KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ VE MİLLİ MÜCADELEDE KARAKEÇİLİ YÖRÜK ALAYLARI
“Ertuğrul’un ocağından uyandık
Şehitlerin
kanlarıyla boyandık”
Hamideye Alayı
Marşı
Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve
manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya
tarihi ile yaşıttır. Dünya tarihi ,Türkler ile başlamış,Türkler ile
şekillenmiş,Türkler ile yücelmiştir.
İnsanlık tarihte, ortaya çıktığımız günden bugünü
bozmadan,geliştirerek,dünya milletlerini etkileyerek günümüze kadar
getirdiğimiz; çok yönlü,köklü,zengin ve
renkli kültürümüzü dimdik ayakta tutan unsurlara sahip çıkmamız ve yaşatmamız
en büyük görevimizidir.
Günümüzde milli kültürler ,teknolojinin olağanüstü
boyutlarda gelişmesi sonunda oluşan teknolojik kültürün hakimiyeti ile anlam ve
önemlerini kaybetmeden ayakta kalma
savaşı vermektedir. Bu savaşı milli kültürlerine sahip çıkanlar,bunları yazarak
geçmişe aktaran kazanacaktır. Bu duygularla Anadolu’yu karış karış gezip,adam
adama ilişki kurarak derleme yaptım. Edinilen bilgileri zengin arşiv
kaynaklarımızdaki belgelerle bütünleştirerek geçmişe bir şey aktarmaya
çalıştım.
11.Ekim.1918 günü İngilizler tarafından Halep’in işgali
ile Güneydoğu Anadolu’ya doğru
ilerlemeleri,15.Mayıs.1919 günü Yunanlıların İzmir’e asker çıkarmaları üç yüz
yıldır kararan ufuklarımızda büyük bir felaketin habercisi olmuştur..Bu
felaket, karşısında yıkılmaz kale gibi siper olan kahraman Türk Milletini buldu.Bütün
felaketler,bu siperin önünde eridi yok oldu..
Bu kutsal mücadelede ayrı bir yeri olan ,destani kahramanlık gösteren Karakeçili Yörük
Alaylarının tebliğime konu olarak seçtim..Bu
aşiretin kısa tarihini ve kurduğun alayların kahramanlık destanını
anlatacağım.
Türk Milli Mücadele savaşı,Büyük Türk Milletinin
kıyamıdır.Hayata yeniden doğuşudur.
Bağımsızlık güneşi ufuklarından hiç bakmayan tek millet
Türk Milletidir Tarihin var olduğu günden beri
Türkler vardır.Ebediyete kadar var olacaktır,
I.KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ
1. Oğuzlar
1.1. Tarihi
Oğuz adına ilk defa Yenisey Kitabelerinde rastlıyoruz. Bu
kitabelerde Altı Oğuz Budunda sözü
geçiyor. Oğuzlar bu kitabelerin yazıldığı zaman altı boy halinde Barlık Irmağı yöresinde olup, Öz Yigen Alp Turan isimli bir Beyleri
vardır.[1]
Oğuzlar, Göktürklerin kuzeyindeki yurtlarına gelmeden önce oturdukları Barlık bölgesinde pek çok kitabeleri
vardır. Bunlar Göktürk Kitabelerinden öncedir. Göktürk Kitabelerinde oğuzlardan
sıkça bahsedilir. Bilge Kağan kitabesinde Türk
ve Oğuz Kavim ve Beylerine hitap eder. “Tokuz
Oğuz budun kentü budunum erti.” dedi.[2]
Göktürk Kitabelerinden
öğrendiğimize göre, Oğuzların kuvvetlenmesinden korkan Bilge Kağan, onların
üzerine yürüdü. Tula Irmağı kenarında
yapılan kanlı savaşta, Oğuzların Beyi Baz
Kağan öldü.Oğuzlar, İl-Tiriş Kağan’ın
idaresine girdiler. Meşhur Dokuz-Oğuz
boyundan üç-oğuzlar Göktürklerle
mücadele etmişlerdir.
Uygur Kağanı Moyunçur’un Türkçe kitabesinde devletin dayandığı unsur
olarak On Uygur ve Tokuz Oğuz budun zikrediliyor. Moyunçur,
daha gençliğinde babası Kültiğin Kağan’ınseferlerine
katılmış, bu seferlerde Tokuz/Oğuzlarla yakın ilişki kurmuştur.[3]
Abbasi Halifesi Mehdi
(775-785) zamanında Mevareünnehr’e Türk Ülkesinin uzak bölgelerinden
geldiklerine dair bilgiler vardır.[4] Dokuz Oğuzlar,
Usrüşana kadar akın edip, 821 yılında Ön Asya’ya kadar gelmişlerdir.[5] Tabarî başta
olmak üzere diğer islâm tarihçileri Oğuzları Oğuzlarla Uygurların Orhun Bölgesinden konar-göçer yaşadıklarını[6] Ön Asya’ya
buradan geldiklerini belirtmişlerdir. Göçebe Oğuzlar, şehirlerde yaşayan
Oğuzlara yatuk (tembel) diyorlardı.
Bu tabir Osmanlı devri kayıtlarında da kullanılmıştır. İsyan eden Aşireti iskan
ederek yatıklaştırmışladır. Bolvadin civarında yaşayan Yörük köyleri, Türkmen
köyleri için yatık sıfatı bu gün bile
kullanmaktadırlar.
Oğuzlar X. asrın başlarında
İslamiyet’i kabul etmişlerdir. Bu olaydan sonra kitleler halinde İslam
ülkelerine gelmişlerdir.” Müslüman-Türk” anlamına
gelen “Türkmen” İsmini almışlardır.[7]
Oğuzların, Selçuklu
Devletini kurmaları, Dünya tarihinde en mühim olaylardan birisidir. Devletin
hudutu Ceyhun’dan Akdeniz kıyılarına kadar dayanıyordu. Anadolu’nun büyük bir
kısmı Türklerin eline geçmişti. Oğuzlar fatih bir kavim olarak kümeler halinde
Anadolu’ya, İran’a, Irak ve Suriye’ye yerleştiler. XI. asrın başlarında
Oğuzların bir kısmı Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara indiler. Bunlara,
Bizanslar Uz, Ruslar Torki diyorlardı.
Bu Oğuzlar 1065 tarihinde
Kıpçakların baskısı ile Tuna’yı geçip, Yunanistan olan yerlere ulaştılar.
Bunların bir kısmı Bizans’ın baskısı ile Hıristiyanlaştı.
Malazgirt Savaşın’da Bizans saflarında savaşan sonra Türk tarafına geçen
Oğuzlar bunlardır. Ayrıca Bizans kralları becerikli, zeki olan Hıristiyan Oğuz
Beylerini, Anadolu’ya Tekfur tayin
etmiştir. Osman Gazi’nin arkadaşı Harmankaya Tekfuru, Mihail Gazi’nin ataları,
Hıristiyan Oğuzlardandır. Cihanın en büyük devleti olan Osmanlı Devletini de
Oğuzların Kayı Boyuna mensup Karakeçili
Yörükleri kurmuşlardır.
1.2. Boy Teşkilatı
Oğuzlar ilk zamanlar Boz-Oklar ve Üç-Oklar adıyla iki kola
ayrılmışlardır. Daha sonra Kem Bölgesinde
6 boy halinde yaşıyorlardı. Bunlar Oğuz’un 6 oğlundan (Gün, Ay, Yıldız, Gök, Dağ ve Deniz) geldikleri rivayet edilir.[8]
VII. asrın ikinci yarısında Tokuz Oğuz boyundan bahsedilir. Bunlar
ikiye ayrılmışlar. Altı Oğuz ve Üç Oğuz diye.
Yine Uygur zamanında Oğuzlar 9 boy halinde yaşıyorlardı. Anadolu’da XVI. asırda
Sultanönü Sancağı bağlı Karacaşehir nahiyesine
bağlı Tokuz Oğuz isminde bir köy
vardı.[9]
Reşid al-Din’e göre
İslamiyet’ten önce Oğuz boylarının siyasi üstünlüğü Boz-Oklar ’da idi. Oğuz hükümdarları Kayı ,Yazır ve Beydili’den çıkmıştır. Üç-Oklardan hükümdar çıkaran
tek boy Eymür boyudur. Hakim kol
oldukları için sembolleri Yay,
Üç-Okların ok idi. Boz-Oklar, ordunun
sağ kolunda, Üç-Oklar sol kolunda yer alırlardı. Dede Korkut Destanlarında tam
tersinedir. Hakimiyet Üç-Oklardadır. Oğuzlar boy tasnifine göre 24 boydan
meydana gelmişlerdir. Kaşgarlı Mahmut eserinde bunların 22 tanesinin ismi ve
sembolleri vardır. Reşid al-Din ise 24 Oğuz boyunun isimleri, damgaları,
Ungunları cetvel halinde verilmiştir. Yazıcıoğli Ali ve Ebu’l-Gazi Bahadır Han
bu listeyi esas almışlardır.
OĞUZLARIN SOY
KÜTÜĞÜ
HÜNERNAMEYE GÖRE
1.
Kayı Boyu
I.
GÜNHAN 2. Bayat
Boyu
Ongunu 3. Alkaevli
Boyu
“Şahin” 4. Karaevli
Boyu
5.
Yazır Boyu
II.
AYHAN 6. Döger
Boyu
Ongunu 7. Yaparlı Boyu
“Kartal” 8.
Dodurga Boyu
9.
Avşar Boyu
III.
YILDIZHAN 10.
Kızık Boyu
Ongunu 11. Begdili
Boyu
“Tavşancıl” 12. Karkın Boyu
13.
Bayındır Boyu
IV.
GÖKHAN 14. Pecenek
Boyu
Ongunu 15. Çavuldur Boyu
“Sungur” 16. Çepni Boyu
17.
Salur Boyu
V.
DAGHAN 18. Aymur
Boyu
Ongunu
19.
Alayurt Boyu
“Uç”
Kuşu 20.
Yüregir Boyu
21.
İgdir Boyu
VI.
DENİZHAN 22. Bügdüz Boyu
Ongunu 23. Yıva Boyu
“Çakır”
Kuşu 24. Kınık Boyu
OĞUZKAĞAN
ÜÇOKLAR BOZOKLAR
DENİZ DAĞ GÖK YILDIZ AY GÜN
İğdir Salur Bayındır Avşar Yagır Kayı
Bükdüz Alayınlu Çavuldu Beğdili Dodurga Bayat
Yiva Eymur Çepni Karkın Döğer Alkaevli
Kınık Eregür Peçene Çaruklu Yaparlı Karaevli
Oğuz Han’ın on iki çadırda
oturan yirmidört torunun adlarının ve Manalarının nasıl olduğu ve kuşlarını
şöyle tanıtmışlardır.
1. Birinci Boy İğdir (Iğdur-Iğdır)
|
Kuşu kartal. Bu boyun’da yayıldığı yerler Doğu
Anadolu bölgesidir.
2. İkinci Boy Bükdüz
(Beğdüz-Büğdüz)
|
Kuşu Şahin (İtalgu-Yıtalgu)
3. Üçüncü Boy Yiva
(Yuva-Ava)
|
Damgasının şekli:
Kuşu Beyaz Şahin (Toygun)
4. Dördüncü Boy Kınık
Kınık’ın manası aziz demektir. Damgasının şekli:
Kuşu çift başlı Akkartal.
5. Beşinci Boy Salur
|
Kuşu Kartal (Bürgüt) bu boyun da Karadeniz
sahillerine yayıldığı biliniyor.
|
|
Beşik gibi Kuşu Yağılbay (Yığılbay)
7. Yedinci Boy Eymür
(İmir-eymur)
Eymür’ün manası zenginlerin zengini demektir.
Damgasının şekli: . Kuşu Oncar.
8. Sekizinci Boy Üreğil
(Üreğir-Üregür)
|
Kuşu atmaca (Baygu)
9. Dokuzuncu Boy Bayındır
|
Kuşu Şahin (Laçin)
10. Onuncu Boy Çavdur (Çavuldur-Çavuldu)
|
Kuşu Anka (Devletkuşu)
buğdanık.
11. Onbirinci Boy Çepni
|
|
Kuşu Devletkuşu (Hümay) Bu
boyun da Karadeniz sahillerine yayıldığı bilinmektedir.
12. Onikinci Boy Peçenek (Bece)
Peçenek’in manası yapıcı
demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Alaşahin (Alatoğnak).
13. Onücüncü Boy Avşar
Avşar’ın manası işi çabuk
işleyici demektir.
|
|
Beğdili’nin manası sözü
hürmetli demektir.
Damgasının şekli: Kuşu Karga (Bihri).
15. Onbeşinci Boy Karkın
Karkın’ın manası Aşlı demektir. Damgasının
şekli: .
Kuşu Sürbuti.
16. Onaltıncı Boy Çorukluğ (Çaruklu-Kızık)
|
|
|
17. Onyedinci Boy Yazgır (Yazır)
|
Kuşu Turumtay (Torumtay).
18. Onsekizinci Boy Poturga (Dodurga)
Poturga’nın manası yurt
almaya ve onu tutmaya bilici demetir.
|
19. Ondokuzuncu Boy Töker (Düker-Döğer)
Töker’in manası çevre
demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Atmaca (Köçgen-Çalağan)
20. Yirminci Boy Yapırlı (Yaparlı-Yasır)
Yapırlı’nın manası önüne her
ne rastlarsa yıkar demektir.
|
21. Yirmibirinci Boy Kayı
Osmanlı İmparatorluğunun
büyük dedeleri olup, kayının manası
muhkem, sağlam demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Şahir (Sunkar).
22. Yirmiikinci Boy Bayat
Bayat’ın manası Devletli
demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Baykuş (Ügi)
23. Yirmiüçüncü Boy Alkaevli (Akaevli-Akevli)
Alkaevli’nin manası muvafık
demektir. Damgasının şekli:
Kuşu Çakır
(Köykenek-Köykunek-Kelir).
24. Yirmidördüncü Boy Karaevli
|
|
|
1.3. Anadolu’da Oğuz Boylarının İsmini Taşıyan Köyler
Kayı: Sivas (8 yer aldı), Kütahya
(8), Kengiri-Çankırı- (7), Konya (6), Menteşe-Muğla bölgesi- (6), Kastamonu
(6), Hamid-Isparta ve Burdur bölgesi- (5), Amasya (4), Çorum (4), Ankara (4).
Bayat: Konya (7),
Hüdavendigar-Burca bölgesi- (4), Kara-Hisar-ı Sahib-afyon- (4),
Karasi-Balıkesir- (4).
Yazır: Hamid (5).
Dodurga: Bolu (7), Kastamonu (5).
Avşar (Afşar): Bolu (17), Kastamonu (9),
Kütahya (5), Ankara (4), Kayseriyye (4).
Karkın: Sivas (8), Kara-Hisar-ı
Sahib (6), Saru-Han-Manisa- (5), Karasi (4).
Bayındır: Bolu (6), Hamid(5),
Hüdavendiğar (5).
Peçenek: Ankara (4).
Çavuldur (Çavundur): Kastamonu (4), Konya (3),
Sivas (3), Ankara (3).
Çepni: Trabzon (yöre), Kastamonu
(6), Bolu (5), Dulkadir (1).
Salur: Sivas (9), Saru-Han (4),
Hamid (3).
Ala-Yundlu: Ak-Saray (5), Saru-Han (3),
Sivas (3), Ankara (3), Trabzon (1).
Eymür: Hüdavendigar (10), Kastamonu
(8), Sivas (7), Ankara (5), Kütahya (5), Çorum (4), rabzon (1).
Yüreğir: Adana (yöre), Kastamonu (6),
Hamid (4), Teke-Antalya bölgesi- (4), Trabzon (1).
İgdir: Kastamonu (8), Teke (6).
Büğdüz: Hamid (4), Kastamonu (3),
Ankara (1).
Kınık: Adana (yöre), Ankara (9),
Kütahya (9), Sivas (8), Konya (5), Kengiri (5), Kara Hisar-ı Sahib (5), Malatya
(4), Karasi (4).
1.4. Oğuzlar Boylarının Kurdukları Devletler
1. Osmanlılar : Kayı
2. Gazneliler : Kayı
3. Çandarlılar : Kayı
4. Ahlatşahlar : Kayı
5. Selçuklular : Kınık
6. Saltuklular : Kınık
7. Fars-Salgurlar : Salur
8. Karahanlılar :
Salur
9. Kadı Burhanettin : Salur
10. Mengücükler :
Alkaevliler
11. Artuklular :
Döğer
12. Akkoyunlular :
Bayındır
13. Karakoyunlular : Yıva
14. Karamanoğulları : Avşar
15. Ramazanoğulları : Yüreğir
16. Zülkadiroğulları :
Bayat
17. Hacı Eminoğulları : Çepni
18. Danişmendoğulları : Çepni
19. İzmirlioğlu-Çaka :
Çavuldur [10]
2. Kayılar
Oğuz töresinde, Kaşkarlı
Mahmut ve diğer yazarlara göre Aşiretin taşıdığı ad, ataları Kayı’dan gelmektedir. Kayı, Oğuzhan’ın oğlu Gün-Han’ın büyük
oğludur. Kayı 20 yıl hükümdarlık
etmiştir.[11]
Reşid ed-Din’in naklettiği bir rivayete göre: Ceyhun’u geçerek Merv ve Serahas
hudutları yaşamaya başlayan kalabalık bir oğuz boyunun başında Kayı Boyundan
Korkut Bey diye bir kişini bulunduğun söyler. Ondan Ebü’l-Gazi Bahadır Han nakletmiştir.[12] Tuğrul Bey,
Korkut Bey’in avcı başı olup, kazandığı başarılarla Kayıların desteği ile
etrafına topladığı 40 bin atlı ile Selçuklu
Devleti’ni kurmuştur. Gazneli Mahmut’un babası Sebük-Tiğin kayı
boyundandır.[13] Kayılar’ın kardeş boyu sayılan Bayat,
Alka-Evli ve Kara-Evli boylarının ortak ungunu Şahin’dir.
Kayıların hayvanlarına,
eşyalarına vurdukları damgaları Reşid-ed-Din, Ebü’l Bahadır Han, Yazıcıoğlu ve Kaşkarlı Mahmut eserlerinde göstermişlerdir.
Kayıların damgalarına Osmanlı paralarında, silahlarında ve diğer eşyalar da
kullanmışlardır. Bolvadin Kurucaova Camisi kitabesinde ve bazı mezartaşlarında
Kayıların damgası vardır.
2.1. Tarihi
Selçuklu Devletinin
kurulmasında etkin rol oynayan Kayılar. Anadolu’ya ilk giren Oğuz
boylarındandır. Anadolu’da Aşiret ismi taşıyan yerlerin en kalabalığı Kayı ismini taşıyanlardır. Anadolu’nun
Türk ülkesi haline gelmesinde önemli rol oynamışlardır.[14]
XV ve XVI. asırlarda
Anadolu’da yazlan arazi, vergi ve nüfus tahrir defterlerinde Kayıların, Kızık,
Avşar, Çavdur, Eymür Aşiretleri gibi Kızılırmak’ın batısında yoğunlaştığını,
kayı ismini taşıyan yerlerin arttığını görüyoruz. Rumelinin fethinde, buraların
Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır. Kayı yer adları Edirne, İşkodra,
Üsküp, Tekirdağ’da vardır.[15]
Anadolu’da Afyon, Konya,
Eskişehir, Kütahya, Manisa, Ayrın, Balıkesir, Isparta, Denizli, Muğla, Ankara
bölgelerinde çiftlikler kurarak yarı göçebe olarak yaşadıkları görülmüştür.[16] Kanuni Sultan
Süleyman devrine ait tahrir defterlerinde Kayıların Anadolu’da 35 köye
ulaştıklarını görüyoruz. Vergi nüfusu 1123, mücerret nüfusu 223, devlete her
yıl 42000 akça vergi veriyorlardı. Bunlara konar göçerler dahil değildir.[17] Her hane 7
kişidir.
XVI. asırda Orta Anadolu ve
Batı Anadolu’da Kayıların en kalabalık Cemaatı Karakeçili Yörük Aşiretidir. Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu,
Suriye, Irak Azerbaycan ve Maveraünnehr bölgelerindeki Kayılar Türkmen olarak nitelendirilmişlerdir.
Hazar Ötesi Türkmenleri bu gurup içindedir. Osmanlıların Kayı boyundan
olduklarını söyleyen ilk kayıt, XV. asrın başlarında yazılmış, Sultan II. Murat’a
sunulmuş olan Yazıcıoğlu Ali’nin Selçukname
isimli eseridir. Aynı eserde Gıyas ed-Din Keyhüsrev’in sağ kol ordusu
Beylerbeyi Aşut Bey’in Kayılardan
olduğunu yazar. Ala ed-Din Keykubâd- 1’in emirlerinden Hüsamettin Çoban’ın
Kayılardan olduğunu belirtir.[18]
2.2. Yoğun Olarak Yaşadıkları Yerler
Kayılar Anadolu’nun,
Suriyenin, Irak, İran ve Rumelinde dağınık halde, hemen her yerde vardırlar.
Bununla beraber Anadolu’da en kalabalık olarak Ankara, Konya, Menteşe, Aydın,
Kütahya, Manisa, Balıkesir ve Eskişehir yöreleri görülmektedir.
a) Konya Kayıları: XV ve XVI. asırda Konya’nın Kuzey ve doğusundaki geniş yaylalarda
yaşıyorlardı. Karamanoğullarına vergi karşılığı at besledikleri için Atçeken veya Esbkeşan Aşireti adı verilmiştir. Kayıtlara göre II. Beyazıd
devrinde Bayburt kazasında 260 hane ve 340 neferi olduğu yazılıdır.[19] Konya
bölgesinde Kayı adını taşıyan yer
vardır. Konya Kayılarına ait arşivlerde pek çok kayıt vardır.
“Cemaat-ı Kayı, tabi-i Bayburt tımar-hane: 200 nefer 343 Mezraa-i
Yassı-Üyük ve Erince ca Aslanluviran ve İkluviran. Derkenar-ı Gökpınarı yurt
mukarrerleri ve Bostanlu ve Günü ve Kıraçkaya ve Kınık ve Gencek ve Aksaklu
Cemaatlarıyla müşterek kadimü’l-eyyamda otura gelmişler, yurtlar- imiş defter-i
köhne mezkür Cemaatın bazıları Ayneluce dimekle maruf yerlerde otururlar.[20]
b) Ankara Kayıları: Osmanlı kayıtlarında Ankara Bölgesi eski bir kayı
yurdu olarak gösterilmektedir. Buradaki Kayılara Ankara Yörükleri denir. Bu yörükler de Karakeçili Yörük Aşiretindendir. Ankara’nın kuzeyinde, Yabanabad
(Kızılcahamam) bölgesinde Yörükan-ı
Ankara adıyla bir kadılık kurulmuş, XIX. asrın sonuna kadar bu teşkilat
devam etmiştir.[21]
Ankara ve civarında Kayı ismini
taşıyan yer isimleri vardır.
c) Menteşe Kayıları: H.923/M.1517 tarihli Menteşe Defterinde Kayıların Peçin Kazası’nda yoğunlaştıkları,
Kuzeyde Çine, Ayasuluğ, güneyde Köyçeğize kadar uzanan geniş ovalarda
konar-göçer yaşadıkları yazılıdır. Bunlar yazın Aydın üzerinden Kütahya’ya
geçip, Türkmen ve Sündiken Dağlarına yaylaya gelmişlerdir. Bugün Aydın, Manisa
Balıkesir, Kütahya, Uşak, Afyon, Denizli ve Eskişehir’de oturan Karakeçililerin
atalarıdır.[22]
Cemaat-Kayı an Hasssa-i Hüdavendiğar tabi-i Peçin
Tir-i Menteşe-i veled-i Turali
an Cemaat-ı Kayı nam-ı diğer Ekizce tabi-i Peçin
Tir-i Resul veled-i
Davut (ser tir-i Hızır veled-i
Yusuf –der kenar) tabi-i Peçin
Tetümme-i tir-i Menteşe veled-i Turali tabi-i Peçin
Tir-i Kayı ve Yahşi Bey an Cemaat-ı Kayı mütemekkinan
der kaza-i Ayasuluğ
Tir-i Mehmet an Cemaat-ı Kayı
,tabi-i Boz-Üyük
Tir-i Balı veled-i İbrahim an
Cemaat-ı Kayı,tabi-i Çine
Tir-i Demirci İbrahim an
Cemaat-ı Kayı tabi-i Eski hisar
Tir-i an cemat-ı Kayı tabi-i Eskihisar
Cem’an hane-i Kayı: 1034
Çift:83 ,Nim:140,Bennak:437, Kura:375[23]
3. Anayurttan Anadolu’ya Göçler
Asya Hunları’nın torunları
olan Batı Hunları (Avrupa Hunları) çevik uçan atlarıyla kalabalık ordular
halinde Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa’ya girdiler. O devrin barbar
kavimlerinden Alanları, Vizigotları,
Ostragotları bozguna uğratıp, darmadağın ettiler. 378 yılında Tuna’yı geçerek,
Bizans topraklarına
girdiler. 395 yılında Bizans Kralı I.Theodosius öldü. Türkler Balkanlara hakim
oldular. Asya’da kalan diğer Hun kolu Kafkasları aşarak Anadolu’ya girdi. Kursık ve Basık isimli iki Türk komutanı
Erzurum’a aşıp, Karasu ve Fırat Havzalarını geçip, Malatya’ya kadar ulaştılar.
Buradan Çukurova’ya girdiler. O devrin ünlü Kalelerinden Urfa ve Antakya’yı
kuşattılar. Daha sonra Sur ve Kudüs şehirlerine akınlar düzenlediler.
396 yılında Orta Anadolu’ya
döndüler. Daha sonra Doğu Anadolu üzerinde Azerbaycan yoluyla yurtlarına
döndüler. Hun Türkleri’nin bu akınları, Türk Anadolu’ya ilk girişleri olması
nedeniyle önemlidir. Hun ve Sabarlar’dan sonra Anadolu’ya üçüncü girişi VIII.
asırda Müslüman Türkler gerçekleştirmiştir. Abbasiler zamanında Türkistan ve
Horasan’dan getirilen gönüllü Müslüman
Türkler Anadolu’ya yapılan akınlarda kullanıldı. Bizans’ın elinde bulunan Suriye, el-Cezire, Doğu Anadolu ve
Azerbeycan fethedildi. Buralar Sugûr
ve Avasım adı verilen askeri bölgelere ayrıldı. Bu bölgelerde bulanan
önemli şehirlerde Tarsus, Misis,
Anazarba, Adana, Haruniye, Bagras, İskenderun, Maraş, Kemah, Samsat, Adıyaman,
Harput, Diyarbekir Silvan, Erzen, Malatya, Bitlis, Malazgirt, Ahlat, Erçiş,
Erzurum Abbasi Halifesi Mehdi
(775-785) zamanında fethedilmişdi. Buralara Türkistan, Horasan, Harizm
taraflarından Müslüman Türkler getirilip, yerleştirildi.
Harun Reşit, Memun ve
Mutasım zamanında Türklerin etkinliği daha da arttı. Hilafet ordusu Türkler’den
kuruldu. Türk Komutanları Bizansa yazın Sâife,
kışın Şâtiye adını verdikleri
yılda iki defa akın düzenlerlerdi. Vasıf
et-Türk, Karinoğlu Fazıl, Ferec et-Türk, Amaçur et-Türk, Bilgeçur, Ferganeli
Halef, Togan oğlu Ahmet, Ebu Sabit el-Türk, Yazman, Busr Afşin, Kayıoğlu Ahmet,
Burduoğlu Rüstem, Munis vb. Arap Tarihçilerinin eserlerinde bu
kumandanların isimleri sık geçer.
X. asrın sonlarında İslam
kuvvetleri Anadolu’dan çekildiler.Akınlar durdu. 300 yıl süren bu akınlarda
Bizans’ın Anadolu’da savunma gücü yok oldu. Kaleler, şehirler yıkıldı. XI.
asırda Anadolu’yu Türk Yurdu haline
getirecek akınlara zemin hazırlanmış oldu.
Selçuklu Devleti kurulmadan
önce Tuğrul ve Çağrı Beylerin idaresindeki Türkmenler. Gazneli ve
Karahanlılar’ın baskısından kurtulmak için yeni bölgeler aramak için keşfe
çıktılar. Çağrı Bey 3000 kişilik süvari birliği ile Horasan ve Azerbeycan’ı
geçerek Van Gölü civarına geldi. 1018 yılında buradaki Ermenileri bozguna
uğrattı. Kuzeye yönelerek Şeddadilerin ülkesine girdi. Buradan Nahcivana vardı.
Ermenilere ait olan Beçni Kalesini aldı. Buradaki Ermeniler Orta Anadolu’ya
gittiler. Orta Anadolu ve Batı Anadolu’daki şehir ve köylerde oturan
Ermenilerin ataları bunlardır. Ermeni kaynaklarında “Mızrak, ok, yaydan oluşan silahları çekili, beli kemerli, uzun ve
örgülü saçlı, Rüzgar gibi uçan Türk Atlıları karşısında hiçbir güç duramaz,
Yağmur gibi atılan oklar bütün hedefler yok eder. denilmektedir. Çağrı Bey daha sonra Nahcıvan’a, oradan
da Azerbeycan ve Horasan üzerinden Mevarünnehr’e 1021’de döndü. Kardeşi Tuğrul
Bey’in yanına vardı.
1028 yılında Türkmenler
büyük bir güç haline geldiler. Bu güçten Gazneliler çok faydalandılar.
Gazneliler Rey şehri valisi Taşferraş, ünlü
Türkmen Beyi Yağmur’u öldürmesi
üzerine, sayıları 10 bini aşan Türkmenler Beyleri Kızıl Buğa, Anasıoğlu, Dana, Göktaş ve Oğuzoğlu Mansur olduğu halde
isyan ettiler. Başta Rey valisi olmak üzere bütün Gazneli komutanları mağlup
ettiler. Daha sonra buraları terk edip, Acem Irak’ına gittiler.
1036’da Azerbeycan’a
çıktılar. Burada Erran valisi Fatlun ve oğlu Ebu’l-Esvar ile Doğu Anadolu’ya
akınlar düzenlerler. Van Gölüne inerler. Burada Bizans generali Haçik’i
yendiler. Savaşta Haçik öldü.
Tuğrul Beyin kardeşi İbrahim
Yınal, Hemadan ve İsfahan’ı fethedip Dicle Irmağı kenarlarına kadar geldi. Aras
Nehrini aşarak Erran’a ulaştı. O sırada Şeddadoğulları Beyliğinin merkezi Dovin’i, kuşatan Bizans ordularını
bozguna uğrattı. Hasan Bey’de Erzurum ve Pasinler civarı fethetti. Ayrı bir
hakimiyet bölgesi kurmak amacı ile isyan eden kardeşi İbrahim Yinal isyanın
bastıran Tuğrul Bey 1054 yılında kuvvetli bir ordu Anadolu’ya girdi. Van Gölü
civarındaki Muradiye ve Erçiş’i aldı. Malazgirt’e kadar geldi. Artan Türkmen
nüfusundan dolayı Anadolu’da yeni bir yurt aramak ihtiyacını duydu. Anadoluya
üç koldan akın düzenledi. Birinci kol: kuzeyde Kafkaslara, batıda Canik
ormanlarına, güneyde Tercan, Hanzit ve Erzincan’a kadar uzandı. İkinci kol:
Oltu yöresinden geçip, Çoruh vadisinden Bayburt’a kadar geldi. Üçüncü kol:
Bizans komutanı Gagik ile savaştı. Bizans oldularını yok etti. Kış
yaklaştığından Tuğrul Bey geri döndü. Daha sonra Tuğrul ve Alpaslan, Anadolu’yu
yurt edinmek amacı ile akınlar düzenlediler.
Bizans Kralı Romanos
Diogenes, Anadolu’da karışıklığa düzeltmek, yeniden fethetmek, Türk akınlarına
son vermek amacı ile Anadolu’ya sefer düzenledi. 200 bini aşkın muazzam orduda,
Balkanlardan getirdiği hıristiyan Türklerden Peçenekler, Uzlar, Kıpçaklar Hazar Ötesi Türkler, İslavlar (Ruslar),
Almanlar (Gotlar), Bulgarlar, Franklar, Ermeniler, Gürcüler bulunuyordu. Ayrıca
malzeme çeken 1000 araba ve mancınık vardı.
Sultan Alpaslan’ın 40 bin
akıncı kuvveti vardı. Selçuklu Devletine tabi bölgeler den 10 bin akıncı
katılması ile, ordu ancak 50 bin kişiye ulaştı. Sultan Alpaslan Ahlat’tan
Malazgirt yakınlarına geldi, ovaya hakim olan Rahve Tepesine karargahını kurdu. Gönlünde iman ve Türk Cihan
Hakimiyeti duygusu dolu bir avuç yiğit koca bir ordunun karşında set oldu.
Bütün İslâm şehirlerinde İslamın kılıçı olan Müslüman Türklerin zafer kazanması
için dualar edildi. Sultan Alpaslan’ın yanında ünlü komutanlarından Gevherayin, Afşin, Savtekin, Sunduk,
Aytekin, Tarankoğlu, Ahmetşah, Demleçoğlu Mehmet, Duduoğlu; Selçuklu
emirlerinden Kutalmışoğlu Mansur,
Süleyman, Devlet, Alpilek, Artuk, Tutak, Danişment, Saltuk, Mengüçük, Çavlı,
Çavuldur ve Porsuk yer aldılar.
26 Ağustos 1071 Cuma sabahı
Sultan Alpaslan bembeyaz bir elbise giyerek komutanlarını topladı. Savaş
hazırlıklarını tamamlandığını bildirdi. Kısa etkileyici bir konuşma yaptı.
Şehit olursam, bu elbisem benim kefenim olacaktır dedi. Düşmana bütün gücü ile
saldırıldı. Kahraman Türk askerleri kendisinden kat kat kalabalık insan seline
daldılar. Savaş gün kararana kadar sürdü. Bizans ordusu dağıldı. Büyük bir
yenilgiye uğradı. Bize Anadolunun kapılarını açan, Anadolu’yu ebedi yurt yapan
cihanın en büyük zaferi kazanılmış oldu. Bu zaferden kısa bir süre sonra
Anadolu’nun büyük bir kısmı Türk yurdu oldu. Bu olay Türk Tarihinde dönüm
noktasıdır.
XII. asırda Büyük Selçuklu
Devletinin çöküşü ve Harşemşahların yükselişi döneminde, Anadolu’ya büyük bir
Türkmen göçü yapılmıştır. 1220 yılından sonra yıkıcı ve acımasız Moğol istilası
Tükmenlerin yoğun bir şekilde Azerbeycan ve Anadolu’ya göçmesine sebep oldu.
Anadolu Selçuklu beyleri akın akın gelen Aşiretleri sınırlara yerleştirdi.
Moğollar 1230 yılında
Azerbeycan’daki Maraga, Erran, Moğan
gibi geniş ve zengin otlakları istila edince, Türkmenler Sivas, Amasya, Bozok
yaylalarına göçtüler. Toroslara indiler. Moğollara vergi vermek için,
Türkmenlerden ağır vergi toplayan bürokrasiye karşı Vefâiyye Tarikatından Türkmen Şeyhi Baba İlyas 1240’da ayaklandı.
Bu korkunç Türkmen ayaklanması Anadolu Tarihine yön veren önemli olaylardandır.
İsyan bastırıldıktan sonra Türkmenler batıya göçtü. Osmanlı devrinin önemli
simalarından Aşık Paşa ve Muhlis
Paşa Baba İlyas’ın soyundandır. 1235
yılında Selçuklular Moğolların üstün egemenliğini tanıdı. 1243 yılında Moğol
komutanı Baycu Noyan 1243 Anadolu’yu
istila etti. Bu olay Anadolu’daki Aşiretleri dağıttı. 1240 yılında Malatya’da
oturan Germiyanlılar, 1260’da batıya
göçerek Kütahya’ya yerleştiler.
Ebu el-Fida’nın tespitlerine
göre, XII. asırda Antalya’nın kuzey batısında Denizli’nin Dağlarına, Menderes
havalisinde 200.000 çadır halkı Aşiretin yaşadığını söyler. Eskişehir civarında
100.000 fazla Türkmen akını olmuştur. Aynı yüz yıl içinde yerleşik hayata geçmişlerdir.[24] Aynı devirde
Suriye, el-Cezire, İran, Irak ve Azerbeycan’da
kesif Türk kitleleri vardır. Bizans Tarihçisi Anna Comneus “Alexia” isimli eserinde Anadolu’da
Aşiretlerin karınca Sürüsü gibi kalabalık olduklarını belirtir.[25] İbn-i Sait el
Mağribi’nin tespitlerine göre Denizli ve Menderes Havzasında 200.000 çadır,
Kastamonu ve Ankara yöresinde 30.000 çadır Aşiret olduğunu yazar. Ayrıca
Uludağ’dan Tarsus’a kadar uzanan hat üzerinde ve Batı Anadolu Dağlarında
kalabalık çadır halkı bulunuyordu.[26] Al-Umarî’ nin
tespitine göre 14. asırda Denizli Bölgesinde 200.000 çadır, Kastamonu ucunda
100.000 çadır, Kütahya’da 30.000 çadır Aşiret yaşıyordu.[27] Selçukluları
çöküşü sırasında Türkmen boylarının akını daha da arttı. Moğolların önünden
“sel gibi akan” Türkmen Boyları bilhassa Batı Anadolu’ya Bizans hudutlarına
kadar geldiler. Devrin kaynaklarına göre 3 milyondan fazla Türkmen yığılmıştır.[28]
4. Karakeçili Yörük Aşireti
4.1. Tarihi
Anadolu’da ve Rumeli’de
konar göçer yaşayan Türk
kabilelerindendir. Anadolu halk ağzında, cesur, muharip, iyi yürüyen, eli ayağı
çabuk kimse anlamında kullanılır. Karakeçililere ait ilk bilgiler IX. asırda
Cent bölgesinde şekillenmeye başlamıştır. Arşiv kayıtlarında genellikle Karakeçili Türkmen Aşireti tabiri geçer.
Pek çok kayıtta bütün Aşiretler için Yörük-Türkmen ayırımı yapmadan genel isim olarak Türkmen sıfatı kullanılmıştır. Bazı
kayıtlarda da Birecik Karakeçilileri için “Bozulus Türkmen Aşiretine tabi Ekrâd-ı
Aşiret-i Karakeçili“ ifadeleri kullanılmıştır. Aynı Aşiret için Orta ve
Batı Anadolu Bölgelerine ait vesikalarda “kasaba
Yörükler, Ulu Yörük” tabirleri
geçmektedir.
Avrupalı araştırmacılar
Herodot Tarihinde yer alan Ural-Altay Bölgesinde avcılıkla geçinen Iyrkes adlı kabilenin bilinen ilk
Yörükler olduğu kabul edilir. Eski Türk’lere ait Göç Destanlarında Yörükler
geçer. Ordu ehline vergi veren, seferlere kendi aile ve hayvanları ile katılan
göç ve ikamet tamamıyla hükümdara ve kumandana bağlı asker anlamına da gelir.
Ali Şîr Nevâi, Yörüklere Kara
Çerig ismini vermektedir.[29]
Oğuzların bir kolu olan Kayı Aşiretine mensup
Karakeçili Yörükler, Anadolu’ya 1036
akınlarında diğer kardeşleri ile beraber gelmiştir. Azerbeycan, Erran’ı
dolaşmışlar. 1037 yılında Doğu Anadolu’da şehirlere akınlar düzenlemişler, 1038
yılında Van Gölü civarını dolaşmışlar. 1042-1043 yıllarında Murat ve Aras
yörelerinde görülmüşler.
1064 yılında Pasinler
ovasını almışlar. Gence savaşı ile Kars’ı ele geçirmişler.[30] Karakeçili
Yörüklerinin Anadolu’da ilk yaşadıkları yer Sürmeli
Çukurudur. Zamanla güneye inerek Doğu Beyazıd ve Ağrı taraflarını
fethetmişler.[31]
Maveraünnehr civarında
yaşayan Oğuzlar XI. asrın başlarında İslamiyeti kabul etmişlerdir. Yeni dinin
etkisi ile bir kısım Oğuzlar iskan oldular. Sabran, Kamak, Sütkent gibi
şehirlerde oturdular. Büyük bir kısmı Mangışlak, Mahan, Balhan, Horasan, Kirman
Fars ve Huzistan taraflarında göçebe yaşıyorlardı. 1059 Tarihinde Tuğrul Bey’in
emri ile Anadolu’ya akınlar yapılarak Anadolu keşfe çıktılar. 1071 Malazgirt
Zaferinden sonra yapılan akınlarda gelen Aşiretler yerleşerek Anadolu’yu yurt
edindiler. Sultan Alpaslan’ın 1072 yılında şehit edilmesi üzerine, yerine oğlu
Melik Şah geçti. Melik Şah zamanında Anadolu’ya akınlar ve göç devam etti.
Melik Şah Anadolu’ya Kutalmış oğlu Süleyman Şah’ı gönderdi. Süleyman Şah Eskişehir’e
kadar geldi. Bu akınlar sırasında Aslan Yabgu soyundan gelen hükümdarlara bağlı
Oğuz boyları Kayı boyundandır. Bunlar
gelerek Ahlat”ı merkez yapıp, geniş bir bölgeye hakim oldular Ahlatşahlar Devletini kurdular. Eni 7
Km., Boyu 11 Km. uzunluğundaki bölgede 300.000 kişi yaşıyordu. Bunlar Kayı
Boyu’ nun Karakeçili Aşireti idi. İslam dünyasında Kübbetü’l-İslam olarak anılıyordu. Neşri, Şükrullah, Karamani
Mehmet Paşa ve Hoca Sadeddin Efendi gibi Osmanlı tarihçileri Ahlat’ı Osmanoğullarının ilk mekezi
sayarlar. Topkapı Sarayı Köşk Kütüphanesinde bulunan Revan Seferi Ruznamesinde ki kayıt bu inancın bütün Osmanlı
Padişahlarında yaşadığını gösterir. Ruznamede Sultan IV. Murad Bağdat ve Tebriz
Sefer dönüşünde Ahlat’a uğradığı
kayıtlıdır. “İçinde hâlâ ecdad-ı âl-i
Osman olub ve evlad ve ensabı ile bile tabutlar içinde kadid olmuştur.” Doğu
seferine çıkan Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman Ahlat’a uğramış, atalarının kabirlerini
ziyaret etmişlerdir.[32]
Osmanoğullarının ataları Ahlat’ta 170 yıl kalmışlardır.
1230 yılında Harzemşahların
hükümdarı Celaleddin Mengübert, Moğol ordularının önünden kaçarak Horasan’a,
oradan Azerbeycan’a geldi. Moğollara karşı Selçuklularla birleşmesi gerekirken,
Selçuklularla mücadele etti. Harzemliler Ahlatı aldılar. Tahrip ettiler.
Buradaki Kayılar dan (Karakeçililer) 50 bin çadırlı Erzurum, Erzincan
taraflarına gittiler. O sırada Selçuklular ile Harzemşahlar arasında 10 Temmuz
1230 tarihinde Yassı –Çimen Savaşı oldu.
Kayılar reisler Ertuğrul Gazi ile Aleaddin Keykubat’a yardım ettiler. Savaşı
Selçuklular kazandı. Sultan Aleaddin mükafat olarak Kayılara önce Ankara
civarına verdi. Daha sonra Sultanönü Sancağı verildi. Kayılar yani
Karakeçililer Erzurum-Erzincan-Sivas-Kayseri-Kırşehir’i takiben Ankara’ya
geldiler. Daha sonra bu şehirlerin civarına dağıldılar. Bu şehirler ve
civarındaki şehirlerde yaşayan Karakeçililerin ataları bunlardır.
Ahlatşahların dağılmasından
sonra bir kısım Aşiret güneye inerek, daha önce buralarda yaşayan kardeşleri
ile konar göçer yaşamışlardır. Azerbeycan’ın Erende-i Divin-Erran (Dağlık
Karabağ) yaşayan Oğuz Türklerinden[33] olan
Selâhaddin Eyyubi’nin[34] kurduğu
Eyyubiler Devleti ve Artuklular zamanında akınlara iştirak etmişlerdir.[35]
Cihanın en büyük Türk
Devleti olan “Osmanlı Devletini” kuran
Osman Bey’in atası Ertuğrul Gazi ve Karakeçili Yörük Aşiretinin Anadolu’ya
gelişleri, Osmanlı Tarihinin kaynaklarının bazılarında şöyle anlatılır.
a) Şükrullah:[36] Ertuğrul Gazi 340 kişi ile
Selçukluları takip ederek Anadolu’ya gelip Karacadağ’da
yurt tuttular. Daha sonra Konya’ya gelerek
Sultan Alaadin’in hizmetine girdi. Akınlara katıldı. Kafirlerle savaştı.
Karacahisar’ı kuşattı. Moğolların saldırısını haber alan Sultan, Ertuğrul
Gazi’ye hilat giydirip, mahiyetine asker vererek, kaleye kumandan tayin etti.
Ertuğrul Gazi sonra Söğüt şehrini aldı. 93 yaşında vefat etti. Şükrullah,
Ahmedi’nin İskendername isimli
eserinden faydalanmıştır.
b) Enveri: Fatih Devri şairlerindendir. Yazdığı Düsturname isimli manzum eserini Mahmut Paşa’ya ithaf etmiştir. Bu
eserini Aleaddin Ali
es-Semerkandi’nin eserinden aldığını söyler. Buna göre: Ertuğrul Gazi’nin
babası eshabdan İyaz olduğunu ve bunun Selçuk’un amcası ve Oğuzların da reisi
Oğuz Tümen Han’ın kızını aldığını ve bundan da Oğuz Süleyman Han’ın doğduğunu
yazar. Daha sonra Şah Melik’ in Gündüz Alp ve Gökalp isimli iki oğlu olduğunu,
bunların Sultan Alaaddin’in hizmetine girdikleri, Moğollarla savaştıkları ve
onları yendikleri, bu yardımın karşılığı olarak Sultan Öyüğü’nu verdikleri buraya iki kardeşin üç kişi yiğitle
geldikleri anlatılır. Ermeni Der- benti’ni geçerek İnegöl’ü yağmaladıklarını
söyler. Daha sonra Gündüz Alp zehirlenerek öldürülür. Yerine oğlu Ertuğrul Gazi
geçer.[37]
c) Hacı Bektaş Veli Velâyetnamesi: II. Beyazıd devrinde yazılan bu manzum
eserde Selçuklu Rum sınırlarını tutmak üzere vezirinin tavsiyesi üzerine Aydoğmuş Alp, Ertuğrul Alp ve Gündüz Alp isimli
üç kardeş Aydoğmuş’un ölümü üzerine idareyi ele alan Ertuğrul Gazi Konya’ya
giderken, Hacı Bektaş Veli’yi ziyaret eder. Hacı Bektaşî Veli “Ali Selçuk saltanatı nez edilmiştir. Ben
saltanatı senin evlatlarına verdim. Şimdi sultanın yanına git kardeşinin
vazifesini sana verecektir.” Dedikten sonra beline kılıç kuşatmıştır.
d) Neşri: Sebük Tekin oğlu Sultan Mahmut (Gazneli Mahmut), Selçuk oğullarını 100
bin kadar Oğuz’la birlikte Horasan’a geçirdiği zaman; Selçukoğullarına bağlı
Gökhan Alp evlatlarından davarlı ve rızıklı bir taife Kafkasya’dan Ahlat şehri üzerine indi. Cengiz Han’ın
çıkışına kadar, aşağı yukarı 170 yıl burada kaldı. Cengiz Han H.616/M.1219
yılında Belh, Semerkant, Harezm, Bağdat’ı
ele geçirdikten sonra Cebe ve Subutay Bahadır İran’a saldırdı. Acem
ülkesinde huzur kalmadığı için 50 bin hane olan göçer-evli (Karakeçili),
Türkler, reisleri Kaya Alp ve oğlu Süleyman
Şah idaresinde Anadolu’ya girdiler.[38]
e) Aşıkpaşaoğlu: Türklerden çekinen Acem Beyleri, Onları uzaklaştırmak için “varın Rum’a gaza yapın” diyerek 50 bin
göçer-evle (Karakeçili Yörüğü) Anadolu’ya gönderdi. Başlarında Süleyman Şah
olduğu halde Anadolu’ya girdiler. Erzurum-Erzincan civarında yaylayıp,
kışladılar. Süleyman Şah vatanı Türkistan’a dönmek için güneye indi. Caber
kalesinin yakınlarında atı ile suya düşerek öldü.[39] Aşiret
dağıldı. Bir kısmı Şam tarafına gitti. Bu günkü Şam Türkmenlerinin atalarıdır.
Bir kısmı Anadolu’ya döndü. Anadolu’da yaşayan göçer evliler (Karakeçililer) bu
soydandır. Süleyman’ın dört oğlu vardı. Sungur Tekin, Gün-Doğdu, Ertuğrul ve
Dündar. Dört kardeşi tabi olanlar Anadolu’ya dönüp, Sürmeli Çukuruna vardılar. Ertuğrul ile Dündar’a bağlı olan 400
kadar göçer evli Anadolu’da kaldılar. Diğerleri öbür kardeşlerine tabi olarak
güneye indiler. Fırat Havzası ve Halep taraflarına çekildiler. Buradaki Karakeçililerin ataları bunlardır. Ertuğrul ile Dündar
Pasinler Ovasını ve Sürmeli çukuru yurt tuttular. Bir süre geçince Ertuğrul’un
büyük oğlu Savı Bey diye tanınan Saruyatı‘yu
Selçuklu Sultanı Keyhüsrev oğlu
Aleaddin Keykubât’ın huzuruna göndererek boyunun konacağı ucun açıklanmasını
istedi. Sultan Ankara Ucu üzerindeki Karacadağ’ı
göstermişti.[40]
Daha sonra Domaniç Yaylası
ve Ermeni Belini verdi. Ertuğruul Gazi göçer evli Aşireti ile Üngürü’ye geldi.
Oradan Domaniç’e 1258’de geldiler. Burada yayladılar-kışladılar. Anası Hayme Ana Domaniç’e l5Km. mesafedeki Çarşamba Köyün’de vefat etti.[41] Ertuğrul Gazi
93 yaşında 680/1281 yılında vefat etti. Türbesi Sögüt ilçesindedir. Ertuğrul
Gazi’nin Osman, Saru Yatu ve Gündüz Alp isminde üç oğlu vardı. Bunlar içinde
Saruyatı en gözü pek ve en yiğidiydi. Ertuğrul Gazi, Sultan Aleaddine O’nu
göndermişti. Babasının ölümünden sonra kardeşi Osman’ın yanında yer almıştır.
Osman Gazi, İnegöl tekfuru ile İkizce denilen
27 Şubat 1286 tarihinde çok kanlı savaş oldu. Osman Bey’in kardeşi Saruyatı
şehit düştü. O yerde bir çam vardı. O çamın gövdesinde vakit vakit ışık
yanarmış. Adına “kandilli çam” derlermiş.[42]
Söğütte her yıl yapılan
törenler ilk defa Sultan II. Abdülhamid tarafından resmileştirilmiştir. Saray
muhafız birliğini Karakeçililer’den
kurmuştur. Yavuz Sultan Selim ve II. Abdülhamid tarafından sancak verilmiştir.
Alman İmparatoruna Karakeçili Aşireti
mensuplarını tanıtırken, kendi akrabam diye taktim etmiştir. Karakeçililerden
kurduğu alaylara Ertuğrul Alayları ismini
vermiştir. Yine aynı Aşiretlerden Hamidiye
Alaylarını kurmuştur.
4.2. Karakeçili Yörük Aşiretinin Boy Tasnifleri
Orta Asya-Anadolu-Rumeli
sürecinde Türk sosyal hayatın bakımından şehir köylü ve konar-göçer topluluklar
halinde yaşamışlardır. Bunlardan göçerler, en eski Türk toplum yapısından
başlayarak kalabalık sınıflar oluşturmuşlardır. Bu durum Osmanlı döneminde
sosyal ve siyasi şartlar değişip, iskan olayı ile birlikte yerleşik hayat tarzı
başlamıştır. Buna rağmen konar-göçer yaşayan göçebelere Türkmen denilmiştir. Batı Anadolu’da iskan olup, yerleşik hayata
geçen Yörüklere de Manav
denilmektedir. XVI. asra ait Osmanlı Tahrir kayıtlarında Karakeçili Yörükleri,
diğer Yörük Aşiretleri ile birlikte anlatılmıştır. Bu vesikalarda geçen Aziz Beylü, Tosbağlu ve Ulu Yörük Aşiretleri
Karakeçili Aşiretinin önemli bir koludur.[43]
Cevdet Türkay, Osmanlı
Arşivlerine dayalı olarak hazırladığı eserinde Karakeçililer’in Yaygın olarak yaşadığı yerleri şöyle tespit
etmiştir. “Kul ocağı aklamından olan
Tükman-ı Yörükan taifesinden olan Karakeçililerin yaşadığı yerler: Adana,
Diyarbekir, Urfa, Siverek, Birecik, Siirt, Mardin, Tarablus-Şam, Aydın, Bursa,
Eskişehir (Sultanönü Sancağı), Saruhan, Gördes, Alaşehir, Adala, Kula
Balıkesir, Kütahya, Sirke (Kütahya), Taşköprü (Kastamonu), Ankara, Haymana,
Kırşehir, Eşme (Uşak).[44]
Türkler’de ikili sistem
vardır. Devlet idaresi buna göre şekillenmiştir. M.Ö.200 yıllarında Hunlar’ın
uzak doğuya hakimiyetleri sırasında Akkoyun
ve Karakoyun adında iki hanedanın
varlığı biliniyor. Dünya kültürüne koyun ve keçiyi sokan Türklerdir. Ayrıca ak-kara, doğu-batı, kuzey-güney yapılanması
Türklerin tarih sahnesine çıkması ile terim olarak devam etmiştir.[45] Anadolu’da
bunun örnekleri çoktur. Akkoyunlu,
Karakoyunlu, Kızılkoyunlu aynı şekilde Karakeçili,
Akkeçili, Kızılkeçili, Sarıkeçili Aşiretleri gibi.
Karakeçililerle ilgili ilk
bilgiler IX. Asırda Karakeçili
Konfederasyonu şeklinde Cent Bölgesinde şekillenmiştir.[46]
Tuğrul ve Çağrı Beylere karşı Aslan Yabgu Kutalmış hanedanını destekleyen
gurup Karakeçililerdir. Anadolu’ya
geldiği zamanda Karakeçili Aşiretin’den olan Ertuğrul Gazi, Selçuklu
Sultanlarına tabi olmuştur.
Boy tasnifleri Türk
töresindeki ikili sisteme göre; Oğuzlar 24 boydan oluşur, Karakeçililer 12 boydan oluşur. Buna göre Karakeçililer
şöyledir;
1. Veliler
2. Poyrazlılar
3. Kıldanlı
4. Softalı
5. Karakayalı
6. Tolazlı
|
7. Sazlı
8. Hacı Halilli
9. Hayam Kethüda
10. Akça İnli
11. Özbekli
12. Karabakılı-Harmandalı
|
Ertuğrulgazi Karakeçili
Yörük Aşiretinin Softalı boyundandır. Yavuz Sultan Selim
yaptığı fetihlerde mensubu olduğu Karakeçili Aşiretinin kahramanlığını görmüş,
mübarek toprakları koruyan anlamına gelen Haremeyn-Şerefeyn
Aşireti sıfatını vermiştir. Bu mübarek sıfat ile arşivlere geçmiştir. Zaman
içinde Haremayn-i Şerefeyn sıfatı
halk dilinde galatlaşmış Harmandalu
şeklini almıştır. Bazı kayıtlarda
Harbendelü şekline dönüşmüştür. Atatürk’ün çok sevdiği Harmandalı zeybek oyunu Karakeçili zeybek oyunlarındandır.
Karakeçili Aşireti başka
Aşiret guruplarının içinde de görülmektedir. 24 Oğuz Boyundan biri olan Beydili Türkmenleri 19 kola ayrılır.
1. Kadirli
2. Sazlı
3. Ulaşlı
4. Ceridli
5. Kara Şıhlı
6. Bekmişli
7. Araplı
|
8. Kara Keçli
9. Karakoyunlu
10. Savcılı
11. Mürselli
12. Emirli-Berilli
13. Şarkevli
|
14. Kürdülü
15. Barak
16. Encürlü
17. Güneç
18. Yağmurlu
19. Çayrazlı
|
Bu guruba giren
Karakeçililer üç kola ayrılıyordu. Karatekeli,
Sarıtekeli ve Alibayramoğlu. Karatekeli ve Sarıtekeliler Siverek ve Suruç
bölgesinde otururlar. Daha sonra Batı Anadolu’ya gelerek Aydın, Kütahya, Manisa
ve Eskişehir köylerine XIX. asırda İskan olmuşladır. Eskişehir’in Avlamış, Beyyayla, Bozdağ köyleri Karatekeli Yörüğüdür. Bayramoğulları
gurubu, Gaziantep’in Kertil bölgesinde yaşarlar. Karatekeli
Yörüklerinin obalarının tasnifini yapan Mehmet Eröz ve Hikmet Şölen,
Karakeçililer, Karatekeli içinde göstermiştir.
Mehmet Eröz’ün tasnifi
|
|
Hikmet Şölen’in tasnifi
|
1. Karnıkaralılar
2. Topallı
3. Durağocalı 4.
Şekareli
5. Sıçmazlı-Seçmezli
6. Karakeçili
7. Akkeçili[47]
|
|
1. Karnıkaralı
2. Durukocalı
3. Kavruk
4. Gölovalı
5. Şekerli
6. Sıçmazlı-Seçmezli
7. Topallı[48]
|
4.3. Karakeçili Yörük Aşiretinin Yoğun Olarak
Yaşadığı Yerler
Anadolu’da en büyük Yörük
Aşireti olan karakeçililer Anadolu’nun hemen her yerinde vardırlar. Yoğun
olarak yaşadığı ve inceleme yapabildiğim alanlar:
4.3.1. Yukarı Fırat Havzası Karakeçilileri
Karakeçililerin ilk gelip,
yerleştiği yerler bu bölgelerdir. XI. asırda bu bölgede görülmeye
başlamışlardı. Bu havzada Karakeçililer, Diyarbakır, Tunçeli, Bingöl, Elazığ,
Siirt, Antep, Mardin, Urfa ve Urfa’ya bağlı Birecik, Siverek, Viranşehir, Suruç
ilçeleri ve köylerinde yoğun halde yaşarlar. Ayrıca bu bölgede yaşayan
Aşiretlerin içinde karakeçililerde vardır. Bu bölgeye Türkler Malazgirt
Zaferinde önce girmişlerdir. Kesin olarak Türkleşmesi 1086 tarihinde
Melikşah’ın komutanlarından Emir Bozan tarafından fethiyle
başlamıştır. Fethi takiben Orta Asya’dan gelen Oğuz boyları yerleştirilmiştir. Bozan ismi Urfa civarında çok yaygıdır.
Haçlı Seferleri sırasında Urfa bir süre Haçlıların elinde kaldı. 1144 yılında
tekrar fethedildi. Harzemşahlar Devletinin Cengiz tarafından yıkılma ile burdan
Anadolu göçen Harzem Türkleri Urfa
civarına yerleştiler. Horzum ismi ile
anılmaya başladılar. Hilvan’ın Akziyaret Bucağına bağlı Horzum isimli köy vardır. Zaman için bu guruptan batıya göçenler
aynı isimle konar göçer yaşadılar. Aynı isimle köyler kurdular.
XV. asırda Oğuzların Döğer Boyu Urfa’ ya yerleşmiştir.
Hilvan’ın Ovacık kasabasına bağlı Döğer
Köyü vardır. Urfa civarında yaşayan Döğer ve Badıllı (Beydilli) Aşiretleri
Türkçe’yi unutup; Kürmanç ağzıyla
konuşan Türk Oğuz boyudur. Ayrıca Karakoyun’lular,
Avşarlar Bayatlar iskan olmuşlardır. Türk Aşiretleri içerisinde en
kalabalık olanları Karkakeçili
Yörükleridir.
Yavuz Sultan Selim zamanında
Diyarıbekir Eyaleti kuruldu. Konya,
Karaman, Teke, Ankara, Kayseri yörelerinde konar-göçer yaşayan Karakeçilileri Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgesine gönderdi.[49] Bu dönemi ait Mufassal Tahrir Defterlerinde Dersim
(Tunçeli) Bölgesinde, Dersimlü Cemaatından: Alpı, Bayram, Budak, Dengiz, Durak,
Gemrek, Göçbek, Kılıç, Korkmaz, Kutlu, Buğa, Mamlu, Melikkuş, Menteş, Ulaş vs.
Türk isimlerine rastlıyoruz.[50]
Çemişkezek Sancağının Sağman
Nahiyesine bağlı Disünlü /Dersimli ve
Sürgücü köylerinde: Arguç, Bayram, Budak, Doğan, Duman, Güvendik,
Hüdaverdi, Kaçar, Korkmaz, Kulu, Sarubek, Sevindük, Şengeldi, Tanrıvermiş,
Tatar, Türkan, Türkeri, Yağmur, Yolkulu vs. şahıs isimleri geçiyor.[51]
a) Bu Bölgede Yaşayan Karakeçililer ve Karakeçililerin İçinde Bulunduğu
Topluluklar:
Karakeçililer: Diyarbekir, Mardin, Gaziantep, Siirt, Bingöl, Tunceli, Urfa yöreleri
ile nın Birecik, Siverek, Suruç ve Viranşehir XI. asırdan bu tarafa yoğun halde
yaşarlar. Kanuni döneminde bu yörenin idaresini elinde bulunduran Pîr Hüseyin
Bey sülalesi etkinliğini kaybedince, yerine Palu Bey’i Cemşit Bey’in torunu Süleyman
Bey‘in isteği ile Karakeçili Yörük Aşireti Bey’i Kulu Alp beyliği aldı. Çarsançak’ın güneyi Marzgırt-Hozat Hattı
Çemişkezek Beyi Hüseyin Bey’in torunu ile Kulu Alp arasında paylaşıldı.
Kulu Alp Urfa
Karakeçililerine mensuptur. Aşiret reisi ve sipahi Beyidir.[52] Aşireti Mastar
Dağı ile Karaçor (Çaybağı) arasında yaylak-kışlak hayatı yaşamıştır. Harput
Şer’iyye Sicillerinde Kulu Alp’ın IV. Sultan Murat zamanında yaşadığı ve Revan
ile Bağdat Seferlerine katıldığı, etkili ve güvenilir bir kişi olduğu ifade
edilmiştir.[53]
1682-1683 tarihli Harput Şer’iyye Sicillerinde ismi geçen Ahmet.Hüseyin, Ömer
Kulu Alp’ın torunlardır.[54] Çarsancak
yöresindeki yurtluk ve ocaklık olarak verilen köyler Kulu Alp öldükten sonra
torunları paylaşmıştır.[55]
Kulu Alp’in yurtluk ve
ocaklık olarak kullandığı köyler:
Hüseyin Uşağına ait Köyler:
1. Peri 9. Pağni 16.
Denk 23.
Şilik
2. Kızılcık l0. Kuşcu 17.
Biçer 24. Kişni
3. Göktepe 11. Kayacık 18. Hoşe 25. Til
4. İlanlı 12.
Serek 19. Karayusuf 26.
Lemk
5. Velişeyh 13. Ayvatlı 20. Seyitli 27. Ködereç
6. Çangal 14.
Basu 21.
Kirzi 28. Küreken
7. Danaburan 15. Bahşiş[56] 22.
Kızılkale 29. Zeri
8. Şorda
Ömer Uşağı Köyler:
1. İsmailli 5.
Borokomu 9. Gadosa 12. Hırnıkş
2. Gorca 6.
Kale 10. Aşağı Hafsik 13.
Karapınar
3. Şomi 7.
Pirinçci 11. Yukarı Hafsik 14.
Kalkar
Ahmet Uşağı Köyleri:
1. Örs 7.
Pirinçci 13. Musaderiç 19. Çevirme
2. Temürtaht 8. Abdolu 14.
Mergerk 20. Karaman
3. Lazvan 9.
Tanz 15. Urik 21.
Şamlı
4. Vasgirt 10.
Balışar 16. Dolamaç 22. Köçek
5. Paşavenk 11.
Aşağı Kaçer 17. Şürük 23.
Hani
6. Heresenk 12.
Yukarı Kaçer 18. Sumak 24.
Yeniköy
Yukarıdaki köy isimlerinin
büyük bir kısmı öztürkçedir ve bugün bu köylerde Karakeçili Aşiretine mensup
kişiler yaşar.
H.1019/1611 tarihlerinde
Rakka Aşiretlerinden “Düğünü
Cemaatından Körhıdır, Bölükbaşının
kardeşi Ulaş, Kara Yağmur, Yazılı Horat Yadlı, Merdesi, Solak, Muslu,
Hilvanlı Berazi, Solakculu Cemaatları Sakaltutan ve Karakeçili oymağı içinde
gösterilmiştir.” Buda bize Karakeçili Oymağının buralarda yaşadığını
gösterir. Gazi Antep Barak Türkmenleri
arasında Karakeçili oymakları dağınık halde vardır. Baran Könkün, Hacı Bayram köylerini Karakeçililer kurmuşlardır.
Kürmanç ağzını kullanırlar.
Osmanlılarda Mekke ve Medine
fukarasına sürre göndermek adeti ilk defa Çelebi Sultan Mehmet tarafından ihdas
edilmiştir. H.1243/ M.1828 senesinde 18 kalem Yörükan Bac ve Haracını iltizam
eden Tüfenkçibaşı İzzetlü Mehmet Ağa’ya verilen Temessükname de şu Aşiretler
yazılıdır: Yağcı Bedir, Kıldonlu, Söğütlü, Selimler, Kirlikobaşı, Karakeçili
Kobaş, Çapnalı, Turfallı, Yolcu, Caferler, Zahitler, Sultan, Köleler, Delüceli,
Köseli, Gocralu, Hıca Karamanlı.[57]
Siverek Karakeçilileri: Sosyo-Kültürel yönden Siverek Karakeçilileri 4
guruba ayrılır; 1. Şıhan (Şıhlar), 2.Ceraban (Cerabiler), 3. Balekan
(Balekiler), 4. Aminan (Aminiler).
1. Şıhan Oymakları: Bunlar da kendi aralarında 8
kısma ayrılırlar. “Hacan, Musikan,
Şıhıman, Kotan, Davaran, Şıhkan, Binkasım ve Kubatan (Kubatoğlu)[58]
Kubat, eski Türkler’de erkek
ismidir. Kubat Cemaatı ismini, Kubat isimli
bir atadan veya aynı ismi taşıyan Aşiret Beyinden almıştır. Ahmet Refik “Danişmentlü Türkmenlerinden Büyük Selmanlu
Cemaatının Kethüdasının (Oymak Beyinin) adının Kubat Kethüda” olduğunu
tespit etmiştir.[59]
Bingöl’de Beritanlı’lar içinde Kubat
Oymağı vardır.
Karakoyunlu Türk Devletinde Kubat ismini taşıyan kişiler vardır.
Emir Mirza’nın en sadık adamlarından Hüseyin Bey, Alınçak Kalesinde şehit oldu. Bunun üzerine oğlu Kubat’ı kalede bulunan diğer Beyler
Karakoyunlu hükümdarı yaptı.[60]
Kürtler üzerine inceleme
yapan Dr.Friç Şıhanlı Aşiretinin Birecik civarında olduğunu, Zirkan ve Karabaş
oymaklarıyla beraber Hınıs, Karayazı,
Tatoş’da oturduğunu, Gökoğlan bölgesinde toplandığını yazar.[61]
Osmanlı arşivlerindeki
kayıtlara göre Rumeli’den gelip bir bölümünün Ankara dolaylarına, bir bölümünün
de İçel, Alaiye ve Teke taraflarına gittiğini öğreniyoruz. H.1052 tarihinde
Danişmentli kazasındaki Küçük Selmanlı ve Kürt Mehmetli Aşiretleriyle birlikte
H.1114 tarihinde Doğu Anadolu’ya gittikleri belirtilmektedir. Anadolu’nun
muhtelif yerlerinde bulunan Şehlu Cemaatiy ile aynı guruptandır. Faruk Sümer,
Şehlu Cemaatının Bozulus Aşiretine tabi olarak göstermiştir. Bunlar Tabanlıoğlu, Beglu, Musullu, Pürnek, Hamza
Haculu, Koca Haculu, İzzettin Haculu Aşiretiyle beraberdir. Bir kısmı Bozok
(Yozgat) Vilayetine yerleşmişlerdir.[62]
2. Ceraban Oymağı: Bu oymak 8 kısma ayrılır; 1. Rezan, 2. Andarı, 3. Düpişik, 4. Torun,
5. Hacı Halil, 6. Şahkulu, 7. Berejek, 8. Gökçe Karakeçili Aşiretinin
Cebaran Oymağının, Torun, Gökçe ve Şah Kulu Boyları kalabalık olup, diğer
Aşiretler içerisinde de vardır. Avşar Aşiretinin en yiğit boylarından birisi Torun isimli oymaktır. Danişmentlü
Türkmen Aşiretinin içinde Gökçelü isminde
bir boy vardır. Bunlarına dışında bu
isimlerde bol miktarda yer ismi vardır. Hacı Halil boyu, Batı Anadolu’da
Karakeçili oymakları arasında bulur. Bu oymakla ilgili Manisa ve Balıkesir
şer’iyye sicillerinde kararlarında ismi geçer.
3. Belakan Oymakları: Bu oymak 5 kısma ayrılır; 1. Hıdraşk, 2. Musikan, 3. Kadılar, 4.
Aliçepik, 5. Çaput. Bu boy isimleri Türkçe olup, pek çok yerde köy ve mevki
ismi vardır.
4. Aminiler: Bu oymak 7 kısma ayrılır; 1. Meluyan, 2. Dodan, 3. Musikan, 4. Ubik, 5. Habkan, 6. Bilisök, 7.
Rutik. Karakeçili boy Beyleri Mizar nahiyesinde
otururlar. Konar-göçer yaşarlar. Hayvanlarında Kayı Aşiretinin boy damgasını
kullanırlar.
Siverek Karakeçililerinin Köyleri: Yüzden fazla Karakeçili köyden örnekler:
1.
Ağaçören 8. Mezra 15. Beyan 22.
Mehmet Han
2. Deliktaş 9. Karakeçili 16. Uzuncuk 23. Güllük
3. Karayük 10.
Karacaviran 17. Uzunziyaret 24. Sülüklü
4. Karadibek 11. Çabakçur 18.
Üzümkar 25. Salor
5. Kurtini 12.
Azimülk 19. Zilfi 26. Sadıklı
6. Başıbüyük 13. Karafik 20.
Kazanlı 27. Çibini-
7. Göllü 14.
Keş 21. Kapaklı 28. Kale
Milli Aşireti: Bölgede en kalabalık Aşiretlerden birisidir. Arşiv kayıtlarında Türkman-ı Ekradı şeklinde nitelendirilen
bu Aşiret, XVI. asır Diyarbekir Tapu
Tahrir Defterleri’ne göre, Karakeçili Aşiretindendir.[63] Özellikle Urfa, Siverek, Viranşehir ve Suruç havalisinde
yaşarlar. Bunların bir kısmı Gürmanç
Ağzını konuşmaktadır. Konuşma dili
yüzde seksen beş Türkçedir.[64]
Milli Aşiretini Oluşturan Topluluklar:
1. Milli (Milan) Oymağı
2. Karakeçililer Oymağı:
Siverek,Viranşehir’de otururlar
3. Berzan (Barzan) Oymağı: Suruç ve Irak’daki
Süleymaniye’de otururlar
4. Cibranlı (Cibirliler)
Oymağı: Varto, Bulanık, Karlıova’da otururlar
5. Hasenanlılar: Malazgirtte
6. Zirkan Oymağı
7. Şihan Oymağı
8. Karabaş Oymakları: Hınıs,
Karayazı, Tatoş’da oturur,
9. Sipkan Oymağı:
Eleşkirt’te oturur.
10. Seydan Oymağı: Muş’ta
oturur.
11. Huytu
12. Siyolar Oymakları:
Muş’ta otururlar.
Milli Gürmançlar 12 boy,
Oğuz geleneğine göre düzenlenmiştir.
1. Milli (Milân) Oymağı: Ahmet Refik Osmanlı Devlet Arşivlerinden derleyerek
hazırladığı “Anadolu’da Türk Aşiretleri” isimli
eserinde bu oymağın H.991/M.1583 yıllarında Alâiye,
Milan Karayörük taifesinden olduğunu yazar. Kara Yörükler de,
Karakeçilidir.[65]
2. Berezan (Barzanlılar) Oymağı: Milli Aşiretinin bir kolu olan bu Aşiret bu
konuda yazılan kitaplarda “Berazi, Barzi,
Barzini, Barzikanı, Baris, Barisan, Barshan, Barzan, Barsgan” şeklinde
yazılmıştır. Çok köklü ve büyük olan bu oymak Urfa’nın Suruç ilçesi ve
köylerinde yaşarlar. Irak’da Süleymaniye’ye kadar yayılmışlardır.
Zeki Velidî Toğan “Gazneliler Devletinin kurucusu Sebük
Tegin’in dediğine göre bunlar Isığ Gölü civarında yaşayan Barsgan Türklerindendir.”[66]
Şerefnamede Haseneviler diye söz
ettiği Kürt Beyliğini Barzanlı Hüseyin
oğlu Haseneviye kurmuştur. 138 sene Abbasıler ve Selçuklular taarfından
himaye görmüştür. Günümüzde Molla Mustafa Barzani’nin başkanlık ettiği Barzan Oymağı Türk Oymağıdır.
Suruç kazası, Barzan (Berazi)
ismi altında Picanlı, Şeddadi,
Aleaddinli, Dinayi, Didanlı, Ketganlı, Şeyhanlı guruplarını içine alan
Aşiretin yurdu ve vatanıdır.
3. Alâaddinli Boyu: Miranlı, Korice, Rızvanlı,
Müaflı, oymaklarına yarılır. Bunlar Miranlı kabilesi başkanlık eder. Konya’dan
geldiklerini söylerler.
4. Picanlı Boyu: Meşkanlı, At Uşağı, Beş
Altılı gibi oymaklara ayrılır. Karakeçili Aşiretinden olup, Gürmanç ağzını
konuşurlar.
5. Şeddadi Boyu: Şeddadi, Asiyanlı, Ohyanlı ismiyle üç oymaktır.
6. Dinaye Boyu: Reşkanlı, Mendegörler,
Bedirganiler’den meydana gelir.
7. Didanlı Boyu: Didanılı, Karakeçili, Koriganlı, ve Türkmenlerden meydana gelir.
Gürmanç ağzı ile konuşurlar.
8. Şeyhanlı Aşireti: Kendilerinin Hz. Abbas’ın
soyundan geldiğine inanırlar. Arşivde veya kendilerinde bunu ispatlayacak bir
vesikaları yoktur. Karakeçili Aşiretindendir. Gürmanç ağzınını konuşur.
9. Kenganlı Aşireti: Melkesler,el-Memderler,
Karışınlılar, Teyriler, Kalenderler oymaklarından meydana gelir.
10. Mersavi Aşireti: Urfa’nın kuzeybasında ve merkezinde otururlar.
11. Halitan Aşireti: Payamlı nahiyesinde
oturur.Aslen Sincar’dan gelmiş Karakkeçili Aşiretindendir.
12. Baziki Aşireti: Gürganlı, Acarlı, Salarlı, Ekinci, Koşyanlı,
Şa’bakanlı oymaklarından meydana gelen, Karakeçili Aşiretinden olan bu Aşiret Türkçe
ve Gürmanç ağzını konuşur.
13. Gürgan Aşireti: Timur Han’ın da mensubu olduğu Gürgan
Aşiretinden gelmedir.
Buraya Timur Han ile beraber
gelmişlerdir. Timur dönüşünde burada kalmışlardır. Urfa’nın kuzey batısında
yerleşmişlerdir. Büyük bir Türk Aşiretidir.
14. Acarlı Aşireti: Yavuz Sultan Selim bu Aşirete Çaldıran Seferi
sırasında yanında getirmiş, dönüşte bir kısmı Urfa’nın kuzeybatısına
yerleşmişlerdir. Hartavilerin tarihi halleri Naima Tarihinde bulunmaktadır.
(Hartavi) ilk Türk cengaverleri arasında yararlıkları görülenlere, serdarları
tarafından giydirilen bir kavuğa ilgisinden verilmiş bir unvandır. Bu Aşiret
Anadolu’da yoğun olarak Rakka, Aydın, Bolvadin, Güzelhisar (Aydın), Balıkesir,
Diyarbakır, Mardin, Urfa, Söke (Aydın)’de yoğun halde yaşarlar. Konar-göçer
Yörükan Türkman Aşiretindendir. Bozulus Aşiretine tabidir.[67]
15. Karakeçili Şeyhanlı Aşireti: Genellikle Urfa-Suruç İlçesi köylerinde
yaşarlar. Suruç İlçesinin Ziyaret köyünden gelen bir kısım Karakeçili Yörüğü,
geçen asrın ortalarında Eskişehir civarına göçerek Mahmudiye İlçesinin
Balçıkhisar’ı; Urfa-Suruç İlçesinin Oba köyünden gelenlerde Doğanca köyünü
kurmuşlardır. Arşivimizde Suruç İlçesi Ziyaret köyündeki Şeyh İmadeddin adına
düzenlenmiş H.1165/1751 tarihli secerede Karakeçili Aşireti “Aşiret-i tahire” sözleriyle övülür.
16. Döğerli Aşireti: Urfa’nın Hilvan İlçesinin; Su, Matar, Kaba haydar nahiyelerinde
otururlar. Ayhan boyuna tabi bir Türk oymağıdır. Gürmanç ağzıyla konuşurlar.
Badıllı Aşireti: Urfa’nın Hilvan İlçesiyle Akziyaret Nahiyesi arasındaki bölgede oturan
büyük bir Türk Aşiretidir. Arşiv kayıtlarında Beydili Aşireti ismiyle anılır. Aynı Aşiretin Anadolu’nun muhtelif
yerlerinde yaşayan boyları vardır. Aynı isimli köy ve mevkii isimleri vardır.
Bu Aşiretin soyu Oğuz Han’ın oğlu Yıldız Han’a dayanır. Beydili Türkmenleri
genellikle Akçakale, Bayındırhan, Rakka,
Caber, Şam, Seylan, Tuğban, Türkmen Culabı yörelerinde otururlar. Bir kısmı
da Haleb’in Bab kazası ve Gaziantep’in Nizip ile Carablus nahiyesi ve civarında
otururlar. Diyarbakır, Musul, Halep tahrir defterlerinde bu Aşiret Halepli
Türkmenleri içerisinde mütalaa edilirler.
Kejan Aşireti: Karacadağ’da oturan Karakeçili Yörük Aşiretidir. Badıllı Aşiretiyle
akrabalığı vardır.
Türkan Aşireti: Karacadağ’da oturan Karakeçili Yörük Aşiretidir. Kalabalık olan bu
Aşiret Karacadağ’ın çevresindeki Karahan,
Disman, Kalender ve Karavar Aşiretleriyle yakın ilişkileri vardır. Ziya
Gökalp bu Aşiret için; “Oğuzların Beydili boyuna mensup bulunduğunu ve evvelce
Karakeçililere bağlı olduğunu daha sonra da Milli Topluluğuna girdiğini söyler.
Türkan Aşireti, Gürmanç ağzı konuşan Türk Aşiretidir”.
Mehmet Eröz ise; “Türkanlar
bize de Türkmen olduklarını ve Süleyman Şahın 4 oğlundan birinin buralarda
kaldığını onun soyundan geldiklerini söylediler” demektedir. Hepsi Türkçe
bilirler. Kerkük ve Azeri ağzıyla konuşurlar.[68]
Türkan’ın en kalabalık
olduğu kaza Siverek Kazasıdır. Nizip,
Birecik, Suruç’ta Türkan köyleri vardır. Siverek’e bağlı Türkan Köyleri: 1. Karabahçe, 2. Çıkrık, 3. Söylemez, 4.
Nohut, 5. Demirci, 6, Emen, 7. Güllüce, 8. Böğürtlen, 9. Tiftil, 10. Altunahur,
11. Feyat, 12. Gazi köyleridir.[69]
Cibranlı Oymağı: Şemsettin Sami beyin Kamusü’l-Alam
isimli büyük eserinde bu Aşiretin Türk Aşiretinden olduğu, Torun soyundan
geldiği H.1250 tarihinde Demir Ağa isimli bir beyin bulunduğunu yazar. Şerif
Fırat, “Varto Tarihi” isimli eserinde bu Aşiret hakkında şunları söyler
“Aralarında yaşayan söylentiye göre Teke’de (Antalya) otururken H.10 yılında
Urfa tarafına gönderilmişlerdir. Viranşehir civarına İl Ağası Şehsuvar
idaresinde gelmişlerdir. Bunun oğlu Budak onunda oğlu Topal Haydar bunun da
oğlu Suvar bu Aşireti 100 sene idare etmişlerdir.[70]
I. Dünya Savaşından önce bu
oymak Bulanık İlçesinin Karaağaç, Koçak,
Akak köylerinde; Varto İlçesinin Durabey,
Alagöz, Kalecik, Anar, Karaş köylerinde yaşıyorlardı. Daha sonra kışlak
olarak Varto ovasında Leylek, Karakur, Alagöz gibi köyler
Şerafettin Dağlarının eteklerine yerleşmişlerdir.[71]
Ahmet Refik Cibranlıların
önceleri göçebe Yörüklerden olduğunu daha sonra bazı olaylar nedeniyle Suriye
sınırındaki Halep, Antep, Urfa, Rakka’ya gittiklerini;
bir kısmının da Konya, Sivas, Ankara
tarafına göç ettiğini söyler. Bir müddet sonra Osmanlı hudutlarının
genişlemesiyle Cibranlılar Doğu Anadolu’ya doğru yayılmışlardır. Gürmanç
Oymakları arasında kalanlar bunların lisanını konuşurlar. E.Yavuz Cibranlılar
Teke havalesinden gelmişlerdir. Türkmen değil Yörük’türler. Osmanlı
arşivlerinde de bunlar için Yörükan sıfatı kullanılmıştır. Cibranlıların Urfa,
Rakka civarına gelenlere Türkmanı Ekrat tabiri kullanılmıştır. Bunlar Bozulus
Aşiretine tabidirler.[72]
Hasenanlı Oymağı: Moğol beylerinden Ebu Sait Bahadır Han’ın ölümünden sonra, Sündüz
Oymağından Emir Çobanın torunu ve Timurtaş oğlu küçük Hasan ile Bağdat’ta yine
Moğallardan Celayir Oymağından İlhan Noyan oğlu Akboğa oğlu Hasan Küreğin oğlu
Şeyh Hasan her biri bulundukları
yerlerde İlhanlıların tesiri ile birbirlerine düşmüşlerdir. Hasenanlı’lar işte
bu iki Hasan’dan birinin komutası altında toplanan Türk oymaklarıdır. Bunlar
daha sonra Erzurum, Pasinler, Kars taraflarına
kadar gitmişlerdir.[73]
Karabaş Oymağı: Kiği ilçesinin Hösnek bucağında Kereşan bölgesindeki köyleri ile Hınıs, Karayazı, Tatos İlçelerinde
Zirkanlı ve Seyhan Oymaklarıyla beraber yaşayan büyük bir Türk Aşiretidir.
Gürmanç ağzıyla konuşurlar. Daha sonra bu Aşiret batıya doğru dağılmıştır. Diyarbakır, Tercan bölerinde yaşayan
Karabaşlar Daday, İzmit, Terme, Bartın,
Sivrihisar, Devrek ve Çaycuma köylerine gelip yerleşmişlerdir. Urfa
civarına inenler Milli Aşirete karışmışlar Gürmanç ağzını kullanırlar.[74]
Celali Oymağı: Şerif Fırat, Celali oymağının Konya ve Karaman civarında yaylayan bir
Aşiret olduğunu, Yavuz Sultan Selim Çaldıran Seferine giderken bu Aşireti
götürdüğünü Ağrı Dağı eteklerine yerleştirdiğini yazar.[75] Bu Aşiret
Türkçe’den başka bazı yörelerde Guranca ağzı, bazı yörelerde Gürmanç ağzını
konuşurlar. Bu oymağın boyları arasında Kecelanı,
Guran, Budikani, Reşki, Çumkan, Hasasuran, Temehoran, Mısrikanı, Berhikanı oymakları
vardır.
Haydaran Oymağı: Şerefnameye göre Beyazıt Sancağı, Van dolaylarında dağınık halde
yaşayan bir oymaktır. Buna bağlı Haydaranlı,
Hamdiki, Ademi, Laçiki, Mahirhoran, Milliazizi oymakları vardır. Faruk
Sümer: Rakka’da iskan edilmiş ve Suriye’de kalmış bir Haydaranlı oymağı
olduğunu söyler.[76]
Şerif Fırat: Şerik Köyünde
bulunan secerede bunların Türkmen olduklarını, Kahramanmaraş’ın Pazarcık,
Gaziantep’in Araban kazasında Rişvan topluluğuna bağlı Akmanı boyuyla beraber
yaşayan Türkmen olduklarını söyler.
Zazalar Aşireti: Doğu Anadolu’da yaşayan en kalabalık Türk Aşiretidir. Zaza ve Dümbeli
ismiyle ikiye ayrılır. Mehmet Eröz, Zaza ve Dümbeli adı verilen Aşiretleri bir
kolunun Tunceli, bir konunun da Diyarbakır civarında olduğunu, Kuzeydekilerin
Alevi, Güney Doğudakilerin de Sünni olduğunu söyler. Zazaların konuştukları dil
Guran’dır bu kelime “Gur” sözcüğünden
türemiştir. Ünlü sosyolog İbni Haldun, Gurilerin Türklüğün kati olduğunu söyler.[77]
Ünlü Rus bilgini Minorsky:
“10. asırda Kürtler arasında bu uruğa mensup olmayan bir İrani unsurun Guran-Zaza mevcudiyetini ortaya
çıkarmıştır”.[78]
Şerif Fırat; bunlar Türk
Aşiretine mensuptur, Azeri şivesiyle konuşurlar. Samsun civarından
gelmişlerdir.[79]
Balaban Oymağı: Kendilerinin Dimetoka’dan geldiklerini bildiren ve bilen bir oymaktır.
Şerefnamede Dersim (Tunceli) civarında böyle bir oymağın olduğunu söyler.
Memluklu Türk Devletinin komutanları içinde Balaban
isimli ünlü bir komutan vardı. Ayrıca Osmangazinin Komutanlarından birisi
de Balaban’dı. Bursa’da Balancık diye
bir köy vardır. Aydın’ın Bozdoğan kazasında Çullular adlı oymağın arasında,
birde Balabanlı Oymağı mevcuttur. Halepli Türkmenleri arasındaki Beğdili
oymağına bağlı Tatalu, Kozlu, Balanlu,
Araplu, Taşbaş, Sincan, Güneş isimli oymakları Rakka tarafına iskan
edilmiştir. Bu iskan olayını sevmeyen Balabanlı oymağına mensup Cemaatlardan
bir kısmı Dimetoka’ya dönmüştür.
Doğu Anadolu’da ve Güneydoğu
Anadolu’da konar-göçer yaşayan bu oymak, yazın Toroslara, kışın Halep, Şam,
Rakka, Urfa taraflarına gitmişlerdir. Bir kısmı da Malatya üzerinden Dersim
(Tunceli) tarafına gitmişlerdir. Dersim tarafına gidenler Zazalarla aynı dili
konuşurlar. Bingöl’ün Simsor Köyü’nü Karakeçililer
kurmuştur.
Bunların dışında Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’daki şu Aşiretlerin ve oymakların içerisinde Karakeçili Yörük
Aşiretinin boyları vardır. Zirkan,
Sipkan, Zilan, Ademan, Tokari, Sikak, Muskan, Bahtiyar, Bütan, Gülabi,
Karikalı, Sitanlı, Dersimli, Abdalan, Alanlı, Arılı, Caferan, Çarekli,
Demananlı, Elhanlı, Hadikanlı, Hörmekli, Karsanlı, İzollu, Kamanlı, Kubanlı,
Kureyşanlı, Lulan, Rutanlı, Sisanlı, Şevalanlı, Karahanlı, Rişvanlı, Tilkiler,
Kizirli, Haydarlı, Ketiler, Sadakalar, Kız kapanlı, Karahasanlı, Karalar,
Ağçalar, Şinemelli, Azizli, Döverler, Ocaklar.
4.3.2. Batı Anadolu Karakeçilileri
Karakeçili Yörük Aşireti,
Batı Anadolu’nun bütün yörelerinde vardır. Bu bölgeye XII. asırda Orta Asya’da
meydana gelen olaylar sonunda büyük guruplar halinde Anadolu’ya geldiler.
Bunların büyük bir kısmı Batı Anadolu geldiler, Bizans sınırı olan uç bölgelere
yerleştirildiler. Ebu el-Fida’ya göre Antalya Denizli ve Menderes Havzasında
200 bin, Eskişehir civarında 100 bin göçer evli yerleşmiştir.[80]
İbn-i Said el-Mağribi‘ye
göre, Denizli Menderes Havzasında 200 göçer evli gelmiştir.[81]
El-Umarî, XIV. asırda
Denizli civarında 200 göçer evlinin olduğunu söyler.[82] Osman Turan,
bu devirde 3 milyon göçer evlinin Eskişehir civarına geldiğini belirtir.[83]
Karakeçililerin kurduğu
Ahlatşahlar Devleti 1230 tarihinde yıkıldıktan sonra Aşiretin büyük bir kısmı
Ertuğrul Gazi’nin liderliğinde Erzurum, Erzincan taraflarına çekilmiştir. 10
Ağustos 1230 tarihinde yapılan Yassı Çemen Savaşında Ertuğrul Gazi,
Harzemşah’lara karşı Selçukluların yanında yer aldı. Savaşı Selçuklular
kazandı. Selçuklu Sultanı Aleaddin Keykubad bu yardımın karşılığı olarak Sultanönü, Söğüt, Domaniç taraflarını
ikta olarak verdi. Ertuğrul Gazi Aşireti ile bir süre Ankara’da kaldı. Sonra
Söğüt, Domaniç bölgesine geldi. Kardeşleri Fırat Havzası ve Halep taraflarına
gittiler.
XVI. asır Tapu Tahrir
kayıtlarına göre: Batı Anadolu’da Karesi Sancağı, Kütahya Sancağı, Saruhan
Sancağı, Karahisar-ı Sahip Sancağı kaza ve köylerinde yurt tutmuşlardır.
Batı Anadolu’da Kayılara
ait çok yer ve mevki ismi vardır. Konar-göçer bir zümrenin küçük kısımlara
bölünerek, iskan edilerek değişikliğe tabi tutulmuştur. Bu nedenle Kayıların
olduğu her yerde Karakeçili Yörük
Aşiretine rastlanılmıştır.[84]
Batı Anadolu’da genellikle Karakeçili, Kızılkeçili, Akkeçili,
Akkokoyunlu ve Karakoyunlu Aşiretler yoğunluktadır. Kayılar dan gelen
Karakeçililer çoğunluktadır. XVI. asır Tapu Tahrir kayıtlarına göre Karesi
(Balıkesir), Sultanönü (Eskişehir), Saruhan (Manise), Karahisarı Sahib (Afyon),
Menteşe (Muğla), Hüdavendiğar (Bursa) sançakları, kaza ve köylernide
konar-göçer yaşarlar. Karakeçililerin yanısıra, Akkeçililer Afyon, Kütahya, Kızılkeçililer
Uşak, Muğla, Karakoyunlular’da Aydın
havalisinde muhtelif oymaklar halinde yaşarlar. Bu Aşiretler zaman içinde
iskana tabi tutulduğu için iç içe yaşamışlardır. XVI. asra ait tahrir
kayıtlarında Sultanönü Sancağınını Seyitğazi
kazasında Karakoyun luların konar-göçer
yaşadığı yazılıdır. Kendilerinden elli akça alındığı için ellici Yörükleri ismi ile anılan büyük bir yörük boyunun Germiyan
ile Saruhan arasında konar göçer yaşadığı görülmüştür. Bunların yanı sıra Yünce ve Darıcı yörükleri de Batı
Anadolu yörükleri içende önemli yer tutar.[85] Batı Anadolu’da konar-göçer Aşiretlerin genel
kışlağı olan geniş Aydın Ovası ve Menderes Havzası, Yörüklerin kışlağı olmuştur. Burada Karakeçililerle
birlikte konar-göçer yaşayan Kınıkları görüyoruz.
56 ve 11 haneden müteşekkil iki kınık zümresidir. Ayasuluğ (Efes), Tire’nin Bozalan köylerine yerleşmiş kınıklarda vardır.[86]
Karakeçili Yörük Aşiretinin
ünlü reislerinden Bekir Sıddık Bey’in düzenlettiği Karakeçili Aşireti isimli risalede kendisine bağlı olan Karakeçili
Köylerinin listesini yaptırmıştır.[87]
Karakeçili Aşiretinin Umum
Nüfus ve Hanelerini
Gösterir
Cetveldir
Mülhak
olduğu liva kaza ve nevahinin ismi
|
Esami-Kura
|
Mikdar-ı
Nüfus
|
Miktar-ı
Hane
|
Kütahya Sancağının
Eskişehir Kazası
|
Kıravdan Karyesi
Yörük Karaca
Viran “
Arıkaya “
Yarımca “
Bozdağ “
Kavacık “
Turgutoğlu “
Akçin “
Akçayır “
Mollaoğlu “
Yörük
Kartal “
Eşen
Karaca “
Margı “
Karacahisar “
Akçakaya “
|
141
203
97
135
123
278
58
156
90
272
109
57
258
81
135
|
25
45
14
26
25
46
12
28
16
48
25
12
43
16
28
|
|
YEKÜN
|
2193
|
409
|
Eskişehir Seyitgazi Nahiyesi
|
Kuyucak Karyesi
Ayvacık “
Musalar “
Karacalar “
Üçbaş
“
Beş
Saray “
Göknebi “
Gemiş “
Akin “
Göcen
Oluk “
Bahşayiş “
Tonra “
|
382
99
91
101
58
116
137
98
301
114
291
82
|
66
18
12
15
13
18
24
16
49
13
39
13
|
|
YEKÜN
|
1870
|
296
|
Eskişehir’in Seyitgazi Nahiyesi
|
NAKL-İ YEKÜN
Erikli Karyesi
Numanoluk “
Çat viran “
Taşlık “
İkiz Oluk “
Yağbasan “
Kızağıl “
|
1870
94
274
150
201
121
117
71
|
296
13
45
28
28
21
16
15
|
|
YEKÜN
|
2899
|
462
|
Kütahya eraf-ı şehir
|
Göçeri Karyesi
Damlalı “
Eğridere “
Cakmak “
Saray Köy “
Bayram
Şah “
Güzde
Oluk “
|
129
125
165
93
107
101
65
|
20
25
28
17
27
18
14
|
|
YEKÜN
|
785
|
149
|
Kütahya’nın Emed Nahiyesi
|
İsmail Bey
Karyesi Çıkrık
Çakıllı Karyesi
Öyücek “
İki Başlı “
|
75
83
45
58
|
30
35
20
22
|
|
YEKÜN
|
261
|
107
|
Kütahya’nın Tavşanlı Nahiyesi
|
Çıkrık Karyesi
Kozluca “
Yaylacık “
|
175
100
85
|
45
30
25
|
|
YEKÜN
|
360
|
100
|
Uşak Kazasının Banaz (Pınar)
Nahiyesi
|
Kötüküre ve
Kavacık Karyesi
Düzkışla “
Sorguncuk “
|
180
30
40
|
48
10
57
|
|
YEKÜN
|
250
|
100
|
Sahip Karahisar (Afyon) Civarı
|
Basıroğlu Karyesi
Temurlu “
Sazak “
Alifakıoğlu “
Şerifoğlu “
Fatmaoğlu “
|
45
115
75
175
150
175
|
5
21
11
40
40
25
|
|
YEKÜN
|
735
|
142
|
Karahisar’ın Aziziye Kazası Han
Parçin Nahiyesi
|
Akdere Karyesi
Karaağaç “
Canlıbekir “
Kuyu “
|
115
250
35
45
|
25
38
10
15
|
|
YEKÜN
|
445
|
88
|
Karahisarın Sandıklı Kazası
|
Dodurga Karyesi
|
180
|
45
|
|
YEKÜN
|
180
|
45
|
Ertuğrul Sancağı Yenişehir Kazası
|
Karagölet Karyesi
Karacaali “
Burçin “
|
197
105
112
|
80
35
65
|
|
YEKÜN
|
414
|
180
|
Ertuğrul Sancağı Söğüt Kazası
|
Avlamış Karyesi
Darıdere “
Yörükyayla “
Kapanalan “
Çaydere “
Dutluca “
Kuzfındık
(Aşağı-Yukarı) “
Gözalan “
Yörükçetmi “
Eceköy “
Elmacık “
Yukarı
Armutlu “
Aşağı
Armutlu “
|
250
108
170
106
270
308
170
114
188
122
60
190
114
|
44
22
31
12
35
55
33
20
30
23
13
30
20
|
|
YEKÜN
|
2170
|
368
|
Ertuğrul Sancağı
|
Sekeri Karyesi
Bahçecik “
Bayramşah “
Dömez “
Bakraz “
Elmalı
(Küçük) “
Kızılmeşe “
Kızıtepe “
|
175
86
204
110
310
95
95
65
|
32
18
35
20
50
18
25
15
|
|
YEKÜN
|
1140
|
213
|
İnegöl Kazası
|
Yeniyörük Karyesi
Karacakaya “
Tekkederesi “
Akbaşlar “
|
250
122
115
75
|
48
22
15
19
|
|
YEKÜN
|
562
|
104
|
İnegöl Kazası Domaniç Nahiyesi
|
Tolaz Karyesi
Erikli “
Dombay
Çayırı “
Perakende “
|
140
175
87
75
|
35
41
23
15
|
|
YEKÜN
|
477
|
114
|
Bursa Vilayeti Mülhakatından
|
Çataltepe Karyesi
Gölbaşı “
|
250
200
|
30
25
|
|
YEKÜN
|
450
|
55
|
Gemlik Kazası
|
Dışkaya Karyesi
Meramobası “
|
350
300
|
45
40
|
|
YEKÜN
|
650
|
85
|
Aydın Sancağı Nazilli Kazası
|
Kuyucak Karyesi
|
100
|
10
|
|
YEKÜN
|
100
|
10
|
Salihli Kazası
|
EminBey Karyesi
Kaplan “
|
200
250
|
50
60
|
|
YEKÜN
|
450
|
110
|
|
GENEL YEKÜN
|
14521
|
2856
|
|
Tarihte
Karakeçili Yörük Beyleri
Eskişehir: Eskişehir, ilçe ve köylerinde yapmış olduğum alan çalışmasında
topladığım sözlü ve yazılı belgeleri,arşiv kayıtlarındaki ve kaynak
kitaplardaki bilgilerle birleştirdim. Karakeçili Yörük köylerini ve yer isimlerini
tespit ettim. Bazı Türkmen köyleri ile 1800 yılından önce iskan olanlara Yörük
köyleri için; daha sonra iskan olan Yörükler genellikle manav diyorlar. 1800 yılından sonra iskan olanlara Yörük diyorlar.
Tespit ettiğim Yörük
Köyleri:
1. Eskişehir Merkez: Eskişehir merkezinde 200 bin
civarında Karakeçili Yörüğü vardır. En büyük Karakeçili şehridir.
1. Merkez Köyleri: 1. Akçakaya, 2. Avdan, 3. Avlamış, 4. Ayvacık, 5. Bozdağ, 6. Çavlu, 7.
Danişment, 8. Eşenkara, 9. Gülpınarı (Mamuca), 10. Harmandalı, 11. Karacaşehir,
12. Karamustafa, 13. Karapazar, 14. Kavacık, 15. Kıravdan, 16. Kızılcaören, 17.
Kozlubel, 18. Kuyucak, 19. Mollaoğlu, 20. Musalar, 21. Taycılar, 22. Turgutlar,
23. Yarımca, 24. Yörükakçayır, 25. Yörükkırka, 26. Yörükkaracaören, 27.
Yukarıkartal, 28. Yusuflar (Akçin).
2. Alpu ve Köyleri: 1. Ağaçhisar, 2. Alapınar, 3. Arıkaya, 4. Belkese, 5. Büğdüz, 6.
Dereköy, 7.Gökçekaya, 8. Merkez Karacaören, 9. Sakarı Karacören,.
3. Çifteler ve Köyleri: 1. Çatmapınar (Büngeşik), 2. Kadıkuyusu, 3.
Körhasan,
4. Günyüzü ve Köyleri: 1. Beyyayla, 2. Kavacık, 3. Kuzören, 4. Kayakent
(Holanta), 5. Gümüşkonak (Yörme).
5. Han ve Köyleri: 1. Akdere, 2. Karaağaç, 3. Pecene.
6. İnönü ve Köyleri: 1. A.Kuzfındık, 2. Dutluca, 3. Erenköy, 4. Esnemez,
5. Yörükyayla, 6. Y.Kuzfındık.
7. Mahmudiye ve Köyleri: 1. Balçıkhisar, 2. Doğanca (Conger).
8. Mihalgazi ve Köyleri: Yörükler eski adı Gümele olan Mihalgazi’de
otururlar. Yörük köyü yoktur.
9. Mihallıççık ve Köyleri: 1. Adahisar, 2. Ahurköy, 3. Akçaören, 4.
Belencilbirt, 5. Çaltı, 6. Çukurviran, 7. Karaçam, 8. Karageyikli, 9. Kayı, 10.
Kavak, 11. Kızılbörüklü, 12. Koyunağılı, 13. Kozlu, 14. Ömerköy, 15. Sarayören,
16. Sekiören, 17. Süleler, 18. Üçbaşlı, 19. Yunusemre (K).
10. Sarıcakaya ve Köyleri: 1. Beyyayla, 2. Dağküplü, 3. Güneyköy, 4. İğdir, 5.
Mayıslar, 6. Laçin (K).
11. Seyitgazi ve Köyleri: 1. Akin, 2. Aslanbeyli, 3.
Ayvalı, 4. Bardakçı, 5. Beşsaray, 6. Büyükyayla, 7. Çürüttüm, 8. Çatören, 9.
Değişören, 10. Erikli, 11. Gemiç, 12. Göcenoluk, 13. Gökbahçe (Bahşiş), 14. Gökçegüney
(Tonra), 15. Göknebi, 16. İkizoluk, 17. Karaçalık, 18. Kırka, 19. Kümbet, 20.
Numanoluk, 21. Oynaş, 22. Sarayören, 22. Taşlık, 23. Üçsaray, 24. Yapıldak, 25.
Yağbasan.
12. Sivrihisar ve Köyleri: 1. Ballıhisar, 2. Böğürtken,
3. Çaygoz, 4. Dumluca, 5. Göktepe, 6. İlyaspaşa, 7. Kadıncık, 8. Karacakaya, 9.
Karacaören, 10. Kaymaz, 11. Sarıkavak, 12. Yenidoğan.
Menteşe (Muğla): XVI. asırda burada önemli bir kaza merkezi olan Peçin Kayıların merkeziydi. Kuzeyde Çine, Ayağsuluğ, güneyde Köyceğize
kadar uzanan geniş bir sahaya yayılmışlardır. Kayılarla birlikte Horzum ve Kızılkeçili Yörükleri de bu
bölgede yaşıyorlardı. Yavuz Sultan Selim Devrinde “tir“ (ok) adı verilen 14 kola ayrılmışlardır. 892 hane idiler. 1553
tarihinde 1034 hane olduğu görülmüştür. Bu gün yurt tuttukları yerlerin isminin
hiç biri Kayı adını taşımaz. İbn-i
Said XII. asırda bu bölgelerde (Menderes Havzasında) 200 göçer evli olduğunu
tespit etmiştir. Ahmet Vefik Paşa’nın 1862-1864 iskanında Karakeçili Yörüklerinin bir kısmı kışlak olarak buralara gelmiş,
geri dönmeyerek, dağlık bölgelere iskan olmuştur. Tapu Tahrir Defterlerinde
burada yaşayan Kayılara ait kayıtlar vardır.
Cemaat-i Kayı Hassa-i Padişah
Tir-i Nasuh ve Musa veled-i Mustafa an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
Tir-i Menteşe veled-i Tur Ali (Tir-i Mustafa veled-i İbrahim derkenar-)
an Cemaat-ı Kayı tabi-i Milas.
Tir-i Hızır veled-i Aydoğdu an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
Tir-i Halil an Cemaat-ı Kayı tabi- Peçin.
An Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
An Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin Acısu’da mütemekkinlerdir.
Tir-i Demirci İbrahim an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin (Kaza-i Eskihisara
virilmiştir –derkenar-)
Tir-i Mustafa veled-i Hasan Fakih an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
Tir-i Resul veled-i Davud an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
Tir-i Durmuş veledi Halil an Cemaat-ı Kayı tabi-i Peçin.
Tir-i Menlet ki perakende-i Cemaat-ı meskur tabi-i Bozüyük.[88]
Tir-i Balı veled-i İbrahim an Cemaat-ı Kayı tabi-i Çine.
Tir-i Hamza veled-i Beyazid an Cemaat-ı kayı Tabi-i Çine.
Tir-i İsa Balı veled-i İvas an Cemaat-ı Kayı hariç ez defteri köhne
Balat kazamında mütemekkinlerdir tabi-i Çine.
Cem’an haneha-i Kayı: 893
Çift Nim Bennak
Kura[89]
251 411 131 99
Balıkesir: Türkler, Anadolu’ya düzenledikleri akınlarda Balikesir civarına kadar
gelmişlerdir. 1069 yılında Emir Afşin Konya, Denizli üzerinden Honaz’ı aldı.
Marmara sahillerine kadar geldi. Balıkesir’in antik kentlerinden Uysia’ya girdi. 1071 Malazgirt
Zaferinden sonra Türkler akın akın bu bölgelere gelip yaşadılar. 1280 yılında Danişment
Gazi soyundan gelen Alem Şah ve oğlu Karasi Bey Aşiret ile birlikte gelerek bu
bölgeyi fethetti. Emirü’l-Sevahil ünvanı
ile uç beyi oldu. 1336 yılında Osmanlı toprakların katıldı.
XVI. asırda yapılan tahrirde
Cinge Köyü, Savaştepe, İvridi, Erdel, Çevikçe
Fındık, Bayındır, Kepsut, Küpeli, Bereketlü, Edremit, civarında Karakeçili
Aşireti yaşamıştır. Edremit civarındaki Karakeçililer Sultan Murat Han Evkafındandır. Balıkesirde Veliler, Tulazlı, Şazlı, Karabakılı, Özbekli, Hacı Halil, Akçainli,
Tavazlı, Poyrazlı, Deliler, Kıldonlu ve Softalı Karakeçili oymakları vardır.[90]
Yörüklerin kışlak olarak
kullandığı Kepsut ilçesindeki Karakeçili köyleri. Bu köyler geçen asrın
sonlarında konar-göçer yaşayan Yörükler tarafından kurulmuştur. Bu köylerde
yaşayan halkın bir kısmı Eskişehir ve kazalarındaki Karakeçili köyleriyle
akrabadırlar.
Kepsut’un Karakeçili Köyleri: Seçdere,
Örencik, Kayacıklar, Kayaeli, Keçidere, Dalköy, Kızıloluk, Büyük Katrancı,
Küçük Katrancı, Çalkandil, Piyade, Yoğunoluk, Darıçukuru, Eyübbükü, Tuzak,
Örenli, Danahisar ve Eybükü’dür.
Afyon ve İlçelerindeki Karakeçili Yörükleri
1. Bolvadin: 1701 yılından sonra Aydın civarındaki Mihatlu, Aksadlu ve Gaffarlu
Cemaatları, Aydın bölgesinden getirilerek, Bolvadin’in Yörükkaracaviran,
Karayokuş, Taşağıl, Taşlıdere, Güney, Kutlu, Nusratlı Köylerine iskan
olmuşlardır. Bu gün bile bunlara Aydın Yörüğü denir.[91]
2. Emirdağı: Tez, Çatallı, Kolanşam, Dereköy, Kurudere, Güneysaray, Yüreğil, Emirin,
Soğukkuyu, Karacalar, Güveçci, Türkmenköy, Demircili ve Çaykışla köyleri Yozgat
Yörüğü tabir edilen Ankara Karakeçili Yörükleridir.[92] XX. asrın
başlarında bu yörüklerin bir kısmı Emirdağ’ındaki Yörük köylerinden güney göç
ederek Alanya, Manavgat, Serik taraflarına yerleşmişlerdir.
3. İhsaniye: Bayarmaliler köyü ve Döğeralan Mahallesi.
4. Sincanlı: Çatkuyu ve İğdeli Köyleri
5. İsçehisar: Çatağıl Köyü ve Karaağaç Köyü.
Batı Anadolu’da Karakeçililerin Yaşadığı Diğer
Yöreler
Batı Anadolu’da
Karakeçililerin yaşadığı, Aydın, Manisa, İzmir, Uşak, Kütahya ve Afyon illerinde,
Eskişehir ve civarında yaşayan Karakeçililerin aynı Cemaatın akrabaları
yaşamaktadır. Eskişehir Karakeçilerini iskandan önce Aydın, İzmir, Manisa;
Balıkesir, Bursa ve Adapazırı yörelerini kışlak olarak kullanmış; Yazında da
Batı Anadolu’daki Karakeçililerin büyük bir kısmı Akdağ, Türkmendağı ve
Sündiken Dağlarını yayla olarak kullanmıştır. İskan olayı ortaya çıkınca
Eskişehir, Kütahya, Manisa, Balıkesir, Bursa, Adapazarı, Bilecik, Uşak, Aydın
ve Afyon’da yaylak ve kışlaklarına iskan olarak şimdiki Karakeçili Köylerini
kurmuşlardır.
Kütahya ilinin bütün ilçe ve
köylerinde Karakeçili Yörük Aşiretinin Cemaatları iskan olmuştur. Bilhassa
Domaniç ilçesinin merkezi, Peşemet (Aksu), Fındıçak, Arifler, Erikli, Çukurca,
Ilıcaksu, Muratlı, Domurköy, Çarşamba, Karaköy, Durabey, Kozluca, Çamlıca,
Ortaca, Hamitabat (Tatarlar), Muhacir, Koçcağız, Ayvazlar, Sarıot, Fırınlar
Köyleri Karakeçili Yörüğüdür.
Bu civardaki Karakeçili
Yörükleri iki gurupta toplanır. Birinci gurup “Aydın Yörükleri”, ikinci gurup “Yozgat Yörükleridir.”
Aydın Yörükleri, genellikle
Karakeçili Aşireti ve ona bağlı kollara tabi Yörük boylarıdır. Bunlar geçen
asrın başında Eskişehir, Kütahya civarlarına iskan olmuşlardır.
Yozgat Yörükleri, genellikle
Yozgat, Ankara
ve kazalarındaki Karakeçili Yörük köylerinden geçen asırda gelip yerleşen
Karakeçili Yörükleridir. Bunlar Eskişehir’in doğusundaki köylerde, Sivrihisar,
Çiftelerin köylerine yerleşmişlerdir. Manisa-Salihli İlçesinin Adala, Eminbey, Asmalı, Sindel, Delibaşı,
Poyrazdamları ve Köprübaşı ilçesinin Tokaşa
köyleri Karakeçilidir.
4.3.3. Ankara ve Civarındaki Karakeçililer
Ankara, Osmanlı töresinde
Kayıların eski yurdu olarak bilir. Bu nedenle Ankara ve civarında Kayı isminde köy ve yer isimleri vardı.
Ankara civarına Türkler 1071
yılından sonra akın akın gelip, yerleşmeye başlamışlardır. Bu gelen Türk
Boylarının içinde Kayılarda olabilir. Kayıların kesin Ankara civarına gelmeleri
1230 yılında Ahlakşahlar Devletinin yıkılmasından
sonra olmuştur. Ahlat civarından çıkan kayılar Önce Erzurum, Erzincan civarına
geldiler. Sonra batıya yönelerek, Sivas, Kayseri, Aksaray, Kırşehir yolundan
Ankara’ya gelmişlerdir. 10 Temmuz 1230 tarihinde yapılan Yassı-Çemen savaşından
yaptığı yardımın karşılığı olarak, Söğüt ve Domaniç taraflarını ikta olarak
alan Ertuğrulgazi, Kalabalık Aşireti (Kayıların Karakeçili Yörük Aşireti) aynı
yolu takip ederek Ankara’ya geldi. Bir süre burada kaldı. Daha sonra Söğüt,
Domaniç taraflarına gitti.
Buralarda kalan Kayılar Uluyörük adındaki büyük Aşiretin içinde
yer aldılar. Uluyörük Aşireti Yüz Pare,
Orta Pare, Şark-ı Pare ismi ile üç kola ayrılır. Uluyörük Aşireti içinde Karakeçili, İlbeylü, Çepni, Kulaguzlu,
Ak-Kuzulu, Ak-Salur, Tatlu, Gökçelü, Şerafeddünlü, Çunkur, Ballu, Çapanlu,
İkili, Ustacalu, Dodurga, Özlü, Kırıklı, Kara Fakili Turgutlu, Akça-Koyunlu,
Ali Beylü, İnallu oymakları vardır. Şark-ı
Pare koluna bağlı olanlar Zile,
Akdağmadeni, arasındaki Çekerek Suyu kılarında
yaşarlardı. XVI. asırda Çepni, Çungar birlikte Sivas’ın kazalarına gittiler.
H.926/1520 yılına da 17 kışlak da sakin otuyorlardı. Sivas, Kayseri, Kırşehir
deki karakeçili köylerin bunlar kurmuşlardır.
Uluyörüklerin bir kolu
Ankara, Kırıkkale, Amasya, Tokat, Yozgat kadar yayıldılar. Uzun süre
konar-göçer yaşadılar sonra iskan olarak buralardaki karakeçili köylerini kurdular.
Bu yerleşim birimleri içinde Kırıkkale ilinin Karakeçili İlçesi vardır.
XVII. asırdan başlayarak,
XIX. asrın sonuna kadar Ankara ve civarındaki Yörük köylerinden, Eskişehir
civarına çok göç olmuştur.[93]
4.3.4. Konya Civarındaki Karakeçililer
Konya ve civarındaki Kayı
Oymağı Atçekenli topluluğuna
mensupdur. Yoğun olarak Bayburt Kazasında yaşarlar. Bunlar Eski-il ve Turgut kazaların kardar yayılmışlardır.[94] Bu oymak II.
Beyazıd Devrinde 260 evli olmak üzere 343, I. Selim devrinde 475 evli olmak
üzere 680 vergi nüfusu vardır. Yassı-Üyük,
Erence, Arslanlı-Viran, İnli-Viran, Bostanlu, Günü, Karacakaya, Kınık ve Gençek
adlı ekinlikleri vardır. Aksaklı
Oymağı ile eski zamandan beri bu yurtlarda otururlar. Konya Kayıları 1574
yılında Kapanlar, Gök-Köy, İbrahim,
Divaneler, Gebeceler ve Keyı Hüyüğü isimli
köylerde oturdular.[95]
Kayılar mensup
Karakeçililer, daha sonra Karaman, Ermenek, Mut üzerinden Gülnar’a kadar
inmişlerdir. Karakeçili’nin Özbekli kolundan olan Karakeçili Aşireti Reisi Hacı
Bekir Bey’in oğullarından Kerim ve Emin Bey’ler, Yunan işgali sırasında
Karaman’a giderler. Oradaki Karakeçili köylerinden iltifat görürler.[96]
Konya-Mersin arasındaki yol
üzernide Karakeçili köyleri vardır. Halk bunlara Bahşişli Yörüğü diyor.
4.3.5. Rumeli Yörükleri
Rumeli’nin fetih sırasında
buraların Türkleşmesi için Anadolu’dan göçürülen Yörükler içerisinde Karakeçili
oymaklarda vardır. Rumeli Yörükleri; Naldöken,
Tanrı dağ (Karagöz), Selanik, Ofçabolu, Vize ve Kocacık Yörükleri olarak
kollara ayrılır.
II. Milli Mücadelede Karakeçili Yörük Alayları
Sultan II.
Abdülhamit Karakeçililerden meydana gelen bir süvari alayı kurdu Ertuğrul Alayı ismini verdi. Ayrıca
kendi ismini taşıyan Hamidiye Alayların kurdu.
Bu alaylar Balkanlar’daki isyanlarda, Balkan Savaşında, I. Dünya Savaşında
Çanakkale’de, Doğu Cephesinde Ruslarla ve Ermenilerle yapılan savaşlarda önemli
hizmetler görmüşlerdir.
1. Karakeçili Yörük Yürük Alaylarının Kurulması ve Aşiretin
Serdarı Hacı Bekir Sıddık Bey:
Eskişehir
yöresinde Özbekli Aşiretinin ilk konakladığı yeri olan, Kuyucak’ın 8 km.
doğusundaki Konnamış’ta 1264/1848
yılında doğdu. Babası tarafından iyi bir yönetici olarak yetiştirildi.
Babasından sonra aşiret beyi olarak devrin padişahı Sultan Abdülhamid
tarafından takdir edildi. Üç defa liyakat nişanı ile taltif edildi. Bütün fotoğraflarında
nişanları görülür.
Hacı Bekir
Bey, çevredeki bütün karakeçili Yörüklerini teşkilatlandırdı Karakeçili Süvari Alayını kurdu. Bu
alaya katılan cemaatların listesini hazırladığı Karakeçili Aşireti isimli risalesinde yayınladı.
Karakeçili Aşiretinin Kurduğu Ertuğrul
Süvari Alayı
S.No
|
Nefer
Sayısı
|
Alaya
Katılan Köyler, Cemaatlar, Beyleri
|
1
|
45
|
Eskişehir–Seyitgazi nahiyesi Kuyucak köyünden ve Özbekli Cemaatı
reisi Hacı Kerim Beyzade Hacı Bekir Bey, 7 biraderi, 4 mahdumu, 4
eniştesi ve 4 damadı ve hafidleri (torunları).
|
2
|
25
|
Seyitgazi’nin Numanoluk köyünden Hikmet
beyzade Yusuf Bey ve mahdumu Hikmet Bey ve mahiyeti.
|
3
|
30
|
Han-Barçın
‘dan Ali Fakih ve Şerifzadeler mahiyeti
|
4
|
15
|
Seyitgazi’nin Gemiç köyünden Molla
Osmanzade Mehmet.
|
5
|
25
|
Seyitgazi’nin Akin köyünden Hacı Mehmet
Ağa ve Seyyid Alizade Ahmet Ağalar
|
6
|
35
|
Eskişehir Kıravdan köyünden ve Sazlı
cemaatından
Durmuş
beyzade Ahmet Bey.
|
7
|
30
|
Eskişehir Bozdağ Köyünden ve Veliler
Cemaatından Molla Mehmet Efendi.
|
8
|
30
|
Eskişehir Sofuca köyünden Toluzlu Cemaatından Turgut zade Hacı Mustafa Bey.
|
9
|
25
|
Söğüt-Bozhüyük Nahiyesinden, Toluzlu Cemaatından Mustafa Bey
|
10
|
30
|
Ertuğrul Sancağının Bahçecik Köyünden ve Karabakılı Cemaatından Hacı Mehmet Bey mahiyet
|
11
|
25
|
Ertuğrul Sancağının Bakras köyünden Karabakılı
Cemaatından Uzun Mehmet Ağa.
|
12
|
20
|
Söğüt kazasında Poyrazlı Cemaatından, Çini köyünden Mehmet Çavuş.
|
13
|
25
|
Kütahya’nın Akçainli Cemaatından, Dervişbeyzade,
İsmail Bey.
|
14
|
3
|
Beysaray
Köyünden Molla Musazade İsmail Efendi.
|
15
|
4
|
Karacahisar
Köyünden İmamzade Ali Ağa.
|
16
|
6
|
Karacaviran
Köyünden Alpanzade Süleyman Ağa ve
Hafız Abdullah Efendi.
|
17
|
9
|
Arıkaya
Köyünden Alemzade Ali Bekir oğlu Hasan Ağa.
|
18
|
1
|
Yörük
Kırka Köyünden Aşiret Serçavuşu Mehmet Bey.
|
19
|
5
|
Eskişehir ahal-i kadimesinden Cemalbeyzade
Mahmud Bey.
|
20
|
3
|
Söğüt-Yukarı Armutlu köyünden İbrahim
Çavuş.
|
21
|
6
|
İnegöl’ün Karakaya Köyünden Mustafa
Ağa.
|
22
|
5
|
Sekri
Köyünden Hacı Mustafa Ağa.
|
23
|
3
|
Bayramşah
Köyünden Osman Ağa.
|
24
|
9
|
Karahisar’ın Karakaya Köyünden İsmail
Bey.
|
25
|
3
|
Sandıklı-DodurgaKöyünden Halil Çavuş
ve diğer Halil Ağa.
|
26
|
3
|
Uşak-Banaz-Kavacık Köyünden Mestan Ağa.
|
27
|
6
|
Uşak-Banaz Düzkışla
ve Sorguncuk köylerinden Mehmet Ağa ve Hacı Ahmet Ağalar.
|
Karakeçili
Yörük Beyi Hacı Bekir Sıddık Bey, kendisine bağlı beyler ve köylerden meydana
getirdiği 435 kişiden oluşan süvari birliği 1897 Yunan Savaşı, 1912 Balkan
Savaşı, 1914 I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşlarına katılmıştır. Yaptığım alan
çalışmalarında birlikte görev alanların torunlarında bu savaşlarda verilmiş
nişan ve madalyaları, bunların beratlarını gördüm. Bu birlik 1921 yılında Bekir
Sıddık Bey’in oğlu Ethem Bey’in idaresinde düşmanla Gediz Muharebesinde
çarpışmış, bu savaşta Ethem Bey şehit olmuştur. Ayrıca Karakeçili Aşiretinden
Bayatlı Arif Bey’in idaresinde düşmana ilk çarpışmaya girerek, ilerlemesini
engellemiş, iç isyanları bastırmıştır. Mayıs-l921 tarihte Arif Bey’in bir
suikasta şehit olması üzerine, düzenli birlik içinde görev yaptı.
Karakeçili Yörük Aşiretlerinin
serdarı Hacı Bekir Sıddık Bey yaptırdığı
sayımda kendisine tabi ve iskan olan karakeçili köylerinin hane ve nüfus
sayılarını tespit etmiştir. Bu tespitini
de “Karakeçili Aşireti” isimli
risalesinde toplamıştır. Bu risalede belirttiği gibi Manisa, Balıkesir deki
yürükler sayım dışı bırakılmıştır. Ayrıca Eskişehir, Kütahya, Aydın, Afyon,
Uşak, Bursa, Adapazarı, Kocaeli illerindeki Karakeçili Yörükleri kısmen
sayılmıştır. Konar-göçer yaşayanlardan hiç söz edilmemiştir. Buna rağmen
İç-Batı Anadolu’da 19. asrın sonlarında
l00’den fazla köy, 2856 hane ve 14521 nüfus ile Osmanlı Devleti en büyük
aşireti olduğu görülmektedir. Osmanlı nüfus sayımlarında, Yalnız vergi nüfusu
esas alınırdı. kadın, çocuk, memur, din adamı, gayrimüslim vb toplam nüfusa
katılmazdı.
Faruk Sümer “Oğuzlar” isimli
eserinde: ”Eskişehir bölgesinde yaşayan Karakeçililer
oymağı her yıl Söğüt’deki Ertuğrul Bey’in
türbesini ziyaret ederler. Bununla ilgili şenlikler düzenlerler. Kavmi şuura
sahip olan II. Abdülhamid, Karakeçililerin bu ziyaretlerini resmi
hale getirmiştir. Öz oymağı saydığı Karakeçili gençlerinden oluşan bir alay
meydana getirdi. Ve ona Ertuğrul Alayı ismini
verdi. Yine Onun devrinde veya daha sonra “Ertuğrul’un
ocağında uyandık/ Şehitlerin kanlarıyla boyandık” beyti ile başlayan
marşlar bestelendi. Abdülhamid Karakeçili oymağı mensuplarını Alman
İmparatoruna kendi akrabaları olarak tanıtmıştır. Söylemek mümkün olabilir ki.
Yüzyıllardan beri ilk defa bir Osmanlı hükümdarı asırlarca yalnız ve yardımsız bırakılmıştır, milletine
karşı manen sıcak bir alaka duymuştur.”
Abdülhamid Saray Muhafız
Alayını Karakeçili Aşireti
gençlerinden kurmuştur. Yaptığım alan çalışmalarından, bu alaydan görev alan
aileleri tespit ettim. Bunlar Hacı Bekir Sıddık Bey’in tavsiyesi ile askerliği
takiben İstanbul’a giderek alaya katılmışlar. Söğüt’te 1311/1895 yılında
yapılan anma töreninden sonra, bu törenler resmileşmiştir. Bu törenin
düzenlemesinde Karakeçili Aşiretinin Serdarı olarak Hacı Bekir Sıddık Bey,
mahiyetindeki beylerle aktif rol almıştır. Abdülhamid Söğüt’teki Ertuğrul-Gazi, Domaniç-Çarşamba
Köyündeki Hayme-Ana ve ecdadının
türbelerini yaptırmış, eserlerini tamir ettirmiş, yeniden hayat geçirmiştir.
Bunların yapımında Karakeçili beyleri aktif rol almıştır. Abdülhamid bu
hizmetleri karşılığı, aşiretin yerleşmesi için yer göstermiş, evler yaptırmış,
beylerini Liyakat Nişanları ile
taltif etmiştir.
Hacı Bekir Sıddık Bey,
Kuyucak’a iki katlı ahşap mimarinin şaheseri sayılacak iki bina yaptırmıştır.
Birisi kendi evidir. Diğeri misafirhanedir. Kuyucak önemli yollar üzerinde
olduğu için gelenlerin, geçenlerin kalmaları için yapılmıştır. İki katlı olan
misafirhanede, aşiret beyleri ile önemli toplantılar yapılmış, bayramlarda
kabul törenleri, düğünler hep bu binada yapılmıştır. Halende bu gelenek devam
etmektedir
2.Karakeçili Yörük Alaylarının çarpıştığı cepheler
2.1. Güney Cephesi
I. Cihan Harbi sonunda, 30 Ekim 1918 tarihinde, savaşı kaybeden
taraf olarak, Mondros Mütarekesi’ni imzalayan Osmanlı Devletini ve Türk
Milleti’ni çokzor günler bekliyordu. O tarihlerde, önce işgal edilen ve
saldırıya uğrayan yörelerde, daha sonra ise, memleketin her tarafından, yiğit
ve kahramanca bir direniş hareketi başlatan bu büyük millet, yeniden bir milli
mücadele başlatarak, var olmak yada yok olmak savaşına girmişti.
Milli Mücadele yıllarında,
Karakeçililerin hizmetlerini göstermesi bakımından şu birkaç belge dikkate
şayandır:
Güneydoğu Anadolu bölgesi,
Önce İngilizler, sonra da buraların Fransızlara terk edilmesiyle, Fransızlar
tarafından işgal edilmişti. Vesikalara göre, yörede önemli bir güç ve kuvvete
sahip olduğu anlaşılan Karakeçili ve Milli Aşiretlerinin reislerini, bir
teğmenin (Mülazim Ömer Efendi’nin) öldürülmesinden sorumlu olarak
tutuklanmışlar ve Viranşehir’de göz altına alınmışlardı.
Diyarbakır’a doğru ilerleyen
İngilizlerin, mevcutları “otuz bir kadar çadır halkı” olduğu belirtilen
Karakeçili ve Milli Aşiretlerini-reisleri de tutuklu olduğu için- kendi
tarafına çekme ihtimali mevcuttu. Böyle tehlikeli durum karşısında,
Aşiretlerinden kırk kişinin valiliğe yazılı müracaatları neticesinde,
Diyarbakır Valisi, ilgili makamlara durumun ciddiyetini arz etmişti. Aynı
şekilde, adliye ve Nezahib Nazırı (Adalet ve Mezhepler Bakanı) ile, Dahiliye
Nazırı (İçişleri Bakanı) da Sadrazamlığa yazarak gereğinin yapılmasını şu
cümlelerle talep ediyordu:
“Huzuru Ali Ceabı
Sedaretpenahiye”
-Mahrem ve gayet
müstaceldir-
Ma’ruz-u Çaker-i
Kemineleridir
Mülazim Ömer Efendi’nin
katlinden ve teaddiyat (düşmanlıklar) ve tecavüzatı aireden dolayı mevkuf
bulunan Milli Aşireti reisi Mahmud ve Karakeçili Aşireti reisi Abdülkadir
Beyler ve rüfekası (arkadaşları) nın mevkufiyetlerinin temadesi (tutukluluk
halinin devam etmesi) kendilerine tabi olan aşairin (Aşiretlerin) İngilizlere
temayülü ve binnetice, hilaf-ı marazı ali vekai hudusunu (büyük olayların
ortaya çıkacağı) mudi olabileceği ve İngilizlerin Diyarbakır’a doğru
ilerlemekte olmalarına nazaran bunları himayeye kalkışmaları mütehammil
bulunduğu (ses çıkarmadığı, dayandığı) beyanıyla bir an evvel ihlası sebilleri
esbabının istikmali (kurtuluş yollarının sebebleri tamamlanmalı) Diyarbekir
vilayetinden ahiren varid olan telgrafnamede izbar kılınmış ve mumaileyhim ile
rüfekası haklarındaki takibatı adliyenin emsali vechiyle tecili eshabının
istikmali lüzumunun Adliye Nezareti celilesinden 11, 19 Mart 335 (1919) tarihli
ve 55, 58 numaralı iki kıta tezkere ile makamı sami fehimanelerine arz ve i’şar
kılındığı anlaşmış olmağla iktizasının tesri’ifa ve neticenin emr ve inbası
menüt müsaade-i celile-i fehimaneleridir. Olbabda emru ferman Hazreti vel’il
emrindir.[97]
Cemaziyeahir 335 ve Mart 335 (1919) Dahiliye Nazırı
İmza
Adliye Nazırının,
Sadrazamlığa yazdığı 11 Mart 335 (1919) tarih ve 24284 numaralı yazıları ise
şudur:
Huzur-u Sami-i Cenab-ı
Sedaretpenahiye”
Hülasa
(1)
Ma’ruz-u Çaker-i Kemineleridir
Milli Aşireti reisinin
hilafı me’kadı Urfa dahiline sokularak mahalli asayiş birtakım halete sebebiyet
verecekleri cihetle bunların serian geri aldırılması Urfa mutasarrıflığından
bildirildiği gibi milli ve Karakeçili aşair rüessasından kırk kadar imza ile
verilen şehirden keşide kılınan telgrafnamede bu iki Aşiretin otuzbin kadar
çadır halkının cami olduklarını ve bunların zabt ve rabtının temini reislerinin
başlarında olmalarına tevakkuf bulunduğu ve reislerinin tahtı tevakkıfe
alınması mucib olduğunu beyan ve zahiren ister hamikarane ve zımmen
galibeliklerini ifham ve tehdid suretiyle müracaatda bulundukları ve bunlar
hakkında İngilizlerin habersizce bir takım teşebbüsata kıyam itmelerini veyahud
bu aşairin tehdidkarane bir vaziyet almaları pek muhtemel ettiği beyanıyla
mülazım Ömer Efendinin katlinden ve teadiyat ve tecavüzat-ı saireden dolayı
Viranşehir’de mevkuf bulunan Milli Aşireti reisi Mahmud ve Karakeçili Aşireti
reisi Abdulkadir Beylerle rüfekası haklarındaki takibatın tecili lüzumu
Diyarbekir vilayeti vekaletinden varid olan telgrafnamede i’şar ve vaziyet-i
siyasiye itibariyle madde-i mahbuseden dolayı meznun-u aliye bulunan mumaileyha
Mahmud ve Abdülkadir ve rüfekası haklarındaki takibat-ı kanuniyenin teciline
mütedair i’şarı vilayetin tervici münasib görülmüş olduğundan bahisle
mumaileyhim haklarındaki takibatı kanuniyenin bazı emsali vechile tecili
esbabının sürat-ı istikmaliyle neticeden malumatitası lüzumu Dahiliye Nezareti
celilesinden barid olan 8 Mart 336 tarihli tezkerede izbar kılınmış ve rüsesayı
mumaileyhima haklarındaki davayı tahkikatın, mukaddema vilayeti
müşarünileyhanın işarı üzerine emniyeti umumiye noktasından evvelce
Diyarbekir’e ve ahiren Mamüretülaziz heyeti ithamiyesine nakledildiği
levi’l-tevfik anlaşılmış olmakla bu ve bu kabil husuatda tahkikat ve
muhakematın tecili hakkında Nezaret-i acizeyece re’sen tebligat icrası gayrı caiz
ve istiklali muhakemeye tecavüz dimek olacağına ve siyaseten tecili maddeye
lüzum görüldüğü halde bu babda heyeti vükelaca bir karar ittihazıyla kanun
neşri suretiyle halli mesele edilmesi münasib ve icabatı kanuniye daha muvafık
olacağına binaen Nezareti müşarünileyhin i’şar vakfına nazaran mumaileyhima
Mahmud ve Abdülkadir Beyler ile rüfekası haklarında takibatın tecili tensib
buyrulduğu takdirde merbutan takdim kılınan kanun layihasının iktisabı meriyet
eylemesi esbabının istikmali menutu müsaade-i samiye-i cenab-ı sedaretpenahiye
ol babda emru ferman hazreti vel’il-l emrindir.[98]
11
Mart 335 (1919) Dahiliye Nazırı
İmza
Adliye ve Mezahib Nazırı
(Adalet ve Mezhebler Bakanı) nın Sadrazamlığa (Başbakanlığa) gönderdiği 19 Mart
335 (1919) tarih ve 24474 numaralı yazıda şöyledir:
“Huzur-u Sami-i Cenab-ı
Sedaretpenahiye”
Ma’ruz-u Çaker-i Kemineleridir
11 Mart 335 tarih ve yirmidört
bin ikiyüz seksen dört numaralı teçkere-i aciziye zeyildir.
Ahval ve vaziyetin
kesbettiği ehemmiyet ve nezaketi fevkaledeye binaen mülazim Ömer Efendinin
katlinden ve teadiyaz ve tecavüzat-i saireden dolayı mevkuf bulunan Milli
Aşireti reisi Mahmud ve Karakeçili reisi Abdülkadir Beylerle rüfekasının
temaddi mevkufiyetleri vaziyeti bir kat daha tevhim edeceğinden bahisle sürati
ifaay-ı müktezası menut ey-i sami-i cenab-ı fehimetpenahileridir. Ol babda emr
ve ferman hazret-i emrindir.[99]
19 Mart 335 Adliye
ve Nezahib Nazırı
İmza
Bu yazışmalar üzerin,
Karakeçili ve Milli Aşiretlerinin, Milli Mücadeleyi destekler hale gelmesini
sağlayan, gayet isabetli bir karar alınmıştır. Buna göre karakeçili Aşiretinin
reisi Abdülkadir ile Milli Aşiretinin reisi Mahmut Beylerin cezalarının tecil
edilerek serbest bırakılması hususunda bizzat (Hey’et-i Vükela’ndan “Osmanlı
Bakanları Kurulu”) ndan şu kararname çıkarılmıştır:
I. Madde: Katl ve teaddiyat
ve tecavüzati saireden dolayı mevkuf bulunan Milli Aşireti reisi Mahmud ve
Karakeçili Aşireti reisi Abdülkadir Beylerle üfekası ikmaline tevessül olunmak
üzere tecil edilmiştir.
II. Madde: Tarihi neşrinden
itibaren mer’i olan işbu kararnamenin icrasına Adliye Nazırı memurdur”.[100]
Görüldüğü gibi; Karakeçili
Aşiretinin, Milli Mücadele döneminde, Güneydoğu Anadolu bölgesinde önemli bir
yeri ve ağırlığı olmuştur. O yıllarda, bu yörede kahramanca, yiğitçe verilen
şanlı mücadelede, bölgedeki Karakeçililerin önemli hizmetleri olmuştur. Öz be
öz Türk olan Karakeçililerin, düşmanların buralardan atılmasında mühim
vazifeler ifa etmişler ve Karakeçili Cemaatının tarihten gelen yiğitlik ve
asaletini bir daha göstermişlerdir.
Aynı şekilde, Orta Anadolu
ve Batı Anadolu bölgesindeki Karakeçililer de, Milli Mücadele döneminde mühim
vazifeler ifa etmişlerdir. Batı cephesinde Yunanlılara karşı verilen savaşta
olduğu gibi Milli Mücadele aleyhine çıkan isyanların bastırılmasında bile,
önemli hizmetleri olmuştur.
Yarbay Mehmet Arif Beyin
komutasında bir “Karakeçili müfrezesi” teşkil edilerek Arif lakabıyla da anılan
Mehmet Arif Bey, Gazi Mustafa Kemal Paşanın en yakın arkadaşlarından birisidir
ve onunla beraber-ikinci Erkani harbiye reisi olarak- Samsun’a çıkanlardandır.
Karakeçili Aşiretinden Yusuf Ziya Beyin oğlu olan Kurmay Yarbay olarak Milli
Mücadele yıllarında mühim vazifeler yapan Mehmet Arif Bey 1882’de Adana’da
doğmuş, 1926 tarihinde İzmir’de ölmüştür. Karakeçili Aşiretinin bu yiğit
evladı, İstiklal Harbi’nde de karakeçililer’den oluşan birliklere komuta
etmiştir.[101]
2.2.Batı Cephesi
Milli Mücadele yıllarında Karakeçili Yörük Alaylarının başandı Yarbay
Arif Bey bulunuyordu.Arif Bey Bayatlı Hacı Mustafa oğulları diye anılan ünlü
bir ailenin çocuğudur. Binbaşı Osman Beyin oğludur. 1875 yılında Harput’ta
doğmuştur. 1893 yılında Harp Okuluna girdi. 1895 yılında mezun oldu. 1311-C
piyade sicil numara ile orduya katıldı. Balkanlardaki olaylarda üstün başarılar
gösterdi. 1912 yılında meydana gelen Balkan Savaşında 32. Alayın I. Tb.
Komutanlığına atandı. Üstün cesareti ile ilgi çekti. 1914 yılında başlayan I.
Dünya Savaşında 12. Alay komutanlığına yükseldi. Çanakkale Arıburnu
Muharebelerinde düşmanla çarpıştı. Üstün başarı gösterdi. Daha sonra 12. Alay
ile birlikte Diyarbakır ve Bitlis’e gitti. Yarbay rütbesi ile İzmir Merkez
Komutanlığına atandı.
|
Yunanlıların İzmir’e
çıkışında düşmana ilk direnişi başlatan odur. Daha s
Yarbay
Arif Bey Karakeçili Yörük Alayını teftiş ederken
Yunanlıların
İzimir’e çıkışında ,düşmana ilk
direnişi başlatan odur.Daha sonra
Bursa’ya,oradan birkaç subay arkadaşıyla Eskişehir üzerinden Seyitgazi’ye,
oradan da Bayat’a geldi. Bu civarlardaki Karakeçili köylerini dolaşarak çete
kurdu. Kurtuluş savaşı yıllarında Karakeçili müfrezesi ismiyle anılan bu
kuvvetler düşmanın ilerlemesini durdurmuştur. 1998 yılında bu köylere yaptığım
gezilerde Arif Beyin müfrezesinde bulunmuş kişilerle konuştum, onlara ait
mektup ve benzeri hatıraları topladım. Bu belge ve bilgiler Arif Beyin fedakar,
vatan sever, kahraman bir kişi olduğunu ortaya koyar. Han ilçesinde topladığım
mektuplarda bazı subayların Arif Beyle çatışdıklarını bilhassa Ömer Lütfi Bey,
Reşit Bey ve Rafet Paşanın Arif Beye karşı oldukları görülmektedir. Hatta
İstanbul Hükümetinin illere göndermiş olduğu bu belgeler Arif Bey ve çetesinin
yok edilmesi istenmektedir.
“Eskişehir ahz-ı Asker
kaleminden mevrut 23 Haziran 335 tarih ve 506 numaralı şifreli telgraf özeti:
I. Kor. Ahz-ı Asker Kalemi
Riyasetine
Refaketlerinde 8. piyade
neferiyle tekatlı iki yaylı araba bulunduğu halde Seyitgazi’ye muvassalat eden
piyade kaymakamlarından Arif Bey ve Binbaşı Abdullah Bey, İstikam Yüzbaşı
Nurettin ve meçhul bir topçu teğmeni dolaştıkları mıntıkalardan asker
topladıkları İzmir’i kurtarmaya gideceklerini ve Yunanlılardan intikam almak
fikriyle mah-ı hali 21 Cumartesi günü ezani saatle Seyitgazi’ye geldikleri
Hükümeti mahalliye tarafından Eskişehir Mutasarrıflığından alınan istihsanda
derdestleri emir alındığında mahalli jandarma komutanlığı üç defa teslim
olmaları teklifine ademi inkıyatda bulundukları tarafeyden olunan müsademede
bir nefer meyyiten. Binbaşı abdullah Efendi ve bir neferde hayyer elde
edilmiştir.[102]
Eskişehir Mutasarrıflığına
teslim edildikleri/Arif Bey bu badireden kurtulduktan sonra doğruca Bayat’a
geldi. Eğerlitepe yaylasına çıktı. Civar köylere adamlar salarak ilk Kuvayi
Milliye Birliklerini kurdu. Bolvadin’den Mehmet TABAK (1312) başkanlığında 30
kişilik bir ekip Arif Beye katıldı. Bu çeteye Karakeçili Mefrezesi ismi
verildi. Çünkü Müfrezenin büyük bir kısmı Karakeçililerden oluşuyordu. Arif
Beyde Karakeçili Yörüklerindendi.
Arif Bey bir süre sonra
Afyon’a geldi. 23. Tümen komutanı Ömer Lütfi Beyle işbirliği yaptı. Tümen
karargahının bulunduğu Erkmen’e yerleşti. Arif Beyin Afyon’da bulunduğu süre
içerisinde yaptığı faaliyetleri Ali Mahir Bey 1934 yılında Taşpınar mecmuasında
yazdığı hatıralarında şöyle anlatır:
“İstiklal Savaşının ilk
safhalarında Afyon’da azimkar bir Kuvveyi Milliye hareketi görüyoruz. Başında
Afyon Karahisar’lı bir kumandan merhum Kaymakam Arif Bey ve efradın hemen hepsi
Afyon ve mülhakatından olan bu milis kuvveti Milli Savaşın başlangıcında çok
mühim rol oynamıştır. İstanbul’daki vatansızların ve ecnebilerin tahrikiyle
Yurdun birkaç yerinde Milli Hükümete karşı patlak veren isyanları bastırmış.
Afyon merkezi vaziyetinden istifade ederek nerede ihtiyaç olursa yetişmiş ve
vazifesini yapmıştır. Bu teşekkülün ilk vücut bulduğu günlerde Afyon’u İngiliz,
Fransız ve İtalyanlardan mürekkep mühim bir kuvvetin işgal ve tazyik altında
bulunduğu ve İstanbul’un bilhassa seçip gönderdiği mutasarrıfın şiddetle
Kuvay-iMilliye aleyhtarı olduğu hatıra getirilmelidir.
Arif Bey boynundan beline
kadar bütün göğsü fişeklerle kaplı ve mavzerinin namlusuna küçük bir Türk
bayrağı iliştirilmiş bir tek Kuvay-iMilliye süvarisinin İstasyon caddesinde
Lise ve Dumlupınar mektebi binalarında oturan işgal kıtaları önünden meydan
okuyarak geçişi o zaman görülmüş şeylerin unutulmayacak hatıralarıdır. Bu
kuvvetin bütün masrafını ödemek suretiyle maddeden milli Hareketi besleyen
Afyon bir “Ay Tutulmasından” istifade ederek işgal kuvvetlerine mükemmel bir
ihtar yaptı. Ay tutulduğu zaman beş on el silah atmak gibi şimdi terkedilmiş bir
adet olan hava silah atarak işgal kuvvetlerini telaşlandırdı. Ertesi gün
onlarda talim bahanesiyle silah atıp gözdağı verdiler. Arif Bey Erkmen’e
yerleşti. Sık sık Afyon’a gelip işgal kuvvetleri önünde gösteri yapıyordu.
İngilizlerin elinde bulunan İstasyon Telgrafhanesini almak, mutasarrıfı
uzaklaştırmak istedi. Çünkü bu telgraf haneden Kuvay-iMilliye aleyhinde
haberler İstanbul’a ulaştırılıyordu. Arif Bey, yaveri ve birkaç gönüllüyü
alarak Afyon’a geldi. Gece yarısı mutasarrıfın Mecidiye mahallesindeki evini
santrala bağlayan telefon hattını kesti. Bunu sezen mutasarrıf Mahmut Mahir
faytonla işgal kuvvetlerine sığındı. Bu adam zaferden sonra Avrupaya kaçmıştır.
Ertesi gün Kadı Mustafa Hulisi Efendi Mutasarrıf olarak göreve başladı. Daha
sonra Ethem Bey Mutasarrıf oldu.[103]
Arif Bey
Afyon’da liva muhasebecisi Reşit Beyin kurduğu Reddi İlhak Cemiyetinin
faliyetlerini hızlandırdı. Duygularını halka anlatmak için gazete çıkardı.
İşgal kuvvetlerinin cephanelerine baskın düzenleyerek silah ve cephane kaçırdı.
Reddi İlhak Cemiyetinin tarrirat müdürü vasıtasıyla elde ettiği bilgileri
Ankara’ya ulaştırdı. Ayrıca mutasarrıfın İstanbul’a ulaştırdığı şifreli
telgrafları elde ederek Kuvay-iMilliyecileri bilgilendirdi.
“Numara
2 B: 13
Eylül 1335
Bu gün diğer telgraflarla
tebliğ olunduğu Fırka kumandanı azlolunmuştur. Yerine tayin olunan ve
Eskişehir’de olan zat Ankara Kumandanı tayin olunan ve Elyevm Eskişehir’de
bulunan Hamdi Paşa ile birlikte hareket etmiştir. Jandarma kumandanı hemen
İstanbul’a hareket etmesi için Uzman Jandarma Komutanlığından istenmiştir.
Komite efradından oldukları İş’ar olunan eşyasını derdesti ile mümkün ise hemen
icebının icrası malumat ıfsı ve yapılacak iş varsa derha iş’arı”
14.9.1335
Dahiliye Nazırı
Adil
Posta telgraf müdürü Adil Beyde
Milli Teşkilat emrinde canla başla çalışmaktadır. Mahmut Mahir iyice zararlı
olmaya başlayınca Arif Bey mutasarrıfın Mecidiye mahallesindeki konağına bir
baskın düzenledi. Mutasarrıfı kaçırarak Erkmen Kestaneliğine götürdü. Ertesi
gün Kuvay-i Milliyecilerin yayın organı olan İkaz gazetesinde istigfarı zunun
başlığı altında mutasarrıfın bir yazısı yayınlandı. Mutasarrıf bu yazısında
hata ettiğini ve bundan böyle Kuvay-i Milliye aleyhinde çalışmayacağına söz
vermekteydi. Afyon ve civarı kurulan Milli Hareketle huzur ve sukune
kavuşmuştur.
Arif Bey Karakeçili Milli
alayı ile Konya’daki I. ve II. Bozkır ayaklanmasını bastırdı. Daha sonra Bolu,
Düzce isyanlarının bastırılmasında büyük rol oynadı. Onun bu hareketi Ankara
hükümeti tarafından takdirle karşılandı.
Bu sırada Arif Beyin
kahramanlığını çekemeyenler 11-12 Mayıs 1920 gecesi Kızılcahamam’da çadırında
uyurken başından vurarak öldürdüler. Belgelerden ve yaptığım alan
çalışmalarımda Arif Beyin öldürülüşünü çeşitli şekillerde tespit ettim. Buna
rağmen böyle bir kahraman Türk evladının öldürülüş nedenini kesin olarak
bulamadım.
1. Sebahaddin SELEK Milli
Mücadele isimli eserinde Arif Beyin ölümünü şöyle anlatır. “Afyon Karahisar
Müdafa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinden Ali TAŞKAPILI’dan aldığımız bilgilere göre:
Arif Bey son derece haşin ve geçimsizdi. Bu yüzden herkes kendisinden
çekinirdi. Arif Bey müfrezesi ile beraber Bolu’ya gitmek için ayrıldığı sırada
Rafet Paşa Afyon’a geldi. Ankara’dan Nazilliye, Nazilli’den Ankara’ya sık sık gelip
giderdi. Her seferinde de Afyon’a uğrar bizimle görüşürdü. Bu defaki gelişinde
Tümen Komutanı Ömer Lütfi Bey Müdafa-i hukukçulardan Reşit Bey ve ben Rafet
Paşa ile akşam oturup konuştuk. Reşit Bey, Arif Beyden şikayet etti. Kendisinin
Afyon’dan uzaklaştırılmasını istedi. Uzaklaştırılmaz ise müessif olayların
olacağını söyledi. Tümen kumandanı Ömer Lütfi Bey bu mütealaya iştirak etti.
Bunun üzerine Rafet Paşa:
-Merak etmeyin Arif Bey bir
daha Afyon’a gelmeyecek dedi. Arif Beyin Kızılcahaman’da çadırda öldürülmesi
faili meçhul kalmakla beraber, kuvvetli bir ihtimal Rafet Paşa tarafından
hazırlanmış bir olaydır. Arif Beyin mahiyetindekiler, Afyon’a geldiklerinde
atını, silahını, parasını ve diğer eşyalarını Mudafa-i Hukuka teslim ederken
Arif Beyin en yakını Ali Çavuş bazı sorular sordum. Ben öldürdüm demedi ama
yüzünden O’nun öldürdüğünü daha sonra açıkça söylediler.”[104] Çevrede
yaptığım araştırmalardan bunu doğrular. Bolvadin’li Mehmet Tabak Ali Çavuş’un
öldürdüğünü söyledi.
2. Genel Kurmay Başkanlığı
Harp Tarihi Dairesinin çıkardığı “Türk İstiklal Harbi” isimli eserde olay şöyle
açıklanmıştır. “Olayla ilgili tahkikat sırasında suikastın vukua geldiği
saatlerdeki iki nöbetçi ile Arif Beyin çadırının yanındaki çadırda yatan yaveri
Üsteğmen İhsan ve Karakeçili Mufrezesindeki erlerin ısrarı üzerine de
Kızılcahamam müfreze komutanı Binbaşı Rüşti Beyi tevkif ettiler. Arif Bey,
Gerede asileri üzerine gönderilen ve müfrezesini iyi idare edemeyen Binbaşı
Rüştü Beyi asmak istemiştir. Araya giren bazı kişiler yüzünden asmaktan
vazgeçer. Arif Beyden korkan Binbaşı Rüştü öldürebilir”. Hasan İzzet Dinamo
“Kutsal İsyan” isimli eserinde olayı şöyle anlatır: “Arif Bey Bolu’dan
savaşarak Kızılcahamam’a doğru ilerlerken Mustafa Kemal’in Karargah Muhafız
Bölüğünden ayrılıp, kendisine verilen Üsteğmen Şerif Beyin (Göral) Makinalı
Tüfenk Takımı erlerinden seyis olarak aldığı bir Mehmetçik elinde olmayarak
Arif Beyin atını yaralar. Buna çok kızan Arif Bey, tabancasını çekerek eri
kanlar içinde yere serer. Bu öldürülen çocuğun aynı takımda bir de kardeşi
vardır. Kardeşinin ölümüne çok üzülen asker, çok ağlar, gözleri kan revan
içinde kalır. Akşam çadırlar kurulup, herkes çadırına çekilince, Arif Beyi
bekleyen emir subayı ve dört eri atlatarak, çadıra süzülür. Portatif
karyolasında uyuyan Arif Beyin başına mavizer namlusunu dayayarak ateşler.
Kafası parçalanan Arif Bey orada can verir”. Arif Beyin zalimliğine rağmen,
Milli Mücadeledeki kahramanlığı hiç unutulmaz. Mustafa Kemal, Arif Beyin
ölümüne çok üzülür.[105]
Düzce İsyanlarını araştıran
Rüştü Özkök Üsteğmen Şerif Beye dayanarak, Arif Beyin ölümünü şöyle anlatır.
“Bir çarpışmada atını yaralattığı erlerden birisini öldürür, öldürülen erin
kardeşi de Yabanabatta (Kızılcahamam) bir gece çadırında Arif Beyi öldürür.”
Böyle bir suikasta kurban
giden değerli asker Arif Beyin Bayat’taki aile lakabı Hacı mustafa oğullarıdır.
İki defa evlenmiştir. İlk esi Tümgeneral Ömer Lütfi Paşanın kızıdır. Bu
evlilikten Kadriye Hanım (Alpman), Lütfi (Güngör) Bey dünyaya gelmişlerdir.
İkinci eşi Diyarbakırlıdır. Bundan da Zekiye ve Cahide isimli iki kızı
olmuştur.[106]
III. Yörüklerle İlgili Yasalar
1.(Fatih Devri) İstanbul Hasları Kanunnamesi
Yörükler yüriye geldikleri
yerde yüriyeler. Amma kimesnenin ekinine ve biçimine zarar etmeyeler, ederler
ise hakimü’l-vakt olanlar şer’le teftiş edüb tanzim ettüre ve illa eslemeyüb
gerü zarar ve ziyan ederlerse men edüb yürütmeyeler.
2. (Fatih Devri) Kanun-ı Yörükan
Yirmidört kişiden bir
ieşkünci, üçü çatal, yirmisi yamak ola ve mezkur eşkünci kendi cebelü gönderi
demirinde ve yeleninde, akında, yayında kılıcında, kalkanında eksik olmayıb
müretteb ola ve on eşküncinin bir orta bargiri olub bir tenkuri ola.
Yörükler eşküncisi; çatalı,
yamakları, arpa ve saman salmak ve hisar yapmak ve gayrı ararıza karışmaya ve
eşküne eşen endüği yıl salarlık vermeye, şöyle bilesiz.[107]
3. (II. Selim Devri) 1571 Senesi Yörük Kanunname
1. Haricden bir Yörük gelüb
müsellemlik toprakda on yıldan ziyade oturub müsellem toprağında zira’at edüb
müsellem öşri verse sonra müsellüm bunu ol mahalde cebr ile Kaldırmak istese, madem ki, zarar olmaya,
kaldıramaz. Amma zararı olub tenbih ile mütenebbih olmayub eslemez ise,
müsellemlik yerden kaldırılır.
2. Sancak beği kulları olub
Yörük yamağına yazılsalar, caiz değildir. Ellerine hükm-i hümayun verilür ki,
ol vilayete Yörük yağmağı yazmağa varan ümena anları yamaklıktan ihrac edüb
yerlerine kanun üzere yazılması icab eden kimesneler yazub tekmil eyleyeler.
3. Yörük eşküncileri timar
erinin toprağında ekdükleri yerde öşür ve salariyye verürler. Verdükleri öşür
ve salariyyeyi sarf etdükleri köyde timar erinin anbarına iletürler. Gayrı yere
iletmezler.
4. Yörük taifesinin koyunı
resminde her yıl mecud olmadan alınub geçen yıl koyunun bu miktar idi, ziyade
idi, ana göre resm ver deyü teklif olunmaz.
5. Yörük eşküncileri ve
yamakları ulakdan ve suhradan ve doğancıdan ve sekbandan ve hisar yapmakdan ve
salfundan ve cere-hordan ve azebden ve arpa ve saman salmakdan ve bil-cümle
mecmu’-ı avarız-i divani ve tekalif-i örfiyyeden mu’af ve müsellem olurlar ve
eşküncilerin nevbetlü nevbetince eşdürürler.
6. Pir ve ma’lul olmadan
yerine kimesne eşdürmez. Pir ve ma’lul olduktan sonra eğer oğlundan ve
akvanımdan eşmeğe kabil var ise, kadı mektubu ile getürüb ma’lulün yerine kayd
etdürüp eşdürür. Kayd etdürmeyince eşdürmez. Ta ki, mabeyninde illet ve
muvaza’a olmaya.
Eğer oğullarından ve
akvanımdan eşmeğe kabil olmaya, yamaklarından kabil olanı ayzura
7. Ve kendüler cebeleri ile
ve yuğlığa ile ve kılıçları ile ve bilek ile ve söküleriyle ve yamaklarıyla
bile eşerler ve eğenlerine çuka fiston ve başlarına kızıl börk giyerek ve her
on eşküncide bir orta bagiri olur.
Ve eşdükleri yıl yamaklarından
ve şeriklerinden mecal vermeyüb dürüst ellişer akçe harçlık alurlar.
8. Bir yıl bahane ve
ta’allül edüb eşmemenin cezası, makl-ı mekan etdürülür; Trabzon’a ya Mora’ya
sürülür. İki yıl eşmeyenin cezası salbdır ve ok atmak bilmeyenin parmağı
kesilmekdir.
9. Eşküncinin nevbeti
gelicek bu zikr olan yamak ile mükemmel ve müterettib hazır ve müheyya olub
kulukların yerine getüreler. Kulluğun koyub ahar yere gitmeyeler ve
çeribaşıları hükm-i şerif varduğı gibi ihmal etmeyüb bunları hazır ve müheyya
ile subasılar gittikten sonra evinde kalub te’hir edüb oyalananları döğe döğe
sürüb çıkaralar.
Ve çeribaşı dahi cebesiyle
ve tugluğasıyla ve sair düşman yamağıyla varub hizmet şeraitin yerine getüre.
10. Ve yasak babında
kimesneden akçe alınmaya ve kimesneye apulanmaya ve illa teftiş olunub akçe
alub apulanmış ola, ikab-ı azime müstahak olub mu’akab olurlar. Yargında ve
yasağında kusurı olan eşküncileri yamak edinüb yamakları eşkünci olurlar.
11. Ve Yörükler dahi
evvelden yürüye-geldükleri yerlerde ve yaylada ve kışlada yürüyüb havlu
yapa-geldükleri yerlerde havlu yapıb ve döllerin aı-geldükleri yerlerde
döllerin alub kimesne mani olmaya. Bunlar dahi ol yerde kimesnenin ekinine ve
tahılına ziyan etmeyeler, ziyan ederlerse kadı ma’rifeti ile tazmin etdüreler.
Amma ekdükleri yerde öşür ve saalarlık vereler. Verdükleri öşür ve salarlığı
harman etdükleri köyde olan süvarinin ambarına iletürler, gayrı yere
iletmezler. Bu üslum üzere murad edenlere nisan-ı hümayun yazılur.
12. Bir Yörük sipahinin
tımarı içinde oturub zira’at eyledikden sonra yine ol karye sınurunda devabbı
ve atı yürüdüğünden otlak resmi taleb ederler ise, caiz değildir, verilmez.
Meğer ki, Defter ile ol bir yerde otlak resmi hasıl yazılmış ola, ol vakit
alınur.
13. Yörük taifesi
yaylaklarına gelmekde ve gitmekde oturmak lazım olan yerde üç günder ziyade
oturmayalar ve oturdukları vakitde dahi kimesneye zarar etmeyeler. Zarar
ederlerse, şer’ile sabit olduktan sonra tazmin etdürülür.
14. Yörüğün bir yerde ikameti
ve kararı olmayub daim hareket üzere olmağın gerdek resmine toprak sahibi
tarafından dahl olunmaz ve Yörük taifesinin avreti içün subaşılar ve sipahiler
torağımdan çıkdı döyü niza’etseler, çünkü Yörük konar-göçer taifedir, karyede
ikametleri yoktur ki, toprağa ta’allukları ola ve toprakdan seyyibe avretin
gerdeğe resmi toprak ıssı almak mukım ve müteekkin re’aya avratına mahsusdur,
Yörük avretinin gerder resmine toprak da’vası olub sahib-i tımar ve subaşı
tarafından dahl olunmaz.
15. Bir tımarda Yörük
taifesi ve Tatardan ve yağcıdan ve küreciden gelub yer dutub zira’at etseler,
Yörük ve tatar eşküncisine bütün çift dutandan on iki akçe vermek kanunu
olmuşdur. Yörük eşküncisinden ve tatardan bütün çift dutardan on iki akçe ve
dahi eksük dutandan ana kıyas olunub alınur. Amma küreci ve yağcı sair re’aya
gibidir, anlar bunlara kıyas olunmaz.
16. Yörük taifesi göçer
halkdır; mukarrer yerleri ve sancağa ve sancak beğlerine ihtisasları olmayub
Ağaları subaşılardır. Anlardan şöyle ki, galiz günah sadır olub siyasete
müstahak olsalak, kadiler hükm edüb hüccet verdükden sonra siyaseti
subaşılarınındır deyü sabıkan hükm-i şerif verilmişdir.
17. Bir timardan haricden
Yörükler gelüb kışlasalar, musarah kışla resmi Defterde yazılmış ise alınur,
sarahaten yazılmış değilse ve kadimden ol yerlerde resm-i kışla alınugelmek
ardet ise alınır, değil ise alınmaz.
18. Rumelinde olan Yörüklerde
adet budur ki, yirmi dört kişide biri eşkünci olub üçi çatal, yirmisi yamak ola
ve mezkur eşkünci kendü cebelü gönderi demüründe ve bileğinde ve okunda ve
yayında ve kılıcında ve kalkanında eksük olmayub müterettib ola. Ol eşküncinin
bir orta bargiri ola. Eşkünci çatallarına ve yamaklarına arpa ve saman ve hisar
yapmak yokdur, avarıza katılmaz ve eşküne eşen eşdüği yıl avarız vermez.
19. Ve Yörük taifesinden ba’zı
kimesneler haslara ve beğlerbeğiler ve sancak beği haslarına gelüb göçüb
konmakdan ferağat edüb bir yerd etemekkün ve karar eyleyüb çift edinüb arazi-i
öşriyyeden yerler durup resmin verüb zira’at eyleyüb gelüb tavattun edeli dahi
on yıldan berü veya ziyade olsa, Yörük deftere ra’iyyet yazılmak caiz değildir,
Yörük ra’iyyet olmaz elinde yeri var ise, elinde olan yeri üzerine yazub
kendüleri gerü Yörük kayd eylemek gerekdir.[108]
4. (1608) 17.11.1017 Tarihli Kanunname
Yörük taifesi, timar
toprağında kendi baltalarıyla Kelek’ten (Düzlük) ve Kühi’den (Dağ) açtıkları
yerlerden, bütün çifttin (12) akçe, yarı çiftten (6) akçe verirler. Ama,
tasarruf ettikleri ahali yerleri ise, Çift Vergisini ahalinin defteri gereğince
verirler. Yörük taifesi, baltalariyle açtıkları yerleri Öşrünü (Ürünün
ondabiri) anbara götürüp, yakın pazara götürmezler. Ama, ahalinin yerini
tasarruf ederse, o yerlerin öşrünü anbara ve yakın pazara götürürler.
Yörük taifesi, yersiz
olmakla, timar toprağında tuttukları sahibsiz hayvanın ölüsü ve kanuni süresi
tamam olanların satış ve babaları Yörük olsun, başkası olsun Koyun Vergisi
mevcudundan alınır. Geçen yıl koyunun şu kadar idi, diye ona göre istenilmez.
Yörük olsun, başkası olsun Tütün Vergisi mevcudundan alınır. Şu kadar idi, diye
ona göre Yörükten Tütün Vergisi alınmaz; ama, Kışlak ve Yaylak hakkı alınır.
Yörük taifesi, yaylağa gidip
gelirken, oturmak gerekenyerlerde, üç günden fazla oturamaz. Oturdukları vakit
de kimseye ziyan etmiyeler, diye tenbih olunur. Dinlemeyip zarar ve ziyan
ederlerse ödettirilir.
Yörük taifesi, bir yerde
oturmayıp, daima hareket üzere olmalariye, Gerdek Vergilerine toprak itibariyle
toprak sahibleri karışamazlar ve Yörük kadın için toprak sahibi arasizinde
çıktı diye kavga edemez. Gerdek Vergisi, toprak sahibi olanlara, bir yerde
temelli oturanların kadınlarına mahsusdur. Toprak dolayisiyle Yörük kadınına,
Gerdek Vergisine karışılmaz. Yani Yörük karıları, Gerdek Vergisine dahil
edilmezler. Bu vergi, ancak toprak sahibi olanların ve bir yerde daimi surette
oturanların karılarına aittir.
Yörük oğlu Yörük ve Yörüğün
cinsinden olmayanlara, Yörükle ilgisi bulunmayanlara, Yörük Sübaşısı’nın
karışması caiz değildir. Defterde kayıtlı Yörük taifesi, muaf olduk, vakıf
hakkından olduk, diye mütevellilerden senet alamazlar. Ancak, sonradan muaf
olduklarına dair ellerinde Maliye tarafından verilmiş şerefli emir olması
gerekir.
Eski Yörük, Yörüklükten
çıkamaz. Eğer bir yol bulup, başka taifeye katılıp deftere yazılsa bile, yine
Yörüklükte kalır. Defter gereğince, Yörük Vergilerini Yörük Sübaşı’ları alır.
Tütün Vergisi, bir köyde oturup, vergi gibi bir şey vermiyen halkın
evlilerinden yılda (6) akçe olarak alınır. Bekarlarından bir şey alınmaz. Ancak
evli iken sonradan bekar olmaya.
Yörük taifesi, Yörüklükten
vazgeçip, bir yerde yerleşip, tarımla uğraşıp, bir köyde on yıldan fazla
oturup, o köyün halkı olarak yazıldığı takdirde, “Bu gibilere Yörük Beyi
karışamaz” diye merhum Hamza Paşa’nın yazısıyla Kanunname’de yazılıdır. “Merhum
Hükmi Efendi, Nişancı iken derkenar etmiştir.” Diye Müzeyyiz Efendiler
mecmualarından naklolundu.
Yörük taifesinin
yürüyegeldikleri yerlerde, eskiden olageldiği üzere, kendilerinden olanları
almalarına kimse mani olamaz. Ama, “zarar ve ziyan etmiyeler” diye tenbih
olunmak şarttır.
Yörük taifesi, tapuya tescil
olunmuş toprakta, on yıldan fazla oturup, tarım yapıp, toprak sahibine öşür ve
vergi verse, zararı olmadığı takdirde, oradan kaldırılmaz. Yörük taifesi,
konar-göçer halktır. Belli yerleri, sancağa taallükları ve ihtisasları olmayıp
Ağaları Sübaşı’larıdır. O’ndan cürüm işlediği sabit olup ölüme müstehak
olsalar, kadı hükmü ile şer’i hüccet verildikten sonra öldürülmeleri
(Siyasetleri) Sübaşılarına aittir.
Yörük taifesi, on yıldan
fazla bir köyde oturup, yazıcı o köye halk olarak yazsa, böyle kimse Yörük
olamaz, köy halkından olur. Türkmen ve karacaulus ve sair Cemaatı ile yazılan
taifede dahi bir kanun caridir. Ama Yörük ve adı geçen taifeler, konup göçerken,
hem önce Cemaatı ile yerli yazıldığı yere yazılır ve hem başka köye yerli
yazılırsa, madem ki konup göçmekten vazgeçip, davalarını dağıtıp, bir yeri yurd
edinip, geçimini ekip biçmekle sağlayıp, on yıldan fazla bir köye yerleşmiş ve
o köye yerli yazılmıştır. O’nun yerlisidir ve Çift vergisi ondan alınır.
Yörük taifesi olsun, başka
kimseler olsun, bir köyde dağdan ve düzlükten açtıkları ve eskidenberi ekilip
biçilen yerleri için, “Bütün çifte mütehammil değildir” diye itiraz etseler;
bir çiftlik her yıl ekilirse, ürün veren iyi yerden 70-80 dönüm, orta yerden
100 dönüm ve az verimli yerden 130-150 dönüm çiftlik itibar olunmuştur. Dönüm
de, orta adımlarla enlemi ve boylamı ile kırk adım yerdir.
Defter-i Hakaani’de (Tapu
Defteri) kayıdlı Yörük, Yörük oğlu Yörük ve Yörük cinsinden, Yörüklükten çıkmış
olanlardan ve yeni kayıtta da Yörükler (Yörükan) defterine yazılmış olanların
çocuklarından değiller ise, bu gibi Yörüklükle ilgisi olmayanlardan Yörük
Vergisi istenmesi, kanuna aykırıdır.
04.Temmuz.2008-Bolvadin
Ekleri:
1.Karakeçili
Yörük Aşireti Risalesi Dr.Muharrem
Bayar
2.Çeşitli Arşiv
vesikaları
Kaynaklar
--------------------------
1.Başbakanlık
Arşivi :Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri nr.438
2.Başbakanlık
Arşivi :Mühimme Defteri nr.6,78,415,455,6160
3.Başbakanlık
Arşivi:Boz-Ulus Defteri.nr.561
4.Başbakanlık
Arşivi:Hüdavendiğar Defteri:nr.23
5.Başbakanlık
Arşivi:Karahisar-ı Sahib Defteri:nr.147
6.Tapu ve Kadastro
Genel Md. Sultanönü:nr.145
7.Ahmet
Refik”Anadolu’da Türk Aşiretleri”İst.1930
8.Afyon,Bolvadin
Şer’iye Sicilleri 272 adet(1610-1800 arası)
9.Anna
Comnesneus”Alexiade” Paris.l943
10.BAYAR, Muharrem”Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve
İskanı”Ankara.2004
11.---------------------“Bolvadin’in Tarihi”c.1 Ankara.1996
12…………………...“Bolvadin Tarihi “ c.II
İstanbul.2004
13…………………… “Karakeçili Yörük Aşiretinin Yaşadığı
Alanların Demoğrafyası”
(Ciepo XIV.Sempozyum Tebliğ)(Türk Tarih Kurumu)Ank.2004
14.---------------------“Yörükler”(Sempozyum Tebliği)(Kültür
Bakanlığı ).Ankara.1996
15.---------------------
“Karakeçili Yörük Aşiretinin
tarihi ve Kültür Hayatı ”Ank.2002
16…………………..“Bolvadin’e İskan olmuş Aşiretler”(Standart
nr.411)Ank.1996
17.---------------------“Karabağlı Aşiretinde Taş
Kesilme Motifli Efs.”Hatay.l996
18.---------------------“ Altı bin yıllık Türk Yurdu
Karabağ” Afyon.l995
19.---------------------“Karabağlı Türkmen Aşiretinin
İskanı”Afyon.1995
20.. ÇAY,M.Haluk “Anadolu’da Türk Damgası” Ankara.1983
21. ERÖZ,Mehmet “Yörükler” İstanbul.l991
22.--------------------“Türk Kültürünün Alt Unsuru
Kürtler”Kayseri.1992
23.GÜLENSOY,Tuncer”Orhun’dan Anadolu’ya Türk
Damgaları”İst.1989
24.HALAÇOĞLU,Yusuf”XV111.Yüzyılda Osm.İmp.İskan
Siyaseti”Ank.l988
25.SEVİNÇ,Necdet”Osmanlı’nın Yükselişi
veÇöküşü”İstanbul.1991
26.SEYİRCİ Musa”Batı Akdeniz Bölgesi
Yörükleri”İstanbul.2000
27.SÜMER,Faruk”Oğuzlar”İstanbul.1992
28.ORHONLU,Cengiz”XVII Yüzyılda Aşiretlerin İskan Teşebbüsü”İst.1963
29.TÜRKAY,Cevat”Osm. İmp.
Oymaklar-Aşiretler-Cemaatlar”İst.1979
[1] H. Namık, ORKUN. ”Eski Türk Yazıtları” TDK. İst. 1940.
III. s. 61.
[2] H. Namık, ORKUN. a.g.e.,
I. s. 48, 62.
[3] Raşid al-Din “Cami al- tavarih” Topkapı Sarayı, Revan
Köşkü Ktb.nr.1653, s. 375b.
[4] İbn al-Esir nşr, Tornberg
XI. s. 117.
[5] Tabari, nşr de Goeje, III.
s. 1044.
[6] Mas’udi “ Muruc al-Zahab” Paris 1891. s. 121.
[7] Faruk, Sümer. “X. yüzyılda
Oğuzlar” s. 145, 156, 162.
[8] Raşid al–Din a.g.e., s.
377b.
[9] Defter-i Mufassal–ı
Sultan-Önü (Kuyudu Kadime Arşivi) nr. 98, s. 45.
[10] Aydın, Ayhan. ”Balikesir
ve Çevresinde Yörükler, Çepniler ve Muhacirler”. s. 26.
[11] Kaşkarlı, Mahmut. ”Divan-ı Lügat-it-Türk” s. 57.
[12] Ebü’l-Gazi Bahadır Han.
”Secere-i Terâkime” s. 43, 44.
[13] Reşid ed-Din ”Cami
al-Tevarih” s. 323 b.
[14]
Fuat, Köprülü. “Osmanlı İmparatorluğunun Etnik Menşei Meseleleri” s. 248, 250,
253, 277.
[15]
Münir, Aktepe. ”XIV ve XV. Asırda Rumeli’nin Türkler Tarafından İskanına Dair”
TM.X, 1953, s. 306.
[16] Faruk, Demirtaş. (Sümer)
”Osmanlı Devrinde Anadolu’da Kayılar” Belleten nr.47.
[17] Kütahya Defteri, Başbaş
Osmanlı Arşivi TD.nr.438, s. 49.
[18]
Yazıcıoğlu, Ali. “Selçukname” Topkapı Sarayı, Revan Kütüphanesi” nr.1390. s.
26.
[19]
Bayburt:Karaman Hükümdarı Mehmet Beyin, Turgut ve Bayburt isimli ünlü
komutanlarının adıdır. Fethettikleri yerlere isimleri verilmiştir. Günümüzde
Turgut Kazası Yunak’a bağlı, Bayburt Kazası Aksaray’a bağlı bir kasabadır.
[20]
Başbakanlık Arşivi Tapu (Maliye). nr.32.
[21] Umumi Salname. 1266. s.
79; Ahmet, Vefik. ”Lehçe-i Osmani” İstan. 1306. s. 843.
[22] Peçin, bugün Milas’a
bağlı küçük bir köydür.
[24] H. Doğru. a.g.e., s. 24.
[25] Anna, Comnenus. “Alexiea”
s. 248-249.
[27] H. İnalçık. ”Osmanlı
Tarihine Toplu Bakış” (Osmanlı). C: 1, s. 38.
[28] O. Turan. ”Selçuklu
Tarihi ve Türk–İslam Medeniyeti”. s. 304.
[29] Ali Şîr Nevâi.
“Mahbûbü’l-Kulûb” İstanbul. 1289. s. 22.
[30] A.
H. Çay. ”Karakeçililerin Yörüklüğü, konar-göçerliği, tarihi bilgiler.”
(Sempozyum. l998) s. 19.
[31] F.
Kırzıoğlu, ”Karakeçili Aşiretinin Sürmeli Çukuru Dönemi” (Sempozyum. 1995). s.
42.
[32] A.
H. Çay. ”Ertuğrul Gazi, Karakeçililer ve Söğüt (Yörük Bayramı)” (Semp.
Tebliği). Ankara. 1998, s. 23.
[33] Selçuklular devrinden
beri bu bölgede pek kalabalık Oğuz toplulukları yaşıyordu. Bak. F. Sümer.
a.g.e., s. 114.
[34] Şeref, Han.
”Şerefnâme-Kürt Tarihi” Diyarbakır Halk Kütüphanesi. nr.2065. s. 71.
[35] M. H. Yınanç. ”Ertugrul
Gazi“ mad. İ.A., s. 328.
[36]
Şükrullah, XV. asır ortasında yazdığı “Behcetü’t-Tevârih” isimli eserini
Sadrazam Mahmut Paşa’ya sunmuştur. Nuruosmaniye Kütüphanesi. nr.3059 Haz.
Atsız. İstanbul. 1939
[37] Ertuğrul Gazi’nin babası
“Gündüz Alp’tır”. (Bak. A. H. Çay. a.g.m.) s. 205.
[38] Neşri Tarihi. (Haz. M.
Altan Köymen). c:1, Ankara. l983. s. 37.
[39]
Ertuğrul Gazi’nin dedesi olduğu bilinen Süleyman Şah, Fırat nehrini geçerken
atından düşüp boğulmamıştır. Tutuşla yaptığı meydan savaşında vuruşarak
ölmüştür. Caber Kalesindeki “Türk
Mezarında” yatan Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devletini kuran Kutalmış’ın
oğlu Aslan Yabgu’nun torunu Süleyman Şahtır. (Bak. A. H. Çay. a.g.m.). s. 22.
[40] Hoca
Sadeddin, Efendi. ”Tâcü’t-Tevarih” (Haz. İ. Parmaksızoğlu) İstanbul. 1974. c.1.
s. 26.
[41] Türbesini 1308/1892
yılında Sultan Abdülhamid yaptırmıştır.
[42] Aşikpaşaoğlu. a.g.e., s.
12, 13.
[43] F. Sümer. “Oğuzlar”
Ankara. 1964. s. 182.
[44] C. Türkay. ”Başbakanlık
Arşiv Belgelerine göre: Osmanlı İmp. Oymak, Aşiret ve Cemaatlar” İstanbul.
l979. s. 476.
[45] A.Haluk Çay. a.g.m., s.
23.
[46] A. H. Çay. a.g.m., s. 23.
[47] M. Eröz. ”Yörükler”
İstanbul. 1991. s. 47.
[48] Hikmet Şölen. ”Aydın
Yörükleri”. s. 12.
[49] M.Şerif, Fırat. ”Doğu
İlleri ve Varto Tarihi”. Ankara. l983, s. 5.
[50] BA. Diyarbekir Eyalet
Mufassal Tahrir Defteri, H.924/M.1518, nr.64. s. 748-749.
[51] BA, Diyarbekir Eyaleti
Mufassal Tahrir Defteri, H.924/M.1518, nr.64. s. 805-807.
[52] Duysal, Koç. ”Çarsançak”
(Yayınlanmamış Lisans tezi). Elazığ. 1991. s. 19.
[53] Harput Ser’iyye Sicilleri
(H.1046-1047/M.1636/1637). nr.384. s. 9.
[54] M.
Beşir, Aşan. ”Yukarı Fırat Havzasında Karakeçililer” VII. Osm. Semp. Tebliği.
Ankara. 1993. s. 37.
[55] Harput Şer’iyye Sicilleri
(H.1094-1095)/(1682-1683). nr.384.
[56] Eskişehir-Seyitgazi
İlçesinin aynı isimli Karakeçili Yörük köyü vardır.
[57] M., Eröz. ”II.Türk Tarih
Kongresi”. s. 19.
[58]
Kubatanların bir aile XIX. asrın başlarında Afyon-Emirdağ’ına bağlı Karacalar
Köyüne gelmiştir.
[59] A., Refik. ”Anadolu’da
Türk Aşiretleri”. s. 104.
[60] F., Sümer. “Karakoyunlu
Devleti”. s. 30.
[61] Dr. Friç. “Kürtler”. s.
66.
[62] Faruk, Sümer. a.g.e., s.
177.
[63] İ.,
Özçelik.. “Karakeçililer” (Türk Kültüründe Karakeçililer-Semp. Şanlıurfa.
l999). Ankara. 1999. s. 53.
[64] T., Gülensoy.
“Karakeçili” Ortadoğu Gazetesi. 22 Aralık 1994. s. 2.
[65] M., Rişvanlı. “Doğu
Aşiretleri veEmparyaalizm” İstanbul. s. 92.
[66] M., Rişvanlı. a.g.e., s.
95.
[67] C., Türkay. a.g.e., s.
176.
[68] M. Eröz. a.g.e., s. 40.
[69] M. Eröz. a.g.e., s. 41.
[70] Şerif, Fırat. “Van
Tarihi” s. 54-55.
[71] Kemal, Kop. “Doğu
Anadolu’ndaki Araştırmalarım” s. 13.
[72] E. Yavuz. “Tarih Boyunca
Türk Kavimleri” Ankara: 1968, s. 317.
[73] E. Yavuz. a.g.e., s. 321.
[74] E. Yavuz. a.g.e., s. 326.
[75] Ş. Fırat. a.g.e., s. 338.
[76] Faruk, Sümer. a.g.e., s.
307.
[77] İbni, Haldun.
“Mukaddeme”. İstanbul. 1955. C: 1, s. 704.
[78] E. Yavuz. a.g.e., s. 347.
[79] M. Rişvanlı. a.g.e., s.
137.
[80] M.,
Bayar. “Arşiv Vesikalarına göre Bolvadin ve Civarına Karabağlı Aşiretinin
İskanı”. (Yörükler Semp.). Ankara. 1996. s. 63.
[81] Z.V., Togan. a.g.e., s.
188.
[82] H. İnalcık. a.g.m., s.
38.
[83] O., Turan. a.g.e., s.
304.
[84] F.,
Sümer. ”Osmanlı Devrinde Anadolu Kayıları” (Belleten.nr.47.) Temmuz 1948. s.
601.
[85] BA. Karakoyunlu Defteri.
nr. 277.
[86] BA. Aydın Liva Defteri.
Nr.214
[87]
“Karakeçili Aşireti “ Maarif Nezaretinin izni ile Tahir Bey Matbbası
H.1321/M.1905 yılında basmıştır.
[88] Bugün Peçin Milas’a,
Bozüyük’de Muğla’ya bağlı bir köydür.
[89] T.D. nr.61, (H.923).
[90] A.
Aydın. ”Balıkesir ve Çevresinde Yörükler, Çepniler ve Muhacirler” Balıkesir.
1999. s. 71.
[91] Yusuf, Halaçoğlu. a.g.e.,
s. 47.
[92] Eskişehir Köylerinin
demoğrafyası ile ilgili bölümde genişçe anlatılmıştır.
[93] Bu konuda geniş bilgi Eşkişehir
ve köylerine ait bölümde vardır.
[94]
Bugün Bayburt Aksaray’ın köyü, Eski-il Aksarayın ilçesidir. Turgut, Yunak’ın
kasabasıdır.
[95] F., Demirtaş. a.g.m.,
Belleten. nr.47. s. 576-598.
[96] Bekir, Karacaşehir.
”Hatıralarım” (el yazma hatıra defteri) özel arşivimde.
Karakeçili Aşireti “isimli risale H.1321/1905 yılında Maarif Nezaretinin
izni ile İstanbul Tahir Bey matbaası tarafından basılmıştır. Kimin kaleme
aldığı belirtilmemiştir .Ancak risale Hacı Bekir Sıddık Bey tarafından
yazdırılmıştır.
[97]
Belgenin aslı için bakınız Ek-I; Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Bab-ı Ali Evrak
odası (B.E.O), 118/3-67 Numaralı Defterde kayıtlı 341990 numaralı vesika.
[98]
Belgenin aslı bak. Ek-2 aynı yerde, aynı numara ile kayıtlıdır.
[99]
Belgenin aslı bak. Ek-2 aynı yerde, aynı numara ile kayıtlıdır.
[100]
Belgenin sadece transgripti verilmiştir, aynı numara ile kayıtlıdır.
[101]
Mehmet Arif Bey, Anadolu İnkilabı-Milli Mücadele Anıları (1919-1923),
(Hazırlayan: Bülent Demirbaş). İstanbul; 1987, s. 87.
[102]
Gen.Kur.Bşk.lığı Harp tarihi vesikaları (Askeri Tarih Belgeleri Dergisi) yıl:
1962. Nr. 39, Sayı: 939 numaralı belge.
[103]
Taşpınar nr. 22, 19 Ağustos 1934, s. 176-180.
[104]
Sabahaddin, Selek. “Milli Mücadele”. C: 2, s. 76.
[105]
Hasan İzzet, Dinamo. “Kutsal İsyan” c:. 7, s. 150.
[106] M.,
Bayar. “Bayat Aşiretinin Yetiştirdiği Ünlü Kişilerden Milli Mücadele Kahramanı
Arif Bey”. (Sempozyum Tebliğ). Afyon. 2000.
[107]
Ahmet, Akgündüz. “Oasmanlı Kanun Nameleri”. C. 1, s. 463.
[108]
Ahmet, Akgündüz. a.g.e., c. 7, s. 227-229.
Yorumlar