YÖRÜKZADE AHMET FAVZİ EFENDİ KÜTÜPHANESİ
Yörükzade Ahmet Fevzi Efendi, Binlerce
kitaptan bir gönül çıkmaz, ancak bir gönülden binlerce kitap çıkar.”
Düşüncesiyle olacak ki herhangi bir kitap yazıp, neşretme yerine, yüzlerce
talebe yetiştirmiş, medeniyetimizin
yaşanmasında yaşatılmasında köprü vazifesi görmüştür.
Yörükzade Ahmet Fevzi Efendi, aynı
zamanda birçok hayır işleriyle meşgul olarak halkın engin sevgisini kazanmıştır.
İlimle meşgul olan hocamız geniş bir
kütüphane ile birlikte önemli bir arşiv oluşturmuştur.
Bu
kütüphaneyi ilk temasımız 1991 yılıdır. Yörük Zade Ahmet Fevzi Efendinin Torunu
Fevzi Özdemir Sultandağı İHL Müdürü idi.Ben de Sultandağı Lisesinde
öğretmendim. Fevzi bey dedesinin
kütüphanesini anlatınca çok heyecanlanmıştım. Ama bir türlü ziyaret mümkün
olmamıştı.
Daha sona 25 Ağustos2010 tarihine Mehmet Oğlu Ahmet Fevzi
Özdemir Başkanı sıfatıyla Hilmi Özdemir Beyfendi kurumumuza bir yazı
göndererek bu kütüphanede çalışma yapılmasını istedi.
Hilmi abimizde bize
eşlik edenler arasındaydı. Eşlik etmekle kalmadı gece gündüz de bizimle
birlikte çalıştı, bizlere yardımcı oldu. Allah ömrüne bereket versin kendine
ayrıca teşekkür ediyoruz bizi kütüphaneyle tanıştırdığı için.
1- Yörük zade Ahmet Fevzi efendinin
kütüphanesi Anadolu’da nadir olarak korunmuş bilinen tek tekke kütüphanesidir. Kütüphanede yapılan incelemede Yörükzade’nin
tekkesi, medresesi, şahsi eşyaları kitapları ve belgeleri görülüştür.
2- MEDRESE VE KÜTÜPHANENİN KURULUŞU:
Yörükzade, Hocası Hasan
Hilmi Efendi 1910’ da vefat edince vefatına çok üzülmüş, Hasan Hilmi Efendi’nin
yerine geçen İsmail Necati efendiden izin istemiş onun izin vermesi ile bir 327
yılında bu medreseyi kurmuştur. Medresenin ismini Haseniyye medresesi olarak belirlenmiştir.
Bu medreseye Bolvadin’in büyük ihtiyacı
vardı. Medrese bir kütüphane ve dershane
yapıldı. İçine çeşitli ilimleri ait 420 ciltlik bir kütüphane kuruluyor aynı
zamanda bunu oradaki belgelerden öğreniyoruz. Bu kitaplara yenileri ilave
edilerek sayısı 1000’e ulaşıyor hatta 1000’e geçiyor.
Kütüphane Hasan Hilmi
Kastamonî adına kurulmuştur. Nakşi-Halidiyye- Gümüşhanevi koluna ait
kütüphanenin adı da Hasaniye kütüphanesi olarak belirlenmiş kitaplar buraya
nakledilmiştir.
Harf inkılabı vb…….nedeniyle kitapları
satarak medrese binasının genişletilmesi düşünülür. Ahmet Fevzi efendi Mehmet
zahit Kotku ya kitaplar ile ilgili fetva
sormuş o da Ömer Nasuhi bilmen’e sorarak bu vakfın vakfiye şartları yerine
getirilmelidir Fetvasını almıştır.
KİTAP SAYILARI
Kütüphanede bulunan
kütüphane defterinde ki; bu defter dokuz adettir .
Tefsire dair olan 163 numaralı defterde 10
164 numaralı defterde
13 kitap vardır.
165 nolu defter Kıraati aittir. 7 kitap vardır.
166 hadis 21 kitap,
167 tasavvuf 13 cilt 10 kitap, 168 vakfa alınan ve sonradan ilave olunanlar,169
fıkıh ve fetva kitapları 40 cilt 30 kitap,170 kelam 36, 171 sonradan vakfa
alınıp ilave olunan kitaplar.
Bizim tespitlerimiz: 77 cilt içinde 123 yazma 205 nadir matbu
eser. TOPLAM;328 eser.
Burada öğrencilere ders verildi.
İhvana da hatmi hacegan icra edilmiştir. Biz çalışırken de bu hatmi hacegan
geleneği Bolvadinliler tarafından devam ettiriyor idi.
Yine yörükzade Ahmet Fevzi efendi sadece
müderrisliği ile Müftülüğü ile kalmamıştır. Halkla da yakından ilgilendi ve
Mehmet Vehbi Efendi’nin Ahkâm-i Kuraniye isimli kitabından ve Akaidi Hayriye’sini getiriyor buradaki
belgelerden öğrendiğimize göre Ahkâm-i Kuraniye’den
50 Akaidi Hayriyeden 30 takım satıyor. 3 Mart 1927’de sattığı kitapların parasını da Mehmet Vehbi efendinin oğluna gönderiyor.
Bolvadin bir kaza Buhari hatimleri yapılıyor. Bu
hatimlerin yapıldığını biz burada görüyoruz. Bu kitapların içerisinde bir not
çıktı:
Azizim Buhurzade Adil efendi buhari şerifin 28 ve 30 cüzü
Salı gününe kadar okumanız istirham edilir.
Ayrıca kimin hangi cüzü okuyacak ona
dair listeler var. Şifai şerifleri için de aynı cüzler çıktı.
Bunlar İlmi ve İrşat faaliyetlerini gösteriyor.
Aşere takrib üzzere hazırlanan na
tamam bir Kur’an-ı Kerim çıktı. Buda çok önemli. Saray Ülaması, Kurrası Süleyman efendi İttihat ve terakki başa
gelince Abdülhamit Muhibbanı olduğu için sürgün edildi İstanbul’dan Yörükzade’nin
arkadaşı olduğu için Süleyman efendi Bolvadin’e geldi.
Yörükzade’nin ciddi bir Arşivci
olduğunu yakinen gördük. Kitaplar arasında 2000’e yakın not bulundu bu notlar çok
çok önemli. O dönemin sosyo-kültürel hareketliliği ile ilgili bilgiler işe
içeriyor.
Ezanın Türkçe okunması ilgili belge……..
Kütüphanede
bulunan kitap ve eşyalar ve müştemilat benim üzerimde olsa da bunlar ihvanın parasıyla
alınmıştır. Notu da önemli.
Yine bu notlardan öğrendiğimize göre
kütüphane kurulurken İstanbul’dan merkez Dergâhtan Bolvadin’e yardım geliyor
fakat kurtuluş savaşında da Gümüşhanevi
merkezine ihtiyacı olduğu için Bolvadin’den İstanbul’a yardım gidiyor.
Yörükzade’nin Abdülhamit tarafından
liyakat madalyasıyla taltif edildiğini biliyoruz.
Çıkan Tekke çantasında Dergaha
intisap edenlerin isimlerinin yazılı olduğunu bu Mürid kayıt defterinde
Gümüşhanevi dergahında kimler var, babası kim, doğum tarihi hangi mahallede oturuyor, tarikatı kimin
referansıyla girdiğine dair bilgileri görüyoruz
Yine medresenin öğrenci kayıt defteri
Buda çok önemli maarif tarihi bakımından önemli o dönemde medresede neleri
okudundu. Vs.
Buda önemli ayrıca biz bu
kütüphanenin gitmeden önce uzun yıllar kapalı olduğunu biliyorduk ve kitaplarda
büyük hasar ve hastalıkların meydana geleceğini tahmin ediyorduk bizim tecrübemiz
bize böyle bir intiba bırakmıştı. Kütüphanede bukunan kitaplar, belgeler
sapasağlam durduğunu gördük.
Biz orada çalışırken Bolvadin de Kantarzade Fehmi
hoca kitapları için çağrıldık. Oradaki kitaplar çelik dolaplar içinde tamamen
mantarlaşmış hastalık ve hasar üst seviyede idi
Çalışma ile kitapların tescil ve
tespiti yapıldı bu çok çok önemli.
Bu çalışma ayrıca eski belediye
başkanın Cevat Akşit hoca ya haber vermesi ile aynı çalışmayı Cevat Akşit
hocanın denizli Yatağandaki medreselerine ait kütüphane de yapıldı.
Hoca
Efendinin Kütüphanemizde bulunan kitapları, tahmin edilmeyecek derecede farklı
konular ihtiva etmektedir.
Tefsir, fıkıh, hadis, İslam Tarihi; bibliyografik eserler, Ansiklopediler, Tasavvuf Tarihi ve meselelerine ait kitaplar büyük çapta, eksiksiz olarak bulunmaktadır. Özellikle ezkar, evrad, menakıb türüne ait birçok eser bu kütüphanede mevcuttur. Eserlerin hepsi okunmuş, zaman zaman ilave fihristler çıkarılmış veya kenarlarına notlar düşülmüştür.
Hatlar:
Kelime-i TevhidHat: Gazi Yiğitbaşı;(Afyon Kocatepe Üniversitesi Kurucu Rektörünün babası Şahabettin Yiğitbaşı Hilmi Özdemir Beyfendi'nin çok yakın dostu) Tarih:27 Ramazam 2347 |
Osmanlı dönemi dini hayatında tasavvuf ve tarikatların çok
önemli bir yeri olmuş, etki alanları zaman zaman siyasî ve askerî sahalara bile
taşabilmiştir.
Bu uğurda gösterilen çabanın daha ilk merhalesinde ise
karşımıza “Pîr-i Türkistan” olarak anılan Hoca Ahmed Yesevî (1093?-1166?)
çıkmaktadır.
Horasan’da daha XIII. asrın ikinci yarısında yayılmaya
başlayan Yesevîlik, ile başlayan. İslam dininin esaslarını bilen, usulünce
yetişmiş bir bilgin kişi olduğu anlaşılan pek çok şeh ve onların müritleri,
Türk dili ve kültürüne önem vermişler, onu korumuşlar, tasavvuf yolundaki Türk
halk edebiyatının gelişmesine yardımcı olmuşlardır.
Tekke edebiyatı, tekke musikisi,
birçok tasavvufi yolun kıyafetleri vb. diğer yapılan eserlerden ayrıldığı gibi
hat, tezhip gibi gelenekli sanatlar da bir tekke sanatı olarak
değerlendirilebilir. Halkın kullanım alanlarına girmiş olan yazı-resim Türklerin
İslam dinini kabul etmeleri ile birlikte tanıştıkları Arap alfabesinin
kullanılması ile ortaya koydukları bir sanat alanıdır. Tekkelerden halka
sirayet etmiştir.
Tekke ve halk arasında oluşan bu
ilişkiler, bir tür eğitim merkezi olan tekkelerin insan-ı kâmil oluşturma
yönündeki programlarının da birer parçasıdır. Yazıların bazılarında sâlike
tasavvufî konular hakkında ders verme amacı güdülürken bazılarının altında da
hatırlatma isteği yatmaktadır.
Yazı, mücerret, kendi kendisini anlatan bir sanat olduğu kabul
edildiği için günah olmayan bir yolla suretler ifadelendirilmiştir. Mübarek
sayılan kişilerin adlarının yazı ile yazılarak duvarlara asılması onların
portreleri yerine geçmiştir. Bu tür yazılara hilye adı verilmektedir. Hz.
Muhammed’in hilyesini, sözlü-yazılı portresini ‘yazan’ ilk kişinin Hz. Ali
olduğu rivayeti İslam kültüründe yaygınlık kazanmıştır. Siretten surete kayma
ihtiyacı din büyüklerinin kavuk, tac-ı şerif, sikkelerle temsiline sebep
olmuştur.
Tekke yazılarında, tarikatların
kurucusu olan pîrlere hürmet ve saygının ifade edilmesi isteği de ön planda yer
alır. Bazı tekke yazılarında bu saygı methiyelerle kendini gösterirken,
bazılarında da pîr adına Allah’a samimiyetle edilen bir niyaz ile
anlatılır.
1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla
bu eserler tahrip olmuş ya da özel koleksiyonlara intikal etmiştir. Günümüzde
müzelerde azda olsa örneğini görmek mümkündür.
San'at alanında da derin izleri vardır.
Neşvü neva bulduğu her yerde ve her dönemde Edebiyattan Felsefeye, Musikiden
Hüsn-i Hat San 'atına kadar İslam Sanatlarının bazı dalı tekke mensupları vasıtasıyla icra edilmiştir.
Celâl ve cemâli bir
arada barındıran, âlemin merkezi, her şeyi ihata eden ve rıza emanetine sahip
insan-ı kâmilin kalbindeki ‘nokta-i
süveydâ’yı (Kısaca kalbin vucûdî ve şuhûdî olarak yapılanması işte bu
nokta-i süveydâ üzerinden olmaktadır.)sembolize eden hat levhaların yanında,
Muhibban san'atkarlar eliyle değişik
istiflerle yazılmıştır. Kamıştan mamul kalemlerini alıp sevdiklerinin isimlerini yazarak bir nebze
ona yaklaşmak istemişlerdir.
Öyle ki; bu ibareyi, değişik yazı
çeşitleri ve istiflerle yazmayan derviş muhibbân hattat yok denilebilir.
İnsanların sevdikleri kişilerin resimlerine bakarak hasret giderdikleri
ma'lûmdur. Hattatlar ise bu hasreti, İslâm'ın, özellikle ilk dönemlerinde
ihtimal dahilinde olan puta tapma tehlikesi nedeniyle resme ve heykele karşı
veya mesafeli hükümleri nedeniyle,
sevdikleri kişilerin isimlerini en güzel biçimde yazarak gidermek
istemişlerdir. Bu, aynı zamanda bir yakarış, bir himmet talebi, bir istimdat
olarak düşünülmüştür.
Yorumlar