YAZMA ESERLER BAŞKANLIĞI
Dr. Mustafa BALOĞLU
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; büyük İslam düşünürü ve mutasavvıfı Mevlana’nın vuslatının
743. yıl dönümü ve 7-17 Aralık Mevlana Haftası sebebiyle sözlerime Mevlana’yı aşkla,
sevgiyle ve muhabbetle anarak başlıyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir
taraftan İslamofobiyi ortaya koyanlar, diğer taraftan İslam adına kendisinden
başka hiç kimseyi Müslüman saymayanlar, DEAŞ, FETÖ gibi örgütler, İslam
dünyasında bölünmenin, parçalanmanın, dağılmanın altyapısını oluşturmaya
çalıştıkları bu dönemde; Hz. Mevlana'nın 743. Vuslat Yıl Dönümüyle Uluslararası
Anma Törenleri “Birlik Vakti” temasıyla
7 Aralık’ ta Konya’da başladı.
Tarih
boyunca kültür, sanat, irfan, hikmet ve ilmin merkezi olan Konya'ya, bu güzel
etkinlik yakışmaktadır.
Hz.
Mevlana’nın; "Biz, bu dünyaya
bölmeye, parçalamaya ve dağıtmaya gelmedik. Biz bu dünyaya birleştirmeye,
derlemeye, toparlamaya ve büyütmeye geldik" sözü, "Birlik Vakti" sloganıyla son derece anlamlıdır.
Bu
söz, hem ülkemiz için hem de, parçalanmaya çalışılan coğrafyamız için yeniden uyarıcı
mahiyette olması sebebiyle, bu sözün hepimizi yeniden uyandırmasını temenni
ediyorum.
Bugün,
sevgide, hoşgörüde, Mevlana gönüllü olmaya ihtiyacımız var. Düşüncelerinde
Mevlana olan insanlara ihtiyacımız var. Hayata, Mevlana gözüyle bakanlara,
söylemlerinde Mevlana dilini kullananlara ihtiyacımız var. Mevlana gibi olmak,
Mevlana gibi ölmek ve bu şiarda olmaya ihtiyacımız var. Hazreti Mevlana'nın sözleri, 743 yıl sonra da
aynı hassasiyetle dinlendirilmelidir. Hazreti Mevlana, düşünceleriyle günümüze
ışık tutmaktadır. Olgun insan olabilmek için Hazreti Pir'in fikirlerinin
önemini kavramalıyız. Şiddetin, ayrılıkların yaşandığı dünyada, Mevlana'nın Allah, insan sevgisine ve
ayrıca dünyaya mal olmuş sevgisine günümüzde ihtiyaç her geçen gün artmaktadır.
Mevlana’nın
edebiyatını yapmak yerine, Mevlanalaşma önemlidir. Aslında, Hazreti Mevlana,
tek kelimeyle kesret içinde vahdete ve tevhide davet etmiştir.
Bu
nasıl aşk ve nasıl bir sevdadır ki, ağızların tadını bozan ve nice ocaklar
söndüren ölümü, sevgiliye kavuşma olarak adlandırsın ve düğün gecesi olarak
kabullensin. Bu anlayış ancak, sonsuz ve derin bir ilâhi aşk anlayışı ile
mümkün olabilir. İşte Hz. Mevlâna; yüz yıllardır bu derin aşkın ve sonsuz ilâhi
sevdanın temsilcisi olmuş, bu aşkı Konya’dan tüm dünyaya duyurmuştur.
Türkiye,
inşallah Mevlana'nın öğretisini, bütün dünyaya yayabilecek önemli bir birikime
sahip. Bu birikimin, dünyanın ihtiyacı olan birikim olduğunu ifade etmek
istiyorum. Hz. Mevlana’nın öğretileri; terör örgütlerine karşı, ayrılıktan yana
siyaset üretenlere, Müslüman toplulukları mezhebine, meşrebine göre dağıtmak
isteyenlere karşı en güzel mesaj olacaktır.
Tıptan felsefeye, astronomiden
matematiğe kadar her alanda, ülkemiz topraklarında ve gönül coğrafyamızın her
köşesinde üretilen Yazma Eserler, matbaanın Türkiye'de kurulmasından evvel,
elle yazılan ve elle çoğaltılan kitaplardır.
Diğer yandan kültür tarihinin birinci elden ve milli kültür mirasımızın
kaynaklarından olan el yazmaları ve nadir eserler, bilim adamlarının ve
araştırmacıların çalışmalarına ışık tutan en değerli kültür varlıklarıdır.
Yazma eserler bugün ile gelecek arasında bağlantı kuran en değerli hazineler
olup, bir anlamda toplumların ve devletlerin hafızalarıdır.
Yazma eserlerimiz, muhtevası
bakımından da milletimizin güzel ve önemli hasletlerini dile getiren, dini,
kültürel ve sosyal hayatımızın önemli belgeleridir.
Aynı zamanda yazma eserler gelenekli sanatlarımızın da
nadide örnekleriyle doludur. Yazma eser kütüphanelerimiz de bu sanatlarımızın
korunduğu, sergilendiği öğrenildiği, öğretildiği yerlerdir.
Her medeniyetin her kültürün bir sanat anlayışı
vardır. Sanat aslında insanların çevreyi, dünyayı, kainatı resmedip, kendi
medeniyet tasavvurlarında ortaya koyduklarını şekle dönüştürmesine verilen
isimdir.
Geleneksel sanatlardan tezhip, minyatür ve hat
sanatının da İslam medeniyetinin, İslam medeniyeti mensuplarının tahayyül
dünyasından oluşan örneklerin surete dönüş şeklidir.
- "Her eser, milletlerin tasavvur, tahayyül
dünyasını ortaya koyar"
Bu değerli mirasın sahipleri olarak bizler binlerce
yıllık süreçten geçerek günümüze kadar gelmiş olan bu birikimi korumak, en
işlevsel ve en güncel bir şekilde bizden sonraki kuşaklara aktarmak zorundayız.
Gelecek kuşakların insan, âlem ve medeniyet bilinç ve tasavvuruna sahip olması kültürel
ve ilmi birikimimizin onlara ulaştırılmasına bağlıdır.
İşte bu bilinçle hareket eden ve 6093 Sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanunla 5 yıl
önce kurulan Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, yazma ve nadir basma
eserlerimizin korunması, tanıtımı ve kütüphanelerimizin yönetimi bakımından üzerine
düşen tarihi vazifeyi hakkıyla yerine getirme çabası içindedir. Türkiye genelindeki üç bölge müdürlüğü ve
bağlı 22 kütüphanesiyle 300 bini nadir matbu olmak üzere toplam 512 bin adet
eser en görünür şekilde bilim âleminin hizmetine sunulmaktadır.
Başkanlığımız kültür tarihinin
birinci elden ve milli kültür mirasımızın kaynaklarından olan yazma eserlerin
korunması ile ilgili olarak, kurulduğu günden bu güne kadar birçok önemli
faaliyete imza atmış bulunmaktadır.
Süleymaniye Külliyesi içerisinde
bulunan ve “Süleymaniye Doğumevi” olarak adlandırılan binada yapılan tadilat,
bakım ve onarım çalışmaları ile modern bir yapıya kavuşturulmuş, kitap
restorasyonu, konservasyonu ve araştırmaları için gerekli teçhizatla
donatılarak “Kitap Şifahanesi” olarak hizmet vermeye başlamıştır. Ayrıca Konya
Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü’nde de Türkiye’nin ikinci, Kitap Şifahanesi hizmetlerini sürdürmektedir.
Buralarda kendi eserlerimizin onarımı yanında, dünyanın her yerinden Bakanlığa
ulaşan ve restorasyona ihtiyacı olan yazma eserlerin de restore edildiği bir merkez
konumundadır. İleri teknoloji ile uluslararası standartlarda hizmet veren
Şifahaneler aynı zamanda bir eğitim merkezi olup İslam yazmalarının onarımının,
bakımının ve incelemelerinin yapıldığı, uluslararası bir hüviyet kazanmıştır.
Kütüphanelerdeki eserlerin durum tespit
çalışmaları yapılarak temizlenmekte ve koruma öncelikleri belirlenmektedir. Başkanlık zamanla hasara uğramış, kağıtları eskimiş,
pörsümüş ve tahrifata uğramış el yazması eserleri restoratörler, yazma eser
uzmanları, kimyager ve biyologlarla restore etme çalışmalarını sürdürmektedir.
Kütüphanelerde bulunan yazma eserlerin okuyucu ile
buluşturulması, yerli ve yabancı uzmanların hizmetine sunulması, ilim sahasında
çalışan insanların bu eserlere en kolay yoldan ulaşımının sağlanması Yazma
Eserler Kurumu için temel hedeflerden biri olarak belirlenmiştir. Bu amaca
dönük olarak daha önceki yıllarda başlanılan kataloglama çalışmalarının yanı sıra,
bu bilgilerin ilim insanları ile buluşturulması için Başkanlıkça Yazma Eserler
Portalı geliştirilmiştir. Yazma eserlere ilişkin tüm bilgi ve görüntülerin yer
aldığı bu sistemin önümüzdeki dönemde hizmete açılması ile kurum bünyesinde
bulunan tüm eserlere ilişkin katalog ve görüntülere en kolay bir şekilde
erişmek mümkün hale gelecektir. Diğer yandan kütüphane koleksiyonlarının zenginleştirilmesi amacıyla satın alma ve
bağış yoluyla 10. 000 eser kütüphanelere kazandırılmıştır.
Medeniyetler kendinden
önceki ve çağdaş medeniyetlerin tefekkür sistemlerine eklemlenerek var olup gelişirler.
Medeniyetler arasındaki bu tefekkürî bağların tesisi ve güçlenmesinde her türlü
tercüme faaliyeti önemli rol oynar. Hilmi Ziya Ülken, "bütün
uyanış devirleri sağlam tercüme faaliyetleri üzerine inşa edilmiştir",
diyerek medeniyet inşasında tercümenin önemine dikkati çekmiştir. Bugün,
Akdeniz medeniyetinin iki yönünü teşkil eden İslâm ve Batı medeniyetinin temellerinde
yoğun tercüme faaliyetlerinin yattığı gerçeği herkesçe malumdur. Bu
hakikatlerden hareketle bugün Türk toplumunun bir parçası olduğu İslam
medeniyetini tüm zenginliğiyle kavrayarak bir sentez ortaya koyabilmesi için
öncelikle Türk ve İslam klasiklerinin çevrilerek toplumun istifadesine
sunulması gerekmektedir. Bu amaçla Yazma Eserler Kurumu çeviri ve yayın
faaliyetleriyle Türk ve İslam klasiklerini toplumun ve akademinin istifadesine
sunmayı, çoğunluğu Arapça ve Osmanlıca olan eserleri günümüz Türkçesine
aktararak yayımlamayı sürdürmektedir.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı, çeviri ve yayım faaliyetlerine 2012 yılında başlamıştır. Gerek
araştırmacılardan gelen başvuruların, gerekse Başkanlığımız bünyesinde yapılan
çalışmaların sonucu bugüne kadar, dini ilimler, bilim ve felsefe, edebiyat ve
düşünce alanında toplam 75’e yakın eser yayımlanmıştır. Bunlar arasında altı
ciltlik Kâmûsu'l-Muhît Tercümesi ile Vankulu Mehmed Efendi'nin Vankulu Lügati,
internet ortamına aktarılarak okuyucuların ve araştırmacıların istifadesine
sunulmuştur.
2016 yılında yapılan en önemli
çalışmalardan biri Osmanlı hat sanatının kurucusu kabul edilen Şeyh
Hamdullah’ın, Sultan II. Bayezid’in tilaveti için özel olarak yazdığı ve bugün
Topkapı Sarayı Müzesinde muhafaza edilen Mushaf-ı Şerîfi’nin tıpkıbasımının yapılarak
yayınlanmasıdır. Şeyh Hamdullah'ın yaklaşık 500 yıl önce yazdığı Mushaf-ı
Şerif, klasik hat sanatımıza getirdiği yeniliklerin yanı sıra harikulade
tezyinat ve cildiyle ülkemizdeki en değerli el yazması Kur’an-ı Kerim’ler
arasında yer almaktadır.
Başkanlıkça çıkarılan eserlerin yerli ve yabancı okurlara tanıtılması
amacıyla Tüyap gibi ulusal, Saraybosna, Budapeşte, Abu Dhabi, Tahran, Varşova
ve Pekin Kitap Fuarı gibi uluslararası fuarlara aktif katılım sağlanmaya
başlanması eserlerin tanıtımı açısından ayrıca sevindirici gelişmedir.
Başkanlığın tarihi öneme sahip
kütüphanelerinin fiziki mekan ve şartlarının iyileştirilmesi ve bağımsız
kütüphane binalarına kavuşturulması çalışmalarının bitmiş olması memnuniyet
vericidir. Konya Mevlana Kültür Merkezi Bölgesinde Konya Karatay Belediye
Başkanlığı tarafından tahsis edilen 15.000 m² lik bir alanda yakında yapılması
planlanan Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü Hizmet Binası Konya’ya ve içinde
bulunacağı çevreye yakışan bir kültür atılımı olacaktır. Zira; Türkiye Yazma
Eserler Kurumu Başkanlığına bağlı Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü
Kütüphanesi de bu alanda ayrı bir yere ve öneme haizdir. Bölge Müdürlüğü, bu
güne kadar140’dan fazla resmi ve özel koleksiyonu bünyesine kazandırmış olup 121
bin adet el yazması ve nadir matbu kitap
ile 300 adet levha ve yaklaşık 40 milyon poz dijital görüntüye sahiptir.
Ayrıca, Konya Yusuf Ağa Yazma Eser
Kütüphanesinde başta Sadrettin Konevi olmak üzere, toplam 13 koleksiyonda 3.200
el yazması ve 11.500 adet nadir matbu eseri barındıran özellikle Selçuklu
dönemi kaynaklarının merkezi durumundadır.
Çok çeşitli alanlarda ve
disiplinlerde medeniyetimizin en zengin ve benzersiz metinlerini ihtiva eden bu
eserlerin korunması, günümüz Türkçesine çevrilmesi ya da tıpkı basım yoluyla
işlenmesi ve etkin bir şekilde yeniden inşa edilmesi, yeni Türkiye vizyonumuzun
önemli parçasıdır.
Bu doğrultuda yapılacak çalışmalar,
hiç şüphesiz tarihe, ecdadımıza gelecek nesillere ve insanlığa sunacağımız
eserleri üretmeye yönelik fikrî çabaların hâsılası olacaktır. Her alanda olduğu
gibi bilim, kültür ve sanat alanlarında da eser ve iş üretmek idealiyle yeniden
ele alınmaya, ilgi görmeye, kaynak olmaya başlayan bu hazinelerin ülkemize ve
tüm insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum.
Yorumlar