KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ VE MİLLİ MÜCADELEDE KARAKEÇİLİ YÖRÜK ALAYLARI






“Ertuğrul’un  ocağından uyandık
Şehitlerin kanlarıyla boyandık”
                              Hamideye Alayı Marşı

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tarihi ile yaşıttır. Dünya tarihi ,Türkler ile başlamış,Türkler ile şekillenmiş,Türkler ile yücelmiştir.
İnsanlık tarihte, ortaya çıktığımız günden bugünü bozmadan,geliştirerek,dünya milletlerini etkileyerek günümüze kadar getirdiğimiz; çok yönlü,köklü,zengin  ve renkli kültürümüzü dimdik ayakta tutan unsurlara sahip çıkmamız ve yaşatmamız en büyük görevimizidir.
Günümüzde milli kültürler ,teknolojinin olağanüstü boyutlarda gelişmesi sonunda oluşan teknolojik kültürün hakimiyeti ile anlam ve önemlerini kaybetmeden  ayakta kalma savaşı vermektedir. Bu savaşı milli kültürlerine sahip çıkanlar,bunları yazarak geçmişe aktaran kazanacaktır. Bu duygularla Anadolu’yu karış karış gezip,adam adama ilişki kurarak derleme yaptım. Edinilen bilgileri zengin arşiv kaynaklarımızdaki belgelerle bütünleştirerek geçmişe bir şey aktarmaya çalıştım.
11.Ekim.1918 günü İngilizler tarafından Halep’in işgali ile Güneydoğu Anadolu’ya  doğru ilerlemeleri,15.Mayıs.1919 günü Yunanlıların İzmir’e asker çıkarmaları üç yüz yıldır kararan ufuklarımızda büyük bir felaketin habercisi olmuştur..Bu felaket, karşısında yıkılmaz kale gibi siper olan  kahraman Türk Milletini buldu.Bütün felaketler,bu siperin önünde eridi yok oldu..
Bu kutsal mücadelede ayrı bir yeri olan ,destani  kahramanlık gösteren Karakeçili Yörük Alaylarının tebliğime konu olarak seçtim..Bu  aşiretin kısa tarihini ve kurduğun alayların kahramanlık destanını anlatacağım.
Türk Milli Mücadele savaşı,Büyük Türk Milletinin kıyamıdır.Hayata yeniden doğuşudur.
Bağımsızlık güneşi ufuklarından hiç bakmayan tek millet Türk Milletidir Tarihin var olduğu günden beri  Türkler vardır.Ebediyete kadar var olacaktır,















I.KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ
1. Oğuzlar
1.1. Tarihi
Oğuz adına ilk defa Yenisey Kitabelerinde rastlıyoruz. Bu kitabelerde Altı Oğuz Budunda sözü geçiyor. Oğuzlar bu kitabelerin yazıldığı zaman altı boy halinde Barlık Irmağı yöresinde olup, Öz Yigen Alp Turan isimli bir Beyleri vardır.[1] Oğuzlar, Göktürklerin kuzeyindeki yurtlarına gelmeden önce oturdukları Barlık bölgesinde pek çok kitabeleri vardır. Bunlar Göktürk Kitabelerinden öncedir. Göktürk Kitabelerinde oğuzlardan sıkça bahsedilir. Bilge Kağan kitabesinde Türk ve Oğuz Kavim ve Beylerine hitap eder. “Tokuz Oğuz budun kentü budunum erti.” dedi.[2]
Göktürk Kitabelerinden öğrendiğimize göre, Oğuzların kuvvetlenmesinden korkan Bilge Kağan, onların üzerine yürüdü. Tula Irmağı kenarında yapılan kanlı savaşta, Oğuzların Beyi Baz Kağan öldü.Oğuzlar, İl-Tiriş Kağan’ın idaresine girdiler. Meşhur Dokuz-Oğuz boyundan üç-oğuzlar Göktürklerle mücadele etmişlerdir.
Uygur Kağanı Moyunçur’un  Türkçe kitabesinde devletin dayandığı unsur olarak On Uygur ve Tokuz Oğuz budun zikrediliyor. Moyunçur, daha gençliğinde babası Kültiğin Kağan’ınseferlerine katılmış, bu seferlerde Tokuz/Oğuzlarla yakın ilişki kurmuştur.[3]
Abbasi Halifesi Mehdi (775-785) zamanında Mevareünnehr’e Türk Ülkesinin uzak bölgelerinden geldiklerine dair bilgiler vardır.[4] Dokuz Oğuzlar, Usrüşana kadar akın edip, 821 yılında Ön Asya’ya kadar gelmişlerdir.[5] Tabarî başta olmak üzere diğer islâm tarihçileri Oğuzları Oğuzlarla Uygurların Orhun Bölgesinden konar-göçer yaşadıklarını[6] Ön Asya’ya buradan geldiklerini belirtmişlerdir. Göçebe Oğuzlar, şehirlerde yaşayan Oğuzlara yatuk (tembel) diyorlardı. Bu tabir Osmanlı devri kayıtlarında da kullanılmıştır. İsyan eden Aşireti iskan ederek yatıklaştırmışladır. Bolvadin civarında yaşayan Yörük köyleri, Türkmen köyleri için yatık sıfatı bu gün bile kullanmaktadırlar.
Oğuzlar X. asrın başlarında İslamiyet’i kabul etmişlerdir. Bu olaydan sonra kitleler halinde İslam ülkelerine gelmişlerdir.” Müslüman-Türk” anlamına gelen “Türkmen” İsmini almışlardır.[7]
Oğuzların, Selçuklu Devletini kurmaları, Dünya tarihinde en mühim olaylardan birisidir. Devletin hudutu Ceyhun’dan Akdeniz kıyılarına kadar dayanıyordu. Anadolu’nun büyük bir kısmı Türklerin eline geçmişti. Oğuzlar fatih bir kavim olarak kümeler halinde Anadolu’ya, İran’a, Irak ve Suriye’ye yerleştiler. XI. asrın başlarında Oğuzların bir kısmı Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara indiler. Bunlara, Bizanslar Uz, Ruslar Torki diyorlardı.
Bu Oğuzlar 1065 tarihinde Kıpçakların baskısı ile Tuna’yı geçip, Yunanistan olan yerlere ulaştılar. Bunların bir kısmı Bizans’ın baskısı ile Hıristiyanlaştı. Malazgirt Savaşın’da Bizans saflarında savaşan sonra Türk tarafına geçen Oğuzlar bunlardır. Ayrıca Bizans kralları becerikli, zeki olan Hıristiyan Oğuz Beylerini, Anadolu’ya Tekfur tayin etmiştir. Osman Gazi’nin arkadaşı Harmankaya  Tekfuru, Mihail Gazi’nin ataları, Hıristiyan Oğuzlardandır. Cihanın en büyük devleti olan Osmanlı Devletini de Oğuzların Kayı Boyuna mensup Karakeçili Yörükleri kurmuşlardır.
1.2. Boy Teşkilatı 
Oğuzlar ilk zamanlar Boz-Oklar ve Üç-Oklar  adıyla iki kola ayrılmışlardır. Daha sonra Kem Bölgesinde 6 boy halinde yaşıyorlardı. Bunlar Oğuz’un 6 oğlundan (Gün, Ay, Yıldız, Gök, Dağ  ve Deniz) geldikleri rivayet edilir.[8]
VII. asrın ikinci yarısında Tokuz Oğuz boyundan bahsedilir. Bunlar ikiye ayrılmışlar. Altı Oğuz ve Üç Oğuz diye. Yine Uygur zamanında Oğuzlar 9 boy halinde yaşıyorlardı. Anadolu’da XVI. asırda Sultanönü Sancağı bağlı Karacaşehir nahiyesine bağlı Tokuz Oğuz isminde bir köy vardı.[9]
Reşid al-Din’e göre İslamiyet’ten önce Oğuz boylarının siyasi üstünlüğü Boz-Oklar ’da idi. Oğuz hükümdarları Kayı ,Yazır ve Beydili’den çıkmıştır. Üç-Oklardan hükümdar çıkaran tek boy Eymür boyudur. Hakim kol oldukları için sembolleri Yay, Üç-Okların ok idi. Boz-Oklar, ordunun sağ kolunda, Üç-Oklar sol kolunda yer alırlardı. Dede Korkut Destanlarında tam tersinedir. Hakimiyet Üç-Oklardadır. Oğuzlar boy tasnifine göre 24 boydan meydana gelmişlerdir. Kaşgarlı Mahmut eserinde bunların 22 tanesinin ismi ve sembolleri vardır. Reşid al-Din ise 24 Oğuz boyunun isimleri, damgaları, Ungunları cetvel halinde verilmiştir. Yazıcıoğli Ali ve Ebu’l-Gazi Bahadır Han bu listeyi esas almışlardır.




OĞUZLARIN SOY KÜTÜĞÜ

                                                                              HÜNERNAMEYE GÖRE
                                                                                                              1. Kayı Boyu
                                                               I. GÜNHAN                         2. Bayat Boyu
                                                               Ongunu                                 3. Alkaevli Boyu
Metin Kutusu: A. BOZOKLAR                                                               “Şahin”                                 4. Karaevli Boyu
 

                                                                                                              5. Yazır Boyu
                                               II. AYHAN                          6. Döger Boyu
                                                               Ongunu                                 7. Yaparlı Boyu
                                                               “Kartal”                                               8. Dodurga Boyu

                                                                                                              9. Avşar Boyu
                                                               III. YILDIZHAN                                10. Kızık Boyu
                                                               Ongunu                                 11. Begdili Boyu
                                                               “Tavşancıl”                         12. Karkın Boyu

                                                                                                              13. Bayındır Boyu
Metin Kutusu: OĞUZLAR                                                               IV. GÖKHAN                      14. Pecenek Boyu
                                                               Ongunu                                 15.  Çavuldur Boyu
                                                               “Sungur”                              16. Çepni Boyu
Metin Kutusu: B. ÜÇOKLAR
 

                                                                                                              17. Salur Boyu
                                                               V. DAGHAN                        18. Aymur Boyu
                                                               Ongunu                                                19. Alayurt Boyu
                                                               “Uç” Kuşu                            20. Yüregir Boyu

                                                                                                              21. İgdir Boyu
                                                               VI. DENİZHAN                  22. Bügdüz Boyu
                                                               Ongunu                                 23. Yıva Boyu
                                                               “Çakır” Kuşu                      24. Kınık Boyu




OĞUZKAĞAN       
 


            ÜÇOKLAR                                      BOZOKLAR
 


DENİZ    DAĞ       GÖK                   YILDIZ  AY          GÜN
İğdir         Salur        Bayındır               Avşar       Yagır       Kayı
Bükdüz    Alayınlu   Çavuldu               Beğdili     Dodurga  Bayat
Yiva         Eymur      Çepni                   Karkın      Döğer      Alkaevli
Kınık        Eregür      Peçene                 Çaruklu    Yaparlı    Karaevli


Oğuz Han’ın on iki çadırda oturan yirmidört torunun adlarının ve Manalarının nasıl olduğu ve kuşlarını şöyle tanıtmışlardır.
1. Birinci Boy İğdir (Iğdur-Iğdır)
 
İğdir’in manası büyük demektir. Damgasının şekli:
Kuşu kartal. Bu boyun’da yayıldığı yerler Doğu Anadolu bölgesidir.
2. İkinci Boy Bükdüz (Beğdüz-Büğdüz)
 
Bükdüz’ün manası hizmetkar demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Şahin (İtalgu-Yıtalgu)
3. Üçüncü Boy Yiva (Yuva-Ava)
.
 
Yiva’nın manası mertebesi yüksek demektir.
Damgasının şekli:                          Kuşu Beyaz Şahin (Toygun)
4. Dördüncü Boy Kınık
Kınık’ın manası aziz demektir. Damgasının şekli:
Kuşu çift başlı Akkartal.
5. Beşinci Boy Salur
.
 
Salur’un manası Kılıçlı demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Kartal (Bürgüt) bu boyun da Karadeniz sahillerine yayıldığı biliniyor.
.
 
6. Altıncı Boy Alanyurtlu (Alayuntlu-Alayunlu)
.
 
Alanyurtlunun manası Ala Atlı Demektir. Damgasının şekli:            
Beşik gibi Kuşu Yağılbay (Yığılbay)
7. Yedinci Boy Eymür (İmir-eymur)
Eymür’ün manası zenginlerin zengini demektir.
Damgasının şekli:                        .         Kuşu Oncar.
8. Sekizinci Boy Üreğil (Üreğir-Üregür)
 
Üreğil’in manası iyi iş yapan demektir. Damgasının şekli:
Kuşu atmaca (Baygu)
9. Dokuzuncu Boy Bayındır
 
Bayındır’ın manası Nimetli demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Şahin (Laçin)
10. Onuncu Boy Çavdur (Çavuldur-Çavuldu)
 
Çavdur’un manası namuslu demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Anka (Devletkuşu) buğdanık.
11. Onbirinci Boy Çepni
 
 
Çepni’nin manası cesur demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Devletkuşu (Hümay) Bu boyun da Karadeniz sahillerine yayıldığı bilinmektedir.
12. Onikinci Boy Peçenek (Bece)
Peçenek’in manası yapıcı demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Alaşahin (Alatoğnak).
13. Onücüncü Boy Avşar
Avşar’ın manası işi çabuk işleyici demektir.
 
Damgasının Şekli:                         Kuşu Beyaz Doğan (çerelacin). Bu boyun yayıldığı yerler Malazgirt’ten sonra Binboğa dağları Maraş Bölgesi ve civarı, ayrıca Karaman Oğulları’da Avşar Boyundandır.
 
14. Ondördüncü Boy Beydilli (Biğdili-Beğdili)
Beğdili’nin manası sözü hürmetli demektir.
Damgasının şekli:                          Kuşu Karga (Bihri).

15. Onbeşinci Boy Karkın
Karkın’ın manası Aşlı demektir. Damgasının şekli:          .
Kuşu Sürbuti.
16. Onaltıncı Boy Çorukluğ (Çaruklu-Kızık)
 
Corukluğ’un manası Ejderha (Kahraman) demektir.
 

 
Damgasının şekli:                        Kuşu Sarıca.
17. Onyedinci Boy Yazgır (Yazır)
 
Yazgır’ın manası illerağası demektir Damgasının şekli:
Kuşu Turumtay (Torumtay).
18. Onsekizinci Boy Poturga (Dodurga)
Poturga’nın manası yurt almaya ve onu tutmaya bilici demetir.
 
Damgasının şekli:                     Kuşu Kızılkartal.
19. Ondokuzuncu Boy Töker (Düker-Döğer)
Töker’in manası çevre demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Atmaca (Köçgen-Çalağan)
20. Yirminci Boy Yapırlı (Yaparlı-Yasır)
Yapırlı’nın manası önüne her ne rastlarsa yıkar demektir.
 
Damgasının şekli:                        Kuşu Atmaca (igü)

21. Yirmibirinci Boy Kayı
Osmanlı İmparatorluğunun büyük dedeleri olup, kayının manası
muhkem, sağlam demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Şahir (Sunkar).
22. Yirmiikinci Boy Bayat
Bayat’ın manası Devletli demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Baykuş (Ügi)
23. Yirmiüçüncü Boy Alkaevli (Akaevli-Akevli)
Alkaevli’nin manası muvafık demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Çakır (Köykenek-Köykunek-Kelir).
24. Yirmidördüncü Boy Karaevli
 
 
Karaevli’nin manası nerede otursa çadır ile oturucu demektir.
 
Damgasının şekli:                        Kuşu Çaylak (Göbek sarı).

1.3. Anadolu’da Oğuz Boylarının İsmini Taşıyan Köyler
Kayı: Sivas (8 yer aldı), Kütahya (8), Kengiri-Çankırı- (7), Konya (6), Menteşe-Muğla bölgesi- (6), Kastamonu (6), Hamid-Isparta ve Burdur bölgesi- (5), Amasya (4), Çorum (4), Ankara (4).
Bayat: Konya (7), Hüdavendigar-Burca bölgesi- (4), Kara-Hisar-ı Sahib-afyon- (4), Karasi-Balıkesir- (4).
Yazır: Hamid (5).
Dodurga: Bolu (7), Kastamonu (5).
Avşar (Afşar): Bolu (17), Kastamonu (9), Kütahya (5), Ankara (4), Kayseriyye (4).
Karkın: Sivas (8), Kara-Hisar-ı Sahib (6), Saru-Han-Manisa- (5), Karasi (4).
Bayındır: Bolu (6), Hamid(5), Hüdavendiğar (5).
Peçenek: Ankara (4).
Çavuldur (Çavundur): Kastamonu (4), Konya (3), Sivas (3), Ankara (3).
Çepni: Trabzon (yöre), Kastamonu (6), Bolu (5), Dulkadir (1).
Salur: Sivas (9), Saru-Han (4), Hamid (3).
Ala-Yundlu: Ak-Saray (5), Saru-Han (3), Sivas (3), Ankara (3), Trabzon (1).
Eymür: Hüdavendigar (10), Kastamonu (8), Sivas (7), Ankara (5), Kütahya (5), Çorum (4), rabzon (1).
Yüreğir: Adana (yöre), Kastamonu (6), Hamid (4), Teke-Antalya bölgesi- (4), Trabzon (1).
İgdir: Kastamonu (8), Teke (6).
Büğdüz: Hamid (4), Kastamonu (3), Ankara (1).
Kınık: Adana (yöre), Ankara (9), Kütahya (9), Sivas (8), Konya (5), Kengiri (5), Kara Hisar-ı Sahib (5), Malatya (4), Karasi (4).

1.4. Oğuzlar Boylarının Kurdukları Devletler
1.      Osmanlılar                      : Kayı
2.      Gazneliler                       : Kayı
3.      Çandarlılar                     : Kayı
4.      Ahlatşahlar                     : Kayı
5.      Selçuklular                     : Kınık
6.      Saltuklular                      : Kınık
7.      Fars-Salgurlar                 : Salur
8.      Karahanlılar                    : Salur
9.      Kadı Burhanettin           : Salur
10.  Mengücükler                  : Alkaevliler
11.  Artuklular                       : Döğer
12.  Akkoyunlular                 : Bayındır
13.  Karakoyunlular              : Yıva
14.  Karamanoğulları             : Avşar
15.  Ramazanoğulları            : Yüreğir
16.  Zülkadiroğulları             : Bayat
17.  Hacı Eminoğulları          : Çepni
18.  Danişmendoğulları         : Çepni
19.  İzmirlioğlu-Çaka            : Çavuldur [10]


2. Kayılar
Oğuz töresinde, Kaşkarlı Mahmut ve diğer yazarlara göre Aşiretin taşıdığı ad, ataları Kayı’dan gelmektedir. Kayı, Oğuzhan’ın oğlu Gün-Han’ın büyük oğludur. Kayı 20 yıl hükümdarlık etmiştir.[11] Reşid ed-Din’in naklettiği bir rivayete göre: Ceyhun’u geçerek Merv ve Serahas hudutları yaşamaya başlayan kalabalık bir oğuz boyunun başında Kayı Boyundan Korkut Bey diye bir kişini bulunduğun söyler. Ondan Ebü’l-Gazi Bahadır Han nakletmiştir.[12] Tuğrul Bey, Korkut Bey’in avcı başı olup, kazandığı başarılarla Kayıların desteği ile etrafına topladığı 40 bin atlı ile Selçuklu Devleti’ni kurmuştur. Gazneli Mahmut’un babası Sebük-Tiğin kayı boyundandır.[13] Kayılar’ın kardeş boyu sayılan Bayat, Alka-Evli ve Kara-Evli boylarının ortak ungunu Şahin’dir.
Kayıların hayvanlarına, eşyalarına vurdukları damgaları Reşid-ed-Din, Ebü’l Bahadır Han, Yazıcıoğlu ve Kaşkarlı Mahmut eserlerinde göstermişlerdir. Kayıların damgalarına Osmanlı paralarında, silahlarında ve diğer eşyalar da kullanmışlardır. Bolvadin Kurucaova Camisi kitabesinde ve bazı mezartaşlarında Kayıların damgası vardır.
2.1. Tarihi 
Selçuklu Devletinin kurulmasında etkin rol oynayan Kayılar. Anadolu’ya ilk giren Oğuz boylarındandır. Anadolu’da Aşiret ismi taşıyan yerlerin en kalabalığı Kayı ismini taşıyanlardır. Anadolu’nun Türk ülkesi haline gelmesinde önemli rol oynamışlardır.[14]
XV ve XVI. asırlarda Anadolu’da yazlan arazi, vergi ve nüfus tahrir defterlerinde Kayıların, Kızık, Avşar, Çavdur, Eymür Aşiretleri gibi Kızılırmak’ın batısında yoğunlaştığını, kayı ismini taşıyan yerlerin arttığını görüyoruz. Rumelinin fethinde, buraların Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır. Kayı yer adları Edirne, İşkodra, Üsküp, Tekirdağ’da vardır.[15]
Anadolu’da Afyon, Konya, Eskişehir, Kütahya, Manisa, Ayrın, Balıkesir, Isparta, Denizli, Muğla, Ankara bölgelerinde çiftlikler kurarak yarı göçebe olarak yaşadıkları görülmüştür.[16] Kanuni Sultan Süleyman devrine ait tahrir defterlerinde Kayıların Anadolu’da 35 köye ulaştıklarını görüyoruz. Vergi nüfusu 1123, mücerret nüfusu 223, devlete her yıl 42000 akça vergi veriyorlardı. Bunlara konar göçerler dahil değildir.[17] Her hane 7 kişidir.
XVI. asırda Orta Anadolu ve Batı Anadolu’da Kayıların en kalabalık Cemaatı Karakeçili Yörük Aşiretidir. Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Suriye, Irak Azerbaycan ve Maveraünnehr bölgelerindeki Kayılar Türkmen olarak nitelendirilmişlerdir. Hazar Ötesi Türkmenleri bu gurup içindedir. Osmanlıların Kayı boyundan olduklarını söyleyen ilk kayıt, XV. asrın başlarında yazılmış, Sultan II. Murat’a sunulmuş olan Yazıcıoğlu Ali’nin Selçukname isimli eseridir. Aynı eserde Gıyas ed-Din Keyhüsrev’in sağ kol ordusu Beylerbeyi Aşut Bey’in Kayılardan olduğunu yazar. Ala ed-Din Keykubâd- 1’in emirlerinden Hüsamettin Çoban’ın Kayılardan olduğunu belirtir.[18]


2.2. Yoğun Olarak Yaşadıkları Yerler
Kayılar Anadolu’nun, Suriyenin, Irak, İran ve Rumelinde dağınık halde, hemen her yerde vardırlar. Bununla beraber Anadolu’da en kalabalık olarak Ankara, Konya, Menteşe, Aydın, Kütahya, Manisa, Balıkesir ve Eskişehir yöreleri görülmektedir.
a) Konya Kayıları: XV ve XVI. asırda Konya’nın Kuzey ve doğusundaki geniş yaylalarda yaşıyorlardı. Karamanoğullarına vergi karşılığı at besledikleri için Atçeken veya Esbkeşan Aşireti adı verilmiştir. Kayıtlara göre II. Beyazıd devrinde Bayburt kazasında 260 hane ve 340 neferi olduğu yazılıdır.[19] Konya bölgesinde Kayı adını taşıyan yer vardır. Konya Kayılarına ait arşivlerde pek çok kayıt vardır.
Cemaat-ı Kayı, tabi-i Bayburt tımar-hane: 200 nefer 343 Mezraa-i Yassı-Üyük ve Erince ca Aslanluviran ve İkluviran. Derkenar-ı Gökpınarı yurt mukarrerleri ve Bostanlu ve Günü ve Kıraçkaya ve Kınık ve Gencek ve Aksaklu Cemaatlarıyla müşterek kadimü’l-eyyamda otura gelmişler, yurtlar- imiş defter-i köhne mezkür Cemaatın bazıları Ayneluce dimekle maruf yerlerde otururlar.[20]
b) Ankara Kayıları: Osmanlı kayıtlarında Ankara Bölgesi eski bir kayı yurdu olarak gösterilmektedir. Buradaki Kayılara Ankara Yörükleri denir. Bu yörükler de Karakeçili Yörük Aşiretindendir. Ankara’nın kuzeyinde, Yabanabad (Kızılcahamam) bölgesinde Yörükan-ı Ankara adıyla bir kadılık kurulmuş, XIX. asrın sonuna kadar bu teşkilat devam etmiştir.[21] Ankara ve civarında Kayı ismini taşıyan yer isimleri vardır.
c) Menteşe Kayıları: H.923/M.1517 tarihli Menteşe Defterinde Kayıların Peçin Kazası’nda yoğunlaştıkları, Kuzeyde Çine, Ayasuluğ, güneyde Köyçeğize kadar uzanan geniş ovalarda konar-göçer yaşadıkları yazılıdır. Bunlar yazın Aydın üzerinden Kütahya’ya geçip, Türkmen ve Sündiken Dağlarına yaylaya gelmişlerdir. Bugün Aydın, Manisa Balıkesir, Kütahya, Uşak, Afyon, Denizli ve Eskişehir’de oturan Karakeçililerin atalarıdır.[22]

Cemaat-Kayı an Hasssa-i Hüdavendiğar  tabi-i Peçin

Tir-i  Menteşe-i veled-i Turali an Cemaat-ı  Kayı  nam-ı diğer Ekizce tabi-i Peçin
Tir-i  Resul  veled-i  Davut (ser tir-i  Hızır veled-i Yusuf –der kenar) tabi-i Peçin
Tetümme-i  tir-i  Menteşe veled-i Turali tabi-i Peçin
Tir-i  Kayı  ve Yahşi Bey an Cemaat-ı Kayı mütemekkinan der kaza-i Ayasuluğ
Tir-i Mehmet an  Cemaat-ı Kayı ,tabi-i Boz-Üyük
Tir-i Balı veled-i İbrahim  an Cemaat-ı Kayı,tabi-i Çine
Tir-i Demirci İbrahim  an Cemaat-ı  Kayı tabi-i Eski hisar
Tir-i  an cemat-ı Kayı  tabi-i Eskihisar
Cem’an hane-i Kayı: 1034
Çift:83 ,Nim:140,Bennak:437, Kura:375[23]
3. Anayurttan Anadolu’ya Göçler
Asya Hunları’nın torunları olan Batı Hunları (Avrupa Hunları) çevik uçan atlarıyla kalabalık ordular halinde Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa’ya girdiler. O devrin barbar kavimlerinden Alanları, Vizigotları, Ostragotları bozguna uğratıp, darmadağın ettiler. 378 yılında Tuna’yı geçerek, Bizans topraklarına girdiler. 395 yılında Bizans Kralı I.Theodosius öldü. Türkler Balkanlara hakim oldular. Asya’da kalan diğer Hun kolu Kafkasları aşarak Anadolu’ya girdi. Kursık ve Basık isimli iki Türk komutanı Erzurum’a aşıp, Karasu ve Fırat Havzalarını geçip, Malatya’ya kadar ulaştılar. Buradan Çukurova’ya girdiler. O devrin ünlü Kalelerinden Urfa ve Antakya’yı kuşattılar. Daha sonra Sur ve Kudüs şehirlerine akınlar düzenlediler.
396 yılında Orta Anadolu’ya döndüler. Daha sonra Doğu Anadolu üzerinde Azerbaycan yoluyla yurtlarına döndüler. Hun Türkleri’nin bu akınları, Türk Anadolu’ya ilk girişleri olması nedeniyle önemlidir. Hun ve Sabarlar’dan sonra Anadolu’ya üçüncü girişi VIII. asırda Müslüman Türkler gerçekleştirmiştir. Abbasiler zamanında Türkistan ve Horasan’dan getirilen gönüllü Müslüman Türkler Anadolu’ya yapılan akınlarda kullanıldı. Bizans’ın elinde bulunan Suriye, el-Cezire, Doğu Anadolu ve Azerbeycan fethedildi. Buralar Sugûr ve Avasım adı verilen askeri bölgelere ayrıldı. Bu bölgelerde bulanan önemli şehirlerde Tarsus, Misis, Anazarba, Adana, Haruniye, Bagras, İskenderun, Maraş, Kemah, Samsat, Adıyaman, Harput, Diyarbekir Silvan, Erzen, Malatya, Bitlis, Malazgirt, Ahlat, Erçiş, Erzurum Abbasi Halifesi Mehdi (775-785) zamanında fethedilmişdi. Buralara Türkistan, Horasan, Harizm taraflarından Müslüman Türkler getirilip, yerleştirildi.
Harun Reşit, Memun ve Mutasım zamanında Türklerin etkinliği daha da arttı. Hilafet ordusu Türkler’den kuruldu. Türk Komutanları Bizansa yazın Sâife, kışın Şâtiye adını verdikleri yılda iki defa akın düzenlerlerdi. Vasıf et-Türk, Karinoğlu Fazıl, Ferec et-Türk, Amaçur et-Türk, Bilgeçur, Ferganeli Halef, Togan oğlu Ahmet, Ebu Sabit el-Türk, Yazman, Busr Afşin, Kayıoğlu Ahmet, Burduoğlu Rüstem, Munis vb. Arap Tarihçilerinin eserlerinde bu kumandanların isimleri sık geçer.
X. asrın sonlarında İslam kuvvetleri Anadolu’dan çekildiler.Akınlar durdu. 300 yıl süren bu akınlarda Bizans’ın Anadolu’da savunma gücü yok oldu. Kaleler, şehirler yıkıldı. XI. asırda Anadolu’yu Türk Yurdu haline getirecek akınlara zemin hazırlanmış oldu.
Selçuklu Devleti kurulmadan önce Tuğrul ve Çağrı Beylerin idaresindeki Türkmenler. Gazneli ve Karahanlılar’ın baskısından kurtulmak için yeni bölgeler aramak için keşfe çıktılar. Çağrı Bey 3000 kişilik süvari birliği ile Horasan ve Azerbeycan’ı geçerek Van Gölü civarına geldi. 1018 yılında buradaki Ermenileri bozguna uğrattı. Kuzeye yönelerek Şeddadilerin ülkesine girdi. Buradan Nahcivana vardı. Ermenilere ait olan Beçni Kalesini aldı. Buradaki Ermeniler Orta Anadolu’ya gittiler. Orta Anadolu ve Batı Anadolu’daki şehir ve köylerde oturan Ermenilerin ataları bunlardır. Ermeni kaynaklarında “Mızrak, ok, yaydan oluşan silahları çekili, beli kemerli, uzun ve örgülü saçlı, Rüzgar gibi uçan Türk Atlıları karşısında hiçbir güç duramaz, Yağmur gibi atılan oklar bütün hedefler yok eder. denilmektedir. Çağrı Bey daha sonra Nahcıvan’a, oradan da Azerbeycan ve Horasan üzerinden Mevarünnehr’e 1021’de döndü. Kardeşi Tuğrul Bey’in yanına vardı.
1028 yılında Türkmenler büyük bir güç haline geldiler. Bu güçten Gazneliler çok faydalandılar. Gazneliler Rey şehri valisi Taşferraş, ünlü Türkmen Beyi Yağmur’u öldürmesi üzerine, sayıları 10 bini aşan Türkmenler Beyleri Kızıl Buğa, Anasıoğlu, Dana, Göktaş ve Oğuzoğlu Mansur olduğu halde isyan ettiler. Başta Rey valisi olmak üzere bütün Gazneli komutanları mağlup ettiler. Daha sonra buraları terk edip, Acem Irak’ına gittiler.
1036’da Azerbeycan’a çıktılar. Burada Erran valisi Fatlun ve oğlu Ebu’l-Esvar ile Doğu Anadolu’ya akınlar düzenlerler. Van Gölüne inerler. Burada Bizans generali Haçik’i yendiler. Savaşta Haçik öldü.
Tuğrul Beyin kardeşi İbrahim Yınal, Hemadan ve İsfahan’ı fethedip Dicle Irmağı kenarlarına kadar geldi. Aras Nehrini aşarak Erran’a ulaştı. O sırada Şeddadoğulları Beyliğinin merkezi Dovin’i, kuşatan Bizans ordularını bozguna uğrattı. Hasan Bey’de Erzurum ve Pasinler civarı fethetti. Ayrı bir hakimiyet bölgesi kurmak amacı ile isyan eden kardeşi İbrahim Yinal isyanın bastıran Tuğrul Bey 1054 yılında kuvvetli bir ordu Anadolu’ya girdi. Van Gölü civarındaki Muradiye ve Erçiş’i aldı. Malazgirt’e kadar geldi. Artan Türkmen nüfusundan dolayı Anadolu’da yeni bir yurt aramak ihtiyacını duydu. Anadoluya üç koldan akın düzenledi. Birinci kol: kuzeyde Kafkaslara, batıda Canik ormanlarına, güneyde Tercan, Hanzit ve Erzincan’a kadar uzandı. İkinci kol: Oltu yöresinden geçip, Çoruh vadisinden Bayburt’a kadar geldi. Üçüncü kol: Bizans komutanı Gagik ile savaştı. Bizans oldularını yok etti. Kış yaklaştığından Tuğrul Bey geri döndü. Daha sonra Tuğrul ve Alpaslan, Anadolu’yu yurt edinmek amacı ile akınlar düzenlediler.
Bizans Kralı Romanos Diogenes, Anadolu’da karışıklığa düzeltmek, yeniden fethetmek, Türk akınlarına son vermek amacı ile Anadolu’ya sefer düzenledi. 200 bini aşkın muazzam orduda, Balkanlardan getirdiği hıristiyan Türklerden Peçenekler, Uzlar, Kıpçaklar Hazar Ötesi Türkler, İslavlar (Ruslar), Almanlar (Gotlar), Bulgarlar, Franklar, Ermeniler, Gürcüler bulunuyordu. Ayrıca malzeme çeken 1000 araba ve mancınık vardı.
Sultan Alpaslan’ın 40 bin akıncı kuvveti vardı. Selçuklu Devletine tabi bölgeler den 10 bin akıncı katılması ile, ordu ancak 50 bin kişiye ulaştı. Sultan Alpaslan Ahlat’tan Malazgirt yakınlarına geldi, ovaya hakim olan Rahve Tepesine karargahını kurdu. Gönlünde iman ve Türk Cihan Hakimiyeti duygusu dolu bir avuç yiğit koca bir ordunun karşında set oldu. Bütün İslâm şehirlerinde İslamın kılıçı olan Müslüman Türklerin zafer kazanması için dualar edildi. Sultan Alpaslan’ın yanında ünlü komutanlarından Gevherayin, Afşin, Savtekin, Sunduk, Aytekin, Tarankoğlu, Ahmetşah, Demleçoğlu Mehmet, Duduoğlu; Selçuklu emirlerinden Kutalmışoğlu Mansur, Süleyman, Devlet, Alpilek, Artuk, Tutak, Danişment, Saltuk, Mengüçük, Çavlı, Çavuldur ve Porsuk yer aldılar.
26 Ağustos 1071 Cuma sabahı Sultan Alpaslan bembeyaz bir elbise giyerek komutanlarını topladı. Savaş hazırlıklarını tamamlandığını bildirdi. Kısa etkileyici bir konuşma yaptı. Şehit olursam, bu elbisem benim kefenim olacaktır dedi. Düşmana bütün gücü ile saldırıldı. Kahraman Türk askerleri kendisinden kat kat kalabalık insan seline daldılar. Savaş gün kararana kadar sürdü. Bizans ordusu dağıldı. Büyük bir yenilgiye uğradı. Bize Anadolunun kapılarını açan, Anadolu’yu ebedi yurt yapan cihanın en büyük zaferi kazanılmış oldu. Bu zaferden kısa bir süre sonra Anadolu’nun büyük bir kısmı Türk yurdu oldu. Bu olay Türk Tarihinde dönüm noktasıdır.
XII. asırda Büyük Selçuklu Devletinin çöküşü ve Harşemşahların yükselişi döneminde, Anadolu’ya büyük bir Türkmen göçü yapılmıştır. 1220 yılından sonra yıkıcı ve acımasız Moğol istilası Tükmenlerin yoğun bir şekilde Azerbeycan ve Anadolu’ya göçmesine sebep oldu. Anadolu Selçuklu beyleri akın akın gelen Aşiretleri sınırlara yerleştirdi.
Moğollar 1230 yılında Azerbeycan’daki Maraga, Erran, Moğan gibi geniş ve zengin otlakları istila edince, Türkmenler Sivas, Amasya, Bozok yaylalarına göçtüler. Toroslara indiler. Moğollara vergi vermek için, Türkmenlerden ağır vergi toplayan bürokrasiye karşı Vefâiyye Tarikatından Türkmen Şeyhi Baba İlyas 1240’da ayaklandı. Bu korkunç Türkmen ayaklanması Anadolu Tarihine yön veren önemli olaylardandır. İsyan bastırıldıktan sonra Türkmenler batıya göçtü. Osmanlı devrinin önemli simalarından Aşık Paşa ve Muhlis Paşa  Baba İlyas’ın soyundandır. 1235 yılında Selçuklular Moğolların üstün egemenliğini tanıdı. 1243 yılında Moğol komutanı Baycu Noyan 1243 Anadolu’yu istila etti. Bu olay Anadolu’daki Aşiretleri dağıttı. 1240 yılında Malatya’da oturan Germiyanlılar, 1260’da batıya göçerek Kütahya’ya yerleştiler.
Ebu el-Fida’nın tespitlerine göre, XII. asırda Antalya’nın kuzey batısında Denizli’nin Dağlarına, Menderes havalisinde 200.000 çadır halkı Aşiretin yaşadığını söyler. Eskişehir civarında 100.000 fazla Türkmen akını olmuştur. Aynı yüz yıl içinde yerleşik hayata geçmişlerdir.[24] Aynı devirde Suriye, el-Cezire, İran, Irak ve Azerbeycan’da  kesif Türk kitleleri vardır. Bizans Tarihçisi Anna Comneus “Alexia” isimli eserinde Anadolu’da Aşiretlerin karınca Sürüsü gibi kalabalık olduklarını belirtir.[25] İbn-i Sait el Mağribi’nin tespitlerine göre Denizli ve Menderes Havzasında 200.000 çadır, Kastamonu ve Ankara yöresinde 30.000 çadır Aşiret olduğunu yazar. Ayrıca Uludağ’dan Tarsus’a kadar uzanan hat üzerinde ve Batı Anadolu Dağlarında kalabalık çadır halkı bulunuyordu.[26] Al-Umarî’ nin tespitine göre 14. asırda Denizli Bölgesinde 200.000 çadır, Kastamonu ucunda 100.000 çadır, Kütahya’da 30.000 çadır Aşiret yaşıyordu.[27] Selçukluları çöküşü sırasında Türkmen boylarının akını daha da arttı. Moğolların önünden “sel gibi akan” Türkmen Boyları bilhassa Batı Anadolu’ya Bizans hudutlarına kadar geldiler. Devrin kaynaklarına göre 3 milyondan fazla Türkmen yığılmıştır.[28]




4. Karakeçili Yörük Aşireti
4.1. Tarihi 
Anadolu’da ve Rumeli’de konar göçer yaşayan Türk kabilelerindendir. Anadolu halk ağzında, cesur, muharip, iyi yürüyen, eli ayağı çabuk kimse anlamında kullanılır. Karakeçililere ait ilk bilgiler IX. asırda Cent bölgesinde şekillenmeye başlamıştır. Arşiv kayıtlarında genellikle Karakeçili Türkmen Aşireti tabiri geçer. Pek çok kayıtta bütün Aşiretler için Yörük-Türkmen ayırımı yapmadan genel isim olarak Türkmen sıfatı kullanılmıştır. Bazı kayıtlarda da Birecik Karakeçilileri için “Bozulus Türkmen Aşiretine tabi Ekrâd-ı Aşiret-i Karakeçili“ ifadeleri kullanılmıştır. Aynı Aşiret için Orta ve Batı Anadolu Bölgelerine ait vesikalarda “kasaba Yörükler, Ulu Yörük”  tabirleri geçmektedir.
Avrupalı araştırmacılar Herodot Tarihinde yer alan Ural-Altay Bölgesinde avcılıkla geçinen Iyrkes adlı kabilenin bilinen ilk Yörükler olduğu kabul edilir. Eski Türk’lere ait Göç Destanlarında Yörükler geçer. Ordu ehline vergi veren, seferlere kendi aile ve hayvanları ile katılan göç ve ikamet tamamıyla hükümdara ve kumandana bağlı asker anlamına da gelir.
Ali Şîr Nevâi, Yörüklere Kara Çerig ismini vermektedir.[29] Oğuzların bir kolu olan Kayı Aşiretine mensup Karakeçili Yörükler, Anadolu’ya 1036 akınlarında diğer kardeşleri ile beraber gelmiştir. Azerbeycan, Erran’ı dolaşmışlar. 1037 yılında Doğu Anadolu’da şehirlere akınlar düzenlemişler, 1038 yılında Van Gölü civarını dolaşmışlar. 1042-1043 yıllarında Murat ve Aras yörelerinde görülmüşler.
1064 yılında Pasinler ovasını almışlar. Gence savaşı ile Kars’ı ele geçirmişler.[30] Karakeçili Yörüklerinin Anadolu’da ilk yaşadıkları yer Sürmeli Çukurudur. Zamanla güneye inerek Doğu Beyazıd ve Ağrı taraflarını fethetmişler.[31]
Maveraünnehr civarında yaşayan Oğuzlar XI. asrın başlarında İslamiyeti kabul etmişlerdir. Yeni dinin etkisi ile bir kısım Oğuzlar iskan oldular. Sabran, Kamak, Sütkent gibi şehirlerde oturdular. Büyük bir kısmı Mangışlak, Mahan, Balhan, Horasan, Kirman Fars ve Huzistan taraflarında göçebe yaşıyorlardı. 1059 Tarihinde Tuğrul Bey’in emri ile Anadolu’ya akınlar yapılarak Anadolu keşfe çıktılar. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra yapılan akınlarda gelen Aşiretler yerleşerek Anadolu’yu yurt edindiler. Sultan Alpaslan’ın 1072 yılında şehit edilmesi üzerine, yerine oğlu Melik Şah geçti. Melik Şah zamanında Anadolu’ya akınlar ve göç devam etti. Melik Şah Anadolu’ya Kutalmış oğlu Süleyman Şah’ı gönderdi. Süleyman Şah Eskişehir’e kadar geldi. Bu akınlar sırasında Aslan Yabgu soyundan gelen hükümdarlara bağlı Oğuz boyları Kayı boyundandır. Bunlar  gelerek Ahlat”ı merkez yapıp, geniş bir bölgeye hakim oldular Ahlatşahlar Devletini kurdular. Eni 7 Km., Boyu 11 Km. uzunluğundaki bölgede 300.000 kişi yaşıyordu. Bunlar Kayı Boyu’ nun Karakeçili Aşireti idi. İslam dünyasında Kübbetü’l-İslam olarak anılıyordu. Neşri, Şükrullah, Karamani Mehmet Paşa ve Hoca Sadeddin Efendi gibi Osmanlı tarihçileri Ahlat’ı Osmanoğullarının ilk mekezi sayarlar. Topkapı Sarayı Köşk Kütüphanesinde bulunan Revan Seferi Ruznamesinde ki kayıt bu inancın bütün Osmanlı Padişahlarında yaşadığını gösterir. Ruznamede Sultan IV. Murad Bağdat ve Tebriz Sefer dönüşünde Ahlat’a uğradığı kayıtlıdır. “İçinde hâlâ ecdad-ı âl-i Osman olub ve evlad ve ensabı ile bile tabutlar içinde kadid olmuştur.” Doğu seferine çıkan Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman Ahlat’a uğramış, atalarının kabirlerini ziyaret etmişlerdir.[32] Osmanoğullarının ataları Ahlat’ta 170 yıl kalmışlardır.
1230 yılında Harzemşahların hükümdarı Celaleddin Mengübert, Moğol ordularının önünden kaçarak Horasan’a, oradan Azerbeycan’a geldi. Moğollara karşı Selçuklularla birleşmesi gerekirken, Selçuklularla mücadele etti. Harzemliler Ahlatı aldılar. Tahrip ettiler. Buradaki Kayılar dan (Karakeçililer) 50 bin çadırlı Erzurum, Erzincan taraflarına gittiler. O sırada Selçuklular ile Harzemşahlar arasında 10 Temmuz 1230 tarihinde Yassı –Çimen Savaşı oldu. Kayılar reisler Ertuğrul Gazi ile Aleaddin Keykubat’a yardım ettiler. Savaşı Selçuklular kazandı. Sultan Aleaddin mükafat olarak Kayılara önce Ankara civarına verdi. Daha sonra Sultanönü Sancağı verildi. Kayılar yani Karakeçililer Erzurum-Erzincan-Sivas-Kayseri-Kırşehir’i takiben Ankara’ya geldiler. Daha sonra bu şehirlerin civarına dağıldılar. Bu şehirler ve civarındaki şehirlerde yaşayan Karakeçililerin ataları bunlardır.
Ahlatşahların dağılmasından sonra bir kısım Aşiret güneye inerek, daha önce buralarda yaşayan kardeşleri ile konar göçer yaşamışlardır. Azerbeycan’ın Erende-i Divin-Erran (Dağlık Karabağ) yaşayan Oğuz Türklerinden[33] olan Selâhaddin Eyyubi’nin[34] kurduğu Eyyubiler Devleti ve Artuklular zamanında akınlara iştirak etmişlerdir.[35]
Cihanın en büyük Türk Devleti olan “Osmanlı Devletini” kuran Osman Bey’in atası Ertuğrul Gazi ve Karakeçili Yörük Aşiretinin Anadolu’ya gelişleri, Osmanlı Tarihinin kaynaklarının bazılarında şöyle anlatılır.
a) Şükrullah:[36] Ertuğrul Gazi 340 kişi ile Selçukluları takip ederek Anadolu’ya gelip Karacadağ’da yurt tuttular. Daha sonra Konya’ya gelerek Sultan Alaadin’in hizmetine girdi. Akınlara katıldı. Kafirlerle savaştı. Karacahisar’ı kuşattı. Moğolların saldırısını haber alan Sultan, Ertuğrul Gazi’ye hilat giydirip, mahiyetine asker vererek, kaleye kumandan tayin etti. Ertuğrul Gazi sonra Söğüt şehrini aldı. 93 yaşında vefat etti. Şükrullah, Ahmedi’nin İskendername isimli eserinden faydalanmıştır.
b) Enveri: Fatih Devri şairlerindendir. Yazdığı Düsturname isimli manzum eserini Mahmut Paşa’ya ithaf etmiştir. Bu eserini Aleaddin Ali es-Semerkandi’nin eserinden aldığını söyler. Buna göre: Ertuğrul Gazi’nin babası eshabdan İyaz olduğunu ve bunun Selçuk’un amcası ve Oğuzların da reisi Oğuz Tümen Han’ın kızını aldığını ve bundan da Oğuz Süleyman Han’ın doğduğunu yazar. Daha sonra Şah Melik’ in Gündüz Alp ve Gökalp isimli iki oğlu olduğunu, bunların Sultan Alaaddin’in hizmetine girdikleri, Moğollarla savaştıkları ve onları yendikleri, bu yardımın karşılığı olarak Sultan Öyüğü’nu verdikleri buraya iki kardeşin üç kişi yiğitle geldikleri anlatılır. Ermeni Der- benti’ni geçerek İnegöl’ü yağmaladıklarını söyler. Daha sonra Gündüz Alp zehirlenerek öldürülür. Yerine oğlu Ertuğrul Gazi geçer.[37]
c) Hacı Bektaş Veli Velâyetnamesi: II. Beyazıd devrinde yazılan bu manzum eserde Selçuklu Rum sınırlarını tutmak üzere vezirinin tavsiyesi üzerine Aydoğmuş Alp, Ertuğrul Alp ve Gündüz Alp isimli üç kardeş Aydoğmuş’un ölümü üzerine idareyi ele alan Ertuğrul Gazi Konya’ya giderken, Hacı Bektaş Veli’yi ziyaret eder. Hacı Bektaşî Veli “Ali Selçuk saltanatı nez edilmiştir. Ben saltanatı senin evlatlarına verdim. Şimdi sultanın yanına git kardeşinin vazifesini sana verecektir.” Dedikten sonra beline kılıç kuşatmıştır.
d) Neşri: Sebük Tekin oğlu Sultan Mahmut (Gazneli Mahmut), Selçuk oğullarını 100 bin kadar Oğuz’la birlikte Horasan’a geçirdiği zaman; Selçukoğullarına bağlı Gökhan Alp evlatlarından davarlı ve rızıklı bir taife Kafkasya’dan Ahlat şehri üzerine indi. Cengiz Han’ın çıkışına kadar, aşağı yukarı 170 yıl burada kaldı. Cengiz Han H.616/M.1219 yılında Belh, Semerkant, Harezm, Bağdat’ı ele geçirdikten sonra Cebe ve Subutay Bahadır İran’a saldırdı. Acem ülkesinde huzur kalmadığı için 50 bin hane olan göçer-evli (Karakeçili), Türkler, reisleri Kaya Alp  ve oğlu Süleyman Şah idaresinde Anadolu’ya girdiler.[38]
e) Aşıkpaşaoğlu: Türklerden çekinen Acem Beyleri, Onları uzaklaştırmak için “varın Rum’a gaza yapın” diyerek 50 bin göçer-evle (Karakeçili Yörüğü) Anadolu’ya gönderdi. Başlarında Süleyman Şah olduğu halde Anadolu’ya girdiler. Erzurum-Erzincan civarında yaylayıp, kışladılar. Süleyman Şah vatanı Türkistan’a dönmek için güneye indi. Caber kalesinin yakınlarında atı ile suya düşerek öldü.[39] Aşiret dağıldı. Bir kısmı Şam tarafına gitti. Bu günkü Şam Türkmenlerinin atalarıdır. Bir kısmı Anadolu’ya döndü. Anadolu’da yaşayan göçer evliler (Karakeçililer) bu soydandır. Süleyman’ın dört oğlu vardı. Sungur Tekin, Gün-Doğdu, Ertuğrul ve Dündar. Dört kardeşi tabi olanlar Anadolu’ya dönüp, Sürmeli Çukuruna vardılar. Ertuğrul ile Dündar’a bağlı olan 400 kadar göçer evli Anadolu’da kaldılar. Diğerleri öbür kardeşlerine tabi olarak güneye indiler. Fırat Havzası ve Halep taraflarına çekildiler. Buradaki Karakeçililerin  ataları bunlardır. Ertuğrul ile Dündar Pasinler Ovasını ve Sürmeli çukuru yurt tuttular. Bir süre geçince Ertuğrul’un büyük oğlu Savı Bey diye tanınan Saruyatı‘yu Selçuklu Sultanı Keyhüsrev oğlu Aleaddin Keykubât’ın huzuruna göndererek boyunun konacağı ucun açıklanmasını istedi. Sultan Ankara Ucu üzerindeki Karacadağ’ı göstermişti.[40]
Daha sonra Domaniç Yaylası ve Ermeni Belini verdi. Ertuğruul Gazi göçer evli Aşireti ile Üngürü’ye geldi. Oradan Domaniç’e 1258’de geldiler. Burada yayladılar-kışladılar. Anası Hayme Ana Domaniç’e l5Km. mesafedeki Çarşamba Köyün’de vefat etti.[41] Ertuğrul Gazi 93 yaşında 680/1281 yılında vefat etti. Türbesi Sögüt ilçesindedir. Ertuğrul Gazi’nin Osman, Saru Yatu ve Gündüz Alp isminde üç oğlu vardı. Bunlar içinde Saruyatı en gözü pek ve en yiğidiydi. Ertuğrul Gazi, Sultan Aleaddine O’nu göndermişti. Babasının ölümünden sonra kardeşi Osman’ın yanında yer almıştır. Osman Gazi, İnegöl tekfuru ile İkizce denilen 27 Şubat 1286 tarihinde çok kanlı savaş oldu. Osman Bey’in kardeşi Saruyatı şehit düştü. O yerde bir çam vardı. O çamın gövdesinde vakit vakit ışık yanarmış. Adına “kandilli çam” derlermiş.[42]
Söğütte her yıl yapılan törenler ilk defa Sultan II. Abdülhamid tarafından resmileştirilmiştir. Saray muhafız  birliğini Karakeçililer’den kurmuştur. Yavuz Sultan Selim ve II. Abdülhamid tarafından sancak verilmiştir. Alman İmparatoruna Karakeçili  Aşireti mensuplarını tanıtırken, kendi akrabam diye taktim etmiştir. Karakeçililerden kurduğu alaylara Ertuğrul Alayları ismini vermiştir. Yine aynı Aşiretlerden Hamidiye Alaylarını kurmuştur.
4.2. Karakeçili Yörük Aşiretinin Boy Tasnifleri
Orta Asya-Anadolu-Rumeli sürecinde Türk sosyal hayatın bakımından şehir köylü ve konar-göçer topluluklar halinde yaşamışlardır. Bunlardan göçerler, en eski Türk toplum yapısından başlayarak kalabalık sınıflar oluşturmuşlardır. Bu durum Osmanlı döneminde sosyal ve siyasi şartlar değişip, iskan olayı ile birlikte yerleşik hayat tarzı başlamıştır. Buna rağmen konar-göçer yaşayan göçebelere Türkmen denilmiştir. Batı Anadolu’da iskan olup, yerleşik hayata geçen Yörüklere de Manav denilmektedir. XVI. asra ait Osmanlı Tahrir kayıtlarında Karakeçili Yörükleri, diğer Yörük Aşiretleri ile birlikte anlatılmıştır. Bu vesikalarda geçen Aziz Beylü, Tosbağlu ve Ulu Yörük Aşiretleri Karakeçili Aşiretinin önemli bir koludur.[43]
Cevdet Türkay, Osmanlı Arşivlerine dayalı olarak hazırladığı eserinde Karakeçililer’in Yaygın olarak yaşadığı yerleri şöyle tespit etmiştir. “Kul ocağı aklamından olan Tükman-ı Yörükan taifesinden olan Karakeçililerin yaşadığı yerler: Adana, Diyarbekir, Urfa, Siverek, Birecik, Siirt, Mardin, Tarablus-Şam, Aydın, Bursa, Eskişehir (Sultanönü Sancağı), Saruhan, Gördes, Alaşehir, Adala, Kula Balıkesir, Kütahya, Sirke (Kütahya), Taşköprü (Kastamonu), Ankara, Haymana, Kırşehir, Eşme (Uşak).[44]
Türkler’de ikili sistem vardır. Devlet idaresi buna göre şekillenmiştir. M.Ö.200 yıllarında Hunlar’ın uzak doğuya hakimiyetleri sırasında Akkoyun ve Karakoyun adında iki hanedanın varlığı biliniyor. Dünya kültürüne koyun ve keçiyi sokan Türklerdir. Ayrıca ak-kara, doğu-batı, kuzey-güney yapılanması Türklerin tarih sahnesine çıkması ile terim olarak devam etmiştir.[45] Anadolu’da bunun örnekleri çoktur. Akkoyunlu, Karakoyunlu, Kızılkoyunlu aynı şekilde Karakeçili, Akkeçili, Kızılkeçili, Sarıkeçili  Aşiretleri gibi.
Karakeçililerle ilgili ilk bilgiler IX. Asırda Karakeçili Konfederasyonu şeklinde Cent Bölgesinde şekillenmiştir.[46] Tuğrul ve Çağrı Beylere karşı Aslan Yabgu Kutalmış hanedanını destekleyen gurup Karakeçililerdir. Anadolu’ya geldiği zamanda Karakeçili Aşiretin’den olan Ertuğrul Gazi, Selçuklu Sultanlarına tabi olmuştur.
Boy tasnifleri Türk töresindeki ikili sisteme göre; Oğuzlar 24 boydan oluşur, Karakeçililer 12 boydan oluşur. Buna göre Karakeçililer şöyledir;
1. Veliler
2. Poyrazlılar
3. Kıldanlı
4. Softalı
5. Karakayalı
6. Tolazlı
7. Sazlı
8. Hacı Halilli
9. Hayam Kethüda
10. Akça İnli
11. Özbekli
12. Karabakılı-Harmandalı
Ertuğrulgazi Karakeçili Yörük Aşiretinin Softalı boyundandır. Yavuz Sultan Selim yaptığı fetihlerde mensubu olduğu Karakeçili Aşiretinin kahramanlığını görmüş, mübarek toprakları koruyan anlamına gelen Haremeyn-Şerefeyn Aşireti sıfatını vermiştir. Bu mübarek sıfat ile arşivlere geçmiştir. Zaman içinde Haremayn-i Şerefeyn sıfatı halk dilinde galatlaşmış Harmandalu şeklini almıştır. Bazı kayıtlarda Harbendelü şekline dönüşmüştür. Atatürk’ün çok sevdiği Harmandalı zeybek oyunu Karakeçili zeybek oyunlarındandır.
Karakeçili Aşireti başka Aşiret guruplarının içinde de görülmektedir. 24 Oğuz Boyundan biri olan Beydili Türkmenleri 19 kola ayrılır.
1. Kadirli
2. Sazlı
3. Ulaşlı
4. Ceridli
5. Kara Şıhlı
6. Bekmişli
7. Araplı
8. Kara Keçli
9. Karakoyunlu
10. Savcılı
11. Mürselli
12. Emirli-Berilli
13. Şarkevli
14. Kürdülü
15. Barak
16. Encürlü
17. Güneç
18. Yağmurlu
19. Çayrazlı
Bu guruba giren Karakeçililer üç kola ayrılıyordu. Karatekeli, Sarıtekeli ve Alibayramoğlu. Karatekeli ve Sarıtekeliler Siverek ve Suruç bölgesinde otururlar. Daha sonra Batı Anadolu’ya gelerek Aydın, Kütahya, Manisa ve Eskişehir köylerine XIX. asırda İskan olmuşladır. Eskişehir’in Avlamış, Beyyayla, Bozdağ köyleri Karatekeli Yörüğüdür. Bayramoğulları gurubu, Gaziantep’in Kertil bölgesinde yaşarlar. Karatekeli Yörüklerinin obalarının tasnifini yapan Mehmet Eröz ve Hikmet Şölen, Karakeçililer, Karatekeli içinde göstermiştir.

Mehmet Eröz’ün tasnifi


Hikmet Şölen’in tasnifi

1. Karnıkaralılar                                  
2. Topallı                                              
3. Durağocalı                                        4. Şekareli                                            
5. Sıçmazlı-Seçmezli                            
6. Karakeçili                                          
7. Akkeçili[47]

1. Karnıkaralı
2. Durukocalı
3. Kavruk
4. Gölovalı
5. Şekerli
6. Sıçmazlı-Seçmezli
7. Topallı[48]
4.3.    Karakeçili Yörük Aşiretinin Yoğun Olarak Yaşadığı Yerler
Anadolu’da en büyük Yörük Aşireti olan karakeçililer Anadolu’nun hemen her yerinde vardırlar. Yoğun olarak yaşadığı ve inceleme yapabildiğim alanlar:
4.3.1. Yukarı Fırat Havzası Karakeçilileri 
Karakeçililerin ilk gelip, yerleştiği yerler bu bölgelerdir. XI. asırda bu bölgede görülmeye başlamışlardı. Bu havzada Karakeçililer, Diyarbakır, Tunçeli, Bingöl, Elazığ, Siirt, Antep, Mardin, Urfa ve Urfa’ya bağlı Birecik, Siverek, Viranşehir, Suruç ilçeleri ve köylerinde yoğun halde yaşarlar. Ayrıca bu bölgede yaşayan Aşiretlerin içinde karakeçililerde vardır. Bu bölgeye Türkler Malazgirt Zaferinde önce girmişlerdir. Kesin olarak Türkleşmesi 1086 tarihinde Melikşah’ın komutanlarından Emir Bozan tarafından fethiyle başlamıştır. Fethi takiben Orta Asya’dan gelen Oğuz boyları yerleştirilmiştir. Bozan ismi Urfa civarında çok yaygıdır. Haçlı Seferleri sırasında Urfa bir süre Haçlıların elinde kaldı. 1144 yılında tekrar fethedildi. Harzemşahlar Devletinin Cengiz tarafından yıkılma ile burdan Anadolu göçen Harzem Türkleri Urfa civarına yerleştiler. Horzum ismi ile anılmaya başladılar. Hilvan’ın Akziyaret Bucağına bağlı Horzum isimli köy vardır. Zaman için bu guruptan batıya göçenler aynı isimle konar göçer yaşadılar. Aynı isimle köyler kurdular.
XV. asırda Oğuzların Döğer Boyu Urfa’ ya yerleşmiştir. Hilvan’ın Ovacık kasabasına bağlı Döğer Köyü vardır. Urfa civarında yaşayan Döğer ve Badıllı (Beydilli) Aşiretleri Türkçe’yi unutup; Kürmanç ağzıyla konuşan Türk Oğuz boyudur. Ayrıca Karakoyun’lular, Avşarlar Bayatlar iskan olmuşlardır. Türk Aşiretleri içerisinde en kalabalık olanları Karkakeçili Yörükleridir.
Yavuz Sultan Selim zamanında Diyarıbekir Eyaleti kuruldu. Konya, Karaman, Teke, Ankara, Kayseri yörelerinde konar-göçer yaşayan Karakeçilileri Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine gönderdi.[49] Bu dönemi ait Mufassal Tahrir Defterlerinde Dersim (Tunçeli) Bölgesinde, Dersimlü Cemaatından: Alpı, Bayram, Budak, Dengiz, Durak, Gemrek, Göçbek, Kılıç, Korkmaz, Kutlu, Buğa, Mamlu, Melikkuş, Menteş, Ulaş vs. Türk isimlerine rastlıyoruz.[50]
Çemişkezek Sancağının Sağman Nahiyesine bağlı Disünlü /Dersimli ve Sürgücü köylerinde: Arguç, Bayram, Budak, Doğan, Duman, Güvendik, Hüdaverdi, Kaçar, Korkmaz, Kulu, Sarubek, Sevindük, Şengeldi, Tanrıvermiş, Tatar, Türkan, Türkeri, Yağmur, Yolkulu vs. şahıs isimleri geçiyor.[51]
a) Bu Bölgede Yaşayan Karakeçililer ve Karakeçililerin İçinde Bulunduğu Topluluklar:
Karakeçililer: Diyarbekir, Mardin, Gaziantep, Siirt, Bingöl, Tunceli, Urfa yöreleri ile nın Birecik, Siverek, Suruç ve Viranşehir XI. asırdan bu tarafa yoğun halde yaşarlar. Kanuni döneminde bu yörenin idaresini elinde bulunduran Pîr Hüseyin Bey sülalesi etkinliğini kaybedince, yerine Palu Bey’i Cemşit Bey’in torunu Süleyman Bey‘in isteği ile Karakeçili Yörük Aşireti Bey’i Kulu Alp beyliği aldı. Çarsançak’ın güneyi Marzgırt-Hozat Hattı Çemişkezek Beyi Hüseyin Bey’in torunu ile Kulu Alp arasında paylaşıldı.
Kulu Alp Urfa Karakeçililerine mensuptur. Aşiret reisi ve sipahi Beyidir.[52] Aşireti Mastar Dağı ile Karaçor (Çaybağı) arasında yaylak-kışlak hayatı yaşamıştır. Harput Şer’iyye Sicillerinde Kulu Alp’ın IV. Sultan Murat zamanında yaşadığı ve Revan ile Bağdat Seferlerine katıldığı, etkili ve güvenilir bir kişi olduğu ifade edilmiştir.[53] 1682-1683 tarihli Harput Şer’iyye Sicillerinde ismi geçen Ahmet.Hüseyin, Ömer Kulu Alp’ın torunlardır.[54] Çarsancak yöresindeki yurtluk ve ocaklık olarak verilen köyler Kulu Alp öldükten sonra torunları paylaşmıştır.[55]
Kulu Alp’in yurtluk ve ocaklık olarak kullandığı köyler:
Hüseyin Uşağına ait Köyler:
1. Peri                  9. Pağni                  16. Denk              23. Şilik
2. Kızılcık            l0. Kuşcu                17. Biçer              24. Kişni
3. Göktepe           11. Kayacık            18. Hoşe              25. Til
4. İlanlı                12. Serek                19. Karayusuf      26. Lemk
5. Velişeyh          13. Ayvatlı             20. Seyitli            27. Ködereç
6. Çangal             14. Basu                 21. Kirzi               28. Küreken
7. Danaburan       15. Bahşiş[56]            22. Kızılkale        29. Zeri
8. Şorda
Ömer Uşağı Köyler:
1. İsmailli             5. Borokomu        9. Gadosa                   12. Hırnıkş
2. Gorca               6. Kale                 10. Aşağı Hafsik         13. Karapınar
3. Şomi                7. Pirinçci             11. Yukarı Hafsik       14. Kalkar
Ahmet Uşağı Köyleri:
1. Örs                   7. Pirinçci                 13. Musaderiç        19. Çevirme
2. Temürtaht        8. Abdolu                 14. Mergerk           20. Karaman
3. Lazvan             9. Tanz                      15. Urik                  21. Şamlı
4. Vasgirt             10. Balışar                16. Dolamaç           22. Köçek
5. Paşavenk         11. Aşağı Kaçer        17. Şürük               23. Hani
6. Heresenk         12. Yukarı Kaçer      18. Sumak              24. Yeniköy
Yukarıdaki köy isimlerinin büyük bir kısmı öztürkçedir ve bugün bu köylerde Karakeçili Aşiretine mensup kişiler yaşar.
H.1019/1611 tarihlerinde Rakka Aşiretlerinden “Düğünü Cemaatından  Körhıdır, Bölükbaşının kardeşi Ulaş, Kara Yağmur, Yazılı Horat Yadlı, Merdesi, Solak, Muslu, Hilvanlı Berazi, Solakculu Cemaatları Sakaltutan ve Karakeçili oymağı içinde gösterilmiştir.” Buda bize Karakeçili Oymağının buralarda yaşadığını gösterir. Gazi Antep Barak Türkmenleri arasında Karakeçili oymakları dağınık halde vardır. Baran Könkün, Hacı Bayram köylerini Karakeçililer kurmuşlardır. Kürmanç ağzını kullanırlar.
Osmanlılarda Mekke ve Medine fukarasına sürre göndermek adeti ilk defa Çelebi Sultan Mehmet tarafından ihdas edilmiştir. H.1243/ M.1828 senesinde 18 kalem Yörükan Bac ve Haracını iltizam eden Tüfenkçibaşı İzzetlü Mehmet Ağa’ya verilen Temessükname de şu Aşiretler yazılıdır: Yağcı Bedir, Kıldonlu, Söğütlü, Selimler, Kirlikobaşı, Karakeçili Kobaş, Çapnalı, Turfallı, Yolcu, Caferler, Zahitler, Sultan, Köleler, Delüceli, Köseli, Gocralu, Hıca Karamanlı.[57]
Siverek Karakeçilileri: Sosyo-Kültürel yönden Siverek Karakeçilileri 4 guruba ayrılır; 1. Şıhan (Şıhlar), 2.Ceraban (Cerabiler), 3. Balekan (Balekiler), 4. Aminan (Aminiler).
1. Şıhan Oymakları: Bunlar da kendi aralarında 8 kısma ayrılırlar. “Hacan, Musikan, Şıhıman, Kotan, Davaran, Şıhkan, Binkasım ve Kubatan (Kubatoğlu)[58]
Kubat, eski Türkler’de erkek ismidir. Kubat Cemaatı ismini, Kubat isimli bir atadan veya aynı ismi taşıyan Aşiret Beyinden almıştır. Ahmet Refik “Danişmentlü Türkmenlerinden Büyük Selmanlu Cemaatının Kethüdasının (Oymak Beyinin) adının Kubat Kethüda” olduğunu tespit etmiştir.[59] Bingöl’de Beritanlı’lar içinde Kubat Oymağı vardır.
Karakoyunlu Türk Devletinde Kubat ismini taşıyan kişiler vardır. Emir Mirza’nın en sadık adamlarından Hüseyin Bey, Alınçak Kalesinde şehit oldu. Bunun üzerine oğlu Kubat’ı kalede bulunan diğer Beyler Karakoyunlu hükümdarı yaptı.[60]
Kürtler üzerine inceleme yapan Dr.Friç Şıhanlı Aşiretinin Birecik civarında olduğunu, Zirkan ve Karabaş oymaklarıyla beraber Hınıs, Karayazı, Tatoş’da oturduğunu, Gökoğlan bölgesinde toplandığını yazar.[61]
Osmanlı arşivlerindeki kayıtlara göre Rumeli’den gelip bir bölümünün Ankara dolaylarına, bir bölümünün de İçel, Alaiye ve Teke taraflarına gittiğini öğreniyoruz. H.1052 tarihinde Danişmentli kazasındaki Küçük Selmanlı ve Kürt Mehmetli Aşiretleriyle birlikte H.1114 tarihinde Doğu Anadolu’ya gittikleri belirtilmektedir. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde bulunan Şehlu Cemaatiy ile aynı guruptandır. Faruk Sümer, Şehlu Cemaatının Bozulus Aşiretine tabi olarak göstermiştir. Bunlar Tabanlıoğlu, Beglu, Musullu, Pürnek, Hamza Haculu, Koca Haculu, İzzettin Haculu Aşiretiyle beraberdir. Bir kısmı Bozok (Yozgat) Vilayetine yerleşmişlerdir.[62]
2. Ceraban Oymağı: Bu oymak 8 kısma ayrılır; 1. Rezan, 2. Andarı, 3. Düpişik, 4. Torun, 5. Hacı Halil, 6. Şahkulu, 7. Berejek, 8. Gökçe Karakeçili Aşiretinin Cebaran Oymağının, Torun, Gökçe ve Şah Kulu Boyları kalabalık olup, diğer Aşiretler içerisinde de vardır. Avşar Aşiretinin en yiğit boylarından birisi Torun isimli oymaktır. Danişmentlü Türkmen Aşiretinin içinde Gökçelü isminde bir boy vardır. Bunlarına dışında  bu isimlerde bol miktarda yer ismi vardır. Hacı Halil boyu, Batı Anadolu’da Karakeçili oymakları arasında bulur. Bu oymakla ilgili Manisa ve Balıkesir şer’iyye sicillerinde kararlarında ismi geçer.
3. Belakan Oymakları: Bu oymak 5 kısma ayrılır; 1. Hıdraşk, 2. Musikan, 3. Kadılar, 4. Aliçepik, 5. Çaput. Bu boy isimleri Türkçe olup, pek çok yerde köy ve mevki ismi vardır.
4. Aminiler: Bu oymak 7 kısma ayrılır; 1. Meluyan, 2. Dodan, 3.  Musikan, 4. Ubik, 5. Habkan, 6. Bilisök, 7. Rutik. Karakeçili boy Beyleri Mizar nahiyesinde otururlar. Konar-göçer yaşarlar. Hayvanlarında Kayı Aşiretinin boy damgasını kullanırlar.
Siverek Karakeçililerinin Köyleri: Yüzden fazla Karakeçili köyden örnekler:
1. Ağaçören         8. Mezra                 15. Beyan               22. Mehmet Han
2. Deliktaş           9. Karakeçili           16. Uzuncuk          23. Güllük
3. Karayük           10. Karacaviran      17. Uzunziyaret     24. Sülüklü
4. Karadibek        11. Çabakçur          18. Üzümkar          25. Salor
5. Kurtini             12. Azimülk           19. Zilfi                  26. Sadıklı
6. Başıbüyük       13. Karafik             20. Kazanlı             27. Çibini-
7. Göllü               14. Keş                   21. Kapaklı            28. Kale
Milli Aşireti: Bölgede en kalabalık Aşiretlerden birisidir. Arşiv kayıtlarında Türkman-ı Ekradı şeklinde nitelendirilen bu Aşiret, XVI. asır Diyarbekir Tapu Tahrir Defterleri’ne göre, Karakeçili Aşiretindendir.[63] Özellikle Urfa, Siverek, Viranşehir ve Suruç havalisinde yaşarlar. Bunların bir kısmı Gürmanç Ağzını  konuşmaktadır. Konuşma dili yüzde seksen beş Türkçedir.[64]
Milli Aşiretini Oluşturan Topluluklar:
1. Milli (Milan) Oymağı
2. Karakeçililer Oymağı: Siverek,Viranşehir’de otururlar
3. Berzan (Barzan) Oymağı: Suruç ve Irak’daki Süleymaniye’de otururlar
4. Cibranlı (Cibirliler) Oymağı: Varto, Bulanık, Karlıova’da otururlar
5. Hasenanlılar: Malazgirtte
6. Zirkan Oymağı
7. Şihan Oymağı
8. Karabaş Oymakları: Hınıs, Karayazı, Tatoş’da oturur,
9. Sipkan Oymağı: Eleşkirt’te oturur.
10. Seydan Oymağı: Muş’ta oturur.
11. Huytu
12. Siyolar Oymakları: Muş’ta otururlar.
Milli Gürmançlar 12 boy, Oğuz geleneğine göre düzenlenmiştir.
1. Milli (Milân) Oymağı: Ahmet Refik Osmanlı Devlet Arşivlerinden derleyerek hazırladığı “Anadolu’da Türk Aşiretleri” isimli eserinde bu oymağın H.991/M.1583 yıllarında Alâiye, Milan Karayörük taifesinden olduğunu yazar. Kara Yörükler de, Karakeçilidir.[65]
2. Berezan (Barzanlılar) Oymağı: Milli Aşiretinin bir kolu olan bu Aşiret bu konuda yazılan kitaplarda “Berazi, Barzi, Barzini, Barzikanı, Baris, Barisan, Barshan, Barzan, Barsgan” şeklinde yazılmıştır. Çok köklü ve büyük olan bu oymak Urfa’nın Suruç ilçesi ve köylerinde yaşarlar. Irak’da Süleymaniye’ye kadar yayılmışlardır.
Zeki Velidî Toğan “Gazneliler Devletinin kurucusu Sebük Tegin’in dediğine göre bunlar Isığ Gölü civarında yaşayan Barsgan Türklerindendir.[66] Şerefnamede Haseneviler diye söz ettiği Kürt Beyliğini Barzanlı Hüseyin oğlu Haseneviye kurmuştur. 138 sene Abbasıler ve Selçuklular taarfından himaye görmüştür. Günümüzde Molla Mustafa Barzani’nin başkanlık ettiği Barzan Oymağı Türk Oymağıdır.
Suruç kazası, Barzan (Berazi) ismi altında Picanlı, Şeddadi, Aleaddinli, Dinayi, Didanlı, Ketganlı, Şeyhanlı guruplarını içine alan Aşiretin yurdu ve vatanıdır.
3. Alâaddinli Boyu: Miranlı, Korice, Rızvanlı, Müaflı, oymaklarına yarılır. Bunlar Miranlı kabilesi başkanlık eder. Konya’dan geldiklerini söylerler.
4. Picanlı Boyu: Meşkanlı, At Uşağı, Beş Altılı gibi oymaklara ayrılır. Karakeçili Aşiretinden olup, Gürmanç ağzını konuşurlar.
5. Şeddadi Boyu: Şeddadi, Asiyanlı, Ohyanlı ismiyle üç oymaktır.
6. Dinaye Boyu: Reşkanlı, Mendegörler, Bedirganiler’den meydana gelir.
7. Didanlı Boyu: Didanılı, Karakeçili, Koriganlı, ve Türkmenlerden meydana gelir. Gürmanç ağzı ile konuşurlar.
8. Şeyhanlı Aşireti: Kendilerinin Hz. Abbas’ın soyundan geldiğine inanırlar. Arşivde veya kendilerinde bunu ispatlayacak bir vesikaları yoktur. Karakeçili Aşiretindendir. Gürmanç ağzınını konuşur.
9. Kenganlı Aşireti: Melkesler,el-Memderler, Karışınlılar, Teyriler, Kalenderler oymaklarından meydana gelir.
10. Mersavi Aşireti: Urfa’nın kuzeybasında ve merkezinde otururlar.
11. Halitan Aşireti: Payamlı nahiyesinde oturur.Aslen Sincar’dan gelmiş Karakkeçili Aşiretindendir.
12. Baziki Aşireti: Gürganlı, Acarlı, Salarlı, Ekinci, Koşyanlı, Şa’bakanlı oymaklarından meydana gelen, Karakeçili Aşiretinden olan bu Aşiret Türkçe ve Gürmanç ağzını konuşur.
13. Gürgan Aşireti: Timur Han’ın da mensubu olduğu Gürgan Aşiretinden gelmedir.
Buraya Timur Han ile beraber gelmişlerdir. Timur dönüşünde burada kalmışlardır. Urfa’nın kuzey batısında yerleşmişlerdir. Büyük bir Türk Aşiretidir.
14. Acarlı Aşireti: Yavuz Sultan Selim bu Aşirete Çaldıran Seferi sırasında yanında getirmiş, dönüşte bir kısmı Urfa’nın kuzeybatısına yerleşmişlerdir. Hartavilerin tarihi halleri Naima Tarihinde bulunmaktadır. (Hartavi) ilk Türk cengaverleri arasında yararlıkları görülenlere, serdarları tarafından giydirilen bir kavuğa ilgisinden verilmiş bir unvandır. Bu Aşiret Anadolu’da yoğun olarak Rakka, Aydın, Bolvadin, Güzelhisar (Aydın), Balıkesir, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Söke (Aydın)’de yoğun halde yaşarlar. Konar-göçer Yörükan Türkman Aşiretindendir. Bozulus Aşiretine tabidir.[67]
15. Karakeçili Şeyhanlı Aşireti: Genellikle Urfa-Suruç İlçesi köylerinde yaşarlar. Suruç İlçesinin Ziyaret köyünden gelen bir kısım Karakeçili Yörüğü, geçen asrın ortalarında Eskişehir civarına göçerek Mahmudiye İlçesinin Balçıkhisar’ı; Urfa-Suruç İlçesinin Oba köyünden gelenlerde Doğanca köyünü kurmuşlardır. Arşivimizde Suruç İlçesi Ziyaret köyündeki Şeyh İmadeddin adına düzenlenmiş H.1165/1751 tarihli secerede Karakeçili Aşireti “Aşiret-i tahire” sözleriyle övülür.
16. Döğerli Aşireti: Urfa’nın Hilvan İlçesinin; Su, Matar, Kaba haydar nahiyelerinde otururlar. Ayhan boyuna tabi bir Türk oymağıdır. Gürmanç ağzıyla konuşurlar.
Badıllı Aşireti: Urfa’nın Hilvan İlçesiyle Akziyaret Nahiyesi arasındaki bölgede oturan büyük bir Türk Aşiretidir. Arşiv kayıtlarında Beydili Aşireti ismiyle anılır. Aynı Aşiretin Anadolu’nun muhtelif yerlerinde yaşayan boyları vardır. Aynı isimli köy ve mevkii isimleri vardır. Bu Aşiretin soyu Oğuz Han’ın oğlu Yıldız Han’a dayanır. Beydili Türkmenleri genellikle Akçakale, Bayındırhan, Rakka, Caber, Şam, Seylan, Tuğban, Türkmen Culabı yörelerinde otururlar. Bir kısmı da Haleb’in Bab kazası ve Gaziantep’in Nizip ile Carablus nahiyesi ve civarında otururlar. Diyarbakır, Musul, Halep tahrir defterlerinde bu Aşiret Halepli Türkmenleri içerisinde mütalaa edilirler.
Kejan Aşireti: Karacadağ’da oturan Karakeçili Yörük Aşiretidir. Badıllı Aşiretiyle akrabalığı vardır.
Türkan Aşireti: Karacadağ’da oturan Karakeçili Yörük Aşiretidir. Kalabalık olan bu Aşiret Karacadağ’ın çevresindeki Karahan, Disman, Kalender ve Karavar Aşiretleriyle yakın ilişkileri vardır. Ziya Gökalp bu Aşiret için; “Oğuzların Beydili boyuna mensup bulunduğunu ve evvelce Karakeçililere bağlı olduğunu daha sonra da Milli Topluluğuna girdiğini söyler. Türkan Aşireti, Gürmanç ağzı konuşan Türk Aşiretidir”.
Mehmet Eröz ise; “Türkanlar bize de Türkmen olduklarını ve Süleyman Şahın 4 oğlundan birinin buralarda kaldığını onun soyundan geldiklerini söylediler” demektedir. Hepsi Türkçe bilirler. Kerkük ve Azeri ağzıyla konuşurlar.[68]
Türkan’ın en kalabalık olduğu kaza Siverek Kazasıdır. Nizip, Birecik, Suruç’ta Türkan köyleri vardır. Siverek’e bağlı Türkan Köyleri: 1. Karabahçe, 2. Çıkrık, 3. Söylemez, 4. Nohut, 5. Demirci, 6, Emen, 7. Güllüce, 8. Böğürtlen, 9. Tiftil, 10. Altunahur, 11. Feyat, 12. Gazi köyleridir.[69]
Cibranlı Oymağı: Şemsettin Sami beyin Kamusü’l-Alam isimli büyük eserinde bu Aşiretin Türk Aşiretinden olduğu, Torun soyundan geldiği H.1250 tarihinde Demir Ağa isimli bir beyin bulunduğunu yazar. Şerif Fırat, “Varto Tarihi” isimli eserinde bu Aşiret hakkında şunları söyler “Aralarında yaşayan söylentiye göre Teke’de (Antalya) otururken H.10 yılında Urfa tarafına gönderilmişlerdir. Viranşehir civarına İl Ağası Şehsuvar idaresinde gelmişlerdir. Bunun oğlu Budak onunda oğlu Topal Haydar bunun da oğlu Suvar bu Aşireti 100 sene idare etmişlerdir.[70]
I. Dünya Savaşından önce bu oymak Bulanık İlçesinin Karaağaç, Koçak, Akak köylerinde; Varto İlçesinin Durabey, Alagöz, Kalecik, Anar, Karaş köylerinde yaşıyorlardı. Daha sonra kışlak olarak  Varto ovasında Leylek, Karakur, Alagöz gibi köyler Şerafettin Dağlarının eteklerine yerleşmişlerdir.[71]
Ahmet Refik Cibranlıların önceleri göçebe Yörüklerden olduğunu daha sonra bazı olaylar nedeniyle Suriye sınırındaki Halep, Antep, Urfa, Rakka’ya gittiklerini; bir kısmının da Konya, Sivas, Ankara tarafına göç ettiğini söyler. Bir müddet sonra Osmanlı hudutlarının genişlemesiyle Cibranlılar Doğu Anadolu’ya doğru yayılmışlardır. Gürmanç Oymakları arasında kalanlar bunların lisanını konuşurlar. E.Yavuz Cibranlılar Teke havalesinden gelmişlerdir. Türkmen değil Yörük’türler. Osmanlı arşivlerinde de bunlar için Yörükan sıfatı kullanılmıştır. Cibranlıların Urfa, Rakka civarına gelenlere Türkmanı Ekrat tabiri kullanılmıştır. Bunlar Bozulus Aşiretine tabidirler.[72]
Hasenanlı Oymağı: Moğol beylerinden Ebu Sait Bahadır Han’ın ölümünden sonra, Sündüz Oymağından Emir Çobanın torunu ve Timurtaş oğlu küçük Hasan ile Bağdat’ta yine Moğallardan Celayir Oymağından İlhan Noyan oğlu Akboğa oğlu Hasan Küreğin oğlu Şeyh Hasan  her biri bulundukları yerlerde İlhanlıların tesiri ile birbirlerine düşmüşlerdir. Hasenanlı’lar işte bu iki Hasan’dan birinin komutası altında toplanan Türk oymaklarıdır. Bunlar daha sonra Erzurum, Pasinler, Kars taraflarına kadar gitmişlerdir.[73]
Karabaş Oymağı: Kiği ilçesinin Hösnek bucağında Kereşan bölgesindeki köyleri ile Hınıs, Karayazı, Tatos İlçelerinde Zirkanlı ve Seyhan Oymaklarıyla beraber yaşayan büyük bir Türk Aşiretidir. Gürmanç ağzıyla konuşurlar. Daha sonra bu Aşiret batıya doğru dağılmıştır. Diyarbakır, Tercan bölerinde yaşayan Karabaşlar Daday, İzmit, Terme, Bartın, Sivrihisar, Devrek ve Çaycuma köylerine gelip yerleşmişlerdir. Urfa civarına inenler Milli Aşirete karışmışlar Gürmanç ağzını kullanırlar.[74]
Celali Oymağı: Şerif Fırat, Celali oymağının Konya ve Karaman civarında yaylayan bir Aşiret olduğunu, Yavuz Sultan Selim Çaldıran Seferine giderken bu Aşireti götürdüğünü Ağrı Dağı eteklerine yerleştirdiğini yazar.[75] Bu Aşiret Türkçe’den başka bazı yörelerde Guranca ağzı, bazı yörelerde Gürmanç ağzını konuşurlar. Bu oymağın boyları arasında Kecelanı, Guran, Budikani, Reşki, Çumkan, Hasasuran, Temehoran, Mısrikanı, Berhikanı oymakları vardır.
Haydaran Oymağı: Şerefnameye göre Beyazıt Sancağı, Van dolaylarında dağınık halde yaşayan bir oymaktır. Buna bağlı Haydaranlı, Hamdiki, Ademi, Laçiki, Mahirhoran, Milliazizi oymakları vardır. Faruk Sümer: Rakka’da iskan edilmiş ve Suriye’de kalmış bir Haydaranlı oymağı olduğunu söyler.[76]
Şerif Fırat: Şerik Köyünde bulunan secerede bunların Türkmen olduklarını, Kahramanmaraş’ın Pazarcık, Gaziantep’in Araban kazasında Rişvan topluluğuna bağlı Akmanı boyuyla beraber yaşayan Türkmen olduklarını söyler.
Zazalar Aşireti: Doğu Anadolu’da yaşayan en kalabalık Türk Aşiretidir. Zaza ve Dümbeli ismiyle ikiye ayrılır. Mehmet Eröz, Zaza ve Dümbeli adı verilen Aşiretleri bir kolunun Tunceli, bir konunun da Diyarbakır civarında olduğunu, Kuzeydekilerin Alevi, Güney Doğudakilerin de Sünni olduğunu söyler. Zazaların konuştukları dil Guran’dır bu kelime “Gur” sözcüğünden türemiştir. Ünlü sosyolog İbni Haldun, Gurilerin  Türklüğün kati olduğunu söyler.[77]
Ünlü Rus bilgini Minorsky: “10. asırda Kürtler arasında bu uruğa mensup olmayan bir İrani unsurun Guran-Zaza mevcudiyetini ortaya çıkarmıştır”.[78]
Şerif Fırat; bunlar Türk Aşiretine mensuptur, Azeri şivesiyle konuşurlar. Samsun civarından gelmişlerdir.[79]
Balaban Oymağı: Kendilerinin Dimetoka’dan geldiklerini bildiren ve bilen bir oymaktır. Şerefnamede Dersim (Tunceli) civarında böyle bir oymağın olduğunu söyler. Memluklu Türk Devletinin komutanları içinde Balaban isimli ünlü bir komutan vardı. Ayrıca Osmangazinin Komutanlarından birisi de Balaban’dı. Bursa’da Balancık diye bir köy vardır. Aydın’ın Bozdoğan kazasında Çullular adlı oymağın arasında, birde Balabanlı Oymağı mevcuttur. Halepli Türkmenleri arasındaki Beğdili oymağına bağlı Tatalu, Kozlu, Balanlu, Araplu, Taşbaş, Sincan, Güneş isimli oymakları Rakka tarafına iskan edilmiştir. Bu iskan olayını sevmeyen Balabanlı oymağına mensup Cemaatlardan bir kısmı Dimetoka’ya dönmüştür.
Doğu Anadolu’da ve Güneydoğu Anadolu’da konar-göçer yaşayan bu oymak, yazın Toroslara, kışın Halep, Şam, Rakka, Urfa taraflarına gitmişlerdir. Bir kısmı da Malatya üzerinden Dersim (Tunceli) tarafına gitmişlerdir. Dersim tarafına gidenler Zazalarla aynı dili konuşurlar. Bingöl’ün Simsor Köyü’nü Karakeçililer kurmuştur.
Bunların dışında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki şu Aşiretlerin ve oymakların içerisinde Karakeçili Yörük Aşiretinin boyları vardır. Zirkan, Sipkan, Zilan, Ademan, Tokari, Sikak, Muskan, Bahtiyar, Bütan, Gülabi, Karikalı, Sitanlı, Dersimli, Abdalan, Alanlı, Arılı, Caferan, Çarekli, Demananlı, Elhanlı, Hadikanlı, Hörmekli, Karsanlı, İzollu, Kamanlı, Kubanlı, Kureyşanlı, Lulan, Rutanlı, Sisanlı, Şevalanlı, Karahanlı, Rişvanlı, Tilkiler, Kizirli, Haydarlı, Ketiler, Sadakalar, Kız kapanlı, Karahasanlı, Karalar, Ağçalar, Şinemelli, Azizli, Döverler, Ocaklar.
4.3.2. Batı Anadolu Karakeçilileri
Karakeçili Yörük Aşireti, Batı Anadolu’nun bütün yörelerinde vardır. Bu bölgeye XII. asırda Orta Asya’da meydana gelen olaylar sonunda büyük guruplar halinde Anadolu’ya geldiler. Bunların büyük bir kısmı Batı Anadolu geldiler, Bizans sınırı olan uç bölgelere yerleştirildiler. Ebu el-Fida’ya göre Antalya Denizli ve Menderes Havzasında 200 bin, Eskişehir civarında 100 bin göçer evli yerleşmiştir.[80]
İbn-i Said el-Mağribi‘ye göre, Denizli Menderes Havzasında 200 göçer evli gelmiştir.[81]
El-Umarî, XIV. asırda Denizli civarında 200 göçer evlinin olduğunu söyler.[82] Osman Turan, bu devirde 3 milyon göçer evlinin Eskişehir civarına geldiğini belirtir.[83]
Karakeçililerin kurduğu Ahlatşahlar Devleti 1230 tarihinde yıkıldıktan sonra Aşiretin büyük bir kısmı Ertuğrul Gazi’nin liderliğinde Erzurum, Erzincan taraflarına çekilmiştir. 10 Ağustos 1230 tarihinde yapılan Yassı Çemen Savaşında Ertuğrul Gazi, Harzemşah’lara karşı Selçukluların yanında yer aldı. Savaşı Selçuklular kazandı. Selçuklu Sultanı Aleaddin Keykubad bu yardımın karşılığı olarak Sultanönü, Söğüt, Domaniç taraflarını ikta olarak verdi. Ertuğrul Gazi Aşireti ile bir süre Ankara’da kaldı. Sonra Söğüt, Domaniç bölgesine geldi. Kardeşleri Fırat Havzası ve Halep taraflarına gittiler.
XVI. asır Tapu Tahrir kayıtlarına göre: Batı Anadolu’da Karesi Sancağı, Kütahya Sancağı, Saruhan Sancağı, Karahisar-ı Sahip Sancağı kaza ve köylerinde yurt tutmuşlardır. 
Batı Anadolu’da  Kayılara ait çok yer ve mevki ismi vardır. Konar-göçer bir zümrenin küçük kısımlara bölünerek, iskan edilerek değişikliğe tabi tutulmuştur. Bu nedenle Kayıların olduğu her yerde Karakeçili Yörük Aşiretine rastlanılmıştır.[84]           
Batı Anadolu’da genellikle Karakeçili, Kızılkeçili, Akkeçili, Akkokoyunlu ve Karakoyunlu Aşiretler yoğunluktadır. Kayılar dan gelen Karakeçililer çoğunluktadır. XVI. asır Tapu Tahrir kayıtlarına göre Karesi (Balıkesir), Sultanönü (Eskişehir), Saruhan (Manise), Karahisarı Sahib (Afyon), Menteşe (Muğla), Hüdavendiğar (Bursa) sançakları, kaza ve köylernide konar-göçer yaşarlar. Karakeçililerin yanısıra, Akkeçililer Afyon, Kütahya, Kızılkeçililer Uşak, Muğla, Karakoyunlular’da Aydın havalisinde muhtelif oymaklar halinde yaşarlar. Bu Aşiretler zaman içinde iskana tabi tutulduğu için iç içe yaşamışlardır. XVI. asra ait tahrir kayıtlarında Sultanönü Sancağınını Seyitğazi kazasında Karakoyun luların konar-göçer yaşadığı yazılıdır. Kendilerinden elli akça alındığı için ellici Yörükleri ismi ile anılan büyük bir yörük boyunun Germiyan ile Saruhan arasında konar göçer yaşadığı görülmüştür. Bunların yanı sıra Yünce ve Darıcı yörükleri de Batı Anadolu yörükleri içende önemli yer tutar.[85]  Batı Anadolu’da konar-göçer Aşiretlerin genel kışlağı olan geniş Aydın Ovası ve Menderes Havzası, Yörüklerin kışlağı olmuştur. Burada Karakeçililerle birlikte konar-göçer yaşayan Kınıkları görüyoruz. 56 ve 11 haneden müteşekkil iki kınık zümresidir. Ayasuluğ (Efes), Tire’nin Bozalan köylerine yerleşmiş kınıklarda vardır.[86]
Karakeçili Yörük Aşiretinin ünlü reislerinden Bekir Sıddık Bey’in düzenlettiği Karakeçili Aşireti isimli risalede kendisine bağlı olan Karakeçili Köylerinin listesini yaptırmıştır.[87]   

Karakeçili Aşiretinin Umum Nüfus ve Hanelerini
Gösterir Cetveldir

Mülhak olduğu liva kaza ve nevahinin ismi

Esami-Kura
Mikdar-ı Nüfus
Miktar-ı Hane
Kütahya Sancağının Eskişehir Kazası
Kıravdan                  Karyesi
Yörük Karaca Viran     
Arıkaya                        
Yarımca                        
Bozdağ                         
Kavacık                        
Turgutoğlu                   
Akçin                           
Akçayır                         
Mollaoğlu                     
Yörük Kartal                
Eşen Karaca                 
Margı                           
Karacahisar                 
Akçakaya                    
141
203
97
135
123
278
58
156
90
272
109
57
258
81
135
25
45
14
26
25
46
12
28
16
48
25
12
43
16
28

YEKÜN
2193
409
Eskişehir Seyitgazi Nahiyesi
Kuyucak                     Karyesi
Ayvacık                         
Musalar                          
Karacalar                       
Üçbaş                             
Beş Saray                      
Göknebi                         
Gemiş                           
Akin                              
Göcen Oluk                   
Bahşayiş                        
Tonra                             
382
99
91
101
58
116
137
98
301
114
291
82
66
18
12
15
13
18
24
16
49
13
39
13

YEKÜN
1870
296

Eskişehir’in Seyitgazi Nahiyesi
NAKL-İ YEKÜN
Erikli                          Karyesi
Numanoluk                   
Çat viran                         
Taşlık                             
İkiz Oluk                       
Yağbasan                      
Kızağıl                           
1870
94
274
150
201
121
117
71
296
13
45
28
28
21
16
15

YEKÜN
2899
462
Kütahya eraf-ı şehir
Göçeri                        Karyesi
Damlalı                         
Eğridere                        
Cakmak                         
Saray Köy                     
Bayram Şah                  
Güzde Oluk                   
129
125
165
93
107
101
65
20
25
28
17
27
18
14

YEKÜN
785
149
Kütahya’nın Emed Nahiyesi
İsmail Bey Karyesi Çıkrık
Çakıllı                     Karyesi
Öyücek                        
İki Başlı                       
75
83
45
58
30
35
20
22

YEKÜN
261
107
Kütahya’nın Tavşanlı Nahiyesi
Çıkrık                      Karyesi
Kozluca                       
Yaylacık                      
175
100
85
45
30
25

YEKÜN
360
100
Uşak Kazasının Banaz (Pınar) Nahiyesi
Kötüküre ve Kavacık Karyesi
Düzkışla                        
Sorguncuk                     
180
30
40
48
10
57

YEKÜN
250
100
Sahip Karahisar (Afyon) Civarı
Basıroğlu                 Karyesi
Temurlu                        
Sazak                            
Alifakıoğlu                   
Şerifoğlu                       
Fatmaoğlu                    
45
115
75
175
150
175
5
21
11
40
40
25

YEKÜN
735
142
Karahisar’ın Aziziye Kazası Han Parçin Nahiyesi
Akdere                    Karyesi
Karaağaç                     
Canlıbekir                   
Kuyu                            
115
250
35
45
25
38
10
15

YEKÜN
445
88
Karahisarın Sandıklı Kazası
Dodurga                  Karyesi
180
45

YEKÜN
180
45
Ertuğrul Sancağı Yenişehir Kazası
Karagölet                 Karyesi
Karacaali                      
Burçin                          
197
105
112
80
35
65

YEKÜN
414
180
Ertuğrul Sancağı Söğüt Kazası
Avlamış                    Karyesi
Darıdere                        
Yörükyayla                   
Kapanalan                    
Çaydere                         
Dutluca                         
Kuzfındık (Aşağı-Yukarı) 
Gözalan                        
Yörükçetmi                  
Eceköy                         
Elmacık                        
Yukarı Armutlu           
Aşağı Armutlu              
250
108
170
106
270
308
170
114
188
122
60
190
114
44
22
31
12
35
55
33
20
30
23
13
30
20

YEKÜN
2170
368
Ertuğrul Sancağı
Sekeri                   Karyesi
Bahçecik                  
Bayramşah               
Dömez                      
Bakraz                      
Elmalı (Küçük)        
Kızılmeşe                
Kızıtepe                   
175
86
204
110
310
95
95
65
32
18
35
20
50
18
25
15

YEKÜN
1140
213
İnegöl Kazası
Yeniyörük             Karyesi
Karacakaya               
Tekkederesi               
Akbaşlar                    
250
122
115
75
48
22
15
19

YEKÜN
562
104
İnegöl Kazası Domaniç Nahiyesi
Tolaz                      Karyesi
Erikli                          
Dombay Çayırı          
Perakende                  
140
175
87
75
35
41
23
15

YEKÜN
477
114
Bursa Vilayeti Mülhakatından
Çataltepe                 Karyesi
Gölbaşı                       
250
200
30
25

YEKÜN
450
55
Gemlik Kazası
Dışkaya                    Karyesi
Meramobası                 
350
300
45
40

YEKÜN
650
85
Aydın Sancağı Nazilli Kazası
Kuyucak                   Karyesi
100
10

YEKÜN
100
10
Salihli Kazası
EminBey                   Karyesi
Kaplan                         
200
250
50
60

YEKÜN
450
110

GENEL YEKÜN
14521
2856





 
 







Tarihte Karakeçili Yörük Beyleri

Eskişehir: Eskişehir, ilçe ve köylerinde yapmış olduğum alan çalışmasında topladığım sözlü ve yazılı belgeleri,arşiv kayıtlarındaki ve kaynak kitaplardaki bilgilerle birleştirdim. Karakeçili Yörük köylerini ve yer isimlerini tespit ettim. Bazı Türkmen köyleri ile 1800 yılından önce iskan olanlara Yörük köyleri için; daha sonra iskan olan Yörükler genellikle manav diyorlar. 1800 yılından sonra iskan olanlara Yörük diyorlar.
Tespit ettiğim Yörük Köyleri:
1. Eskişehir Merkez: Eskişehir merkezinde 200 bin civarında Karakeçili Yörüğü vardır. En büyük Karakeçili şehridir.
1. Merkez Köyleri: 1. Akçakaya, 2. Avdan, 3. Avlamış, 4. Ayvacık, 5. Bozdağ, 6. Çavlu, 7. Danişment, 8. Eşenkara, 9. Gülpınarı (Mamuca), 10. Harmandalı, 11. Karacaşehir, 12. Karamustafa, 13. Karapazar, 14. Kavacık, 15. Kıravdan, 16. Kızılcaören, 17. Kozlubel, 18. Kuyucak, 19. Mollaoğlu, 20. Musalar, 21. Taycılar, 22. Turgutlar, 23. Yarımca, 24. Yörükakçayır, 25. Yörükkırka, 26. Yörükkaracaören, 27. Yukarıkartal, 28. Yusuflar (Akçin).
2. Alpu ve Köyleri: 1. Ağaçhisar, 2. Alapınar, 3. Arıkaya, 4. Belkese, 5. Büğdüz, 6. Dereköy, 7.Gökçekaya, 8. Merkez Karacaören, 9. Sakarı Karacören,.
3. Çifteler ve Köyleri: 1. Çatmapınar (Büngeşik), 2. Kadıkuyusu, 3. Körhasan,
4. Günyüzü ve Köyleri: 1. Beyyayla, 2. Kavacık, 3. Kuzören, 4. Kayakent (Holanta), 5. Gümüşkonak (Yörme).
5. Han ve Köyleri: 1. Akdere, 2. Karaağaç, 3. Pecene.
6. İnönü ve Köyleri: 1. A.Kuzfındık, 2. Dutluca, 3. Erenköy, 4. Esnemez, 5. Yörükyayla, 6. Y.Kuzfındık.
7. Mahmudiye ve Köyleri: 1. Balçıkhisar, 2. Doğanca (Conger).
8. Mihalgazi ve Köyleri: Yörükler eski adı Gümele olan Mihalgazi’de otururlar. Yörük köyü yoktur.
9. Mihallıççık ve Köyleri: 1. Adahisar, 2. Ahurköy, 3. Akçaören, 4. Belencilbirt, 5. Çaltı, 6. Çukurviran, 7. Karaçam, 8. Karageyikli, 9. Kayı, 10. Kavak, 11. Kızılbörüklü, 12. Koyunağılı, 13. Kozlu, 14. Ömerköy, 15. Sarayören, 16. Sekiören, 17. Süleler, 18. Üçbaşlı, 19. Yunusemre (K).
10. Sarıcakaya ve Köyleri: 1. Beyyayla, 2. Dağküplü, 3. Güneyköy, 4. İğdir, 5. Mayıslar, 6. Laçin (K).
11. Seyitgazi ve Köyleri: 1. Akin, 2. Aslanbeyli, 3. Ayvalı, 4. Bardakçı, 5. Beşsaray, 6. Büyükyayla, 7. Çürüttüm, 8. Çatören, 9. Değişören, 10. Erikli, 11. Gemiç, 12. Göcenoluk, 13. Gökbahçe (Bahşiş), 14. Gökçegüney (Tonra), 15. Göknebi, 16. İkizoluk, 17. Karaçalık, 18. Kırka, 19. Kümbet, 20. Numanoluk, 21. Oynaş, 22. Sarayören, 22. Taşlık, 23. Üçsaray, 24. Yapıldak, 25. Yağbasan.
12. Sivrihisar ve Köyleri: 1. Ballıhisar, 2. Böğürtken, 3. Çaygoz, 4. Dumluca, 5. Göktepe, 6. İlyaspaşa, 7. Kadıncık, 8. Karacakaya, 9. Karacaören, 10. Kaymaz, 11. Sarıkavak, 12. Yenidoğan. 
Menteşe (Muğla): XVI. asırda burada önemli bir kaza merkezi olan Peçin Kayıların merkeziydi. Kuzeyde Çine, Ayağsuluğ, güneyde Köyceğize kadar uzanan geniş bir sahaya yayılmışlardır. Kayılarla birlikte Horzum ve Kızılkeçili Yörükleri de bu bölgede yaşıyorlardı. Yavuz Sultan Selim Devrinde “tir“ (ok) adı verilen 14 kola ayrılmışlardır. 892 hane idiler. 1553 tarihinde 1034 hane olduğu görülmüştür. Bu gün yurt tuttukları yerlerin isminin hiç biri Kayı adını taşımaz. İbn-i Said XII. asırda bu bölgelerde (Menderes Havzasında) 200 göçer evli olduğunu tespit etmiştir. Ahmet Vefik Paşa’nın 1862-1864 iskanında Karakeçili Yörüklerinin bir kısmı kışlak olarak buralara gelmiş, geri dönmeyerek, dağlık bölgelere iskan olmuştur. Tapu Tahrir Defterlerinde burada yaşayan Kayılara ait kayıtlar vardır.
Cemaat-i Kayı Hassa-i Padişah
Tir-i Nasuh ve Musa veled-i Mustafa an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
Tir-i Menteşe veled-i Tur Ali (Tir-i Mustafa veled-i İbrahim derkenar-) an Cemaat-ı Kayı tabi-i Milas.
Tir-i Hızır veled-i Aydoğdu an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
Tir-i Halil an Cemaat-ı Kayı tabi- Peçin.
An Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
An Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin Acısu’da mütemekkinlerdir.
Tir-i Demirci İbrahim an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin (Kaza-i Eskihisara virilmiştir –derkenar-)
Tir-i Mustafa veled-i Hasan Fakih an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
Tir-i Resul veled-i Davud an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
Tir-i Durmuş veledi Halil an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
Tir-i Menlet ki perakende-i Cemaat-ı meskur tabi-i Bozüyük.[88]
Tir-i Balı veled-i İbrahim an Cemaat-ı Kayı tabi-i Çine.
Tir-i Hamza veled-i Beyazid an Cemaat-ı kayı Tabi-i Çine.
Tir-i İsa Balı veled-i İvas an Cemaat-ı Kayı hariç ez defteri köhne Balat kazamında mütemekkinlerdir tabi-i Çine.
Cem’an haneha-i Kayı: 893
  Çift                  Nim                              Bennak            Kura[89]         
  251                  411                     131                  99
Balıkesir: Türkler, Anadolu’ya düzenledikleri akınlarda Balikesir civarına kadar gelmişlerdir. 1069 yılında Emir Afşin Konya, Denizli üzerinden Honaz’ı aldı. Marmara sahillerine kadar geldi. Balıkesir’in antik kentlerinden Uysia’ya girdi. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türkler akın akın bu bölgelere gelip yaşadılar. 1280 yılında Danişment Gazi soyundan gelen Alem Şah ve oğlu Karasi Bey Aşiret ile birlikte gelerek bu bölgeyi fethetti. Emirü’l-Sevahil ünvanı ile uç beyi oldu. 1336 yılında Osmanlı toprakların katıldı.
XVI. asırda yapılan tahrirde Cinge Köyü, Savaştepe, İvridi, Erdel, Çevikçe Fındık, Bayındır, Kepsut, Küpeli, Bereketlü, Edremit, civarında Karakeçili Aşireti yaşamıştır. Edremit civarındaki Karakeçililer Sultan Murat Han Evkafındandır. Balıkesirde Veliler, Tulazlı, Şazlı, Karabakılı, Özbekli, Hacı Halil, Akçainli, Tavazlı, Poyrazlı, Deliler, Kıldonlu ve Softalı Karakeçili oymakları vardır.[90]
Yörüklerin kışlak olarak kullandığı Kepsut ilçesindeki Karakeçili köyleri. Bu köyler geçen asrın sonlarında konar-göçer yaşayan Yörükler tarafından kurulmuştur. Bu köylerde yaşayan halkın bir kısmı Eskişehir ve kazalarındaki Karakeçili köyleriyle akrabadırlar.
Kepsut’un Karakeçili Köyleri: Seçdere, Örencik, Kayacıklar, Kayaeli, Keçidere, Dalköy, Kızıloluk, Büyük Katrancı, Küçük Katrancı, Çalkandil, Piyade, Yoğunoluk, Darıçukuru, Eyübbükü, Tuzak, Örenli, Danahisar ve Eybükü’dür.
Afyon ve İlçelerindeki Karakeçili Yörükleri
1. Bolvadin: 1701 yılından sonra Aydın civarındaki Mihatlu, Aksadlu ve Gaffarlu Cemaatları, Aydın bölgesinden getirilerek, Bolvadin’in Yörükkaracaviran, Karayokuş, Taşağıl, Taşlıdere, Güney, Kutlu, Nusratlı Köylerine iskan olmuşlardır. Bu gün bile bunlara Aydın Yörüğü denir.[91]
2. Emirdağı: Tez, Çatallı, Kolanşam, Dereköy, Kurudere, Güneysaray, Yüreğil, Emirin, Soğukkuyu, Karacalar, Güveçci, Türkmenköy, Demircili ve Çaykışla köyleri Yozgat Yörüğü tabir edilen Ankara Karakeçili Yörükleridir.[92] XX. asrın başlarında bu yörüklerin bir kısmı Emirdağ’ındaki Yörük köylerinden güney göç ederek Alanya, Manavgat, Serik taraflarına yerleşmişlerdir.
3. İhsaniye: Bayarmaliler köyü ve Döğeralan Mahallesi.    
4. Sincanlı: Çatkuyu ve İğdeli Köyleri
5. İsçehisar: Çatağıl Köyü ve Karaağaç Köyü.
Batı Anadolu’da Karakeçililerin Yaşadığı Diğer Yöreler
Batı Anadolu’da Karakeçililerin yaşadığı, Aydın, Manisa, İzmir, Uşak, Kütahya ve Afyon illerinde, Eskişehir ve civarında yaşayan Karakeçililerin aynı Cemaatın akrabaları yaşamaktadır. Eskişehir Karakeçilerini iskandan önce Aydın, İzmir, Manisa; Balıkesir, Bursa ve Adapazırı yörelerini kışlak olarak kullanmış; Yazında da Batı Anadolu’daki Karakeçililerin büyük bir kısmı Akdağ, Türkmendağı ve Sündiken Dağlarını yayla olarak kullanmıştır. İskan olayı ortaya çıkınca Eskişehir, Kütahya, Manisa, Balıkesir, Bursa, Adapazarı, Bilecik, Uşak, Aydın ve Afyon’da yaylak ve kışlaklarına iskan olarak şimdiki Karakeçili Köylerini kurmuşlardır.
Kütahya ilinin bütün ilçe ve köylerinde Karakeçili Yörük Aşiretinin Cemaatları iskan olmuştur. Bilhassa Domaniç ilçesinin merkezi, Peşemet (Aksu), Fındıçak, Arifler, Erikli, Çukurca, Ilıcaksu, Muratlı, Domurköy, Çarşamba, Karaköy, Durabey, Kozluca, Çamlıca, Ortaca, Hamitabat (Tatarlar), Muhacir, Koçcağız, Ayvazlar, Sarıot, Fırınlar Köyleri Karakeçili Yörüğüdür.
Bu civardaki Karakeçili Yörükleri iki gurupta toplanır. Birinci gurup “Aydın Yörükleri”, ikinci gurup “Yozgat Yörükleridir.”
Aydın Yörükleri, genellikle Karakeçili Aşireti ve ona bağlı kollara tabi Yörük boylarıdır. Bunlar geçen asrın başında Eskişehir, Kütahya civarlarına iskan olmuşlardır.
Yozgat Yörükleri, genellikle Yozgat, Ankara ve kazalarındaki Karakeçili Yörük köylerinden geçen asırda gelip yerleşen Karakeçili Yörükleridir. Bunlar Eskişehir’in doğusundaki köylerde, Sivrihisar, Çiftelerin köylerine yerleşmişlerdir. Manisa-Salihli İlçesinin Adala, Eminbey, Asmalı, Sindel, Delibaşı, Poyrazdamları ve Köprübaşı ilçesinin Tokaşa köyleri Karakeçilidir.
4.3.3. Ankara ve Civarındaki Karakeçililer
Ankara, Osmanlı töresinde Kayıların eski yurdu olarak bilir. Bu nedenle Ankara ve civarında Kayı isminde köy ve yer isimleri vardı.
Ankara civarına Türkler 1071 yılından sonra akın akın gelip, yerleşmeye başlamışlardır. Bu gelen Türk Boylarının içinde Kayılarda olabilir. Kayıların kesin Ankara civarına gelmeleri 1230 yılında Ahlakşahlar Devletinin yıkılmasından sonra olmuştur. Ahlat civarından çıkan kayılar Önce Erzurum, Erzincan civarına geldiler. Sonra batıya yönelerek, Sivas, Kayseri, Aksaray, Kırşehir yolundan Ankara’ya gelmişlerdir. 10 Temmuz 1230 tarihinde yapılan Yassı-Çemen savaşından yaptığı yardımın karşılığı olarak, Söğüt ve Domaniç taraflarını ikta olarak alan Ertuğrulgazi, Kalabalık Aşireti (Kayıların Karakeçili Yörük Aşireti) aynı yolu takip ederek Ankara’ya geldi. Bir süre burada kaldı. Daha sonra Söğüt, Domaniç taraflarına gitti.
Buralarda kalan Kayılar Uluyörük adındaki büyük Aşiretin içinde yer aldılar. Uluyörük Aşireti Yüz Pare, Orta Pare, Şark-ı Pare ismi ile üç kola ayrılır. Uluyörük Aşireti içinde Karakeçili, İlbeylü, Çepni, Kulaguzlu, Ak-Kuzulu, Ak-Salur, Tatlu, Gökçelü, Şerafeddünlü, Çunkur, Ballu, Çapanlu, İkili, Ustacalu, Dodurga, Özlü, Kırıklı, Kara Fakili Turgutlu, Akça-Koyunlu, Ali Beylü, İnallu oymakları vardır. Şark-ı Pare koluna bağlı olanlar Zile, Akdağmadeni, arasındaki Çekerek Suyu kılarında yaşarlardı. XVI. asırda Çepni, Çungar birlikte Sivas’ın kazalarına gittiler. H.926/1520 yılına da 17 kışlak da sakin otuyorlardı. Sivas, Kayseri, Kırşehir deki karakeçili köylerin bunlar kurmuşlardır.
Uluyörüklerin bir kolu Ankara, Kırıkkale, Amasya, Tokat, Yozgat kadar yayıldılar. Uzun süre konar-göçer yaşadılar sonra iskan olarak buralardaki karakeçili köylerini kurdular. Bu yerleşim birimleri içinde Kırıkkale ilinin Karakeçili İlçesi vardır.
XVII. asırdan başlayarak, XIX. asrın sonuna kadar Ankara ve civarındaki Yörük köylerinden, Eskişehir civarına çok  göç olmuştur.[93]
4.3.4. Konya Civarındaki Karakeçililer
Konya ve civarındaki Kayı Oymağı Atçekenli topluluğuna mensupdur. Yoğun olarak Bayburt Kazasında yaşarlar. Bunlar Eski-il ve Turgut kazaların kardar yayılmışlardır.[94] Bu oymak II. Beyazıd Devrinde 260 evli olmak üzere 343, I. Selim devrinde 475 evli olmak üzere 680 vergi nüfusu vardır. Yassı-Üyük, Erence, Arslanlı-Viran, İnli-Viran, Bostanlu, Günü, Karacakaya, Kınık ve Gençek adlı ekinlikleri vardır. Aksaklı Oymağı ile eski zamandan beri bu yurtlarda otururlar. Konya Kayıları 1574 yılında Kapanlar, Gök-Köy, İbrahim, Divaneler, Gebeceler ve Keyı Hüyüğü isimli köylerde oturdular.[95]
Kayılar mensup Karakeçililer, daha sonra Karaman, Ermenek, Mut üzerinden Gülnar’a kadar inmişlerdir. Karakeçili’nin Özbekli kolundan olan Karakeçili Aşireti Reisi Hacı Bekir Bey’in oğullarından Kerim ve Emin Bey’ler, Yunan işgali sırasında Karaman’a giderler. Oradaki Karakeçili köylerinden iltifat görürler.[96]
Konya-Mersin arasındaki yol üzernide Karakeçili köyleri vardır. Halk bunlara Bahşişli Yörüğü diyor.
4.3.5. Rumeli Yörükleri
Rumeli’nin fetih sırasında buraların Türkleşmesi için Anadolu’dan göçürülen Yörükler içerisinde Karakeçili oymaklarda vardır. Rumeli Yörükleri; Naldöken, Tanrı dağ (Karagöz), Selanik, Ofçabolu, Vize ve Kocacık Yörükleri olarak kollara ayrılır.

 

II. Milli Mücadelede Karakeçili Yörük  Alayları

Sultan II. Abdülhamit Karakeçililerden meydana gelen bir süvari alayı kurdu Ertuğrul Alayı ismini verdi. Ayrıca kendi ismini taşıyan Hamidiye Alayların kurdu. Bu alaylar Balkanlar’daki isyanlarda, Balkan Savaşında, I. Dünya Savaşında Çanakkale’de, Doğu Cephesinde Ruslarla ve Ermenilerle yapılan savaşlarda önemli hizmetler görmüşlerdir.
1. Karakeçili Yörük  Yürük Alaylarının Kurulması ve Aşiretin Serdarı Hacı Bekir Sıddık Bey:
Eskişehir yöresinde Özbekli Aşiretinin ilk konakladığı yeri olan, Kuyucak’ın 8 km. doğusundaki Konnamış’ta 1264/1848 yılında doğdu. Babası tarafından iyi bir yönetici olarak yetiştirildi. Babasından sonra aşiret beyi olarak devrin padişahı Sultan Abdülhamid tarafından takdir edildi. Üç defa  liyakat nişanı  ile taltif edildi. Bütün fotoğraflarında nişanları görülür.
Hacı Bekir Bey, çevredeki bütün karakeçili Yörüklerini teşkilatlandırdı Karakeçili Süvari Alayını kurdu. Bu alaya katılan cemaatların listesini hazırladığı Karakeçili Aşireti isimli risalesinde yayınladı.
Karakeçili Aşiretinin Kurduğu Ertuğrul Süvari Alayı
S.No
Nefer
Sayısı
Alaya Katılan Köyler, Cemaatlar, Beyleri
1
45
Eskişehir–Seyitgazi nahiyesi Kuyucak köyünden ve Özbekli  Cemaatı reisi Hacı Kerim Beyzade Hacı  Bekir Bey, 7 biraderi, 4 mahdumu, 4 eniştesi ve 4 damadı ve hafidleri (torunları).
2
25
Seyitgazi’nin Numanoluk köyünden Hikmet beyzade Yusuf Bey ve mahdumu Hikmet Bey ve mahiyeti.
3
30
Han-Barçın ‘dan Ali Fakih ve Şerifzadeler mahiyeti
4
15
Seyitgazi’nin Gemiç köyünden Molla Osmanzade Mehmet.
5
25
Seyitgazi’nin Akin köyünden Hacı Mehmet Ağa ve Seyyid Alizade Ahmet Ağalar
6
35
Eskişehir Kıravdan köyünden ve Sazlı cemaatından
Durmuş beyzade  Ahmet Bey.
7
30
Eskişehir Bozdağ Köyünden ve Veliler Cemaatından  Molla Mehmet Efendi.
8
30
Eskişehir Sofuca  köyünden Toluzlu Cemaatından Turgut zade Hacı Mustafa Bey.
9
25
Söğüt-Bozhüyük Nahiyesinden, Toluzlu Cemaatından Mustafa Bey
10
30
Ertuğrul Sancağının Bahçecik Köyünden ve Karabakılı Cemaatından Hacı Mehmet Bey mahiyet
11
25
Ertuğrul Sancağının Bakras köyünden Karabakılı                 Cemaatından Uzun Mehmet Ağa.
12
20
Söğüt kazasında Poyrazlı Cemaatından, Çini köyünden Mehmet Çavuş.
13
25
Kütahya’nın Akçainli Cemaatından, Dervişbeyzade, İsmail Bey.
14
3
Beysaray  Köyünden  Molla Musazade İsmail Efendi.
15
4
Karacahisar Köyünden İmamzade Ali Ağa.
16
6
Karacaviran Köyünden  Alpanzade Süleyman Ağa ve                                                                                                          Hafız  Abdullah Efendi.
17
9
Arıkaya  Köyünden Alemzade Ali Bekir oğlu Hasan Ağa.
18
1
Yörük Kırka  Köyünden  Aşiret Serçavuşu Mehmet Bey.
19
5
Eskişehir ahal-i kadimesinden  Cemalbeyzade Mahmud Bey.
20
3
Söğüt-Yukarı Armutlu köyünden İbrahim Çavuş.
21
6
İnegöl’ün Karakaya Köyünden Mustafa Ağa.
22
5
Sekri Köyünden Hacı Mustafa Ağa.
23
3
Bayramşah Köyünden  Osman Ağa.
24
9
Karahisar’ın Karakaya Köyünden İsmail Bey.
25
3
Sandıklı-DodurgaKöyünden Halil Çavuş ve diğer Halil  Ağa.
26
3
Uşak-Banaz-Kavacık  Köyünden Mestan Ağa.
27
6
Uşak-Banaz  Düzkışla ve Sorguncuk  köylerinden Mehmet Ağa ve Hacı Ahmet Ağalar.
Karakeçili Yörük Beyi Hacı Bekir Sıddık Bey, kendisine bağlı beyler ve köylerden meydana getirdiği 435 kişiden oluşan süvari birliği 1897 Yunan Savaşı, 1912 Balkan Savaşı, 1914 I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşlarına katılmıştır. Yaptığım alan çalışmalarında birlikte görev alanların torunlarında bu savaşlarda verilmiş nişan ve madalyaları, bunların beratlarını gördüm. Bu birlik 1921 yılında Bekir Sıddık Bey’in oğlu Ethem Bey’in idaresinde düşmanla Gediz Muharebesinde çarpışmış, bu savaşta Ethem Bey şehit olmuştur. Ayrıca Karakeçili Aşiretinden Bayatlı Arif Bey’in idaresinde düşmana ilk çarpışmaya girerek, ilerlemesini engellemiş, iç isyanları bastırmıştır. Mayıs-l921 tarihte Arif Bey’in bir suikasta şehit olması üzerine, düzenli birlik içinde görev yaptı.
Karakeçili Yörük Aşiretlerinin serdarı Hacı Bekir Sıddık Bey  yaptırdığı sayımda kendisine tabi ve iskan olan karakeçili köylerinin hane ve nüfus sayılarını tespit  etmiştir. Bu tespitini de “Karakeçili Aşireti” isimli risalesinde toplamıştır. Bu risalede belirttiği gibi Manisa, Balıkesir deki yürükler sayım dışı bırakılmıştır. Ayrıca Eskişehir, Kütahya, Aydın, Afyon, Uşak, Bursa, Adapazarı, Kocaeli illerindeki Karakeçili Yörükleri kısmen sayılmıştır. Konar-göçer yaşayanlardan hiç söz edilmemiştir. Buna rağmen İç-Batı Anadolu’da  19. asrın sonlarında l00’den fazla köy, 2856 hane ve 14521 nüfus ile Osmanlı Devleti en büyük aşireti olduğu görülmektedir. Osmanlı nüfus sayımlarında, Yalnız vergi nüfusu esas alınırdı. kadın, çocuk, memur, din adamı, gayrimüslim vb toplam nüfusa katılmazdı.
Faruk Sümer “Oğuzlar” isimli eserinde: ”Eskişehir bölgesinde yaşayan Karakeçililer oymağı her yıl Söğüt’deki Ertuğrul Bey’in türbesini ziyaret ederler. Bununla ilgili şenlikler düzenlerler. Kavmi şuura sahip olan II. Abdülhamid, Karakeçililerin bu ziyaretlerini resmi hale getirmiştir. Öz oymağı saydığı Karakeçili gençlerinden oluşan bir alay meydana getirdi. Ve ona Ertuğrul Alayı ismini verdi. Yine Onun devrinde veya daha sonra “Ertuğrul’un ocağında uyandık/ Şehitlerin kanlarıyla boyandık” beyti ile başlayan marşlar bestelendi. Abdülhamid Karakeçili oymağı mensuplarını Alman İmparatoruna kendi akrabaları olarak tanıtmıştır. Söylemek mümkün olabilir ki. Yüzyıllardan beri ilk defa bir Osmanlı hükümdarı asırlarca  yalnız ve yardımsız bırakılmıştır, milletine karşı manen sıcak bir alaka duymuştur.”
Abdülhamid Saray Muhafız Alayını Karakeçili Aşireti gençlerinden kurmuştur. Yaptığım alan çalışmalarından, bu alaydan görev alan aileleri tespit ettim. Bunlar Hacı Bekir Sıddık Bey’in tavsiyesi ile askerliği takiben İstanbul’a giderek alaya katılmışlar. Söğüt’te 1311/1895 yılında yapılan anma töreninden sonra, bu törenler resmileşmiştir. Bu törenin düzenlemesinde Karakeçili Aşiretinin Serdarı olarak Hacı Bekir Sıddık Bey, mahiyetindeki beylerle aktif rol almıştır. Abdülhamid Söğüt’teki Ertuğrul-Gazi, Domaniç-Çarşamba Köyündeki Hayme-Ana ve ecdadının türbelerini yaptırmış, eserlerini tamir ettirmiş, yeniden hayat geçirmiştir. Bunların yapımında Karakeçili beyleri aktif rol almıştır. Abdülhamid bu hizmetleri karşılığı, aşiretin yerleşmesi için yer göstermiş, evler yaptırmış, beylerini Liyakat Nişanları ile taltif etmiştir.
Hacı Bekir Sıddık Bey, Kuyucak’a iki katlı ahşap mimarinin şaheseri sayılacak iki bina yaptırmıştır. Birisi kendi evidir. Diğeri misafirhanedir. Kuyucak önemli yollar üzerinde olduğu için gelenlerin, geçenlerin kalmaları için yapılmıştır. İki katlı olan misafirhanede, aşiret beyleri ile önemli toplantılar yapılmış, bayramlarda kabul törenleri, düğünler hep bu binada yapılmıştır. Halende bu gelenek devam etmektedir







2.Karakeçili Yörük Alaylarının çarpıştığı cepheler
2.1. Güney Cephesi
I. Cihan Harbi sonunda, 30 Ekim 1918 tarihinde, savaşı kaybeden taraf olarak, Mondros Mütarekesi’ni imzalayan Osmanlı Devletini ve Türk Milleti’ni çokzor günler bekliyordu. O tarihlerde, önce işgal edilen ve saldırıya uğrayan yörelerde, daha sonra ise, memleketin her tarafından, yiğit ve kahramanca bir direniş hareketi başlatan bu büyük millet, yeniden bir milli mücadele başlatarak, var olmak yada yok olmak savaşına girmişti.
Milli Mücadele yıllarında, Karakeçililerin hizmetlerini göstermesi bakımından şu birkaç belge dikkate şayandır:
Güneydoğu Anadolu bölgesi, Önce İngilizler, sonra da buraların Fransızlara terk edilmesiyle, Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Vesikalara göre, yörede önemli bir güç ve kuvvete sahip olduğu anlaşılan Karakeçili ve Milli Aşiretlerinin reislerini, bir teğmenin (Mülazim Ömer Efendi’nin) öldürülmesinden sorumlu olarak tutuklanmışlar ve Viranşehir’de göz altına alınmışlardı.
Diyarbakır’a doğru ilerleyen İngilizlerin, mevcutları “otuz bir kadar çadır halkı” olduğu belirtilen Karakeçili ve Milli Aşiretlerini-reisleri de tutuklu olduğu için- kendi tarafına çekme ihtimali mevcuttu. Böyle tehlikeli durum karşısında, Aşiretlerinden kırk kişinin valiliğe yazılı müracaatları neticesinde, Diyarbakır Valisi, ilgili makamlara durumun ciddiyetini arz etmişti. Aynı şekilde, adliye ve Nezahib Nazırı (Adalet ve Mezhepler Bakanı) ile, Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) da Sadrazamlığa yazarak gereğinin yapılmasını şu cümlelerle talep ediyordu:
“Huzuru Ali Ceabı Sedaretpenahiye”
-Mahrem ve gayet müstaceldir-
Ma’ruz-u Çaker-i Kemineleridir
Mülazim Ömer Efendi’nin katlinden ve teaddiyat (düşmanlıklar) ve tecavüzatı aireden dolayı mevkuf bulunan Milli Aşireti reisi Mahmud ve Karakeçili Aşireti reisi Abdülkadir Beyler ve rüfekası (arkadaşları) nın mevkufiyetlerinin temadesi (tutukluluk halinin devam etmesi) kendilerine tabi olan aşairin (Aşiretlerin) İngilizlere temayülü ve binnetice, hilaf-ı marazı ali vekai hudusunu (büyük olayların ortaya çıkacağı) mudi olabileceği ve İngilizlerin Diyarbakır’a doğru ilerlemekte olmalarına nazaran bunları himayeye kalkışmaları mütehammil bulunduğu (ses çıkarmadığı, dayandığı) beyanıyla bir an evvel ihlası sebilleri esbabının istikmali (kurtuluş yollarının sebebleri tamamlanmalı) Diyarbekir vilayetinden ahiren varid olan telgrafnamede izbar kılınmış ve mumaileyhim ile rüfekası haklarındaki takibatı adliyenin emsali vechiyle tecili eshabının istikmali lüzumunun Adliye Nezareti celilesinden 11, 19 Mart 335 (1919) tarihli ve 55, 58 numaralı iki kıta tezkere ile makamı sami fehimanelerine arz ve i’şar kılındığı anlaşmış olmağla iktizasının tesri’ifa ve neticenin emr ve inbası menüt müsaade-i celile-i fehimaneleridir. Olbabda emru ferman Hazreti vel’il emrindir.[97]

Cemaziyeahir 335       ve         Mart 335 (1919)           Dahiliye Nazırı

                                                                                              İmza

Adliye Nazırının, Sadrazamlığa yazdığı 11 Mart 335 (1919) tarih ve 24284 numaralı yazıları ise şudur:

Huzur-u Sami-i Cenab-ı Sedaretpenahiye”

                                                                                              Hülasa (1)

Ma’ruz-u Çaker-i Kemineleridir

Milli Aşireti reisinin hilafı me’kadı Urfa dahiline sokularak mahalli asayiş birtakım halete sebebiyet verecekleri cihetle bunların serian geri aldırılması Urfa mutasarrıflığından bildirildiği gibi milli ve Karakeçili aşair rüessasından kırk kadar imza ile verilen şehirden keşide kılınan telgrafnamede bu iki Aşiretin otuzbin kadar çadır halkının cami olduklarını ve bunların zabt ve rabtının temini reislerinin başlarında olmalarına tevakkuf bulunduğu ve reislerinin tahtı tevakkıfe alınması mucib olduğunu beyan ve zahiren ister hamikarane ve zımmen galibeliklerini ifham ve tehdid suretiyle müracaatda bulundukları ve bunlar hakkında İngilizlerin habersizce bir takım teşebbüsata kıyam itmelerini veyahud bu aşairin tehdidkarane bir vaziyet almaları pek muhtemel ettiği beyanıyla mülazım Ömer Efendinin katlinden ve teadiyat ve tecavüzat-ı saireden dolayı Viranşehir’de mevkuf bulunan Milli Aşireti reisi Mahmud ve Karakeçili Aşireti reisi Abdulkadir Beylerle rüfekası haklarındaki takibatın tecili lüzumu Diyarbekir vilayeti vekaletinden varid olan telgrafnamede i’şar ve vaziyet-i siyasiye itibariyle madde-i mahbuseden dolayı meznun-u aliye bulunan mumaileyha Mahmud ve Abdülkadir ve rüfekası haklarındaki takibat-ı kanuniyenin teciline mütedair i’şarı vilayetin tervici münasib görülmüş olduğundan bahisle mumaileyhim haklarındaki takibatı kanuniyenin bazı emsali vechile tecili esbabının sürat-ı istikmaliyle neticeden malumatitası lüzumu Dahiliye Nezareti celilesinden barid olan 8 Mart 336 tarihli tezkerede izbar kılınmış ve rüsesayı mumaileyhima haklarındaki davayı tahkikatın, mukaddema vilayeti müşarünileyhanın işarı üzerine emniyeti umumiye noktasından evvelce Diyarbekir’e ve ahiren Mamüretülaziz heyeti ithamiyesine nakledildiği levi’l-tevfik anlaşılmış olmakla bu ve bu kabil husuatda tahkikat ve muhakematın tecili hakkında Nezaret-i acizeyece re’sen tebligat icrası gayrı caiz ve istiklali muhakemeye tecavüz dimek olacağına ve siyaseten tecili maddeye lüzum görüldüğü halde bu babda heyeti vükelaca bir karar ittihazıyla kanun neşri suretiyle halli mesele edilmesi münasib ve icabatı kanuniye daha muvafık olacağına binaen Nezareti müşarünileyhin i’şar vakfına nazaran mumaileyhima Mahmud ve Abdülkadir Beyler ile rüfekası haklarında takibatın tecili tensib buyrulduğu takdirde merbutan takdim kılınan kanun layihasının iktisabı meriyet eylemesi esbabının istikmali menutu müsaade-i samiye-i cenab-ı sedaretpenahiye ol babda emru ferman hazreti vel’il-l emrindir.[98]
            11 Mart 335 (1919)                                          Dahiliye Nazırı

                                                                                              İmza

Adliye ve Mezahib Nazırı (Adalet ve Mezhebler Bakanı) nın Sadrazamlığa (Başbakanlığa) gönderdiği 19 Mart 335 (1919) tarih ve 24474 numaralı yazıda şöyledir:
“Huzur-u Sami-i Cenab-ı Sedaretpenahiye”

Ma’ruz-u Çaker-i Kemineleridir

11 Mart 335 tarih ve yirmidört bin ikiyüz seksen dört numaralı teçkere-i aciziye zeyildir.
Ahval ve vaziyetin kesbettiği ehemmiyet ve nezaketi fevkaledeye binaen mülazim Ömer Efendinin katlinden ve teadiyaz ve tecavüzat-i saireden dolayı mevkuf bulunan Milli Aşireti reisi Mahmud ve Karakeçili reisi Abdülkadir Beylerle rüfekasının temaddi mevkufiyetleri vaziyeti bir kat daha tevhim edeceğinden bahisle sürati ifaay-ı müktezası menut ey-i sami-i cenab-ı fehimetpenahileridir. Ol babda emr ve ferman hazret-i emrindir.[99]

            19 Mart 335                                       Adliye ve Nezahib Nazırı

                                                                                        İmza


Bu yazışmalar üzerin, Karakeçili ve Milli Aşiretlerinin, Milli Mücadeleyi destekler hale gelmesini sağlayan, gayet isabetli bir karar alınmıştır. Buna göre karakeçili Aşiretinin reisi Abdülkadir ile Milli Aşiretinin reisi Mahmut Beylerin cezalarının tecil edilerek serbest bırakılması hususunda bizzat (Hey’et-i Vükela’ndan “Osmanlı Bakanları Kurulu”) ndan şu kararname çıkarılmıştır:
I. Madde: Katl ve teaddiyat ve tecavüzati saireden dolayı mevkuf bulunan Milli Aşireti reisi Mahmud ve Karakeçili Aşireti reisi Abdülkadir Beylerle üfekası ikmaline tevessül olunmak üzere tecil edilmiştir.
II. Madde: Tarihi neşrinden itibaren mer’i olan işbu kararnamenin icrasına Adliye Nazırı memurdur”.[100]
Görüldüğü gibi; Karakeçili Aşiretinin, Milli Mücadele döneminde, Güneydoğu Anadolu bölgesinde önemli bir yeri ve ağırlığı olmuştur. O yıllarda, bu yörede kahramanca, yiğitçe verilen şanlı mücadelede, bölgedeki Karakeçililerin önemli hizmetleri olmuştur. Öz be öz Türk olan Karakeçililerin, düşmanların buralardan atılmasında mühim vazifeler ifa etmişler ve Karakeçili Cemaatının tarihten gelen yiğitlik ve asaletini bir daha göstermişlerdir.
Aynı şekilde, Orta Anadolu ve Batı Anadolu bölgesindeki Karakeçililer de, Milli Mücadele döneminde mühim vazifeler ifa etmişlerdir. Batı cephesinde Yunanlılara karşı verilen savaşta olduğu gibi Milli Mücadele aleyhine çıkan isyanların bastırılmasında bile, önemli hizmetleri olmuştur.
Yarbay Mehmet Arif Beyin komutasında bir “Karakeçili müfrezesi” teşkil edilerek Arif lakabıyla da anılan Mehmet Arif Bey, Gazi Mustafa Kemal Paşanın en yakın arkadaşlarından birisidir ve onunla beraber-ikinci Erkani harbiye reisi olarak- Samsun’a çıkanlardandır. Karakeçili Aşiretinden Yusuf Ziya Beyin oğlu olan Kurmay Yarbay olarak Milli Mücadele yıllarında mühim vazifeler yapan Mehmet Arif Bey 1882’de Adana’da doğmuş, 1926 tarihinde İzmir’de ölmüştür. Karakeçili Aşiretinin bu yiğit evladı, İstiklal Harbi’nde de karakeçililer’den oluşan birliklere komuta etmiştir.[101]


2.2.Batı Cephesi
Milli Mücadele yıllarında  Karakeçili Yörük Alaylarının başandı Yarbay Arif Bey bulunuyordu.Arif Bey Bayatlı Hacı Mustafa oğulları diye anılan ünlü bir ailenin çocuğudur. Binbaşı Osman Beyin oğludur. 1875 yılında Harput’ta doğmuştur. 1893 yılında Harp Okuluna girdi. 1895 yılında mezun oldu. 1311-C piyade sicil numara ile orduya katıldı. Balkanlardaki olaylarda üstün başarılar gösterdi. 1912 yılında meydana gelen Balkan Savaşında 32. Alayın I. Tb. Komutanlığına atandı. Üstün cesareti ile ilgi çekti. 1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşında 12. Alay komutanlığına yükseldi. Çanakkale Arıburnu Muharebelerinde düşmanla çarpıştı. Üstün başarı gösterdi. Daha sonra 12. Alay ile birlikte Diyarbakır ve Bitlis’e gitti. Yarbay rütbesi ile İzmir Merkez Komutanlığına atandı.

 
 






Yunanlıların İzmir’e çıkışında düşmana ilk direnişi başlatan odur. Daha s


  Yarbay Arif Bey Karakeçili Yörük Alayını teftiş ederken
            Yunanlıların İzimir’e çıkışında ,düşmana ilk  direnişi  başlatan odur.Daha sonra Bursa’ya,oradan birkaç subay arkadaşıyla Eskişehir üzerinden Seyitgazi’ye, oradan da Bayat’a geldi. Bu civarlardaki Karakeçili köylerini dolaşarak çete kurdu. Kurtuluş savaşı yıllarında Karakeçili müfrezesi ismiyle anılan bu kuvvetler düşmanın ilerlemesini durdurmuştur. 1998 yılında bu köylere yaptığım gezilerde Arif Beyin müfrezesinde bulunmuş kişilerle konuştum, onlara ait mektup ve benzeri hatıraları topladım. Bu belge ve bilgiler Arif Beyin fedakar, vatan sever, kahraman bir kişi olduğunu ortaya koyar. Han ilçesinde topladığım mektuplarda bazı subayların Arif Beyle çatışdıklarını bilhassa Ömer Lütfi Bey, Reşit Bey ve Rafet Paşanın Arif Beye karşı oldukları görülmektedir. Hatta İstanbul Hükümetinin illere göndermiş olduğu bu belgeler Arif Bey ve çetesinin yok edilmesi istenmektedir.
“Eskişehir ahz-ı Asker kaleminden mevrut 23 Haziran 335 tarih ve 506 numaralı şifreli telgraf özeti:
I. Kor. Ahz-ı Asker Kalemi
                                                           Riyasetine
Refaketlerinde 8. piyade neferiyle tekatlı iki yaylı araba bulunduğu halde Seyitgazi’ye muvassalat eden piyade kaymakamlarından Arif Bey ve Binbaşı Abdullah Bey, İstikam Yüzbaşı Nurettin ve meçhul bir topçu teğmeni dolaştıkları mıntıkalardan asker topladıkları İzmir’i kurtarmaya gideceklerini ve Yunanlılardan intikam almak fikriyle mah-ı hali 21 Cumartesi günü ezani saatle Seyitgazi’ye geldikleri Hükümeti mahalliye tarafından Eskişehir Mutasarrıflığından alınan istihsanda derdestleri emir alındığında mahalli jandarma komutanlığı üç defa teslim olmaları teklifine ademi inkıyatda bulundukları tarafeyden olunan müsademede bir nefer meyyiten. Binbaşı abdullah Efendi ve bir neferde hayyer elde edilmiştir.[102]
Eskişehir Mutasarrıflığına teslim edildikleri/Arif Bey bu badireden kurtulduktan sonra doğruca Bayat’a geldi. Eğerlitepe yaylasına çıktı. Civar köylere adamlar salarak ilk Kuvayi Milliye Birliklerini kurdu. Bolvadin’den Mehmet TABAK (1312) başkanlığında 30 kişilik bir ekip Arif Beye katıldı. Bu çeteye Karakeçili Mefrezesi ismi verildi. Çünkü Müfrezenin büyük bir kısmı Karakeçililerden oluşuyordu. Arif Beyde Karakeçili Yörüklerindendi.
Arif Bey bir süre sonra Afyon’a geldi. 23. Tümen komutanı Ömer Lütfi Beyle işbirliği yaptı. Tümen karargahının bulunduğu Erkmen’e yerleşti. Arif Beyin Afyon’da bulunduğu süre içerisinde yaptığı faaliyetleri Ali Mahir Bey 1934 yılında Taşpınar mecmuasında yazdığı hatıralarında şöyle anlatır:
“İstiklal Savaşının ilk safhalarında Afyon’da azimkar bir Kuvveyi Milliye hareketi görüyoruz. Başında Afyon Karahisar’lı bir kumandan merhum Kaymakam Arif Bey ve efradın hemen hepsi Afyon ve mülhakatından olan bu milis kuvveti Milli Savaşın başlangıcında çok mühim rol oynamıştır. İstanbul’daki vatansızların ve ecnebilerin tahrikiyle Yurdun birkaç yerinde Milli Hükümete karşı patlak veren isyanları bastırmış. Afyon merkezi vaziyetinden istifade ederek nerede ihtiyaç olursa yetişmiş ve vazifesini yapmıştır. Bu teşekkülün ilk vücut bulduğu günlerde Afyon’u İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan mürekkep mühim bir kuvvetin işgal ve tazyik altında bulunduğu ve İstanbul’un bilhassa seçip gönderdiği mutasarrıfın şiddetle Kuvay-iMilliye aleyhtarı olduğu hatıra getirilmelidir.
Arif Bey boynundan beline kadar bütün göğsü fişeklerle kaplı ve mavzerinin namlusuna küçük bir Türk bayrağı iliştirilmiş bir tek Kuvay-iMilliye süvarisinin İstasyon caddesinde Lise ve Dumlupınar mektebi binalarında oturan işgal kıtaları önünden meydan okuyarak geçişi o zaman görülmüş şeylerin unutulmayacak hatıralarıdır. Bu kuvvetin bütün masrafını ödemek suretiyle maddeden milli Hareketi besleyen Afyon bir “Ay Tutulmasından” istifade ederek işgal kuvvetlerine mükemmel bir ihtar yaptı. Ay tutulduğu zaman beş on el silah atmak gibi şimdi terkedilmiş bir adet olan hava silah atarak işgal kuvvetlerini telaşlandırdı. Ertesi gün onlarda talim bahanesiyle silah atıp gözdağı verdiler. Arif Bey Erkmen’e yerleşti. Sık sık Afyon’a gelip işgal kuvvetleri önünde gösteri yapıyordu. İngilizlerin elinde bulunan İstasyon Telgrafhanesini almak, mutasarrıfı uzaklaştırmak istedi. Çünkü bu telgraf haneden Kuvay-iMilliye aleyhinde haberler İstanbul’a ulaştırılıyordu. Arif Bey, yaveri ve birkaç gönüllüyü alarak Afyon’a geldi. Gece yarısı mutasarrıfın Mecidiye mahallesindeki evini santrala bağlayan telefon hattını kesti. Bunu sezen mutasarrıf Mahmut Mahir faytonla işgal kuvvetlerine sığındı. Bu adam zaferden sonra Avrupaya kaçmıştır. Ertesi gün Kadı Mustafa Hulisi Efendi Mutasarrıf olarak göreve başladı. Daha sonra Ethem Bey Mutasarrıf oldu.[103]
Arif Bey Afyon’da liva muhasebecisi Reşit Beyin kurduğu Reddi İlhak Cemiyetinin faliyetlerini hızlandırdı. Duygularını halka anlatmak için gazete çıkardı. İşgal kuvvetlerinin cephanelerine baskın düzenleyerek silah ve cephane kaçırdı. Reddi İlhak Cemiyetinin tarrirat müdürü vasıtasıyla elde ettiği bilgileri Ankara’ya ulaştırdı. Ayrıca mutasarrıfın İstanbul’a ulaştırdığı şifreli telgrafları elde ederek Kuvay-iMilliyecileri bilgilendirdi.

“Numara 2  B: 13

                                               Eylül 1335
Bu gün diğer telgraflarla tebliğ olunduğu Fırka kumandanı azlolunmuştur. Yerine tayin olunan ve Eskişehir’de olan zat Ankara Kumandanı tayin olunan ve Elyevm Eskişehir’de bulunan Hamdi Paşa ile birlikte hareket etmiştir. Jandarma kumandanı hemen İstanbul’a hareket etmesi için Uzman Jandarma Komutanlığından istenmiştir. Komite efradından oldukları İş’ar olunan eşyasını derdesti ile mümkün ise hemen icebının icrası malumat ıfsı ve yapılacak iş varsa derha iş’arı”
                                                                                              14.9.1335
                                                                                          Dahiliye Nazırı

                                                                                                   Adil

Posta telgraf müdürü Adil Beyde Milli Teşkilat emrinde canla başla çalışmaktadır. Mahmut Mahir iyice zararlı olmaya başlayınca Arif Bey mutasarrıfın Mecidiye mahallesindeki konağına bir baskın düzenledi. Mutasarrıfı kaçırarak Erkmen Kestaneliğine götürdü. Ertesi gün Kuvay-i Milliyecilerin yayın organı olan İkaz gazetesinde istigfarı zunun başlığı altında mutasarrıfın bir yazısı yayınlandı. Mutasarrıf bu yazısında hata ettiğini ve bundan böyle Kuvay-i Milliye aleyhinde çalışmayacağına söz vermekteydi. Afyon ve civarı kurulan Milli Hareketle huzur ve sukune kavuşmuştur.
Arif Bey Karakeçili Milli alayı ile Konya’daki I. ve II. Bozkır ayaklanmasını bastırdı. Daha sonra Bolu, Düzce isyanlarının bastırılmasında büyük rol oynadı. Onun bu hareketi Ankara hükümeti tarafından takdirle karşılandı.
Bu sırada Arif Beyin kahramanlığını çekemeyenler 11-12 Mayıs 1920 gecesi Kızılcahamam’da çadırında uyurken başından vurarak öldürdüler. Belgelerden ve yaptığım alan çalışmalarımda Arif Beyin öldürülüşünü çeşitli şekillerde tespit ettim. Buna rağmen böyle bir kahraman Türk evladının öldürülüş nedenini kesin olarak bulamadım.
1. Sebahaddin SELEK Milli Mücadele isimli eserinde Arif Beyin ölümünü şöyle anlatır. “Afyon Karahisar Müdafa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinden Ali TAŞKAPILI’dan aldığımız bilgilere göre: Arif Bey son derece haşin ve geçimsizdi. Bu yüzden herkes kendisinden çekinirdi. Arif Bey müfrezesi ile beraber Bolu’ya gitmek için ayrıldığı sırada Rafet Paşa Afyon’a geldi. Ankara’dan Nazilliye, Nazilli’den Ankara’ya sık sık gelip giderdi. Her seferinde de Afyon’a uğrar bizimle görüşürdü. Bu defaki gelişinde Tümen Komutanı Ömer Lütfi Bey Müdafa-i hukukçulardan Reşit Bey ve ben Rafet Paşa ile akşam oturup konuştuk. Reşit Bey, Arif Beyden şikayet etti. Kendisinin Afyon’dan uzaklaştırılmasını istedi. Uzaklaştırılmaz ise müessif olayların olacağını söyledi. Tümen kumandanı Ömer Lütfi Bey bu mütealaya iştirak etti. Bunun üzerine Rafet Paşa:
-Merak etmeyin Arif Bey bir daha Afyon’a gelmeyecek dedi. Arif Beyin Kızılcahaman’da çadırda öldürülmesi faili meçhul kalmakla beraber, kuvvetli bir ihtimal Rafet Paşa tarafından hazırlanmış bir olaydır. Arif Beyin mahiyetindekiler, Afyon’a geldiklerinde atını, silahını, parasını ve diğer eşyalarını Mudafa-i Hukuka teslim ederken Arif Beyin en yakını Ali Çavuş bazı sorular sordum. Ben öldürdüm demedi ama yüzünden O’nun öldürdüğünü daha sonra açıkça söylediler.”[104] Çevrede yaptığım araştırmalardan bunu doğrular. Bolvadin’li Mehmet Tabak Ali Çavuş’un öldürdüğünü söyledi.
2. Genel Kurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesinin çıkardığı “Türk İstiklal Harbi” isimli eserde olay şöyle açıklanmıştır. “Olayla ilgili tahkikat sırasında suikastın vukua geldiği saatlerdeki iki nöbetçi ile Arif Beyin çadırının yanındaki çadırda yatan yaveri Üsteğmen İhsan ve Karakeçili Mufrezesindeki erlerin ısrarı üzerine de Kızılcahamam müfreze komutanı Binbaşı Rüşti Beyi tevkif ettiler. Arif Bey, Gerede asileri üzerine gönderilen ve müfrezesini iyi idare edemeyen Binbaşı Rüştü Beyi asmak istemiştir. Araya giren bazı kişiler yüzünden asmaktan vazgeçer. Arif Beyden korkan Binbaşı Rüştü öldürebilir”. Hasan İzzet Dinamo “Kutsal İsyan” isimli eserinde olayı şöyle anlatır: “Arif Bey Bolu’dan savaşarak Kızılcahamam’a doğru ilerlerken Mustafa Kemal’in Karargah Muhafız Bölüğünden ayrılıp, kendisine verilen Üsteğmen Şerif Beyin (Göral) Makinalı Tüfenk Takımı erlerinden seyis olarak aldığı bir Mehmetçik elinde olmayarak Arif Beyin atını yaralar. Buna çok kızan Arif Bey, tabancasını çekerek eri kanlar içinde yere serer. Bu öldürülen çocuğun aynı takımda bir de kardeşi vardır. Kardeşinin ölümüne çok üzülen asker, çok ağlar, gözleri kan revan içinde kalır. Akşam çadırlar kurulup, herkes çadırına çekilince, Arif Beyi bekleyen emir subayı ve dört eri atlatarak, çadıra süzülür. Portatif karyolasında uyuyan Arif Beyin başına mavizer namlusunu dayayarak ateşler. Kafası parçalanan Arif Bey orada can verir”. Arif Beyin zalimliğine rağmen, Milli Mücadeledeki kahramanlığı hiç unutulmaz. Mustafa Kemal, Arif Beyin ölümüne çok üzülür.[105]
Düzce İsyanlarını araştıran Rüştü Özkök Üsteğmen Şerif Beye dayanarak, Arif Beyin ölümünü şöyle anlatır. “Bir çarpışmada atını yaralattığı erlerden birisini öldürür, öldürülen erin kardeşi de Yabanabatta (Kızılcahamam) bir gece çadırında Arif Beyi öldürür.”
Böyle bir suikasta kurban giden değerli asker Arif Beyin Bayat’taki aile lakabı Hacı mustafa oğullarıdır. İki defa evlenmiştir. İlk esi Tümgeneral Ömer Lütfi Paşanın kızıdır. Bu evlilikten Kadriye Hanım (Alpman), Lütfi (Güngör) Bey dünyaya gelmişlerdir. İkinci eşi Diyarbakırlıdır. Bundan da Zekiye ve Cahide isimli iki kızı olmuştur.[106]



III. Yörüklerle İlgili Yasalar
1.(Fatih Devri) İstanbul Hasları Kanunnamesi
Yörükler yüriye geldikleri yerde yüriyeler. Amma kimesnenin ekinine ve biçimine zarar etmeyeler, ederler ise hakimü’l-vakt olanlar şer’le teftiş edüb tanzim ettüre ve illa eslemeyüb gerü zarar ve ziyan ederlerse men edüb yürütmeyeler.
2. (Fatih Devri) Kanun-ı Yörükan
Yirmidört kişiden bir ieşkünci, üçü çatal, yirmisi yamak ola ve mezkur eşkünci kendi cebelü gönderi demirinde ve yeleninde, akında, yayında kılıcında, kalkanında eksik olmayıb müretteb ola ve on eşküncinin bir orta bargiri olub bir tenkuri ola.
Yörükler eşküncisi; çatalı, yamakları, arpa ve saman salmak ve hisar yapmak ve gayrı ararıza karışmaya ve eşküne eşen endüği yıl salarlık vermeye, şöyle bilesiz.[107]
3. (II. Selim Devri) 1571 Senesi Yörük Kanunname
1. Haricden bir Yörük gelüb müsellemlik toprakda on yıldan ziyade oturub müsellem toprağında zira’at edüb müsellem öşri verse sonra müsellüm bunu ol mahalde cebr ile  Kaldırmak istese, madem ki, zarar olmaya, kaldıramaz. Amma zararı olub tenbih ile mütenebbih olmayub eslemez ise, müsellemlik yerden kaldırılır.
2. Sancak beği kulları olub Yörük yamağına yazılsalar, caiz değildir. Ellerine hükm-i hümayun verilür ki, ol vilayete Yörük yağmağı yazmağa varan ümena anları yamaklıktan ihrac edüb yerlerine kanun üzere yazılması icab eden kimesneler yazub tekmil eyleyeler.
3. Yörük eşküncileri timar erinin toprağında ekdükleri yerde öşür ve salariyye verürler. Verdükleri öşür ve salariyyeyi sarf etdükleri köyde timar erinin anbarına iletürler. Gayrı yere iletmezler.
4. Yörük taifesinin koyunı resminde her yıl mecud olmadan alınub geçen yıl koyunun bu miktar idi, ziyade idi, ana göre resm ver deyü teklif olunmaz.
5. Yörük eşküncileri ve yamakları ulakdan ve suhradan ve doğancıdan ve sekbandan ve hisar yapmakdan ve salfundan ve cere-hordan ve azebden ve arpa ve saman salmakdan ve bil-cümle mecmu’-ı avarız-i divani ve tekalif-i örfiyyeden mu’af ve müsellem olurlar ve eşküncilerin nevbetlü nevbetince eşdürürler.
6. Pir ve ma’lul olmadan yerine kimesne eşdürmez. Pir ve ma’lul olduktan sonra eğer oğlundan ve akvanımdan eşmeğe kabil var ise, kadı mektubu ile getürüb ma’lulün yerine kayd etdürüp eşdürür. Kayd etdürmeyince eşdürmez. Ta ki, mabeyninde illet ve muvaza’a olmaya.
Eğer oğullarından ve akvanımdan eşmeğe kabil olmaya, yamaklarından kabil olanı ayzura
7. Ve kendüler cebeleri ile ve yuğlığa ile ve kılıçları ile ve bilek ile ve söküleriyle ve yamaklarıyla bile eşerler ve eğenlerine çuka fiston ve başlarına kızıl börk giyerek ve her on eşküncide bir orta bagiri olur.
Ve eşdükleri yıl yamaklarından ve şeriklerinden mecal vermeyüb dürüst ellişer akçe harçlık alurlar.
8. Bir yıl bahane ve ta’allül edüb eşmemenin cezası, makl-ı mekan etdürülür; Trabzon’a ya Mora’ya sürülür. İki yıl eşmeyenin cezası salbdır ve ok atmak bilmeyenin parmağı kesilmekdir.
9. Eşküncinin nevbeti gelicek bu zikr olan yamak ile mükemmel ve müterettib hazır ve müheyya olub kulukların yerine getüreler. Kulluğun koyub ahar yere gitmeyeler ve çeribaşıları hükm-i şerif varduğı gibi ihmal etmeyüb bunları hazır ve müheyya ile subasılar gittikten sonra evinde kalub te’hir edüb oyalananları döğe döğe sürüb çıkaralar.
Ve çeribaşı dahi cebesiyle ve tugluğasıyla ve sair düşman yamağıyla varub hizmet şeraitin yerine getüre.
10. Ve yasak babında kimesneden akçe alınmaya ve kimesneye apulanmaya ve illa teftiş olunub akçe alub apulanmış ola, ikab-ı azime müstahak olub mu’akab olurlar. Yargında ve yasağında kusurı olan eşküncileri yamak edinüb yamakları eşkünci olurlar.
11. Ve Yörükler dahi evvelden yürüye-geldükleri yerlerde ve yaylada ve kışlada yürüyüb havlu yapa-geldükleri yerlerde havlu yapıb ve döllerin aı-geldükleri yerlerde döllerin alub kimesne mani olmaya. Bunlar dahi ol yerde kimesnenin ekinine ve tahılına ziyan etmeyeler, ziyan ederlerse kadı ma’rifeti ile tazmin etdüreler. Amma ekdükleri yerde öşür ve saalarlık vereler. Verdükleri öşür ve salarlığı harman etdükleri köyde olan süvarinin ambarına iletürler, gayrı yere iletmezler. Bu üslum üzere murad edenlere nisan-ı hümayun yazılur.
12. Bir Yörük sipahinin tımarı içinde oturub zira’at eyledikden sonra yine ol karye sınurunda devabbı ve atı yürüdüğünden otlak resmi taleb ederler ise, caiz değildir, verilmez. Meğer ki, Defter ile ol bir yerde otlak resmi hasıl yazılmış ola, ol vakit alınur.
13. Yörük taifesi yaylaklarına gelmekde ve gitmekde oturmak lazım olan yerde üç günder ziyade oturmayalar ve oturdukları vakitde dahi kimesneye zarar etmeyeler. Zarar ederlerse, şer’ile sabit olduktan sonra tazmin etdürülür.
14. Yörüğün bir yerde ikameti ve kararı olmayub daim hareket üzere olmağın gerdek resmine toprak sahibi tarafından dahl olunmaz ve Yörük taifesinin avreti içün subaşılar ve sipahiler torağımdan çıkdı döyü niza’etseler, çünkü Yörük konar-göçer taifedir, karyede ikametleri yoktur ki, toprağa ta’allukları ola ve toprakdan seyyibe avretin gerdeğe resmi toprak ıssı almak mukım ve müteekkin re’aya avratına mahsusdur, Yörük avretinin gerder resmine toprak da’vası olub sahib-i tımar ve subaşı tarafından dahl olunmaz.
15. Bir tımarda Yörük taifesi ve Tatardan ve yağcıdan ve küreciden gelub yer dutub zira’at etseler, Yörük ve tatar eşküncisine bütün çift dutandan on iki akçe vermek kanunu olmuşdur. Yörük eşküncisinden ve tatardan bütün çift dutardan on iki akçe ve dahi eksük dutandan ana kıyas olunub alınur. Amma küreci ve yağcı sair re’aya gibidir, anlar bunlara kıyas olunmaz.
16. Yörük taifesi göçer halkdır; mukarrer yerleri ve sancağa ve sancak beğlerine ihtisasları olmayub Ağaları subaşılardır. Anlardan şöyle ki, galiz günah sadır olub siyasete müstahak olsalak, kadiler hükm edüb hüccet verdükden sonra siyaseti subaşılarınındır deyü sabıkan hükm-i şerif verilmişdir.
17. Bir timardan haricden Yörükler gelüb kışlasalar, musarah kışla resmi Defterde yazılmış ise alınur, sarahaten yazılmış değilse ve kadimden ol yerlerde resm-i kışla alınugelmek ardet ise alınır, değil ise alınmaz.
18. Rumelinde olan Yörüklerde adet budur ki, yirmi dört kişide biri eşkünci olub üçi çatal, yirmisi yamak ola ve mezkur eşkünci kendü cebelü gönderi demüründe ve bileğinde ve okunda ve yayında ve kılıcında ve kalkanında eksük olmayub müterettib ola. Ol eşküncinin bir orta bargiri ola. Eşkünci çatallarına ve yamaklarına arpa ve saman ve hisar yapmak yokdur, avarıza katılmaz ve eşküne eşen eşdüği yıl avarız vermez.
19. Ve Yörük taifesinden ba’zı kimesneler haslara ve beğlerbeğiler ve sancak beği haslarına gelüb göçüb konmakdan ferağat edüb bir yerd etemekkün ve karar eyleyüb çift edinüb arazi-i öşriyyeden yerler durup resmin verüb zira’at eyleyüb gelüb tavattun edeli dahi on yıldan berü veya ziyade olsa, Yörük deftere ra’iyyet yazılmak caiz değildir, Yörük ra’iyyet olmaz elinde yeri var ise, elinde olan yeri üzerine yazub kendüleri gerü Yörük kayd eylemek gerekdir.[108]
4. (1608) 17.11.1017 Tarihli Kanunname
Yörük taifesi, timar toprağında kendi baltalarıyla Kelek’ten (Düzlük) ve Kühi’den (Dağ) açtıkları yerlerden, bütün çifttin (12) akçe, yarı çiftten (6) akçe verirler. Ama, tasarruf ettikleri ahali yerleri ise, Çift Vergisini ahalinin defteri gereğince verirler. Yörük taifesi, baltalariyle açtıkları yerleri Öşrünü (Ürünün ondabiri) anbara götürüp, yakın pazara götürmezler. Ama, ahalinin yerini tasarruf ederse, o yerlerin öşrünü anbara ve yakın pazara götürürler.
Yörük taifesi, yersiz olmakla, timar toprağında tuttukları sahibsiz hayvanın ölüsü ve kanuni süresi tamam olanların satış ve babaları Yörük olsun, başkası olsun Koyun Vergisi mevcudundan alınır. Geçen yıl koyunun şu kadar idi, diye ona göre istenilmez. Yörük olsun, başkası olsun Tütün Vergisi mevcudundan alınır. Şu kadar idi, diye ona göre Yörükten Tütün Vergisi alınmaz; ama, Kışlak ve Yaylak hakkı alınır.
Yörük taifesi, yaylağa gidip gelirken, oturmak gerekenyerlerde, üç günden fazla oturamaz. Oturdukları vakit de kimseye ziyan etmiyeler, diye tenbih olunur. Dinlemeyip zarar ve ziyan ederlerse ödettirilir.
Yörük taifesi, bir yerde oturmayıp, daima hareket üzere olmalariye, Gerdek Vergilerine toprak itibariyle toprak sahibleri karışamazlar ve Yörük kadın için toprak sahibi arasizinde çıktı diye kavga edemez. Gerdek Vergisi, toprak sahibi olanlara, bir yerde temelli oturanların kadınlarına mahsusdur. Toprak dolayisiyle Yörük kadınına, Gerdek Vergisine karışılmaz. Yani Yörük karıları, Gerdek Vergisine dahil edilmezler. Bu vergi, ancak toprak sahibi olanların ve bir yerde daimi surette oturanların karılarına aittir.
Yörük oğlu Yörük ve Yörüğün cinsinden olmayanlara, Yörükle ilgisi bulunmayanlara, Yörük Sübaşısı’nın karışması caiz değildir. Defterde kayıtlı Yörük taifesi, muaf olduk, vakıf hakkından olduk, diye mütevellilerden senet alamazlar. Ancak, sonradan muaf olduklarına dair ellerinde Maliye tarafından verilmiş şerefli emir olması gerekir.
Eski Yörük, Yörüklükten çıkamaz. Eğer bir yol bulup, başka taifeye katılıp deftere yazılsa bile, yine Yörüklükte kalır. Defter gereğince, Yörük Vergilerini Yörük Sübaşı’ları alır. Tütün Vergisi, bir köyde oturup, vergi gibi bir şey vermiyen halkın evlilerinden yılda (6) akçe olarak alınır. Bekarlarından bir şey alınmaz. Ancak evli iken sonradan bekar olmaya.
Yörük taifesi, Yörüklükten vazgeçip, bir yerde yerleşip, tarımla uğraşıp, bir köyde on yıldan fazla oturup, o köyün halkı olarak yazıldığı takdirde, “Bu gibilere Yörük Beyi karışamaz” diye merhum Hamza Paşa’nın yazısıyla Kanunname’de yazılıdır. “Merhum Hükmi Efendi, Nişancı iken derkenar etmiştir.” Diye Müzeyyiz Efendiler mecmualarından naklolundu.
Yörük taifesinin yürüyegeldikleri yerlerde, eskiden olageldiği üzere, kendilerinden olanları almalarına kimse mani olamaz. Ama, “zarar ve ziyan etmiyeler” diye tenbih olunmak şarttır.
Yörük taifesi, tapuya tescil olunmuş toprakta, on yıldan fazla oturup, tarım yapıp, toprak sahibine öşür ve vergi verse, zararı olmadığı takdirde, oradan kaldırılmaz. Yörük taifesi, konar-göçer halktır. Belli yerleri, sancağa taallükları ve ihtisasları olmayıp Ağaları Sübaşı’larıdır. O’ndan cürüm işlediği sabit olup ölüme müstehak olsalar, kadı hükmü ile şer’i hüccet verildikten sonra öldürülmeleri (Siyasetleri) Sübaşılarına aittir.
Yörük taifesi, on yıldan fazla bir köyde oturup, yazıcı o köye halk olarak yazsa, böyle kimse Yörük olamaz, köy halkından olur. Türkmen ve karacaulus ve sair Cemaatı ile yazılan taifede dahi bir kanun caridir. Ama Yörük ve adı geçen taifeler, konup göçerken, hem önce Cemaatı ile yerli yazıldığı yere yazılır ve hem başka köye yerli yazılırsa, madem ki konup göçmekten vazgeçip, davalarını dağıtıp, bir yeri yurd edinip, geçimini ekip biçmekle sağlayıp, on yıldan fazla bir köye yerleşmiş ve o köye yerli yazılmıştır. O’nun yerlisidir ve Çift vergisi ondan alınır.
Yörük taifesi olsun, başka kimseler olsun, bir köyde dağdan ve düzlükten açtıkları ve eskidenberi ekilip biçilen yerleri için, “Bütün çifte mütehammil değildir” diye itiraz etseler; bir çiftlik her yıl ekilirse, ürün veren iyi yerden 70-80 dönüm, orta yerden 100 dönüm ve az verimli yerden 130-150 dönüm çiftlik itibar olunmuştur. Dönüm de, orta adımlarla enlemi ve boylamı ile kırk adım yerdir.
Defter-i Hakaani’de (Tapu Defteri) kayıdlı Yörük, Yörük oğlu Yörük ve Yörük cinsinden, Yörüklükten çıkmış olanlardan ve yeni kayıtta da Yörükler (Yörükan) defterine yazılmış olanların çocuklarından değiller ise, bu gibi Yörüklükle ilgisi olmayanlardan Yörük Vergisi istenmesi, kanuna aykırıdır.
04.Temmuz.2008-Bolvadin
Ekleri:                                                                                                                 
       1.Karakeçili Yörük Aşireti Risalesi                                      Dr.Muharrem Bayar
       2.Çeşitli Arşiv vesikaları                                                                                                         
               
Kaynaklar                                                  
--------------------------
  1.Başbakanlık Arşivi :Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri nr.438
  2.Başbakanlık Arşivi :Mühimme Defteri nr.6,78,415,455,6160
  3.Başbakanlık Arşivi:Boz-Ulus Defteri.nr.561
  4.Başbakanlık Arşivi:Hüdavendiğar Defteri:nr.23
  5.Başbakanlık Arşivi:Karahisar-ı Sahib Defteri:nr.147
  6.Tapu ve Kadastro Genel Md. Sultanönü:nr.145
  7.Ahmet Refik”Anadolu’da Türk Aşiretleri”İst.1930
  8.Afyon,Bolvadin Şer’iye Sicilleri 272 adet(1610-1800 arası)
  9.Anna Comnesneus”Alexiade” Paris.l943
10.BAYAR, Muharrem”Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve İskanı”Ankara.2004
11.---------------------“Bolvadin’in Tarihi”c.1   Ankara.1996
12…………………...“Bolvadin Tarihi “  c.II  İstanbul.2004
13…………………… “Karakeçili Yörük Aşiretinin Yaşadığı Alanların Demoğrafyası”
                                     (Ciepo  XIV.Sempozyum Tebliğ)(Türk Tarih Kurumu)Ank.2004    
14.---------------------“Yörükler”(Sempozyum Tebliği)(Kültür Bakanlığı ).Ankara.1996
15.---------------------  “Karakeçili Yörük Aşiretinin  tarihi ve Kültür Hayatı  ”Ank.2002
16…………………..“Bolvadin’e İskan olmuş Aşiretler”(Standart nr.411)Ank.1996
17.---------------------“Karabağlı Aşiretinde Taş Kesilme Motifli Efs.”Hatay.l996
18.---------------------“ Altı bin yıllık Türk Yurdu Karabağ” Afyon.l995
19.---------------------“Karabağlı Türkmen Aşiretinin İskanı”Afyon.1995
20.. ÇAY,M.Haluk “Anadolu’da Türk Damgası” Ankara.1983
21. ERÖZ,Mehmet “Yörükler” İstanbul.l991
22.--------------------“Türk Kültürünün Alt Unsuru Kürtler”Kayseri.1992
23.GÜLENSOY,Tuncer”Orhun’dan Anadolu’ya Türk Damgaları”İst.1989
24.HALAÇOĞLU,Yusuf”XV111.Yüzyılda Osm.İmp.İskan Siyaseti”Ank.l988
25.SEVİNÇ,Necdet”Osmanlı’nın Yükselişi veÇöküşü”İstanbul.1991
26.SEYİRCİ Musa”Batı Akdeniz Bölgesi Yörükleri”İstanbul.2000
27.SÜMER,Faruk”Oğuzlar”İstanbul.1992
28.ORHONLU,Cengiz”XVII Yüzyılda Aşiretlerin İskan Teşebbüsü”İst.1963
29.TÜRKAY,Cevat”Osm. İmp. Oymaklar-Aşiretler-Cemaatlar”İst.1979

                                                                                                             
                                                                                                                                            
               













[1] H. Namık, ORKUN. ”Eski Türk Yazıtları” TDK. İst. 1940. III. s. 61.
[2] H. Namık, ORKUN. a.g.e., I. s. 48, 62.
[3] Raşid al-Din “Cami al- tavarih” Topkapı Sarayı, Revan Köşkü Ktb.nr.1653, s. 375b.
[4] İbn al-Esir nşr, Tornberg XI. s. 117.
[5] Tabari, nşr de Goeje, III. s. 1044.
[6] Mas’udi “ Muruc al-Zahab” Paris 1891. s. 121.
[7] Faruk, Sümer. “X. yüzyılda Oğuzlar” s. 145, 156, 162.
[8] Raşid al–Din a.g.e., s. 377b.
[9] Defter-i Mufassal–ı Sultan-Önü (Kuyudu Kadime Arşivi) nr. 98, s. 45.
[10] Aydın, Ayhan. ”Balikesir ve Çevresinde Yörükler, Çepniler ve Muhacirler”. s. 26.
[11] Kaşkarlı, Mahmut. ”Divan-ı Lügat-it-Türk” s. 57.
[12] Ebü’l-Gazi Bahadır Han. ”Secere-i Terâkime” s. 43, 44.
[13] Reşid ed-Din ”Cami al-Tevarih” s. 323 b.
[14] Fuat, Köprülü. “Osmanlı İmparatorluğunun Etnik Menşei Meseleleri” s. 248, 250, 253, 277.
[15] Münir, Aktepe. ”XIV ve XV. Asırda Rumeli’nin Türkler Tarafından İskanına Dair” TM.X, 1953, s. 306.
[16] Faruk, Demirtaş. (Sümer) ”Osmanlı Devrinde Anadolu’da Kayılar” Belleten nr.47.
[17] Kütahya Defteri, Başbaş Osmanlı Arşivi TD.nr.438, s. 49.
[18] Yazıcıoğlu, Ali. “Selçukname” Topkapı Sarayı, Revan Kütüphanesi” nr.1390. s. 26.
[19] Bayburt:Karaman Hükümdarı Mehmet Beyin, Turgut ve Bayburt isimli ünlü komutanlarının adıdır. Fethettikleri yerlere isimleri verilmiştir. Günümüzde Turgut Kazası Yunak’a bağlı, Bayburt Kazası Aksaray’a bağlı bir kasabadır.
[20] Başbakanlık Arşivi Tapu (Maliye). nr.32.
[21] Umumi Salname. 1266. s. 79; Ahmet, Vefik. ”Lehçe-i Osmani” İstan. 1306. s. 843.
[22] Peçin, bugün Milas’a bağlı küçük bir köydür.
[23] TD.337  H.990/M.1553
[24] H. Doğru. a.g.e., s. 24.
[25] Anna, Comnenus. “Alexiea” s. 248-249.
[26]  Z. V. Togan. ”Umumi Türk Tarihine Giriş” c: 1, s. 188.
[27] H. İnalçık. ”Osmanlı Tarihine Toplu Bakış” (Osmanlı). C: 1, s. 38.
[28] O. Turan. ”Selçuklu Tarihi ve Türk–İslam Medeniyeti”. s. 304.
[29] Ali Şîr Nevâi. “Mahbûbü’l-Kulûb” İstanbul. 1289. s. 22.
[30] A. H. Çay. ”Karakeçililerin Yörüklüğü, konar-göçerliği, tarihi bilgiler.” (Sempozyum. l998) s. 19.
[31] F. Kırzıoğlu, ”Karakeçili Aşiretinin Sürmeli Çukuru Dönemi” (Sempozyum. 1995). s. 42.
[32] A. H. Çay. ”Ertuğrul Gazi, Karakeçililer ve Söğüt (Yörük Bayramı)” (Semp. Tebliği). Ankara. 1998, s. 23. 
[33] Selçuklular devrinden beri bu bölgede pek kalabalık Oğuz toplulukları yaşıyordu. Bak. F. Sümer. a.g.e., s. 114.
[34] Şeref, Han. ”Şerefnâme-Kürt Tarihi” Diyarbakır Halk Kütüphanesi. nr.2065. s. 71.
[35] M. H. Yınanç. ”Ertugrul Gazi“ mad. İ.A., s. 328.
[36] Şükrullah, XV. asır ortasında yazdığı “Behcetü’t-Tevârih” isimli eserini Sadrazam Mahmut Paşa’ya sunmuştur. Nuruosmaniye Kütüphanesi. nr.3059 Haz. Atsız. İstanbul. 1939
[37] Ertuğrul Gazi’nin babası “Gündüz Alp’tır”. (Bak. A. H. Çay. a.g.m.) s. 205.
[38] Neşri Tarihi. (Haz. M. Altan Köymen). c:1, Ankara. l983. s. 37.
[39] Ertuğrul Gazi’nin dedesi olduğu bilinen Süleyman Şah, Fırat nehrini geçerken atından düşüp boğulmamıştır. Tutuşla yaptığı meydan savaşında vuruşarak ölmüştür. Caber Kalesindeki “Türk Mezarında” yatan Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devletini kuran Kutalmış’ın oğlu Aslan Yabgu’nun torunu Süleyman Şahtır. (Bak. A. H. Çay. a.g.m.). s. 22.
[40] Hoca Sadeddin, Efendi. ”Tâcü’t-Tevarih” (Haz. İ. Parmaksızoğlu) İstanbul. 1974. c.1. s. 26.
[41] Türbesini 1308/1892 yılında Sultan Abdülhamid yaptırmıştır.
[42] Aşikpaşaoğlu. a.g.e., s. 12, 13.
[43] F. Sümer. “Oğuzlar” Ankara. 1964. s. 182.
[44] C. Türkay. ”Başbakanlık Arşiv Belgelerine göre: Osmanlı İmp. Oymak, Aşiret ve Cemaatlar” İstanbul. l979. s. 476.
[45] A.Haluk Çay. a.g.m., s. 23.
[46] A. H. Çay. a.g.m., s. 23.
[47] M. Eröz. ”Yörükler” İstanbul. 1991. s. 47.
[48] Hikmet Şölen. ”Aydın Yörükleri”. s. 12.
[49] M.Şerif, Fırat. ”Doğu İlleri ve Varto Tarihi”. Ankara. l983, s. 5.
[50] BA. Diyarbekir Eyalet Mufassal Tahrir Defteri, H.924/M.1518, nr.64. s. 748-749.
[51] BA, Diyarbekir Eyaleti Mufassal Tahrir Defteri, H.924/M.1518, nr.64. s. 805-807.
[52] Duysal, Koç. ”Çarsançak” (Yayınlanmamış Lisans tezi). Elazığ. 1991. s. 19.
[53] Harput Ser’iyye Sicilleri (H.1046-1047/M.1636/1637). nr.384. s. 9.
[54] M. Beşir, Aşan. ”Yukarı Fırat Havzasında Karakeçililer” VII. Osm. Semp. Tebliği. Ankara. 1993. s. 37.
[55] Harput Şer’iyye Sicilleri (H.1094-1095)/(1682-1683). nr.384.
[56] Eskişehir-Seyitgazi İlçesinin aynı isimli Karakeçili Yörük köyü vardır.
[57] M., Eröz. ”II.Türk Tarih Kongresi”. s. 19.
[58] Kubatanların bir aile XIX. asrın başlarında Afyon-Emirdağ’ına bağlı Karacalar Köyüne gelmiştir.
[59] A., Refik. ”Anadolu’da Türk Aşiretleri”. s. 104.
[60] F., Sümer. “Karakoyunlu Devleti”. s. 30.
[61] Dr. Friç. “Kürtler”. s. 66.
[62] Faruk, Sümer. a.g.e., s. 177.
[63] İ., Özçelik.. “Karakeçililer” (Türk Kültüründe Karakeçililer-Semp. Şanlıurfa. l999). Ankara. 1999. s. 53.
[64] T., Gülensoy. “Karakeçili” Ortadoğu Gazetesi. 22 Aralık 1994. s. 2.
[65] M., Rişvanlı. “Doğu Aşiretleri veEmparyaalizm” İstanbul. s. 92.
[66] M., Rişvanlı. a.g.e., s. 95.
[67] C., Türkay. a.g.e., s. 176.
[68] M. Eröz. a.g.e., s. 40.
[69] M. Eröz. a.g.e., s. 41.
[70] Şerif, Fırat. “Van Tarihi” s. 54-55.
[71] Kemal, Kop. “Doğu Anadolu’ndaki Araştırmalarım” s. 13.
[72] E. Yavuz. “Tarih Boyunca Türk Kavimleri” Ankara: 1968, s. 317.
[73] E. Yavuz. a.g.e., s. 321.
[74] E. Yavuz. a.g.e., s. 326.
[75] Ş. Fırat. a.g.e., s. 338.
[76] Faruk, Sümer. a.g.e., s. 307.
[77] İbni, Haldun. “Mukaddeme”. İstanbul. 1955. C: 1, s. 704.
[78] E. Yavuz. a.g.e., s. 347.
[79] M. Rişvanlı. a.g.e., s. 137.
[80] M., Bayar. “Arşiv Vesikalarına göre Bolvadin ve Civarına Karabağlı Aşiretinin İskanı”. (Yörükler Semp.). Ankara. 1996. s. 63.
[81] Z.V., Togan. a.g.e., s. 188.
[82] H. İnalcık. a.g.m., s. 38.
[83] O., Turan. a.g.e., s. 304.
[84] F., Sümer. ”Osmanlı Devrinde Anadolu Kayıları” (Belleten.nr.47.) Temmuz 1948. s. 601.
[85] BA. Karakoyunlu Defteri. nr. 277.
[86] BA. Aydın Liva Defteri. Nr.214
[87] “Karakeçili Aşireti “ Maarif Nezaretinin izni ile Tahir Bey Matbbası H.1321/M.1905 yılında basmıştır.
[88] Bugün Peçin Milas’a, Bozüyük’de Muğla’ya bağlı bir köydür.
[89] T.D. nr.61, (H.923).
[90] A. Aydın. ”Balıkesir ve Çevresinde Yörükler, Çepniler ve Muhacirler” Balıkesir. 1999. s. 71.
[91] Yusuf, Halaçoğlu. a.g.e., s. 47.
[92] Eskişehir Köylerinin demoğrafyası ile ilgili bölümde genişçe anlatılmıştır.
[93] Bu konuda geniş bilgi Eşkişehir ve köylerine ait bölümde vardır.
[94] Bugün Bayburt Aksaray’ın köyü, Eski-il Aksarayın ilçesidir. Turgut, Yunak’ın kasabasıdır.
[95] F., Demirtaş. a.g.m., Belleten. nr.47. s. 576-598.
[96] Bekir, Karacaşehir. ”Hatıralarım” (el yazma hatıra defteri) özel arşivimde.
 Karakeçili Aşireti “isimli risale  H.1321/1905 yılında Maarif Nezaretinin izni ile İstanbul Tahir Bey matbaası tarafından basılmıştır. Kimin kaleme aldığı  belirtilmemiştir .Ancak  risale Hacı Bekir Sıddık Bey tarafından yazdırılmıştır.
 1895 yılı Ertuğrul Gazi Şenliklerinin fotoğrafları İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde olup, Katalog No: 904701 de bulunmaktadır.
[97] Belgenin aslı için bakınız Ek-I; Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Bab-ı Ali Evrak odası (B.E.O), 118/3-67 Numaralı Defterde kayıtlı 341990 numaralı vesika.
[98] Belgenin aslı bak. Ek-2 aynı yerde, aynı numara ile kayıtlıdır.
[99] Belgenin aslı bak. Ek-2 aynı yerde, aynı numara ile kayıtlıdır.
[100] Belgenin sadece transgripti verilmiştir, aynı numara ile kayıtlıdır.
[101] Mehmet Arif Bey, Anadolu İnkilabı-Milli Mücadele Anıları (1919-1923), (Hazırlayan: Bülent Demirbaş). İstanbul; 1987, s. 87.
[102] Gen.Kur.Bşk.lığı Harp tarihi vesikaları (Askeri Tarih Belgeleri Dergisi) yıl: 1962. Nr. 39, Sayı: 939 numaralı belge.
[103] Taşpınar nr. 22, 19 Ağustos 1934, s. 176-180.
[104] Sabahaddin, Selek. “Milli Mücadele”. C: 2, s. 76.
[105] Hasan İzzet, Dinamo. “Kutsal İsyan” c:. 7, s. 150.
[106] M., Bayar. “Bayat Aşiretinin Yetiştirdiği Ünlü Kişilerden Milli Mücadele Kahramanı Arif Bey”. (Sempozyum Tebliğ). Afyon. 2000.
[107] Ahmet, Akgündüz. “Oasmanlı Kanun Nameleri”. C. 1, s. 463.
[108] Ahmet, Akgündüz. a.g.e., c. 7, s. 227-229.

Yorumlar

Popüler Yayınlar