AKŞEHİRLİ NASREDDİN HOCA TÜRBESİ TÜRBEDARLARI




             Muharrem BAYAR

“Dua-i hayr için nâmın cihana saldı Nasrettin”

Şair Baki

Türk’ün ince zekâsının mizah sembolüdür Nasrettin Hoca. O gülerken düşündürmüş,düşünürken öğretmiştir.İnsanlık bir benzerini daha yetiştirmemiştir.Her dilden ,her dinden,her renkten insanoğlu söyleyemediğin,O’na söyleterek duyurmuştur.

          Nasreddin Hoca yalnız Anadolu Türklerinin değil,bütün Türk dünyasının; ayrıca Orta doğunun, Batı dünyasının tebessüm kaynağı olmuştur.Nasreddin Hoca  bir ummandır; fıkraları da ard arda gelen dalgalardır.Bu dalgalar 700 yıl hiç kesilmeden günümüze kadar gelmiş;daha nice yüzyıllara gidecektir.
          O’nun fıkraları zamana ,çağa,ortama kültür ve geleneklere uyar; yediveren gülü gibi her mevsim yaşar...
          Nasreddin Hoca hem Türk, hem yabancı ilim adamlarınca araştırılmış; araştırmalarına cazibe merkezi olmuştur.Araştırmacılar genellikle Hoca’nın fıkraları,düşünce hayatı,mizah sanatı ve benzeri konuları incelemişlerdir.Yaşadığı devir ve hayatı hakkında yeterli belge ve bilgi olmadığı için, Hoca’nın bu tarafını araştıran az olmuştur.Bu konuda yapılan araştırmalar incelendiği zaman şüpheli, karanlık noktaların çok olduğu,ileri sürülen görüşlerin çeliştiği görülür.
1.YAŞADIĞI DEVİR: Yaşadığı devir, hayatı, yaşayışı bu gün kesin olarak bilinmemekle beraber bütün büyük ünlü kişilerde olduğu gibi benimsenmek ve yakıştırmak amacıyla hakkında türlü söylentiler ve iddialar ortaya atılmıştır. Belki O’na atfedilen fıkraların yarıdan çoğu onun değildir.
          Araştırmacılar,Nasreddin Hoca’nın fıkralarından hareketle; yaşadığı devri  X. Asırdan XIV. Asrın başlarına kadar götürmüşlerdir.Bir rivayet O’nu ünlü mutasavvıf Hüseyin Hallacı Mansur  (Ö.922) ve ünlü şair Nesimi  (Ö. 1404) ile birleştirmiştir.Hoca’ya yakıştırılan bir hayli fıkra O’nu ünlü Türk hükümdarı Timur’la çağdaş yapmıştır. Hatta ünlü gezgin Evliya ÇELEBİ bile Seyahatname’sinde Hoca’yı Timur’un (Ö.1405)meclisinde oturtmuştur.

          Bütün araştırmacıların ortak görüşüne göre, Nasreddin Hoca XIII. yüzyılında yaşamıştır.Doğum tarihi H.605/M. 1208, Ölüm tarihi H. 683/M.  1284 yılıdır.
          Bu devir,Selçuklu sultanlarından Gıyaseddin Kayhüsrev-I’in İkinci saltanat döneminde (1205-1211) yıllarında başlar;Gıyaseddin Mesud’un Birinci saltanatına (1284-1296) yılına kadar sürer.Bu devir içinde Gıyaseddin Keyhüsrev-I, İzzettin Keykavus-I ve Alaaddin Keykubat-I zamanlarında Anadolu Selçuklu Devleti en muhteşem devrini yaşamıştır..H. 634/M. 1237 tarihinde Büyük hükümdar Alâaddin  Keykubat’ın ölümü üzerine yerine oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev II (1237-12469) geçti.Anadolu’da karanlık ve ıstıraplarla dolu bir dönem başladı.Doğudan gelen Moğol istilası Devletin sınırlarını zorluyordu. 03 Temmuz 1243 tarihinde Kösedağ bozgunu; dünyanın en zengin, en huzurlu ülkesi olan Anadolu’yu harap etmiş, berbat, yaşanmaz bir ülke haline getirmiştir.
          İşte o karanlığı ,Mevlana Celaleddini Rumi, Yunus Emre,Sarı Saltuk, Seyyid Mahmut Hayranı, Şeyh Hacı İbrahim Sultan,Hacı Bektaş Veli,Karaca Ahmet Sultan,Hoca Fatih ve Nasreddin Hoca gibi ünlü düşünürler aydınlatmış; Anadolu insanın elinden tutmuş,ayağa kaldırmıştır.Ona teselli vermiş, hayat kaynağı olmuştur.Bu ünlü insanların eserlerinde o devrin insanlarının duyguları,düşünceleri, acıları, kaderleri vardır.Mevlânâ’nın “Neyinde” inleyen, ağlayan Anadolu insanıdır.O insandır ki hep Nasreddin Hoca’nın fıkralarında konuşmuş,isteklerini, arzularını , dileklerini onunla anlatmış , onunla duymuş,onunla duyurmuştur.Bu alışkanlık Anadolu insanında o günden günümüze kadar gelmiş, onunla sarmaş dolaş olmuş; öz nefsi ile bütünleşmiştir.
2.HAYATI:Dünya’nın gelmiş geçmiş en ünlü mizah ustasının hayatı hakkında – yerli ve yabancı – pek çok araştırmacı inceleme yapmışlardır.Bu güne kadar yeterli bilgi ve belge bulamamışlardır.İleri sürülen fikirlerin çoğu hatalı ve çelişki içindedir.Bu nedenle hayatı üzerine yazılanlar kısa ve yetersizdir.
          a-Nasreddin Hoca, Selçuklular zamanında XIII. yüzyılında yaşadığı bütün     araştırmacılarca  kabul edilmiştir.Selçuklular devrine ait şer’i sicilleri ve vakıf kayıt defterleri günümüze kadar gelmemiştir.Osmanlıların kuruluş devrine ait şer’i sicil kayıtları bile henüz bulunamamıştır.Selçukluların  başkenti olan, Osmanlıların en büyük kültür merkezi Konya’daki şer’i sicil defterleri H. 975/M. 1568  tarihinde başladığını İbrahim Hakkı KONYALI haber verir.
          Buna göre Sivrihisar Müftüsü Hasan Efendi “Mecmua-i Maarif” isimli eserde konu ettiği şer-i mahkeme defterlerini nereden bulmuştur?Bu soruya ne kendisi, ne de bir araştırmacı cevap bulamamıştır.

       b-Ayrıca şer’i sicil defterlerinde kişilerin aile şecereleri, özel hayatları genişçe yazılmaz.
c-Nasreddin Hoca’nın  Seyyid Hacı İbrahim Sultan’a intisap ettiği görüşü de yanlıştır. Akşehir’in Maruf köyünde babası Hasan Paşa adına H.771/M.1379  tarihinde türbe yaptırdığı türbenin kitabesinde yazılıdır.
Emere bi inşea haze’l- imarete  el-mübarekete  mülk el-meşayıhe’l-arifeyn  hülatü’l-ahlaf el-evliya el-vaslın  / Hacı İbrahim bin  el –merhum  el-mağfur  eş-Şeyh Hasan tağmet-Allahu bi gufrane ve eskane mecabih cenane .Fi Zilhicce Sene:Ahad ve Seb’ain ve seb’a –mie “

Türbenin  yapım tarihi olan H. 771/M. 1379 yılında beş yıl sonra H.776/M.1385 tarihinde – orjinalı arşivimizde bulunan –vakviyenameyi düzenlemiştir. .Buna göre H.683/M. 1284 tarihinde vefat eden Nasreddin Hoca’nın 1385 yılında sağ olan Seyyid Hacı İbrahim Sultan’a intisap etmesi mümkün müdür? Bugüne kadar bu soru cevaplandırılamamıştır.

          d- Bursalı Mehmet Tahir Bey kaynak göstermeden ileri sürdüğü “Seyyid Mahmud Hayrani ve Hacı İbrahim Sultan Vakfiyenameleridir. Bunlardan biri H.655 ve öteki 665’te  tanzim edilmiştir.Nasreddin Hoca her ikisinde de şahit sıfatıyla hâkim huzurunda bulunmuştur. Tarihi kıymetli haiz olan bu vesikalar kitabe tarihiyle pek iyi telif edilebilirler”.Bu güne kadar H. 655 ve H.665 tarihli vakfiyanemeler  bulunamamıştır.Elimizde H. 776/M. 1375 tarihli vakfinamede “Nasreddin” ismi geçmez.

          Yukarıdaki Hacı İbrahim Sultan Veli Vakfıyanamesi’nin imza bölümünü incelediğimiz zaman şu şahitlerin isimlerini okuyoruz.

          Şahid bi-mazmune:Mevlana Kutbeddin ibni Hibetullah
          Şahid bi-mafiye:el-imam Mevlana Taceddin İbrahim
          Şahid mezalik:el-imam Abdulaziz ibni Muhammed
          Şahid bi-mazmuna:Hacı Bey ibni Mihr
          Şahid bi-mafiye:Şeyh Muhammed Deli Güveyi
          Şahid bi-mazmune:Fakih ibni Kemaleddin

e-      İbrahim Hakkı  KONYALI Nasreddin Hoca’nın Hoca Fakih’ten (Ö.H.618
M. 1221) tarihinde ders aldığını iddia etmektedir. .Müftü Hasan Efendi’nin iddiasına göre: “babasından ders alan sonra babasından kalan köy imamlığı görevini yürütürken; bu görevi Mehmet isimli birisine bırakıp, H. 635/M. 1237 yılında Akşehir’e gelmesi,Akşehir ve Konya’da okuması çelişkilidir.1237 yılında köyünden çıkan Hoca- Bu tarihte – 16 önce yıl ölen bir insandan ders okuduğu iddiası düşündürücüdür.

f-Sivrihisar’da bulunan, sonra Konya’ya götürülen mezar taşının sahibi Nasreddin Hocanın kızı “Fatma”  Sivrihisar’a gelin gitmiş olabilir.Bunun çocuğu –Fatih’in Hocası- Sivrihisarlı Hızır Bey doğabilir. Sivrihisarlı Hızır Bey’in Nasreddin Hoca’nın torunu olması Nasreddin Hoca’yı Sivrihisarlı yapmaz.


          2.1. AKŞEHİR: 4.1- Nasreddin Hoca’nın Akşehirli olduğunu ilk defa “Evliya Çelebi” söyler.Akşehir ulema ve sulehası, âyân ve sipahisi libası fâkire giyerler. Muhteşem adamları vardır.Cümle tüccar ehli hizmet, ehli sanat, garip dost adamlardır.Evvela şehrin canibi kıblesi haricindeki hıyaben içre ulâma-i din, simürgi ehli yakin el-mevli Hazreti eş-Şeyh Hoca Nasreddin medfundur.Kendisi Akşehir’lidir.
          4.2-Türk ve İslam eserleri müzesi eski müdürü Abdülkadir ERDOĞAN “Konya Mecmuasında” yazdığı bir makalesinde,Nasreddin Hoca’nın Sivrihisarlı değil, Akşehir’in aynı adı taşıyan başka bir köyünden olduğunu iddia eder fakat kaynak göstermez.. Akşehir’in  Karabulut köyü yakınlarında “Sivrice Höyüğü” isminde bir köyü vardır.Bu köy kanuni Sultan Süleyman zamanında dağıtılmış, halkı Karabulut köyüne taşınmıştır.Daha sonraki kayıtlarda bu köyün ismine rastlanmaz.
         
4.3- İbrahim Hakkı KONYALI “Akşehir Tarihi” isimli eserinde “Sivrihisar müftüsü Hasan Efendi’den daha evvel gelip geçenler, Nasreddin Hoca’nın Akşehirli olduğunda ittifak etmiş gibidirler.
Akşehir esnafından Mehmet Akbaboğlu’na gönderdiği 31 Temmuz 1984 tarihli mektubunda:
 “Aziz ve Muhterem hemşerim Mehmet AKBABAOĞLU” 31 Temmuz 1984.
          “Beni çok sevindiren mektubunuzu aldım. Allah nükteci, latifeci, hakım Nasreddin Hoca’nın böyle hem şehirlerinin sayısını artırsın;
          Her Akşehir’linin Hocaları ile böyle ilgilenmelerini görmek en samimi temennimdir. Nasreddin Hoca Akşehirlidir. Onun vakfiyesinin münderecatını kitabımda neşrettim. Akşehir’de zaviyesi var, zengin gelirli medresesi var, türbesi vardır... Ayrıca kendi arazi ve emlaki bulunuyor. Hoca Akşehirlidir... Kim Hortili demiştir? Fatih Karaman Eyaletini fethettikten sonra yaptırdığı il yazısı defterinde onun vakfının, medresesinin, medrese civarındaki mülklerini genişçe yazmıştır. O vakıf  medresesi haraptı. İbrahim isminde birisi tasarruf ediyordu.
          Bir kızının mezar taşı Akşehir’de çıkmıştır. Birisi de Hortu köyünde bulunmuştur. Ben Hortumdaki mezar taşını Eskişehir’e getirmiştim. Bir yaz günü mektep tatil olduğu için bunu görememiştim. Nihayet bir çok tarihi şeyleri mahveden ve Yunus Emre’nin vakfiye namesini çaldığı iddia olunan Mehmet ÖNDER o taşı Konya müzesine kaldırtırken paramparça etmiştir. Ben kitabeyi okudum ve neşrettim.
          Kız gelin olup, başka yere gider ve orada ölebilir. Köken Akşehir’dedir. Eskişehirliler tarihi, şöhretli ad ve anıtlardan mahrum olduğu için, kendilerine meşhurlar arıyorlar. Karamanlı Yunus Emre’yi de Sarı köylü yaptılar... Orada Yunus Emir Bey isminde birisinin bir zaviyesi vardır, o kadar. Onu Yunus Emre yaptılar.
          Yunus Emre  Akşehir’de Koças köyünün kabristanında kitabeli mezar taşı vardır. O da Akşehirlidir. Ağustos’un 15’inde inşallah Akşehir’de olacağım. Elbirliği ile çalışıp kitabın yeni baskısını hazırlarız. Belediye Reisiniz kıymetli, faziletli, enerjik bir büyük kişidir. Lütfen hürmetlerimi iblağ buyurunuz. Kartlarımı basan muhterem meslektaşımın adını hatırlayamadım, gözlerinden hürmetle öperim. Sıhhat, saadet ve refahınıza, uzun ömürlü olmanıza dualar ederim  
          İbrahim Hakkı KONYALI bu iddiasına kaynak gösteremez.
          Nasreddin Hoca, büyük insan! Seni bir köye, bir kasabaya, bir kazaya sığdırmak mümkün mü? Sen cihana sığmazsın. Sen Akşehirlisin... sen Sivrihisarlı Sen Anadolulun. Türk insanının duygusu, düşüncesi, her şeyisin. Biz seninle doğduk, fikir hayatımızı seninle yoğurduk tam 720 yıldır... Sen sözümüz, sen kulağımız, sen ağız tadımızsın... Türkçe’miz seninle güzelleşti, renklendi, billurlaştı... Biz senin ağzınla söyledik, duygularımızı, düşüncelerimizi, hayallerimizi...
         


         
          3.NASREDDİN HOCANIN ÇAĞDAŞLARI:Bu konuda araştırma yapanların çoğu;Akşehir’de metfun Seyyid Mahmut Hayranı’ den (Ö.H.667/M.1269) Hacı Fakih’den (Ö.H.618/M.1221) ders aldığını belirtiler.XIII.yüzyılın büyük bilgin ve düşünürlerinden Hoca Pir Ebi,Hoca Cihan,Mevlâ’na,Yunus Emre,Hacı Bektaşi Veli ve Akşehirli bilgin  Sinaneddin ve daha niceleri ile çağdaştır.Yukarıda  belirttiğim gibi Akşehir’in Maruf köyünde metfun Şeyh Hacı İbrahim Sultan ile çağdaş değildir.Pek çok fıkralarında konu edilen Timur Han ile aynı zamanda yaşamamıştır.
         

4.NASREDDİN HOCA’YA AİT AKŞEHİR’DEKİ ESERLER:Nasreddin hoca uzun yıllar Akşehir’de yaşadığı,büyük bir medresesi olduğu;burada müderrislik yaptığı arşiv kayıtlarında yazılıdır
Bütün araştırmacı ve yazarların ittifakla kabul ettiği gibi H.683/M. 1284 tarihinde Akşehir’de vefat etmiş;türbesi Akşehir’dedir.

          5.1. NASREDDİN HOCA MEDRESESİ:Medrese Hasan Paşa (İmaret) Camiinin doğu tarafından;cami ile Nasreddin Hoca mezarlığı arasındaki yolun olduğu yerdedir.Ankara Kuyudu Kadime Arşivindeki 225-256-284 ve 556 numaralı defterdeki bilgilere göre H. 881/M. 1475 tarihinde kısmen yıkılıp harap olmuştur. Daha sonra düzenlenen H. 906/M. 1500 tarihli 556 nolu defterde ismi geçmez. Çünkü vakıf kayıt defterlerine ancak faaliyette olan medreselerin ismi yazılır. Bu da bize gösteriyor ki o tarihte Nasreddin Hoca Medresesi faal değildir.

          Medrese ve türbenin mütevellisi İbrahim ismindeki bir kişidir. Medrese arsası topal Yakup’un biraderi kullanmaktadır. Turgut kasabasındaki bir bahçe ile Hacı Bibi (Nebi) ve Musa oğlu bağları medresenin vakfıdır

          5.2. NASREDDİN HOCA’NIN TÜRBESİ: Nasreddin Hoca mezarlığının ortasındadır. Eskiden mezarlık daha büyüktür. Güneyinde Musalla Mescidi ve Mezarlığı, güney batısında Mesut Paşa Kervansarayı, Camii, Türbesi ve diğer müştemilatı, kuzeyde Sinanaddin Mezarlığı ve Vakıfları vardır. Batısında İmaret Camii ve medreseler bulunmaktadır. Bugün ise mezarlık küçülmüş dört tarafından yol geçmektedir.

          Selçuklular ve beyliler devrine ait il yazıcı defterleri günümüze kadar gelmediği için Nasreddin Hoca Türbesi ve Medresesi hakkında bilgi yoktur. Nasreddin Hoca vakıflarına ait en eski kayıt Fatih devine aittir. Fatih’in Karamanlı Beyliğini ortadan kaldırdıktan sonra H. 881/M. 1476 tarihinde yaptırdığı emlak ve vakıf tespiti Ankara Kuyudu Kadimi Arşivinde bulunan 556 nolu defterde kayıtlıdır. Bu kayıtlarda Nasreddin Hoca’nın Türbe ve Medresesinin kaydı şöyledir.




“Vakıf-----------------------------------------------------------------------------------------------
          Mevlana Nasreddin Rahmet-Allahü aleyha rahmete  vasi’a  mübareke harabe mütevece ve medresesi içün vazı’a olunan yerlere  Hacı İbrahim nam kimesne  mutasarrıf .33,Bahçe-i Tur Ali:dönüm.10,bağ Hacı Nebi* :10 ,bağ Musa oğlu  10,Zemin medrese .Derdest birader Yakup lenk:3 “   

Buna göre medrese ve türbenin vakfı Tur Ali Bahçesi, Hacı Nebi (Bibi) ve Musa oğlu bağları ile Topal Yakup’un biraderinin elinde bulunan medrese arsası vakıf mallarıdır.Vakfın tasarrufu Hacı İbrahim isimli birisi tarafından yürütülmektedir.
          II. Beyazıd devrinde H. 906/M. 1500 tarihinde yapılan vakıf tespitinde Nareddin Hoca Türbe ve medrese kayıtlarında rastlamıyoruz. Çünkü il yazıcılar ancak yaşayan vakıfları yazarlar. Bundan da anlaşılıyor ki Nasreddin Hoca’nın bu tarihte türbe ve medresesi haraptır.
          Türbenin ilk şekli 6 kalın mermer sütunun taşıdığı kubbeden ibaret olup, etrafı açıktır. Türbeyi ziyaret eden Evliya Çelebi şöyle tarif eder: “Nasreddin Hoca Akşehir haricinde kubbe ve türbeyi malümesinde defnolunmuştur. Canibi erbaasını parmaklık ihata etmiştir”. Akşehir’i geçen asırda ziyaret eden Charles  Texiere, Nasreddin Hoca’nın türbesini görmüş ve eserinde şöyle anlatmıştır. “Akşehir bir dağın eteğine bina edilmiştir. Kasabanın işgal ettiği arazi çok geniş ve evlerin etrafı bahçelerle muhattır. Sokaklar dar ve harabe enkazı  ile doludur, camileri bile muntazam değildir. Santon Haco Nureddinin türbesi garp tarafın kenar mahallesindedir. Bu türbenin etrafı direklidir. Direkler eski abidat harabesinden alınmıştır. Kabristanın enkazı mimariye ile dolu olması buradaki belde-i kadiminin mühim bir şehir olduğuna delalet eder.”
          Akşehir’de H. 1295/M. 1878 tarihinde Kaymakamlık yapan Bereket zade İsmail Hakkı Bey “Yad-ı Mazi” isimli hatıratında Nasreddin Hoca’yı şöyle anlatır.
Zahiri handefeza, batını hikmetnüma o menakıbi latifesiyle dasitanı cihan olan Hoca Nasreddin Hazretleri de Akşehir’de metfundur.Türbesi Konya caddesi üzerindedir.Türbe-i şerifinin  tahayyül ettiğimiz gibi vaktiyle dört tarafı  açık olduğu halde ,büyük bir kilitle kitlenmiş,büyük bir kapısı varmış.Ahiren bazı vücuhi memleket tarafından üzeri  kiremitli ve etrafı  tahta parmaklıklı  olarak çatı altına  alınmış;bazı mahallelerdeki cami şadırvanları  tarzında inşa edilmekle  şimdi eskisi kadar değilse de yine yekli  bina ile muhteviyatının  her halinde bir eser garabeti  müşahede olunur. Hoca merhumun kabri üstüne mevzu ufacık bir sandukanın  bir imame  mübalağa olmasın ama sandukanın  hemen sülüs miktar yerini tutuyor

          H. 1310/M. 1892 yılında türbeyi İhtifalci Ziya Bey ziyaret etmiştir.”Bursa’dan Konya’ya” isimli eserinde türbe hakkında şunları söyler: “Duvarın üstündeki demir parmaklığa rasgelen bir bez parçası, püskül teli, pamuk ipliği bağlamış olduğundan parmaklık görünmez olmuştur. Çatının kenarını tutan bu direklerle duvar arasında dairen medar bir açıklık vardır. Heyeti hazırasından anlaşılıyor ki türbe-i Hoca Nasreddin dört tarafı açık iken sonradan damın istinat eylediği sütunların arasını bir kısa duvarla doldurmuşlar”.

          Türbenin şimdiki yapısını II. Abdülhamit zamanında Konya Valisi Faik Bey yaptırmıştır.

“1. Revnak efza-yi makam-ı Mu’alla-yı Hilafet-i mukaddese-i  İslamiyye ve     şeref bahşa-yi erike-i saltanat-i azime-i Osmaniyye
2.      es-Sultan İbn’es Sultan es-Sultanü’ l-Gazi( Abdülhamid) Han-ı sani efendimiz Hazretlerinin
3.      asar-ı mütebarreke-i  la-yuhsa-yı  şahanelerine ilaveten Hoca Nasreddin merhumun iş bu türbeleri dahi Konya Valisi
4.      Atufetlü Faik Bey Efendi Hazretlerinin zaman-ı me’muriyetlerinde bi’t-teberrük tecdiden inşa olunmuştur. 12 Recep Sene 1324” (M. 1906).

Sandukasındaki şahide de şu satırlar yazılıdır.
Haze’l-türbe  el-merhum   /  ila abdü’z-zaif   / Nasreddin   / ruhuna  / fatiha  sene:386

          5.3.TÜRBEDARLAR-Büyük adamlar öldükten sonra ,diğerlerinde manevi yönden farklı olduğunu belirtmek için,ayarıca yapılan mezarlar türbe denir.Türbeyi açıp,kapayan,ziyaret edenlere rehberlik yapan,temizliğine bakan,başucunda Kur’an-Kerimi okuyan Türbedar adı verilen kişiler görevlenilirdi.Türbedarlara ,türbe sahiplerini kurdukları vakıftan ücret ödenirdi.Eğer ki vakfı yok ise Akşehir’de olduğu gibi  camilerde  ferraşlık,kayyumluk,Recep,şaban ve Ramazan aylarından camide tefsir ve Kur’an-Kerimi hatimle okuma gibi görevler verilirdi.
          Arşivimizdeki vesikalara göre 19 asrın başlarından itibaren Nasreddin Hoca türbesi,türbedarları ücretlerini  Akşehirli Şirvancızade Ömer bin Mehmet Efendi’nın Ulu Cami (Sultan Alaaddin Camii) için kurmuş olduğu vakıflardan almışlardır.
         






19.asrın başlarından itibaren türbedarlar:
1.Şirvancızade  es-Seyyid Ömer Efendi:Akşehir’in Nakkaşlar Mahallesi(Çay Mahallesi) halkından olan Şirvancızadelerden olan es-Seyyit Mehmet Efendi oğlu olan Ömer Efendi Sultan II.Mahmut’un göndermiş olduğu H.1231/M.1816 tarihli beratta.Türbedarlığının yanı sıra Ulu Camide(Sultan Alaadin Camisi) tefsir-i şerif  okutmuştur.
2.Es-Seyyid Mehmet Efendi:Akşehirli ulemadan Mehmet Efendi’nin oğludur.Sultan Abdülmecid’in tahta çıktığından gönderdiği  H.1255/M.1839 tarihli tecdit beratında  türbedarlığının yanı Ulu Cami’de minberin sağ tarafında Recep,Şaban,Ramazan aylarında tefsiri şerif okuması için görevlendirilmiştir.
3.Ataullah Efendi:Sultan Abdülmecid’in göndermiş olduğu H.1246/1830 tarihli beratta Seyit Ataullah Efendi’nin Nasreddin Hoca Türbesi türbedarı iken vefat ettiğini yerine İbrahim oğlu Ahmet Efendi’nin atandığı belirtilmiştir.
3.Es-Seyyid  Ahmet Efendi: Ahi Celal Mahallesi halkından es-Seyyid İbrahim Halife’nin oğludur.Bu sülale 1924 yılında Tekke ve Türbelerin kaldırılmasına kadar 100 yıla yakın türbedarlık yapmışlardır.
          “Akşehir’de medfun Hoca Nasreddin Veliyullah Hazretlerinin türbesinde vazife-i
muayene ile türbedarlık ve ferraşlık cihetiyle mutasarrıf  es-Seyyid Ataullah’ın bila veled fevd olan yeri hasbi ve hizmedi lazimesi mahlul olmağla yerine erbab-ı istihkakdan işbu râfi’-i tevki’-i refi’i’ş-şan-i hakani Ahmet ibn-i İbrahim her vechile  layık ve mahal ve müstehak olmağın mezküreyn müteveffa-i  mezburun  mahlulundan merkuma tevcih olub yedindeki berat-ı şerif-i âlişanım verilmek babında ki kaza-i mezbur naibi Molla Halil zide ilmi arz etmeğin mucibince merkuma tevcih  ve sadaka idüb  beravet-i hümayun-u saadet makrun verdim.Ve uyurduk ki:
          Beade’l-yevm Ahmet ibn-i İbrahim zide vakfa varub zikr olunan berat-ı şerife mutasarrıf-ı mezbur yerine türbeye varid ferraş olub hizmet-i lazimeleri mer’i ve mü’eddi kıldıktan sonra vazife-i muayenesiyle mutasarrıf olub vakfın ruhu ve devam-ı ömrüm içün dua ide .
          Şöyle bileler alamet-i şerifime i’timat kılalar.
          Tahriren fi’l-yevmü’l-hamis aşere şehr-i Şaban-ı Muazzam:Sene site ve erbain ve mieteyn ve elf.
          Padişah Sultan II.Mahmut’un göndermiş olduğu 1246/1830 tarihli beratta  Nasrettin Hoca Türbesi , türbedarı Seyit Ataullah  Efendi’nin vefatı ile boşalan türbedarlığa Halife Ahmet ibn-i İbrahim tayin olmuştur.
          Padişah Sultan Abdülmecid  1255/1839 tarihinde tahta geçince  ,bütün kurumlara 1257/1841 tarihli  “Tecdid Beratı”  göndererek  görevlerini yeniden onaylamıştır.
          “Bin iki yüz elli beş senesi Rebiü’l-Ahirin on dokuzuncu günü taht-ı ali baht-ı Osmani üzere cülus-u hümayun-ı meymenet makrunum vaki olup umunen tecdit beravet olunmak fermanım olmağın binaen ala Nezaret-i Evkaf-i Hümayun malükaneme mülhak evkafdan  Akşehir’de vaki Cami-i Kebir vakfından almak üzere vazife-i muayyen ile kayyumluk cihetine mutasarrıf  olan işbu râfi’-i tevki’-i refi’-i’ş-şân-ı hakani  es-Seyyid Ahmet Halife zide  salahu yedinde olan atik beratın der-âliyeye getürüb tecdid berat hakkındaki mezid-i inayet-i padişahanem zuhura gelüb atik berat mucibince tarih-i mezburdan mücededen beravet-i şerifimi verdim.
          Ve buyurdum ki:Merkum es-Seyyid Ahmet Halife zide salahu  uslub-u sabıka üzere cihet-i mezküre  mutasarrıf olub  evvela hizmet eyledikten sonra bunran ol vazife-i muayenesi tevcihi ile ihtar ide gelmiş ise yine ol vechile  vakf-ı mezbur mahsulune mütevelli olanlar yedinde ahz eyleye .
          Şöyle bileler alamet-i şerifime i’timat kılalar.
          Tahriren fi’l-yevmü’l-tıs’a  ışrın şehr-i Şaban-ı Şerif :Sene:seb’a ve hamsin ve mieteyn ve elf.
          Bu beratala Seyyid Ahmet Efendi’ye Nasreddin Hoca Türbedarlığının yanı sıra Cami- Kebir(Ulu Cami) kayyumluğu görevi de veriyor. H.1276/1859 tarihinde Seyyid Ahmet Efendi’nin ölümü ile görevi oğlu Nasredin’e veriliyor.
          4.Seyyid Nasreddin Efendi: Türbedar Kayyum Seyyid Ahmet Efendi’nin  1276/1859 ölümü ile boşalan göreve  Akşehir Şer’iye Mahkemesi naibi Ahmet Efendi  ölen türbedarın çocukları arasından Nasreddin atayarak,Nasreddin adına yeniden atama beratı düzenlenmesi için ilgili şer’iye mahkeme ilamını(Mahkeme Kararını) Nezaret-i Evkaf-ı Hümayun’a (Vakıflar Genel Müdürlüğüne) göndermiştir.
          “Der-i devlet-mekine arz-ı dâi-kemineleridir ki:
          Nezaret-i  Evkaf-ı Hümayun’a mâlükâneye mülhak evkafdan Akşehir Kazasında vaki  Cami-i Kebir  vakfındran almak üzere  vazife-i muayyen ile kayyumluk ba berat-ı şerif-i âlişan  mutasarrıf olan  es-Seyyit Ahmet Halife  bin İbrahim bin iki yüz yetmiş altı  senesinde vefat idüb yeri hali  ve hizmet-i lazimesi muhal ve mu’attal  kalmağla müteveffa-i mezburun,kaza-i mezbur mahallatından  Ahi Celal Mahallesinde  on dördüncü hane ikinci numarasında bin iki yüz kırk altı tarihi tevellüdünde  oğlu Nasreddin ve üçüncü numarasında bin iki yüz elli tarihli tevellüdünde diğer oğlu İbrahim ve dördüncü numarasında bin iki yüz elli tarihi tevellüdlü diğer Ramazan tezkere etmiş ise de oğlu mezbur İbrahim Asakir-i Nizamiye-i Hazret-i Padişehanede mezbur Ramazan dahi hane-i mezbur da bundan akdem bilâ veled vefat etmiş olub yalnız mezbur  Nasreddin’den başka oğlu olmadığı kaza-i mezburda mukayyıd tarafeyni mühürlü  bir kıt’a ilm ü haber pusulasından müsteban olah kayyumluk müteveffa-i mezkürun  salifi’z-zikr  sulb-i sahih oğlu  işbu bâisü’l-arz  unvan-ı mezkür tarafeyne her vechile layik ve mühal ve müstehak olmağın sıhhat-i mezkür  müteveffa-i merkum es-Seyyit Ahmet  Halife’nin mâhlulundan oğlu mezbur Nasreddin dâyelerine yerine bir kıt’a berat-ı şerif-i âlişana sadaka ve ihsan buyurulmak recasına  evvelki vakiü’l-haldir.Bi’l-iltimas  paye-i serir-i saltanat-ı âlaya  arz ve i’lâm olundu.
          Bâki el-emr li-hazret-i veliyyü’l-emr
          Harire fi’l-yevmü’l-hâmis min şehr-i Şaban-i Muazzam:Sene:İhda ve semanin ve mieteyn ve Elf.
                                                           El-abdu’d-dâi li’l-devleti’l-aliyyeti’l-Osmaniyye
                                                           El-mevli Kadiü’l-Akşehir-Ahmet”
          H.1281/M.1864 tarihinde  Akşehir Şer’iye Mahkemesi kadısı Ahmet Efendi  tarafından ilmühaber ile türbedar es-Seyyid Ahmet  Efendi’nin ölümüyle oğullarından Nasreddin’i türbedar ve kayyum tayin eder,Nezaret-i Evkaf-ı Hümayun’a bildirerek yeni berat-i şerif istenir.Yine bu ilmühaberden es-Seyyid Ahmet Efendi’nin Ahi Celal Mahallesinde 14 hanede oturduğu, üç oğlu olduğunu görüyoruz..Oğullarından Nasreddin 1246/1830,İbrahim 1250/1834 ve ikizi olan Ramazan’da 1250/1834 doğumludur.Ramazan çocuksuz ölür,İbrahim’de askerde olduğu için türbedarlık ve kayyumluğa Nasreddin’in atanması teklif edilir. Es-Seyyid Ahmet Efendi,türbedarlığını yaptığı Büyük Alim Nasreddin Hoca’yı o kadar çok seviyormuş ki oğlunun adını Nasreddin koymuştur.





          5.Seyyit İbrahim Efendi: Nasreddin’den sonra  İbrahim türbedarlık ve kayyumluk görevini yürüttü.Daha sonra oğlu Ahmet’e geçti.Ahmet’in ölümü ile oğlu Alaadin görevden feraget edince oğlu Ahmet 1318/1900 yılında türbedar  ve kayyum oldu.
         
          6.Seyyit Ahmet Efendi:Türbedar ve kayyum Seyyid Ahmet Halife’nin torunu,Alaaddin Efendi’nin oğludur.Dedesinin ölümü üzerine,babasına tevcih edilen bu görevden feragat etmesi üzerine dedesi Ahmet’in görevini 1318/1900 yılında devr alır.Sultan Abdülhamid’in gönderdiği H.1318/1900 tarihli atama beratı ile göreve başlar.Son türbedar olarak tekke ve türbelerin kaldırılışına kadar bu görevi yürütürler.
Evkaf-ı mülhakdan  Akşehir’de Cami-i Kebirde yevm-i vazife –i muayyen ile kayyumluk cihetine mutasarrıf  olan Seyyid Ahmet bin İbrahim’in vukua vefatına mebni mahlulundan  oğlu  Alaaddin’in dahi kıbel-i tevcihe feragatinden ehliyet ve liyakatı nümayan olan  hafidi Ahmet zide salahu  uhdesine tevcihi  ba mahruren mahalli inha  ve iş’ar  olunmakdan nâşi tedkikinden  lede’l-vechile  cihet-i mezküre  mutasarrıf Seyyid Ahmet’in uhdesinde olduğu anlaşılmış olmağla  ol vechile cihet-i mezküre mutasarrıf-ı muma‘ilelh mahlulundan ber mucib-i iş’ar-ı muhal hafidi muma ‘ileyh  işbu râfi’i- tevki’i-refi’ş-şan-ı hakani Ahmet zide salahu uhdesine  tevcihi mahkeme-i teftişinden tanzim olunan ilam üzerine  Makam-ı Nezaret-i Evkaf-ı Hümayundan  bi’l-telhis ifade kılınmağla mucibince tevcih olunmak fermanım olmağın  bin üç yüz on sekiz senesi  Rebiü’l-Ahirinin altıncı günü tarihinde bu berat-ı hümayunumu verdim.
          VE buyurdum ki :Muma ‘ileyh-i mezkür kayyum cihet vazifesine ifasıyla mutasarrıf olub.İşbu ifa-i  hizmet eyleye.
          Tahriren fi’l-yevmü’l-hamis  aşere min şehr-i  Cumade’l-Ahire  :Sene: semaniye ve aşere ve selase-mie ve Elf.

          7.Nasreddin oğlu Ahmet:

          Akşehir Kazası Mahkeme-i Şer’iyye Riyaseti Canib-i Âliyesine
          Faziletlü Efendim Hazretlerine
          Akşehir’de vaki Ulu Cami-i Şerif’inde kayyumluk ciheti uhde-i acizeme  tevcihiyle  Akşehir Meclis İdaresinden ba mazbata  vilayet-i celileye  ve vilayeti celisinden Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine arz ve ifa olunduğundan vazife-i mezkürun  taraf-ı acizeme madun ifa ve ecren ma’lum  itası vilayet-i celileden  makam 19 Mart 1314 tarih ve 460 numaralı emirnameyle beyan kılınmış ve emirname-i mezkür evkaf-ı vekaleti lede’l-husule  cami-i şerif-i mezkür de ki mefruşatı teslim almak üzere  on bin guruşluk  kefil dahi verilmiş olduğu halde  vazife-i mezküru  vekaleti ifa etmekte bulunan hafız muma’ileyh efendi tarafından tayin olunduğu  cihet-i cami-i şerifin miftah  ve mefruşat  vesairesi yine taraf emir  verilmedikçe teslim cami mezkür mütevellisine beyan eylenmiş olduğu muma’ileyh celileyle cami-i şerif ahz buyurulmasına arz ve istirham ederim.
          Ol babda emr-i ferman hazreti mine’l-emr-i kerde
                                                                                                  14 Nisan 1314

                    Ulu Cami-i şerif-i kayyumu Nasreddin oğlu Ahmet


          Tekke ve türbelerin kapatılmasından sonra oğlu Ali Topbaş fahri olarak türbedarlık yapmıştır.


                     TÜRBEDAR SEYYİT AHMET HALİFENİN  SECERESİ

                                                 İBRAHİM
                                                
                                                  AHMET
                                                     Ö.1246


          NASREDDİN                       İBRAHİM                                RAMAZAN
           D.1246                                D.1250/1834                          D. 1250/1834
                                                                                                Bilaveled
             AHMET                              AHMET

                                                
                                                 ALAADDİN

                                                
                                                   AHMET
                                                 (1877-1936)


RUKİYE           ŞERİFE           İBRAHİM                ALİ                     NİMET
        1910-1996         1912-1913        1914-2001              1919                    1929

                      DİLEK                  NECLA            SEVGİ                ABDULLAH
                      1949                       1954              1956                     1963

                                                                                       
                                                                                         MELTEM         MELDA




















Türbedeki  ziyaretçi yazılarından örnekler
          1.Yıldırım Beyazıt  Han askerlerinden  Mehmet isimli birisi H.796/M.1393 yılında türbeyi ziyaret etmiş şu satırları yazmıştır.
          “El hat baki ve’l-ömr fani  / ve abd asi ve’l-Rabbi afv  kelebe  el  Mehmet an  cemaat  sipahi sipahi / Hazreti Yıldırım Beyazıt  /Bu tarihi vaka sene 796”[1]
          2. Bağdatlı Hacı Hasanzade  Muhibbüddin Mehmet Çavuş  H.1030/M.1620  yılında  şu satırları yazmıştır.
             “Kaf Aliyyü’l-bab hazaen inde7l-zaik el-münahicin
              Fehu  bab-ı miftah  / kazae el-hevayici “
          3. Hacı Hasanzade Seyyid H.1130/M.1717 şu beyitleri yazmış
                    “Ver muradın buhrah sakın  evlanın Ya Zül-Celal
                    Ta ebed ma’mur ola bu hücre-i cennet misali
          Daha sonra ki sütunlarda yüzlerce yazı vardır. Şamlı Halveti Şeyhi Abdurrahman H.1056/M.1646,Mevlevi Üvey’sin H.1071/M.1660, Akşehir eşrafından Hacı Numan’ın yazıları çok ilginçtir.

          Şu satırları yazan şairin adı silinmiştir
          “Bu gün kudret var iken eyle ihsan
          İhsan eyler isen olmazsın pişman”
         

Ulu insan,büyük veli Nasrettin Hoca ,Anadolu insanın sesiyle , nefesiyle,gözüyle,aklıyla,nakliyle günümüze kadar gelmiştir.Bizden çok sonralara hiç bozulmadan,yıpranmadan gidecektir.Daima insanlığa eşsiz esprileriyle yol gösterecektir.                                                                   
  Dr. Muharrem Bayar
                                                                                         Bolvadin. Şubat.2008

KAYNAKLAR
A-VESİKALAR
1.Ankara Kuyudu Kadime Arşivi  556 nolu defter.
2. İstanbul Başbakanlık  Osmanlı Arşivi 415 ve 455 nolu tahrir defterleri 
3..Akşehir Maruf Köyünde metfun Hacı İbrahim Sultan Vakfiye nameleri
4.İbrahim Hakkı Konyalının  31.Temmuz.1984 tarihli mektubu
5.Nasrettin Hoca ve İbrahim Sultan türbelerindeki kitabeler.
6.Türbedarlara ait beratlar ve ilamlar

B.YAZMA ESERLER
1.Ebü’l-Hayr Rumi “Saltuk name” No.664.Ankara
2.Hikaye-i Hace Nasrettin No.3032(Elmalı Halk Kütüphanesi)
3.Nev’izade Atayi”Neğafetü’l- Eshar der Cevab-ı Mahzenü’l-Esrar”(İst.Ünv. No.437)
4..Selçukname(Bibliotheque Nationel-Paris.No:1553)

C.BASILI ESERLER
1.BAYAR Muharrem “Vesikalara Göre Nasreddin Hoca ”Ankara.1996
2.BEREKETZADE,İsmail Hakkı” Yâd-ı Mâzi” İstanbul.
3.BOZYİĞİT Esat “Nasrettin Hoca Bibliyografyası  Üzerine bir deneme ”Ankara.1987
4.Charlas Texiere “Küçük Asya Tarihi”  İstanbul.1339
5.CUMBUL Sadi “Nasrettin Hoca’dan Nasrettin Hoca’ya ”Akşehir.1963
6.Eflaki Dede “Menakıb-ı-Arifeyn” İstanbul. 1966
7Erğın Osman Nuri ”Türkiye Maarif Tarihi “İstanbul.1940
8.Evliya Celebi “Seyahatname ”İstanbul.1314
9.İhtifalci Ziya Bey ”Bursa’dan Konya’ya Seyahat ”İstanbul.1907
10.KONYALI İbrahim Hakkı “Akşehir Tarihi”İstanbul.1945
11KÖPRÜLÜZADE Mehmet Fuat” Nasreddin Hoca Manzum Hikayeleri İst.1334
12.GÖLPINARLI   Abdülbaki ”Nasrettin Hoca” İstanbul .1961
13.Mehmet Tevfik (Çaylak)”Letaif-i Nasreddin”İstanbul.1297
14.ÜLKÜTAŞIR M. Şakir” Nasrettin Hoca” Ankara.1966
15.TOKMAKÇIOĞLU Erdoğan” Bütün Yönleriyle Nasreddin Hoca” Ankara.1961
16.TURAN Osman ”Selçuklular  zamanında Türkiye Tarihi ”İstanbul.1964






Dr. MUHARREM BAYAR
1945 yılında Bolvadin’de doğdu.İlk ve Ortaöğrenimini Bolvadin’de yaptı.Yüksek öğrenimini Diyarbakır Eğitim Enstitüsünde ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde tamamladı.1965 yılında Edebiyat Öğretmeni olarak Diyarbakır Ali Eminî Lisesinde göreve başladı.Sırayla Salihli Karataş Lisesi,Rize Lisesi,Keçiborlu Güneykent Lisesi,Bolvadin Lisesi
Sinop Lisesi,Akşehir Anadolu Lisesi,Bolvadin Anadolu Liselerinde Müdürlük ve Edebiyat  Öğretmenliği yapmıştır.
            Bolvadin Müftüsü rahmetli Mustafa Fehmi Kantar’dan Arapça ,Farsça  dersleri aldı. Osmanlı Paleografyasını öğrendi.Siyakat Yazı üzerinde çalıştı.Osmanlı Arşivlerinde çalışmalar yaptı.Fransa’nın Lyon Üniversitesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Thomas Drew Bear ’dan Latince  ve Grekçe kitabelerin okunması öğrendi           
            Topladığı kitaplarla ve vesikalarla zengin bir kütüphane kurdu.Arşivindeki Bolvadin’e ait vesikaların ve fotoğrafların Bolvadin,Afyon,Antalya,Ankara,Konya,Akşehir,Denizli Bursa ve Edirne’de sergilerini açarak Türk Dünyasına tanıttı.
            Yazı hayatına küçük hikaye ve şiirle girdi.Hikayeleri ve şiirleri Varlık,Hisar, Ülkü, Türk  Dili .Çınar,Orhun gibi edebiyat dergilerinde yayınlandı.
            1970 yılında sonra arşiv dayalı çalışmalara başladı.Alan çalışmaları Folklor Dergilerin de yayınlandı.Arşive dayalı çalışmalarını yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen sempozyum.     panel,konferanslarda sundu.
Bu çalışmaları sonunda yüzlerce ödül almıştır.Aldığı ödüllerden bazıları:
1.Kültür Bakanlığı                             “Onur Ödülü”                                    1996.  
            2.Milli Eğitim Bakanlığı       “Takdirname”                                    1998
            3.Milli Eğitim Bakanlığı       “Aylıkla Ödüllendirme                     1999
            4.Türk Dünyası                      “Folklor Oskar Ödülü-                      2001
            5.Yörük-Türkmen Dernekleri Genel Merkezi”Büyük Hizmet Ödülü2002
5.Egeli Yazarlar Derneği       “En iyi Araştırmacı Ödülü”              2004.
           
            Eserlerinden Örnekler
              1. Bolvadin’in Tarihi c.I.                 Ankara.1996
              2.Bolvadin’in Tarihi  c.II.               İstanbul.2004
              3.Kadim Kent Bolvadin                  İstanbul.2005
  4.Mehmet Sinan Bey’in Harp Hatıraları-Ankara.2006
  5.İscehisar Tarihi                             Beyşehir.2003           
              6.Sultandağı Tarihi                          İstanbul.2003 
              7.Karakeçili Yörük Aşireti,             İstanbul.2004
              8.Karabağlı Türkmen Aşiretinin İskanı.Ankara.1996
              9.Pendarî Kari Ahmet Dede                        Konya.1996
            10.Bolvadin’de Eğitim kurumlarının Tarihi.Afyon.1999
            11.Karaca Ahmet Sultan ve Tedavisi           Bursa.2002
            12.Seyyid Hasan Basri ve Tedavisi  Afyon.2002
            13.Bolvadin’deki Selçuklu Eserleri  Antalya.1998
            14.XVI.asırda Akşehir Sancağı         Ankara.2003
            15.Bulgaristan’a iskan olmuş Türk Aşiretleri.Ankara.2002
            16.Makedonya’ya İskan olmuş Türk Aşiretleri    Ankara.2000
            17.Sinop Kale Kitabeleri                   Sinop.1986
            18.Arşiv Vesikalarına Göre Nasreddin Hoca        Ankara.1996
            19.Bolvadin Karabağlı Türkmenlerinde Taş kesilme Motifli  Efsaneler. Hatay.1996
            20.Karakeçili Yörük Aşiretlerinin Kültür Hayatı Ankara.2002
            21.Diyarbekir Eyaletinde Yaşayan Karakeçililer. Diyarbakır.2004
            22.Kolonizatör Türk Dervişi Hacı İbrahim Sultan.Hatay.2002
            23.Karakeçili Yörük Aşiretinin Yaşadığı alanların demografyası(T.T.K.).Ankara.2004
            24.Bolvadin’de Ahilik Teşkilatına ait bir şecerenin tahlili –Kırşehir.2005
            25.Akşehir’de Ahi Teşkilatı.Kırşehir.2006
            26. Milli Mücadelede Karakeçili Yörükleri-Erzurum.2006
            27.Yeni İl Türkmenlerini  İskan ve İsyanları-Sivas.2007
            28.Bolvadin Manileri Fethiye.2006
            29.Karahisar-ı Sahip Şer’i Sicillerinde Çal Kazası.Denizli.2006



 Bu mübarek mamurenin inşası  merhum ve mağfur  Şeyh Hasan oğlu  Allah kendisini   gufranına garketsin ve cennetini ortasına oturtsun  şeyhlerin ve ariflerin meliki  İrem velilerini haleflerinin özü  Hacı İbrahim   771  yılı Zilhiccenin başında  emretti.
. H. 776/M. 1385 tarihli Hacı ibrahim Sultan vakfiyenamesindeki şahitler: vakfiyeyi tescil eden kadının biraderi Mevlana Kudbettin İbn-i Hibetüllah Mevlana Taceddin İbrahim, Mevlana Abdülaziz İbn-, Mehmet, Hacı bey, İbn-i Mihr, Şeyh Mehmet Deli güvey ve Fakıh İbn-i İbrahim.

 Şemseddin Sami, “Kamus-ül alam” Nasreddin Hoca ile Hacı Bektaş Veli’nin çağdaş olduğunu yazar (İ.Hakkı Konyalı,a.g.e.,s.729).
 Akşehir’de Selçukluklular zamanında : Sâhip Ata,Kadı İzzettin;Emir Yâvive Nasreddin Hoca Medresesi olmak üzere dört medrese vardır (Küyüdü Kâdime arşivi 255-256-284-556 nolu defterler)

() Belge-3 556 numaralı Kuyuda Kadime Arşiv defteri.

 Şeyh Sinaneddin Külahdüz: Akşehir’in Selçuklular zamanında yeşitirdiği büyük ilim adamlarındır. XIII. yüzyılın büyük bilginlerinden Eflaki Dede “Menakıb el-Arifeyin” isimli eserinde bu büyük insandan hürmetle bahseder.
“Fahr el-arifeyn el esrar sahibi el-basiret malik el-abdal Şeyh Sinaneddin Akşehiri Külahdüz” İ. Hakkı Konyalı, Akşehir tarihini yazarken halktan derlemiş olduğu rivayetlere göre; hamile iken ölen anasında mezarlıkta doğmuştr. Bu nedenle “Meyyitzada” ünvanıyla anılır. Zengin, itibarlı ve ilim sahibi olduğu için sık sık Konya’ya gider Hz.Mevlana’nın sohbetine katılırmış. Seyyid Mahmut Hayrani ile yakın dostluğu olan bu zat Nasreddin Hoca’nın çağdaşıdır. Ahfadından “Mahmut ibni Hacı Yusuf Sinaneddin ibni Hacı Eymen’e”ait H. 752/M. 1431 tarihli mezar taşı Akşehir lisesi bahçesindedir. Sandukanın her iki ucunda kitabeli iki tane taş vardır. Birisi Mustafa isimli bir kişiye ait olup, sonradan konmuştur. Diğeri ise Kulahduz zadeye aittir. Çevirisi: “Biz gittik geride kalanlar ömürlü olsunlar/Şüphesiz her doğan ölür. Şimdi kimse bize muhtaç değildir. Biz ceset olduk. Herkesin bizi hayırlı dua ile anmasını  dileriz. /bu dünyadan anasızın gittik./Yüzlerce arzu ve emellerimizle toprak altına girdik./Tacizzadelerden Garip Şah oğullarından Ali oğlu Mehmet yapmıştır./Şaban ayının 16!ncı günü H.752/M. 1431 yılında.

 Ankara Kuyudu kadime Arşivi 556 nolu defterdeki kayıt.
 Bereketzade İsmail Hakkı Bey “Yad-1 Mazi” s. 254 (Bu hatırat Muharrem Bayar tarafından Arap harfleriyle yazılmış aslından çevrilerek “Akşehir Pervasız Gazetesinde” 1991 yılında tefrika edilmiştir. Tefrika sayısı 128’dir.
 Yazı kalıcıdır,ömür geçicidir.Kul günahkardır.Allah affedicidir. Bunu Yıldırım Beyazıt Han’ın askerlerinden Mehmet H.796/M.1393 yılında yazdı.

Yorumlar

Popüler Yayınlar