inşa ettirilmiştir.
Beyaz ve gri mermerle kaplanmış
olan Karatay Medresesi taç kapısının, 2 m . derinlik, 7,40 m .
genişlik ve 8,50 m .
Yüksekliğe sahiptir.
Taçkapı üzerinde üç çeşit yazı
vardır:
En üstte
boydan boya İnşa kitabesi
"Yüce Allah buyurdu:
hakikattir ki Allah, iyilik (ihsan) edenlerin ecrini zayi etmez. Yeryüzünde Allah’ın
gölgesi, din ve dünyanın ulusu, fetih babası Sultan-ı a'zam Keykavus b.
Keyhusrev (b.) Keykubad b. Şehid Sultan Keyhusrev b. Kılıçarslan b. Mesud (b.)
Kılıçaslan'ın hükümdarlık günlerinde 649 senesi aylarında Karatay b. Abdullah bu mübarek imaretin inşasını
emretti. Allah, onu imar edeni bağışlasın!"
Ortada
taçkapının iki yanında (Süleyman (as)’ın duası) dua kitabeleri,
رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ
وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ
فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ
“Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse
ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya
muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat”[2]
Altta giriş kapısını
kuşatan hadis kitabeleri.
Giriş kapısının üç tarafına
mermer üzerine yaprak halinde 37 şekil işlenmiş, bunlar da girift Selçuklu
sülüsü ile Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘in 28 kısa sözünü
(cevamiu’l-kelim hadisi) oyma çiçekler ve sümbüllerle bezenmiştir.
Hadisler Kuzai’nin (v.
454/1062) Şihabü’l-Ahbar adlı eserinin ilk 22 hadisidir. Hadislerin
seçiminde Mevlana Celaleddin Rumi ve Sadreddin Konevi’nin rolü vardır.
Hadislerin anlamları düşünüldüğünde Celaleddin Karatay’ın fikir dünyasını ve
dünya görüşünü ortaya koyduğunu görmek mümkündür
KAPININ SAĞINDA 13 YAPRAKTA 11
HADİS
1- Hz. Ömer (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
şöyle buyurdu:
Ameller niyetlere
göredir.[3]
اَلاَعْمَالُ بِالِنّيَّاتِ
2- Hz. Ali (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
şöyle buyurdu:
Meclislerde
konuşulanlar, emanettir.[4]
والمَجَالِسُ بِالاَمَانََاتِ
3- Ümmü Seleme, Ebu Hureyre, İbn Mes’ud (ra)’den Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Kendisiyle istişare
edilen emin olmalıdır.[5]
اَلْمُسْتَشَارُ مُؤْتَمَنٌ
4- İbn Mes’ud (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
şöyle buyurdu:
Vaad edilen verilmelidir.[6]
اَلْعِدَة ُعَطِيَّة ٌ
5- Hz. Ali (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
şöyle buyurdu:
Vaat etmek
borçlanmaktır.[7]
اَلْعِدَة ُدَيْنٌ
6- Cabir, Ebu Hureyre, Enes b. Malik, Ka’b b. Malik, Abdullah b.
Abbas, hz. Aişe, Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Selam, Avf b. Malik, Abdullah b.
Mes’ud, Nevvas b. Sinan, Halid b. Velid (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem) şöyle buyurdu:
Harp hiledir.[8]
اَلْحَرْبُ خُدْعَة ٌ
7- Abdullah b. Mes’ud, Enes b. Malik (ra)’den Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Pişmanlık tövbedir.[9]
اَلنَّدَمُ تَوْبَة ٌ
8- Nu’man b. Beşir (ra)’den
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Cemaatte rahmet
vardır.[10]
اَلْجَمَاعَة ُرَحْمَة ٌ
9- Nu’man b. Beşir (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) şöyle buyurdu:
Ayrılık azaptır. [11]
اَلْفِرْقَة ُعَذَابٌ
10- Enes b. Malik (ra)’den
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Güvenilirlik
zenginliktir.[12]
اَلاَمَاَنَة ُغِنىً
11-Temim ed-Dari, Sevban,
Abdullah b. Ömer (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle
buyurdu:
Din nasihattir.[13]
اَلدِّينُ النَّصِيحَة ُ
KAPININ ÜSTÜNDE 11 YAPRAKTA 8
HADİS
12- Semure (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
şöyle buyurdu:
İnsanın değeri malı
iledir[14]
اَلْحَسَبُ اَلْمَالُ
13- Semure (ra)’den Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Alicenaplık takvadır. [15]
اَلْكَرَمُ التقوَى
14- Cabir (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
şöyle buyurdu:
Selam kelamdan
öncedir.[16]
السَّلام قَبْلََ الْكَلام ِ
15- Abdullah
b. Ömer(ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
İlmin yarısı
sormaktır.[17]
السَّؤالُ نِصْفُ الْعِلْم ِ
16- Nu’man b. Beşir ve Bera
(ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Dua ibadettir.[18]
اَلدَّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَة ُ
17- Malik b.Yehamir ve Muaz
(ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Borç dinin yüz
karasıdır.[19]
اَلدَّيْنُ شَيْنُ الدِّين ِ
18- Hz. Ali ve Enes (ra)’den
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Tedbir geçimin
yarısıdır.[20]
التّدْبِيرُ نِصْفُ الْعَيْش ِ
19- Hz. Ali ve Enes (ra)’den
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Sevilmek aklın
yarısıdır. [21]
التَّوَدُّدُ نِصْفُ الْعَقَل ِ
KAPININ SOLUNDA 13 YAPRAKTA 9
HADİS
20- Hz. Ali ve Enes (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) şöyle buyurdu:
Üzüntü ihtiyarlığın
yarısıdır. [22]
اَلْهَمُّ نِصْفُ الْهَرَم ِ
21- Muaviye (ra)’den Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Hayır, adettendir.[23]
اَلْخَيْرُ عَادَة ٌ
22- Muaviye (ra)’den Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Husumette inat etmek
şerdir. [24]
اَلشَّرُّ لََجَََاجَة ٌ
23- Abdullah b. Ömer ve Ebu
Hureyre (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Müsamaha kazançtır.[25]
اَلسَّمَاحُ رَبَاحٌ
24- Abdullah b. Ömer ve Ebu
Hureyre (ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Zorluk göstermek
uğursuzluktur.[26]
اَلْعُسْرُ شُؤْمٌ
25- Hz. Ali ve Abdurrahman b. Âiz
(ra)’den Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Suizan ihtiyattandır.[27]
اَلْحَزْمُ سُوءُ الظَّنِّ
26- Ebu Said (ra)’den Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Çocuk insanı cimri ve
korkak yapar.[28]
اَلْوَلَدُ مَبْخَلَة ٌمَجْبَنَة ٌ
27- Ebu’d-Derda (ra)’den
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Ağız
bozukluğu/küfürbazlık, kabalıktan/cefadandır.[29]
اَلْبَذَاءُ مِنَ الْجَفَاء ِ
28- Hz. Ali (ra)’den Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Kur’an-ı Kerim sırf
devadır.[30]
اَلْقرْآنُ هُوَ الدّوَاء ِ
Sonuç
olarak Selçuklu döneminde tefsir öğretimi için inşa edilen Karatay Medresesi’nin
kapısına özlü hadislerin işlenmesi ve aynı dönemde hadis ihtisası için
yaptırılan İnce Minare Daru’l-hadis’inin giriş kapısına ayete’l-kürsi, Yasin ve
Fetih surelerinin mermerlere işlenmesi, Selçuklu Türklerinin Kur’an ve sünnet
bütünlüğüne işaret eden anlayışını ve yine o dönemde Moğal istilasına karşı
dini, ilmi, sanatsal karşı duruşu dışa vurmasını ifade etmesi açısından önemli
ve anlamlıdır.
KAYNAKLAR
Abdurrauf el-Münavi,
Feyzül-Kadir fi Şerhi Camiu’s-Sağir, Beyrut 1357
Ahmet Efe,
Celaleddin Karatay Hayatı Ve Eserleri, Konya, 1997
Ahmet Gedik,
Karatay Medresesi Taçkapısındaki Celi Yazıların Hat Sanatı Bakımından Değerlendirilmesi,
İSTEM Dergisi,Yıl, 2, Sayı, 3, Konya, 2004, 165-189
Ali Yardım,
Şihabü’l-Ahbar Tercümesi, İstanbul, 1999
Aydın Taneri,
Celaleddin Karatay, DİA İslam Ansiklopedisi, 7/251-252
Caner Arabacı, Osmanlı
döneminde Konya Medreseleri, Konya, 1998
Heysemi,
Mecmau’z-zevaid, Kahire-Beyrut, 1407
İbrahim Hakkı
Konyalı, Abideleri ve kitabeleri ile Konya, Konya,
1964
İbrahim Hakkı Konyalı,
Konya Tarihi, Konya, 1964
İbrahim Hakkı Konyalı, Karatay
Medresesi, Yeni Asya, 13-18 Ağustos 1977
M. Emin Eminoğlu,
Karatay Medresesi Yazı İncileri, Konya, 2001
M. Ferit Uğur - M. Mesut Koman,
Selçuklu Büyüklerinden Celalüddin Karatay ve Kardeşlerinin Hayat ve Eserleri,
Konya, 1940, 5-27
Mehmet Önder,
Konya’da Bir Selçuklu Şaheseri, Karatay Medresesi, Kaynaklar, 1, İstanbul,
1983, 32-35
Osman Turan, Celaleddin
Karatay, Vakıfları, Ve Vakfiyeleri, Belleten,
Cilt, XÜ, Ankara, 1948
Suyuti,
Camiu’s-Sağir, Kahire, 1954
Tanju Cantay, Konya
Karatay Medresesinin İnşa Tarihi ve Kapısının Mimari Kuruluşu, Röleve Restorasyon
Dergisi, Sayı 6, Ankara, 1987
[1] celikahmet66@hotmail.com
[2] Neml 19
[3] Buhari, Bedül
Vahy, 1, İman, 41, Nikah, 5, Talak 11, Menakibül Ensar, 45, Itk, 6, Eyman, 23,
Hıyel,1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11; Tirmizi, Fedailü’l-Cihad,
16; Nesai, Taharet, 59, Talak, 24 Eyman 19; İbn Mace, Zühd, 26; Ahmed Hanbel,
I/25; Kuzai, 1
[4] Ebu Davud, Edeb
32; Kuzai, 2
[5] Ebu Davud,
Edeb, 114; Tirmizi, Zühd, 39; İbn Mace, Edeb, 37; Darimi , Siyer, 13; Ahmed b.
Hanbel, V/274; Kuzai, 3
[6]
Suyuti, Camiu’s-Sağir, 2/68; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, 4/378; Kuzai, 4
[7] Suyuti,
Camiu’s-Sağir, 2/68; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, 4/377 Kuzai, 5
[8] Buhari,
Cihad,157, Menakib 25, istitabe, 6; Müslim, Zekat 153, Cihad, 18; 19; Ebu
Davud, Cihad, 92, Sünnet, 28; Tirmizi, Cihad, 5; İbn Mace, Cihad, 28; Ahmed b.
Hanbel, I/81, 90, 131, 134, II/ 312, 314, III/224, 297, 308, VI/387; Kuzai, 6
[9] İbn Mace, Zühd,
30; Ahmed b. Hanbel, I/378, 423, 433; Kuzai, 7
[10] Ahmed b.
Hanbel, IV/278, 375, Kuzai, 8
[11] Ahmed b.
Hanbel, IV/278, 375, Kuzai, 8
[12] Suyuti,
Camiu’s-Sağir, I/123; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, III/182; Kuzai, 9
[13] Buhari, İman,
42; Müslim, İman 95; Ebu Davud, Edeb 59; Tirmizi, Birr, 17; Nesai, Bey’at, 31,
41; Ahmed b. Hanbel, I/ 351, II/297, IV/102, 103; Darimi, Rikak, 41; Kuzai, 10
[14] Tirmizi,
Tefsiru Hucurat, 6; İbn Mace, Zühd, 14; Ahmed b. Hanbel, V/ 10; Kuzai, 11
[15] Tirmizi,
Tefsiru Hucurat, 6; İbn Mace, Zühd, 14; Ahmed b. Hanbel, V/ 10; Kuzai, 11
[16] Tirmizi,
İsti’zan, 11; Kuzai, 22
[17]Acluni, Keşfül
hafa, I/457; Heysemi, Mecmauz’zevaid, I/160 ; Kuzai, 21
[18] Tirmizi,
Tefsiru Bakara, 16, 40; İbn Mace, Dua, 1; Ahmed b. Hanbel, V/ 4, 267, 271, 276;
Kuzai, 18
[19] Suyuti,
Camiu’s-Sağir, II/18; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, III/556; Kuzai, 19
[20] Suyuti,
Camiu’s-Sağir, I/134; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, III/280; Kuzai, 20
[21] Suyuti,
Camiu’s-Sağir, I/134; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, III/280; Kuzai, 20
[22] Suyuti,
Camiu’s-Sağir, I/134; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, III/280; Kuzai, 20
[23] İbn Mace,
Mukaddime, 17; Kuzai, 12
[24] İbn Mace,
Mukaddime, 17; Kuzai, 12
[25] Suyuti,
Camiu’s-Sağir, II/38; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, IV/145; Kuzai, 13
[26] Suyuti,
Camiu’s-Sağir, II/38; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, IV/145; Kuzai, 13
[27] Suyuti,
Camiu’s-Sağir, I/151; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, III/412; Kuzai, 14
[28] İbn Mace, Edeb,
3; Ahmed b. Hanbel, IV/ 172; Kuzai, 15
[29] Tirmizi, Birr,
64; İbn mace, Zühd, 17; Ahmed b. Hanbel, II/501; Kuzai, 16
[30] İbn Mace, Tıb,
28,Suyuti, Camiu’s-Sağir, II/89; Abdurrauf el-Münavi, Feyzül-Kadir, IV/536;
Kuzai, 17
Yorumlar