Konya’da Yazma Eser Kütüphanelerinde Bulunan Selçuklu Dönemi el Yazması Eserlerin Kitap Sanatları Açısından Bazı Özellikleri
Bekir ŞAHİN
Konya, birçok
medeniyete beşiklik etmiş, Anadolu Selçuklu Devleti’ne de başkentlik yapmış,
kültürel birikimi ve tarihi derinliği ve devamlılığı olan bir şehirdir. Bu da
Konya’da kurulan kütüphaneleri çok özel bir yere taşımaktadır. Konya diğer
kültür kaynaklarında olduğu gibi kütüphaneler yönünden de zengin bir geçmişe
sahiptir. Konya’da Selçuklular ile başlayan kütüphane geleneği Karamanlılar ve
Osmanlılarla devam etmiş ve Cumhuriyet Dönemi’nde de bu gelenek bozulmayarak
sürdürülmüştür.
İlk kütüphane
Selçuklu Türkleri Devri’nde Emir Şemsettin Altınapa tarafından İplikçi
Medresesi’nde açılmış, bundan sonra Nizamiye Hangahı’nda ve Sadreddin-i Konevi
Medresesi’nde, Kutlu Melek Hatun tarafından ise Atabekiye Medresesi civarında
çok sayıda kütüphaneler kurulmuştur.
Son olarak Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı Kuruluş Ve Görevleri Hakkında 6093 sayılı Kanun ile Yusufağa
Kütüphanesi Karatay Yusufağa Yazma Eser
Kütüphanesi Müdürlüğü Ayrıca Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü kurulmuş, Diyarbakır Ziya Gökalp, Kayderi Raşit Efendi, Manisa ve Karatay
Yusufağa Kütüphane Müdürlükleri Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğüne
bağlanmıştır.
İstanbul'dan
sonra en fazla yazma ve nadir matbu eserlerin bulunduğu Konya ülkemizde ve
dünyada hak ettiği yere gelme yolunda emin adımlarla yürümektedir.
Konya Yazma Eserler Kütüphanelerinde Osmanlı Dönemi’nin yanında Selçuklu Dönemi’ne
ait çok sayıda yazma eser bulunmaktadır. Orta Doğu, Kafkaslar ve Balkanların
hafıza merkezi olmaya adaydır.
Türk
milleti atalarından çok eski ve o ölçüde zengin bir kültür mirası devralmıştır.
Yalnız koruyup övünmekle değil, tanımak, tanıtmak, yararlanmak ve
yararlandırmakla yükümlü olduğumuz bu mirasın büyük bir kısmını
kütüphanelerimizi dolduran zengin el yazması koleksiyonları teşkil eder.
Bir çağın bir milletin bilim, sanat ve kültürünün, en
güvenilir delilleri şüphesiz o döneme ait kitaplardır.
Yazma
koleksiyonlarımız millî kültürümüz kadar, Türk-İslam bilim tarihinin günümüze
kadar gelebilen en önemli kaynaklarını da ihtiva eder. Türk-İslam bilim, kültür
ve sanat tarihinin bu değerli tanıkları aynı zamanda müşterek bir medeniyetin
mahsulüdürler. Türk-İslam medeniyetinin temeli kitaba dayanır. Kültürümüzde
kitaba en büyük değer atfedilmiş ve en yüce saygı gösterilmiştir.
Kitaba
saygı, geleneği kültür tarihimizde “kitap kültürü” diyebileceğimiz bir dalın
doğmasına yol açmıştır.
El yazmaları sadece, içermiş olduğu bilgilerle bilim
dünyasını değil ayrıca kitap sanatları
açısından da kültür ve sanat dünyamızı da ilgilendirmektedir. Kitap kültürüyle,
sanat tarihimiz birçok dalı ve zengin ürünleri olan kitap sanatlarını, k ültür
tarihimize de kütüphane diye adlandırdığımız çok yaygın bir müessese
kazandırmıştır. Yazıya verilen değer, yazılı malzemeyi kutsarcasına son
devirlere kadar gelmiştir. Yazılı malzemeye gösterilen saygı Selçuklu
Kütüphaneciliğinin ve Selçuklu dönemi
kitap sanatlarının özünü teşkil etmektedir.
Kitap sanatlatı diye adlandırdığımız; Hat, tezhip,
ebru, minyatür ve ciltçilik,iki kapak arasına sıkışmış ama ünleri kendilerin ide
aşmış güzide sanatlarımızdır. Bu sempozyuma adını veren "Türk Kitap
San'atları" deyimi, XX. asrın son çeyreğinde duyulmaya başlandı. Uğur
Deman bey; buna "kitâbî
san'atlar"da denilebileceğini ifade etmektedir. Bir kitabın oluşmasında,
öncelikle hat en büyük rolü oynadı. Çünkü hat olmasa kitap da olmazdı. Sonra
onun yazıldığı sahifelerin birleştirilip, bir kap içine alınmasıyla mücellidlik
doğdu. Yazılanların dahacâzip hâle getirilmesi ise tezhip sâyesinde oldu. Bu
sebeple, tezhîbe "hattınmenkûhası", yâni nikâhlı hanımı gözüyle
bakanlar oldu. Amma, böyle bir izdivâca gerek duyulmadan,bu muhteşem ikilinin
birbirinden ayrı olarak da varlıklarını gösterdiğine rastlıyoruz.
Sayılan bu üç aslî unsur, kitabın, hele İslâm
nazarındaki en değerli kitab olan Kitâbullah'ın ortaya çıkmasında yeterliydi. Lâkin
devir ilerledikçe, tarîhî ve edebî konuların ele alındığı kitaplar için
resimlenme ihtiyâcı duyuldu. Bunlara önceleri şebih veya tasvir adı
verilirken, sonradan Batı’daki gibi bizde de minyatür denilmeye başlandı.
Bu san'ata
zamanla bir komşu daha geldi. Bulut gibi
kümelerin hâkim olduğu görünüşünden kinâye ebrî olarak anılan bu san'at da, ya kitap
kâğıdlarının zemînine bir güzellik kattı veya kitap kabının üstüne deri yerine
kaplandı. Böylece saydığımız san'atların
hepsi de bir kitabın içinde kullanılmak imkânını buldu. Bu beş san'at, bir
araya gelip "beşi bir yerde
altın" gibi oldular; ama herbiri, boylarını değiştirseler bile,
geçmişteki kitâbî kimliğimizi her vakit temsil ettiler. Her ne kadar çok eski
tarihli kitapların cilt kapaklarının içlerinde yan kağıdı olarak ebru
kullanılmışsa bunlar cildin, kitabın yazım tarihinden daha sonraki bir tarihte
onarılması sırasında yapıştırılmış olabileceğinden, o kitapta kullanılan ebrunun
yapım tarihi konusunda bir fikir vermezler. Bir ebrunun yapım tarihinin kesin
olarak söylenebilmesi için ancak ebru üzerine tarih atılarak yazı yazılmış
olması delil olarak kabul edilebilir. Ebrunun tarihi serüveni göz önüne alındığında,
Anadolu'da yapıldığı bilinen en
eski
ebruların 15.yy.’da yapıldıklarını görmekteyiz. Bu şekilde tarihlenebilen en
eski ebrular arasında, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan 1519
tarihinden önceki döneme ait Mecmûatü'l-Acâib zikredilmelidir. Hafif ebru
zeminler üzerinde Ta'lîk ile yazılar ve imzalar bulunmaktadır. İmzalarda "Fakîr
Ali el-kâtib, Fakîr Ali ve el-Fakîr Mîr Ali" yazıları okunmaktadır. Bu zât
hattatların kıblesi diye anılan Herat'lı Mîr Ali Kâtib'dir ve Mâlik-i
Deylemî'nin hocasıdır. Miladi 1519’da öldüğü bilinen Mîr Ali Kâtib'in kullanmış
olduğu
bu
ebrular en geç bu tarihle tarihlenebilecektir. Bir diğeri Topkapı Sarayı'nda
bulunan Arifi'nin 1539 tarihli "Guy-i Çevgan" adlı eserindeki
ebrulardır Müslüman sanatkâr, meydana getirdiği birbirinden güzel eserlere imza
koymayı benlik kabul etmiş ve kendisinin sadece vâsıta olduğuna, Allah'ın
yardımıyla bu eserlerin ortaya çıktığına gönülden inandığı için imzalamamıştır.
Sadece İslâm âleminde rastlanan bu büyük insanlar, en çok tezhip sanatında karşımıza
çıkmaktadır. Edeben imza koymayarak şahsiyet peşinde koşmadığını, esas gayenin
sanata hizmet olduğunu belirten bu tutum sebebiyle, maalesef tarihdeki Tezhip,
cilt ve ebru ustalarını tespitte güçlük çekilmektedir.[1]
Selçuklu dönemi, kitap sanatlarının temellendiği
önemli bir devirdir. Bir devri en iyi anlatan belgeler o devir insanının
meydana getirdiği sanat eserleriyle birlikte, kitap ve kütüphanelerdir.
Papirüsten deriye, pamuk levhadan kâğıda, kadar uzanan bir yazma kültürü
mevcuttur. El yazması denildiğinde; el ile yazılmış eser, kalem ve mürekkeple
kâğıt veya parşömen üzerine yazılan eser,[3]anlaşılır.
Ülkelerin en değerli kültür varlıkları arasında yer
alan, bilim sanat ve kültür araştırmalarında en otantik kaynaklardan olan yazma
eserler, el ile yazılarak meydana getirilmiştir.
Hiçbir yazma eser, basma eser gibi birbirinin aynısı
değildir.
Konya’da Yazma Eser Kütüphanelerinde Bulunan Selçuklu
Dönemi el Yazması Eserlerin Kitap
Sanatları Açısından Bazı Özellikleri ilgili yaptığımız araştırmada bu devrin kitap
sanatlarıyla ilgili kaynakların çok az olduğunu gördük. Bu durum karşısında
doğrudan kütüphanelerdeki bu döneme ait kitapların birçoğunu tek tek inceledik.
Selçuklu Dönemi kitaplarını anlatırken, bu dönemin ilim ve kültür muhtevası da
ortaya koyulmuş olacaktır. Biz, bu bildirimizde Selçuklu dönemi kitaplarının
özellikleri ve devrin kitap sanatlarının bazı özelliklerini açıklamaya
çalışacağız.
SELÇUKLU
DÖNEMİ EL YAZMALARI
Kültür
ile sanatın ince ve zevkli konularından birisi de kitap sanatlarıdır. Cilt,
tezhip, hat, minyatür belli başlı kitap sanatları arasındadır. Selçuklu dönemi
yazma eserleri ve kütüphaneleri konusunda bugüne kadar kapsamalı bir araştırma
yapılmamıştır, yapılan araştırmalar ya eksik ya da yapılan tespitler
tartışmalıdır.
Dolayısıyla bu
dönem tam olarak bilinmemektedir. Bu dönem ile ilgili Ord. Prof. Dr. Süheyl
Ünver Hoca’nın şu tespitleri dikkate değerdir;
“Kitapların
kaplarında ve içindeki süslerin İslâm memleketlerinin hangisinde yapıldığını
anlamak maksadıyla sanata meraklı olanların yalnız resimleri doğru, lakin
bunlar hakkındaki kanaatleri çok defa bilgisizlikle ortaya konmuş ve yanlış
mütalaalarla dolu eserlerini karıştırınca zihnimiz büsbütün karışır. Verdikleri
örnekler, Mısır’da yapılmıştır, Memluk eseridir, Arap işidir. Süsleri
arabesktir. Acem işidir. Hint eseridir, diye yazarlar. Bu indi görüşleri bir
hakikat sanan ve yalnız bunlara malik olmakla kalem yürütenler o zaman hep bu
yanlış bibliyografilere saplanıp kalırlar.
Bunların içinde Anadolu’da Selçuklar zamanında
yapılmış olanlarından bahis bile yoktur. Çünkü bunları arayıp bulmak ve
görebilmek lazımdır. Biz bu gün Selçuk tezhibi, Anadolu tezhibi diyorsak sanat
kitaplarına geçmeyen bu tabiri kulaklarımızın ilk defa duyduğuna emin
olmalıyız.
Anadolu’da
Selçuk eserleri üzerin de meşgul olanlar taş ve tuğla ve tahta üzerinde o güzel
süsleri ve yanlışsız güzellikleri görünce hayretler içinde kalıyor, acaba bu
kadar süslü binalar içinde veya onları görerek dışında oturanların okudukları
kitaplarda hiç süs yok mu idi?
Bu
süsleme yalnız taşa, tuğlaya ve tahtalara mı mahsustu? Onları benimsediğimiz
kadar size kısaca mahiyetlerinden bahsettiğim kitaplar da karıştırılırsa
diyarlarımızda ve binalarımızda yaşayan o milli süslerimizin Anadolu Selçukları
zamanında daha önce Orta Asya’da, Büyük Selçuk imparatorluğu içinde yazılan
kitaplarda da aynı yolda ve aynı stilde görüleceğine şüphe edilmemelidir. O
halde bu nakışlarımız, yalnız binalarımızda değil, kitaplarımızda da vardır.
Elverir ki onları görmek ve tanımak kabil olsun,
O
zaman İslam dünyasında yapılan süslemelerin soylu ve soysuz olanları vardır.
İnanmak lazımdır ki İslamiyet kaidelerinde, İslam ilimlerinde ve sanat
eserlerinde en mükemmelini ve yanlışsızını ve soylusunu yani notalı olan en
ince ve zarif numuneleri Selçuklar, bilhassa Anadolu Selçukları yapmıştır
diyebiliriz. . Bir Selçuk stili ve bunun Anadolu’ya has karakterleri vardır. Ve
bunların en mükemmel örnekleri Konya’da bulunan yazma eser kütüphanelerinde
görmek mümkündür. [11]
Metinden anlaşıldığı üzere Süheyl Hoca, yazma kitap
cilt ve tezhiplerinin bilgisizlik ve araştırma eksikliği sebebiyle, Memlûk,
Acem, Hint ve Mısır işi şeklinde sınıflandırılarak Selçuklu Dönemi’nin göz ardı
edildiğini ifade etmektedir. Ayrıca, Selçuklu dönemi eserlerinin yalnızca, taş,
ağaç, mermer vb. malzeme işçiliğine hasredilmemesi gerektiğini vurgulayan
Süheyl Ünver, bu husustaki tespitlerine şu şekilde devam etmektedir.
“Bu
tayin ettiğimiz ve üzerinde duracağımız 13 asrın da ilerleyen bir karakterini
ve asırlar ilerledikçe daha olgunlaştığını da anlıyoruz. XIII. asır karakteri
XIV. asırda yaşıyor. Lakin daha çeşitli ve daha olgun bir vasfa bürünüyor. XV.
asırda bu Selçuk yolu daha bol çeşitli ve daha incelerek güzelleşiyor. Bizde
her üç asırdaki eserlerde şekiller, münhaniler, çerçeveler, kitabelerde bir ve
bazen değişik örnekler görüyorsak süslerde boyuna taklit edilmiş ve birbirine
benzeyen motiflere az rastlıyoruz. Hatta çok muvaffakiyetle ve itina ile
Anadolu’da ayrı bir muvaffakıyet ve hususiyetle yapılan Selçuk geçmelerinde
hatır ve hayale gelmeyen çeşitlere rastlıyoruz. Gerek süslerde ve gerek
bunlarda esaslar bozulmamakla beraber bir yapılan örneğin bir daha klişe haline
sokularak yapılmamasına Anadolu’da çok itina olunmuştur. Suriye, Mısır ve
Irak’ın birbirine benzeyen motiflerine ve şekillerine Anadolu’da pek az
rastlanır. Anadolu sanatkârının süslemede dikkat ettiği bir nokta da bir
yaptığı şekli bir daha yapmamaktır. Bunu Anadolu’muzun Selçuk eserlerinde çok
görüyoruz. Vakıa onlarda biraz izah edeceğimiz rûmiler, geçmeler, münhaniler,
hatâilerde esaslar bir olmakla beraber yeni yapılan tezhip ve bedîaların asla
birbirlerine benzerliği yoktur. Anadolu’da yani bir kalıbın iki defa
kullanıldığını ne el yapması kaplarda ve ile de tezhiplerde göremediğimizi
söyleyebiliriz.”[12]
Evet, Selçuklu
her yönüyle özgün olup, ruha dokunacak nitelikte eserler vermiştir. Selçuklu
dönemi kitap ciltlerini bilim dünyasına tanıtılmasında büyük emeği olan, Selçuk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof Dr. Ahmet Saim ARITAN Hoca,
bu dönem kitap ciltlerini gün yüzüne çıkararak, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in
yaptığı tespitlere büyük katkı sağlamıştır.
Bu
dönem kitap sanatları her yönüyle özgün form ve kompozisyonda olup, esaslar
aynı olmakla beraber sanatkârlar, gerek cilt yapımında, gerekse süslemelerde,
yapılan motifleri klişe haline getirmeden vücuda getirmişlerdir.
Selçuklu Cilt Sanatı
Cilt,
deri ve kap manasına gelen, Arapça kökenli bir kelimedir. Bir mecmua veya
kitabın yapraklarını dağılmaktan korumak ve bir arada toplu olarak korumak için
deriden veya üzerine kâğıt deri bez gibi şeyler kaplanarak mukavvadan yapılan
kaplara denilir.[13]
İslamiyet’in getirdiği ihtiyaçla gelişen cilt sanatı,
İslam sanatlarına paralel bir tekâmül gösteren, incelik, güzellik ve zarafete
ulaşmıştır. Orta Asya'dan İran, Arap Kıtası ve Anadolu'ya geçmiş olan cilt
sanatı, sanatkârların yetiştikleri bölgelerin motifleri ile bezenmiş, Arabesk,
Herat, Hataî, Rumî Selçuk, Memlûk, Osmanlı ve Mağribî motiflerle çeşitli cilt
üsluplarını doğurmuştur.
Selçuklu ve Beylikler döneminde daha çok Arabesk
desenler, Osmanlı Türkleri ise 14 ve 15. yüzyıllardan itibaren cilt kalıpları
kullanarak pek çok cilt çeşidi meydana getirmişlerdir.
ANADOLU SELÇUKLU CİLD SAN’ATI’NIN ÖZELLİKLERİ
(Anadolu
Selçuklu Dönemi (1075–1308) 467(/468- 707/708))
1. Bu
ciltlerin en önemli özelliklerinden birisi: ön ve arka kapaklarda ayrı ayrı
motifli şemselerin kullanılmasıdır. Mesela; ön kapakta rûmî’li bir tezyînat
görülürken arka kapakta yuvarlak bir şemse kullanılmıştır. Gene tamamen
geometrik, yıldızlı bir kapağın arkası yuvarlak vs. olabilmektedir.
2.Bir başka önemli özellik, bir kapak, tam zeminli
olarak yapılmışken diğerinin şemse tarzında yapılmasıdır.
3. Tam zeminli ciltlerde istisnalar dışında köşebent
yoktur.
4.Kapakları çevreleyen bir zencirek veya bordür
mutlaka vardır. Bu zencirek ve bordür 1 ve 2 sıradan fazla da olabilmektedir.
5. Mikleb genellikle yapılmıştır. Bazen miklebsiz
kapaklar da görülmektedir.
6. Sertab ilk devirlerde genellikle boş bırakılırken,
daha sonraları tezyîn edilmiştir.
7.Anadolu Selçuklu Ciltleriinde sırt daima düzdür.
Bombeli ( kamburalı) ciltlere rastlanmaz.
8. Geometrik tezyînât, dönemindeki diğer cildlere göre
daha girift ve sıktır. Zemini tam olarak örten tezyînât’ta 6- 8- 10- 12- 16
kollu yıldızlar, bunların uzantılarından meydana gelen açık ve kapalı kollu
yıldızlar ve çeşitli geometrik şekiller görülmektedir. Bu tezyînât tek merkezli
olduğu gibi çok merkezli de olmaktadır. Bunlar kapak içlerinde nebâtî tezyînât
ile iç içe olarak da kullanılmıştır.
9.Anadolu Selçuklu Cildi’nin önde gelen
özelliklerinden birisi de iç kapaklardır. İç kapaklar deri ile kaplıdır ve
umûmiyetle kabartmalı olarak rûmîlerle bezenmiştir. Bu deri nadiren boş
bırakılmıştır.
10. Selçuklu dönemi son zamanlarında şemseler
ovalleşmiş, uçlarına salbekler eklenmiştir.
11. XV. yüzyıl’da Anadolu Selçuklu üslûbu hâkim
olmuştur.
12. Anadolu Selçuklu ve bu üslûbu taşıyan cildleri
yapan usta isimleri; cildlerin köşebend içlerinde, şemse merkezinde, mikleb
şemsesinde, sertâbda, köşebend önünde, zencirek kartuşunda ve kapak içlerinde
görülmektedir.
13.Deri koyu
veya kızıl kahverengi veya kahverenginin değişik tonları kullanılmıştır.
Siyah renkli deri pek kullanılmamış
14.Osmanlı
döneminde kitabı korumak amacıyla kitap mahfazası yapıldığı halde Selçuklu
döneminde kitap mahfazası kullanılmamıştır.
15. Deri üzerine sıcak veya soğuk kalıplar basılmak
suretiyle çeşitli motifler elde edilmiştir.
. Kalıplar bir
kapakta yekpare olmayıp, farklı farklı motifler kullanılmıştır.Cilt motifleri
modülerdir.
Hat
Anadolu
Selçuklu dönemlerinde kullanılan yazı
çeşidi tarihi süreç içerisinde bir değişim göstermektedir.
Bu örneklerde kullanılan yazı türünde
zaman içinde şekillenen kronolojik değişim açıkça görülebilmektedir.
Giderek bu
dönem yapı kitabelerin de başlangıçta köşeli karakterli kûfî yazı çeşidinin
kullanıldığı kûfîden yuvarlak karakterli nesih yazıya geçildiği
izlenebilmektedir.
Takip eden
yıllarda ve dönemlerde belge değeri olan
yapı kitabelerinde her zaman yuvarlak karakterli nesih yazı ve bundan gelişen
sülüs ve çeşitlemeleri kullanılacaktır.
Anadolu’da
yapı kitabelerinde kullanılan; basit kûfî–çiçekli kûfî ve çiçekli
nesih/sülüs-basit nesih/sülüs sıralaması diğer İslam Kültür Merkezleri’nde aynı
sıralama ile daha erken tarihte şekillenmiştir.
Anadolu
Selçukluları devri yazılarında; elif,lam,tı, harflerinin sağa doğru zülfeli Kef
harfinin eğri ve dalgalı olarak kullanıldığı Vav,Kaf,Fe, harflerinin gözlerinin
genellikle açık yazıldığı cim ve ayn gibi yuvarlak harflerin daha küçük
yazıldığı görülmektedir.
Dikey harfler adeta kılıç veya bıçak görünümü sergilemektedir.
Şık bir şekilde dizilen dikey harflerin zülfeleri küttür. Dikey harfler adeta
kılıç veya bıçak görünümü sergilemektedir.Şık bir şekilde dizilen dikey
harflerin zülfeleri küttür.[2]
Usta müellifler nokta ve hareke fazla
kullanmamışlardır.
Anadoluya mariften çok gelen ilim adamı olduğu için
Maribi hat fazlaca kullanılmıştır.
Küfi yazıyı andıran örneklere rastlamak mümkündür.
Kitaplarda tam küfi yazıya çok az rastlanmaktadır.
.
Anadolu
Selçuklu eserlerine gelince, bunlarda yer alan yuvarlak yazıların bir kısmının
da nesih (Selçuklu nesihi) olarak isimlendirilmesi, bu yazıların önceki mimari
eserlerde yer alan yazılara olan benzerliğinin bir sonucudur. Bununla birlikte
Selçuklu eserleri üzerinde yer alan yazıların bir kısmı için sülüs ifadesi
kullanılmaktadır. Kitabelere bakarak bu iki yazı türü arasındaki farklılığın
yalnızca ebat açısından olduğunu söyleyebiliriz. Buna göre boyutlan itibariyle
büyük, gösterişli ve süslü olan yazılara sülüs; daha küçük ve sade olup
okunabilirliği göz önünde tutulmuş yazılara nesih adı verilmiştir . Ancak biz
kaynaklarda sülüs yazının daha ilkel şekli olarak nitelenen nesihin, kitap
yazısı olduğu gerçeğinden hareketle Anadolu'da mimari eserlerde yer alan
yazıların karakter yönünden sınıflandırılmasında Selçuklu sülüsü ifadesini kullanmayı uygun gördük.[3]
Anadolu’da
yapı kitabelerinde kullanılan; basit kûfî çiçekli kûfî ve çiçekli
nesih/sülüs-basit nesih/sülüs sıralaması diğer İslam Kültür Merkezleri’nde aynı
sıralama ile daha erken tarihte şekillenmiştir
Anadolu Selçukluları devri yazılarında;elif,lam,tı,
harflerinin sağa doğru zülfeli Kef harfinin eğri ve dalgalı olarak kullanıldığı
Vav,Kaf,Fe, harflerinin gözlerinin genellikle açık yazıldığı cim ve ayn gibi
yuvarlak harflerin daha küçük yazıldığı görülmektedir.
Dikey harfler adeta kılıç veya bıçak
görünümü sergilemektedir.Şık bir şekilde dizilen dikey harfl1erin zülfeleri
küttür.Dikey harfler adeta kılıç veya bıçak görünümü sergilemektedir.Şık bir
şekilde dizilen dikey harflerin zülfeleri küttür.[4]
Anadolu
Selçuklu Dönemi (1075–1308) 467(/468- 707/708)
Anadolu Selçuklu Dönemi (1075–1308)
Anadolu
Selçuklu tezyînatı, gerek el sanatlarında gerekse mîmarî dekorasyonda inanılmaz
zenginlikleri ile dikkati çekmektedir. (Öney, 1992).
Selçuklu
dönemine ait sanat eserleri Konya’daki müze ve kütüphanelerde yoğunlaşmaktadır.
(Erdemir, 2009: 218).
Büyük
Selçuklular zamanında gelişmeye başlayan resim ve süsleme sanatları Anadolu
Selçukluları zamanında da devam etmiş olmakla birlikte günümüze o dönemden sağlam
olarak gelmiş ve Anadolu’da yapıldığı kabul edilen 12.-13. yüzyıl minyatürlü
yazmaları çok azdır (Öney, 1992: 177).
13. yy
başından günümüze kalan “Varka ile
Gülşah” minyatürleri ise Selçuk minyatür sanatı açısından gerçek bir hazinedir.
T.S.Müzesi Kitaplığı, Hazine 841’de bulunan ve Varka ile Gülşah'ın aşk
hikâyesinin anlatıldığı yazma, Hoy'dan gelip Konya'ya yerleşmiş Abdül Mümin
tarafından resmedilmiştir. Yazmada yer alan resimler 13. yüzyıl Selçuklu dönemi
resim sanatının en güzel örneklerindendir (Öney, 1992: 177; İnal, 1995: 49).
Ancak Konyada bulunan kütüphanelerde Selçuklu gönemi minyatüelerine
rastlanmamıştır.
Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Tezhip Sanatının Genel
Özellikleri
§ Türkler,
Anadolu’ya gelip yerleşmeye başladıkları dönemlerde tezhip sanatını beraberinde
getirmişlerdir. Anadolu’da kurulan ilk beyliklerde kitap hazırlandığı ve
bunların arasında tezhipli yazmaların da bulunduğu bilinmektedir (Algaç, 200:
202).
§ 12. yüzyıl
sonlarına doğru yerleşik düzene geçebilen Selçuklu devleti, 13. yüzyıl’da
Anadolu’da yoğun bir kültür ortamı yaratmayı başarmıştır. Ancak tezhipli
yazmaların yoğun bir şekilde hazırlanması 1270’li yıllardan sonra başlar ve 14.
yüzyıl boyunca sürer (Algaç,
2000: 202)
§ 13. yüzyıl ve 14. yüzyıl boyunca Anadolu Selçuklular Dönemi’nde Konya
merkez olmak üzere bu bölgelerdeki saraylar, medreseler, tasavvuf kurumları ve
ahî teşkilatları yazmaların hazırlandığı ve sanatçıların korunduğu kurumlar
olmuştur. (Algaç, 2000: 196). Günümüze ulaşabilen bu
yazmaların en zengin örnekleri Konya Mevlâna Müzesi, Karatay Yusufağa Yazma
Eser Kütüphanesi, Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü ve Koyunoğlu
Kütphanesinde bulunmaktadır..
§ Anadolu
Selçuklu Dönemi’nde Kur’an (İ.Ü.K./6649, TİEM. 437) ve ilmi
kitapların hemen her türünde (S.K. Ayasofya / 3565) süsleme örneklere rastlanır. Mushaflardan
sonra en çok tezhip edilen kitaplar ünlü düşünür ve mutasavvıf Mevlâna’ya ait
olan eserler oluşturmaktadır (Mevlâna’nın Dîvânı ve Mesnevîsi) (KMM, No:
51, 74) (Algaç, 2000: 202; Birol: 2008: 40).
§ (KMM, No.
51) 13. yüzyıl sonlarına ait Selçuklu üslûbu
diyebileceğimiz ilk örnektir ve “Muhlis
Bin Abdullah el Hindi”ye aittir (Algaç, 2000: 202). 1278 yılında kâtip Muhammed b. Abdullah
el-Konevî el-Veledi tarafından istinsah edilen Mevlâna’nın Mesnevî’sinin bu
nüshası Türk tezhip sanatının anıtsal ölçüde, göz kamaştıran ilk örneğidir
(Birol, 2009: 40; Tanındı, 2010: 120).
§ Anadolu Selçukluları Dönemi’nde
kitaplar kalın “Âbâdî” kâğıt üzerine
büyük boyda yapılmış olup en zengin
tezhip, kitapların zahriye kısmında, serlevhalarda, sûre başlarında, unvan
sayfalarında, cüz güllerinde, kitabın son sayfası olan hatime (ketebe)
bölümünde yer alır (Genç, 2000:
20).
§ Âyet yanlarında bulunan cüz
güllerinin iri olması ve sayfa düzeni içinde metin tezhibine temas edecek şekilde
yerleştirilmesi de bu dönemin tezyînî özelliklerindendir (Birol, 2009: 41).
§ Zahriye ve serlevhalar kare, dâire
veya dikdörtgen şekillerde düzenlenmiş olup, desenlerde geometrik üslûp
hâkimdir. (Birol, 2009: 41).
§ Anadolu
Selçuklular Dönemi tezhiplerinde altın bol miktarda hem ezilerek, hem de varak
hâlinde yapıştırılarak kullanılmış, motifler tonlama tekniği ile
renklendirilmiştir. Kızıl kahve, siyah, açık lâcivert, kırık beyaz, pembe
dönemin karakteristik renkleri arasındadır. (Birol, 2009: 41).
§ Anadolu Selçuklular Dönemi’nde desen
kenarında bulunan tığlar, açık lâcivert renkte, sâde görünüşleriyle bâzen
cetvelin, bâzen de cetvelin yanına çizilen ve kuzu tabir edilen çizginin
üzerinde yer alır (Birol, 2009: 41).
§ SONUÇ
§ Selçuklu dönemi
Kitap sanatlarıyla ilgili kesin sonuçlar ortaya koyabilmek için gerek
ülkemizdeki gerekse dünyadaki diğer yazma eser kütüphanelerinde bulunan tüm
Selçuklu Dönemi yazmalarının incelenmesi gerekir. Ancak böyle bir çalışmayı
yapabilmek için ekip, zaman ve finansal kaynağa ihtiyaç vardır.
§ Yazma Eser Kütüphanelerinde bulunan eserlere ait
katolag bilgilerinde kitap sanatlarına ait bilgler çok yetersiz terminoloji
birliği de bulunmamaktadır.
§ Konya Ciltçiliği
§ Türk-İslam cilt sanatı içerisinde Türkiye Selçuklu
ciltçiliği önemli bir yer tutar. Böyle olunca da Türkiye Selçuklularının
başkenti Konya önemli bir cilt merkezidir. Konya’da, ciltçilerin (mücellit)
yanında birçok hattat ve müzehhip de yetişmiştir (Tanındı, 2000, 532).
§ Konya ciltçiliği Türkiye Selçuklularından Osmanlılara
kadar, önemini hep korumuştur.
§ Türkiye Selçuklularına ait
1154-1156-1182-1196-1203-1207 vs. tarihli eserlerin cilt kapakları Konya’da
yapılmış olmalıdır.
§ XIII. yüzyılın sonlarında Konya’da kurulan bir
medresenin kitap yazmak amacıyla kullanıldığı bilinmektedir. Çünkü bu yıllarda
bir Kur’an-ı Kerim, Sadeddin Köpek Medresesinde Hasan b. Cûban İbn Abdullah
el-Konevî tarafından istinsah edilirken aynı dönemde Muhlis b. Abdullah
el-Konevî el-Veledî, Hz. Mevlâna’nın Mesnevi’sinin istinsahını
tamamlamıştır (Tanındı, 2001, 145).
§ Sadreddin Konevi Kütüphanesi’nden Yusufağa
Kütüphanesi’ne nakledilen yazma eserlerin ciltlerine bakarak da Konya’da XIII.
yüzyılda önemli bir ciltçilik faaliyeti bulunduğu sonucuna varabilmekteyiz
(Resim:6).
§ XIV. yüzyılda bir sanat akademisi olan Mevlevi
Dergâhı’nın da etkisiyle Konya’da cilt faaliyeti devam etmiştir.
§ Bu yüzyılın ilk çeyreğinde Konya’da yazılan ve
Karamanoğlu beylerine ithaf edilen iki önemli Kur’an-ı Kerim cildiyle, yazı ve
tezhipleri dikkat çekicidir.
§ 1- Konya Mevlâna Müzesi: 12/1, Kur’ân-ı Kerîm,
714/1315, (Resim:8).
§ 2- Konya Mevlâna Müzesi: 13, Kur’ân-ı Kerîm,
727/1326, (Resim:9).
§ Bu yıllarda Konyalı bir ciltçi “Yusuf el-Konevî” nin
imzasına rastlıyoruz (Süleymaniye, Fatih: 228, 737/1337), (Resim:10).
§ Selçuklu cilt üslubu, Erken Osmanlı Dönemi ciltlerinde
de görülmektedir (Arıtan, 2001, 29-40). 859/1154-55’te Konya Meram’da yazılan Şerhü’l-lübâb
isimli eserin (Süleymaniye, Fatih:5004) cildi de Konya cildi olmalıdır (Arıtan,
2001, 29-40), (Resim:11-12).
§ Osmanlı Döneminde Konya’nın bir dericilik merkezi
olması da Konya’nın her dönemde ciltçilikle uğraşması sonucunu doğurmuştur.
§ Bugün, Konya’da bulunan Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü Kütüphanesi (KBYEK), İstanbul Süleymaniye
Kütüphanesi’nden sonra Türkiye’nin en önemli yazma eserler kütüphanesidir.
Burada kurulacak yeterli bir cilthane ve yetiştirilen mücellitlerle, Konya yine
Türk cildinin önemli merkezlerinden birisi olmaya adaydır..
Kaynaklar
Aksu,
Hatice (1992). Anadolu Selçuklu
Tezhip Sanatı ve Osmanlı (Klasik Dönem) Tezhip Sanatının Mukayesesi,
Basılmamış Yüksek Lisans tezi, İstanbul: Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Aksu, Hatice (1998). Rûmî
Motifinin Kökeni, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul: Mimar Sinan
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Aksu, Hatice (2006). Türk Süsleme
Motifi Münhanî. İsmek Dergisi, 2,
İstanbul: İstanbul Büyük Şehir Belediyesi İsmek Yayınları, 112-116.
Algaç,
Şeyda (2000). “Anadolu Selçukluları
ve Beylikleri Dönemi Tezhip sanatı (Xlll.-XV. Yüzyıllar)”, I.Metin,
Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.
Alparslan, Ali (2009). Dünyanın En Büyük Kur’an’ı ve Baysungur.
(Editör: Ali Rıza Özcan). Hat ve Tezhip Sanatı. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 199-203.
Alparslan, Ali (1977). “Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı (14.yy)”, İstanbul: M.E. B.Yayınları.
Alparslan, Ali (1992). Baysungur
Gıyaseddin. DİA. 5, 276,
İstanbul: T.D.V. Yayınları.
Anonim (2000). İpek Yolu. DİA. 22, 533-552, İstanbul: T.D.V.
Yayınları.
Arık, M. Oluş (1969). Erken Devir
Anadolu Türk Mîmârîsi’nde Türbe Biçimleri, Anadolu (Anatolia), 11, (1967),
Ankara, 57-100 (101-119 ing).
Aslanapa, Oktay (1992).
İslâmiyet’ten Önce Türk Sanatı. Türk Dünyası El Kitabı, 2, Ankara:
Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 295-309.
Aslanapa (1984). Türk
Sanatı. İstanbul: Kervan Yayınları.
Aslanapa (1972). Türk
Sanatı. İstanbul: M.E. B. Yayınları.
Aşıcı, Seher (1995). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesindeki Yazma
Mushafların Zahriye Sayfaları, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Atasoy, Nurhan ve Raby, Julian
(1989). İznik Seramikleri. İstanbul: TEB Yayınları.
Ayverdi,
İlhan (2008). Misalli Büyük Türkçe Sözlük. 1–2–3, (Editör:
İlhan Ayverdi). İstanbul: Kubbealtı Yayınları.
Bektaş, A.
Engin (1995). Emevîler. DİA. 11, 106-107,
İstanbul: T.D.V. Yayınları.
Birol, İnci A ve Derman
F. Çiçek (1991). Türk Tezyînî
Sanatlarında Motifler.
İstanbul: Kubbealtı Yayınları.
Birol,
İnci A (2009). Türk Tezhip Sanatında Desen. (Editör: Ali
Rıza Özcan). Hat ve Tezhip Sanatı.
Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 489-503.
Birol,
İnci A (2008). Türk Tezyînî Sanatlarında Desen Tasarımı, Çizim Tekniği ve
Çeşitleri. İstanbul: Kubbealtı Yayınları.
Blair,
Sheila ve Bloom, Jonathan (2007). Bezeme Sanatları. İslâm Sanatı ve Mîmârîsi, İstanbul: Literatür Yayıncılık,
342-343.
Bloom, Jonathan (2003). Kâğıda
İşlenen Uygarlık. Kâğıdın tarihçesi ve İslâm Dünyasına Etksisi.
İstanbul: Kitap Yayınevi.
Bolulu, Utku (09/03/205). 1500
Yıllık Ay-yıldızlı Tl. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=145903,
Erişim tarihi: 14 Ağustos
2010 saat: 21:09.
Bussagli,
Maria (1978). Central Asian Painting.
London.
Can,
Yılmaz ve Gün, Recep (Ocak 2005). Ana Hatlarıyla Türk İslam Sanatları ve
Estetiği. Samsun: Kayıhan Yayınları.
Cezar,
Mustafa (1977). Anadolu Öncesi
Türklerde Şehir ve Mimarlık. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
Çoruhlu,
Yaşar (2000). Türk İslâm Sanatının
ABC’si. İstanbul: Kabalcı Yayınları.
Derman,
Uğur (2001). Osmanlı Hat Sanatı.
Sabancı Koleksiyonu, İstanbul: Mas Matbaacılık.
Diyarbekirli,
Nejat (1972). Hun Sanatı,
İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Kültür Yayınları.
Erdemir,
Yaşar (2009). İnce Minare Taş ve
Ahşap Eserler Müzesi. Konya: İl Kültür Müdürlüğü Yayınları.
Esin, Emel
(1997). İslâm Öncesi Dönem. (Editör: Metin Eriş). Türk Dünyası Kültür Atlası. İstanbul: T.K.H.V. 213.
Esin, Emel
(1978). İslâmiyet’ten Önceki Türk
Kültür Tarihi ve İslâm’a Giriş, İstanbul.
Genç,
Sedef (2002). “Süleymaniye
Kütüphanesi Halet Efendi 171 numaralı Mesnevî`nin Tezhip Tasarımı”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul:
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Günüç,
Fevzi (1987). Mevlâna Manzumesi Kubbe-i Hadrâ’nın Kalemişleri, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Ün. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
İnal,
Güner (1995). Türk Minyatür Sanatı (Başlangıcından
Osmanlılara Kadar), Ankara: AKM Yayını, sayı: 63.
İnan,
A.K.,(1967). Orta Asya’daki Türk Kültürü İzleri. Türk Folklor Araş., 211, 4317-4321.
Karpuz, Haşim (2009). İslâm
Öncesi Türk Sanatı Ders Notları. Konya: T.C. Selçuk Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Yayınları.
Konukçu, Enver (1996). Gazneliler. DİA. 13, 481-485, İstanbul:
T.D.V. Yayınları.
Mahir, Banu (2001). İslâm Kitap Sanatı Tezhip Tasarımına Büyük
Selçuklu Dönemi Katkılarının Bir Örneği. I. Uluslar Arası Selçuklu Kültür ve
Medeniyeti Kongresi Bildirileri II, Konya: T.C. SÜ. Selçuklu
Araştırmaları Merkezi Yayınları. 105-111.
Merçil, Erdoğan (1991). Anadolu
Beylikleri. DİA. 3,138-139,
İstanbul: T.D.V. Yayınları.
Mülayim, Selçuk (1999). Değişimin
Tanıkları. Ortaçağ Türk Sanatında Süsleme ve El Sanatları. İstanbul:
Kaknüs Yayınları.
Mülayim, Selçuk (1993). Minyatürün
Öncüleri, Runik Yazılı Taşlar, Göktürk Balbalları, Hayvan Üslûbu, İslâm
Sanatında Abbâsî Okulu, İslâm Sanatında Türkler, Selçuklular İran’da. Théma Larousse, 6, Milliyet Yayını, 198-199,
196-197, 194-195, 188-189, 204-205, 206-207, 210-211.
Öney, Gönül (1992). Anadolu
Selçuklu Mîmârî Süslemesi ve El Sanatları, Ankara: İş Bankası
Yayınları.
Özaydın,
Abdülkerim (1991). Bağdat. DİA. 4, 437-441,
İstanbul: T.D.V. Yayınları.
Özcan, Şehnaz Biçer (2009). Tezhip Sanatında İhtişamlı Bir Dönem: Timur
Devri Herat Üslûbu. (Editör: Ali Rıza Özcan). Hat ve Tezhip Sanatı. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 283-299.
Biçer, Şehnaz (1995). “Eski
Yıldız Kütüphanesi'ndeki Timur, Osmanlı ve İran (Safevî) Minyatürlü Yazmaların
Tezhiplerinin Mukayesesi” Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Özcan,
Nermin (1998). “Safevî Devri Tezhip
Sanatı (İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi`ndeki Eserlerin İncelenmesi”.
Basılmamış Sanatta Yeterlilik Tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Özcan, Ali Rıza (1993).
Osmanlılarda Kitap Sanatları. (Editörler:
Mustafa Armağan, Özkul Eren, İsmail Kara).Osmanlı Ansiklopedisi, 5, 227-269. İstanbul: Ağaç Yayıncılık.
Serin,
Muhiddin (1999). “Hat Sanatı ve
Meşhur Hattatlar”, İstanbul.
Sözcü,
Metin ve Tanyeli Uğur (1986). Sanat
Kavramı ve Terimler Sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Sümek, Faruk (2002). Karakoyunlular. DİA. 24, 176, İstanbul: T.D.V. Yayınları.
Sümek, Faruk (1989). Akkoyunlular. DİA. 2, 549, İstanbul: T.D.V. Yayınları.
Tanındı, Zeren (Aralık
1991). Karamanlı Beyliği’nde Kitap Sanatı. Kültür ve Sanat, (12), 42-44.
Tanındı, Zeren (2003). Kitap ve
Tezhibi, Osmanlı Uygarlığı, 2, İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları,
865-894.
Tanındı, Zeren (2009). Başlangıcından Osmanlı’ya Tezhip Sanatı.
(Editör: Ali Rıza Özcan). Hat ve Tezhip Sanatı. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 243-281.
Tanındı, Zeren (2010). Kur’ân-ı Kerîm
Nüshalarının Ciltleri ve Tezhipleri. (Editör: Müjde Unustası). 1400.
Yılında Kur’ân-ı Kerîm.
İstanbul: Antik A.Ş. Kültür Yayınları, 90-121.
Tanrıver,
Ayşe (2007). Türk Tezhip Sanatında XIV. XVI.
Yüzyıl Mushaf Gülleri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Enstitüsü, İstanbul.
Tekin, B.
Burcu (Haziran 2000). Timur Döneminde Mîmârî Bezeme Olarak Ahşap
Kullanımı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Uluç, Lale
(2006). Türkmen Valiler, Şirazlı Ustalar, Osmanlı Okurlar, XVI. Yüzyıl
Şiraz Elyazmaları. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
Uslu, Recep (1998). Herat. DİA. 17, 217, İstanbul: T.D.V. Yayınları.
Yerli, Metin (Ekim 2006). Uygur
Türklerinin İnanç Sistemlerinin Resim Sanatlarına Etkileri. Eğitişim
Dergisi, 13, http://www.egitisim.gen.tr/site/arsiv/47-13/209-uygur-resim.html,
Erişim Tarihi: 15 Ağustos 2010 saat: 10: 30.
Yetkin,
Suut Kemal (1965). İslâm Mîmârîsi, Ankara: Ankara Üniversitesi
Yayınları.
Yetkin, Suut Kemal (1984). İslâm
Ülkelerinde Sanat. İstanbul: Cem Yayınevi.
Yetkin, Şerare (1988). Abbâsîler. DİA. 1, 49, İstanbul:
T.D.V. Yayınları.
Yıldız,
Hakkı Dursun (1988). Abbâsîler. DİA. 1, 37,
İstanbul: T.D.V. Yayınları.
Yuvalı,
Abdülkadir (2000). İlhanlılar. DİA. 22, 102-103, İstanbul:
T.D.V. Yayınları.
[2]
.Mimari Yazı-Zübeyde Cihan Özsayıner S.487
[3]
GÜN, Recep,Anadolu Selçuklu Dönemi Konya Yazı
Kullanımı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, On Dokuz Mayıs Üni. Sos. Bilm.
Ens. Samsun,1999.
[4]
.(Mimari Yazı-Zübeyde Cihan Özsayıner S.487)
Yorumlar