HÜDAVENDİGAR VİLAYET-İ CELİLESİNİN YETİŞTİRDİĞİ ÜNLÜ HEKİMLERDEN SEYYİD HASAN-I BASRİ ve VAKIFLARI


                                                                                                                                   
                                                                                                           Dr. Muharrem Bayar
                                                                                                           
         
                                                “Sakın   terk-i edeb   etme   makam-ı  feyz-i  âli  evliyadır  bu                                            Mücahit fi-sebîlillâh evlad-ı resul Hazret-i Hasan Basri’ dir bu                        

 Anadolu’nun  her köşesi evliya yatağı ,erenler bucağıdır. En büyük şehrinden ,
en  küçük köyüne kadar  nereye bakarsanız  bakın mutlulukların gülümseyişini , çaresizliklerin tükenişini  görürsünüz .Bir türbe,bir küçük mezar  sizi geçmişe ,geçmişte de   ki mutluluğa götürür.    
                        Hicretin ilk yıllarında  düşünce olarak ortaya çıkmaya başlayan züht  ve takva        
anlayışı  tasavvuf hareketini doğurdu. IX. asrın sonlarında  tasavvuf hareketi  İslam  alemini etkiledi. XI. asırda  tarikatlar doğdu. XIII. asırda olgunlaştı ve İslam  dünyasını kapladı .      
Türklerin Anadolu’da görünmesi ve yerleşmesi ,tarihte ki rolü  itibariyle , İslâm’ın  doğuşunu  andıran bir  olaydır. Anadolu’da açılan  yeni bir vatanda ;yeni bir milliyet ,kültür ve medeniyet  maddi kuvvet;Türk ırkının askeri ve siyasi  dehası ile  manevi kuvvet ,İslam’ın yüce ruhunun  birleşmesi  ile mümkün olmuştur.                             Büyük millet ,büyük ruhlar  yetiştirebilecek ,manevi kültür  kaynaklarına sahip olan millet demektir. Millet kültürünün  ufuklarında doğan  büyüklük ,ferdi ruhların  derinliklerinde yeşerir,orada aşk ve iman olur. Vecd ve hareket halinde enginlere dolar
  alemlere yayılır. 
İlk ışıkları Horasan ‘da Hoca Ahmet Yesevî  yaktı. Orada aydınlananlar akın akın Anadolu’ya gelmeye başladılar. Geldikleri her yerde  ışık oldular, aydınlattılar .  ”Gaziyan-ı Rum “,”Âhiyan-ı Rum “,”Bacıyan-ı Rum” adıyla dertlilere derman , gönüllere ışık oldular.

              O devir Anadolu’sunda  birer kurtarıcı  olarak ,Anadolu insanını  elinden tutup kaldırmış,dayanağı,desteği  olmuştur. Daha sonra ,Osmanlı Devletinin kuruluşunda  ve gelişmesinde  birer manevi  mimar olarak  tarih sahnesinde görülmüşlerdir. Anadolu’ya vurulan  Türk Mühründe ,milli benliğimizin mayasında ,güzel Türkçe’mizin ahenginde ,   zenginliğinde  hep onları görürüz.

              Bu ünlü kişilerin  isimleri ,şöhretleri  Anadolu insanın ruhuna  sinmiş nesillerden nesillere aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Adlarına muazzam ka  birler,türbeler,tekkeler yaparak;köyler,kasabalar kurarak hatıralarını ebedi kılmışlardır.

              Bu yiğit,bu kahraman ,bu cengaver  velilerin  eğitim kurumlarına tekke  deniyordu Tekkeler tasavvuf düşüncesinin  doğduğu ,geliştiği ,olgunlaştığı , yaygınlaştığı ,halka sunulduğu  yerlerdir. Bunlar  kimi yerde Buka,Düveyra,kimi yerde  Ribât,Zâviye, Hângâh  kimileride  Dergah ,Asitane  ismiyle anılmışlardır. Asırlarca dini,  içtimâi,askeri ve ilmi hizmetler görmüşlerdir. Bu yerlerde pek çok sanat adamları yetişmiştir.

Musikide Mustafa Itri,İsmail Dede, şiirde Mevlana,Yunus Emre,Sultan Divani tıbda Seyyid Hasan Basri,Karaca Ahmet,Hayran Veli,Yâr Geldi Sultan bunlardan birkaç tanesidir.          

  




                                                                                                                                                    2
            1.1-İscehisar: Anadolu kurulan en eski yerleşim merkezlerin  birisidir. Yapılan araştırmalarda      zamanımızdan 5 bin sene öncesine ait yerleşim birimlerine rastlanmıştır. Bavurdu ve Seydiler de yapılan kazılarda bol miktarda M.Ö.3000 yıllarına ait Eski Tunç Çağı eserleri bulunmuştur. Seydiler  Yanarlar bölgesinde  Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. Kutlu  Emre 1975-1977  yıllarında kazı çalışmaları yaparak Hitit Dönemine ait zengin malzemeler bulmuştur Bu malzemeler  Afyon Arkeoloji Müzesinde  sergilenmektedir.
            İscehisar, en parlak devrini Roma döneminde yaşamıştır. Şehri İskender’in generallerinden  Dokimos  kurmuştur. Bu nedenle  Antik devirde Dokimeion ismi ile anılmıştır. Bu  devir  paralarının bir yüzünde ,şehrin kurucusu Dokimos’un resmi ile    Dokimos Makodenon yazısı vardır. Diğer yüzünde  Kutsal Persis Dağı ve Ana Tanrıca  Kybele  tasvirleri vardır .Bu devirde Dokimeion şehrinde  kurulan atölyelerde dünyanın en güzel heykelleri üretilmiştir. Antiocheie (Yalvaç) da bulunan  ve bu gün Konya Müzesinde bulunan Zeus Heykelinin kaidesindeki “Beni Dokimeionlu Diogen’in oğlu Menandros yaptı” yazısı o devirde bu bölgenin  büyük bir kültür merkezi olduğunu gösterir.[1]
            Bu bölgede İslam orduları Emeviler zamanında görülmeye başlamıştır. Yazma Battal nâmelerde   Arapların ve Türklerin bu bölgede görülmeleri menkıbevi bir şekilde anlatılır. Türklerin bölgeye iskanı  12.asırda başlamıştır. 1116 yılında  Selçuklu Sultanı  Melikşah, Bisans Kralı Alexi  Komnen’i  Bolvadin Ovasında büyük bir yenilgiye uğrattı. Tarihe Bolvadin Savaşı olarak geçen ,bu zaferden sonra imzalanan Bolvadin Anlaşması’ndan sonra  Türkler bu bölgeye yoğun olarak iskan oldular.[2]
            Arap ve Türk akınları sırasında  Dokimeion şehri yıkılmış,halkı dağılmıştır. Türklerin eline geçtiğinde  ahalisi dağılmış bu harap şehre İssüzce Hisar demişlerdir. Zamanla İsce Hisar olmuştur.
Ünlü Bizans Tarihçisi Anna Comneus ,doğuya yapılan pek çok sefere katılmış,gözlemlerini anlattığı ünlü eseri  Alexia isimili eserinde”Tükler Anadolu’ya öyle kalabalık geldiler ki karınca sürüleri gibi  yayıldılar”[3]                
            Aynı yılarda bu bölgeyi ziyaret eden Arap gezginlerinde  İbn-i Said el Mağribi,Ebü’l-Fida ve İbn-i Fazlullah el Ömari ’nin tespitlerine göre  Denizli ve Menderes Havzalarında 200 bin kara çadırlı Türk boyların yaşadığını söyler. Ankara,Kastamonu ve Bolu civarlarında 30 bin kadardır.[4]1240 yılında  Afyon-Kütahya ve Eskişehir civarındaki Türk nüfusu  1,5 milyona ulaşmıştır. Eskişehir Aleaddin Camisinin minaresindeki “Allah’ın rahmetine yalvaran zayıf kul ve savaşın atası Cebrail  İbn Caca  H.666/M.1267”tarihi Türklerin 13 asırda bu bölgelere kesin hakim olduğunu gösterir.[5]   
            Bu bölgeye  iskan olan Türklerin  12.asra ait olduğu belirtilen figürlü Türkmen Mezar taşları  1156-1200 yılları olarak tarihlendirilmiştir. Bu figürlerde  Türklerin haçlılarla mücadeleleri ,av sahneleri,günlük yaşam anlatılmıştır. Türklerin törelerinden gelen ve yaşatılan şamanist düşüncenin izleri vardır.[6] Bu mezar taşlarından biriside  Seydiler Hasan Basri Türbesinin avlu giriş kapısının sağ ihata duvarındadır. Bu mezar taşının dışa bakan yüzünde altı hayvan figürü tasvir edilmiştir.
            Anadolu’ya Türk Aşiretlerin iskanında en aktif rolü oynayan Kolonizatör Türk Dervişleridir. İşte bunlardan birisi ve en önemlilerinden birisi de  Seyyid Hasan Basri’dir.


                                                                                                                                             3
            1.2-Seydiler Kasabası: İscehisar İlçesine bağlı bir kasabadır. İlçenin doğusuna Afyon-Ankara yolu üzerindedir. İlçeye 11 Km. il merkezine  34 Km.dir.2000 yılı sayımında 2356 nüfusa sahiptir. 1990 yılında belediye teşkilatı kurulmuştur. Püskürük arazi üzerine kurulan kasabada  tabiat harikası olan peri bacaları vardır. Kırkinler ve Çatalkayalar mevkisindeki peri bacaları Roma ve Bizans zamanında işlenerek mabet,kilise ve evler yapmışlardır.
            Tarihi Arkaik devre kadar uzanan bu bölgede, Yanarlar  Mevkisinde  açılan Hitit Mezarlarından   o devir tarihini aydınlatacak önemli malzemeler bulunmuştur.
            Osmanlı dönemi vesikalarında   İnlüce Köyü  ismi ile anılır.[7] Çevresindeki inlerden dolayı bu ismi almıştır. Seyyid Hasan Basri zaviyesi kurulduktan sonra,bu ünlü zatın ismine izafeten “Seydi Karyesi”,Seydiler Sultan Karyesi”[8]  ismi ile anılmıştır.
            16.asra ait vesikalarda Karahisar-ı Sahib sancağının,  Kırhisar Nahiyesine  bağlı  İnlüce Karyesi olarak görüyoruz.[9]Daha sonra Barçınlı (Bayat) Kazasına  bağlanmıştır.19.asrın sonlarında  İsce-Hisar nahiye olunca  ,Seydiler Sultan ismi ile buraya bağlanmıştır.
                                                                                                                                
          2.Seyyid Hasan-ı  Basri Hazretleri: Hayatı hakkında kesin bilgiler yoktur. Elimizde bulunan vakfiyenamesi ve bu vakfiyenameye  zamanla yapılan eklentiler,mülknameler, icazetnamesi ,çeşitli zamanlarda verilmiş beratlar ile şer’iye sicillerde bulunan kararlardan edindiğimiz bilgilere göre İscehisar Kazasının Seydiler Kasabasında Seyyid Hasan-ı Basri isminde  Kuduz  Hastalığını  tedavi eden bir doktor,tekkesi olan bir derviş olarak görüyoruz.
            Seyyid Hasan-ı Basri,Bektaşi Menakıplarında sık sık adı geçen ünlü hekim Karaca Ahmet Sultan ile çağdaş gösterilmiştir. Karaca Ahmet Sultan ,Beylikler zamanında yaşamış,bazı kayıtlara göre Orhan Gazi zamanını görmüştür. Buna göre Hasan-ı Basri  13 .asrın sonu,14.asrın başlarında yaşamış olması gerekir.
            Elimizdeki  H.734/M.1333  tarihli İcazetnameye  göre  künyesi Hasan bin Basri bin Habib’ dir. Halep’te tıp tahsili görmüştür. İcazet aldığı ve hocalarının isimleri şöyle belirtilmiştir.“El hazirin Şeyh el- Hacı Ömer  ve Şeyh Benlü  el-Gazasi ve Şeyh Musa  el-Kaddesi ve Şeyh  Osman Bey  ve Şeyh  Yusuf Dımışk  ve  Şeyh  İsa er-Rumi  ve  Şeyh Ahmet  el-Hadimi   ve  Süleyman el-Hadimi el-Hatib  ve  Selman  el Şâhidin bade’l-icâze.
            İcâzet silsilesi:
            Bekir el Halebi ba-kariye Cibril nûrullah-i mazacaha  ´âşâ  âya .Ve  ´ışrıne senete
Fi sene erbaa  ve selâsen  ve seb´a-mie
            Min eş-şeyh el-salih Ebu Bekir el Cerra  ve hüve  âhaza,min eş-şeyh el-salih  İmad bin Matar   ve hüve ahaze min eş-  şeyh  el salih Rûz-bahar ve hüve ahaza ,min eş-şeyh salih Evâni  ,ve hüve  ahaza min eş-şeyh el-salih  Ebu Bekir el Mâzali  ve hüve ahaza  min şeyh salih  Ahmet  el Muğlayı, ve hüve âhaza  min şeyh salih Osman el Mekki  ve hüve âhaza  min eş-şeyh el-salih   Ahmet el-Hâni  ve hüve ahaza  min eş-şeyh el-salih Osman el Mekki  ve hüve ahaza eş-şeyn el-salih Hüseyin el Mekki  ve hüve ahaza min eş-şeyh el salih Ahmet el Hanni  ve hüve ahaza eş-şeyh el-salih Ebu Müslim  el-Mekki râhmetallhü alehi ve hüve ecmâin  ve hüve ahaza  Ömer el Hattab raziallahü anhü  ve hüve ahaza  sahihete vesayate  beadel mefrûzata  ve’l-vacibeti  ve sünen el-fakir  el- tekatttüm  ala hizmetihim er-rağib  ilehi  en yekûne  lehu  yete fit-tevbete  ve’r- irşâde  fi’l-ırkati  ve’s-seccadehi ve sual-i ve hırkate  ve hâze icazete-hüm  ve kad aleyha  fi sene  ahya  fi sene  seb´a  ve   ışrun  ve seb´a-mie   


            İcazetnamede Hasan-ı Basri’nin künyesi şöyle belirtilmiştir:”Kale’ellezi  bî-´abdillahi  ve la tenkus  el-misaka  semen haddi  zalike  maal  fukara  ve’ş-şûyuh  inne’l-velede’l-´âbid el-fakir  el-vari  ez-zahid  el mütedeyyin  Hasan bin Basri bin Habib ve’f-fekahü Allahü  fi  tâatehu  ve fimâ” 
İcazetname daha sonra Karahisar-ı Devle kadısı tarafından onaylanmıştır.“es-takat  Muhammet bin el-Hac Ali   ve’l-harameyn  el kadı Karahisar-ı Devle” sözcüğü onaylayan kadının  Hacı Ali oğlu Mehmet Efendi olduğu görülüyor.[10]
Haleb’deki medreseden mezun olduktan sonra Kırşehir’e giderek  ,Suluca Karaca Höyük(Hacı Bektaş) oturan Hacı Bektaş-ı Veli’den el almıştır.Bektaşi Menakıpnamelerine göre  devrin  ünlü alimlerinden Sivrihisarlı Seyyid Nurettinden ders almışlardır. Burada okurken Karaca Ahmet Sultan, Yargeldi Sultan(Akşemseddin) ve Hayran  Veli  ile arkadaş olmuşlar.
Tahsillerini tamamladıktan sonra Karahisar-ı Sahib’e dönerler. Bu dört arkadaş şehri gezerken,susarlar,namaz vakti de gelmiştir. İçmek ve abdest almak için su ararlar. O sırada Karaca Ahmet elindeki asasını yere vurarak “-su burada olacak der.”ve vurduğu yerden su fışkırır. Kana kana içerler,abdestlerini alırlar. Zamanla bu suyun çıktığı yere çeşme yaparlar. Halen kullanılan Olacak Çeşmesi bu olayın hatırasıdır. Kerametleri ortaya çıkınca dağılmaya karar verirler. Bu doktor,şeyh,kolonizatör Türk dervişleri kendilerine   dirlik olarak verilen köylere giderler. Oralarda tekkelerini kurup,halkı hem tedavi ederler,hem de ışık olup aydınlatırlar,ümit olurlar. Dertlerine derman olurlar. Aşiretlerin iskanı ,körelmiş yerleşim birimlerinin ışıması,aydınlanması için çalışarak; ölü olan  eski yerleşim birimlerini hayata geçirirler. Bu ünlü dört  şeyhin tekke kurduğu köyler :
1.Seyyit Hasan-ı Basri : İnlüce Köyüne gider. Tekke kurar. Kuduz Hastalığını tedavi eder
2.Karaca Ahmet:Kağnıcılar köyüne gider. Tekke kurar  Delileri  tedavi eder,
3.Hayran Veli:Kayıören köyüne gider. Tekke kurar. Cilt Hastalarını tedavi eder.
4. Yargeldi Sultan:Göynük köyüne gider:Tekke kurar. Bayılma ve benzeri  hastaları tedavi eder.

            3.Seyyid Hasan-ı Basri’nin Hekimliği ve Tedavi Şekli:Kasabada  alan çalışması yaptım. Tekkeye bakan,tedavi işini bizzat yapan  okur-yazar olmayan Sultan Tekin(D.1920) ve Zeki Çetinkaya(D.1918)  konuştum.  
             Tekkedeki türbede yatan Seyyid Hasan Basri’ nin torunlarından ve vakfın mütevellisi olduklarını söylediler. Dedelerine verilmiş tevliyat beratlarını  ve mahkeme ilamlarını gösterdiler. Kuduz olan her canlı tedavi ettiklerini söylediler. Yaptıkları bu hizmet karşılığı ücret almadıklarını,buna ilaveten gelen hastalara tekkenin misafirhanesinde baktıklarını,hastanın her ihtiyacını  ve isteklerini yerine getirdikleri,bu giderleri  tekkenin vakıf gelirlerinden karşıladıkların söylediler.
            3.1-İlacın Hazırlanışı:Tekkenişinlerin anlattıklarına göre,her yıl  ağustos ayının başında ,Seydiler köyüne bilhassa tekkenin çevresine 1 cm. büyüklüğünde  kırmızı renkli kuduz böcekleri gelirmiş. Bu böcek burada yalnız 10 gün kalır. Daha sonra ortadan kaybolunmuş,bir yıl sonraki Ağustos ayına kadar. Bu böcek başka yerde olmazmış.
            Böceği yalnız tekke sahipleri toplarmış. Başkalarının topladığı kullanılmazmış. Böcek toplamaya sabah namazından sonra çıkılır,toplanan böcekler bir  kutu içine konur. Hayvan  orada öldükten sonra  güneşte iyici kurutulur. Sonra havanda iyice ezilerek toz haline getirilirmiş. Yapılan bu kuduz ilacı, kapaklı toprak  veya cam kaplarda saklanırmış.
           

                                                                                                                                             5          3.2-Tedavi Şekli: Vakfiyenameye göre Batnen ba’de batnın şartı esas olmak kaydıyla evladı-ı ekber-i erşet-i aslah[11] şartını taşıyan kişiler tekkenişin olarak tekkeye bakan tek yetkilidir. Hasta kadın ise,kadın bakıcı;erkek ise erkek bakıcı ve tekke sahibinin soyundan,tekkenişinin görevlendirdiği kişiler hastayı alırlar. Hasta günün her saatinden kabul edilir. Hastaya bakmakla görevli ve bu iş için deneyimli kişi, önce hastayı güzelce muayene ederler.  Hastanın gözlerine bakarlar,bir kaptaki suyu gösterirler,üşüyüp üşümediğini sorarlar. Kendi hastaları olduklarına kanaat getirdikten sonra,hastayı tekkeye getirirler. Hasan- Basri sandukasının önünde dua ederler. Arkasında yarım bardak  tekke kuyusundan veya çeşmesinden alınmış yarım bardak suyun içine bir fiske kuduz tozu,bir fiske tekke toprağı  karıştırılır ve hastaya üç yudumda içirilir. Daha sonra mayasız ekmek ile yağsız ve tuzsuz çorba ikram edilir. Bu ikram günde  üç defe tekrarlanır. Tedavi genellikle bir gün sürer. Eğer hastada iyi olma belirtileri görülmemesi  halinde tekkedeki tedavi uç gün devam eder. Üçüncü gün bir miktar kuduz böceği tozu,bir miktar tekke toprağı hastayı getiren kişiye verilerek, uyacağı diyetlere devam etmesi söylenir. Tekke kapısından çıkarken hasta,tekke sancağı altından geçirilir.
            Kuduran hayvan olursa aynı tedavi yapılır .Ayrıca kuduran hayvanın ağılındaki veya ahırındaki bütün hayvanlar getirilerek suyundan içirilir,bayrağın altından geçirilir. Gelen her hasta mutlaka iyi olmuş gitmiştir. İyi olmayan yokmuş.
            Tekkenin  Külleyesi:Cami,bimârhane,Tekke,türbe,cami,hamam,misafirhane,zikirhane,
çeşme ve hâziresi olduğu vakfiyename ve temliknameler de yazılıdır. Bunlardan  günümüze cami türbe,çeşme gelebilmiştir.
            4.Vakıfları:Seyyit Hasan-ı Basri,İnlüce’li köyüne yerleştikten sonra zaviye, misafirhane,cami,çeşme gibi külliyenin en önemli birimlerini kurmuştur. Bunları yaşaması için vakıflar kurmuştur. Vakıflarının gelirleri ile  zaviyesine gelen hastaları tedavi etmiş,onların masraflarını karşılamıştır. Ayrıca tekkesindeki  dervişlerin,çalışanların masrafları ile köye gelen  misafirhanesinde kalan herkes  yemesi,içmesi ve gecelemesi için yapılan masraflar karşılanmıştır. Seydiler köyü ve civarındaki köy  ve kasabalarda yaşayan fakirler ve muhtaçlara  aynî ve nakdi yardımlar yapılmıştır
            . 4.1-Vakfın Malları:a)  Seyyit Hasan-ı Basri’nin vakıf arazilerinin büyük bir kısmı İscehisar- Bayat-Bolvadin-Afyon sınırlarına  uzanır. Geniş meraları ve yaylaları içine alır. Zaman   içinde bu topraklara  tecavüz olayları meydana gelmiştir. Bu nedenle mahkemeler intikal eden   olayların  kayıtlarında bu malların sınırları ile miktarları  gösterilmiştir.
a)Cami,çeşme,zaviye,türbe,şifahane,mektep hâzire,misafirhane. köy içindeki evler , dükkanlar ,arsalar  ve köyler.
b)Mezra-Mera  Yaylaları:”İscehisar ’in canib-i şimalinden:Ağın Dağı an cebeli marufdan-Karadere Başa-Barak Çayırı andan ; canib-i şarka  müteveccihen-Kara Dere ağzı- Danişment Çeşmesi- andan  İncik Deresi  nam vadi-Bayarak Gediği-andan Güzelim Dağı nam cebeli –andan büyük ve küçük güneyi tepeleri –andan Tekeler Kepezi-andan Kara Tepe andan Ilıca Kaş-Feleli nam karye tariki andan-Çıban Pınarı –nam aynı meşhur  andan Kuzu Pınarı andan-Altı Ahur Çeşmesi ve Kamışlı Dere nam vadi andan- Yazır nam mevzi  andan-Köpek Yalağı andan-Hasan Abdalı-Aşılık Tepesi  andan –Mazgirt Tepesi –Erikli Dere-Çaşır Kuzu  andan-Yemişen Tepesi nam mevzi-i  meşhur-ı mâlum-ile mahdud olduğunu ve mevazı-i  mezküre dahilinde  kain mezra´,mer´a ve yaylağın yeri....”[12]
           


            Hasan-ı Basri vakfına ait 07.Muharrem.H.1335/M.1916 tarihli  ilam[13]              6     
            “Medine-i  Karahisar-ı Sahip kuralarından  Seydiler Sultan karyesinde defin hak ıtrınak olan Seyyit Hasan-ı Basri Hazretlerinin zikri ati evkaf mütevellilerinden karye-i mezbur ehalisinden  Osman oğlu Abdullah  ile Sanı oğlu Ali oğlu diğer  Abdullah bin Mustafa ve Aliye oğlu Hasan bin Osman  ve Hatip oğlu Mehmet Ali  bin Hacı Hüseyin ve Tekkenişin oğlu Bekteş bin Halil ve Kara Mehmet  oğlu Mehmet bin Eyyüp ve Hatip oğlu  Ali bin Abdüsselim  taraflarından vakıf-ı müşa’rünileyhin karye-i mezbure hududu dahilinde vâki emlak  ve müsakkafat ve  arazi-i mevkûfelerinden  dolayı leh ve aleyhlerinde  vuku’bulmuş ve fi-mâ ba’d  vuku bulacak  bi’l-cümle de’avinin   aid olduğu muhakim-i şer’iyye  ve nizamiyenin hukuk ve ceza ticaret kısımlarıyla Mecalis-i İdare ve devair-i sairede  bidayeten  ve i’tirazen ve isitnafen  ve temyizen  ve  i’adeten  ve tashihen  taleb ve da’va  ve muhakeme ve muhaseme  ve murafa’a  ve müdafa’a  ve ikame-i şuhuda  ve tahlife ve tebliğ ve tebellüğe ve hükm-i gıyabı talebine  ve sudur idecek  i’lamatı  mevki’i  icraya  vaz’ıyla  hacz-i  ika’  ve  fekkine  velede’l-hace  sulh ve ibraya  ve suver-i muharrere  dairesinde aherini  tevkil  ve terfik  ve azle ve hususat-ı mezkureye  muta’allik  ve mute ferri  olan her bir umurun küllisini son dereceye kadar ifaye bi-hüccet –i  şşer’iyye  vekilleri  bulunan marru’z-zikr  Seydiler Sultan karyesi  ahalisinden  ve vakıf-ı muma’ileyhin diğer  mütevellileri   Tekke-nişin oğlu Molla Mehmet bin Ahmet  ve medine-i mezkürenin  Kâhil Mahallesi’ n de  sakin Tayyip oğlu Hacı Mehmet bin Ahmet  gerek evkaf-ı mezküre  hakkında ,gerekse saireden dolayı  müvekkülin mezburanla  ma’an leh ve aleyhlerinde  vuku ’bulmuş  ve ba’de  ma’-vuku bulacak ve ikame olunmuş  ve fi-mâ  ba’d  ikame olunacak  bi’l-cümle  de’avinin  aid olduğu  bi’l-umum  muhakeme-i Devlet-i Âliye’nin  her bir kısım ve derecatında  ve meclis-i idare  ve belediyeye ve devair-i saire-i resmiyye  ve meccanen  sulh kısımlarında  ol babdaki zabt-ı da’va   ceridesinde  tafsilatı gösterilen,bâladaki  salahiyet ve mezuniyet  ve Şerait-i Muharrere Dairesinde  keza bâ-hüccet-i şer’iyye vekilleri  bulunan medine-i mezkürenin  salifü’l-zikr  Kahil Mahallesi ahalisinden ve da’va  vekillerinden  Koçzade Hacı  Abdullah Efendi bin Mehmet Ağa[14] medine-i  mezkür  mahkeme-i şer’iyyesinde  ma’kud  meclis-i şer’i münirde zikr-i ati  emlak ve musakkafat ve arazi-i  mevkûfiye  hasbe’l-memuriyye  vaz’ı yedi mütehakkik  olub,kıbel-i şer’den  husumet-i  re’y olunan  medine-i mezküre  Defter-i Hakani  memuru Hamdi Efendi ibn-i  Hasan Hüsnü Efendi  muvacehesinde  ber- vech-i âti  bi’l-vekale  da’va ve takrir-i kelam idüb  mezkür Seydiler Karyesi’nde  defin –i hak –ı ıtırnak oan Seyyid Hasan-ı Basri Hazretleri’nin  karye-i mezkür  hududu dahilinde  vaki’  bi-vakıf –name  ve hudud-name  evkaf-ı sahihasınden  rekabesi ve kaffe-i hukuk-i  tasarrufiyyesi  cânib-i vakfın mütevellileri müvekkillerin  mezburuna ait olan arazi-i mevkufede mu’amelat-ı  kanuniyye  ve ahkam-i nizamiyye  cari olmayub  şart-ı  vakıf    mucibince ve  teamül-i kadim  vechile amel olunmakda  iken bi’l-âhere vakf-ı mezbur  bâ-irade-i  seniyye-i hazret-i padişahı diğer evkaf meyanında  ilga idülüb ,evkaf-ı mülhaka  meyanına  idhal ve rekabesi  beytü’l-mala ait bir arazi-i mevkufe  olan mezkur Seydiler Karyesi hududu dahilinde  Ortaklar ve Mandra  nam mahaldeki ber-vech-i maruz vakıf-ı müşarün’ileyh  vakfetmiş olduğu arazi-i mevkufenin  hududu dahilinde  ve vasatında  arazi-i mevkufe olduğu halde sahib-i evvelleri  Karhisar-ı Hocazade Cemal ve Asım  ve Raif  Beyler ile müteveffa Şakir Paşa  zevcesi namlarına  şubat.1325.Kanun-i Evvel  1329 tarihlerinde  Defter-i Hakani  idaresince  arazi-i emiriyye olarak icra-i kayd ve ol yolda  sened-i hakani  i’ta edilmiş ve gerçi mutasarrıf-ı müma’ileyh                          

                                                                                                                                                   7
cihet-i tasarrufiyeler-i  hakkında müvekkillerim  mezburunun hiçbir  vech-i muharrer  arazi-i emiriyye  olarak icra-yı   kayd  ve resm-i  ferağ  ve  intikal ve bedel-i  mahlulat-ı  aidiyyeti  cihetle   canib-i mer’iyye  teslim edilmesinden dolayı  müvekkillerim mezburun mutazarrır olmakda olduğundan  arazi-i mezküre-i mevkufe  hakkında miri olarak  imla ve ashabına  i’ata edilen  senedat ve ol yoldaki  kuyûd-ı hakimenin  ber- vech-i maruz  arazi-i mevkûfe-i  mülhaka  diye tashihiyle  resm-i ferağ  ve intikal ve bedel-i mahlulatından teraküm iden  meblağından  yüze ,yüzbeş  hesabıyla  hisse-i  tevliyat olarak  müvekkillerim  mütevelli-i mezburuna   eda ve teslimi  için  hükm-i şerî  i’ta  buyrulmak  bi’l-vekale  matlubumdur  deyu  ba’de’d- da’va    ve lede’s-sual  memur  müma’ileyh  Hamdi Efendi  dahi cevabında  müdde’a bih  arazi-i mezküre  sırf arazi-i emiriyyeden  olduğuna binâen  hasbe’l-me’muriye  eşhas-ı  merkume  uhdesine  mîri  olarak icra-i  kayd  ve sened-i  hakanisi  imla ve i’ta  kılındığı  der- meyanla   arazi-i  mezkürenin  vakfiyyeti  hakkındaki  müdde’asını  inkar etmekle  vekil-i  müma’ileyh  Hacı Abdullah  tarafından  ibraz olunan  ve zîrde  tarihleri  münderiç  beravet-i  şerif-i âlişanla ,i’lâmat-ı  şer’iyye  birer birer  tetkik  ve mütala’a  olundukda  evkaf-ı mülhakadan   Barçınlı Kazası’nda [15]İnlüce nam-ı diğer  Seydi Karyesi’nde  vaki  Seyyid Hasan Basri  zaviyesi  vakfının ber-vech-i  meşruta nısf-ı südüsden ,sülüs hisse  tevliyat e zaviyadarlık  cihetlerinin  mutasarrıfı  evlad-ı vakıfdan  Ahmet bir İbrahim’in  fevtiyle  mâhlulundan  oğulları  Mustafa ve Halil İbrahim  ve müvekkil-i mezbur Molla Mehmet 18.Cemaziye’l-âhir  1300  tararihli ve sülüs hisseli  tevliyet cihetinin dahi mutasarrıfı Derviş  Ahmet bin  Ahmet’in  mâhlulundan  sulb-i sahih oğulları  Murad ve İsmail  ve müvekkiller-
mezbur   Hacı Mehmet iştiraken  ve seviyyen  27.Zi’l-ka’ade .1289   tarihli ve  diğer  südüsden südüs  hissenin  sülüs  hissesine  evlad-ı vakıfdan  müvekkil-i  mezbur  Abdullah bin Mustafa  16.Şaban.1300  tarihli ve keza  südüs hisse  tevliyat e zaviyadarlık  cihetinin  mutasarrıfı  olan evlad-ı  vakıfdan  Mustafa bin Mustafa’nın  bilâ veled  fevtiyle  mahlulundan  hâfidleri  Hasan ve Hüseyin  ve  müvekkil-i mezbur  Ali benun-ı  Selim  müştereken  13.Rebiü’l-ûlâ .1290  tarihli ve  nısf-ı sülüs  hissem tevliyatının sülüs  hissesini  evlad-ı vakıf dan  Habib ve Abdullah  ve Halil  ve müvekkil-i mezbur  Bektaş benun-ı Halil keza iştiraken  04.Zi’l-hicce 1278  tarihli  beravât-ı şerif-i âlişanla  vakf-ı mezburun  ber-vech-i  meşrut  tevliyat ve zâviyadarlık  cihetine  mutasarrıf oldukları  bi’t-tetkik  anlaşılmış  ve ma’a  tevliyat evladiyet  ve meşrutiyet  üzere  nısf-ı sülüs  hisse tevliyat  ve zaviyadarlık cihetinde  mezkür 04.Zi’l-hicce.1278  tarihli beravet-i âliyeden  ale’l-iştirak  mutasarrıf  olan Cafer  ve Osman ibneyni İbrahim  nam kardeşlerine  merhum Osman’ın vuku-ı vefatıyla  mâhlulundan  nısf-ı sülüs  hisseden ,hisse-i mâhlulesi  oğulları Ahmet ve müvekkil-i mezbur Abdullah uhdelerine  ale’l-iştiraki ‘s- seviyye  tevcihi hakkında  da 07.Şaban.1325  tarihli  ve keza  vakf-ı mezburun   evladiyat  ve meşrutiyet  üzre sülüsden  iki rub’ hisse-i tevliyat ve zaviyedarlık cihetine  bî-berat-ı âlişan  mutasarrıf olan  Osman  bin  Osman’ın  vuku-ı sıfatıyla  mâhlulundan  sulb-i  kebir  oğlu  Hasan  uhdesine icra-yı tevcihi için  11.Zi’l-ka’ade 1324 tarihli  i’lâm-ı  şer’iyye  ile müstebân  olmağla  diğer müvekkill-i mezbur  Mehmet bin Eyyüb’ün  vakf-ı mezbur  tevliyat-ı hakkından  evrak-ı resmiyesi  mevcud olmamasından  lede’s-sual  vekil-i müma’ileyh  Hacı Abdullah  Efendi dahi  ibraz olunan mezbur berevât-i  şerif-i  âlişan ve i’lamat-ı şer’iyye  ile müvekkilleri  merkumun zikr olunan  tevliyat ve zâviyedarlık  cihetine tafsil-i  meşruh üzere  mutasarrıf oldukları  inde’ş-şer’i ‘l- enver  zâhir ve  tahakkuk  etdiğini  der-meyanla  evkaf-ı mezkürun  tevliyat ve zaviyadarlık  hakkındaki keyfiyyeti   medine-i mezkür   evkaf  idaresinden  lede’l- istilam  mezkür Seydiler  Sultan  Karye’sinde  vâki Seyyid Hasan Basri  zaviyesi  tevliyat ve zaviyadarlık  cihet-i müvekkilin-i mezburun   uhdelerinde  olup,vakf-ı mezburun  zaviyesinde  it’am-ı ta’am  ettirmek şartıyla  beher sene  muhasebesi  ru’yet  olunarak  kura’yı  mevkûfe  a’şar  bedelinden  senevî  on üç bin  yedi yüz  kırk üç 


                                                                                                                                            8
kuruş  i’ta  edilmek de  olduğu   anlaşılmış olmağla  me’mur –ı  müma’ileyh Hamdi Efendi dahi  iddi’a  olunan  ve arazi-i emiriyye  olarak   tapu senedi  i’ta kılınan  arazi-i mezkürenin                   
 mezkür vakıf  tetimmesinden  yani Seyyid  Hasan  Basri  Zaviyesi  vakfından olduğu  kana’at-ı bahs  bir suretde sabit olmadığından tahkikat-ı mükemmele  icrasını taleb etdikde  vekil-i müma’ileyh  Hacı Abdullah Efendi  idda-yı  vaki’ası  keşf ile  tebeyyün  ve tahakkuk  edeceği cihetiyle başkaca isbat-ı müdde’adan  evvel mezkür  arazilerin  ma’rifet-i şer’le  keşf  ve tahkikatını  vaki’ olan taleb-i üzerine  arazi-i mezkürenin  mahallinde memur-i îzâm  olunun mahkeme-i şer’iyye Başkatibi Ali Rıza Efendi  ve vekil-i mumla’ileyh Hacı  Abdullah Efendi ve Defter-i Hakanî  memuru Hamdi Efendilerle  bî-taraf  vea bi- garaz  otuz dört kişiden  mürekkeb  ehl-i vukuf ve  erbab-ı hibre  tarafından  mümza ve musadak olarak makam-ı  al-i  şer’i şerefe tevdi  ve takdim kılınan  17.Haziran.333 . tarihli keşif raporu  lede’l-kıra’at  ve’l-mütealaya  münderecât ve hülasa-i  me’al-i  mezkür Seydiler  Karyesinde  medfun  Seyyed Hasan Basri  Hazretleri’nin  vakf  etmiş olduğu   ehl-i vukuf  ve erbab-ı hibre  tarafından  işaret-i mahsus ile işaret olunan “Beydağı ve Mahmut Sivirisi  ve  Tamgalı Kaya  ve Dede Tepesi  ve Danişment  ve Akçaoğlan  ve Kayacık ve  Kürsi Gediği ve Taşcı Bey ve  Mercimek Köprüsü  ve  Deveci Yolu ve  Kırk Pınar Kaşı  Su  Tolası ve Akyol  hududlarıyla  beyne’l ahali  ve’l-kura  ma’lumu’l-mikdar arazi vakıf –ı müşarün’ileyh  hazretlerinin  arazi-i mevkufesi olub  eben an-ceddi  mütevellileri  müvekkilün-i mezburunla  mukaddemen sülâle-i  saire tarafından  tasarruf ve intifa´  ede gelmekte  olduğu gibi  hudud-ı muharrere-i  mezküre dahilinde  ve vasatında  Ortaklar ve Mandra  nam mahalde  vaki´ olub,Defter-i Hakani  idaresince  arazi-i emiriyyeden  olarak  kayd ve ol yolda  ve sened-i hakanisini  imla ve i’ta  edilen  araz-i müdde’a  bihanın  vakıf-ı  müma’ileyh  Hasan Basri  Hazretleri’nin  arazi-i mevkufesinden bulunduğu  kizb  üzerine  ittifakları  gayr-i mutasavver  ehl-i vukuf  ve erbab-ı  hibrenin  yek-zebân  olarak  ihbar ve tasdikleriyle  keşfiyât  ve  müşahedit ve keyfiyeti  bi’t-tahkik  suver-i saire  ile de icra  konan tahkikat ve tedkikat –ı vakı’ası neticesinde ber-minval-ı muharrer  arazi-i müdde’a  biha hududu  zikr olunan umum-i arazi-i mevkufesinin  hududu   dahilinde   ve vasatında olub,vakıf-ı  müşânün’ileyh  arazi-i mevkufesinden  ma’dud bulunduğu  tahakkuk  ve tebeyyün  etmiş olduğundan  icra-i icabından ibaret idüğü  anlaşılmağla  ni diyecekleri  tarafeynden soruldukta bir diyecekleri  olmadığı der-meyanla  münderecât ve  mazmunu raporu  bi’t-tasdik  icab-ı  şer’isinin  icrasını  taleb etdiklerinde  lede’t- tedkik  ber-muceb- i taleb ve  iddi’a ,arazi-i müdde’a  biha gerçi  Seyyid Hasan Basri Hazretleri’nin  vakf etmiş olduğu  arazinin hududu dahilinde  ve vasatında arazi-i  mevkufesinden  ma’dud  bulunduğu  ve salifü’z-zikr  tevliyad ve zaviyedarlık  cihetine  müvekkilün-i mezburun  mutasarrıf oldukları cereyan eden muhakeme  ve murafa’a  ve evkaf me’murluğunun  der-kenarı ve keşif  raporu münderecatından anlaşılmaktan ise de  arazi-i mevkufenin  tarih-i  vakıfdan bu ana değin bir hayli zaman  mürur etmesine  binaen  vekil-i müma’ileyh  Hacı Abdullah Efendi’nin taleb ve iddi’ası  ve münderecatı  rapora  nazaran  arazi-i müdde’a biha  şart-ı vakıf  ve teammül-i kadim  vechile  arazi-i  mevkufe-i mezkürenin  mütevellileri  ve  sülale-i sairesi tarafından tasarruf  ve intifa’a  edile gelmiş vakıf-i müşarün’ileyhin arazi-i  mevkufesinden  olduğu bi’l-beyyine isbatı iktira  eylediği  tarafeyne  ba’de’t-  tefhim  vekil-i  müma’ileyh  Hacı Abdullah Efendi  bu husus  hakkındaki  şahitleri mahallinde  tesmiye ve ikamesiyle  istima’etmek üzere  bir  memur-ı  mahsusun  izamını  taleb etmek  ber-muceb-i taleb  mahallinde ikame olacak  şahitlerin  tarafeyn huzurunda  istima’ıyla  dava-yı  vaki’aya  mutabık ve muafık  suretde  eda-yı  şehadet etdikleri  takdirde  ale’l-usul  tezkiyelerinin  dahi icrası  için  canib-i  şer’-i âliden  mezunen Mahkeme-i Şer’iyye  Başkatibi  Ali Rıza Efendi  naib  ta’yiniyle  ol babdaki  zabt-ı da’va  ceridesinde  tafsilatı  muharrer  olduğu vech üzere  tarafeyn hazır   oldukları halde  mahallinde  zabtında  esâmisi 


                                                                                                                                             9
muharrer müslimin  huzuruyla  akd edilen  meclisde  vekil-i müma’ileyh  Hacı Abdullah Efendi;Konarı Karyesi’nden  Hacı İbrahimzade Ömer Efendi  ve Hacı İbrahimzade  Hacı Bekir  Ağa  ve Kin oğlu Mustafa  ve Akkoyunlu Karyesi’nden  Feyzi oğlu Hacı Hasan Ağa  ve Hacı İbrahimzade  İbrahim bin İbrahim  Efendi ve Feyzi oğlu Abdurrahman ve  Seydiler Karyesi’nden   Kör İsmail oğlu Nebi Ağa  ve Kale Karyesi’nden Fatihzade Mehmet Ali Efendi ve Karaçor oğlu Abdi bin Mehmet  bin Abdurrahman’dan  her biri li- ecli’ş-şehade meclis-i ma’kud mezkürde hazurun olub,tarafeyn muvacehesinde  münferiden  istişhad  olunduklarında  fi’l-hakika Seydiler Karyesi’nde  medfun Seyyid Hasan Basri Hazretleri’nin ba-vakıfname ve hududname  vakf etmiş olduğu Beydağı ve Mahmet Sivrisi  yani mezkür Beydağı  ile Tamgalı Kaya  arasındaki allame ve Tamgalı Kaya nam kadimi karyeden deveran iden nişanın önünden  geçen hatt-ı müstakim ve Dede Tepesi  nam-ı kadimi  Murad bin Şeyh  Durali  ve Danişmend ve Akçaoğlan ve Kayacık ve Kuş Gediği  ve Taşcı Yolu  ve Mercimek Köprüsü  ve Deveci Yolu mezkür Murad bin Durali  ile Kırkpınar Kaşı arasındaki keza allame ve mezkür Kırkpınar  Kaşı  nam-ı kadimi sur çekilen mesili’l-ma’a ile Akyol arasında ki Su Tolayısı  ve Yusf bin Bazgar  ile Su Dolayısı arasındaki Akyol nam-ı kadimi Taş kebir nam hududlarıyla mu’had ve mahdud  beyne’l-ahali  ve’l-kura  ma’lumu’l miktar  arazi  vakıf-ı müşarün’ileyh  hazretlerinin arazi-i  mevkufesi  olub,eban an ceddin mütevellileri  vekil-i müma’ileyh  Hacı Abdullah Efendi ’nin  müvekkilleriyle  mukaddemin  sülale-i sairesi  tarafından tasarruf ve intifa’ ede gelmekte olduğu  gibi hudud-ı muharrer-i mezküre dahilinde  ve vasatında  Ortaklar ve Mandra  nam mahaldeki  arazi  ber-veche muharrer arazi-i mevkufeden  olduğu alde  arazi-i emiriyye diyerek  Defter-i Hakani idaresince  icra-i kayd edilen mezkür arazi  ber-minval –i muharrer  hududu zikr olunan  umum-i arazi –i  mevkufenin  hududu dahilinde  ve vasatında vakıf-ı müşarün’ileyh  Hasan Basri Hazretleri’nin  arazi-i mevkufesinden  olduğunu  binaen  aleyh mezkür Odtaklar ve Mandra  nam mahaldeki  arazi-i müdde’a  biha salifü’z-zikr  umum-ı arazi-i mevkufenin  hududu dahilinde  ve vasatında  vakıf-ı müşarün’ileyh  Hasan Basri Hazretleri’nin arazi-i mevkufesinden  olduğunu  biliriz .Biz bu hususa  bu vech  üzere  şahidiz ,şehadet dahi ederiz  deyü  her biri müttefikü ’l lafz ve’l-ma’na ber-nehc-i  eda-yı  şehadet etmeleriyle şuhudun-ı merkumundan  mezburun Kel Ahmet Ağa ve Karaçor oğlu  Abdi usul-i mevzu’asına  tevfiken  mensup  oldukları  mezkür Kale Karyesi imamı Fatihzade  Mehmet Ali Efendi  ibn-i Ali  ve muhtarı Karçor oğlu Hacı Muslu bin Hasan bin  Abdurrahman  ve aza Kel Hacı oğlu Veli bin İbrahim  bin Yusuf  ve diğer  aza Hacı Sarı oğlu Mustafa bin Hacı  Mehmet  bin Hüseyin’den ve şahid-i diğer  Hacı İbrahim zade  Hacı Ömer Efendi  ,keza  mensup olduğu mezkür Konarı Karyesi  imamı Hacı Süleyman oğlu  Muhsin Efendi   ibn-i Süleyman  bin  İbrahim  ve muhtarı  Ergeç oğlu Hasan Ağa  ibn-i Yusuf  bin Hasan  ve  aza Kin oğlu  Mustafa bin Halil  bin Mehmet  ve diğer aza  Hacı İbrahimzade Hacı Bekir Ağa  ibn-i Hacı İbrahim bin Hacı Veli’den  ve şahidi diğer  Hacı İbrahimzade İbrahim  Efendi dahi keza mensup bulunduğu  mezkür Akkoyun Karyesi  imamı Kör Mahmut oğlu İbrahim  Efendi  ibn-i Mahmut bin Veli  ve muhtarı Feyzioğlu  Abdurrahman  bin Bekir bin Hacı Ali ve aza Feyzi oğlu Hacı Hasan bin Ahmet  bin  Feyzi  ve diğer aza Feyzi oğlu Ahmet bin Osman bin Mahmut’tan  evvelen  bi-varaka-i mesture  sırren  ve ba’dehu  şahidan-ı  mezkurda  Hacı Ahmet Ağa  ve Abdi keza mensup oldukları Kale Karyesi  imamı Fatihzade müzekki müma’ileyh Mehmet Ali Efendi ibn-i Ali Efendi  ve muhtarı Karaçor oğlu Hacı Muslu bin  Hasna’dan  ve şahidi diğer  Ömer Efendi  dahi kezalik  mensup olduğu mezkür Konarı Karyesi  muhtarı ve müzekki mezbur Ergeç oğlu Hasan Ağa ibn-i Yusuf   ve ahali-i karyeden  Hacı İbrahimzade Hacı Bekir Ağa ibn-i  Hacı İbrahim Ağa  ibn-i Veli’den  ve şahidi  diğer  İbrahim Efendi  dahi keza mensup olduğu mezkür Akkoyun Karyesi  muhtarı  müzekki mezkür  Feyzi oğlu Hacı Abdurrahman  bin Bekir ve aza Feyzi oğlu  Hacı Hasan  Ağa ibn-i Ahmet’ten şuhudu mezburdan  hazır oldukları halde  tarafeyn  muvacehesinde  alenen  lede’t-tezkiye  adl ve makbulu’ş-şehade                
                                                                                                                                              10
 oldukları  iş’ar ve ihbar  eyledikleri  naib-i müma’ileyh mahallinde ketb ve zabt ve meclis-i  şer’e  gelüp ,tarafeyn  müvacehesinde  âl-vuku-ihi  inha  ve takrir etmeğin vakıf-ı  meşarün’ileyh  Hasna Basri Hazretleri’nin salifü’l-beyan  arazi-i mevkufesinden iken zikr  mürur iden Şubat.325  ve  Kanun-i Evvel  329  tarihlerinde  Defter-i Hakani idaresince  arazi-i emiriyye  olarak el-yevm  mutasarrıfları  bulunan muma’ileyh  Hoca Zade Cemal ve Asım ve Raif Beylerle  Şakir Paşa  zevcesi  namlarına  kaydı icra  ve ol  yolda  sened-i hakanini ita kılınmış  ise de cereyan eden  muhakeme ve murafa’a  ve icra  kılınan  keşif  ve ibraz olunan  ferman-ı âlişanla  i’lamat-ı şer’iyye  münderecatı  ve  bi’n-niyabe  mezunen  mahallinde  istima’ olnub ,ba’de’t-tezkiye  adl ve makbulu’ş-şehade  idüklerini ihbar ve imha ve takrirle  şehadetleri hayr-ı kabulde  görülen  şuhud-ı müstemi’anın  şahadetleriyle  mezkür Ortaklar  ve Mandra nam  mahalede kain  olub  zabıtda tafsilen  gösterilen  hududlarla mahdud-ı mezkür  arazi-i  müşarün’ileyh  Hasan Basri Hazretleri’nin  arazi-i  mevkufesi  hududu  dahilinde  ve vasatında  bulunduğu  ve vakıf-ı  müşarün’ileyh  arazi-i mevkufesinden idüğü  ber-nehc-i  şer’i  sabit  ve mütehakkik  olmağın  mucibince  arazi-i mahdude –i mezkürenin  vakıf-ı müşarün’ileyh  Hasan Basri Hazretleri’nin  arazi-i mevkufesinden  olduğuna  ba’de’l-hükm  müdde’iler  vekili muma’ileyh  taleb ve beyani  vechile  arazi-i  mezkürenin tasarrufu  el-yevm mutasarrıfları  bulunan  Hoca Zade  muma’ileyn Cemal ve Asım ve Raif  beylerle[16] Şakir Paşa[17]hanımın  kemaken uhtelerinde bulunmak  üzere kayıtlarının  vakıf-ı müşarün’ileyhin arazi-i mevkufesinden  diye tashih ve defter-i hakani  idaresince  alınmakta olan  resm-i feraş  ve intikal ve bede’l-mahlulatdan teraküm  etmiş ve idecek  nisse-i tevliyat  yüzde yirmi beş kuruş bi’l-ifraz  vakıf-ı müşarün’ileyh vakf-ı mütevellileri  ,mütevekkül-i mezburuna ita ve teslimi  iktiza eylediği  bi’t-tesçil  i’lam olundu.
            Tahriren  fi’l-yevmü’s-sabi’ Min şehr-i Muharremü’l-Haram   li-senete  hamse  ve selasin  ve selase mietin  ve elf. H.1335/ M.1916 [18]                   -








     Yukarıdaki  ilâmda belirtildiği gibi Seyyid Hasan Basri Hazretlerinin vakfı, çevrenin en zengin vakfıdır. Vakfın sınırları içine pek çok köy  ve yayla  girmektedir. Vakfın Mandra ve Ortaklar mahallerinde bulunan arazilerin tesbitini yapmışlardır. Aralarındaki dava bitmemiş    Arazinin tespiti için mahkeme 34 kişilik  bir bilirkişi gurubu gönderiyor. Bunlar  vakfın bütün  arazilerini  tek tek  yaptıkları tesbitleri 17.Haziran.333/l917 yılında aşağıdaki şekilde  tespit etmiştir. Vakıf arazinin yeri  özel işaretlerle belirmişler. Buna göre :Bey Dağı-Mahmut Sivirisi-Tamgalı Kaya-Dede Tepesi-Danişment ve Akçaoğlan-Kayacık-Kuş Gediği-Taşcı  Bey-Mercimek Köprüsü –Deveci Yolu-Kırkpınar kaşı-Akyol ile hududludur.”[19]
         Bu i’lâm da   vakıf mallarının bir kısmı sayılmış, geçen asrın başındaki mütevellileri sayılmıştır. Tevliyat ücretleri belirtilmiştir. Tevliyat ücretleri vakfın zenginliğini ortaya koyar.
            4.2-Vakfın Mütevellileri:Vakfın mütevellileri ,vakfın Batnen ba’de  batnın şartına göre  Şeyyit Hasan Basri evlatlarından seçilmiştir. Bu kişiler vakfın bütün akarlarını  çalıştırarak gelirlerini vakıf belirtilen şekilde kullanmışlardır .Mütevelliler durumlarına oranla tevliyat ücreti almışlardır. Resmi sıfatı olan ve Evkaf Nezaretinde kayıtlı olan bu vakıfların atamalarından devrin Patişahı atama  ve yenileme beratları  göndermişlerdir. Bu konuda önemli vesikalardan birisi olan H.1289/M.1872 tarihli Sultan Abdülaziz tarafından gönderilen berat:
              Abdül Aziz bin Mahmut han muzaffer daime –Hu
            Nişan-ı şerifi âli şan-ı sami-i mekan-ı sultan-ı tuğrayı  garra-i cihan –sitan-ı hükmüm oldur ki
            Evkâf-ı mülhaktan  Barçınlı kazasında İnilüce  nam-ı diğer Seydi  karyesinde  vaki’ Seyyid Basri  zaviyesi vakfından  ber- vechi meşruta sülüs hissesi  zaviyedarlik  cihetinin tevcihine dair  varid olan inha  üzerine  kuyudu lazimesi  bil- ihraç  muamelat kalemiyesi lede’l-icra  ber-vechi  meşruta  sülüs hisse  ciheti mezküre  mutasarrıfı ,müteveffa Derviş Ahmet bin Ahmet’in mâhlulundan  mahkeme-i teftiş  evkaftan olunan i’lam mucibince  sulb-i sahih oğulları  iş bu rafi’-i  tevki’- i refi’ş-şan-ı hakani  Murad ve İsmail  ve Mehmet zide  takvenüm iştiraken  ve seviyyen  ber-muceb-i nizâm  bi’n-nefs  bilâ  kusur edâ  hizmet etmek  ve zaviye-i mezbure  derununda  âyende ve revandeyi i’tam eylemek  şartıyla  bi’t-tevcih  yedlerine  berat-ı âlişânım  ita olunmak bâbında   evkafı hümayunum müstişarlığı tarafından 
bi’l-i’lâm   ifade olunmak mucibince  tevcih olunmak  fermanım olmağın bin ikiyüz seksen dokuz  senesi  Saferü’l-Hayrının yirmi  birinci günü tarihiyle  berat-ı hümayunum virdüm  ve buyurdum ki  muma’ileyhim  ber-veche meşruta  sülüs hissesi  cihet-i mezküreye  işteraken ve
seviyyen  şart-ı mezkür  üzere  mutasarrıf olalar  şöyle bileler  âlemet-i şerifike i’timat kılalar. Tahriren  fi’l-yevmü’s-seba  ışrıne min şehr-i Zilkade  li-sene  tıs’a ve  semanni ve mieteyn ve elf.                                   
                                                                                   Be makam-ı mâhrusa-i Konstantaniyye”
            H.1289 /M.1872 tarihli bu berat-ı şerifte  vakfın mütevellisi  Ahmet oğlu Derviş Ahmet’in ölümü üzerine yerine  oğullarından Murat,İsmail  ve Mehmet atanıyorlar. Bunlar vakfı aynı seviyede yetki ve şartlarda idare etmeleri isteniyor.
              
 




1335/1916 tarihli ilamda belirtilen  mütevelliler:
            1.Osman bin  Abdullah 
            2.Sarı Ali oğlu Abdullah bin Mustafa
            3.Aliye oğlu Hasan bin Osman
            4.Hatip oğlu Mehmet Ali  bin Hacı Hüseyin
            5.Tekkenişin oğlu Bektaş bin Halil
            6.Kara Mehmet oğlu Mehmet bin Eyyüb
            7.Hatip oğlu Ali bin Abdüsselam
            1924 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılması üzerine  uzun süre bu iş gayri resmi olarak yürütmektedirler
            5.Türbe: Seydiler Kasabasının,Hisar Kaya mevkisinde Külliyenin günümüze ulaşan birimlerinden  cami,türbe ,hâzire ve çeşmesi bulunmaktadır. Binalar ahşaptır. Türbenin bahçe giriş kapısının sol tarafındaki ihata duvarında 13.asır olarak tarihlenen  bir adet resimli Türkmen mezar taşı vardır
            Türbe içinde 10 sanduka vardır. Bunlardan en başta ve büyük olanı Seyyid Hasan-ı Basri  Hazretlerine  aittir. Diğerleri eşi,çocuklarının  sandukalarıdır.
            Türbenin içinde  el-Mehmet Emin imzalı bir beyit vardı. Çok güze nesih hatla yazılmıştır .
                            “Sakın terk-i edeb etme  makam-ı  feyz-i  âli  evliyadır bu
                             Mücahit  fi-sebilillâh evlâd-ı resul  Hazret-i Hasan Basridir  bu”

                                                                                                                Hazırlayan
                                                                                                          Ocak.2005-Bolvadin
            KAYNAKLAR                                                                    Muharrem BAYAR  
---------------------------------------------
 1.H.734 /M.1333 tarihli İcazetname
 2.H.1335/M.1916 tarihli İ’lâm
 3.H.1289/M.1872 tarihli Berat
 4.Zaviyye ait  çeşitli i’lâm,tapu ve nüfus kayıtları (52 adet)
 5.Karahisar-ı Sahib Şer’iyye Sicil Defterleri
 6.Bolvadin Şer’iyye Sicil Defterleri
 7.439 numaralı Muhasebe Vilayet-i Anadolu Defteri (H.937/M.1530)s.161,166.169
 8. Anna Comneus “Alexie” Paris.1876  .248
 9.A.Topbaş-M.Seyirci”Afyonkarahisar Yöresi Türkmen Mezar Taşları”Ankara.1987
10.Ahmet İlaslı “ilk yerleşimden Roma Dönemine kadar Afyon”Afyon Kütüğü. c. I,s.84
11.İbrahim Yüksel “Şifalı Frikya”Kocatepe Ünv.yayını.2001
12.Muharrem Bayar “Bolvadin Tarihi” c. I. Ankara .1996.
13.--------------------- Bolvadin Tarihi c II  İstanbul 2004
14.---------------------“Yörükler “                  Ankara.1996
15.---------------------“Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve Eskişehir’e İskanı”İstanbul.2004
16.---------------------“İscehisarın Tarihi” Konya. 2003 
17.---------------------“Sultandağı Tarihi”  Ankara  2005
18.---------------------“Bayatlı Arif Bey ve Aşireti” 1999 tarihli tebliğ
19.-------------------“Karaca Ahmet Sultan ve Halk Tababeti” (Tebliğ) Uludağ Ünv.Bursa.2002
20.Süleyman Gönçer”Afyon İli Tarihi” c.I  İzmir.1971
21.Thomas Drev Bear”Grek ve Roma Döneminde Afyorkarahisar”Afyon Kütüğü”c.I, s.108


Not: Bu çalışmamam Bursa Uludağ Üniversitesi,Afyon Kocatepe Üniversitesi ve Amasya Üniversitesinde düzenlenen Tıp Tarihi Kongrelerinden tebliğ olarak sunulmuş ve yayınlanmıştır.





[1] Muharrem Bayar “İscehisar Tarihi”(Basım aşamasında)
[2] Muharrem Bayar “Bolvadin Tarihi” c.1 Ankara.1996  s.108
[3] Anna Comneus “Alexia” Parıs.l896. s.248
[4] Muharrem Bayar “Yörükler” Ankara.1996  .s.64
[5] Muharrem Bayar”Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve Eskişehir Civarına İskanı” Ankara.2002. s.255
[6] Ahmet Topbaş-Musa Seyirci”Afyonkarahisar Yöresi Türkmen Mezar Taşları” Ankara.1987 s.40
[7] “Evkaf-ı mülhakdan Barçınlı Kazasında  İnlüce nâm-ı diğer  Seydi Karyesi” 27..Zilkade.1289/1872 tarihli berat  
[8] .07.Muharrem.1335/ 1916 tarihli Vakfiyename
[9][9] 438 Numaralı  Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri ( H.937/M.1530) s.161,166,169
[10]  Seyyit Hasan-ı Basri’nin 4 m. uzunluğundaki nesih yazı ile yazılmış H.734/M.1333 tarihli icazetname  özel arşivimdedir.
[11] Nesilde derece derece demektir. Evlada meşrut vakıflarda büyük erkek evladın akıllısı,vakfı yürüte bilecek güçte olanı demektir.
[12] Vakıflar Genel Md..803 nolu defterin  77/78 sayfalarında kayıtlı  8. Cemazi’l-ûla  1287 tarihli  şer’i ilamdır.
[13] VGM. Arşivi 608/23 nolu defterin  127 sayfasından  106 sırasında  kayıtlı  Karahisar’da “Seyyid Hasan –ı Basri  Vakfına ait” 07.Muharrem.1335 tarihli ilam
[14] Afyonkarahisar’ın tanınmış hukukçularından  Koçzade Abdullah Efendinin oğlu  Mehmet Şükrü Bey  23.Nisan.1920 tarihinde toplanan ilk meclise  Karahisar-ı Sahip mebusu olarak katılmıştır.
[15]  Bayat ilçesi
[16] Hocazadeler Afyonkarahisar’ın tanınmış zengin ailelerindendir .Afyon’daki mahalli idarelerde  görev almış meşhur ayanları bu sülaleden çıkmıştır.     
[17] Şakir Paşa ,Afyon’un Nakilci Mahallesinden Kabaağaçlıoğullarındandır. Babası Kabaağaçlıoğlu Mustafa Asım Efendidir. Asıl adı Mehmet Şakir’ dir .Babası   Bursa  idadisinde(lise)müdür iken  H.1270/M.1853 yılında Bursa’da doğdu. Babası  H.1278/M.1862 yılında İstanbul’da öldü. Bunun üzerine  Kardeşi Ahmet Cevad(Sadrazam Ahmet Cevad Paşa) ve kız kardeşleri   Sare ve Fatma Hanımlarla Afyon’a döndü. Afyon’daki tahsilini tamamladıktan sonra İstanbul’a   gitti, harbiyeye girdi. Harp okulunu tamamladıktan sonra çeşitli birliklerde çalıştı ve paşa oldu. Çeşitli illerde valilik  yaptı.H.1317/M.1899 yılında İstanbul’a geldi. Bu yıllarda metrük Mandra Köyünü alarak kale gibi sağlam ,güzelliği dillere destan meşhur Kabaağaçlı Çiftliğini kurmuş eşine hediye etmiştir. Çevre köylerdeki ihtiyarlar çiftliğin güzelliğini hala  hayranlıkla anlatırlar. Göbel Mandra olarak da bilenen burası, Antik devirde Parereos Politikes isminde  önemli Roma köyüdür. Bizans zamanında gelişmiştir.19.asrın başlarında halkı dağılmış,büyük bir kısmı Afyon’un Sahip Ata Mahallesine gelmiş yerleşmiştir. Şakir Paşa I. Dünya Savaşı başlarında emekli olmuş,zamanın büyük bir kısmını bu çiftlikte ve Afyon’da geçirmiştir.10’dan fazla bilimsel kitap yazmış ve çevirileri vardır. Çocukları: meşhur romancı,şair,ressam  Cevat Şakir(Halikarnas Balıkçısı),Mustafa Şakir,kızları  Fahrünnisa Zeyd(Irak elçisi Emir Zeyd’in eşi) ,Aliye Berger ‘dir.(Ressam).
                Şakir Paşa, Mandra ’da ki çiftliğinde R.1332/M.1916 yılında  gece oğlu  Cevat Şakir tarafından  başından vurularak öldürülmüştür. Öldüğünde 63 yaşında idi. Olayın nedeni bugüne kadar anlaşılamamıştır.1970 yılında burada yaptığım incelemede çiftliğin  kesme taşlardan yapılmış,kale gibi muntazam binaların duvarları  duruyordu. Terk edildiği için çevredeki köylüler tarafından yıkılmıştır .Bu gün temelleri mevcuttur.      
[18] VGM. 608 /23 nolu defterinin 127 sayfasında 106 sırasında kayıtlı 07.Muharrem.1335 tarihli i’lâm
[19] Vakıflar Genel Md. 608/23  nolu  defterin 127  sayfa  ve 106 sıra numarada kayıtlı 07.Muharrem.1335 tarihli ilam

Yorumlar

Popüler Yayınlar