SULTAN DİVANİ VE VAKIFLARI
Afyonkarahisar,Anadolu’da,Konya’dan sonra Mevleviliğin ikinici merkezidir. O’nu bu seviyeye ünlü
Mevlevi Şeyhi Sultan Divanı namı ile
maruf Mehmet Semai’nin çalışmaları
getirmiştir.
Hazreti
Mevlana,Sulçuklu Sultanı Aleaddin Keykubat ile birlikte Afyon’a
gelmiştir.Yanında oğlu Sultan Velet’te gelmiştir.1233 yılında Hisarardı
–Aleaddin Medresesinin açılış törenine katılmış,ilk dersi Mevlana
vermiştir.Ayrıca oğulları sünnet
düğünleri burada olmuştur.
Mevlana’nın 17.Aralık.1273 yılında vefatı üzerine Sultan Velet Afyon’a geldi bin müddet burada
kaldı. Kızı Mudahhare Hatun’u,Germiyanlı Beyi Süleyman Şah ile burada
evlendirdi.Bu arada Afyon ve civarnıda mevleviliği yaydı.
Mevlanın oğlu,Sultan Veledi kızı
Mudahhara Hatun’un Hızır ve İlyas
isminde iki oğlu ve Devlet Hatun isminde
bir kızı oldu.Sultan Divanı soy olarak Hazreti Mevlana’ya bu koldan
bağlanır.Şöylerki:
Hazreti
Mevlana-Sultan Velet-Mudahhara Hatun-Hızır Bey-Mehmet Bey-Ahmet Paşa-Bâli
Çelebi-Sultan Divanı.
Afyon Mevlevihanesine ait vakıf kayıtları: Özel
arşivimde Afyon Mevlevihanesine ait
vakfiyenama, tevliyat fermanları ve temliknameler vardır.Sempozyum tebliğime
bunları vesika olarak ekleyeceğim.Sultan I.Mahmat tarafından gönderilen fermanı
örnek olarak sunuyorum.
İstanbul Osmanlı Arşivindeki Cevdet
tasnifi evkaf kısmındaki 8087 numaradan çıkardığım bu ferman Sultan 1.Mahmut
tarafından gönderilmiştir. Vakıf Defterine kayıt edilen bu ferman,Karahisar-ı
Sahib kadısı Mehmet Emin tarafından vakıf kayıt defterinden çıkarılmış
1230/1814 tarihli suretidir.
“Kıdvetü’l-kuzat
ve’l-hükkam ma’denü’l-fazl ve’l-kelam mevlana Karahisar-ı Sahib kadısı zide
fazlühu tevki’-i refi’-i hümayun vasıl olacak malum ola ki Hazreti Mevlana evladlarından
Karahisar-ı Sahib’de medfun Divanî Mehmet Efendi kaddese-sırrehu fıkarasının
taamları içün kırk neferan ehl-zeamet
reayasının cizye-i şer’iyelerinden mu’in olan yüz yirmi guruş mütevelli olanlar
bedeliyle be her sene cizyedarlardan ahz ve taamına mutasarrıf olunur iken mukaddema yüz iki tarihinde
Memalik-i Mahrusada vaki’ umuma ehl-i zeamatın cizye-i şer’iyelerin cenab-ı
mîrden evrakı ile hüdavenden sonra mütevelli olanlar meblağ-ı mezburi
kemafi esbak Karahisar-ı Sahib cizyedarları
tarafından hüccet-i zuhuriye ile ahz eylemek içün bin yüz üç tarihiyle mahalline bea’del kayıd
emr-i şerifim i’ta olunmağla meblağ-ı mezbur
bu ana gelince cizyedar olanlardan emr-i şerif-i mezkür suret-i zuhuriyesiyle ahz ve hesablarına mahsub oluna gelmiş iken
işbu sene-i mübarekede emr-i mezkür kaza-i .....olduğundan cizyedarlar bilâ
zuhuriye meblağ-ı mezburiye edada muhalefet üzere olmalarıyla kaydı mucibince
zayi’den mücedden emr-i âlişânım verilmesi mütevellisi iltimasıyla Karahisar-ı
Sahib naibi Mevlana arz etmeğin ber
veche muharrer Divanî Mehmet Efendi’nin fıkarası taamı içün Karahisar-ı Sahib
cizyesi malından yüz yirmi guruş ta’yin ve be her sene hüccet-i zuhuriyesiyle
ciyedar olanlardan ahz ve kabz olunmak üzere tarihi mezburdan emr-i şerif
verilüb bu ana gelinceye emr-i mezkür suret-i zuhuriye hüccet-i şer’iye
olundukdan sonra cizyedarlardan deynlerine mahsub oluna geldiği cizyeden cizye
muhasebesinden der kenar olunmağın fimâ badel-atik emrin sureti zuhuriyesine
i’tibar olunmak şartıyla kayd-ı mucibince âmel olunmak babında ferman-ı
âlişânım sadaka olmuşdur .Buyurdumki hükm-i şerifim vardık da bu babda sadır
olan emrim üzere âmel idüb dahi fimâ
beadel atik emrin sureti zuhuriyesine i’tibar olunmamak şartıyla meblağ-ı
mezbur yüz yirmi guruş fıkara-i taamiyesine be her sene cizye-i mezkür malından
işbu emr-i şerifimiun zuhuruna hüccet-i şer’iye olundukdan sonra cizyedarlardan
alıverib muhalefet etdirmeyesin şöyle bilesin alâmet-i şerife i’timad kılasın
Tahriren
fi’l-yevmü’l-hâmis aşere min Rebi‘i’l-Ahire Sene:selâse ve seb’ain ve mi’ete ve
elf.
Afyonkarahisar’da
Mevlevilik:Selçuklu Sultanlarını en ünlüsü olan I .Aleaddin Keykubâd 13.asrın başlarında Afyon’u ziyaret eder.
Afyon Kalesini tamir ettirir. Hisarardı Medresesini yaptırır 1233 yılındaki
açılış merasimine Hazreti Mevlana ‘yı davet eder. Afyon’nun bilinen bu ilk medresesini Sultan Hz. Mevlana ile açar.
Derlerki Afyon Mevlevilikle,bu olayla tanışmıştır.. Bu olaydan sonra oğlu
Sultan Veled Afyon’u sık ziyaret eder. 17.Aralık.1273 tarihinde Mevlana vefat edince, Afyon’a gelerek
bir süre kalır. Bu ara kızı Mudahhare Hatun’u ,Germiyan Beyi Süleyman Şah ile
1276 tarihinde görkemli bir törenle Afyon’da evlendirir.
Ünlü
Mevlevi şeyhlerinin Afyon’u sık sık ziyaretleri,buradaki Mevlevi Derğahı’nın
hızla geliştirir ve Afyon Mevleviliğin Konya’dan sonra ikinci merkezi haline
gelir .Bu sırada Bolvadin ve Sandıklı Mevlevihaneleri açılır.[1]
Sultan Divani:(1448-1550)Yukarıdaki
fermanda ismi geçen Divani Mehmet Semai (Sultan Divani) ,Hazreti Mevlana’nın
torunlarındandır. Mevlana’nın oğlu Sultan Veled’in kızı Mudahhare Hatun’un
oğullarından Bâli Çelebinin oğludur. O yıllarda
salgın olan veba hastalığından Bâli Çelebi’ nin,çocukları ölür. Mehmet
Semai yaşayan tek çocuğudur. İyi yetiştirilmiştir. İlim adama,büyük bir mevlevi
şeyhidir. Yavuz Sultan Selim’ Han Bolvadin üzerinden geçerken,karşılar.Çaldıran
Seferine katılır Zaferi takiben İran’a gitmiş,Acemlerin kaçırdığı Hz.Mevlana’nın “Divan-ı Kebir’ini”getirip,
Konya’daki Dergaha teslim ettiği için ”Divanî” ünvanını almıştır. Bu unvan ile
anılmıştır.Ünvani”Divane”değildir.Yukarıdaki vesika bunun ispatıdır. Sultan
Divanî’nin çalışması ile Afyon Mevlevihanesi bölgenin en büyük merkezlerinden
birisi haline gelmiştir. Halbuki bu tarih de İstanbul’dan beşten fazla
mevlevihane vardı. Ünlü
Mevlevi Şeyhi Sultan Divanî Mehmet Semai aynı zamanda iyi bir teşkilatçıdır
.Anadolu’yu Ortadoğu’yu dolaşmış,Mısıra kadar gitmiş,gitti yerlerde mevlevi
dergahları açmıştır. Bu konuda araştırma yapanlardan Yusuf Ilgar ’ın tespitlerine göre;1516 yılında Yavuz Sultan
Selim Han’la Mısır’a gitmiş,Kahire’de
ünlü mutasavvıf İbrahim Gülşeni ile buluşmuş,sohbetlerine katılan Yavuz
Sultan Selim Han ,Sultan Divani’ye hayran olmuştur.1517 yılında Şam’a
gelmiş,ünlü tasavvuf alimi Muhiddin-Arabi’nin mezarını keşfetmiş. Ünü Kanuni
Sultan Süleyman devine ulaşan Sultan Divanî’yi yeni hükümdar İstanbul’a davet
etmiş,devrin ilim dünyasının ünlü alimleri ile sohbetlere katılmış,.herkesi
hayran bırakmıştır .İstanbul’da Kulekapısı Konağını Mevlevi Dergahı olarak
düzenlemiştir. Dönüşte Kütahya’ya gelerek buradaki mevlevi haneyi açmıştır.
Aydın, Denizli, Muğla, Burdur, Sandıklı, Bolvadin, Eğridir,
Bağdat,Cezayir,Sakız ve Midilli dergahları hizmete açtı. Mevlevi Tarikatının
yaygınlaşmasında en aktif rolü oynamıştır.1550 yılında vefat etti .Afyon
Mevlevihanesine defnedildi.
Sultan
Divani,Türk Tasavvuf Edebiyatının ünlü şairlerindendir. Çeşitli cönklerde
şiirleri vardır. Şiirlerinin bir kısmı bestelenmiştir Bazı sefinelerde
tasavvufla ilgili risaleleri olduğu bilinmektedir. Bestelenmiş şiirlerinden
örnekler:
“Ben bilmez
idim gizli,ayân hep sen imişsin
Tenlerde ve canlarda nihân hep sen imişsin
Senden bu cihan içre bir nişan istedim senden
Ahir,bunu bildim ki cihan hep sen imişsin.”
Dr.Muharrem
Bayar
Araştırmacı-Yazar
KARAHİSAR-I SAHİP’TE YAŞAYAN ÜNLÜ AŞİRETLERDEN
KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİH ve KÜLTÜR HAYATI
Muharrem Bayar Araştırmacı-Yazar “Ekme bağ ,bağlanırsın,
Ekme ekin,eğlenirsin, Çek deveyi,sür koyunu,
Bir gün olur,beğlenirsin”
Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve
manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya
tarihi ile yaşıttır. Dünya tarihi ,Türkler ile başlamış,Türkler ile
şekillenmiş,Türkler ile yücelmiştir.
İnsanlık tarihte ,ortaya çıktığımız günden bugünü
bozmadan,geliştirerek,dünya milletlerini etkileyerek günümüze kadar
getirdiğimiz; çok yönlü,köklü,zengin ve
renkli kültürümüzü dimdik ayakta tutan unsurlara sahip çıkmamız ve yaşatmamız
en büyük görevimizidir.
Günümüzde milli kültürler ,teknolojinin olağanüstü
boyutlarda gelişmesi sonunda oluşan teknolojik kültürün hakimiyeti ile anlam ve
önemlerini kaybetmeden ayakta kalma
savaşı vermektedir. Bu savaşı milli kültürlerine sahip çıkanlar,bunları yazarak
geçmişe aktaran kazanacaktır. Bu duygularla Anadolu’yu karış karış gezip,adam
adama ilişki kurarak derleme yaptım. Edinilen bilgileri zengin arşiv
kaynaklarımızdaki belgelerle bütünleştirerek geçmişe bir şey aktarmaya
çalıştım. Bu çalışmamı Türk Sosyal Hayatının bir parçası olan Çadır,Hayvancılık ,Damgalar ve İnançlar üzerinde yoğunlaştırdım.
1.Tarihi::Oğuzlar
Anadolu’ya 1071 Malazgirt Zaferinden çok önce gelmişlerdir.1018 yılında
başlayan akın Anadolu’yu tanımak amacı iledir. Bu gel-git olayları sırasında
bazı aşiretler Doğu Anadolu’ya gelmişler
yaylak –kışlak hayatı yaşamaya başlamışlardır. İdari fonksiyonunu yitiren
Bizans vilayetleri ile irtibatı kalmamış gibiydi. Her
vilayet”Tekfurlar”tarafından yönetilen yarı bağımsız bölgeler halindeydi.
Bizans kaynaklarında buna “Tema”diyorlardı. Anadolu halkından olmayan,aslen
Batı Makedonya’daki İllirya’ dan geldiği Ermeni Tarihçisi Aslan Kevorkyan
tarafından ispatlanan Ermeniler, Doğu
Anadolu’da yarı bağımsız tampon
beylikler halinde yaşıyorlardı. Anayurttan gelen aşiretler önce bunlarla
karşılaştı. Ermeni kaynakları aşiretleri efsanevi bir dille anlatırlar.”uzun
saçlı,aslan pençeli,yiğit bakışlı
insanlar rüzgar gibi atlarıyla doğudan geldiler. Rüzgar gibi atları
üstünde atıkları yıldırım okları asla
hedefini şaşamazdı. Bizler bu akın karşısında tutunamadık daha içlere
doğru çekildik.” 1071 yılına kadar aşiretler doğu Anadolu’daki yaylaların büyük
bir kısmına hakim olmuşlardı. Ayrıca her yıl yapılan akınlarda,akıncılarla
beraber Anadolu’nun içlerine kadar gidiyor,onlarla beraber geri dönüyorlardı.
Bu gel-git olayı 1071 önce Türklere Anadolu’nun yollarını şehirlerini öğretmişti.
Bizans Kralı Romen Diyojen ,Türkleri
Anadolu’dan atmak için 1071 yılında 200
bin kişinin üzerinde asker ve ağır harp silahları ve araçları ile Anadolu’yu
baştan başa çiğnedi,çapulcu askerleri şehirleri ve köyleri yağmaladılar. 26
Ağustos 1071 Cuma günü Malazgirt önlerinden
tarihin en büyük zaferini Türkler kazandı. Bu olay Anadolu’yu Türklere
yurt yapmıştır. Malazgirt den önce gelen Oğuz Boyları içinde Karakeçili
Yörükleri de vardı. Bunlar Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan
Karakeçililerin atalarıdır. Bu bölgede Eyyübiler Devletini kuran Selahiddin
Eyyubi ,Kürt Tarihi “Şerefnameye”göre Errandan(Dağlık Karabağdan)gelmiştir.[2]”Rahatü’s-Sudur”ve
benzer kaynak eselere göre Türk Aşiretindendir.[3]
Devletinin kurulmasında bu bölgedeki Karakeçililerin büyük desteğini görmüştür.
Haçlılardan Kudüs’ün alınmasında Karakeçililerin büyük yardımı olmuştur.
Güneydoğu
Anadolu şehirlerinden Urfa,Diyarbakır,Antep,Siirt Tunceli, Bingöl,
Elazığ,Mardin illerinde ve bu illerinden ilçelerinde yoğun halde yaşarlar. Bu
illerde 1965 yılında yaptığım incelemede Karakeçili Yörük köylerinin coğrafi ve
ekonomik şartlar zoruyla Türkçe’yi unutmuş,Kurmaç ve Zaza ağzını kullanmaktadırlar. Daha
sonra bu bölgede yaptığım alan
çalışmalarında bu köylerin folklor ve
etnografyasını inceledim. Eskişehir Karakeçililerinden bir farkları olmadığını
gördüm. Bilindiği gibi Zazaların ataları Harzemlere, Kurmaçların ataları Orta
Asyadaki Guri Türklerine dayandığını büyük Arap Sosyoloğu İbni Haldun Mukaddeme
isimli ünlü eserinde belirtmiştir. Ayrıca ünlü Kürt Tarihi
“Şerefname’nin”Diyarbakır Halk Kütüphanesinde 2065 numarada kayıtlı el yazma
nüshasında bu fikre tamamlar bilgiler vardır. XV1. asra ait Diyarbakır Tapu
Tahrir Defterinde Milli,Şavaklı ve benzeri aşiretlerin Karakeçi Yörüklerin den
olduğu kayıtlıdır.[4]
Sonradan Kurmaç ağzını kullanmışlardır. Arşivimizde bulunan Urfa’nın Suruç
ilçesine bağlı Akziyaret Köyündeki zaviyenin üç metre uzunluğundaki
H.1165/M.1751 tarihli tarikat seceresin de Karakeçili Aşireti için”Aşireti
Tahiredendir”denilmektedir
Karakeçililer,
Anadolu ilk Türk Devletlerinden sayılan”Ahlatşahlar Devletini
”kurmuşlardır. Osmanlı Patişahları doğu
seferlerine giderken mutlaka Ahlat’a uğrar atalarının mezarlarını ziyaret
ederlerdi. Candar Oğulları ve Gaznelileri de Kayılar kurmuştur.
Tarih
de kurulmuş en büyük Türk Devletlerinden
olan Osmanlı Devletini Karakeçili Yörük Aşiretinin “Softalı” boyundan olan
Osman Gazi kurmuştur. Bilindiği gibi Ertuğrul Gazi’nin babası Gündüz Alp’tir.
Ertuğrul
Gazi ve kardeşleri aşireti ile ,Orta Asya’dan Anadolu’ya girdiklerinde Selçuklu tahtında Aleaddin Keykubad
vardı.1230 tarihinde yapılan Yassı Çimen muharebesinde Selçukların yanında yer
alarak zaferin kazanılmasını sağlamışlardır. Bu yardımın karşılığı olarak
Selçuklu sultanı Ankara civarını vermiştir. Ertuğrul Gazi oradan Söğüt’e
gelmiş. Selçuklu Sultanı o devirde “Uc”bölgesi olan Eskişehir civarından ki
Söğüt ‘ü kışlak,Domaniç’i yaylak olarak vermiştir. Daha sonra Ertuğrul
Gazi Karaca Şehir’i(antik Melencea)
fetheder. Bir süre sonra burası Bizansın eline tekrar geçer. Osman Gazi H.691/M.1291
Cuma günü tekrar fetheder. İlk hutbeyi Dursun Fakih okur.Bu ilk hutbe
Osmanlı Devletinin kuruluşunun ilanıdır. Cihan şumül Osmanlı Devleti
Eskişehir’de kurulmuştur.
Eskişehir civarına
Türk Aşiretlerinin gelişi XII. asrın başlarındadır. İbn-i Said’e göre bu
asırda 200 bin, El- Ömer’e göre 300 bin Türk Aşireti vardır. Bizans Tarihçisi
Anna Comnenus”Alaxie”isimli eserinde bu rakamı doğrular. Ertuğrul Gazi Sögüt’e
gelmeden önce burada Türk Aşiretleri vardır. Bunların içinde Karakeçililerde
bulunuyordu.[5]
2.Boy Tasnifleri:Eski Türk
toplumunda göçerlerin sosyal
organizasyonu yasa ve törelere bağlı oldukça mükemmeldir. Boyların,oymakların
teşekkülü hukuku,hakkı,vazifesi,mevkii,
gücü belli ve belirli kurallara göre her zaman tekrarlanan zorunlu ve önemli
törelere ve törenlere bağlı idi.
“Türk
kavmi,uruklardan mürekkep;”cil”İllerden mürekkep;”il”(şaab) kullardan
mürekkep;”kul(kabile)boylardan mürekkep;”boy”(amare)bölüklerden mürekkeb;”bö-
lük (batın) tirlerden mürekkeb;”tire”(fahz,semiyye)yarım tirlerden
mürekkeb;”fasile” soylardan
mürekkeb;”soy”(usbe)ocaklardan mürekkep; ”ocak”(ehil)akevlerdan mürek
kep ”;akev”(ayal) baba,ana ile çocuklardan mürekkep.[6]
Osmanlı İmparatorluğunda aşiretlerde
boy , yasalara bağlı teşekküllerdi. Bir boya bey tayini irsi olmuyor,atama ile
oluyordu.”O boyun başında bulunan kethüdaların, ihtiyarların bir şahsı boy beyi olarak kabul edecekleri
hakkında görüşleri açıklandıktan
sonra,hükümet tarafından o şahsın tayin edileceğine dair beylik beratı
verilirdi. Rişvanlı gibi bazı boylarda ise boy beyliği beratla değil,boy
aristokrasisini teşkil eden kimselerin kethüda,ihtiyar ve söz sahipleri eliyle
seçildiğini ve istedikleri şahsı boy beyi yapabilecekleri de ilave etmeliyiz.
Kethüdalar ise içtimai ve idari bakımdan tabi bulundukları boy beyi tarafından
tayin edilmekte idiler .Fakat kethüdalar hakkında oymak ahalisinin kefaletleri
lazım olduğu gibi kanunen,tayin edilmiş olan vergilerin Has Voyvadalarına
vermeyi taahhüt etmeleri şarttır. Bundan sonra daha ziyade bu hususun hükümet
tarafından kabul edildiğine dair bir berat gönderiliyordu.[7]
a)Ünlü Karakeçi Aşiret Beyi Hacı Bekir Sıddık Bey
tarafından hazırlatılan ”Karakeçili
Aşireti “isimli risalede Eskişehir civarındaki Karakeçili Aşireti şöyle
tasnif edilmiştir. Tasnif de kolların beylerinin isimleri de verilmiştir.
Karakeçililer kendi aralarından 12 kola ayırmıştır.
1.Veliler :İsmail Bey
2.Poyrazlı :Hacı İbrahim
3.Kıldonlu
4.Softalı
:Osmanlı Patişahları bu koldandır.
5.Tolazlı(Devlezli):Domaniç ve köylerinde Ahmet Bey
6.Karakayalı
7.Sazlı Kıravdan
Köyü ,Durmuş Bey
8.Hacı Halilli :Numan Oluk köyü ve Hikmet Bey bu
aşirettendir.
9.Hayyam Kethüda :Kerim Bey
10.Akça İnli :Yusuflar Köyü Devriş Beyzade Mehmet Bey
11.Özbekli :Ünlü Karakeçili Serdarı Hacı Bekir bu
boydandır.
12.Karabakılı(Harmandalı):Hacı Mehmet Bey[8]
Karakeçili
Yörük Aşiretinin ünlü Beyi Hacı Bekir Sıddık Bey(1848-1909) yukarıdaki beyleri
toplayarak,iskan olayını gerçekleştiriyor. Daha sonra bu bölgeye gelerek
Avlamış,Bozdağ ve Beyyaylaya iskan olan Karatekeliler ve Güney(Örencik)Köyü
Adıgüzelli Yörüğüdür. Bu boylarda Karakeçili Aşireti içinde değerlendirilir.
Mersin –Konya arasındaki hat boyunca yoğun olarak yaşayan”Bahşişli ve
Köseli”Yörükleri , Karakeçili Yörükleri içinde gösterilir. Yaptığım alan
çalışmalarında kendileri Karakeçili Aşiretine bağlı olduklarına söylediler.[9]
b)Ünlü Araştırmacı
Mehmet Eröz’ün tasnifi:
1.Karnıkaralı 4.Sıçmazlı 7.Şekareli
2.Topallı
5.Karakeçili
3.Durağocalı 6.Akkeçili
Aydın/Ortaklara bağlı Selatin Köyünde son iki obanın
ismi”Dırazlı-Gaffarlı”olarak söyleniyor.[10]Gaffarlı’
nın bir kısmı 18.asrın başlarında Bolvadin’e göçtü.[11]
Eskişehir-Seyidgazi,Kütahya-Domaniç köylerinde yaygın
olarak yaşayan “Sıçmazlı”boylarına Aydın,Manisa
köylerinde “Seçmezli”obası deniyor.
c)Hikmet
Şölen ’in tasnifi:
1.Karnıkaralı 5.Şekerli
2.Durukocalı 6.Sıçmazlı
3.Kavruk 7.Topallı
Zamanla boy örgütleri buzuldu.
Bireyselleşme kendi obasını ayırma,kendi
adını alıp,ayrılma durumları ortaya çıktı. Obalar genellikle kişilerin
adlarıyla anılmaya başladı. Aşağıdaki
tasniflerde görüldüğü gibi.
Hayta
Aşireti Honamlı
Aşireti
------------------------------------
--------------------------------
1.Hacı
Süleymanlı
1.Çoşlu
2.Hacı
Aliler 2.Ötkünçü
3.Telliler 3.Elekli
4.Kötekli
4.Karaevli
5.Saçıkaralı
5.Telliler
6.Kerimli 6.Recepli
7.Küçüklü 7.Hacı
Mahmutlu
8.Neneli 8.Bekmezci
9.Bacaklar 9.Garsavurdanlı
10.Hacı Nasuhlu
11.Hacıkaralı
12.Gosatlı
Hayta
Aşireti yoğun olarak Antalya civarında
kışlarlar. Yaylaya Anamas Dağlarına çıkarlar. Zamanla Sultan Dağlarına kadar
gelirlerdi. Bolvadin kazasına Perşembe
günleri gelerek pazarında alış veriş yaparlardı. Zorunlu iskan sırasında
Bolvadin,Çay ve Sultandağı ilçeleri merkez ve köylerine yerleşen aileler
olmuştur. Hayta sözcüğü zamanla anlam
kaymasına uğramıştır. Bolvadin civarında
“eli boş gezene,başka birisinin karşılıksız çıkarı için çalışana ,dalkavukluk
yapana hayta derler.[13]
20.asırda
yapılan zorunlu iskan sırasında “Honamlı Aşiretine “bağlı obaların kalabalık
bir gurubu Isparta,Burdur,Afyon ve
Konya(Yunak) köylerine yerleşmişler.Zamanla köylerden şehirlere taşınanlarda
olmuştur.[14]
Karahacılı
Aşireti Karakoyunlu Aşireti
-------------------------------
---------------------
1.Kaldırıcılar
5.Eski Yörük
1.İbişli
5.Dayılar
2.Solaklı 6.Hümmetli 2.Kuşcular 6.Balıklılar
3.Sarı
Balı 7.Çüngüllü 3.Hacı Aliler 7.Ebişler
4.Hacı
Hamzalı 4.Könterli
İran’da
ve Doğu Anadolu’da etkin rol oynayan Kara Koyunlu Aşireti 16.asrın başlarında
kalabalık kitleler halinde Batı
Anadolu’ya göçmüşlerdir. Bilhassa Seyitgazi ve köylerine gelerek Türkmen
Dağlarında yaylaya çıkmışlardır.[15]Zamanla
bu aşiretlerin obaları köylere iskan olmuşlar.21.asrın sonralarında şehirlerin sanayileşmesi sonunda şehirlere
göç etmişlerdir. Yaptığım alan ve arşiv çalışmalarında bu boyların isimlerinin
ailelerde lâkap ve soy adı olarak yaşadığını tesbit ettim.
Sarıkeçili
Aşireti
Tırtarlı Aşireti
-----------------------
------------------
1.Dağlı
Obası
1.Sunular Obası
2.Demirci
Obası 2.Kasab Uşağı
3.Üsemli
Obası 3.Dombalak Obası
4.Odabaşı
Obası
Sarıkeçili
Aşireti günümüzde Mersin,Teke, Aydın,Konya (Akşehir, Doğanhisar),
Afyon(Bolvadin,Çay,Dinar,Dazkırı, İshaklı,Sandıklı), Burdur,Isparta (Eğridir,
Ulu-borlu) şehirlerinin merkez ve köylerinde yoğun halde yaşarlar.
d .
Karakeçili Yörük Aşiretinin en kalabalık olduğu Eskişehir ve Civarındaki alan çalışması yapılan Karakeçili Yörük
Köyleri:Eskişehir ve civarına iskan olan Karakeçililer uzun yıllar buraları
yaylak,Manisa, Aydın,Balıkesir, İzmit. Bursa,Adapazarı’nı kışlak olarak
kullanmışlardır. İskanda buralardan gelip yerleşmişlerdir. Bunun dışında
Ankara,Yozgat civarında ve Urfa
/Suruç’tan gelen Karakeçililerde vardır.
Alan çalışması yapılan Karakeçili Yörük Köyleri:
Merkez:Akçakaya,Avdan,Avlamış,Ayvacık,Bozdağ,Çavlu,Danişment,
Eşenkara,Mamuca,Harmandalı,Karacaşehir,Karamustafa,Karapazar,Kavacık,Kıravdan,Kızılören,Kozlu,Kuyucak,Mollaoğlu,Musalar,Taycılar,Turgutlar,
Yarımca, Yörük Akçayır,Yörük
Kırka Yörükkaracaören,Yukarı Kartal ve
Yusuflar.
Alpu:Ağaçhisar,Alapınar,Arıkaya,Belkese,Büğdüz,Dereköy,Gökçekaya,Karacaören
Çifteler:Büngeşik,Körhasan,Kadıkuyusu
Günyüzü:Beyyayla,Kavacık,Kuzören,Holanta,Gümüşkonak,Yörme
Han:Karaağaç,Akdere,Becene
İnönü:.Kuzfındık,Y.Kuzfındık,Dutluca,Erenköy,Esnemez
,Yörükyayla,
Mahmudiye:Balcıkhisar,Conger
Mihailgazi(Gümeli)
Mihallıcık:Adahisar,Ahurhisar,Akçain,Belencilbert,Çaltı,Çukurviran,Karaçam,Karageyik,Kayı.,Kavak,Kızılbörklü,Koyunağıl,Kozlu,Ömerköy,Sarayören,SekiörenSüleler,Üçbaşlı
Sarıcakaya(Bunaklar):Beyyayla,Dağküplü,Güneyköy,İğdir,Mayıslar,Laçin
Seyitgazi:Akin Aslanbeyli,Ayvalı,Bardakçı,Beşsaray,Büyük
yayla ,Çürüttüm,
Çatören,Değişören,Erikli,Gemiç,Göcenoluk,Gökbahçe(Bahşiş),Gökçegüney(Tonra),
Göknebi,İkizoluk,Karaçalık,Kırka,Kümbet,Numanoluk,Oynaş,Sarayören,Taşlık,Üçsara
Yapıldak,Yağbasan.
Sivrihisar:Ballıhisar,Böğürken,Çaygoz,Dumluca,Göktepe,İlyas
Paşa,Kadıncık, Kara cakaya,Kaymaz,Sarıkavak
Afyon’un
Bolvadin,Emirdağ,Sincanlı,İscehisar yoğun halde Karakeçili Yörükleri iskan
edilmiştir.
Bolvadin:Buraya
iskan olan Karakeçili Yörükleri üç yerden gelmişlerdir.
1.Aydından gelenler
Yörükkarcaviran ve Güney Köye ,
3.Yozgat’tan gelenler Taşlıdere
yerleşmişler.
Bolvadin ve civarına gelen Sarıkeçili Aşiretine bağlı
aileler:“Tekeliler” Antalya
merkezden,”Cılklar”Antalya/Beyköyden,”Ciğerciler”Antalya’ya Hacı Eseli Köyünden,”Gemidelenli
oğulları(Hacı Yunuslar)” Antalya/Korkutelinden, ”Macarlı
Antalya /
Gündoğmuştan gelmişlerdir.
Emirdağı:Alibeyce,Balcam,Başkonak(Kolanşam),Beyköy,Burunarkaç,Çatallı,
Çaykışla,Çiftlik,Demircili,Dereköy,Gedikevi,Geynik,Güneysaray,Güveçci,Güney,
Kılıçlı
Kavaklı,Kurudere,Leylekli,Örenköy,Sığracık,Soğukkuyu,Tepeköy,Türkmen,
Yüreğil .Bu yörüklerin büyük bir kısmı Yozgat civarından
gelmişlerdir.
İscehisar:Cevizli,Doğanlar,Karaağaç,Karakaya,Çatağıl,Konarı,Olukpınar.
Afyon Merkez,Sincanlı,Bayat ve İhsaniye köylerinde
Karakeçili Aşireti iskan edilmiştir.
Başmakçı,Çay,Dazkırı,Dinar,Evciler,Sandıklı ilçe merkezlerinden ve köylerinden
Sarıkeçili Aşireti kollarından iskan edilmiştir.
Aşiretlerin
tasnifinden “Türkmen”ve Yörüklük”değişik unsunlar gibi görülür. Aslında farklı
unsurlar değildir. Kaşkarlı Mahmut,Karluklar hakkında “Göçebe Türklerden bir bölüğün adıdır. Oğuzların ayrıdırlar. Oğuzlar
gibi Türkmendirler.”[17]
Osman
Gazi’nin oğullarına nasihatında asla iskan olmamalarını,yerleşenlerin
asaletinin kaybolacağını,beyliğin Yörüklük ve Türkmenlikte kalacağını
söyle-mesi;Türkmenlerinde,yörükler gibi konar-göçer yaşadığını anlatılmak
istenmiştir. Bazı kayıtlarda da Türkmen Aşiretlerinin bazılarına
“Yörük”;Yörüklerin bazılarına da“Türkmen”denildiği görülmüştür.
Seyidgazi/Bahşişli
köyündeki yörükler”Ecdad Horasan’dan beri yürüyerek gelmiş;Yörük yürüdü,kıllı
deriyi sürüdü, demişler,adımız yörük olmuş. Bizim atalarımız Toroslardan Mersin
civarından gelmiş,hala orada akrabalarımız var.”
Avrupalı
araştırmacılardan Leake:”Yörükler,Asya’daki Türkmen ve Kürtler gibi göçer
aşiret hayatı yaşar. Trakya ve Mekadonya’ya yerleştikten sonra bu yaşayış
düzenini terk etmişlerdir
S.Boker:”Asya’dan göç ederek Teselya’ya
yerleşmişler-dir.Bunlar göçer yaşayan Yörüklerdir.”G.Lejean:”Türkler
nomad ve çoban hayatı yaşayan ırkdaşlarına (yürüyen,gezen manasına gelen)Yörük
adını veriyorlar”.[18]
“Yörükler kanun nazarında askerdi,Rumeli Eyaletinde
yirmi defterli akıncı,kırk bin yörük ve
müsellem vardır. Yörükler,müsellem taifesinden sefer zamanı nöbetle beş-altı
bin nefer tayin edilip,sefer malzemelerini taşırlar. Başlarında yörükbeyleri ve
başbuğları bulunur.”[19]
Osmanlı
dönemine aşiretler bir subaşına bağlanarak,iktisadi açıda faydalanmayı
düşünmüştür. Devlet nazarında Yörüklükten çıkmak,ölçüsü şu dur. Göçten
vaz-geçip,yerleşip,tarıma başlayıp, 10 yıl belirli bir köyün halkı olarak yazıldıktan
sonra göçerlikten çıkarılır. Defter-i Hakaniye şerh düşülürdü.
Cevdet
Türkay,arşiv kayıtlarını dayanarak hazırladığı “Oymak,Aşiret ve
Cemaatlar”isimli eserinde değişik tesitler yapmıştır.”Konar-göçer Türkmen ekradı yörükan-ı taifesinden” Yine Alanya
civarında oturan Hacılar Ekradı,Mehmet Eröz’ün “Yörükler”isimli eserinde “Hacı
Aliler,Hacı Süleymanlar”şeklinde değişmiştir. Yine Aksu-Serik çevresinde
yaşayan”Murtunalar”nam-ı diğer “Aşiret-i Kürdi” ise “Konar-göçer Yörük taifesindendir.”denilmektedir.
Yörüklük
ve Türkmenlik tezlerinden çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Doğu ve Güney
Doğu Anadolu’da yaşayan aşiretlere genellikle “Türkmen”batıda,güneyde yaşayan aşiretlere “Yörük”denilmiştir. Mesela Karakoyunlular’a Konya,Adana
Afyon,Eskişehir ve Antalya civarında”Yörük”,Doğu
Anadolu’da ve İran’da ”Türkmen”denilmektedir. Avşarlar’a
Bolvadin civarında yaşayanlarına “Yörük”Doğu
Anadolu’da yaşayanlara”Türkmen”dendiğini
tesbit ettim.[20]
3.Konar-Göçer
Yaşam:Orta Asya’da iken Türklerin büyük bir kısmı şehirlerin dışında
bozkırlarda göçebe yaşıyorlardı. Türk Destanlarında bu yaşam canlı olarak
anlatılır.” Ahmet el-Tini’nin
rivayetlerine göre:İskender(ilk Aryani İran fatihinin ismi)geldiği zaman
Mavereünnehir’de;Kaşkarlı Mahmut:Talas ve Şu alanında,şehir hayatının henüz hiç
inkişaf etmemiş olduğu,her tarafta ahalinin çadırlarda yaşadığı”belirtmişlerdir.[21]
Türklerin
konar-göçer yaşamları,diğer göçer yaşayan kavimlerden farklıdır. Bu gün bile
konar göçer yaşayan Kürt,Arap,Berberi kabileleri aşiret devrini aşamamışlardır. “[22]Eski
Türkler siyasi hayatında “tudunluk,yabguluk,hakanlık”devre lerini aşarak
“ilhanlığa “yükselmişlerdir. Türklerin en aşağı derecesi“il”dir. İl ise
bir aşiret değil,küçük bir millettir.”
Fuat
Köprülü ,II. Tarih Kongresine sunduğu
tebliğde:içtimai tekamül bakımından birbirinden çok farklı göçebelik
şekilleri bulunduğunu ,göçer-lerin,yerleşik olanlarda daha üstün tekamül mertebesinde olduğu belirtir. Yukarı
orta zamanda Avrupa’nın yerleşmiş halkının,kültür bakımından Eurasia’nın göçebe
kavimlerinden ne gibi iktibaslarda bulunduğunu tarih ve sosyoloji tetkiklerinin
gösterdiğini söyleyerek. Türk göçebeliği
hakkında şu hükme varır:”Bazı göçebe Türk
zümrelerinin ,bu fatih ve istilacı atlı göçebelerin ,dahili teşkilat yani idari
ve siyasi müesseseler bakımından da ileri derecede olmaları gayet tabiidir.”[23]
Cengiz Han,keçe çadırda yaşayan kabilelerin başbuğu idi.
Reşidettin (ormanlı) kavimler hakkında
Moğolların söyledikleri sözleri naklederek diyor ki:”Onların fikirlerine göre bu hayattan(yani avcılık ve orman hayatından
)daha iyi bir hayat olmasına imkan yoktu ve onlar kadar mesud kimse
bulunmazdı.”[24]
Bilge
Han,kayınbabasına bir şehir tesis ederek,milleti ile beraber yaşayacağını
bildirdi. Kayın babası O’na dedi ki.”Şehirde ve köyde yaşamak,bizin işimize
gelmez. Şimdiye kadar hür ve müstakil
kalmamız göçebelik sayesindedir. Göçebe olduğumuz için istediğimiz dakikada
Çin’e akın yaparız. Çinliler iş den haberdar olup, seferberlik ilan edinceye
kadar biz aile çadırlarımızla beraber Çinlilerin yetişemeyeceği uzak ülkelere çekiliriz. Bu suretle Çinliler
ise beş yüz binlik hatta bir milyonluk askerle üzerimize gelse ,bize hiçbir şey
yapamaz.”der. Bilge Kağan şehir yapmaktan yani iskan olayından vazgeçer.
Selçukname
müellif “sakın olmaya ki şehirlerde oturasınız,yerleşesiniz. Zira şehirlerde
oturanların ili ve boyu malum olmaz. Asalet ve şerefe kalmaz;beğlik ve asalet
ancak göçebelikle ve
Türkmenlikledir.”diyerek atalarının nasihatını naklediyor.[25]
Yazıcıoğlu
rivayetinde şöyle deniliyor.”Merhum Kara Osman dahi daim bu öğüdü oğullarına
verirmiş:olmasın ki oturak, olasız ki, beğlik,türkmenlik ve yörüklük edenlerde
kalur demiş”Buradaki Kara Osman,Osmanlı Devletini kuran Osman Gazidir.[26]
Okul
görmemiş,göçebe Türk kızlarının dokudukları eşsiz halılar,kilimler yükte
hafiftir. Rengini,motifini kendi icat etmiştir. Bunlar Türk Milletinin kültür
özelliklerin yansıtır. Eserlerinde hiç hata bulamazsınız. Çünkü Türk zekasının
ürünleridir.
Türklerde
göçerlik iktisadi bir mesleki tür değildir. Örflere,törelere daya-nan,hatırlarla
beslenen bir toplumsal hayat tarzı,bir yaşayış şeklidir. Doğar doğmaz
Kendini böyle renkli
bir sosyal ortamda bulan çocuk
;kışlar,yazlar,baharlar gelip geçer,göçler olur,hatıralar birbirini
kovalar da bütün ruhu ile bu hayat
içinde erir,bu hayatla bütünleşir. İnsanlara yeniden doğuşun heyecanın veren
İlkbaharda koyunların kuzulaması,keçilerin oğlak vermesi ile birlikte şırıl
şırıl sular,rengarenk çiçekler,diz boyu otlar arasında ,tabiat cennetinde
yaylalara doğru göçen deve katarlarının önünde kirmanları ile yün eğirerek
giden suna boyluları seven gönüllerin içinde yanan ateş,aynı zamanda yörüklüğe
de yürekten bağlanmış demektir. Son derece zor şartlara rağmen yaşlılar bu
hayattan vazgeçmeye düşünmemişlerdir.
Göçerlerin
yaylaya çıkışları töresel törenle yapılar. Eğlenceler düzenlenir. Bu törenlere
destanlarda ve Dede Korkut Hikayelerinde de rastlıyoruz.
Bolvadin’e
bağlı”Karabağ Köylerinde yapılan”Sultan Nevruz”törenleri Destanlarda ve
Dede Korkut Hikayelerinde anlatılan törenlere çok benzer. Karabağ Köylerinde
Sultan Nevruz Törenleri,Mart Ayının 21.nci günü yapılır .Bütün köy halkı
genci,ihtiyarı,kızı,kızanı köyün meydanın toplanırlar. Büyük bir ateş yakarlar.
Köy halkından birisi “Kurt Postunu”sırtına
alır,kurdun başını kafasına geçirir. Çeşitli “Seyirlik Oyunları “oynar. Kurt gibi ulur. Sonra köy meydanına
yakılan ateşin üstünden bütün köy halkı atlar. Ateşin bütün günahları
yakacağı,hastalıkları gidereceği,insanı arındıracağına inanılır. Sonra yaylaya
çıkılır. Bu törenlerde,destani dönemde “Kültler”yaşatılmaktadır.
Bu
törenin benzeri Girasun’un Tirebolu ilçesine bağlı köylerde yaşayan Çepni’ ler
de gördüm. Bu törene “Ot Göçü-Ot Töreni”diyorlar.
Çepniler,Mart
aynın 21 geldiğinde bütün köy halkı ,köy meydanında toplanıyorlar. Yaylaya götürülecek
bütün eşyalar ve hayvanlar hazırlanıyor. Burada yükü katırlar taşıyor. Aynı işi
Orta Anadolu ve Güney Anadolu’da develer yapıyor. Bütün gençler bayramlık
elbiselerin giyiyorlar. Karşılıklı mahalli oyunlar oynuyorlar. Türküler
söyleniyor. Atma türkü yarışları yapılıyor. Daha sonra her aile Yaylaya
götüreceği bütün eşyalarını ve hayvanları alıp,yaylaya çıkıyorlar,Burada Ekim
ayına kadar kalınıyormuş. Düğünler Yayla dönüşü yapılıyormuş.
Gezdiğim yaylalarda konuştuğum ihtiyarlar hâl
göçerliği,yerleşik hayattan üstün tutuyorlar. Onlara göre,yerleşik hayata
geçenler aciz,korkak,asaletini kaybetmiş insanlardır. Ege ve Marmara bölgesinde
eskiden yerleşik hayata geçen köylere”manav”diyorlar.
4.Aşiretlerin İskanı:Türkler
konar-göçer yaşayan bir toplumdur. İlk iskan olaylarına Büyük Selçuklular
zamanında rastlıyoruz. Türk göçerleri ,bilhassa Oğuzlar Büyük Selçuklu
İmparatorluğu. kurulması ile iktisadi
etkilerin tesiri ile yeni yurtlar,yeni yaylalar,yeni ovalar bulmak
zorunda kaldılar. Bu arzu ile batıya doğru akmaya başladılar.”Türkmen Oğuz unsuru ,evvelce Cenubi
İran ve Hemedan taraflarında
yerleşiyorlardı Bağdat Halifeleri hizmetinde olan askerlerin daha
Selçukilerden yüz elli sene evvel,kırk
kadar Türk emiri riyasetinde Fars
taraflarında ikta olarak yerleştiler,kasabalar kurdular.”[27]
Türk kütleleri Selçuklulardan sonra
batıya akmaya başladı.
“Göçebe Oğuz aşiretlerine istinaden Horasan’da
saltanatlarını kuran Selçuki hükümdarları ,yalnız onları değil,muhtelif
sebeplerle Orta-Asya bozkırlarından mütemadi surette akıp gelen sair Türk
kabilelerini de iskan etmek,onlara maişet vasıtalarını temin eylemek
mecburiyetinde idiler .Ne Horasan ne de İran’ın sair sahaları,bu kadar kesif
kütlelerin tamamen yerleşmesine müsait
olmadığından, Selçuki hükümdarları garba doğru yeni istila hareketleri yapmak
zaruretinde kaldılar. İşte İran dahilinde ve cenubi Kafkasya’da Türklerin
çoğalması ve bilhassa Anadolu’nu fethi ve Türkleşmesi doğrudan doğruya iktisadi
zaruretin neticesidir.”[28]Bu
gelen aşiretler Doğu Anadolu’ya iskanı Melikşah
zamanında başlamıştır.
Batı Türkistan da iken ziraat uğraşan aşiretler,Anadolu’ya geldiklerinde köyler ve
kasabalar kurarak Orta Asya’daki ziraat
kültürünü devam ettirmişlerdir. Yeri kurdukları köy ve kasabalara Orta Asya’daki adları vermişlerdir. İlhan Argun
zamanında(1284-1291)Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenleri kesif kitleler halinde
Doğu Anadolu’ya nakledildi. Gazan Han zamanında ikta usulü ile iskan oldular.
İkta usulü ile iskan siyaseti Anadolu Selçuklular zamanında da devam etti. Osmanlılarda
ikta,tımara sistemine dönüştürüldü.
Sultan
Orhan zamanında,”Sadrazam ,Bilecik kadısı ile birleşerek piyade askerliğine
elverişli Türk gençlerini seçerek alaylar teşkil edildi,Bunların başlarına
onbaşı,yüzbaşı,binbaşı adı verilen kumandanlar getirildi,Yaya adı da verilen bu
askeri kitle harp zamanında bir dirhem-i şer’inin dörtte birine muadil akçe-i
osmani alıyorlardı. Savaş bittiği zaman ücret almıyorlardı .Devlet barış
zamanında boş kalan bu büyük insan kitlelerini iskana özendirmek için,tekrar
çiftçiliğe dönerlerse mutat vergilerden Tekalif-i Divaniye yahut Örfiyyeden
muaf tutuyorlardı.”[29]
Osmanlı
Devleti,bir taraftan Anadolu Türkmen Beyliklerini topraklarına katıp,Anadolu
birliğini sağlarken,diğer taraftar Rumeli’nin fethine önem veriyordu. Yeni
topraklar kazanıyordu. Abdal,ahi,gazi gibi ünvanları altında misyoner ve kolonizatör Türk Dervişlerinin iskan olayında rolü büyüktür.”Köylere ve boş topraklara doğru yayılan ca
kabarıp taşan bir cemiyetin kendi varlığına inanışının bir ifadesi olarak daima
ileri atılan ,istilaya kalkan ve bu istilalarla beraber istilalarına kuvvetini
yapan ve ifadesini teşkil eden bu cereyanların faal ajanları olmuş olan bu
dervişler,Orta zamanda Türk cemiyetini bereketli bir maya gibi işlemişlerdir.”[30]
Türk
aşiretlerinin Anadolu’da ve Rumeli’de kendi istekleri ile yerleşmeleri , yayla ve kışlak sahibi olmaları yanında devlet de etkili bir iskan politikası uyguladı.
Rumeli’nin fethi sırasında fethedilen yerlere, aşiretler daha verimli
topraklara sahip olmak için kendiliğinden göç etmiştir. Bu göçte devletin
yardımı olmuştur. Daha sonra bu göçler duraksayınca ,devlet zoraki göçürerek
aşiretleri sürgüne tabi tutmuştur. Amaç yeni alınan yerlerdeki Türk nüfusun
artırılması ve konar göçerlerin iskanıdır. Bu sürgünlerde dini sebepler ve
isyanlar önemli rol oynamıştır. Sürgünler genellikle Rumeli’ye olmuştur.
Anadolu’da ise aşiretler
Kolonizatör Türk Dervişlerinin etkisi ile iskan oluyorlardır. Timur’un
Anadolu’yu istilasından sonra bozulan Anadolu birliği iskan zorlaştırdı.
Aşiretler bu zorluğa rağmen beğendikleri yerlere kendiliğinden iskan
oluyorlardı. Mesela,Timur Türkistan’a dönerken,Anadolu’dan götürdüğü Kara
Tatarlardan boşayan Yozgat Bölgesini,Şam
Türkmenlerinden olan Dulkadirli Ulusun bir kısmı yerleşmiştir. Uzun Yayla ve Sivas civarına
iskan faaliyetleri sürüyordu.
XVI.
asır başlarında göçebe hayatı durgunlaşmış,Üç-Oklar Çukurovadaki şehir ve kasabalar kurarak
yerleştikleri gibi ekinliklerde çiftlilikler kurarak toprağa bağlanmışladır. Bu
asırda Anadolu’da Türkmenlerin büyük bir kısmı iskan olmuş durudaydı. Yalnız
Halep Türkmenleri ve Diyarbakır
civarında ki Boz-Ulus Türkmenleri iskan olmamışlar konar-göçer yaşıyordu.
Maraş,Kadirli ve Elbistan yörelerinde yaşayan Dulkadirli Ulu kısmen yerleşmişti.
Halep
Türkmenlerinden Emir Cemaatı”devlet
müracaat ederek iskan olacaklarını bildirmişlerdir. Konu ili ilgili
H.1102/M.1690 tarihinde iskanları kararlaştırılıyor.”Halep ve Yeni İl Türkmen’ ina tabi Emir Cemaaatı Türkmanından el-Hac
Ali ve Selim ve Hamza ve el-Hac Tahir ve el-Hac İbrahim ve Mehmet ve Abdullah
ve Abdüllatif ve Şamlı Mehmet tevabii
ile elli ev miktarı kimesneler arz-ı hal idüb mezkür Türkman-ı Halep ve Yeni İl
aklamına tabi konar ve göçer taifesinen olup bir mahalda mahsusu kışlakları ve sakin olacak yerleri olmayıp Kırşehir Sancağında kışlayıp lakin ağalarının teaddilerinden ve
sair tekalif ve nevaibin kesreti
tevarüdünden perakende ve perişan oldukların ilam etmeleriyle Kırşehir
Sancağında vaki Tokat mukatası aklamından Nusratlu nam karyeye hali ve harabe
olmağla fi maabad mahalli mezburda iskan ve kendü mallarıyla karye-i mezbureyi
ma’mur ve abada eyleyüp mabeyinlerinde teayün kesb eylemiş ihtiyar eyledikleri
mutemed adem cemaatına başbuğ tayin
olunup içlerinde fesad ve şekavet iden
olur ise kendüler ahz ve hakime teslim teslim eylemek üzere ihtiyarları ve iş
erleri marifetleriyle birbirine kefil verip ançak ziraat ve hiraset eyledikleri
arazide hasıl eyledikleri mahsullerinin humüslerin ve bağ ve bağçe ve
bostanlarından bi-has beşer iktizaiden hukuku arazılerin canibi miriye eda
üdüb.”[31]
Bu
vesikada görüldüğü gibi kültürlü kişiler aşiretlerini iskan için önemli rol
oynamışlardır.
XVII.
asırda Anadolu’yu kasıp kavuran “Celali İsyanları”aşiretleri dağıtmış,perişan
etmiştir. İskan olayı yavaşlamıştır. Eşkiya köylülerin”koyunların ve öküzlerin
ve at ve katırların alıp,evlerinden esbap garat idip ambarların kıyıp,
zairelerini alıyorlardı. Sis,Kars(Kadirli) ve Bozdoğan kazalarındaki köylülerin
bir kısmı malları ve başları havfınan eşkıya yanına varup,eşkıya ordusunu
artırmıştır. Bir kısım Hıristiyanlar
Rumeli’ye kaçmışlardır. Trapzon ve Rize ‘de kayıtlı 15 bin hıristiyan
reayası Rumeli’ye Kırım’ın Kefe Sancağına
firar etmişlerdir. Eşkıya yüzünden derbentçilik hizmetleri terkedilmiştir.
Köyler dağılmıştır.”[32]
Bolvadin’e ait 15 ve 16.asra ait tahrir Defterlerinden ismi geçen köy,kasaba ve
çiftliklerin büyük bir kısmı yok olmuştur.”[33]
Bunun yanı sıra Osmanlılarda vergi tahsili aşiretlerin
varını yoğunu alınca ,aşiretler iskan edildikleri yerleri terk ederek
dağılmışlardır.H.1039/M.1629 yılında Bağdat’ın alınması için görevlendirilen
Hüsrev Paşa ,Halep’ten hareket etmeden önce,kalabalık bir kuvvet göndererek “Beğdili Aşiretinin” borçlarının karşılığı onbin koyun ve yüz katar develerini zaptetmiştir.
Bu olay aşiretin yerlerini terk etmesine neden olmuştur. Boşalan yerlere Arap
kabileleri gelmiştir.
“Mali hususatta hiç müsamahacı
olamayan devlet idarecileri Bozulus teşekküllerinin birkaç seneden beri
alınmamış olan vergilerini bir türlü affetmiyor ve bu bakımdan sıkıştırıyordu.
Bu sebeple l084/1673 yılında Bozulus’un Bolvadin Akşehir Kütahya hattında bulunan en mühim kısmını yeniden inhilale ve
dağılmaya mecbur etmiştir.Bu tazyik neticesinden Bozulus teşekküllerin
Karesi,Saruhan,Aydın ve Menteşe mıntıkalarına gelmesi ve hatta denizi geçerek
Rodos,İstanköy,gibi adalara iltica etmeleri,o sırada aşiretlerin devlet
memurları karşısında yılgın düşmüşlerdir.”[34]Bu
olaylar iskan olayını zorlaştırmıştır.
Devlet
15.16 ,17 ve 18 asırda çıkardığı yasalarla,iskan olayını devlet politikası
haline getirdi. Türkmenlerin tamamına yakılını ,Yörüklerin bir kısmı iskan oldu
İskanı
kabul etmeyenler sürgüne tabi tutuldu. Rumeli’ye,Adalara sürüldüler. Kıbrıs’a
sürülen aşiret ,Antalya’dan gemilere bindirildi. Yolda kaptanı öldürüp bir
kısmı geri döndü. Bir kısmı adaya çıktıktan sonra kaçıp,Bolvadin
,Aydın,Menteşe,Saruhan ve Kütahya taraflarına kaçtılar .H.1126/M.1714 yılında
Nihayet iskan olup ziraat ve sanatla meşgul olmak kaydı ile afvedildiler.
“Kuşcubeğli
cemaatı,Anadolu Yörükan cemaatından olup,Bolvadin’e tabi Karamık kazasında
Devederesi nam mahalde iskan edilmiştir. Mukaddema aşiretin Devederesine iskan
teklifi ile rencide olmaması için 28 Zilhicce 1147/1734 tarihinde emr-i şerifi
verilüp,ahkam ve iskan defterine kayd olunmuştur. Karamık Kazasında Devederesi
nam maahalde sakin ve hatve hariç mahalle hareket etmemek üzere 3000 guruş
nezri mukayyeddir.”[35]Devlet
aşiret yakın olduğu sürece iskan kolaylaşmıştır.
“700
hane olan Musacalu Cemaatı kendi sakin oldukları yerlerinden kalkup âhar
mahallerde parekende ve mütefeddik olanlar,hala bulundukları mahallerde sakin
olalı on sene mürur etmeyip yahut avarız hanesine kayd olmuş değillerse kaldırılıp,kadimi sakin oldukları yerlere
asıl cemaatları deruruna akl ve iskan ettrilir. Ve eğer oturdukları yerlerde
sakin olalı on sene geçip ve yahut avarız hanesine kayd olmuşlar ise ol makuleler kaldırılmak teklifi ile rencide
ettirilmeyip,oturdukları yerlerde
üzerlerine edası lazım gelen rüsum-ı raiyyelerini kanun ve defter
mucibince asılraiyet kayd olundukları zabitlerine eda etmeleri iskan
şurutundandır. Cemaatı mezbure yedi kabileden mürekkepdir:Kabile-i Kaçarlı
Kabile-i İncili,Kabile-i Çilli,Kabile-i Tanburacı,Kabile-i Oşili,Kabile-i Hacı
Fakılı,Kabile-i Caberli. Musacalu Cemaatı 1146/1733 senesinde Rakkadan ifraz ce
malikane füruht olunmağla mukataa’ya
kayd olunmuştur. Musacalu Cemaatı Bozulus Aşiretindenidi.”[36]
Musaclu Aşireti Afyon’un Emirdağı ilçe merkezi ve köylerine yerleşmiştir.[37]
Bozulus Aşiretine tabi olan Türkmenlerinden
olup,Aydın Bölgesinde sakin olan Mihadlu,Aksudlu ve Gaffarlı Cemaatları
Bolvadin Karaca Ören civarına iskan oldular.[38]
Göçerlerin
büyük çapta iskanları XIX. asırda olmuştur.1938 yılında Mustafa Reşit Paşa ‘nın
hariciye nazırlığı zamanında yaptırdığı anket sonunda Anadolu’daki nüfusun
büyük bir kısmının göçebe olduğunu tesbit etmiştir. Ve bunların iskanına karar
vermiştir. Devlet olarak yardım etmiş. Yörük ve Türkmenlere köyler
kurulmuştur.19.asırda Marmara,Ege ve Akdeniz’de büyük çapta iskan olmuştur
Karakeçili Aşiretinin”1259/1843yılında bir kısmı Manisa
ve Hüdavendiğar vilayetlerine diğerleri sakin oldukları yerlere parakende
olarak iskan ve bazı teklifat ile birlikte asker ,öşür alınmıştır. Diğer
kısımları 1283/1868 yılında Ahmet Vefik Paşa’nın müfettişliği sırasında iskan olmuştur. Karakeçili Aşiretiin iskanı
l936 yılına kadar devam etmiş,bu tarihten sonra iskan işi tamamlanmıştır.
Karakeçililerde en son iskan .[39]
Eskişehir Karakeçili köyleri olmuştur. Aynı tarihlerde Antalya’dan çıkıp sultan
Dağlarına yaylaya gelen parekende yörükler hala gelmektedir. Bunlar çok az
birkaç ailedir.
5.Aşiretlerde Sosyal Hayat:
5.1.Çadır:Orta
Asya’da yapılan kazılarda ,Türk Göçerlerinin keçeden yapılmış çadırlarda
yaşadığı öğrenilmiştir. Bu çadırlar yere kurulduğu gibi arabaların üzerine de
kuruluyordu. Bunların iskeleti ağaç olup üzeri keçe ile örtülüyordu.
Ayrıca arazi üzerine türbe şeklinde
kubbeli çadırlar kullandılar. En çok bu tip çadırları kullanmışlardır.
Anadolu’ya göç ettiklerinde bu çadırları beraberinde getirmişler,yerleşik
hayata geçtikten sonra bu çadır tipi türbelerde yaşamıştır. Bilhassa Anadolu
Selçukluları zamanında yapılan türbelerin bir kısım çadır şeklinde yapılmıştır.
Günümüze ulaşan en güzel örneği Akşehir’de Seyyit Mahmut Hayrani türbesi,Çay
-Eber Kasabasında Esirüddin Ebheri
Türbeleridir.
Orta Asya göçerleri eski devirlerde de keçe çadır
kullanıyorlardı.”İskitlerin hayat tarzı kıyafet ve simaları,adet ahlakları
hakkında Hipakratus tarafından verilen malumatlar Hunlar ve Göktürkler hakkında yazılanların aynıdır. Akideleri
defin merasimleri ve adetleri
Altaylıların aynıdır. Bunlar keçeden
mamul kubbeli çadırlarda (genellikle tekerlekli arabaların üstüne kurulan) yaşarlardır.
Bu evlerin ve aksamına ait isimler Türkçedir. Araplar bu çadırları Kenture yani
Türk Çadırı diyorlardı.”[40]
Çin kaynaklarında
göre Kırkızlar”Keçeleri birleştirerek reisleri için çok büyük çadırlar
yani otağlar kurarlardı. Kabile reislerinin çadırı etrafına halka ait çadırlar
kurulurdu.[41]
Menkıbelere göre ilk çadırı yapan Türk Han’dır.
Cüveyni,Hülagu’nun bin oklu çadırından,Aksarayı ,Gazan
Han’ın süslü çadırından bahseder.
Türk göçerleri Anadolu’ya gelince,değişen coğrafi
şartlardan dolayı koyunculuğun yerini,davarcılık almıştır(keçi
besleme).Çadırların yapıları ve şekilleri de bu değişime göre şekillendi. Keçe
çadırlar terk edildi,kıl çadırlarda yaşarlardı.
Anadolu’da Türk Aşiretlerini kullandıkları çadırlar üç
gruba ayrılır.
a. Kara Çadır:Kıl çadır,çul çadır ismi de verilen bu
çadırlar keçi kılından yapılır. Uzunca bir ev gibidir. Karakeçi kılından
yapıldığı için Kara Çadır
demişlerdir.
b. Keçe ev:Bazı yerlerde Alaçık diyorlar. Alaçık eni 3 m.,boyu 5m.dir.Eskişehir ve
köylerindeki Karakeçililer Alıcık diyorlar.
Tünel şeklinde yapılıyor. Çadırı kubbe iskeleti yay şeklindedir. Bu yaylar
ardıç ağacnın dallarından yapılır,delikli ağaçtan geçirilerek,yarım daire şeklindeki kubbe meydana gelir. Kubbenin üstüne kamış,çalı ile örtülür. Bunların üstüne keçe örtülerek
kapatılır. Siyah yünden yapılan keçe
soğut,yağmur geçirmez.
Yarım çemberi oluşturan malzemeler kamıştan,kargıdan
yapılır,24 tanedir. Çadır ın içi kilimlerle bölünür. Bir çadırda 4 bölme için 5
kilim kullanılır. Çadırın etrafına Soğut
ve yağmur girmemesi için çadırın etrafına bir metre taş yığılır. .Alacık’ın tek
kapısı vardır. Ocak kapının sol tarafında yer alır. Ocağın solunda ise tabak
çanak konacak yer yapılır. Alacık tabanı hasır veya karaçul ile örtülür.
Alaçıklardan genellikle pencere yoktur. Bazılarında açılan küçük delikler
pencere görevini görür.
Afyon,Kütahya,Eskişehir,Adana ,Mersin civarında yaşayan Karakeçili,Kara
Tekeli Bahşişli,Keşefli ,Beyazıdlı,Tırtarlı,Köseli,Beyazıdlı, Muratlı,
Işıklı aşiretleri bu çadırı kullanıyor.
Azeri göçebeler Alaçık’a ıtlak diyorlar.
c.Topak Ev: Afyon/Emirdağ ilçesindeki Türkmen Köyleri Topak Evleri”kullanıyorlardı. Bunun
örnekleri Afyon Etnoğrafya Müzesinde vardır. Alaçıkta olduğu gibi kamış ve
kargılarla kubbe yapılır,Üzeri keçe ile örtülür
5.2.Hayvancılık:Göçerlerin asıl ve tek meslekleri
hayvancılıktır. Orta Asya döneminde günümüze kadar gelen en eski kültürümüzdür.
Genellikle at,koyun, deve, sığır besleniyordu. Keçi azdır. Namazgah Tepe ’de
yapılan kazıda “Koyun,keçi, deve,sığır,at
ve köpek kemikleri bolca çıkmıştır. Kalıntılarda bulunan malzemelerden , koyun
yünün çok kullanıldığı anlaşılmıştır.”[42]
Anadolu’da
göçerler en çok keçi,koyun,deve,sığır beslerler. Katır ve eşek nakliyat için
kullanılır. Değirmene buğday götürmek,pazara mal götürmek gibi işlerde
kullanılıyor. Gezdiğim yerlerde Tahtacı denilen”Ağaçeriler” ile Alevi Türkmenleri orman ürünleri ile uğraştığı için
katır çok kullanmışlardır. İç Anadolu’da göl ve bataklık yakınlarında yaşayan
aşiretlerin manda besledikleri görülmüştür. Bilhassa Afyon , Bolvadin,Konya’nın
bazı kazaları,Isparta ve Burdur’un bazı kazalarında manda çok görülür.[43]
Bazı aşiretler kuş beslemiştir.Arşiv kayıtlarına bu isimle geçmişlerdir.”Bozulus Aşiretinden olan Kuşdoğanlı Cemaatı,
Bolvadin Kazasında sakin olurlar.”[44] Ayrıca Kuşçu,Kuşcubeğli,
Kuşhanlı ,Kuş-karalı, Kuşlu,Kuşluhanlı cemaatları vardır.
2.Aşiretlerin Beslediği Hayvanlar
a.At-Atçılık:Türklerde en
kıymetli hayvandır. Atı Türkler evcilleştirmiş,insanlığa tanıtmıştır. O’nların
bu buluşları günümüze kadar işlevini sürdürmüştür. Güzelliğin timsalidir. At
kutsal hayvandır. Türk Atasözlerinde “At”ile
sözler vardır. ”At,avrat,silah
yiğidin bahtına”derler bu üç kutsal şey kimseye verilmez,en iyi şekilde
korunur.
At,savaş aracıdır. Spor aracıdır. Günümüz de Türk
Cumhuriyetlerinde en leziz et,at etidir. Hala yenmektedir. Sütünden yapılan”kımız”kullanılmaktadır. Kımız ayrıca
bugün bile Bolvadin civarındaki Karakeçili Yörüklerinden,Karabağlı
Türkmenlerinde ilaç olarak kullanılmaktadır. Ateşli hastaların vücutları kısrak
sütün ile silinir. Bir bardak içirilir.
Anadolu’ya göçtükten sonra arazi şartları
değiştiği için at besleme önemini
kaybetmiştir.”Yıltı”adı verilen at
sürülerini besleyen aşiretler bu gün yoktur. Önemli bir savaş aracı olan
at,bilhassa 16,17,18 .asırda devletin teşviki ile canlandırılmış. At beseleyen
aşiretlere “Esb-keşan Aşireti”(At
Çekenli)ismi verilmiş,özel kanunlar düzenlenmiştir. Bunlara Konya
Ovasının,Pozantı-Akşehir hattı verilmiş,bu bölge Bayburt,Eski
İl ve Turgut isminde üç merkeze kurulmuştur.[45]Devlete
at beslemişlerdir. Bunun karşılığı vergiden muaf olmuşlar. Devletin bazı
imkanlarından faydalandırılmıştır. Sultanönü Sancağı ismi ile anılan Eskişehir
civarına kurulan Tay Çiftlikleri
kurularak ,tay yetiştirilmiş.[46]
b.Koyunculuk:Anavatanı Asya olan koyunu
Türkler evcilleştirmişlerdir. Kitaplı dinlerin kutsal saydığı bu hayvan ılıman
iklimin hakim olduğu her yerde yetiştirilmiştir .Anadolu’da aşiretler geniş meralarda ve yaylalarda koyun
beslemişlerdir. Bu konuda yetiştirme tekniği
ve kedine özge kültürü gelişmiştir. Aşiretlere isim olmuşlardır. Akkoyunlular,Karakoyunlular v.s
Her koyun yaşlarına göre verilen
ayrı ayrı çan adları,koyun hastalıkları ile tedavileri,beslenmeleri için belli
bir teknik geliştirilmiştir.
Koyunların
yaşlarına ve cinslerine göre verilen isimler:
Kış kuzusu,Ası kuzu:Kış ortasında doğan
kuzu
Körpe kuzu:Mart,nisanda doğan kuzu
Emlik:Zayıf
koyunun mayısta doğan kuzusu
Kuzu:Altı aylığa kadar koyunun yavrusu
Toklu:Altı aylıktan,iki yaşına
kadar erkek kuzu
Öveç:İki yaşından sonraki erkek
koyun
Şişek:Altı
aylıktan,iki yaşına kadar dişi koyun
Marya:İki
yaşından sonraki dişi koyun
Koç:Yaşlı
öveç(3-4 yaşlarında)
Koç katımı:Koyun
beş ayda kuzular. Eğer koç erken aşarsa kuzu kışın doğar buna ası kuzu denir. Bolvadin civarında kış
şiddetli geçtiği için,yem bulma zorluğundan dolayı,Ağustos ’un 15’inden sonra
koçlar sürüden ayrılır.40-50 gün besiye çekilir. Pancar küspesi,arpa,yulaf
verilir. Tuz az verilir. Tuzun dölü bozduğuna inanılır.[47]
Bolvadin /Karabağ köylerinde yaşayan Karabağlı Türkmenlerinde ve
Bolvadin/Yörükkaracaviran’da yaşayan Karakeçili Yörüklerinde koç katımı üç
zamanda yapılıyor:
1.İlk güzlük:Eylül’ ün son haftası koç
katılır.;Şubat ayında(1.cemerede)koyun kuzular.
2.Orta güzlük:Ekim ayının ilk
haftası (ilk güzlükten 15 gün sonra)koç katılır; Orta cemrede (ikinci
cemre)kuzular.(tohur verir.)[48]
3.Son güzlük:Ekim ayının
sonlarında koç katılır,son cemrede(Mart ayında)tohur verir. Tabiat şartları ve
bakım zorluğundan dolayı son güzlük tercih edilir.
İlk
güzlüğün tohurunun bakımı zor olur. Fakat bu kuzu sağlam ve dayanıklı olur. Bolvadin
ve civarındaki aşiretler ası kuzu dedikleri
bu kuzuyu makbul sayarlar.”Ası kuzuya
kurt erişmez derler. Doğan kuzuları korumak için çadırın karşısına kuzuluk denilen yer yapılır. Taşla
örülür,üstü çalı çırpı ile kapatılır. Yere kuru ot serilir. Kuzu anasını günde
iki defa emer.15 günlük olunca emişme günde bir defa öğleden sonra yapılır.
Çayıra yaylıma çıkarılır. Kursaklanmış,dişleri ok kesecek hale gelmiştir.
Temmuz ayında sütten kesilir. Sütten kesilen kuzunun anası iki ay daha süt
verir.
Koç katımı:Koç katılmadan önce
süslenir. Kuyruğu boyanır. Başına kına yakılır. Göğsünün yünü kırkılır. Burası
rengarenk boyanır. Koçu öven türküler söylenir.[49]
Sırtına bir kız çocuğu bindirilir. Koç sürüye gelince indirilir. Koyunun dişi
doğuracağına inanılır. Koç katımı Cuma gün hariç her gün yapılır. Genellikle
gece yapılır. Koç gücüne göre ündü 5 ila 15 koyunu aşar .Koç başını uzatarak
aşımı tamamladığını bildirir. Koç iki sene aşım yapar,üçüncü sene yaptırılmaz.
Çünkü (birinci sene kuzu,ikinci sene toklu,üçüncü sene şişek olur)evladı önüne
gelir. Evladını aşmaması için sürüde bulundurulmaz. Ya satılır,yada kesilir.
Kuzu kırkımı:Kuzular bir çay kenarına
götürülür,iyice yıkanır. Ertesi güne kadar kurutulur. Temiz bir çuvalın üstüne
yatırılır. Makasla yünü kırkılır. Kırkılan kuzu kendi damgaları (en)ile
damgalanır.
Koyun kırkımı: Koyun Nisan ve
Ağustosta olmak üzere iki defa kırkılır .Nisan kırkımından elde edilen yüne”Yapağ”,Ağustos ayında elde edilen yüne”güz yünü”denir. Güz yünü temiz olduğu
için satılmaz,kuzu yünü ile karıştırılır (paçal)edilir.
Keçe ve kepenek yapımında kullanılır. Yatak ve yorgan ve yastık içine konulur.
Koyun Çobanlığı:Çobanların pirî Hz.
Musa’dır. Koyun çobanlığı peygamber mesleği olduğu için herkes kendi koyununu
güder. Zorunlu olmadan koyun çobanı tutmazlar.
Koyun çobanlarında aranan nitelikler.
1.Koyunu sever. Koyun onu takip eder. Kesinlikle koyunu
dövmez ve ürkütmez. Çünkü koyun cennetten çıkmıştır. Hz. İsmail’i kurban
oymaktan kurtarmıştır.
2.Sabırlı
ve becerikli olmalıdır. Karda ,yağmurda,gece koyunu güdebilmelidir.
3.Usta
çoban sürüler içinde koyunların tanır. Bunları beceremeyenlere Bolvadin’de”Sığır çobanı” derler. Bolvadin’de ki
aşiretlerde çoban yardımcısına”Çontu”derler.
Ereğli’de “Çeltek”diyorlar. İki
sürüyü birlikte güdün becerikli
çobanlara da”yanaşık”derler.
4.Çobanlar
kaval çalmakta maharetli olmalıdır. Öyle ki çaldığı kaval aç koyunu
ekinden,susuz koyunu sudan döndürecek güçte olmalıdır. Eski çobanlar kavalla
dağdan dağa anlaşıyor,konuşuyorlarmış.
Çobanlar
sırtlarına döğme yünden yapılmış kolsuz başlıklı,“kepenek”giyerler. Kepenek kar,yağmur ve soğuğu geçirmez.
1 sürü 200-300 koyundan meydana gelir. Bir sürüsü olan
Yörük zengin sayılır. Genellikle Yörüklerin sürüsü 50-100 koyundan oluşur.
Çobanın
en sadık arkadaşı can yoldaşı Çoban köpekleridir. Çoban köpeklerini en makbulü”Kangal Köpekleridir.”Kurtla
boğuşurken,kurt boğmasın diye boynuna çivili tasma takılır. Köpekler sürüyü
kurtlardan ve hırsızlardan korur. Çobanın başına bir iş geldiğinde sürüyü önüne
katıp,çadıra getirir.
Koyun
günde iki sefer sağılır. Sabah ve akşam. Sağma işini kadınlar yapar. Kışın
koyun gece 3 saat yayılır. Ağıl adı
verilen barınaklarına götürülür. Afyon,Bolvadin,Dinar’da çardak deniyor. Afşar’larda eğrek
diyorlar. Ağıllarına kapısı güneye bakar. Kapanın önüne dikilen sırığa
ölmüş köpek kafası takır. Takılan köpek kafatasının nazardan koruyacağına
inanılır. Bolvadin-Karabağ Türkmenlerin-de kurt başı takılır. Kurt başının
nazardan koruyacağına,bolluk ve bereket getireceğine inanılır. Bu töre destan döneminden ki Bozkurt
kültünün devamıdır.
Koyuncu
Yörüklerin bütün ihtiyacı koyundan karşılanır. Et,süt,yağ,peynir, keş,
çökelek,yün ve yünden yapılan keçe,kepenek,halı,kilim,çeşitli giysiler.”Belde biri donmuş,ölmüş “demişler.
Koyun”varın o adama bakın ,benim
tüyümden,tüy yoktur sırtında”demiş. Çünkü koyun yünün daima sıcak tutar.
Koyun cinsleri:Yörüklerin beslediği
koyunlar, Karaman, dağlıç,
kıvırcık,dağlıç
Koyun çanları:Koça can
takılmaz,koyunlara takılır.
1.Döğme çanlar:En
büyük koyun çanıdır. İlkbaharda kısır ve şişeklere takılır.
2.Kabayedek:kısır ve şişeklere
sonbaharda takılır Orta boy çandır.
3.Cura yedek:El koyununa takılır.
4.Kuzu yedek:kuzulara
takılır,
5.Zil:Ufaktır,kuzulara
takılır.
c. Keçi besleme:Yörükler
çoğunlukla keçi beslerler. Bu mesleğe” davarcılık”
denir. Çok çabuk üreyen dağlık,taşlık yerlerde bile yaşayabilen,beslenmesi
kolay olduğu için Aşiretler davarcılığa
önem vermişlerdir .Koyun sürüleri içine mutlaka birkaç keçi katarlar. Fazla
katıldığı zaman koyunu rahatsız eder. Çünkü hareketlidir. Sağa sola dağılır.
Davarcı
Yörükler:”Koyunun içine kurt girse,hepsini öldürür,sesleri bile çıkmaz.
Keçiye gelse ölürken bile bağırır. Keçi yaraya bereye
dayanır. Koyun yükseltir,bizim gibi fakirler için keçi iyidir”diyorlar.
Yörükler,Siyah
kıl keçilerini,alaca,kurşuni,sarı gibi açık renkte olanlar tercih edilir.
Bunlar soğuk ve hastalığa karşı dayanıklıdır. Beyaz ve açık gri renkte olanı
tercih edilmez.”[50]
Keçi cinsleri:
Körpe: Yeni doğmuş keçi yavrusu
Oğlak:Her iki cinsin 6 aya kadar olan
yavrusu
Çebiç:6ayla bir yaşı arası dişi ve
erkek keçi
Yazmış: 1yaşından sonraki dişi keçi
Keçi: 2 yaşından sonraki dişi keçi
Seyis:1 yaşından sonraki hadım keçi
Teke:1 yaşından sonraki burumamış keçi
Erkeç: 3 yaşında hadım keçi
Kart: 4-5 yaşlarında hadım keçi
Keçilerin
,Teke katımı,yavrulamaları,bakımı,kırkımı,sağılması koyunun-kine benzer.”kıl keçide kıllar kaba düz ve
uzundur. Dağlık arazide yaşayan kıl keçilerinde kılları ovadakilere nazaran daha kalındır. Uzun kılların dışında
yumuşak dip kılları vardır.”[51]
Keçi
çanları:
Firik çan:Küçük çan
Gılgırtı:Orta büyüklükteki çan
Tatırdavık:Orta büyüklükteki çan
Top çan:Büyük çan
Binbir:Büyük çan
d.Devecilik:Yörüklerin yayla,kışla,güzle arasıdaki göçlerini sağlayan en büyük yardımcıdır. Orta
Asya göçerleri çift hörgüçlü deve,Anadolu göçerleri tek hörgüçlü deve
kullanırlar.
Deve belli iklim şartlarında yetişen bir
hayvan olmakla beraber,en soğuk steplerde
olduğu kadar,en sıcak çöllerde yetişen bir hayvandır. Çöllerin 50
dereceyi geçen sıcaklığına ,steplerin
sıfırın altındaki soğuğa dayanıklıdır.
Deve
sakin,dayanıklı,kanaatkar sevimli bir hayvandır. Az yemle uzun günler çalışmaya
tehammül eder. Kindardır. Mutlaka intikamını alır.”Deve gibi kindar”sözü bu özelliğinden gelir. Çölde aç kalan
Arapların develerin hörgüçlerini yararak depo ettikleri yağı yedikleri,suyu
içtikleri söylenir. Deve bu acıya bile tehümmül edermiş.
Deve
çeşitleri:
1.Tüylü Deve:Tek hörgüçlü devedir. İki
hörgüçlü olanına”Buhur Deve”denir.
Tüylü devenin erkeğine Beserek ,dişisine
maya denir. Bunlar Anadolu soğuk
bölge-lerinde kullanılır. Eskişehir ,Kütahya ve Aydın civarında yaşayan
Karakeçili Yörükleri Tüylü Deveye “Tülü Deve” diyorlar. Devenin dişisine Tülü Maya erkeğine Tülü
Daylak deniyor.6 yaşındaki deveye Tülü
Beserek denir.[52]
2.Tavsi:
Çift hörgüçlü ,çok kuvvetli bir hayvandır. Buhur Deve ile Tüylü Devenin
birleşmesi ile elde edilen melezdir. Yük taşımada kullanılır .Kendi aralarında
birleştirilmez.
3.Teke:Melez devedir. Tüylü ile buhur
devenin birleşmesi ile elde edilir. Erkeğine Lök,dişisine Teke Çelebi
denir. Küçük vücutlu sıcağa dayanıklıdır. Güney bölgelerimizde çok
yetiştirilir. İzmir,Aydın Adana
taraflarında çok görülür. Aşiret devesidir. Lök, adamcıl olursa insana
saldırırsa,hadım edilir .Buna Lök Hadım denir.
4.Kerteles:
Melez devedir. Yayla mıntıkalarda,dağlık bölgelerde kullanılır.
5.Yeğen:Aşiretler tarafından pek
tutulmayan bir deve cinsidir. Beserek ağır yük kaldıramamışta “Yeğenimi çağırın demiş”Yeğenin yük
hayvanı olduğu anlatılmıştır.
6.Kükürdi
Deve:İş hayvanı olarak kullanılır .Damızlık olmaz.
Bunların
dışında iki deve ismi daha vardır.
1.Yetişeğen:Babası lök,anası mayadır.
Yük taşır, kuvvetli bir hayvandır.
2.Haçan:Babası lök,anası mayadır. Buna
aynı zamanda (kırma,çandır)denir.
Develerin
cinsleri:
Potuk,boduk,Köşek: 6 aylığı kadar deve
yavrusu
Dorum: 2 yaşına kadar deve yavrusu
Daylak:2 yaşandan sonra deve.Horzum
Yörükleri a)Lök Daylağı,b)TülüDaylağı c)Nacır Daylağı olarak sınıflandırırlar.
Deveciliğin
Aşiret Kültüründeki sözleri:
Maşaallah lök gibi oturdu :Ağırbaşlı
insan için söylenir.
Gaterde lök öter :Bir yere hakim kişinin
bulunması için söylenir
Beserek gibi adam :İri yarı insan için
Maya gibi kız: Güzel kız için
Deve botlar gibi botladı: Patavakzıs laf
eden için söylenir.
Yörükler
Devenin bağırmasını cinslerine göre tasnif etmişlerdir.
Deve:Bozular Lök:Öter
Kirinci:Tırlar
Beserek:Guğurur.
Deve Güreşi:Ege Bölgesinden Yörükler
deve güneşi tertip ederler .İki Tülü Beserek ile iki lök arasına maya
getirilir. Kıskançlık yaratılarak erkek develerin birbirine saldırması
sağlanır. Seyretmesi oldukça heyecanlı olur Savran adı verilen usta deveci
yörükleri güreşi idare ederler. Deve güreşi Orta Asya kökenlidir.
Deve
çanları:
Hatap çanı:Havudun önüne asılan büyük
çandır.
Duluk çanı veya zil:yanaklara takılan
7-8 adet küçük çandır. Yüz çanı da denir.
Yanlama çanı:Karın altına asılan
çandır. Göçerler çok ses çıkaran,göçe
renk veren bu çana önem verirler. Sarıkeçililer sıraç,çakal diyorlar.
Keveke:Deve çanının dışındaki büyük
çandır.
Deve
iki yerden kesilir.a.)evvela boğaz altından,b)sonra göğbedden(boyunla gövdenin
birleştiği yerden kesilir.
Devecilerin
piri Veysel Karani’ dir.
5.3Yörüklerde
Damgalar:Türk Milleti ,kökü tarihin
derinliklerine uzanan güçlü ve köklü bir
kültüre sahip olan ,nadir milletlerden birisidir. Türkler,tarihin her döneminde
dünya sahnesinde kalmıştır. Adları ve coğrafi alanları değişik olsa bile Türk adını
silinmez bir damga olarak tarihin her sayfasına vurmuştur.
Türklerde damganın tarihi
milattan önceki devirlere kadar uzanır. Bu damgalar taşa,kayaya abidelere
vurularak silinmez izler bırakırlar. O izler asırları aşarak bize kadar
gelmiş,bizden sonrakilere gidecek,sonsuza değin yaşacaktır.
Damga,bir
şeyin üzerine bir nişan,bir im basya yarayan araçtır. Eski Türk yazıtlarından ,
Açura Yazıtlarındaki metinlerde
geçer.
“Yeti
yegirmi erdemi yaşınta erdim,ölti;
Kabkı
ti bunsız erti kara saçın teg,
Yerdeki tamkalıg
yılkı bunsız erti.
XI.
asırda yazılmış Kutadgu Biling
isimili ünlü eserde:
Ali Şîr Nevâi”Muhakemetü’l-Lügateyn”
eserinde”tamgaçı”olarak geçer.
14.asırda
yazılan”Süheyl ü Nevbahar” isimli
eserde:
“Dutarlar
atı vü ol at idi ol,
Ki
sa’lük’i bıraktı vüduttu yol,
Şolok
dem ki kıldı nazar Şah-ı Çin,
Tarihi
belgelerde her Türk Boyunun bir ongunu öğreniyoruz.Ongun,kurban
veya totem(ata sayılan ongun) mahiyetindeki hayvanlar,her yerde aşağı yukarı
aynı cinsten at,geyik,dağ
keçisi,boğa,kaplan,kurt,su kuşu,yırtıcı kuş gibi motiflerdi. Bazanda belki
göçebelerin dini inançlarından dolayı,zoomorfik motifler ,efsanevi bir şekle
bürünerek,hayali,muhtelif azalı mahluklar orta çıkıyordu.
Moğol
bilim adamlarından Mannay-ooll”Göktürk Kağan soyunun damgası olan dağ keçisi piktogramının M.Ö.VII asra
kadar uzanır. Kök-Türk Kağanın atlarına vurulan kuş şeklindeki damga totamik bir menkıbeye bağlıdır.”[56]
Türklerde
damga,eski Türk Milli yazısı olan Göktürk Alfabesinden daha eskidir. Fakat bulunabilen en eski yazlı vesikalar bu alfabe
ile verilmiştir.
Damgaların
kullanıldığı yerler
Asaya
’dan Avrupa ortalarına kadar uzanan Türk Dünyasında Türk Damgaları,hakim olduğumuz her yere Türk Damgasını vurmuştur.
Anadolu’da çeşitli boy,soy,oymak,oba,aşiret ve cemaatlar ile aileler arasında
kullanılmakta ve yaşatılmakta idi. Bu damgaların bazıları
yiğitlik,metlik,cesaret,güç,kuvvet,bereket ve bolluk anlamlarına gelir.
Sebebi
ne olunsa olsun,manası bilinsin veya bilinmesin Türk Damgaları damga im,en adları altında
kullanılmıştır. Damgaların Anadolu’da kullanıldığı yerler:
1.At ve sığırlarda
2.Koç ve koyunların kulak ve burunları üstüne
3.Koç veya koyun sırtında ,kuyruğunda veya
başında(aşı boya ile)
4.Kovalarda,buğdaya ve un ambarlarında
6.Mezar hece tahtalarında
7.Kilim ve halılarda
8.Keçelerde,Kepeneklerde
9.Heybe,torba ve un çuvalları
10.Ziynet
eşyalarında
11.Nakışlarda
12.Nazarlıklarda
13.Ev
kapı ve duvarlarında
14.Kaplarda
15.El,yüz,alın,pazu
ve göğüslerde yapılan döğmelerde
16.At
koşum takımlarında
Türk
damgalarının bu kadar çeşitli yerlerde kullanılması,Türk toplumunun folklor ve
etnolojik malzemelerinin zengin olduğunu gösterir.
Oğuz Boyları ve Onkunu-Damgaları
Oğuzlar 24 boydur. Bu boylar
kendi aralarında aşiretlere,oymaklara ve cemaatlara ayrılırlar. Her boyun ayrı
bir damgası vardır. Hayvanlara vurulan bu işaretler o boy sembolüdür.
Birbirlerini bu sembol ile tanırlar.
S. No: Boyun
Adı: Onkunu S. No: Boyun Adı:
Onkunu
1. Kayı Şahin 13. Bayındır
Sunkur
2. Bayat Şahin 14. Becene Sunkur
3. Alka-Evli Şahin 15. Çavuldur Sunkur
4. Kara-Evli Şahin 16. Çepni Sunkur
5. Yazır Kartal 17. Salur Uc
6. Döğer Kartal 18. Eymür Uc
7. Dodurga Kartal 19. Ala-Yuntlu Uc
8. Yaparlı Kartal 20. Yüreğil Uc
9. Avşar Tavşan 21. İğdir
Çakır
10. Kızık Tavşan 22.
Büğdüz Çakır
11. Beğdili Tavşan 23. Yıva Çakır
12. Karkın Tavşan 24. Kınık Çakır
Bolvadin’e
bağlı Karabağ köylerinde Çocuklar iki yaşına geldiği zaman alınlarına,ellerine
damga yaparlar. Çocuğun damga yapılacak yeri iğni ile çentik açılır .Açılan
yere barut dökülerek bağlanır. Bozulus Aşiretine bağlı Karabağlı aşiretinde Balcıoğlu
Cematına “ait bütün insanların alınlarında 3 nokta vardır.
Emirdağ/Bademlideki Kasabasındaki Karabağlılardan Çıraklı Cemaatında hilal yapılmıştır. Seyitgazı/Bahşişli köyündeki
Karakeçili Yörüklerinde damga eski yazı (vav) gibidir.
Anadolu’da
dokunan kilim ve halıların motiflerinde,Oğuz Boylarının damgaları
işlenmiştir. Afyon Müzesindeki etnoğrafik malzemelerden olan madeni eşyalardan
bilhassa bıçak,kama,kılıç,kapı tokmaklarında damgalar üreten ustanın
markasıdır. Damgaya bakarak üretildiği yeri ve üreteni bulabiliriz.
5.4.Aşiretlerde
İnançlar: Ata vatandan,Anayurda gelirken,sosyal yaşantı-laranda neleri
varsa getirmişlerdir. Bu değerleri İslâmi akaitlerle zenğin-leştirmişlerdir. Ve
bunları yaşatarak günümüze kadar getirmişlerdir. Alan çalışması yaptığım
köylerde bunların tespitini yaptım
Eski Türklerde tek tanrı vardı.
Bu büyük tanrının adı Han Ülgen(Kayra
Han)dır. Bu büyük tanrının yardımcıları vardı. Yayık,Suyla,Karluk ve Utacı,
Koruyucu üyeler : Umay,Ak Ana,Ana Malgıl,
Kara üyeleri:Erlik,Albastı
Gök üyeleri:Gök,güneş,ay,yılıdızlar
Yer üyeleri:Dağ,kaya-taş,yer, su,ağaç.
Ev üyeleri:Ev,ocak,ateş,ağıl
İnsanlara
tanrıları memnun etmek için kurban ve saçı yaparlardı. Tanrılardan
zarar gelmesin diye ayinlerde kurbanlar kesilir,saçılar saçılırdı. Eski
Türklerde ,başka aileden gelen kızı,kendi soylarına katabilmeleri için
atalarının koruyucu ruhlarına kurbanlar
kesilirdi. Avcılık döneminde av hayvanın kanı,yağı,eti;çiftçilik döneminde darı,buğday ve çeşitli meyvalar
saçılırdı. Bunun en renkli örnekleri bu gün Yürük ve Türkmen düğünlerinde yaşamaktadır.
Salihli’nin Adala ,Poyraz Damları,Dombaylı;
Kütahya’nın Domaniç İlçesine bağlı köyler,Muğla’ya bağlı
Yörük köylerinde,Ankara ve Kırıkkale’ye bağlı Yörük köylerinde Afyon’un merkez
ve kazaya bağlı Türkmen ve Yörük köylerinde yaptığım alan çalışmalarında”gelin
oğlan evine geldiğinde ,evin eşiğinin önünde
durur,eşiğe basmaz. Oğlanın anası yani kayın valide tandırda pişirilmiş
ekmeği gelinin başının üstünde gezdirir. Gelinin eline verilir. Sonra
buğday,şeker,fıstık,leblebi kuru üzüm
benzeri çerezler ve para gelinin başına
saçılır. Bolluk ve bereketin artmasını ağız
tatlılığının olmasını simgeler.”Saçma işi köylerde gelinin evin eşiğinin
önünde ,bastığı yerde yapılar. Şehirde evlerin damına çıkılarak yapılır.
Ayrıca
gelinin baba evinden getirdiği tavuk,çorba ve yiyecekler,oğlanın arkadaşlarına
dağıtılır. Yörük köylerinde bu töreye” Çanak
Yağması,Çorba kapma,tavuk kapma” denir. Gelin ilk çocuğunun kız olmasını
istiyorsa pişirilmiş tavuk,erkek olmasını istiyorsa pişirilmiş iri bir horuz
getirir. Bu törenin kökeni, destan dönemine kadar uzanır. Eski Türklerde “potlaç,kençliyü”deniyordu. Osmanlı
saraylarında benzer törenler yapılmıştır. Buna Han-ı Yağma”deniyor.[58]
Bu şekil yağmalar düğün sahibinin ve davetlilerin bolluk yaşama isteğini
vurgular.
Para Saçma töresi
,halen yaşamaktadır. Hemen Anadolu ve Rumeli’de yaşayan aşiretler bu töreye
yaşatmaktadır. Gelin ve güveyi mendiri denilen
evin avlusunda;avlu yoksa ,evin giriş kapısının önünde durur,üzerlerine para
saçılır. Saçılan parayı misafirler kapar,uğur getirsin diye saklar. Kendi
düğünlerinde veya çocuklarının düğünlerinde saçacağı paranın içine konur. Para
saçma töresi Destani dönemde de vardı. O günden günümüzü kadar yaşamıştır.[59]
Gelin
koca evine geldiğinde evin eşiğinden atlar. Eşiğe basmaz .Eşiğe basan kişinin
cinlerin etkisinde kalacağı inancı vardır. Eşiğe ve ocağa yağ sürülür. Buraları
cinler mekan tutmasın diye
Cinler,kanı
ve karanlığı seven,insana kuvvet enerji
ve dinçlik verdiği için tuzdan;tadı ve kokusu dolayısıyla
kınadan,demirden,çelikten,katrandan,barut kokusundan nefret eden ,tüfenk
gürültüsünden korkan ve bütün bunlara kıyaslanamayacak derecede Kur’an-ı
Kerim’den okunan ayetlerden kaçan mahluklardır.[60]Bilhassa
Karakeçili Yörüklerinde,nişandan sonra oğlan evine tuz alınması,kız evinden
gelinin davul ,zurna eşliğinde alınarak,oğlan evine
getirildiğinde,bekleyenlerin alayı gördü anda silah atmaları, gelinin
yastığının altına bıçak,makas konması,bekareti alındığında şerefe tekrar
silahların atılması cinlerin korkutulup,kaçırılması içindir. Bolvadin
civarındaki Türkmen ve Yörük Köylerinde ay tutulduğu zaman teneke çalarlar,silah
atarlar. Ayı tutan,cinlerin korkup kaçmaları için.
Ateş-ışık kültü:Eski Türk inanç
sistemine göre,kötü ruhlar ateşten,ışıktan korkarlar, karanlığı severler.
Ateş,insanı kötü ruhlardan koruyan,uzaklaştıran,hatta yakan ve temizleyen bir
külttür. Bolvadin ve civarındaki köylerde Nevruz
Törenlerinde köyün veya şehrin meydanına büyük bir ateş yakılır. Buna Saya Yakma denir. Büyük küçük yaşlı
çoluk çocuk her üzerinden atlar. Hatta haslara,yatalaklar bile çarşafa konarak
atlatılır. Ateşin günahları ve cinleri yakacağı,vücudun temizleneceği ve sağlık
bulacağı inanılır. Yine Kına Gecelerinde mumların
yakılması,ateşe ve ışığı önem verilmesi ve bunların eşliğin oyunların
oynanmasındaki düşünce aynıdır.
Yer-Su Kültü: Eski Türk töresinden
önemli bir yeri yer-su kültü,İslâmiyet’in kabulünden sonra da devam etmiştir.
Alan çalışması yaptığım Karakeçili Yörük Aşireti köylerinde,yeni gelinin
çalışkanlığını,büyüklerine karşı hürmetini göstermek için sabah ezanında
kalkar,kayınbabasının abdest leğenini ibriğini getirir,abdest suyunu
döker,havlusunu tutar. Daha sonra gelini suya götüreceklerini
akrabalarına,komşularına haber verirler. Onlarda “gelin gelmiş,çeşmeye gidiyormuş”
Diyerek ellerine birer testi alıp,çeşme önünde
toplanırlar. Yeni gelin ne kadar hamarat,çalışkan ve yardımsever olduğunun
göstergesi olarak su olu testiyle gelenlerin bardaklarını sırayla doldurur.
Oğlan evi de gayretli,girişken,hamarat bir geline sahip olmanın ve bunu köy halkına göstermenin gururu ile def çalarak oynayıp,eğlenirler.
Daha sonra herkes eve gider.
Gelinlik etme:Karakeçili Yörük
Köylerinde ve Karabağlı Türkmenlerinde gelinlik
etme”töresi yapılmaktadır. Gelin,başta kayın babası,kayın validesi olmak
üzere eşinin erkek akrabaları ile her ne sebeple olursa olsun konuşmaz. Çok
zorda kalırsa işaretle derdini anlatır,veya çok sessiz konuşur büyükleri sesini
duymaz. Bolvadin’de 40 gün sonra gelin
kısa ve sessiz konuşmalar yapar. Gelin
aile halkı ile sofraya oturmaz. Ev halkına hizmet eder. Ev halkı yemeğini
yedikten sonra yemeğini yer. Bu tören eski Türk inancında da vardı. Gelinlik
etme ,Bolvadin’de 40 gün köylerde 1 yıla
kadar uzar. Sonunda kayınbabası geline”ben
gelinime bir koyun veriyorum,artık gelinliği boşlasın”der. Şehirlerde
gelinin boynuna altın takılır.Artık gelin konuşmaya başlar.
Testi kırma:Yeni gelin 40 gün
sonra araba ile en yakın akrabalarından başlayarak komşulara gezmeye götürülür. Gelin kapıdan
çıkınca nazar değememesi için su dolu testi eşikten aşağı atılarak kırılır.
Gelinin koca evinden ziyaret için baba evine giderken baba evine güvenerek
problem çıkarmaması .baba evinden umudunu kesmesi,koca evini benimsemesi için
testi kırılır. Testiden dökülen su temizliği sembolize eder.
Bu
değerler Türk Milletinin varolduğu günden,bu güne kadar yaşatılan ve
milletimizi ayakta tutan değerlerdir. Günlük hayatımızın bir parçası olan bu
kültürel değerler bizim varlığımızı ortaya koyacaktır.
04.Nisan.2002-Bolvadin
Kaynaklar
--------------------------
1.Başbakanlık
Arşivi :Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri nr.438
2.Başbakanlık
Arşivi :Mühimme Defteri nr.6,78,415,455,6160
3.Başbakanlık
Arşivi:Boz-Ulus Defteri.nr.561
4.Başbakanlık
Arşivi:Hüdavendiğar Defteri:nr.23
5.Başbakanlık
Arşivi:Karahisar-ı Sahib Defteri:nr.147
6.Tapu ve
Kadastro Genel Md. Sultanönü:nr.145
7.Ahmet
Refik”Anadolu’da Türk Aşiretleri”İst.1930
8.Afyon,Bolvadin
Şer’iye Sicilleri 272 adet(1610-1800 arası)
9.Anna
Comnesneus”Alexiade” Paris.l943
10.BAYAR, Muharrem”Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve
İskanı”Ankara.2003
11.---------------------“Bolvadin’in Tarihi”c.1 Ankara.1996
12.---------------------“Yörükler”(Sempozyum
Tebliği).Ankara.1996
13.---------------------“Bolvadin’e İskan olmuş
Aşiretler”(Standart nr.411)Ank.1996
14.---------------------“Karabağlı Aşiretinde Taş
Kesilme Motifli Efs.”Hatay.l996
15.---------------------“ Altı bin yıllık Türk Yurdu
Karabağ” Afyon.l995
16.---------------------“Karabağlı Türkmen Aşiretinin
İskanı”Afyon.1995
17. ÇAY,M.Haluk “Anadolu’da Türk Damgası” Ankara.1983
18. ERÖZ,Mehmet “Yörükler” İstanbul.l991
19.--------------------“Türk Kültürünün Alt Unsuru
Kürtler”Kayseri.1992
20.GÜLENSOY,Tuncer”Orhun’dan Anadolu’ya Türk
Damgaları”İst.1989
21.HALAÇOĞLU,Yusuf”XV111.Yüzyılda Osm.İmp.İskan
Siyaseti”Ank.l988
22.SEVİNÇ,Necdet”Osmanlı’nın Yükselişi
veÇöküşü”İstanbul.1991
23.SEYİRCİ Musa”Batı Akdeniz Bölgesi
Yörükleri”İstanbul.2000
24.SÜMER,Faruk”Oğuzlar”İstanbul.1992
25.ORHONLU,Cengiz”XVII Yüzyılda Aşiretlerin İskan
Teşebbüsü”İst.1963
26.TÜRKAY,Cevat”Osm.İmp.Oymaklar-Aşiretler-Cemaatlar”İst.1979
II. Uluslar arası Bulgaristan Türk Halk Kültürü Sempozyumu Bildirisi ANADOLU’DAN
BULGARİSTAN’A AŞİRETLERİN İSKANI
Muharrem Bayar
Araştırmacı-Yazar
“Evlâd-ı Fatihan taifesi öteden beri Devlet-i Aliye’ nin
güzide ve cengâver askerlerden olup;küffara yapılan
gazalarda nice kahramanlıklar göstermiş,yüz
aklarıdır.” Hatt-ı
Hümayun: N.1102/M.1691 Büyük Türk Milleti,Dünya
var olduğundan bu yana üç kıtada silinmez izler bırakmıştır. Bu izlerin sahibi
olan bizler dünyaya “biz varız,binlerce yıllık bir tarihin ve bu toprakların
sahibiyiz”diye haykıracağız. Türk’ün bulunduğu her yer,Türk’ün vatanıdır. Bu
tebliğimde Bulgaristan Türklerinin vatanı,olan Bulgaristan’a Osmanlı Devleti
zamanında iskan olmuş aşiretleri,arşiv kayıtlarına dayalı olarak hazırladığım
bilgileri sunacağım.
Osmanlı
Devlet Arşivinde ,Kuyûd-u Kadime Arşivinde bulunan aşiret iskan kayıtları
taranmış,bölgesel vesikalardan şer’iye
sicilleri incelenerek hazırlanmıştır.
BULGAR
TÜRKLERİ:İdil(Volga)Havzasına yaşayan bir Türk kavmidir. VII –XV asrın
ortalarına kadar devam eden bir Türk
Devleti ve bu devletin merkezi olan bir şehrin adıdır. Bulgar devleti siyasi
olarak ortadan kalktıktan sonra Bulgar adı bu devletin içinde yaşayan halkın
ismi olarak tarihe geçmiştir.
Bulgar
(Probulgar-Prabalgari) menşe itibariyle Türk
ırkından gelmektedir. Türk Destanlarından öğrendiğimiz bilgilere göre Orta
İdil Ural sahasının en eski
ahalilerindendir. Buradan, II. asırda
çıkarak Hazar-Karadeniz’in arasına yerleşmiş-lerdir. 453 yılında Attila
’nın ölümünden sonra Hun Birliği
çözülmüş,bunun üzerine Kafkasya’dan Tuna’ ya kadar Karadeniz’in kuzeyindeki bölgede Bulgarlar Türkleri siyası birliğini
kurmuşlardır.
Bulgar
kabilelerinden Utigurlar doğuda Kuban ırmağı yörelerinde Kutrigurlar da
batıda ,Tuna ’nın kolları ile Besarabya yöresinde hakimiyet kurdular. Bizans
İmparatoru Zenon (476-491)Kutrigur Bulgarlarını,İtigurlar
’a karışı kışkırttı. Yapılan savaşta
Kutrigurlar yenildi. Bu
olaydan sonra Kutrigurlar’ dan 2000 aile 482’de Bizans hizmetine girdiler. Bizans
onları sınırlarını korumak için
Trakya’ya yerleştirdi. Bizansın tesiri ve baskısı ile Hıristiyanlığı kabul ettiler.
Tarihte bu Türk Boyuna,Tuna Bulgarları denir. Bunların ünlü beylerinden Kuvat Han’ın küçük
oğlu Esperih zamanında Dobruca bölgesine gelip yerleştiler.
Müslümanların(674-678)İstanbul’u kuşatmaları sırasında,Bizans’a saldırdılar.
Onları yendiler,681 yılında anlaşmaya mecbur ettiler. Böylece Tuna Bulgarları
Balkanlar’ da Orta Avrupa’da önemli bir
siyasi varlık oldular. En parlak dönemleri
Kurum Han (803-814) ve
Omurtag Han (814-831) zamanıdır.
Sofya,Niş,Belgrat,Üsküp arasındaki ticari yolara hakim oldular. Ancak Malamir
Han(831-836) zamanında Hıristiyanlık hızla yayıldı. Persiyan Han zamanında
gelişti. Boris Han(859-890)zamanı da 864 tarihinde resmi din oldu. Ve Bulgar
kiliseleri İstanbul’a bağlandı .Diğer Hıristiyan devletler ile kültürel
ilişkiler arttı. Bilhassa Slav Kültürü etkiledi. Bulgar Türkleri dillerinde
kaybederek Slavlaştı.
OSMANLI DÖNEMİNDE BULGARİSTANLA İLİŞKİLER:Bulgar
Türkleri ile ilk temas,Osmanlıların Rumeli’ye geçip,Edirne ve Filibe’yi
almaları ile başlamıştır. O sıralarda 1365 yılında Bulgar Devleti parçalandı.
Kralın büyük oğlu İvan Stratişimir Vidin
ve Batı Bulgaristan’ı,küçük oğlu Sasmanos(Şişman) Bulgar Krallığının merkezi
Tırnova,Orta Bulgaristan ile Silistre,Niğbolu,Yanbolu,Sofya'’a hakim oldu.
Şişman
,kardeşi ile yaptığı mücadelede,Osmanlılardan yandım istedi. Böylece yakın
temas kuruldu. O sırada Macar Kralı Layoş 1365 yılında Vidin ’i alarak 200 bin
Bulgar’ı Katolikleştirdi.
Bu
günkü Bulgaristan’a Osmanlı fütühattı
Sultan I. Murat zamanında başladı. Edirne’nin fethi sırasında,Meriç vadisine
hakim Çirmen kalesini aldı. Ardından
Timurtaş Paşa Yanbolu’yu,Lala
Sinan Paşa Zağra ve civarını fethetti.
Fethedilen yerlere Anadolu’dan aşiretler göçürülerek Müslüman Türk nüfusu
yerleştirildi. Çirmen,Hasköy ,Çırpana,Akçakızanlık,Yeni Zağra,Eynepazarı ve
Tekridağ içine alan Çirmen Sancağı kuruldu.1530 yılında nüfusun%88 (35 bin)Müslüman Türk,%12(5 bin)
civarında Bulgar,Rum ve diğer hıristiyanlardan meydana geliyordu. Sultan III.
Murat zamanında nüfusun %87 (59 bin)Müslüman Türk ,%13 (9 bin) Bulgar ve
hıristiyanlardan oluşuyordu.
Buralar
akıncı üstleri haline getirilmişti. Akınca beylerinden Lala Şahin Paşa,Timurtaş
Paşa Bosna’ya akınlar düzenlemişlerdir. Neşri Mehmet Efendi ve Hoca Sadeddin
Efendi’ nin bildirdiğine göre Lala
Şahin Paşa,Aşıkpaşazadenin bildirdiğine göre Timurtaş Paşa 1388 yılında yapılan
Bosna akınında Bosna Kralı Tvartko ve
Sırp Despotu Lazar kumandasındaki 30 bin kişilik müttefik kuvvetlerince Ploşnikte pusuya
düşürülür.15 bin akıncı şehit olur. Bu olaydan güç alan Hıristiyanlar,Türkleri
Balkanlardan atmak için geniş çaplı bir ittifak yaparlar. Sırp, Bulgar, Eflak,
Boşnak, Arnavut, Macar,Buğdan,Çek ve Bosna Kralları Osmanlıya karşı
birleşirler. Sultan I. Murat bu ittifakı bozmak için,Bulgarları saf dışı etmek
üzere Çandarlı Ali Paşa’yı Bulgaristan’a gönderdi. Ali Paşa 30 bin kişilik
kuvvetiyle hızla Bulgaristan topraklarına girerek önce Pravadi,Şumnu’yu
,ardından başkentleri olan Tırnova’ yı aldı. Niğboyu’yu kuşattı. Sultan
I.Murat,ordusu ile buraya gelince Niğbolu’da alındı. Daha önce Sırpların
aldığı,Şehirköy geri alındı. Böylece Bulgar toprakları Osmanlı İdaresine girdi.
Patişah, Krala Tırnova civarını verdi. Bulgar Kralı Şişman’ın,Osmanlılar
aleyhine 1392 yılında Macar Kralı Sigismund’la
çalıştığı öğrenilince Sultan I.Beyazıd oğlu Süleyman Çelebi
kumandasından sevk edilen kuvvetler Tırnova’yı ele geçirdi. Bulgar Krallığına
son verdi. Kral Şişman ve Bulgar Patriği esir alındı,Kralın oğlu Aleksandr müslüman oldu. Patişah O’ nu Samsun
sancağına bey yaptı.
BULGARİSTAN’A
AŞİRETLERİN İSKANI:
Aşiretlerin Rumeli’ye geçmeleri Osmanlılarına Balkan
Yarımadasını fethi ile başlamıştır. Buraya iskan olan Türk aşiretleri üç
gurupta inceleyeceğiz.
1.Konyarlar:X.
asırda Bizans İmparatorları tarafından çeşitli zamanlarda Türk gurupları
Rumeli’ne yerleştirilmiştir. Peçenekler,Kumanlar,Oğuzlar Tuna’ yı geçerek
çeşitli yerlere iskan edilmişlerdir.. Hatta IX. asırda
bile Bizans kaynaklarında”Vardarlı Türkler”diye adlandırılan Türk guruplarının
Selanik civarına yerleştirildiğini Anna Comnena”Alexiad”isimli eserinde
bahseder. A.N. Kurat,Attaliates’i kaynak göstererek 1065 yılında Oğuzların
iskan olduğunu belirtir.[61]
Anadolu’dan,Balkanlara geçen ilk Türk aşireti Konya
civarından olmuştur. Bu nedenle bu aşirete Konyarlar
denir. Lejean’a göre Bizans İmparatorları,Balkanlardaki sınırlarına Bulgarların
saldırısını engellemek için Konya civarından bir kısım halkı Balkanlara
göçürerek ,yerleştirmişlerdir.[62]
Selanik , Tesalya ve Rodoplar’da civarında
alan çalışması yapan
Jirecek,halkın Konya civarından geldiğini,halen Konya ve civarı ile
ilişkileri olduğunu tesbit etmiştir.[63]Oberhummer,Osmanlı
Devleti kurulmadan önce Selçuklular zamanında Anadolu’dan getirilen aşiretler
Makedonya’da Varna,Tesalya ve Yenişehir’e yerleştirilmişlerdir.[64]
Konya civarından aşiretlerin,Balkanlara büyük kitleler
halinde sürgün olayı Sultan II. Murat zamanında başlamıştır. Fatih Sultan
Mehmet Karaman Beyliğini ortadan
kaldırdıktan buradan sonra
kalabalık aşiret gruplarını Balkanlara sürmüştür.
2.Yörükler:Yörükler
ilk defa 1385/787 tarihinde Saruhan’dan
Serez’e ve Vardar Ovasına sürülerek
iskan edilmişlerdir. Yıldırım Beyazıd zamanında bu bölgeden Karakeçili
Yörükleri Balkanlara gönderilmiştir. Aşıkpaşazade Yörüklerin1355 yılında Karesi (Balıkesir)vilayetinden Rumeli’ye
geçirildiğini ve iskan olduğunu söyler.[65]
XIV. asrın ilk yarısında Aydın civarından Umur Bey idaresinde bir kısım Türk
kuvvetleri Kantakuzen’in müttefiki olarak Selanik’e çıkıp,Tesalya’ya
yayılmışlardır. Evliya Çelebi,Rumeli’ye
yaptığı gezide XVII.. asrın ikinci yarısında
Eğribucak Yörüklerinden bahseder. Ayrıca Dobruca civarını gezer,buralara
Tatarların yanı sıra Yıldırım Beyazıd
zamanında Anadolu’dan gelen aşiretlerin yerleştirildiğini söyler.[66]
Osmanlı İdaresinde bu günkü Bulgaristan’ın toprakları
Rumeli Eyaleti içinde yer alır. Sofya,Vidin,Silistre,Niğbolu,Çirmen,Vize ve
Köstendil bu eyaletin sancaklarıdır
Şehirde ve köylerde
yaşayan nüfusun büyük bölümü yörük adı altında geçiyor. Bunlardan Tanrıdağı (Karagöz Yörükleri) 1543 ten 1642
yılına kadar olan dönemde Bulgaristan’ın Çırpan,Karacıkdağı,Eski
Zağra,Akçakızanlık,Karinabad,Filibe, Hatuneli
Rus Kasrı,Havass-ı Mahmut Paşa,Ahyolu,Yeni
Zağra,Varna,Hırsova,Silistre,Şumnu, Pravadi,Niğbolu,Çernova,Tırnova ve Razgard şehir ve kasabalarına dağılmışlardır.
Naldöken
Yörükleri’ de 1543 ‘ten 1609’a kadar
İhtiman,İzladi,Tatarpazarcığı, Filibe, Çirmen,Yanbolu ,Ahyolu
,Şumnu,Varna,Pravadi,Hırsova,Silistre,Aydos, Çern-ova ,
Tırnova,Lofça,Niğbolu,Hasköy,Çırpan,Kızanlık,Cisr-i Mustafa Paşa,Yenice
Zağra ve Eski Zağra’ya yayılmışlardır.
Selanik
Yörüklerinin büyük bir kısmı bütün Makedonya ve Tesalya ‘da dağınık ve az
olarak da Bulgaristan ve Dobruca’da yaşarlar. Ofçabolu Yörükleri’ de Manastır
ve Kosova vilayetinde az miktarda
da Bulgaristan ve Dobruca’ ya
yerleşmişlerdir. Vize Yörükleri Kırklareli,Edirne,Dimetoka Hasköy’e iskan
olmuşlardır. Kocacık Yörükleri 1543-1584 yıllarında Hırsova,Varna,Pravadi,Aydos,Rus
Kasrı,Ahyolu,Karinabad,Şum-nu,Burgaz,Kızılağaç,Yanbolu,Filibe,Silistre,Hacı
Oğlupazarcığı,Akkirmanlı,Benden,Ki-li’ye yerleştirilmişlerdir.[67]
1584
yılında yapılan tahrirde Kocacık
Yörüklerinin yaşadığı şehirler:
Sıra No:
Yerler
1543 1584
----------
----------------------
-------------
-------------
1.
Hırsova
17
26
2.
Tekfurgölü
10 12
3. Varna 14 14
4.
Pravadi
12 12
5. Aydos 8 9
6.
Ruskasrı 11 12
7. Ahyolu 6 7
8.
Karinibat 14 15
9.
Şumnu
10 14
10. Burgaz 4 4
11.
Kızılağaç 6 7
12.
Yanbolu
23 24
13.
Eskibaba 4 6
14. Kırkkilise 14 22
15.
Edirne 12 13
16. Filibe 3 7
17.
Silistre 6 8
3.Tatarlar:Çelebi Sultan Mehmet, Samsun ve civarını
aldıktan sonra ,İskilip ve civarındaki Tatarları, Filibe ve Konuşhisar’a
sürmüştür.1460 tarihinde Gedik Ahmet Paşa tarafından Sinop ve Kastamonu alınmış,buradaki bir kısım
halk Filibe civarına iskan etmiştir. İskan olunan yerin adı Tatarpazarıdır.
Rumeliye ilk geçen Türk aşiretleri arasında Tatarlarda vardır. Rumeli’ye ait en
eski tahrir defterlerinde Tatarlardan
bahsedilir.
Bulgaristan’a Tatar gurupları çoğunlukla kuzeyden
gelmişlerdir. Timur istilası(1400)sırasında Kıpçak Hükümdarı Aktay Han zamanında Eflak ve Tuna Boylarına kadar
inmişler Edirne ve Filibe civarına iskan olmuşlardır.
Evladı
Fatihan:XVII. asra ait yörük tahrir
defterleri incelendiğinde Rumelin’ deki yörüklerin büyük bir kısmının yerleşik
hayata geçtiği,az bir kısmının
konar-göçer yaşadığı görülmektedir. Yoklamalarda eşkinci ve yamak
yazılmadıkları görülmüştür. Kendilerine verilen görevlere gitmedikleri tesbit
edilmiştir Bu duruma sıkı bir düzen getirmek için 1691/1102 tarihinde Patişah
bir hattı hümayun yayınlayarak Yörük taifesini Evlad-ı Fatiha adı
altında Rumeli’nin sağ ,sol ve orta
kolunda .olmak üzere yeniden teşkilatlandı. Bir vesikada”Evlad-ı Fatihan taifesi öteden beri Devlet-i Âliyenin güzide ve cenğaver,itaatli ferman dinleyen
askerlerinden olup,eski seferlerde küffar ile yapılan harplerde kendilerinden
nice yararlılık ve yüz akları zuhur etmiş ve bu sebeble bu
taife(Yörükler,Tatarlar) Evlad-ı Fâtihan tesmiye ve ıtlak olunmuştur.”[68]
Evlad-ı
Fâtihan Teşkilatı XIX. asırda mevcuttu.1837 tarihinde yeniden düzenlendi. Bir
takım muafıyetler tanındı. Rumelideki Türklerin sembolü oldu.
JULİA
Bir
Roma Şehri olan Julia ,üzerinde ilk detaylı çalışmaları 1980-1995 yıları
arasında 15 yıl gibi uzun ve soluklu
çalışmayı Lyon Ünv. Prof. Dr. Thoman Drew Bear ve eşi Prof. Dr. Maria Drew Bear
ile Afyon Müzesi eski Müdürü Ahmet
Topbaş yapmıştır. Yaptıkları uzun çalışma sonunda Büyükkarabağ Kasabasının “Karkın Kale dedikleri bölgede
bulunan 4 km. çapındaki harabelerin
Julia olduğunu ispatlamışlardır.
Bu
konuda dana önce çalışmalar yapan
tarihçiler bu şehrin yerini tesbit edememişlerdir.
- Prof
.Dr. M.W. Ramsay:Anadolu Vilayeti yollarını tarif ederken :Dokimion-Pessinüs
yolunun o devrin en önemli yoludur. Bu yol
Dorylaion-Nakoleia-Polybotos-Julia-Philomelion-İkonion yolu ile Bayat
civarında birleşir. Sakallı köyü civarında olduğunu söylüyor.
-Prof.
Dr. M.W. Ramsay daha sonraki çalışmalarında M.Ö.301 yılında İpsos Savaşında
yıkılan “İpsos”şehrinin yıkılmasından
sonra kurulmuş, Romalılar zamanında gelişmiş,yarı özerk bir şehir haline
gelmiş,İmparator adına şehir parası bastırmıştır. Yine aynı araştırmacı
Xenophon’un muhteşem şehir diye bahsettiği Perslerin M.Ö.401 yılında
yaktığı “Kaystrou Pedion”şehri
yakınlarında olabileceğini savunmuştur.(s.151
-Julia Şehri meşhur “Frikya
Vadisi”şehirlerindendir. Arkaik Devirde ,Frikya Vadisinin doğu bölgesine
“Paroreos Phrygia”(Yanık Frikya) deniyordu. Bu vadiyi Persler M.Ö.401 tarihinde
yakmışlardır Bu nedenle bu isimle anılır. Kroniklere göre Yanık Frikya Sultan Dağları ile Emirdağlarının
arasında bütün büyük göllerle
Polybotos(Bolvadin)-Julia (Büyükkarabağ/Bolvadin)-İpsos(Çay)-Philomelion
(Akşe-hir)-Tymbrion (Sarayköy/ Akşehir)-Hadrionopolis(Dereçine/Sultandağı-Tyriaion(Ilgın)-Aurokra(Sultandağı)-Tiganyon(Dort/Sultandağı)içine
alan bölgedir.
-M.Ö.301
tarihinde İpsos Savaşları sonunda yıkılan halkı dağılan”İpsos”şehri
topraklarında yeni bir şehir kurulur. Roma İmp zamanında gelişen. şehir,o
devrin Roma İmparatorluk çağında kurulmuş,İmparatoriçe”Julia’nın”ismi
verilmiştir.
Arkaik devrin en önemli yolu olan
“Kral Yolu “ile”Dara Yolunun”üzerinde olduğu hızla gelişti yarı özerk hale
geldi. Minisipitium adı verilen belediyesi,tapınakları, vardı. Dini törenlerin
hatırası olarak birkaç sikke basmıştır. Paraların bir yüzünde ismi ve
kraliçenin ismi yazılıdır. Diğer yüzünde “Men Tapınağı”ve elinde mızrağı ile
Men(ay)tanrısı resmedilmiştir.
Bizans’ın
ilk dönemlerinde durumunu korumuştur. IX. asırda başlayan Türk Arap akınları
ile yıpranmış,zamanla uc şehir olmuş,halkı dağılmıştır. Bizans korniklerinden
Anna Comnena ve Niketüs Khoniates
eserlerinde ismi geçmez. Şehir dağılır. Zaman içinde yok olmuştur.
XVIII.
asrın başlarında Karabağlı Türkmenleri iskan oldu. Bu tarihe kadar iskana
rastlamıyoruz.
Muharrem
Bayar
Araştırmacı-Yazar
1.Uluslar Arası Türk-Ermeni Tarih ve Kültür Sempozyumu
bildirisidir.
Türklüğü ve
cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu Osmanlı Arşiv
Vesikalarına göre:
KARAHİSAR-I
SAHİP SANCAĞINDA TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ
Muharrem
BAYAR
Araştırmacı-Yazar
“Büyük devletler kuran ecdadımız,büyük
ve şümullü medeniyetlere de
sahip olmuştur. Bunu aramak tetkik etmek ecdadını
tanıdıkça daha büyük işler yapmak
kendinde kuvvet bulacaktır.
Her
şeyden evvel kendinizin dikkat ve
itina ile seçeceği-
niz vesikalara dayanınız. Bu
vesikalar üzerinde yapacağınız
tetkiklerde her şey ve herkesten evvel kendi insifiyatinizi ve milli süzgecinizi kullanınız.”
Mustafa Kemal Atatürk
Büyük
Türk Milleti ,dünya var olduğundan bu yana
üç kıtada silinmez izler
bırakmıştır. Bu izlerin sahibi olan bizler dünyaya”biz varız,binlerce yıllık
bir tarihin ve bu toprakların sahibiyiz”diye haykıracağız.
Büyük Türk milleti,egemen olduğu yabancı kavimleri kendine benzetmekte, kendisinin yabancılara
uyma niteliğinden daha az başarı göstermiştir. Türk Milleti fethettiği
,üzerinde kendine has kültürü ile devlet
kurduğu topraklarda ,egemen olduğu topluluklara gösterdiği hoş görü ile büyük tarihinin her devrinde temayüz etmiştir.
Türkün
karakterinden gelen bu hoşgörü son üç
yüz yılda çok kötü sonuçlar vermiştir. Hun Türklerinin Eurasis’ deki
hareketleri ,vahşi bir hayat süren Slavlar’ı eritip yok etmesi gerekirken,Türk’ün hoş
görüsü bu milletleri uygarlığa
ulaştırmıştır. Arap Tarihçisi Philip Hatti “Eğer Türklerde bu karakteri olmasaydı ;bu gün Arap Milleti Arap Yarımadasının çöllerine atılmış ilkel bir kavim olmaktan ileri gidemezdi. Fransız Tarihçisi F. Grenard “Baltık
Denizleri’nden,Lehistan’dan ,Macaristan’dan doğuya doğru bütün Avrupa
tamamen Müslüman,yepyeni bir millet
olurdu.”demektedir
Ne yazık ki bugün Türkler kendi öz yurtlarından
çekilerek özgürlüklerini yitirmişlerdir.
İşte Türk hoşgörüsünün son üç yüzyıl içinde acı sonuç
budur.
Selçuklu
ve Osmanlı döneminde azınlıklar arasında
Ermenilerin ayrı bir yeri vardır. Diğer azınlıklara nisbetle “Millet-i sadıka”unvanı ile taltif
edilmişlerdir. Devletin idari işlerinde görev verilmiştir. Hıristiyan Bizans
döneminde İstanbul’da Ermenilere patrikhane kurulması izni verilmemiştir. Fatih
Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden
sonra 1461 yılında Ermeni Patrikhanesini kurmuş,başına da Bursa Metropolidi Ovakim’i getirmiştir.
Ermeniler tarihleri boyunca en huzurlu dönemi Türk hakimiyetinde
yaşamışlardır.
1.ERMENİYE(Armenia):Yer
ismidir. Yukarı Ülke demektir. Zaman içinde bu terim anlam kaymasına uğrayarak, tarih de “Hayk
Oğullarına” zorla isim yapılmıştır. Yukarı ülke Doğu Anadolu,
Azerbaycan,Doğu Gürcistan ülkesini içine alan yüksek yaylaların bulunduğu
bölgedir.
Ermeniye (Armenya-Yukarı Ülkenin)Tarihi ile ilgili
görüşler:
1.1-Kuzey Irak’ta
yaşayan Asurlara ait M.Ö.1280 tarihli
belgelerde bu bölgeye “Ur-Artu”(Yukarı Ülke) deniyordu.
1.2- Asur belgelerinde Urartu kelimesi,Tevrat-ı Şerif’ de “Ararat Ülkesi” olarak geçer. Ağrı Dağına da “Ararat
Dağı”deniyor. Bu dağa Tufan olayından sonra Nuh’un gemisinin konduğu kabul
edilir.
1.3-Diyarbakır civarında
yaşayan Sami soylu Aramiler’e ait M.Ö.1000 tarihli belgelerde
Dicle Nehrinin kuzeyindeki bu bölgeye “Ar-Mina /Ar-Minyab/Har-Minyab” diyorlardı.[69]
1.4- Pers Kralı I. Darius M.Ö.519’da Doğu Anadolu Seferinden sonra yazdırdığı Bihsütun Zafer Kitabelerinde “Armina-Armeniya-Armeya” Coğrafya terimi
olarak geçer.
1.5-Tarihçi Heradot,ünlü
tarihinde (484-425) yıllarında Yukarı Ülkenin (Armenya’ nın) hudutları şöyle
tanıtılır. Halys (Kızılırmak),Armenya’ dan doğar. Fırat Nehrinin kaynakları bu bölgededir. Kilikya ile
Armenya arasında Fırat Irmağı huduttur.
Doğuya doğru gidilince Kilikya’ dan sonra
Armenya gelir. Geniş otlakları vardır. Armenyalılar’ dan sonra Turani Minniler’ in torunları Matianlar
bölgesine gelinir.[70]
1.6-Atinalı
Ksenophon, M.Ö.401-400 tarihlerinde”Onbinler”ordusuyla Musul-Siirt-Hakkari üzerinden hep kuzeye yürüyünce ,Çoruh
boylarına varmış,buradan da Kemer Dağını aşarak Trapzon’ a ulaşmıştır. Bu
nedenle bu seferinde gördüklerini anlatan
kitabına Yukarı Ülke anlamına gelen”Anabasis”adını
vermiştir.
1.7-
Emeviler devrinde El cezire Eyaletine bağlı bir amillik iken ,sonraları bu
eyaletten ayrılarak doğruca hilafet merkezine (Şam’a) bağlanan bu bölgeye
Araplar ”Ermeniya”diyorlardı.
1.8-Ünlü şairimiz Yunus Emre(1240-1319):
“Dolaştım
Urum (Anadolu) ile Şam’ı(Suriye)
/ Yukarı illeri kamu “ şiirinde
”Yukarı İl”sözü
ile aynı bölgeyi anlatmak istemiştir.
1.9-16.asra
ait Osmanlı Vesikalarında bu bölgeye
için”Yukarı Canib”deyimi
kullanılmıştır. Rumlar buraya “Veri-Asaklı”,Ermeniler
“Verin Aşkharkh”,Gürcüler”
Zeda Sopheli”derler.
1.10- Ermeniler menşei ve tarihlerinin
başlangıcını mitolojik rivayetlere dayandırarak, Hz. Nuh’un torunlarından “Haig”, “Haik” ve “Hayk” adlı bir
atadan geldiklerine inanırlar. Bu milletin “Ermenistan/Armaniya”
sözcüğü ile ırkı yönden hiçbir ilgisi
yoktur. Bu milletin için “Ermeni” sözcüğünü sosyolojik anlamdan
Türkler ve bazı yabancılar kullanır. Kendileri bilimsel litaratürlerinde
sosyolojik anlamda kullanmazlar,coğrafi terim olarak kullanırlar. Rum kelimesi
de”Romalı”anlamına gelmesine rağmen “Anadolu”anlamında kullanılmıştır.
Coğrafya terimidir. Kayıtlarda Anadolu için “Bilâd-ı
Rum”,Selçuklu Sultanları içinde “Sultan-ı
Rum” terimleri kullanılmıştır.
“Antranik yekhbar,ertang Dasgasdan “Ahtranik kardeş,gidelim Türkeye’ye
Carteng Turkeri,darni Hayasdan “
Kıralım Türkleri,olsun Ermenistan”
(Antranik Marşı)
“Zeytun’ da o gün
de yer gök inledi
Kışlanın askeri
figan eyledi
Elbette Tanrı da
Hay’mış denildi
Yeniden tazelendi
Ermeniyan dini” Zeytun Mersiyesi
Örneklerinde görüldüğü gibi Ermeni litaratüründe Hay
Ermeni,Hayasdan ise Ermenistan anlamında kullanılmaktadır. Ermeni sözcüğü
coğrafya terimidir.
1.11-Asur, Med, Pers,
Park kitabelerinde ,Ksenofon,Heradot ve
Strabon gibi İlkçağ kroniklerinin
eserlerinde “Hayk” ve “Hayastan”sözcükleri
geçmez.[71]
1.12-Ermeni sempatizanı olarak Fransız
Prof. Dr. Jean Laurarent 1920 yılında yayınladığı “Revue des Etudes Armeniennes”(Ermeni
Etüt Dergisi)isimli dergide yazdığı makalesinde:”Gerçekten yazılı tarihin başlangıcından beri Ermenistan adı verilen bir
bölge vardır. Fakat asırlardan beri bu şekilde sınırlanan ülke bir devlet
değil,bir coğrafya terimidir. Şüphesiz Ermeniler ’in bu bölgede yaşadıkları olmuştur. Fakat bu bölgeye sırf
Ermenistan adını taşıdığı için ,ne Ermeniler ni
mukadderetı ,ne de Ermenistan
Devleti adını taşıyan
bir devletin kesinlikle
bağlanamaz.”[72]
1.13-Ermeni
Tarihçisi Prof. Dr. N. Adutz, İngiliz
Tarihçisi C.A. Burney ile D.M. Lang isimli ilim adamları :”Kendilerine Hayk
diyen bu millet Yunanistan’ın Tesalya Bölgesinden gelmişlerdir. Anadolu kökenli
değildir. Bu nedenle bu milleti Doğu Anadolu’da Yukarı İller‘de(Ermeniyede)
aramak yanlıştır. Tesalya’da aramak gerekir.[73]
Anadolu’nun otokton halkı değildir.
1.14-Doğu
Anadolu’da bazı şehirlerinin isimlerinin ve yer isimlerinin Ermenice olduğu
iddiasın karşılık;Rus Ermeni’si dil
uzmanı Acaryan’ ın yayımladığı “Büyük Ermeni Lügatı’n da”geçen şu
sözcükler dikkati çeker.”Ararat,Van,Daron,Garin
(Erzurum),Masis v.s”gibi kelimelerin Ermenice ile hiç ilgisi yoktur. Bu
sözcükler Urartu dilinden gelmiştir.[74]
1.15-Ünlü
Ermeni Tarihçisi Kevork Aslan:”Ermeniler derebeylik halinde yaşamışlardır.
Birbirlerine vatan hissi ile bağlı değillerdir. Aralarında politik bir bağ
yoktur. Yaşadığı prensliğe bağlıdırlar. Vatanseverlikleri bölgeseldir.
Birbirlerine politik bağlarla değil,gelenekleriyle ,dilleriyle ve dinleriyle
bağlıdırlar. Ermeni uygarlığında devlet,vatan,millet kavramı yoktur. Ermenistan
siyasal bağımsızlık yerine,kişisel özgürlüğü tanımıştır.[75]
Ermeni
tarihçilerinin gerçek itiraflarında da görüldüğü ,Ermeniler’ in belli bir
vatanları yoktur. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde dağınık halde yaşamışlardır.
2.
ANADOLU’DA ERMENİLERNİ YAŞADIĞI YERLER:Ermeniler yoğun olarak Doğu Anadolu ve Güney Anadolu’da
yaşamışlar. Tarihte en büyük Ermeni tehcir Roma ve Bizans zamanında olmuştur.
Roma generali Pompe ordularıyla Ermenistan’ı işgal etti. Bu Roma İmparatorluğu
ile İran’daki Arsasidler arasında tampon bölge oldu.M.Ö.66 yılında Romalılar
Ermenileri batıya sürdü.
Hıristiyanlığın Anadolu’da yayıldığı yılla da Grek
kiliseleri ile Ermeni kiliseleri arasında anlaşmazlık çıktı. Bu sürtüşme 4.asra
kadar devam etti. Bizans İmparatoru bu huzursuzluğu gidermek için Ermenistan’ı
Ermenilerden temizleme politikasını izledi. Böylece huzuru sağlayacak ve Ermeni
kiliselerinin yayılmasını engelleyecekti. Bu nedenle elliden fazla Ermeni
derebeyini halkı ile beraber Balkanlara
tehcir etti. 640 yılında bu bölgeyi
işgal eden Araplar 12 bin Ermeni’yi öldürdü.35 bin Ermeni’yi esir olarak
Suriye taraflarına götürdü.
11.asra kadar süren
Arap-Bizans çekişmesi Ermenileri perişan etmiştir.1015 yılında Türkler
Anadolu’ya akın yapmaya başladılar. Araplar ile Bizans arasında ezilen Ermenileri
Türkler kurtarıp,huzura kavuşturmuşlardır. Türklerden çekinin Bizans İmparatoru
,Ermenilere olan baskısını daha da artırmıştır. Bizans Kıralı II. Basile ordusu
ile Ermenistan baştan başa çiğnedi. Şiddetli bir kış günü 14 bin Ermeni’yi
çoluk çocuk Sivas’a sürdü
1071 Malazgirt Zaferi
Anadolu’yu Türk yurdu yaptı. Ermeni Tarihçi Urfalı Matheos’ un dediği
gibi:”İnsanların en adili ,en akıllı ve kudretlisi olan Melikşah bütün insanlara ve Hıristiyanlara karışı baba gibi idi. Bütün
Rum ve Ermeniler kendi istekleri ile onun yönetimine girdiler.” Kronik
kaynaklardan Süryani Mihael .”Türkler şirretli ve rafizi Rumlar gibi kimsenin
dinine ve inancına karışmıyor,hiçbir baskı ve zulüm düşünmüyorlardı.”diyerek
tarihi gerçeği ortaya koydu.
Hıristiyan Bizans,Hıristiyan
Ermenilerin İstanbul’da Patrikhane açmalarını yasaklamış,Anadolu’da da
Ermeniler yoğun olduğu yerlerde patrikhane açmalarını engellemişlerdi. Fatih
İstanbul’u fethettiği sırada biri Kudüs’ de diğeri Eçmiyazin’ de
iki Gregoryen Ermeni patrikhanesi,bir de Sis ’te Katolik Ermeni
Patrikhanesi olmak üzere üç Ermeni Patrikhanesi bulunuyordu. Fatih Sultan
Mehmet Han 1461 yılında İstanbul’da
patrikhaneyi kurdu,başına da Bursa Metropolidi Ovakim’i getirdi. Rumlara
tanıdığı bütün imtiyaz ve hakların aynısını
Ermenilere de tanıdı.
Yavuz
Sultan Selim 1516 yılında Mısır Seferine çıkmış,Suriye ve Filistin’i
topraklarımıza katmıştır. Ermeni patriği III. Serkis mahiyeti ve halkı ile
Yavuz Sultan Selim ’i Kudüs’te karşılamış,sertliği ile tanına ünlü padişah Ermenilere
karşı yakın davranmış,09.Kasım.1517 tarihili bir ferman göndererek Ermeniler ’e
imtiyazlar vermiştir. I. Dünya Savaşından sonra bu topraklar elimizden
çıktıktan sonra Ermenilerin bu yetkilerini pek çoğu kaybolmuştur. Günümüzde
Arap ve İsrail arasında ezilmektedirler.
1071
Malazgirt Zaferinden günümüze kadar
Anadolu’da Türkler ve Ermeniler beraber yaşamışlardır.
3.AFYONKARAHİSAR’A
ERMENİLERİN İSKANI:Afyonkarahisar Anadolu daki
en eski yerleşim merkezlerindendir. Arkaik Devirde “Synnada”(Şuhut)
iline bağlı “Akroenos" isminde
bir ilçe merkezidir. Sürekli Arap ve Türk akınlarına sahne olmuştur.
1116
tarihinde Bizans kralı Aleksi Komnen kendi sınırları içindeki kaleleri ve yolları onarıp,doğuya yapacağı sefere
hazırlık yaptı. Aynı kalabalık bir ordu ile İstanbul’dan çıktı. Eskişehir
üzerinden Bolvadin önüne geldi. Sefere tarihçi kız kardeşi Anna Komnen’ de
katıldı. Bolvadin Ovasında hazırlık yaparken Büyük Türk komutanı Emir
Menkülek(Emir Monoloğ) baskın yaptı. Amacı Bizans ordusunu Bolvadin’de yok
etmekti .Neye uğradığını bilemeyen Bizans askerleri Kemerkaya’ya doğru çekildi.
Sultan Melikşah yardıma geldi. Düşman barış istemek zorunda yapıldı.1116
tarihinde yapılan “Bolvadin Anlaşması”
sonunda Bizans Afyon civarın terk etti. Bu tarih Afyon ve civarının Türk Yurdu
olduğunun tarihidir. Bu tarihten sonra bu civara yerleştirilen Oğuz
boyları Afyon ve civarını Türkleştirdi.[76]
Afyon’daki
Altıgöz Köprüsü’ nün üzerindeki H.606/M.1209 tarihi bu bölgenin 13.asrın
başlarında Türkleştiğini gösterir.[77]Selçukluları
takiben Sahip Ata Oğulları hakim oldu.1341 yılında Germiyan oğullarına geçti.
II. Yakup Bey zamanında Osmanlı topraklarına katıldı.1402 Ankara Savaşın’ dan
sonra tekrar Germiyan Oğullarına geçit 1428 yılında kesin olarak Osmanlı şehri
oldu.
Afyon
,Osmanlı idaresinde Anadolu Eyaletine bağlı bir
sancak merkezidir.”Karahisar-ı
Sahib”adıyla anılan bu sancağın
16.asır Tahrir Defterlerine göre
:Bolvadin,Sandıklı,Şuhut,Sincanlı,Barçınlı,Çoğu,Şuhud,Karamık kazaları vardı.
17.asırda bu sayı değişti.1839 yılında Hüdavendiğar Vilayeti teşkilatlanınca
buraya bağıl mutasarrıflık oldu.
Bolvadin Sandıklı,Çivril ve Çal olmak üzere 4 kazası oldu.1915 yılında bağımsız
mutasarrıflık.1922 yılında vilayet oldu.
Ömer
Fevzi Atabek ’in tespitine göre Ermeniler
Sultan Divanî (1441-1540) zamanında 16.asrın ortalarında 7 hane gelerek Afyon’a yerleşmişlerdir.[78]Strabon,
Ksenofon Arrianus ve benzeri İlkçağ
yazarları ,Anna Komnen,İbn-i Batuta gibi,İbn-i Bibi ve Aşıkpaşa
gibi yazarların eserlerinde Karahisar-ı
Sahip anlatılırken Afyon’daki Ermenilere
ait bilgi yoktur.
Bizans
zamanında Doğu Anadolu’dan tehcir edilen Ermenilerden bu bölgeye’ de gelmiş
olması gerekir.
Karahisar-ı
Sahip Şer’i sicillerindeki kayıtlara göre Ermeniler Afyon’da yoğun olarak”Sorup Torus, Anıstına, Nasrani,Canbab Mahallelerinde”otururlardı.
Bunun dışında diğer mahallelerde oturan Ermeniler vardır. Ermenilerin bir kısmı
önceleri Corc-i Sağir(Fethi Bey) Corc-i Kebir(Sadık Bey),Mıyır (Nuri Bey),Mırık
(Salar) gibi verimli toprakların,zengin çiftliklerin
bulunduğu yerlerde otururlardı. Çay-Bolvadin arasındaki çiftliklerin büyük bir
kısmı,Çay İlçesinin Cumhuriyet Köyünün olduğu yerdeki Çayırkimlayık metruk
köyündeki Tütürciyan ve Tokatlıyan çiftlikleri ,Sultandağı-Dereçine’nin Kavaklı
mahallesindeki çiftlikler Ermenilere aittir. Bu Ermenilerin bir kısmı
Akşehir’den,bir kısmı Afyon’dan gelerek buralara yerleşmişlerdir.[79]
4.AFYONKARAHİSAR’DA
TÜRK ERMENİ İLİŞKİLERİ:
Türklerle
uzun yıllar beraber yaşayan Ermeniler dinleri dışında bütün sosyal yaşantılarını
Türk yaşantısına uydurmuşlardır. Karahisar-ı Sahib ve Bolvadin Şer’i sicillerindeki tereke kayıtlarında
görülebilir.18.asrın başlarında Afyon’da ticari hayatın gelişmesi,ekonomisinin
zenginleşmesi Ermenileri ekonomik hayata hakim kılmıştır. Çok zenginleşmişler
Afyon Vilayeti içindeki gelir getiren bütün zengin
çiftliklere,hamamları,hanları ticarethanelere sahip olmuşlardır.19.asırdan
itibaren yerel yönetimlere hakim olmuşlardır.
4.1.Afyon
ve Civarında oturan Ermeniler Türkçe’den başka dil bilmezler:Afyon ve civarını
gezen seyyahların hatıralarından topladığım bilgilere göre Köylerde yaşayan
Ermenilerin Türkçe’den başka dil bilmediklerini,şehirlerde yaşayan Ermenilerin
Türkçe’den başka dil kullanmadıklarını tesbit ettim. Ancak İstanbul’a yüksek
öğrenime giden Ermenilerin orada Ermenice öğrendiklerini,azınlık olan bunların
Ermenice konuştuklarını tesbit ettim. Afyon ve civarında eski özel kütüphaneleri tesbit ederken Arap Harfleriyle yazılmış,Türkçe pek çok “Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid” ile “İncil-i
Şerif”gördüm. Bunlardan kendi arşivimde de vardır. Afyon ve civarında
yaşayan Ermenilerin Türkçe’den başka dil bilmedikleri ve ibadetlerini de Türkçe
yaptıklarını gösterir. Afyon ve civarını gezmiş seyyahların tesbitlerinde de
görüyoruz.
a)Ermeni
asıllı gezgin yazar Polonyalı Tıbır Simeon 1623-1625 yıllarında Anadolu’yu
dolaşmıştır. Afyon’la ilgili gözlemleri şöyledir:
“Yenişehir’den
Sivrihisar’a ve oradan afyonun yetiştirildiği Karahisar’a geldim.
Burada Osmanlı’nın sarp yüksek,harikulade ve metin bir
kalesi var. Kale aşağısında şehri geden yol üstünde Ermeniler otururlar . Kagir
bir kiliseleri vardır .Bir çeyrek mil uzakta bir Ermeni köyü vardır .Köyde
manastır vardır. Karahisar ’da yaşayan
Ermeniler kiliseleri Ankara piskoposluğuna bağlıdır .Ermeniler taşradan gelenler hariç olmak üzere,Konya ve diğer yerlerdeki ırkdaşları gibi kendi dillerini bilmezler ve
Türkçe konuşurlar “[80]
b)Evliya
Çelebi 1671 yılında Afyon-Isparta-Antalya ve civarını gezer. Afyon hakkında
şunları söyler:”Osmanlı ülkesinde 6
Karahisar vardır. Bu Anadolu Karahisar nı sancak beyi yönetir.Hassı240.299
akçadır. Yeniçeri serdarı,dizdarı,200 kale neferi vardır.120 parça köye
sahiptir. Halkı zengindir. Güzel giyinirler .Gayr-i müslimler Türkçe’den başka
dil bilmezler. Karahisar-ı Sahib’in merkezinde4.600 müslüman,1000 hane gayr-i
müslim evi vardır. Kazaları Bolvadin,Sandıklı ,Sincanlı, Şuhut,
Çule,Barçınlı,Karamık ve Çal’dır.”[81]
c)Ünlü
Fransız Tarihçi Chales Texier,Afyon’u
gezer tarihi ve sosyal özelliklerini anlatır. “Burada oturan gayr-i müslimler Türkçe’den başka dil bilmezler.”diyerek
gayr-i müslimlerin Türk Kültüründen etkilendiğini gösterir.[82]
Bulardan
başka Sir Francis Beafort,W.Mratin, Leake,C.Fellows,C.Huart eserlerinde aynı
tespiti yapmışlardır.
4.2-Afyon’da
Ermeni nüfusu:Ermeniler genellikler
Afyon’un merkezinde ve büyük kazalarında oturuyorlardı.18.asırda Celali
İsyanları sırasında köylerdeki Ermeniler Afyon merkeze taşınmışlardır. Ayrıca
aynı devirde Konya’dan,Isparta’dan,Kütahya’dan Ermeniler Afyon’a göçmüştür.l9.asrıda
köylerde Ermeni nüfusuna rastlamıyoruz.
Hüdavendiğar
Salnamesine göre Afyon ve kazalarında yaşayan Ermeni nüfusu:
S.No: Yıllar Türk Ermeni Rum
------------ ------------ ----------------- ------------- -----------
1. 1885 48.316 4.650 25
2. 1888 72.606 4.812 18
1324/1906
tarihli Hüdavendiğar Salnamesine göre Afyon’un ilçelerinden Sandıklı ve Aziziye’de(Emirdağ) gayri
müslimler yaşamıştır. Bolvadin’de gayr-i müslim yoktur.
4.3-Afyon’da
Ermeni Okulları: 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı ile gayr-i
müslimlere geniş yetki ve haklar tanınmıştır. Bu tarihten sonra bütün
kayıtlarda“Devlet-i Âliye teb’asından
Ermeni Milletinden” tabiri
kullanıldı. Önceleri kiliselerde eğitim ve öğretim yapıyorlardı 1920 yılında Afyon’da iki tane kilise
vardı.
19.asırda
yeni sistemle eğitim ve öğretim yapan ibtidaiyeler,rüştiyeler,idadiler açıldı.
Afyon ve kazalarına yeni okullar açılırken,Ermenilere de aynı haklar tanındı.
Kaynaklarda
bu okullar hakkında şu bilgiler vardır.
a)1317/1899
tarihli Maarif Salnamesinde 3 tane Ermeni Rüştiyesi gösterilmiştir.
S.No Mektep Derecesi Talebe sayısı Tarih-i küşad ruhsat tarihi
------- --------------------- --------------- ---------------- -------------
1. Rüştiye 180 erkek
1300
10.Ağustos.1313
2. Rüştiye 130
erkek 1300 10.Ağustos.1313
4.4-Afyon’da
Ermenilerin Yerel ve İdari birimlerde aldığı görevler:Ermeniler Afyon’daki
bütün idari birimlerde etkin olarak görev almışlardır. Meclis İdare
azalığı,belediye meclis üyeliği,mahkeme kalemleri,nafıa komisyonu,nakliye
komisyonu,muhacirin komisyonu,Ziraat Bankası,Osmanlı Bankası,ziraat ve sanat
odası,telgraf ve posta idaresi,divan-ı umumi idaresi,reji idaresi,Demir yolları
işletmelerinde görev almışlar. Örnek olarak 1324/1906 tarihli Hüdavendiğar
Salnamesinde Ermenilerin görev aldığı
idari birimler ve görevli Ermeniler şunlardır.[87]
S.
No: Görevli oldukları
birimler Görevli Ermeniler
-----------
---------------------------------
------------------------------------------
1. Liva Meclis İdare Azaları Davit Efendi, Agob Efendi
2. Muhasebe Kalemi Başkatip Kigork,katip
Mardiros Efendi
3.
Mahkeme-i Bidayet Hukuk D.
Ohannes Efendi
4. Mahkeme-i Bidayet Ceza D. Ohannes Efendi
5. Nafı’a
Komisyonu Leon
Efendi
6. Orman İdaresi Dikran Efendi
7. Belediye Dairesi Işılyan
Karinik,İstepan,Refail
8. Ziraat Bankası Şubesi Agob Efendi
9. Ticaret ve Sanat Odası Toros Efendi
10.
Ziraat Odası Agop
Efendi,İstepan Efendi
11. Divan-ı Umumiye İdaresi Karabet Efendi
İlçelerinden
Bolvadin,Sandıklı ve Aziziye’de Ermeni memurlar bankalarda çalışmışlardır.
4.5-
Karahisar-ı Sahib Şer’i kayıtlarından çevirdiğim bir Ermeni’ye ait tereke
incelendiğinde Türk Sosyal yaşamının,Ermenileri ne kadar etkilendiği
görülecektir. Ayrıca kendilerine tanınan sosyal ve ekonomik imkanlarla
tefecilikle çok zenginleşmiş-lerdir. Şehrin merkezinde sarraflık yaptığı,ayrıca 975’den fazla fakir
Türk köylüsüne faizli para ve mal vererek sömürdüğü görülecektir.
“Medine-i
Karahisar-ı Sahib mahallatından Mecidiye Mahallesi ahalisinden Devlet-i âliye
teb’asından Ermeni milletinden iken bundan akdem vefat iden Sarraf oğlu Heci Samak
veledi Heci Mirat veledi Sergiz’in veraset-i zevce-i metrukesi Sennebel
binti Ba’ dyar ile sulb-i kebir kızları A’vva ve Marım ve sulb-i sağir kızı Nursi’ ye ve sulb-i kebir oğulları Agob ve Emşahir’e
münhasır olduğu bi’l-ihbar inde’l-şer’ül-envar zahir ve mütehakkık oldukdan
sonra sağire-i mezbure Nurse’nin validesi tesviye-i umurlarına kıbe’l-i şer’den
mensup vasi-i zevce-i mezburesiyle tarafından kezalik hisse-i irslerine ahz ve
kabza vekil-i sicil-i şer’iyesi zevci ve İstepan veledi Artin
ve benat-ı kebire –i mezbure Marım
tarafından kezalik hisse-i irsiyesini
ahz ve kabza vekil sicil-i şer’iyesi zevc ve oğlu Kabril veledi İsteban ve ibn-i
kebir-i merkum Agob taleb ve
ma’rifet-i şer’ile tahrir ve bi’l-müzayede beyi’i ve takdim ve beyne’l-verese
taksim olunan tereke-i müteveffa-i mezburdurki ber-veche ati zikr ve beyan
olunur.Harri fi’l-yevmü’l-hadi ve’l-ışrın min Saferü’l-Hayr li-sene Erba’ ve
tıs’ain ve mieteyn ve elf
Ot memlu basma
yasdık , müsta’mel minder ,yün memlu döşek , cedid kilim,def’a kilim
cedid zili, orta halısı, köhne orta , cedid halı seccade, basma 1 top, müsta’mel kilim ,müsta’mel yorgan, def’a
döşek , def’a yorgan,def’a yasdık,def’a
müsta’mel kilim,Yün memlu minder,tahta sandalye, boyalı sandalye ,yün memlu
döşek,ot memlu köhne yasdık, çöp memlu basma yasdık,köhne seccade,mak’at
yüzü,köhne penpe ve yün memlu mak’ad yüzü ,köhne kilim,köhne seccade,kahve
takımı,kebir şamdan çift,sağir şamdan,leğen ma’ a ibrik ,döğme mangal,def’a
mangal,kaşık ve naçak takımı,ruğanlı tepsi,kazgan ,kapak,evan-i nuhasiye,demir
karyola,müsta’mel çuka kıl kürk,şimşir kaşık,kebir mir’at,köhne çuka balasa,mum
sağir,hırdavat-ı menzil,sim nargile,buhurdanlık,tatlı tepsisi,dirhem,186 kile
hınta,21 ölçek şa’ir, 20 ölçek çavdar,dişi merkep ma’a sıpa,Corcalı İsmail’325
ölçek hınta,32,5 ölçek şa’ir,Akviran karyeli Kethüda oğlu Salih zimmetinde
ekin,Çobanlar karyeli Süleyman zimmetinde müşterek 20 ağnam,23 erkek toklu,23
kancık toklu,2 koç,38 ana koyun,93 senesi(1877)ortakçılara verilen tohumluktan
hasıl olan 77 kile sünter,244 kile hınta,20 kile haşhaş,37 kile şa’ir.
Yekun:76.576,5 lira
mevcut malının bedelinin yanı sıra Afyon merkez ve merkeze bağlı
köylerde oturan 2kişilerde285.927 lira alacağı çıkmıştır.”[88]
4.6-.19.asra ait Karahisar-i sahip şer’iye
sicillerindeki kayıtlara baktığımız zaman Ermenilerin
kuyumculuk,sarraflık,terzilik,kunduracılık doktorluk, veterinerlik, mimarlık
dülgerlik,bakırcılık,saatçilik,attarlık,tuhafiyecilik gibi mesleklere hakim
oldukları görülür .Bu asırda köylerde Ermelerin kalmadığını hemen hepsinin
büyük merkezlerde toplandığını
görüyoruz. Köylerden göçenler topraklarını orada yaşayan Türklere ortakçılık
yolu ile kiraya vermişlerdir.
4.7-19 asrın sonu ve 20.asrın
başlarında Afyon ve kazalarında yapılan resmi binaların mimarlarının Afyon’lu
Ermeniler olduğu görülür. Bunlardan George Parmakyan ve Pilav oğlu Avidik Avdis
en meşhurlarındandır.
Avdik
Avidis,Bolvadin’de Hacı Mahmut Camisi,Kırklar Camisi,Kocatepe Mektebi,Bolvadin
Rüştiyesini yapmıştır. Afyon’da Afyon Lisesi,Belediye eski binası,hükümet
konağı,eski hastahane bu kişinin eseridir.
Halk
arasıda Corcalı gavuru ismi ile bilinen Geoge Parmakyan 1900-1905 yılları
arasında Bolvadin Çarşı Camisini yapmıştır.
4.8-Ermeniler
zaman içinde Türk töresini yaşamaya çalışmışlardır. Türk mahal-lelerinde Nevruz
geldiğinde yapılan şenlikleri taklit ederek her 23 Nisan günü ateş
yakıp,kendilerince Nevruzu kutlamışlardı. Türklerde aynı gün ateş yakarak
ikinci defa yaptıkları kutlamaya “Gavur
Köpürü”demişledir. Nevruzun iki defa kutlaması yalnız Afyon’da yapılır.
Başka bir yerde rastlamadım. Bu töre hala devam eder.[89]
4.9-İnceme yaptığım Afyon ve Bolvadin Şer’i sicillerinde Müslümanların
yaşamına,hoşgörüsüne hayran olan Ermenilerin Müslüman olduğu görülür.
“Fi’l-asıl
Kütahya mahallatından Alaca Mescid
Mahallesinde mütemekkin olup Ermeni taifesinden Gazez Alexi veledi Ağye nam
kimesne meclis-i şer’i envere gelip bi’t-tavi ve’r-rıza şöyle ıkrar-ı tam ve
takriri kelam idüp bana elhamdülillah teala inayet ve hidayet-i rabbani yetişip
akl ve rüştime istiab etmekle dini batıldan çıkıp dini İslamı kabul eyledim
deyu kelimeteynü’l-şehadeteyni teleffuz ve cehren Eşhedüenlailahe illa Allah ve
Eşhedü enla Muhammedü’n-abdühü ve resulihi deyip Muhammed ismiyle tesmiye
olunduğu bu mahalle şerh verildi. 03.Rebiü’l-Evvel 1181/1767”
“Nasara
mahallesinde mütemekkin iken bundan akdem şerefi İslam ile müşerref olan
Egsebed namında zevcem olan zimmiye dahi bermuktezayi şer’i islam arz olundukda
ibra eylediği ecilden beyinlerine tefrikine hükm-i şer’i laik olduğu bu mahalle
kayd-ı şûde Rebiü’l-evvel .1160 /1747
Afyon’un
yetiştirdiği nadir insanlardan Ömer
Fevzi Atabek hatıralarında bir Ermeni kızının “Ezan-ı Muhammediye”hayran olup,Müslümanlığı kabul etmesi ve ezanı
okuyan müezzinle evlenmesini şöyle anlatır:
“H.1312/M.1894 yılında Süllüm ile Mısri arasında Abdi
Kadı mahallesinde oturan Fazlıoğullarından asıl bir aileden Emine Hanımdan
öksüz kalan Mehmet,Bekir ve Ali isimlerindeki çocukları yanına alarak büyütmüş;büyüğü
olan Mehmet şimal-i garbinde ve 5 saat
mesafede bulunan Leğen Köyüne çekilerek
bakkallıkla iştiğal ve kardeşi Bekir’i de yanına almış;Bekir Karakatip
mahallesinden bir aile kızı ile evlenmiş
ve bu mahallede oturuyormuş. Arasıra ağası Mehmet ‘in yanına köye
gidip,gelirmiş. En küçükleri olan Ali ‘de halası Emine’ nin yanında kalıyormuş. Ali büyümüş gelişmiş
17,18 yaşlarında yakışıklı delikanlı olmuş. Arasıra Karakatip ’de oturan ağası
Bekir’in yanına gelir gidermiş. Karakatip Camisinde mü’ezzinlik yapar ezan
okunmuş.
Ulu
Cami ’nin garbında ve 1 dönüm mesafede
bulunan ve Ermenilerin oturdukları kısımda han gibi büyük bir ahşap bina vardı.
Halk buraya hayrat diyordu. Burada Ermeniler halı dokurdu. Ali ,Karakatip
Camisinde ezan okuduğu zaman hayratta halı dokuyan Ermeni kızları,Kırklar
makamındaki mahallede oturan Ermeni kızları kendinden geçip,ihda etmeye karar
vermişler.
Güzel
Ermeni kızlarından, en güzeli olan Güllü ezanı okuyan mü’ezzin Ali’ye aşık
olmuş,Ali’nin ağası Bekir’in evine kaçmış;Kelime-i Şehadet getirip Müslüman
olmuş.
Ali’ye varacağını söyleyince,Bekir ,adliyeye haber
vermiş,kadı efendi tensip ve mü’sadesiyle kız emniyete götürülüp orada misafir
edilmiş.
Güllü ’yü oğlan kardeşine alma isteyen komiser,kızı
Ali’ye varmaktan vazgeçirememiş,bu olayı takiben kızın babasına haber
vermişler,kızın babası, mahallenin papazı gelmiş kızı yine Ali’den
vazgeçirememişler.
Kadı
Efendi gelmiş,kızı bir odaya alarak papaza telkinat-ı diniyede bulunmasını
istemiş,kız ben Müslüman oldum diye redetmiş, ikna olmamış,odaya kızın ebeveyni
girmiş. Babası kızı ikna edemeyince dövmeye başlamış,tam öldüreceği sırada kadı
efendi müdahale ederek papazı ve Ermeni babayı odadan çıkarmış. Kız bir süre
yalnız kalmış,bu sefer papaz bir kese altın ile girerek,vazgeçersen altınları
vereceğini söylemiş,kız yine redetmiş. Kıza yapılan baskıya dayanamayan Kadı
Efendi papaz ve Ermenileri odadan kovmuş. Bunun üzerine papaz ve Ermeni baba,
kız sizindir diyerek bırakmış gitmiş.
Kadı
Efendi huzurunda kız:”Ben Müslüman oldum,beni döven babama da Müslüman olmasını
söyledim. Adım Güllü,Müslüman adeti üzerine Zehra olsun”dedi.
Kızın ismi Zehra tesmiye edildi.
Ali Ağa
Çeşmesi civarında oturan cesur dul kadının evine kız misafir edildi. Memleket
adeti üzerine düğün edilmesine müsa’ade edildi .Zehra misafir edildiği Kesir
Kız Emeti hanesine kızın babası ve annesi Çakır kızı gelüp,görmek istediler.
Kız pencereye gelüp sizde hak dinini kabul ederseniz,sizinle öyle görüşürüm
,kabul etmezseniz kabul itmem dedi. Hane sahibi de karı koca Ermeni’yi kovdu.
Mevsim
yaz idi. Ali, Abdi Kadı mahallesinde halası Emine Hanımın hanesinde,Zehra ise
Emeti Hanımın hanesinde misafir idi. Bu iki aşıkın,ölmez aşkları dillere destan
oldu. Onların tertemiz,samimi aşklarına hayran olan Afyon ’lu zenginler
Kızı ve oğlanı hediye yağmuruna tuttular. Mahalle halkı
Ali ve Zehra için bir hafta muhteşem bir düğün yaptı.
Perşembe
günü gelin alayı 2 takım bando eşliğinde arabalar geldi. Büyük küçük herkes
dükkanlarını kapadı. Erkekler,kadınlar ve çocuklar gelin alayına takıldı. Hiç
görülmemiş bu muhteşem kalabalık Mevlevihane yolunu takip ederek,Ermeni
mahallesine geldi. Sanki bütün Afyon halkı alaya katılmıştı. Ermeniler dışarı
çıkmadılar. Pencerelerin perdesini örttüler. Gelin alayı Ali Ağa Mahallesinden
Emeti kadının evinden gelini aldı. Abdi Kadı Mahallesindeki Ali’nin halasının
evine getirdi. İki aşık muradına erdi.
Devlet
bu iki aşıka Mecidiye Mahallesinde,Ayak Tekkesi yanında bir ev hediye etti.
Bununla da iktifa edilmeyerek bir de dükkan hediye ettiler. Ali hanesine
yerleşti. Bir bakkal dükkanı açtı. Daha sonra üç kardeş Leğen köyündeki bakkal
dükkanını çalıştırmaya karar verdiler. Leğen Köyüne yerleştiler.
Ali’nin,Zehra’dan
kız-oğlan üç çocuğu oldu. Önce Ali,sonra Zehra terk-i hayat etti. Çocukları köy
halkına karıştı gitti.”[90]
Afyon’da yıllarca Türklerle iç
içe yaşayan Ermeniler 20.asırda çok
zengin olmuşlar. Bütün Türk ekonomisine hakimdiler. Osmanlı Devletinin çöküşü,Ermenileri ve diğer
azınlıkların tutumlarını değiştirdi. Anadolu’yu işgale hazırlayan Avrupalıların
kışkırtmaları sonunda en yakın Türk dostlarına bile cephe aldılar ,
1918
yılında I. Dünya savaşı sona ererken,Osmanlı Devleti tarihi seyrini tamamladı.
Aynı yıl Mondros Müterakesi imzalandı. Bu mütareke gereği İngilizler,Fransızlar
ve İtalyanlar Anadolu’da kendilerine pay kapmak amacı ile Afyon’da mümessillikler açtılar. İngilizler Lise
binasını,Fransızlar İstasyon binasını,İtalyanlar Askerlik dairesini karargah yaptılar.
Ermeniler
yıllarca iç içe yaşadıkları,kendilerinden daha çok maddi ve manevi imkan
tanıdıkları,hiçbir tarihte incitmedikleri Türkler karşı işgal kuvvetleri ile
işbirliği yaptılar. Bir süre sonra İngiliz,Fransızlar ve İtalyan’lar Afyon’dan
ayrıldılar. 27.Mart.1921 günü Yunanlılar Afyon’u işgal ettiler. Ermeniler evlerine ve dükkanlarına Yunan bayrağı
asarak bayram ettiler. Yunanlılar
işbirliği yaptılar. Yunanlıların Afyon’u yakıp,yıkmasında,mallarının
yağmalanmasında ve Türklerin öldürülmesinde
Ermeniler rehberlik yaptılar.
26.Ağustos.1922
tarihinde Büyük Taarruz sonunda Afyon düşman işgalinden kurtuldu. Yaptıkları
ihanetin sonundan korkan Ermeniler,Yunan kuvvetleri ile şehri terk ettiler.
Batı Anadolu’daki büyük şehirlere geçici olarak yerleştiler. Daha sonra çeşitli yerlere dağıldılar. Lozan
anlaşmasından sonra Ermeniler malları
vakıflarca ve hazinece değerleri üzerinden satın alındı. Balkanlardan gelen
göçmenlere ücretsiz verildi.[91]
Afyon’daki
Ermeniler hiçbir zaman tehcir edilmemiş,kendileri gitmişlerdir. Afyon’u terk
ederken hiçbir Ermeni’nin burnu kanamamıştır.
Türkler
kendisinden olmayan her millete -dünya kurulduğundan bu tarafa-sonsuz hoşgörü
içinde davranmış,insanlığa en büyük insanlık görevini yapmıştır.
20.Mayıs.2004-Bolvadin
Muharrem
Bayar
Araştırmacı-Yazar
KAYNAKLAR
1.Afyon ve
Bolvadin Şer’ iye sicilleri
2. Afyon’da
Türk-Ermeni ilişkilerine ait vesikalar.
3.Hüdevandığar
Salnamesi
4.Maarif
Salnamesi
5.Adontz,Nicolas”Histoire d’Armenie les Origines ”(Urartu Çağı Tarihi),
Paris.1946
6.Anna Comnena”Alexiade
I,II,III.Paris.1943
7.Aslan
Kevork,”L’Armenia et les Armeniens” Paris.1914
8. Atabek,Ömer
Fevzi “Afyon Vilayet-i Tarihçesi”(Haz.T.Akkoyun).Afyon.1997
9.Bayar,Muharrem,”Bolvadin’in Tarihi” Ankara.1996
10.---------------------“Karakeçili Aşiretinin
Tarihi”Ankara.2001
11.---------------------“Karabağlı Aşiretinin
İskanı”(Sempozyum -Yörükler)Ankara.1996
12.Baykara,Tuncer “Türkiye Selçukluları Devrinde
Konya”Ankara.1985
13.Claude Cahen”Osmanlı’dan Önce Anadolu’da
Türkler”(trc. Yıldız Moran)İst.1979
14.Celalzade,Mustafa ”Tabakatü’l-Memalik ve
Derecatü’l-Mesalik”Fatih Kt.4423
15.Deliorman ,Altan”Ermeni Komitecileri”İstanbul.1973
16.Demir,Neşide Kerem “Türkiyede Ermeni Meselesi”
Ankara.1976
17.Evliya Çelebi “Seyyahatname”I-IV cilt.Dersaadet.1314
18.Egiş-Elize Vardabed”Mamıkondulu Vardanın ve Ermeni
Savaşının Tarihi”İst.1312
19.”Ermeni Komitelerinin A’mal ve Harekat-ı
İhtilaliyesi”(Hz.H.E.Cenğiz)Ank.1983
20.Kırzıoğlu Fahrettin”Kars Tarihi”c.I, İstanbul.1953
21.Ksenefon”Anabasis”(Çev.Hayrullah Öz).İstanbul.1944
22.Khorenli.Movses”Armenya Coğrafyası”( Çev.M.J.
Saint-Martin)
23..Herodot”Herodot Tarihi”(Çev. Ö. Rıza Doğrul)
İstanbul.1943
24.Grausset,Rene” Histoire de L’Armenia des Origines”
Paris.1947
25.Gönçer Süleyman “Afyon.1991
26.Göka Şenol “Söz Uçar Yazı Kalır”Antalya 1996
27.İbnü’l-Esir “Tarihü’l-Kamil”Kahire.1874
28.Tevrat-ı Şerif-Kitab-ı Mukaddes
yayınları,İstanbul.1886
29.Tuş Muhittin “Sosyal ve Ekonomik Açıdan Konya”
Konya.2000
30.Türköz,Halil Kemal “Ermeni Mezalimi” Ankara.1982
31.Urfalı Mateos Vekayi-Namesi(Haz. Halil İnalcık)
Ankara.1987
32.Uras Esat “Tearinde Ermeniler ve Ermeni Meselesi”
Ankara.1950
33.Vahhaboğlu,M. Hidayet “Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve
Yabancı Okullar”İst.97
34.”Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile
İlişkileri Sempozyumu”Ankara.1985
35.”Türk Tarihinde Ermeniler”(Sempozyum
Tebliğleri)İzmir.1983
Ermeni araştırmacılara göre,
ANADOLU
HALKINDAN OLMAYAN BİR MİLLETİN
İTİBAR
GÖRDÜĞÜ TÜRK MİLLETİNE KARŞİ İHANETİ
Dr.Muharrem
Bayar
Araştırmacı-Yazar
“Kendilerine Hayk
diyen bu millet Yunanistan’ın
Teselya Bölgesinden gelmiştir.Anadolu kökenli
değildir.Anadolu’nun otokton halkı değildir.”
Prof.Dr.N.ADUTZ
Ermeni Tarihçisi
Büyük Türk Milleti ,dünya var
olduğundan bu yana üç kıtada silinmez izler bırakmıştır. Bu izlerin sahibi
olan bizler dünyaya”biz varız,binlerce yıllık bir tarihin ve bu toprakların
sahibiyiz”diye haykıracağız.
Büyük Türk milleti,egemen
olduğu yabancı kavimleri kendine
benzetmekte, kendisinin yabancılara uyma
niteliğinden daha az başarı
göstermiştir. Türk Milleti fethettiği ,üzerinde kendine has kültürü ile devlet kurduğu topraklarda ,egemen olduğu
topluluklara gösterdiği hoş görü ile
büyük tarihinin her devrinde temayüz
etmiştir.
Türkün
karakterinden gelen bu hoşgörü son üç
yüz yılda çok kötü sonuçlar vermiştir. Hun Türklerinin Eurasis’ deki
hareketleri ,vahşi bir hayat süren Slavlar’ı eritip yok etmesi gerekirken,Türk’ün hoş
görüsü bu milletleri uygarlığa
ulaştırmıştır. Arap Tarihçisi Philip Hatti “Eğer Türklerde bu karakteri olmasaydı ;bu gün Arap Milleti Arap Yarımadasının çöllerine atılmış ilkel bir kavim olmaktan ileri gidemezdi. Fransız Tarihçisi F. Grenard “Baltık Denizleri’nden,Lehistan’dan
,Macaristan’dan doğuya doğru bütün Avrupa tamamen Müslüman,yepyeni bir millet
olurdu.”demektedir
Ne yazık ki bugün Türkler kendi öz yurtlarından
çekilerek özgürlüklerini yitirmişlerdir.
İşte Türk hoşgörüsünün son üç yüzyıl içinde acı sonuç
budur.
Selçuklu
ve Osmanlı döneminde azınlıklar arasında
Ermenilerin ayrı bir yeri vardır. Diğer azınlıklara nisbetle “Millet-i sadıka”unvanı ile taltif
edilmişlerdir. Devletin idari işlerinde görev verilmiştir. Hıristiyan Bizans
döneminde İstanbul’da Ermenilere patrikhane kurulması izni verilmemiştir. Fatih
Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden
sonra 1461 yılında Ermeni Patrikhanesini kurmuş,başına da Bursa Metropolidi Ovakim’i getirmiştir.
Ermeniler tarihleri boyunca en huzurlu dönemi Türk hakimiyetinde
yaşamışlardır.
FATİH SULTAN MEHMET DEVRİNİN ÜNLÜ SADRAZAMLARINDAN
İNEGÖLLÜ
İBRAHİM AĞA’NIN OĞLU İSHAK PAŞA’NIN VAKFİYESİ
İshak Paşa
,İnegöllü İbrahim Ağa’ nın oğludur. Enderun’dan yetişmiştir. Fatih’in
kurduğu1456 tarihli Eyyüp vakfiyesinde ve 1462 tarihli Edirne Vakfiyesinde
şahit olarak ismi geçer. Sultan II. Murat zamanında hazinedarlıktan vezir
olmuştur.[92] İstanbul kuşatmasında Edirne
Kapı ile Yedi Kule arasında ki
cephesinin komutanlığını yapmıştır. İstanbul’un fethi sırasında Anadolu
Beylerbeyi idi.[93]
Fatih Sultan Mehmet ile Karman Seferine katılmıştır. Fatih’in vefatı
yıllarında İstanbul Kaymakamlığı
görevini yürütüyordu. Daha sonra Bosna Beylerbeyi oldu. Bir çok vilayette
valilik yaptı. Ünlü tarihçi Aşık Paşa şahidi olduğu bir olayı şöyle anlatır.”Fakir dahi ol zamanda İshak Bey ile
Üsküdar’a gelmiştim. Ve bir gün leşker içinde bir kavga zuhur etti. İshak Bey
ata bindi ve cemi gaziler dahi bile bindiler. Nağah karşusunda gördük. Bir iki
kafir çıktı ve bir nice dahi anlarında ardınca çıktı. Yayasın ardına tutmuş
atlusun arduna kapkara pus olup gelür. Gaziler dahi tekbir getürüp karşu
yürüdüler. Yaysın üzerine at saldırdılar. Yaya dahi ok çekti. Oku bakmadılar
hücum ettiler. Üzerlerine düştüler. Atlusu kaçtı,yayasın at ayağı altında
kırdılar. Şöyle kırgın ol dahi gazilerin atı kafirlerin ölüsü arasında yürüyemez oldu. İshak Bey çağırdı.”Hey
Gaziler iyi kırdunuz esir edin”dedi. Onun üzerine vallah fakir kırdığından gayri beşin
bağladım. Üsküdar’a getürdüm. Beşin dahi 900 akçaya verdim. Elhasıl o yılda Semadirek fetholdu.[94]
İstanbul ve Selanik’te ismini taşıyan birer mahalle vardır. Üç defa Sadrazamlık
yapmıştır. Daha sonra Selanik Sancağına gönderilmiş,orada 1487 yılında vefat
etmiştir. Vasiyeti üzerine naşı İnegöl’e getirilip,türbesine gömülmüştür. Eşi
Tacü’n-Nisa’nın türbesinde İnegöl’dedir.
Tac’n Nisa Hanım İsfendiyar Bey’ in kızıdır.
İshak
Paşa ülkenin gelişmesi ve imarı için çok
çalışmıştır. Arşivimde bulunan H.891 ve H.892 tarihli iki vakfiyenamesin de
yaptığı hayratlarını sayar. Buna göre Edirne,İstanbul,Selanik, Kütahya ve
Bursa’nın İnegöl ilçesinde cami, zaviye, imaret, medrese,çeşme yaptığı
eserlerinin bilinenleridir.
Arka
sayfasına fotokopisini eklediğim vakfiyename H.891 /1583 tarihlidir.8.70cm
boyunda 22 cm. eninde olup Semerkandi kağıt üzerine nesih yazı ile yazılmıştır. Kağıt eklerine Sahha’l-vasl (geçiş doğrudur)cümlesi
yazılmıştır.
Vakfiyename
Allah’a hamd,peygamberimiz ve ashabına selat ve selamla başlar. Vakfın önemi
ile ilgili ayet ve hadisler sıralanmıştır. Bunu takiben İnegöl’deki imareti ve
imarete ait vakfedilen emlak ve akarlar sayılmıştır.
a)Vakfede ki vakıflar ve mevkufları
1.İnegöldeki
İmaret ve zaviye yanı sıra H.873/1463 tarihinde bir medrese inşa ettirmiştir.
İmaretin vakfının yönetimi Eşi Sultan
Hatun’a verilmiştir. Kocası İshak Paşa tarafından İnegöl’de inşa edilen bu
İmaret için kurduğu vakıflar şunlardır. Manyas Nahiyesindeki Kızılca Köyü ve Güne Salur Çamluca Köylerinin tamamı ve Akbaş avrat Çiftliği tamamı. Bursa’da 64 dükkan,Bursa’ya bağlı İğdir Köyünün tamamı,Edirne’de
Kızılağaç Köyündeki
değirmen,Yenişehir’deki değirmen, İnegöl’deki Boyacı Köyünün tamamı,Çankırı ‘daki hamamın geliri
2.Kütahya’daki
Zaviye:Bu zaviyenin akarı Kütahya’ya
bağlı Ilıca Köyündeki değirmenin
tamamı,Gücü Köyündeki bahçenin tamamı ve köy
içindeki üç ev,Okçulu Köyündeki akar çeşme ve bir adet bahçesi.
3.Edirne’deki
Çeşme: Menekşelik deki akar kaynağı ,çeşme olarak bina edip vakfetmiştir. Akarı
olan bağın tamamı
4.İstanbul’daki
Hamam:İnegöl’deki imaretin vakfıdır.
5.İtanbuldaki
Mescid:İstanbul’daki Boğazkesen Kalesinde
inşa ettir. Akarı İstanbul’daki hamam ve hamamın yakındaki 4 dükkandır.
b)İmaretlerine vakfettiği emlak ve akarlar:
l.
Edirne’ ye bağlı Fekle’ de Çakır
Halil Köyü tamama ve beş taş değirmen .Tunca Nehri kıyısından başlar Kavak Çökermeği denilen yere kadar
uzanır.
2.Bursa
şehri dışında Kızık Köyünün tamamı ve üç taşlı değirmeni
3..Bursa’da
İncirli Mahallesindeki Hafız
Muslihiddin yeri denilen arazinin tamamı.
4.Edirne’de
Eski Cami kapısının yanında,dört taraf ı
yol üç adet dükkanın tamamı
5.Tunca
Nehrinin iki tarafında kurulmuş Debbağ Dükkanlarının tamamı
6.Darü’s-Saltana
Edirne’de bir hamamın tamamı
7.Edirne
dışında Tunca Nehri kenarında ,sulama dolaplı bir adet meyva bahçesinin tamamı
8.Nif
nahiyesinde bulunan Uzunoluk isimli
pirinçliğin tamamı
9.Nif nahiyesine bağlı Kolanlu Köyündeki iki değirmen.
10.Kula
Kasabasındaki Hane Değirmenin tamamı
11.İnegöl’e
bağlı Yavlu Köyünün tamamı
12.İnegöl’e
bağlı Hoca Köyde Firuz Ağa
Çiftliğinin tamamı ve bir değirmen.
13.İnegöl’e
bağlı Boyacı Köyü’ndeki değirmenin tamamı
14.İnegöl’e
bağlı İsa Viran Köyü ’nda ki değirmen
15.İnegöl’ün
içinde 5 adet dükkan
16.Ankara’daki
hamam ve önündeki 9 adet dükkan
17.Ankara’daki
Ahi Mamak Değirmeni tamamı
18.Ankara’daki
Hacı İsmail Değirmeni tamamı
19.Muraova’ya
bağlı Virancık Köyü’ nda ki
değirmenin tamamı
20.Karaca
Paşa köyü’ nda ki bir adet taş değirmen
c)İnegöl İmaretindeki görevliler:
1.İmaret gelip,gidenlere ,şeyhlik hizmetini
edaya edecek dindar bir şeyh
2.Beş vakit namaz kıldıracak salih,alim fakih
alim bir imam.
3.İmarette toplanarak imamla birlikte Kur’an-ı Kerimden günde bir cüz okuyacak
ehli ilimden on nefer hafız
4.Namaz vakitlerini bildiren iki adet
müezzin,
5.Her türlü yemek yamasını bilen iki aşcı
6.Her türlü ekmek yapmasını bilen iki ekmekçi
7.Zaviyenin yönetimini düzenleyen iki nakip,
8.Kapıyı açıp
kapayacak ve onu bekleyecek bir
kayyım
9.Kandillerin bakımını yapacak,zamanında
yakacak bir kandilci,
10.Gıda
maddelerini saklayacak,yemekleri koruyacak bir kilardar,
11.Handa
gerekli hizmetleri yürütecek bir hancı
12.Zaviyenin
yazışmalarını yürütecek bir katip
13.Bulaşıkları
yıkayan bir hizmetçi
14.Zaviye
ve müştemilatındaki tamiratı yapacak iki mimar. Bunlardan birisi İnegöl’deki
vakıfları,diğeri Ankara’daki vakıfları onaracaktır.
15.Vakıfların
gelirlerinin muhasebesini yapacak,gelirleri toplayacak 3 cabi. Bunlarından
birincisi Rumeli’deki,ikincisi Anadolu’daki,üçüncüsü Ankara’daki gelirler ile
çalışacak.
16.Gelir
giderlere bakacak itimat edilir bir vekil harç
17.Türbenin
hizmetini yürütecek bir türbedar.
d . İmaretteki
görevlilere tahsis edilen ödenekler.
Söz
konusu evkafın gelirleri en ilgililere
güzel şekilde dağıtılacaktır. Allah’ın ihsan etmiş olduğu gelirler ve gallelerden ,evvela rakabelerin
tamirine ve asıl vakfın merremetine sarfolunacak. Bunlardan arta kalan aşağıdaki
şekilde dağıtılacaktır.
1.Mütevelliye
artanın öşrü(onda biri),
3.Şeyhe
günde 5 dirhem
4.İmama
günde 4 dirhem,
5.İki müezzinin her birine günde birer
buçuktan 3 dirhem,
6.Vekiy-i harç’ a günde
4 dirhem,
7.Türbedara
günde 1 dirhem,
8.İki aşçının her birine ikişerden günde 4 dirhem,
9.Ekmekçilerden her birine
birer buçuk dirhemden günde 3 dirhem
10.Nakibe
günde 3 dirhem
11.Kayyıma
günde 2 dirhem,
12.On
adet hafızın her birine günde birer dirhemden günde 10 dirhem
13.Kandilciye
günde 2 dirhem
14.Kilardara
güne 4 dirhem,
15.Hnacıya
günde 1 dirhem,
16.Katibe
günde 5 dirhem,
17.Bulaşıkcıya
günde 1 dirhem,
18.İnegöl’deki
evkafın mimarına günde 2 dirhem,
19.Ankara’daki
evkafın mimarına günde 3 dirhem,
20.Üç
cabinin(tahsildar) her birine beşer
dirhemden 15 dirhem,
e)İmarette
verilecek yemeklere ayrılan ödenekler.
1.Kandil yağı elde etmek için günde 2
dirhem,
2.Odun
için günde 6 dirhem
3.Et
için her gün 40 dirhem,
4.Recel
ve turşu için senede 1000 dirhem,
5.Ziyafet
için 10 dirhem,
6.İmeratte
pişecek aş için her gün 2 kile buğday
7.İmarette
yapılacak ekmek için her gün 6 kile un,
Ölçe
olarak alınan kileler zamanın
ihtiyacına cevap verecek şekilde düzenlenirdi. İmarette akşam ve sabah olmak üzere günde iki defa
yemek pişerdi .Ramazan ve bayramlarda özel yemekler pişirilirdi.
f .vakfın
idaresi:Vakıf hazretleri,tevliyatı ve vakfın bütün işlerinin tasarrufu kendisine ait olacaktır. Ölükten sonra
evladın evladı evladına badnen ba’de
batnın vakf edilmiştir. Oğullarının inkirazından sonra azatlılarının
oğullarının aslahına erşedine verilecek.
Bunlarda yok olursa ülkeye hakim olan padişaha bırakılmıştır.
g . Vakfın
şahitleri
1.Mehmet Paşa bin Abdullah
2 Defterdar Ali Bey
3.Mevlana Muhiddin Arif
Çelebi
4.Emirü’l-ahur Mahmut Bey bin Abdullah
5.Emirü’l-alem Mesih Bey bin Abdullah
6.Reisü’l-Bevvabin Mehmet Bey bin Abdullah
7.Emirü’l-ahur Süleyman Bey bin
Abdullah
8.Reisü’z-zevvakin Şeref Ağa bin Abdullah
9.Sinan Bey bir Abdullah
10.Murat
Bey bir Abdullah
11.Zağnos
Bey bin Abdullah
12.Mevlana
Muhiddin bin İshak
13.Müderris
Mevlana Celal bin Cemal
14.Kasım
bin Abdullah
14.İskender
bin Abdullah
15.Firuz
bin Abdullah el Bazi
16.Mustafa
bin Mahmut el-katib
17.El-Hac
İskender bin Abdullah el-Hur
18.Umur
Bey bin Korucu Toğan
19.Mehmet
bin Ahmet el-katib
20.Es-Seyyit
Nasır bin es-Seyyit Hüseyin
21.El-Ha
Ahmet bin İbrahim el-İmam
22.Habib
bin Mustafa imamü’l-vakıf
23.Şemseddin
bin Ahmet hatib-i Siroz
24.Mehmet
bin Abdullah Reisü’l-bevvab
25.Tanrıvermiş
bin Abdullah
26.Hayreddin
bin Abdullah
27.Sinan
bin Abdullah
28.
El-Hac Sinan bin Sofu Yusuf (vakfın azatlısı)
29.Hayrettin
bin Seydi Ahmet (katip)
30.Mübarek
bin Abdullah(aşcı reisi)
31.El-Hac
Yunus bin Abdullah (azatlı)
32.İlyas
bin Abdullah (aşçıların reisi)
33.El-Hac
İlyas bin Abdullah el-hur
34.El-Hac
Mehmet bin Cemal (katibü’l-huruf)
Fatih Sultan Mehmet’in ünlü Sadrazamlarından İshak
Paşa’nın İnegöl’deki İmaretine ait H.891/M.1486 tarihli vakfiye tarafımdan
Arapça aslına uygun olarak çevrilmiştir.
25.Ekim.2001
Dr.Muharrem Bayar
Araştırmacı-Yazar-Osmanlıca
Mütercim
TARİH
İÇİNDE İNEGÖL ve AŞİRETLERİN İSKANI
Muharrem BAYAR
Araştırmacı-Yazar
Güney
Marmara bölümünün en zengin ovalarından İnegöl Ovası’nın ortasına kurulmuştur.
Dünyanın en güzel şehirlerinden Bursa’nın ilçesidir. Yüksekliği 335m. Nüfusu
100 bin civarındadır. İl merkezine 45 km.
Sakarya
Nehrine karışan Kocasu şehir içinden geçer. Bölgenin en önemli sanayi ve
ticaret merkezidir.
İnegöl,Anadolu’nun
en eski yerleşim merkezlerinden
birisidir. Ünlü Arkeolog K. Bittel 1942
yılında İnegöl Höyükte yapmış olduğu
araştırmada ,buranın I. Truva (M.Ö.3000-2500) ile çağdaş olduğunu ortaya
koymuştur. Burada bulunan Arkaik devre ait seramikler müzelerde
sergilenmektedir. Eski Tunç çağında buralarda yerleşim merkezleri tesbit
edilmiştir.M.Ö.1200-M.Ö.700 yılına kadar bu bölgeye doğudan ve batıdan pek çok
göç olmuştur. Batıdan gelenlerin başında Traklar,Bitinyalılar gelir. Bu devre ait mitolojilere göre,Yunan Yarımadasındaki
Teleia kralı Aleos kızı Auge. Harekles’
ten edindiği oğlu Telephos ile Mysia’ya sığınır. Buranın kralı ile evlenir.
Kral öldüğünde oğlu Telephos kral olur. Truva savaşında Akhalarla ve Argoslularla savaşır.
M.Ö.III.
asır yazarlarından Eratosthenes göre
bölgenin ilk halkı Bebryk isimli bir kavimdir.M.Ö.7 asırda Trakya’dan göç eden Bithyn
kavimleri,Bebrykleri kılıçtan geçirerek
yok etmiştir. Roma çağı yazarlarından Plinius’a göre Roma krallığının
Bithynia valiliğine bağlı idi. Roma ve
Bzans dönemlerinde gelişti. Önemli kültür merkezlerinden oldu.
İnegöl
1299 tarihinde Türk topraklarına katılmıştır. Osman Gazi Bizans’la mücadele yapıp aldığı
şehirlerle beyliğinin toprağını
genişletmiştir. Osmanlı Beyliğinin komşularından en güçlüsü İnegöl Tekfuru idi.
1287 ve 1288 yıllarında Domaniç yakınlarında
İnegöl ve Karacahisar tekfurları ile savaştı. Bu savaşlarda
kardeşlerinden Sarubatu ve Gündüzalp’i kaybetti. Harbi kazandı 1291 yılında Eskişehir ve Karacahisar’ı aldı.
Daha sonra Samsa Çavuş ve kardeşi
Sulamış,Mudurnu taraflarına,Osman Bey de Sakarya vadisindeki
Sorgun,Taraklı,Göynük taraflarına akınlar yaptı. Harmankaya Tekfuru Köse Mihal
ile dostluk kurdu. Bu dostluk komşu Rum beylerini korkuttu.[96]Osman
Gazi 1299 yılında İnegöl’ü Turgut Alp ’a kuşattırdı Arkasından kendisi gelerek
şehri aldı. Öşrünü Turgut Alp ’a verdi.[97]
Bursa’nın,Osmanlının
başkenti olması,daha sonra merkezi
sancak merkezi oluşu,geçen asırda Hüdavendiğar Vilayeti olarak teşkilatlanması
bölgenin her devirde kültür ve ticaret merkezi olmasını sağlamıştır.
Osmanlı
Devletinin her yönü ile zirvede olduğu
16.asra ait arşiv kayıtlarında İnegöl devrin büyük bir kültür ve ticaret
merkezi olarak görüyoruz.
I.a).İnegöl’deki padişah hasları (merkez):
(166 sayılı Mücmel Defterden
1.An mukata’ a-i zemin-i çayır-ı
koru,der-nefs- İnegöl
2.An mukata’-a-i nefs-i İnegöl(ma’a tevabi’uha ve sahra-i İnegöl
3.Mezre’a-i Pekmez alanı haric-ez-defter
4.Mezrea-i At-güri ormandan açılmış yerlerdir,haric-ez
defter,hasıl anı’l- galle
5.Mukata’a-i nefs-i İnegöl ve sahra-i İnegöl
6.Zemin-i Saraç Ali ,der-nefs-i İnegöl,hasıl
ma’a çeltük
7.Mukata’a-i zemin-i çayır-ı Koru ,der-nefs-i
İnegöl
8.Bağçe-i Mehmet Beğ,der-nefs-i İnegöl,resim
9.Çayır-ı Yusuf Çelebi ki be-tarik-i tapu,der-tasarruf-ı Mehmet
Beğ
10.Mezre’a-i Tekke Deresi ağzı ,genden açılmış yerdir,der-kurb-i
karye-i Karacakaya
11.Mezre’a-i
Karakeçe ve karye-i Bedre
b)Köyler:
1.Aşağı
Diyedinler Karyesi:Karye-i Diyedinler,hassa-i Hüdavendiğar (ba’zı elliciler,
ba’zı kesimcilerdir.)
el-mahsul:Cizye 200,hınta 5 müd,şair 12 müd .Yükun:980
2.Hoca
Karyesi:Karye-i Hoca elliciler imiş,şimdi münkariz olmuş,yerleri kesimcilere
verilmiş.
El-mahsul:Hassa
meyve 60,hınta 3 müd,şa’ir 9 müd, yekun.600
Mezre’a:Sabıka
Hoca köy yerleri olup,halkı yerlerinden
göçüp,gayri yerlerde mütemekkinlerdir. Tımar-ı Pir Ali .Hasıl ani’l-galle 1000
Kesimcilerdir.
Mezkürler yılda iki bin akça ve iki yüz yirmi mud buğday verirlirmiş ve
kestane ve kozağacı var imiş. Evvelce nesne vermezler imiş. Sonra Naib Bahşi ve Yazıcı Lütfi teftiş eyleyip,bin
akça ziyade eylemiş. deyu kayd olunmuş. Yenişehir Hasları müfettişi Mevlana
Müeyyed-zade Defterinde mukayyet
bulunmuştur.
El-mahsul:An
cizye-i maktu’a ,2300.an kesim:Hınta 76 müd,resm-i hizmet 185. yekün:7045
akçadır.
4.Su
Sığırlık Karyesi:Hüdavendiğar’ ın su sığırlarını tutarlar ve her sağılur inek
başına yüz akça haraç verürler imiş.
deyu kayd olunmuş.
Şimdi
teftiş olunup,zikr olunan inek rüsumından Emin Defteri mucibince bazı zahir
olunup,sağılır inekden yetmişer akça kesim üzere kayd olunmuş. Hükm-i padişahi
ile Bursa ovasında olan su sığırları nakl olunmuş.
El-Mahsul: An sağmal 910, baha-i revgan 75,hizmet
25,hınta 2 müd,şa’ir 3 müd,gavers 1 müd. Yekün:1240
5.Çoban
Karyesi:Resm-i çift ve bennak
116,hınta 5 müd,şa’ir 3 müd,iza 1 müd
burçak 1 müd ,Dıraht –ı ceviz 10 adet 1 müd,bağat
60,öşr-i ceviz 40,bad-i heva 10 akça
II. Za’im ve Sipahi Tımarları:(16.ncı asırda)
a) Nefs-i İnegöl:Ze’amet-i der-tasarruf- Hamza ,an
gılmanan-ı mir ve ze’amet-i Devriş Mehmet.
İnegöl’ün mahalleleri
1.Cami-i Şerif Mahallesi:112 hane,70 mücerret
2.Mescid-i Yenice Mahallesi:100 hane,50 mücerret
3.Sinan Bey Mahallesi:70 hane,75 mücerret
4.İmaret-i İshak Paşa Mahallesi (ehl-i vezaif): 20 hane,20 mücerret
Yekün:307 hane,215 mücerret
b.
Köyleri:Süpürdü Karyesi,Sofular Karyesi ,Kızıl Karyesi,Hoca Karyesi,Kayı
karyesi,At-Oğlanı Karyesi,Hereke Karyesi,Aksu Karyesi,Lipodoma Karyesi,Toma
Karyesi,Kestane Karyesi, İstavros Karyesi,Aşağı Diyadinler Karyesi,Yukarı
Diyadinler Karyesi,Hordoni Karyesi,Bula Melek Karyesi,Demircü Bazarı
Karyesi,Ilıca Karyesi, Kozlu-Viran Karyesi,
Kara-Çebiş Karyesi,Kirlas karyesi,Kirmiç Karyesi, Gelene Karyesi, Genci
Karyesi,Koçmar Karyesi,Köçekler Karyesi,Kalburd Karyesi, Akdarma Karyesi,Süle
Karyesi,Uluköy Karyesi,Gözede Karyesi,Dere Karyesi,Bednos-Alanı Karyesi,Çakın
oğlu Karyesi,Beğ Karyesi,Yeğen Gazi Karyesi,Kurşunlu Karyesi,Kıran
Karyesi,Eymür Karyesi,Mizal Karyesi,Kınık Karyesi,Özlüce Karyesi,Çit Karyesi,
III.Bazdar Tımarları(16.asırda)
a.Kaza-i
mezkürde Saruca-alan ve Bedre ve Turgut ili ve Kozluk–viran nam yerlerde olan doğan yuvaları,ki beğlik için zabt
iderler,der tasarruf-ı Hacı Musa
İnegöldeki önemli atmaca yuvaları:
1.Aşiyane-i Alaca Mescid 6.Aşiyane-i Özce Kaya
2.Aşiyane-i Kilise Dağı 7.Aşiyane-i Evliyalar
3.Aşiyane-i Ulucaklar 8.Aşiyane-i Akkaya
4.Aşiyene-i Çamluca 9.Aşiyane-i Ulgar
5.Aşiyane-i Kalburd 10.Aşiyane-i
Pirenlik
b.Köyleri:Sırnas Karyesi ve 8 adet mezre’ası vardır.
IV,Emlak:
1.Karye-i
Anasıl:Savcı Bey oğlu Süleyman Bey kızı
Hatice Hanım’ın tımarıdır.
2.Karye-i
Ada –Höyüğü::Hacı Bey haslarına aittir.
3.Yeniköy
Karyesi:Halil Paşa kızı İl-aldı Hatun tımarıdır.
4.Dönmez
Karyesi:Hatice Hatun İl-aldı Hatun’ a satmıştır.
5. 3
adet mezre’a vardır.
V.EŞKİNCİLÜ EVKAF
1.Koçi
Karyesi:Gazi Hüdavendigar Kızıl Murad oğluna helallık olarak verildi.
2.Orta
Karyesi:Eşküncü vakfıdır.
3.Mudluk
Yer:Karye-i Edebeğ Köyünde Delüce Balaban
oğlu İsmail mudluğu.
VI.SELATİN
EVKAFI:
a) Vakf-ı merhum
Orhan Çelebi bin Emir Süleyman.
1.Akhisar
Karyesi:
b)Evkaf-ı merhum Sultan Han
1.Şib-Ali
Karyesi:Karye halkı vakfın çeltiğünü eker.
2.Çavuşlu
Mezre’ası:Sultan Han vakfıdır.
3.Adıbini
Karyesi:Çeltikçüdir.
c)Evkaf-ı
Merkum Yıldırım Beyazıd Han
1.Ali
Bey Karyesi:Çeltük ekerler.
d)Evkaf-ı Hazret-i Emir
1.Zındancık
Karyesi:Emir Hazretlerinin mülküdür. Bursa’da imaretin vakfıdır. 2.Parakende Re’aya:
-Der-nefs-i
İnegöl,der- mahalle-i Cami’-i Şerif
7 hane 6 mücerret
-Der-Karye-i
At-Oğlan
2 “
2 “
-Der-Karye-i
Koçi
6 “ -
-Der-Karye-i
Kara-çepiş
5 “ -
-Der-Karye-i
Şip-Ali
1 “
2 “
-Der-Karye-i
Konurlar
1 “ 2
“
-Der-Karye-i
Akhisar
5 “ 3
“
-Der-Karye-i Karalar 4 “
2 “
------------ ----------
31 hane 20 mücerret
3.Hüseyin Hisar Karyesi:Karye-i kadimi vakıftır.
4.Kulbar
Karyesi:Sakar oğlu Muhammed vakfıdır.
5.Geyitli
Baba Karyesi:Orhan Bey’den Geyikli Baba’ya vakfedilmiştir.
e)Diğer
Selatin Vakıflar
1.Konuklar Karyesi:Hızır Bey tımarıdır.
2.Hamamlar
ve Çiftlikler:İnegöldeki hamam Yıldırm Beyazıd’ın hamama vakfı.
VII.AMME EVKAFI
2.Bilal
Oğlu Karyesi: Merhum Hamza Bey’ in temliğidir.
3.Ahi
Karyesi:Merhum Hamza Bey’ in temliğidir.
4.Kuzca
Yaylası Karyesi: Hamza Bey’ in temliğidir. Hamza Bey’ in temlikleri Bursa’daki imaretinin
vakfıdır.
5.Yiğit
baba Karyesi:Bursa’da Naib Hacı İvaz Paşa Medresesi tasarrufudur.
6.Helalca
Karyesi:Beyazıd Paşa mülkü olup,Bursa’daki medresesinin vakfıdır.
7.Karalar
Karyesi:Beyazıd Paşa mülkü olup,Bursa’daki medresesinin vakfıdır.
8.İl-Arslan
Karyesi: “ “ “ “ “ “ “
9.Ulu-Çeltükçi
Karyesi :Kütahya Kadısı İshak Fakih’ in yurtluğudur.
10.Yörük
Cemaatları: An evkaf-ı merhum İshak Paşa
-Kara-bağı
tabi’i İnegöl: 19
hane 18 mücerred
-Kara-bağı
tabi’i mezbur 12 “ 9 “
-Kara-Fakihler,tabi’i
mezbur 11 “
4 “
-Kağan
müteferrika-i Söğüt,tabi’i Kite 9 “
3 “
--------------- ----------
51 hane
34 mücerred
11.Orta
Karyesi:Karaca Bey mülküdür.
12.Alici
Karyesi:İsa Bey mülküdür. Bursa’daki imaretinin ve medresesi vakfı.
13.Dömez
Karyesi:İsa Bey ’in Bursa’daki imaretinin ve medresenin vakfıdır.
14.İshak Ede
Çiftliği:Elvan Seydi evladından Hüseyin oğlu Hamza ve kardeşlerinin
tasarrufudur.
15.Şeyh
Yusuf Çiftliği:Sultan Murat’ in nişanı
ile Şeyh Yusuf ‘a verilmiştir.
16.Edebeğ
Karyesi:Bali Bey bin Mehmet Bey’ in
Yenişehir’deki cami vakfıdır.
17.Yenice
Karyesi:Hamza bey oğlu Yahşi Bey
tasarrufudur.
18.Mezre’a-i
Hacı Baba ve Mezre’a-i Doğancı vakıftır. Bursa’daki muallimhane ve Hamza Bey köyündeki muallimhane ile
caminin vakfıdır.[100]
19.Tokuş
Karyesi: İl-Altı Hatun evlatları vakfıdır.
20.Kulaca
Karyesi:Savcı oğlu Süleyman’ın mülküdür.
21.Aliuci
Karyesi:Sitti Hatun mülküdür.
22.İsa
Viran Karyesi:İshak Paşa Hazretlerinin kethüdası Sofi Hacı Sinan temliği.
İNEGÖL
ve ÇEVRESİNE AŞİRİTLERİN İSKANI
1.Tükmenlerin
İskanı: 1299 yılında İnegöl Osmanlılar tarafından alındıktan sonra konar göçer yaşayan aşiretler iskan
edilerek,Türk nüfusu artırıldı. İskan olayı
19.asrın sonraların kadar devam
etti. Ayrıca Celali isyanlarından harap olan köylerin halkı buralara göçürüldü.
2.Yörüklerin
İskanı:19.sonuna kadar bilhassa karakeçili Yörükleri ve bu aşirete bağlı obalar
İnegöl ve civarını kışlak olarak kullanmışlardır. Yörükler, yayla ve
aşiret kavgaları bilhassa Bursa Valisi Ahmet Vefik Paşa ’nın iskan politikası
sonunda iskan olmuşlardır.
Batı
Anadolu’ya 13.asırdan itibaren Türk Aşiretleri iskan edilmeye başlamıştır. Bu
asrın başlarında Ebu al-Fida ve İbn-i Said
Denizli’den başlayarak,Büyük Menderes Havzasında 200 bin kara çadırlı Türk Aşiretinin dolaştığını yazar. Bizans
Tarihçisi Anna Comnenau “Alexiad” isimli
eserinde bu tesbiti doğrular.[101]
13.asrın
başlarından 20 asrın başlarına kadar aşiretler doğudan batıya akmışlar. Batıda
mevsimlere göre sürekli yer değiştirmişlerdir. Batı Anadolu’da yazın sürekli
Türkmen Dağlarına ve Sündiken Dağlarına yaylaya çıkmışlar,kışın Büyük
Menderes,Küçük Menderes ve Gediz Havzalarına inerek kışlaklarında kışlamışlardır.
Bu olay sistem olarak bozulmadan devam etmiş,bazı hallerde iç isyanlarda,iskan
baskılarında yön değiştirmiştir.19.asrın başlarında aşiretler kışlak olarak
Adapazarı,Bursa ve İnegöl ovalarını seçmişlerdir. Aydın,Afyon,
Manisa,Balıkesir, Bursa şer’ i
sicillerindeki aşiretlere ait olaylar incelendiğin aynı aşirete ait
Aydın’da,Bursa’da kayıtlara rastlıyoruz. Zorunlu iskan olayında kimi
aşiretler,hatta aileler bölünmüş,güzergahındaki yerlere iskan olmuşlardır.
Osmanlı
Devlet Arşivinden aşiretlere ait kayıtlar tek tek taranarak İnegöl ve civarında
yaşamış,konup-göçmüş ve iskan olmuş aşiretleri listesi aşağıya çıkarılmıştır.
a) İNEGÖL ve CİVARINDA YAŞAYAN AŞİRETLER
S. No: Aşiretin Adı : Niteliği: S. No: Aşiretin Adı: Niteliği:
-------
-------------------
---------------- -------- --------------------- ------------
2. Acır Türkmen 32 Fakihler Türkmen
5. Alpagut Yörük 35. Geyikli Türkmen
6. Arifli Yörük 36. Gezerenli Yörük
7. Armutlar Yörük 37. Genelioğlu Yörük
8. Avşar Yörük 38. Güneybaraklı Yörük
10.
Bağlı
Yörük 40. Harmancık Yörük
11.
Barçınlı
Türkmen 41 İkizce Türkmen
12.
Bektaşlar Türkmen 42. İn Aslanlı Türkmen
13.
Boynuyoğunlu Türkmen 43. Kantimur Çepnisi Türkmen
14.
Buraklı
Türkmen 44. Karacalar Yörük
15. Cafer
Kethüda Yörük 45. Karaburcak Yörük
17.
Cimikanlu
Türkmen 47. Karacakaya Yörük
18.
Çakallar
Yörük 48. Karalar Türkmen
19.
Çalışlar
Türkmen 49. Karagöz Türkmen
20.
Çakır
Yörük 50. Karakocalı Türkmen
24.
Delice
Türkmen 54. Katırcı Türkmen
26.
Deveciler
Türkmen 56. Kayı Yörük
27.
Dikencik Yörük 57. Keçili Türkmen
28.
Duraklar
Yörük 58. Kerametlü Yörük
65: Koçmar Yörük 85. Söğütlü Yörük
69: Kulağuzlu Yörük 89. Terziler
Yörük
71: Kubaşlar Yörük 91. Ulubedirler Yörük
72: Lengerli Yörük 92. Yağmurlar Türkmen
73: Nusratlu Yörük 93. Yavaşlar Türkmen
75: Özbek Yörük 95. Yazırlı Yörük
76. Paşalar Yörük 96. Yorgalar Yörük
77. Pırnar Türkmen 97. Yeğenler Yörük
78. Sancaklu Yörük 98. Yörükan-ı Bursa
79. Sarı Beylü Yörük 99. Yumaklar Yörük
80. Sarı Keçili Yörük 100. Yusuflar Yörük
İstanbul Osmanlı Arşivindeki,Ankara Kuyud-ı Kadime
Arşivindeki ve Afyon,Bolvadin,Kütahya,Aydın,Bursa Şer’ i Sicilleri taranarak İnegöl ve civarına iskan
olmuş,zaman içinde konup göçmüş yüzlerce aşiretin,cemaatın tespitini yaptık.
Örnek olarak 100 adet cemaatın ismi yukarıya çıkardım. Bu isimlerin bir kısmı
bu gün kasaba,köy,mevki ismi olarak
günümüze kadar gelmiş,bir kısmı da arşiv kayıtlarında kalmış,unutulmuştur.[124]
b)BALKANLARDAN GELEN GÖÇMENLERİN İSKANI
Balkanlara
Türklerin İskanı 13.asırda başlamıştır. Rumelin ’den topraklar alındıkça Türk
nüfusun artırılması için 13.asırdan 18.asrın sonuna kadar Anadolu’dan muhtelif
zamanlarda Türk Aşiretleri göçürülüp
iskan edilmiştir. Yoğun olarak
Konya,Aydın,Antalya,Balıkesir civarından göçürülmüştür. Bunun yanı sıra
Anadolu’nun hemen her yerinen Balkanlara
aşiretler göçürülmüştür.[125]
Balkanlara
Yerleştirilen Türk Aşiretlerini geriye dönüşleri. tekrar Anavatan göçleri
18.asrın ikinci yarısında başlamış,günümüze kadar devam etmiştir.
Ruslar’
ın 18.asrın başlarından itibaren ,Osmanlı Devleti’nin zayıflamasından faydalanarak,önce Karadeniz kıyılarını ele
geçirmesi .sonra Kafkaslara,Balkanlara saldırması topraklarımızın elden
çıkmasına, buralardaki Müslüman
Türklerin göç etmelerine neden olmuştur. 1768-1774 Osmanlı-Rus
Savaşından önce Kazan,Güney Volga , Kuzey Kafkasya ve Don havalisinde yaşayan
Türk ,Tatar ve Moğolları tehcire tabi tutmuştur. Kazan ’dan Azak ’a kadar bu
geniş bölgelerdeki Müslüman Türkler Anadolu’ya göçmüşlerdir.1787-1792 Osmanlı-
Rus savaşından sonra elimizden çıkan Kırım ,Kazan, Kafkasya ve Özü havalisinden
500.000 kişi Anadolu’ya göçmüştür.[126]
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Ruslar Edirne’ye kadar gelmişler. Bu olay
Osmanlı memalikinde heyecan uyandırmış,Balkanlardan sel
gibi Anadolu’ya göçmen akmıştır. Türk
Tarihinde” 93 Harbi “ diye
bilenen,Türk Dünyasında acı yankılar uyandıran 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşından
sonra Ruslar İstanbul’un varoşlarına kadar geldiler. Elden çıkan
topraklarımızda kalan Müslüman Türkler soy kırımına tabi tutulmuş,kurtulabilen
yüzbinlerce kişi yayan perişan bir şekilde Anadolu’ya akmışlardır. Türk
Tarihinde”Doksan Üç Muhaceratı” yer
almıştır. Bu Anadolu’daki Balkan
göçmenlerinin kurduğu köy ve kasabaların büyük bir kısmı bu zamanda gelmiştir.
1878
yılında Ertuğrul Sancağına bağlı olan İnegöl kazasına 2.125 erkek,1910 kadın
olmak üzere 4.035 kişi
yerleştirilmiş,bunlar 24 muhacir köyü kurmuşlardır.
S. No: Köy ve mahalle Nüfus Hane Geldiği
yer
------- --------------------- ----------- ---------- ----------------
1. Hamidiye
mah. 603 167 Rumeli-Batum
2. Muradiye 525 110 Rumeli
3. Orhaniye 115 28 Rumeli
4. Dipsiz-Göl Köyü
214 59 Rumeli
5. Soğukdere 72 15 Rumeli
6. Mecidiye - 32 Rumeli
7. Olukman 185 41 Rumeli
8. Gülbahçe 55 14 Rumeli
9. Kızanlık 75 15 Rumeli
10. Fındıkçık 121 36 Çerkez
11. Kestane Alanı 232 73 Çerkez
12. Mezid 488 121 Çerkez
13. Güney Kestane 163 37 Çerkez
14. Gökpınar 104 28 Çerkez
15. Tüfenkçi Konağı 53 14 Çerkez
16. Kanlı Konak 145 30 Çerkez
17. Hacı Kara 429 125 Çerkez
İhsaniye,Lutfiye,Fevziye,Ümraniye köylerini kurdular
c)KAFKASLAR’DAN GÖÇLER
Kafkaslar’
dan göçlerin en yoğun olduğu devre
1858-1864 arasıdır. Kafkasya ’lı göçmenlerin
büyük bir kısmı 1863-1864
yıllarında Anadolu’ya göçmüşlerdir. Rusların Kafkasya’yı istilası ile bu
göçler hızlanmıştır. Göçler yoğun olduğu yer Batı Kafkasya’dır
(Çerkez-Abhaz).Bunlar İnegöl,Adapazarı,Susurluk,Manyas Ovalarına ve Uzun
Yaylaya iskan olmuşlardır.
Göç
eden Çerkez kabilelerinden:Kabartaylar,Besleneyler,Kemirguveyler,Şapsığ,
Janeler,Natukhaçlar,Ubuhlar,Abhazlar,Bjeduglar,Mahoşlar’dan 1.500.000 kişi
iskan olmuştur.[128]
18.Kasım.1858
den 28 Kasım.1859 tarihleri arasında bir yıl içinde 17 bin kişi Anadolu’ya
göçtü. Bunların 11 bini Nogay olup Adana ve Dobruca’ ya gönderildi.5694 kişi
Çerkez ve Abhaza idi.(Bunların 184 ‘ü Besleney,2088’i Hatukuay,686’ı tam,104’ü
Halbuka,360 Bjeduğ,1002 Zambel)idi.[129]
Ekim,1863 tarihinde Trapzon’a 5 bin kişi çıktı.Sinop ve Samsun limanlarında
göçmenler yoğun haldeydi. Kafkaslardan en büyük göç 1863-1864 tarihlerinde
yapılmıştır. Bu tarihte göçmenler Kerç, Taman, Anapa, Novorossiski,Tuapse ve
Soçi limanların çıkarak Trapzon, Samsun, Sinop, İstanbul, Varna ve Köstence
limanlarına vardılar. Buradan muhtelif
yerlere iskan olmak üzere dağıtıldılar.[130]
1876-1877
Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Kafkasya’dan büyük bir dalgası daha Anadolu’ya
gelmiştir.30 bin kadar Abhaz Samsun. Sinop. Trapzon limanlarına gelmiştir.
Toplam 300 binden fazla nüfus Edirne,İstanbul ve Marmara Denizi etrafına yığılmışlar. İnegöl’deki Kafkas
göçmenleri bir kısmı bu tarihte gelmişlerdir. Bunlarla birlikte Karaçaylar
Çerkezler,Dağıstanlılar,Ahıskalılar,Müslüman Gürcüler göç ettiler.1885 yılında
1500 Karaçay Türkü Bolvadin ve Hüdavendiğar Vilayetine sevkedildiler.[131]Dağıstanda
oturan Karakoyunlulardan 2082,Karabağ’dan246,Şeki ve Şirvandan 501,Kumuklardan
434,Karapapaklardan 636 kişi göç etti.[132]
Bursa
civarına yerleşen Kafkas göçmenlerinden biriside Ahıska Türkleridir. Posof
Irmağının kenarında kurulmuş Ahıska şehri merkezleridir.19.asrın sonlarında 30 bin nüfus vardı. Burası
H.642/1244 tarihinde Hz.. Osman’ın hilafeti döneminde Şam Valisi Muaviye’ nin
komutanlarından Habib bin Mesleme
fethetmiştir.1578 yılında Osmanlı İdaresine girdiler. Çıldır Eyaletinin merkezi
oldu.1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşında,Ruslar işgal etti. Bu işgal halk arasında
büyük üzüntü yarattı. Halkın bir kısmı Erzurum civarına göç etti. 1876-1877
Osmanlı-Rus Savaşında Ruslar Erzurum’a kadar gelince,Ahıska Türklerinin bir
kısmı batıya göç etti. Afyon’un Kumrallı,İsçehisar’ın Bahçecik köyleri Bursa
civarındaki Ahıska Türklerii kurduğu köylerin halkı bu tarihte gelmiştir.[133]
Bu
konferansımda kısaca İnegöl’ün tarihi ve İnegöl’e muhtelif zamanlarda iskan
olmuş aşiretleri anlatmaya çalıştım.
Arşive dayalı bu geniş çalışmamın bir kısmını sundum. İleride
İnegöl hakkında yapılacak araştırmalara başlangıç olması dileği ile teşekkür ederim.
Dr.Muharrem
Bayar
Araştırmacı-Yazar
KAYNAKLAR
-----------------------------------
A)Arşiv
Vesikaları:
--------------------------
1.Tahrir Defterleri
-Ankara, Başbakanlık Arşivi .No:117
-Aydın,
Başbakanlık Arşivi. No:8,270,414
-Gence, Başbakanlık Arşivi. No:903
-Hüdavendiğar,Başbakanlık Arşivi,No:23
-Karaman,Başbakanlık Arşivi .No:40
-Karahisar-ı
Sahip,Tapu Kadastro Gn. Md.No:147,
-Karasi,Başbakanlık Arşivi,No:153
-Kütahya,Başbakanlık Arşivi.No:49
-Saruhan,Başbakanlık Arşivi No:165
-Sultanönü, Tapu ve Kadastro Gn.Md. No:165
-Teke Tapu ve Kadastro Gn. Md. No:163
2.Hatt-ı Hümayunlar
-Özel Arşivimde bulunan konu ile ilgili ferman ,berat ve
buyrultular
3..Mühimme Defterleri
Ahmet Refik,”Anadolu’da Türk Aşiretleri “ İstanbul.1930
4. Kadı Sicilleri
-Bursa ,Karesi,Saruhan,Kütahya,Karahisar-ı Sahip,İnegöl ve Bolvadin şer’i sicilleri
-Gökcan,İbrahim. “Saruhan’da Yörükler ve
Türkmenler” .İst.1946
-Su Kamil”Balıkesir ve Civarında Yörük ve Türkmenler.”
İst.1938
-Uluçay,Çağatay “Saruhanda Eşkıyalık ve Halk Harekatı”İst.1944
-Kanunname-i
Sultanî ber-Müceb-i Örf-i
Osmanî(Nşr.R.Anhegger-H. İnalcık). Ank.
-Edil Ali (Bakı) “Afyon’da 17-18.asırda Mechul Halk
Tarihi” Afyon.1951
5.Aşiret İskan Defterleri
-Anadolu Eyaletindeki Yörükan Cemaatları (İcmal
Defteri)No:2568
-Aşair-i İskan Defteri(Maliye)No:687
-Cemaat-ı Yörükan Defteri(Maliye) No.16176
-Esame-i Yörükan Defteri(Maliye)No:18068
-İskan Olunan Aşair Defteri(Maliye)No:7126
-Türkmen Aşiretleri Defteri(Maliye) No:14679
6.Diğer Vesikalar
-Hüdavendiğar
Vilayeti Salnamesi (1287-1335)
7.İnceleme Araştırma
- Akdağ Mustafa”Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik
Kavgası”İstanbul.1975
- Anna Comnean”Alexiade” Paris.1940
-Aşıkpaşaoğlu Tarihi(Haz.Atsız)Ankara.1970
- Bayar Muharrem,”Bolvadin’in Tarihi”.Ankara.1996
----------------------“Yörükler(tebliğ)”Kültür
Bakanlığı” Ankara.1996
----------------------“Karabağlı Türkmenlerinin
İskanı”Afyon.1995
----------------------“Karabağlı Aşireti
Efsaneleri”Hatay.1996
----------------------“Rumeli’de Türk Varlığı-Evlad-ı
Fatihan”Ankara.2000
----------------------“Karakeçili Yörük Aşiretinin
Tarihi” Ankara.2002
----------------------“Karakeçili Yörük Aşiretinde
Sosyal Hayat.Ankara.2002
-Bice Dr. Hayati”Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler
“Ankara.1991
-Dağlıoğlu H.Turan “Onaltıncı Asırda Bursa”.Bursa.1938
-Gökbilen Tayyip”Rumeli’de Yörükler,Tatarlar ve Evlad-ı
Fatihan”İst.
-el-Ömeri “Mesalik
ül-Ebsar”(Nşr.F.Taeschner)Leeipzig.1929
-Evliya Çelebi”Seyyahatname”İstanbul.1314
-İbn-i Battuta “Tuhfetu’n-Nuzzar”(Terc.M.Şerif)
İstanbul.1335
-İpek Nedim”Rumeliden Anadolu’ya Türk Göçleri”
Ankara,1994
-Habiçoğlu Bedri “Kafkasya’dan Anadolu’ya
Göçler”İstanbul.1993
-Halaçoğlu Yusuf “XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmp. İskan Siyaseti”Ankara,1988
-Hoca Sadeddin Efendi”Tacü’t-Tevarih”(Haz. İ.
Parmaksızoğlu)İst.1974.
-Koyunoğlu,Turgut-A.Memduh”İznik-Bursa Tarihi”İst.1937
-Orhan Cengiz “Osmanlı İmp.Aşiret İskan Teşebbüsü”
İstanbul.1963
---------------- “Osmanlı İmp.Derbent
Teşkilatı”.İstanbul.1990
-Mehmet Raşid “Zübdetü’l-Veka-i der- Belde-i Celile-i
Bursa”Millet ktb.no.89
-Mehmet Şemseddin “Yadiğar-ı Şems-i Bursa” İst.1332
-Mükrimin Halil Yinanç”Ertuğrul Gazi” İ.A. c.4. s.328
-Neşri Tarihi (Haz.Porf.M.Köymen) Ankara.l983
-Saydam Abdullah”Kırım ve Kafkas Göçleri
(1856-1876)”Ankara.1997
-Şükrüllah”Behçetü’l-Hakayık”(Nuriosmaniye Kütüphanesi
No:3059.
-Sümer Faruk”Oğuzlar”İst.1980
-Uzunçarşılı İsmail Hakkı”Osmanlı Tarihi” Ankara.2000
-Türkay Cevat “Osmanlı İmp.Oymak,Aşiret ve Cemaatlar”
İstanbul.1979
Not:Bu çalışmalarım Üsküp,Sofya,Selanik,Bursa,İzmir’de
Türk Tarih Kurumu ve Kültür Bakanlığının düzenleği kongrelerde sunulmuş ve Türk
Tarih Kurumu tarafından yayınlanmıştır.
[1] Muharrem Bayar”Bolvadin
Mevlevihanesi ve Pendari Kaari Ahmet Dede(SÜ.II.Milletleraarsı Osmanlı
Devleti’nde Mevlevihaneler Kong.Bilirinisi)Konya.l966.s.227
[2] Şeref Han,”Şerefname-Kürt
Tarihi”(Diyarbakır Halk Kütüphanesi nr.2065)s.71
[5] Muharrem Bayar”Yörükler”
Ankara.1996 .s.64
[6] Prof. Dr. M. Eröz
”Yörükler” İst.1991. s.41.
[7] Prof. Dr. Cengiz
Orhonlu”Osm .İmp. Aşiretlerin İskan Teşebbüs”İst.1963. s.14
[8] Karakeçili Aşireti.
İstanbul.1321. s.12
[9] Mayıs.2001 tarihinde
yapılan”Tarsus Tıp Tarihi Kongresine” katılarak tebliğ sundum. Bu arada
Mersin,Tarsus,Ermenek,Mut,Gülnar ve Karaman’da Karakeçili köylerinde alan
çalışması yaptım.
[10] Prof.Dr.M.Eröz”a.g.e.”
İst.1991. s.47
[12] Hikmet Şölen”Aydın İli ve
Yörükleri” s.12,13
[13] Muharrem Bayar”Bolvadin Ağzı”(basılmamış
derleme)”Başkasının haytası olmak,sana ne
O’nun haytası mısın”Ayrıca Bolvadin’de“Haytalar”ismini taşıyan aileler
vardır. Günümüzde “Akgüngör” soyadını taşırlar.
[14]
Bolvadin’de”Garsavurdan”lakabını taşıyan aileler vardır. Garsuvurdan bu gün
anlam kaymasına uğramı,”Palavracı,boş konuşan anlamında kullanılır.
TD.nr.112
s.80 TD. Nr.247 s.80
[18] Prof.Dr.Tayyip
Gökbilgin”Rumelide,Yörükler,Tatarlar ve Evladı Fatihan”İst.1957.s.2-4
[19] Koçibey Risalesi(Haz.Ali
Kemali Aksüt) İst.1939 .s.45
[20] Bolvadin/Özburun Köyü
,Avşarlı Yörüğüdür.
[23] Pro.Dr.Fuat Köprülü”Orta
Zaman Türk Hukuki Müesseleri.II. Türk Tarih Kong.İst.1943 s.389
[25] Prof.Dr.Mehmet
Eröz”a.g.e” s.78
[26] Prof.Dr.Zeki Velidi
Togan”a.g.e” s.101,102
[27] Prof.Z.V.Togan”Azerbaycan
Türk Etnoğrafyasına Dair”(Azerbaycan Yurt Bilgisi nr.18) l933
ve Faruk Sümer”Çukurova Tarihi” Ankara,1964
[28] Prof.Dr.Fuat
Köprülü”Bizansın Osmanlı müesselerine tesiri” s.226
[30] Pro.Ö.Lütfi
Barkan”Bibliyoğrafya”(Türk Hukuk Dergisi.I) .s.212
[31] A.Refik”Anadolu’da Türk
Aşiretleri”.s.95
[32] Lütfi Güçer”XVI-XVII.
Asırda Osmanlı İmp.Hububat Meselesi ve Hububatan Alının vergiler”İst.1964
s.20,24
[33] Muharrem Bayar”Bolvadin
ve Civarına iskan olan Türk Aşiretleri”Standart Dergisi”nr.411 Ank.1996
[35] Cevdet Türkay”Osmanlı
İmp.Oymak,Aşiret ve Cemaatlar” İst.1979 s.555
[36] Muharrem
Bayar”Yörükler”.Ankara.1966 s.96
[37] Emirdağ İlçe Merkezinde :Kaçarlı,Çilli ve İncili,Elhan Köyünda Oşili,Suvermez
Köyünde Tanburacı, HacıFakılı Köyünde Hacı Fakılı,Caber’li diğer Türkmen
Köylerinde dağınık yaşarlar.
[38] MAD nr.8458 s.190-192
[39] Muharrem Bayar
“Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve Eskişehir’e İskanı” Ankara.2002
[40] Prof. Dr .Z. Velidi
Togan”a.g.e” s.34
[41] Doç. Dr. Behaeddin
Ögel”İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi”Ankara.1962. s.204,209
[42] Doç.Dr.Behaeddin
Ögel”a.g.e” s.29
[43] Bolvadin’ki aşiretler Manda sütünden “kaymak ve
dondurma”,inek sütünden”tereyağı”,koyun sütünden “peynir”yaparlar. Sütlerin bu
tür kullanımı geçerlidir.
[44] Cevdet
Türkay”a.g.e”.s.556
[45] Günümüzde Turgut
,Konya/Yunak ilçesine bağlı kasabadır. Bayburt,Aksaray iline bağlı köydür. Eski
İl,Aksaray’a bağılı küçük bir ilçe merkezidir.
[46] Muhasebe-i Vilayet-i
Anadolu Defteri nr.438.s.223
[47] Bu bilgiler rahmetli
Hüsem Koyuncudan alınmıştır.
[48] Tohur:Semere,mahsul,yavru
Siyahta
saçın kunduzu
Dağları deler gelir
Goyverde
yosmanın kızı
Hakikatlı yâr olsa
Doğdu şafak
yıldızı Geceyi böler gelir.
“(Anonim-Bolvadin Türküsü)
[51] Prof.Dr.S.Batu
“a.g.e”s.11
[52] Anadolu’da deve
isimlerini taşıyan yer isimleri ve aşiret isimleri vardır. Bolvadin’de
Buhurzadeler (Buhur),Lökeliler (Günhanlar),Deveciler(Kocaaslan) vs.
[53] “On yedi erdemi yaşında
idim,öldü/Göz kapağının eti kara saçı gibi kedersiz idi /Yerdeki damgalı yılkı(at sürüsü)sayısız
idi/Hücum eden ordusunun kudreti yedi bin oğlan idi.”H. Namık Orkun “Eski Türk
Yazıtları III. S.134
[54] R. Rahmeti Arat “Kutadgu
Biling III. İndex
[55] Çevirisi:”Atı tutarlar ve
tuttukları at odur;ki Sa’lük’i bırakarak yola devem etti. Tam o zamanda Şah-ı Çin baktı ki;(atın)kıçına kızının
damgasının vurulmuş olduğunu gördü.”
[56] F.M.X.Mannay-ool”Drevne
İzobrojenie gornogo kozla ve Tuva “Sovetskaya Arkehologia Moskova l967/1 Zuev.
[57] Afyon Müzesinde 13.asra
ait damgalı Türkmen Mezartaşları vardır.
[58] Mehmet Aslan”Osmanlı
Saray Düğünlerinde Yağma Geleneği”Milli Folklor,c.2 nr.10 –1991 s.54
[59] Besim Atalay “Divan-ı
Lüğati’t-Türk Tercümesi.I”Ankara.1985
[60] Westermark”Cin”
İstanbul.1938. s.7.9
[61] A.N.Kurat”Peçenek Tarihi”
s.152 ,İst.1937
[63] ------------“ a.g.e.”
s.140
[66] Evliya
Çelebi”Seyyahatname” s.126-146
[67] Mustafa Kemal
Atatürk,Kocacık Yörüklerindendir. Ataları Karamanlı Beyliğinin 1466 yılında
ortadan kaldırılmasıyla ,buradaki Kocacık Yörükleri Selanik civarına iskan edilmiştir. Atatürk’ün ataları bu
devirde Selanik ‘e iskan olmuştur.
[68] İbnül Emin tasnifi
dahiliye No:1705
[70] Heradot.V. s.52.
[71] Kafkas Dilleri
uzmanı Prof.Dr.N. Marr’ın açıklamasına
göre:”Ermeni Kilisesini, Ortadoks Kilisesinden ayrılmasına kadar,Ermenilerin
milli bir isimleri yoktur.(Bak:Esat Uras-Ermeniler ve Ermeni Meselesi.s.97)
[74] H.Zübeyr Koşay”Erzurum ve
Çevresi’nin Dip Tarihi”Ankara.1984,s.25
[76] Muharem Bayar”Bolvadin’in
Tarihi” Ankara.1996.s.108
[77] Altıgöz Köprüsü
kitabesi:1-El-izzü ve ’l-beka ve ’d-devleti ve ’l-âlâ –i ve’ s-sa’adeti ve ’s
–senai ve’ l-cûdu velehu es-sahau validi......el-emmü mukaddimesinden 2-Li-sahibi hâze ’l-cisri ve
hüve’l-emirü’l-ecel el-âlimü’l-âbidü’z- zâhidü el- muvakkirü ve’l-muhterem
sâbıku’d-devle ve’d-din.3-Ebu’l-vefa İlyas
bin Ağaz rahmetu’llâhi vâsi ‘aten
benâhu fi hayatihi ve ba’de vefatihi
emera .4-Bi –tecdidi imaretihi bi- galletei vakf-ı validihi
veledi’l-e’azzel.5-eceli’l kebir el-emir
.6-Bedru’d-devleti ve’d-din ruknü’l-islam.
7-Ve ’l-müslimin ibnü’l-mülüki ve’s-selatin dâme
uluvvuhu ebu Hamid. 8-Hacı Mehmet Bin İlyas dâme uluvvuhu rahmetullahi
men merra ..kaseme-lehu ve gafera men.9-Fi sene sitte vesitte-mie ketebehu
Mehmet.
[78] Ömer. Lütfi Atabek”Afyon
Vilayet-i Tarihçesi”(Hz.T.Akkoyun).Afyon.1997.s.119
[79] Afyon ve Bolvadin’deki
Tapu Sicil kayıtların bol miktarda bilgi vardır. Çay’da en büyük çiftlik Agob
Terzibaşyan’a ,Sultandağ’ı –Dereçine .Kavaklı’ da ki çiftlikte Zulamoğlu
Sergis’e aittir.
Çayırkimlayık
köyü 16.asır tahrir defterlerinde ismi geçer. Celali isyanlarında
dağılmış,yerine Afyonlu Ermenilerden Tütüncüyan ve Tokatlıyan buraya çiftlik
kurmuşlardır. Bu bölgeye ait tapu kayıtlarında Tokatlıyan çiftliği olarak
geçer. Çiftlik,Cumhuriyet dönemindeki mübadelede Selanik’ten gelen muhacirlere
verilmiştir .Muhacirler buraya “Cumhuriyet”isimli
köyünü kurdular
[80] Hrand
D.Andreasyan-“Polonyalı Simon’un Seyyahatnamesi”İst.1964 s.73
[81] Evliya
Çelebi”Seyyahatname” c.9.s.29
[82] Charles Texier “Küçük
Asya” c.3 , bölüm 3
[88] AŞS.-605/230
[89] Muharrem Bayar”Nevruz
Sultan”(Stendard Dergisi)Mart.1999 s.22,23,24
[90] Ömer Fevzi Atabek”Afyon
Vilayeti Tarihçesi”(Haz.T.Akkoyun).Afyon.1997.s.238,239,240
[91] Bolvadin’deki Rüstem Paşa
Hamamı,Afyon’lu Tütünciyen Artin ve Torus’un mülki iken hazine tarafından 200
liraya satın alınmış,Bolvadin Belediyesine 25 liraya satılmıştır.
[92] Topkapı Sarayı
Ar.Nr.8184.II.Beyazıd’a arize
[93] Kritovulos”Tarih-i Sultan
Mehmet Han-ı Sani” s.48-92
[95] Gümüş para
[96] Köse Mihal, Hırıstiyan
Peçenek Türklerindendir. Gösterdiği kahramanlığın karşılığı Harmankaya
Tekfurluğu verilmiştir.
[99] Bu günkü Hamza Bey
Köyüdür
[100]
Hüdavendiğar Livası Tahrir Defterleri-I(Haz.Ö.L.Barkan-E.Meriçli).Ankara.1988
s.81-112
[102] Akçakoyunlu
Cemaatı Adana mestanişin iken. Cemi kabail ve aşair beyninde devecilikle meşhur
olduğu bilinir.1691 iskanında bazı boyları batıya gelip,Bolvadin Kütahya ve
İnegöl civarına geldiler.
[103]
Gediklü Cemaatı H.1140/M.1727 yılında
Kıbrıs adasına sürgün edilmiştir. Sürgünden kaçanlar Bolvadin ve İnegöl civarına geldiler.
[104]
Gencele Cemaatı Bozulus Aşiretine tabi olup. Erran (Dağlık Karabağ)dan
gelmişlerdir.
[105]
Bademli Cemaatı Bozulus Aşiretine tabidir.
[106]
Bozulus Aşiretine tabi olan Ceritli Cemaatı,Zülkadriye mukatası reayasından
vatanı asliyelerini terk edip,bir kısmı Çukurovaya iskan oldu. Olmayanlar Batı Anadolu’ya gittiler.
[107]
18.asrın sonlarında,19.asrın başlarında Karatekelilerle beraber Aydın
tarafından geldiler.
[108]
Çanakcı Türkmeni Bozulus Aşiretine tabidir. Haymana kazasında yaşarken Nevşehir
Kadısı ve Kırşehir naibinin şikayeti üzerine İnegöl civarına gönderilmiştir.
[109]
Çömlekçi cemaatı,Karaisalu Aşiretine tabidir
[110]
Kaşıkçı Cemaatı Danişmentliye tabidir.
[112]
Keşler Cemaatı Tarsus Sancağının Ulaşlı
ve Gökcelü kazalarında sakin iken,Gülnar Kazasının Sarı Ekinlik nam mahalden
kalkıp bir kısmı Silfke’nin Kurucay ,
Koyun Kuyruğu ve Karaseki nam mahalde
kışlayıp,Susam nam mahalde yaylaya çıktılar. Bir kısmı
batı göçtü İnegöl ve Bolvadin’e geldiler.
[113]
Boynuyoğunlu Aşiretine tabidir. Maraş civarında gelmişlerdir.
[114]
Karakoyunlu Aşiretine tabidirler.
[115]
Mamalu Aşiretine tabidir.
[116]
Beydilli Aşiretine tabidir.
[117]
Bozulus Aşiretne tabidir.
[118]
Danişmentlü Türkmen Aşiretindendir.
[119]
Tartarlı Cemaatı önceleri Kıbrıs’ta iskan edilmişti. Sonra bir kısmı Aydın
civarındaki harap yerlere iskan edildi. İskan olmayanlar İnegöl Ovasına
geldiler. Buraya iskan olmayanlarda Balkanlara geçip Filibe civarına iskan
oldular.
[120]
Bozulus Aşiretine tabidirler.
[121]
Tekeli Yörükleri, Bozdoğanlı ve Karakeçili Aşiretleri içinde yoğun halde
bulunurlar.H.1135/M.1722 ve H.1140/M.1727 tarihli iskan kayıtlarında Aydın
civarına,oradan Marmara Bölgesi üzerinden Balkanlara geçtiklerini görüyoruz.
[122]
Boynuyoğunlu Aşiretine tabidir.
[123]
Acurlu Aşiretine tabidir. Pehlivanlı,Hacı Ahmetlü ve Reyhanlı içinde perakende
yaşarlar
Kuyudu
Kadime Arşivindeki:
84 nolu Şikayet Defteri
701
nolu Aşiret İskan Kayıt Defteri(Maliye)
Osmanlı Devlet Arşivinden:
Divanı Hümayun Kalemi Defteri
Sadaret Mektubi Kalemi
Harameyn Muhasebe Kalemi
[125]
Muharrem Bayar”Rumeli’nde Türk Varlığı”(Türk
Kültürü.nr.445).Ankara(Mayıs.2000).s.1
--------------------“Bulgaristan’a Türk Aşiretlerinin İskanı”Ankara.2001
. s.45
[127]
Hüdavendiğar Salnamesi. 1307. S.179
[129]
Cevdet Dahiliye 9108.(Haziran.1277)
[130]
Takvim-i Vakayi(5.Ramazan.1281)
[131]
Muh.D. 764/38-7)
[132]
Tercüman-ı Ahval(7.Ocak.1278)
Yorumlar