SULTAN DİVANİ VE VAKIFLARI









Afyonkarahisar,Anadolu’da,Konya’dan sonra   Mevleviliğin  ikinici merkezidir. O’nu bu seviyeye ünlü Mevlevi Şeyhi  Sultan Divanı namı ile maruf Mehmet Semai’nin çalışmaları getirmiştir.
            Hazreti Mevlana,Sulçuklu Sultanı Aleaddin Keykubat ile birlikte Afyon’a gelmiştir.Yanında oğlu Sultan Velet’te gelmiştir.1233 yılında Hisarardı –Aleaddin Medresesinin açılış törenine katılmış,ilk dersi Mevlana vermiştir.Ayrıca oğulları  sünnet düğünleri burada olmuştur.
            Mevlana’nın  17.Aralık.1273  yılında vefatı üzerine  Sultan Velet Afyon’a geldi bin müddet burada kaldı. Kızı Mudahhare Hatun’u,Germiyanlı Beyi Süleyman Şah ile burada evlendirdi.Bu arada Afyon ve civarnıda mevleviliği yaydı.
            Mevlanın oğlu,Sultan Veledi kızı Mudahhara  Hatun’un Hızır ve İlyas isminde iki oğlu  ve Devlet Hatun isminde bir kızı oldu.Sultan Divanı soy olarak Hazreti Mevlana’ya bu koldan bağlanır.Şöylerki:
           Hazreti Mevlana-Sultan Velet-Mudahhara Hatun-Hızır Bey-Mehmet Bey-Ahmet Paşa-Bâli Çelebi-Sultan Divanı.
            Afyon Mevlevihanesine ait vakıf kayıtları: Özel arşivimde  Afyon Mevlevihanesine ait vakfiyenama, tevliyat fermanları ve temliknameler vardır.Sempozyum tebliğime bunları vesika olarak ekleyeceğim.Sultan I.Mahmat tarafından gönderilen fermanı örnek  olarak   sunuyorum.
            İstanbul Osmanlı Arşivindeki Cevdet tasnifi evkaf kısmındaki 8087 numaradan çıkardığım bu ferman Sultan 1.Mahmut tarafından gönderilmiştir. Vakıf Defterine kayıt edilen bu ferman,Karahisar-ı Sahib kadısı Mehmet Emin tarafından vakıf kayıt defterinden çıkarılmış 1230/1814 tarihli suretidir.
            “Kıdvetü’l-kuzat ve’l-hükkam ma’denü’l-fazl ve’l-kelam mevlana Karahisar-ı Sahib kadısı zide fazlühu tevki’-i refi’-i hümayun vasıl olacak malum  ola ki Hazreti Mevlana evladlarından Karahisar-ı Sahib’de medfun Divanî Mehmet Efendi kaddese-sırrehu fıkarasının taamları içün  kırk neferan ehl-zeamet reayasının cizye-i şer’iyelerinden mu’in olan yüz yirmi guruş mütevelli olanlar bedeliyle be her sene cizyedarlardan ahz ve taamına mutasarrıf  olunur iken mukaddema yüz iki tarihinde Memalik-i Mahrusada vaki’ umuma ehl-i zeamatın cizye-i şer’iyelerin cenab-ı mîrden evrakı ile hüdavenden sonra mütevelli olanlar meblağ-ı mezburi kemafi  esbak Karahisar-ı Sahib cizyedarları tarafından hüccet-i zuhuriye ile ahz eylemek içün  bin yüz üç tarihiyle mahalline bea’del kayıd emr-i şerifim i’ta olunmağla meblağ-ı mezbur  bu ana gelince cizyedar olanlardan emr-i şerif-i mezkür suret-i zuhuriyesiyle  ahz ve hesablarına mahsub oluna gelmiş iken işbu sene-i mübarekede emr-i mezkür kaza-i .....olduğundan cizyedarlar bilâ zuhuriye meblağ-ı mezburiye edada muhalefet üzere olmalarıyla kaydı mucibince zayi’den mücedden emr-i âlişânım verilmesi mütevellisi iltimasıyla Karahisar-ı Sahib naibi Mevlana arz etmeğin  ber veche muharrer Divanî Mehmet Efendi’nin fıkarası taamı içün Karahisar-ı Sahib cizyesi malından yüz yirmi guruş ta’yin ve be her sene hüccet-i zuhuriyesiyle ciyedar olanlardan ahz ve kabz olunmak üzere tarihi mezburdan emr-i şerif verilüb bu ana gelinceye emr-i mezkür suret-i zuhuriye hüccet-i şer’iye olundukdan sonra cizyedarlardan deynlerine mahsub oluna geldiği cizyeden cizye muhasebesinden der kenar olunmağın fimâ badel-atik emrin sureti zuhuriyesine i’tibar olunmak şartıyla kayd-ı mucibince âmel olunmak babında ferman-ı âlişânım sadaka olmuşdur .Buyurdumki hükm-i şerifim vardık da bu babda sadır olan emrim üzere âmel idüb  dahi fimâ beadel atik emrin sureti zuhuriyesine i’tibar olunmamak şartıyla meblağ-ı mezbur yüz yirmi guruş fıkara-i taamiyesine be her sene cizye-i mezkür malından işbu emr-i şerifimiun zuhuruna hüccet-i şer’iye olundukdan sonra cizyedarlardan alıverib muhalefet etdirmeyesin şöyle bilesin alâmet-i şerife i’timad kılasın
            Tahriren fi’l-yevmü’l-hâmis aşere min Rebi‘i’l-Ahire Sene:selâse ve seb’ain ve mi’ete ve elf.
            Afyonkarahisar’da Mevlevilik:Selçuklu Sultanlarını en ünlüsü olan I .Aleaddin Keykubâd  13.asrın başlarında Afyon’u ziyaret eder. Afyon Kalesini tamir ettirir. Hisarardı Medresesini yaptırır 1233 yılındaki açılış merasimine Hazreti Mevlana ‘yı davet eder. Afyon’nun bilinen bu ilk  medresesini Sultan Hz. Mevlana ile açar. Derlerki Afyon Mevlevilikle,bu olayla tanışmıştır.. Bu olaydan sonra oğlu Sultan Veled Afyon’u sık ziyaret eder. 17.Aralık.1273  tarihinde Mevlana vefat edince, Afyon’a gelerek bir süre kalır. Bu ara kızı Mudahhare Hatun’u ,Germiyan Beyi Süleyman Şah ile 1276 tarihinde görkemli bir törenle Afyon’da evlendirir.
            Ünlü Mevlevi şeyhlerinin Afyon’u sık sık ziyaretleri,buradaki Mevlevi Derğahı’nın hızla geliştirir ve Afyon Mevleviliğin Konya’dan sonra ikinci merkezi haline gelir .Bu sırada Bolvadin ve Sandıklı Mevlevihaneleri açılır.[1]
Sultan Divani:(1448-1550)Yukarıdaki fermanda ismi geçen Divani Mehmet Semai (Sultan Divani) ,Hazreti Mevlana’nın torunlarındandır. Mevlana’nın oğlu Sultan Veled’in kızı Mudahhare Hatun’un oğullarından Bâli Çelebinin oğludur. O yıllarda  salgın olan veba hastalığından Bâli Çelebi’ nin,çocukları ölür. Mehmet Semai yaşayan tek çocuğudur. İyi yetiştirilmiştir. İlim adama,büyük bir mevlevi şeyhidir. Yavuz Sultan Selim’ Han Bolvadin üzerinden geçerken,karşılar.Çaldıran Seferine katılır Zaferi takiben İran’a gitmiş,Acemlerin kaçırdığı  Hz.Mevlana’nın “Divan-ı Kebir’ini”getirip, Konya’daki Dergaha teslim ettiği için ”Divanî” ünvanını almıştır. Bu unvan ile anılmıştır.Ünvani”Divane”değildir.Yukarıdaki vesika bunun ispatıdır. Sultan Divanî’nin çalışması ile Afyon Mevlevihanesi bölgenin en büyük merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Halbuki bu tarih de İstanbul’dan beşten fazla mevlevihane vardı.                    Ünlü Mevlevi Şeyhi Sultan Divanî Mehmet Semai aynı zamanda iyi bir teşkilatçıdır .Anadolu’yu Ortadoğu’yu dolaşmış,Mısıra kadar gitmiş,gitti yerlerde mevlevi dergahları açmıştır. Bu konuda araştırma yapanlardan Yusuf Ilgar ’ın  tespitlerine göre;1516 yılında Yavuz Sultan Selim Han’la Mısır’a gitmiş,Kahire’de  ünlü mutasavvıf İbrahim Gülşeni ile buluşmuş,sohbetlerine katılan Yavuz Sultan Selim Han ,Sultan Divani’ye hayran olmuştur.1517 yılında Şam’a gelmiş,ünlü tasavvuf alimi Muhiddin-Arabi’nin mezarını keşfetmiş. Ünü Kanuni Sultan Süleyman devine ulaşan Sultan Divanî’yi yeni hükümdar İstanbul’a davet etmiş,devrin ilim dünyasının ünlü alimleri ile sohbetlere katılmış,.herkesi hayran bırakmıştır .İstanbul’da Kulekapısı Konağını Mevlevi Dergahı olarak düzenlemiştir. Dönüşte Kütahya’ya gelerek buradaki mevlevi haneyi açmıştır. Aydın, Denizli, Muğla, Burdur, Sandıklı, Bolvadin, Eğridir, Bağdat,Cezayir,Sakız ve Midilli dergahları hizmete açtı. Mevlevi Tarikatının yaygınlaşmasında en aktif rolü oynamıştır.1550 yılında vefat etti .Afyon Mevlevihanesine defnedildi.
            Sultan Divani,Türk Tasavvuf Edebiyatının ünlü şairlerindendir. Çeşitli cönklerde şiirleri vardır. Şiirlerinin bir kısmı bestelenmiştir Bazı sefinelerde tasavvufla ilgili risaleleri olduğu bilinmektedir. Bestelenmiş şiirlerinden örnekler:
                                   “Ben bilmez idim gizli,ayân hep sen imişsin
                                    Tenlerde ve canlarda nihân hep sen imişsin
                                    Senden bu cihan içre bir nişan istedim senden
                                    Ahir,bunu bildim ki cihan hep sen imişsin.”
                                                                                  Dr.Muharrem Bayar
                                                                                  Araştırmacı-Yazar













































KARAHİSAR-I SAHİP’TE YAŞAYAN  ÜNLÜ AŞİRETLERDEN
KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİH ve KÜLTÜR HAYATI
                                                                                 Muharrem Bayar                                                                                                                  Araştırmacı-Yazar                                                                                                       “Ekme bağ ,bağlanırsın,
                                                                         Ekme ekin,eğlenirsin,                                                                                                           Çek deveyi,sür koyunu,
                                                                         Bir gün olur,beğlenirsin”     
Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tarihi ile yaşıttır. Dünya tarihi ,Türkler ile başlamış,Türkler ile şekillenmiş,Türkler ile yücelmiştir.
İnsanlık tarihte ,ortaya çıktığımız günden bugünü bozmadan,geliştirerek,dünya milletlerini etkileyerek günümüze kadar getirdiğimiz; çok yönlü,köklü,zengin  ve renkli kültürümüzü dimdik ayakta tutan unsurlara sahip çıkmamız ve yaşatmamız en büyük görevimizidir.
Günümüzde milli kültürler ,teknolojinin olağanüstü boyutlarda gelişmesi sonunda oluşan teknolojik kültürün hakimiyeti ile anlam ve önemlerini kaybetmeden  ayakta kalma savaşı vermektedir. Bu savaşı milli kültürlerine sahip çıkanlar,bunları yazarak geçmişe aktaran kazanacaktır. Bu duygularla Anadolu’yu karış karış gezip,adam adama ilişki kurarak derleme yaptım. Edinilen bilgileri zengin arşiv kaynaklarımızdaki belgelerle bütünleştirerek geçmişe bir şey aktarmaya çalıştım. Bu çalışmamı Türk Sosyal Hayatının bir parçası olan Çadır,Hayvancılık ,Damgalar ve İnançlar  üzerinde yoğunlaştırdım.

1.Tarihi::Oğuzlar Anadolu’ya 1071 Malazgirt Zaferinden çok önce gelmişlerdir.1018 yılında başlayan akın Anadolu’yu tanımak amacı iledir. Bu gel-git olayları sırasında bazı aşiretler  Doğu Anadolu’ya gelmişler yaylak –kışlak hayatı yaşamaya başlamışlardır. İdari fonksiyonunu yitiren Bizans vilayetleri ile irtibatı kalmamış gibiydi. Her vilayet”Tekfurlar”tarafından yönetilen yarı bağımsız bölgeler halindeydi. Bizans kaynaklarında buna “Tema”diyorlardı. Anadolu halkından olmayan,aslen Batı Makedonya’daki İllirya’ dan geldiği Ermeni Tarihçisi Aslan Kevorkyan tarafından  ispatlanan Ermeniler, Doğu Anadolu’da  yarı bağımsız tampon beylikler halinde yaşıyorlardı. Anayurttan gelen aşiretler önce bunlarla karşılaştı. Ermeni kaynakları aşiretleri efsanevi bir dille anlatırlar.”uzun saçlı,aslan pençeli,yiğit bakışlı  insanlar rüzgar gibi atlarıyla doğudan geldiler. Rüzgar gibi atları üstünde atıkları yıldırım okları asla  hedefini şaşamazdı. Bizler bu akın karşısında tutunamadık daha içlere doğru çekildik.” 1071 yılına kadar aşiretler doğu Anadolu’daki yaylaların büyük bir kısmına hakim olmuşlardı. Ayrıca her yıl yapılan akınlarda,akıncılarla beraber Anadolu’nun içlerine kadar gidiyor,onlarla beraber geri dönüyorlardı. Bu gel-git olayı 1071 önce Türklere Anadolu’nun yollarını şehirlerini öğretmişti. Bizans Kralı Romen Diyojen ,Türkleri Anadolu’dan atmak için 1071 yılında  200 bin kişinin üzerinde asker ve ağır harp silahları ve araçları ile Anadolu’yu baştan başa çiğnedi,çapulcu askerleri şehirleri ve köyleri yağmaladılar. 26 Ağustos 1071 Cuma günü Malazgirt önlerinden  tarihin en büyük zaferini Türkler kazandı. Bu olay Anadolu’yu Türklere yurt yapmıştır. Malazgirt den önce gelen Oğuz Boyları içinde Karakeçili Yörükleri de vardı. Bunlar Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan Karakeçililerin atalarıdır. Bu bölgede Eyyübiler Devletini kuran Selahiddin Eyyubi ,Kürt Tarihi “Şerefnameye”göre Errandan(Dağlık Karabağdan)gelmiştir.[2]”Rahatü’s-Sudur”ve benzer kaynak eselere göre Türk Aşiretindendir.[3] Devletinin kurulmasında bu bölgedeki Karakeçililerin büyük desteğini görmüştür. Haçlılardan Kudüs’ün alınmasında Karakeçililerin büyük yardımı olmuştur.
            Güneydoğu Anadolu şehirlerinden Urfa,Diyarbakır,Antep,Siirt Tunceli, Bingöl, Elazığ,Mardin illerinde ve bu illerinden ilçelerinde yoğun halde yaşarlar. Bu illerde 1965 yılında yaptığım incelemede Karakeçili Yörük köylerinin coğrafi ve ekonomik şartlar zoruyla Türkçe’yi unutmuş,Kurmaç  ve Zaza ağzını kullanmaktadırlar. Daha sonra  bu bölgede yaptığım alan çalışmalarında bu köylerin  folklor ve etnografyasını inceledim. Eskişehir Karakeçililerinden bir farkları olmadığını gördüm. Bilindiği gibi Zazaların ataları Harzemlere, Kurmaçların ataları Orta Asyadaki Guri Türklerine dayandığını büyük Arap Sosyoloğu İbni Haldun Mukaddeme isimli ünlü eserinde belirtmiştir. Ayrıca ünlü Kürt Tarihi “Şerefname’nin”Diyarbakır Halk Kütüphanesinde 2065 numarada kayıtlı el yazma nüshasında bu fikre tamamlar bilgiler vardır. XV1. asra ait Diyarbakır Tapu Tahrir Defterinde Milli,Şavaklı ve benzeri aşiretlerin Karakeçi Yörüklerin den olduğu kayıtlıdır.[4] Sonradan Kurmaç ağzını kullanmışlardır. Arşivimizde bulunan Urfa’nın Suruç ilçesine bağlı Akziyaret Köyündeki zaviyenin üç metre uzunluğundaki H.1165/M.1751 tarihli tarikat seceresin de Karakeçili Aşireti için”Aşireti Tahiredendir”denilmektedir
            Karakeçililer, Anadolu ilk Türk Devletlerinden sayılan”Ahlatşahlar Devletini ”kurmuşlardır.  Osmanlı Patişahları doğu seferlerine giderken mutlaka Ahlat’a uğrar atalarının mezarlarını ziyaret ederlerdi. Candar Oğulları ve Gaznelileri de Kayılar kurmuştur.
            Tarih de kurulmuş en büyük  Türk Devletlerinden olan Osmanlı Devletini Karakeçili Yörük Aşiretinin “Softalı” boyundan olan Osman Gazi kurmuştur. Bilindiği gibi Ertuğrul Gazi’nin babası Gündüz Alp’tir.
            Ertuğrul Gazi ve kardeşleri aşireti ile ,Orta Asya’dan Anadolu’ya girdiklerinde  Selçuklu tahtında Aleaddin Keykubad vardı.1230 tarihinde yapılan Yassı Çimen muharebesinde Selçukların yanında yer alarak zaferin kazanılmasını sağlamışlardır. Bu yardımın karşılığı olarak Selçuklu sultanı Ankara civarını vermiştir. Ertuğrul Gazi oradan Söğüt’e gelmiş. Selçuklu Sultanı o devirde “Uc”bölgesi olan Eskişehir civarından ki Söğüt ‘ü kışlak,Domaniç’i yaylak olarak vermiştir. Daha sonra Ertuğrul Gazi  Karaca Şehir’i(antik Melencea) fetheder. Bir süre sonra burası Bizansın eline tekrar geçer. Osman Gazi  H.691/M.1291   Cuma günü tekrar fetheder. İlk hutbeyi Dursun Fakih okur.Bu ilk hutbe Osmanlı Devletinin kuruluşunun ilanıdır. Cihan şumül Osmanlı Devleti Eskişehir’de kurulmuştur.
            Eskişehir  civarına  Türk Aşiretlerinin gelişi XII. asrın başlarındadır. İbn-i Said’e göre bu asırda 200 bin, El- Ömer’e göre 300 bin Türk Aşireti vardır. Bizans Tarihçisi Anna Comnenus”Alaxie”isimli eserinde bu rakamı doğrular. Ertuğrul Gazi Sögüt’e gelmeden önce burada Türk Aşiretleri vardır. Bunların içinde Karakeçililerde bulunuyordu.[5]
            2.Boy Tasnifleri:Eski Türk toplumunda  göçerlerin sosyal organizasyonu yasa ve törelere bağlı oldukça mükemmeldir. Boyların,oymakların teşekkülü  hukuku,hakkı,vazifesi,mevkii, gücü belli ve belirli kurallara göre her zaman tekrarlanan zorunlu ve önemli törelere ve törenlere bağlı idi.
            “Türk kavmi,uruklardan mürekkep;”cil”İllerden mürekkep;”il”(şaab) kullardan mürekkep;”kul(kabile)boylardan mürekkep;”boy”(amare)bölüklerden mürekkeb;”bö- lük (batın) tirlerden mürekkeb;”tire”(fahz,semiyye)yarım tirlerden mürekkeb;”fasile” soylardan  mürekkeb;”soy”(usbe)ocaklardan mürekkep; ”ocak”(ehil)akevlerdan mürek kep ”;akev”(ayal) baba,ana ile çocuklardan mürekkep.[6]
            Osmanlı İmparatorluğunda aşiretlerde boy , yasalara bağlı teşekküllerdi. Bir boya bey tayini irsi olmuyor,atama ile oluyordu.”O boyun başında bulunan kethüdaların, ihtiyarların  bir şahsı boy beyi olarak kabul edecekleri hakkında  görüşleri açıklandıktan sonra,hükümet tarafından o şahsın tayin edileceğine dair beylik beratı verilirdi. Rişvanlı gibi bazı boylarda ise boy beyliği beratla değil,boy aristokrasisini teşkil eden kimselerin kethüda,ihtiyar ve söz sahipleri eliyle seçildiğini ve istedikleri şahsı boy beyi yapabilecekleri de ilave etmeliyiz. Kethüdalar ise içtimai ve idari bakımdan tabi bulundukları boy beyi tarafından tayin edilmekte idiler .Fakat kethüdalar hakkında oymak ahalisinin kefaletleri lazım olduğu gibi kanunen,tayin edilmiş olan vergilerin Has Voyvadalarına vermeyi taahhüt etmeleri şarttır. Bundan sonra daha ziyade bu hususun hükümet tarafından  kabul edildiğine  dair bir berat gönderiliyordu.[7]   
a)Ünlü  Karakeçi Aşiret Beyi Hacı Bekir Sıddık Bey tarafından hazırlatılan ”Karakeçili  Aşireti “isimli risalede Eskişehir civarındaki Karakeçili Aşireti şöyle tasnif edilmiştir. Tasnif de kolların beylerinin isimleri de verilmiştir.
Karakeçililer kendi aralarından 12 kola ayırmıştır.
1.Veliler :İsmail Bey
2.Poyrazlı :Hacı İbrahim
3.Kıldonlu
4.Softalı       :Osmanlı Patişahları bu koldandır.
5.Tolazlı(Devlezli):Domaniç ve köylerinde Ahmet Bey
6.Karakayalı
7.Sazlı  Kıravdan Köyü ,Durmuş Bey
8.Hacı Halilli :Numan Oluk köyü ve Hikmet Bey bu aşirettendir.
9.Hayyam Kethüda :Kerim Bey
10.Akça İnli :Yusuflar Köyü Devriş Beyzade Mehmet Bey
11.Özbekli :Ünlü Karakeçili Serdarı Hacı Bekir bu boydandır.
12.Karabakılı(Harmandalı):Hacı Mehmet Bey[8]
            Karakeçili Yörük Aşiretinin ünlü Beyi Hacı Bekir Sıddık Bey(1848-1909) yukarıdaki beyleri toplayarak,iskan olayını gerçekleştiriyor. Daha sonra bu bölgeye gelerek Avlamış,Bozdağ ve Beyyaylaya iskan olan Karatekeliler ve Güney(Örencik)Köyü Adıgüzelli Yörüğüdür. Bu boylarda Karakeçili Aşireti içinde değerlendirilir. Mersin –Konya arasındaki hat boyunca yoğun olarak yaşayan”Bahşişli ve Köseli”Yörükleri , Karakeçili Yörükleri içinde gösterilir. Yaptığım alan çalışmalarında kendileri Karakeçili Aşiretine bağlı olduklarına söylediler.[9]
b)Ünlü Araştırmacı  Mehmet Eröz’ün tasnifi:
1.Karnıkaralı                                4.Sıçmazlı             7.Şekareli
2.Topallı                                       5.Karakeçili
3.Durağocalı                                 6.Akkeçili
Aydın/Ortaklara bağlı Selatin Köyünde son iki obanın ismi”Dırazlı-Gaffarlı”olarak söyleniyor.[10]Gaffarlı’ nın bir kısmı 18.asrın başlarında Bolvadin’e göçtü.[11]
Eskişehir-Seyidgazi,Kütahya-Domaniç köylerinde yaygın olarak yaşayan “Sıçmazlı”boylarına Aydın,Manisa  köylerinde “Seçmezli”obası deniyor.
            c)Hikmet Şölen ’in tasnifi:
            1.Karnıkaralı                                      5.Şekerli
            2.Durukocalı                                      6.Sıçmazlı
            3.Kavruk                                            7.Topallı
            4.Gölovalı [12]
             Zamanla boy örgütleri buzuldu. Bireyselleşme  kendi obasını ayırma,kendi adını alıp,ayrılma durumları ortaya çıktı. Obalar genellikle kişilerin adlarıyla  anılmaya başladı. Aşağıdaki tasniflerde görüldüğü gibi.
            Hayta Aşireti                                                  Honamlı Aşireti
------------------------------------                              --------------------------------
            1.Hacı Süleymanlı                                         1.Çoşlu
            2.Hacı Aliler                                                  2.Ötkünçü
            3.Telliler                                                         3.Elekli
            4.Kötekli                                                        4.Karaevli
           5.Saçıkaralı                                                     5.Telliler
           6.Kerimli                                                        6.Recepli
           7.Küçüklü                                                       7.Hacı Mahmutlu
           8.Neneli                                                          8.Bekmezci
           9.Bacaklar                                                      9.Garsavurdanlı
         10.Hacı Nasuhlu
          11.Hacıkaralı
          12.Gosatlı
            Hayta Aşireti  yoğun olarak Antalya civarında kışlarlar. Yaylaya Anamas Dağlarına çıkarlar. Zamanla Sultan Dağlarına kadar gelirlerdi. Bolvadin kazasına Perşembe  günleri gelerek pazarında alış veriş yaparlardı. Zorunlu iskan sırasında Bolvadin,Çay ve Sultandağı ilçeleri merkez ve köylerine yerleşen aileler olmuştur. Hayta sözcüğü  zamanla anlam kaymasına uğramıştır. Bolvadin  civarında “eli boş gezene,başka birisinin karşılıksız çıkarı için çalışana ,dalkavukluk yapana hayta derler.[13]
            20.asırda yapılan zorunlu iskan sırasında “Honamlı Aşiretine “bağlı obaların kalabalık bir gurubu  Isparta,Burdur,Afyon ve Konya(Yunak) köylerine yerleşmişler.Zamanla köylerden şehirlere taşınanlarda olmuştur.[14]                                                
            Karahacılı Aşireti                                        Karakoyunlu Aşireti           
            -------------------------------                            ---------------------
            1.Kaldırıcılar         5.Eski Yörük                  1.İbişli                      5.Dayılar
             2.Solaklı                6.Hümmetli                    2.Kuşcular                6.Balıklılar
            3.Sarı Balı             7.Çüngüllü                     3.Hacı Aliler             7.Ebişler
            4.Hacı Hamzalı                                            4.Könterli
            İran’da ve Doğu Anadolu’da etkin rol oynayan Kara Koyunlu Aşireti 16.asrın başlarında kalabalık kitleler halinde  Batı Anadolu’ya göçmüşlerdir. Bilhassa Seyitgazi ve köylerine gelerek Türkmen Dağlarında yaylaya çıkmışlardır.[15]Zamanla bu aşiretlerin obaları köylere iskan olmuşlar.21.asrın sonralarında  şehirlerin sanayileşmesi sonunda şehirlere göç etmişlerdir. Yaptığım alan ve arşiv çalışmalarında bu boyların isimlerinin ailelerde lâkap ve soy adı olarak yaşadığını tesbit ettim.
            Sarıkeçili Aşireti                                    Tırtarlı Aşireti                                                   
          -----------------------                                ------------------ 
            1.Dağlı Obası                                        1.Sunular Obası
            2.Demirci Obası                                    2.Kasab Uşağı        
            3.Üsemli Obası                                     3.Dombalak Obası  
            4.Odabaşı Obası
            Sarıkeçili Aşireti günümüzde Mersin,Teke, Aydın,Konya (Akşehir, Doğanhisar), Afyon(Bolvadin,Çay,Dinar,Dazkırı, İshaklı,Sandıklı), Burdur,Isparta (Eğridir, Ulu-borlu) şehirlerinin merkez ve köylerinde yoğun halde yaşarlar.
            d . Karakeçili Yörük Aşiretinin en kalabalık olduğu Eskişehir ve Civarındaki  alan çalışması yapılan Karakeçili Yörük Köyleri:Eskişehir ve civarına iskan olan Karakeçililer uzun yıllar buraları yaylak,Manisa, Aydın,Balıkesir, İzmit. Bursa,Adapazarı’nı kışlak olarak kullanmışlardır. İskanda buralardan gelip yerleşmişlerdir. Bunun dışında Ankara,Yozgat civarında ve  Urfa /Suruç’tan gelen Karakeçililerde vardır.
Alan çalışması yapılan Karakeçili Yörük Köyleri:
Merkez:Akçakaya,Avdan,Avlamış,Ayvacık,Bozdağ,Çavlu,Danişment,
Eşenkara,Mamuca,Harmandalı,Karacaşehir,Karamustafa,Karapazar,Kavacık,Kıravdan,Kızılören,Kozlu,Kuyucak,Mollaoğlu,Musalar,Taycılar,Turgutlar, Yarımca,      Yörük Akçayır,Yörük Kırka  Yörükkaracaören,Yukarı Kartal ve Yusuflar.
Alpu:Ağaçhisar,Alapınar,Arıkaya,Belkese,Büğdüz,Dereköy,Gökçekaya,Karacaören
Çifteler:Büngeşik,Körhasan,Kadıkuyusu
Günyüzü:Beyyayla,Kavacık,Kuzören,Holanta,Gümüşkonak,Yörme
Han:Karaağaç,Akdere,Becene
İnönü:.Kuzfındık,Y.Kuzfındık,Dutluca,Erenköy,Esnemez ,Yörükyayla,
Mahmudiye:Balcıkhisar,Conger
Mihailgazi(Gümeli)
Mihallıcık:Adahisar,Ahurhisar,Akçain,Belencilbert,Çaltı,Çukurviran,Karaçam,Karageyik,Kayı.,Kavak,Kızılbörklü,Koyunağıl,Kozlu,Ömerköy,Sarayören,SekiörenSüleler,Üçbaşlı  Sarıcakaya(Bunaklar):Beyyayla,Dağküplü,Güneyköy,İğdir,Mayıslar,Laçin
Seyitgazi:Akin Aslanbeyli,Ayvalı,Bardakçı,Beşsaray,Büyük yayla ,Çürüttüm, Çatören,Değişören,Erikli,Gemiç,Göcenoluk,Gökbahçe(Bahşiş),Gökçegüney(Tonra),
Göknebi,İkizoluk,Karaçalık,Kırka,Kümbet,Numanoluk,Oynaş,Sarayören,Taşlık,Üçsara Yapıldak,Yağbasan.
Sivrihisar:Ballıhisar,Böğürken,Çaygoz,Dumluca,Göktepe,İlyas Paşa,Kadıncık, Kara cakaya,Kaymaz,Sarıkavak
            Afyon’un Bolvadin,Emirdağ,Sincanlı,İscehisar yoğun halde Karakeçili Yörükleri iskan edilmiştir.
            Bolvadin:Buraya iskan olan Karakeçili Yörükleri üç yerden gelmişlerdir.
           1.Aydından gelenler Yörükkarcaviran ve Güney Köye ,
            2.Aydın /Çalarasından gelenler Karayokuş ve Taşlıağıl Köylerine [16]
           3.Yozgat’tan gelenler Taşlıdere yerleşmişler.
            Bolvadin ve civarına gelen Sarıkeçili Aşiretine bağlı aileler:“Tekeliler” Antalya  merkezden,”Cılklar”Antalya/Beyköyden,”Ciğerciler”Antalya’ya  Hacı Eseli Köyünden,”Gemidelenli oğulları(Hacı Yunuslar)” Antalya/Korkutelinden, ”Macarlı
    Antalya / Gündoğmuştan gelmişlerdir.    
Emirdağı:Alibeyce,Balcam,Başkonak(Kolanşam),Beyköy,Burunarkaç,Çatallı,
Çaykışla,Çiftlik,Demircili,Dereköy,Gedikevi,Geynik,Güneysaray,Güveçci,Güney,
Kılıçlı Kavaklı,Kurudere,Leylekli,Örenköy,Sığracık,Soğukkuyu,Tepeköy,Türkmen,
Yüreğil .Bu yörüklerin büyük bir kısmı Yozgat civarından gelmişlerdir.
            İscehisar:Cevizli,Doğanlar,Karaağaç,Karakaya,Çatağıl,Konarı,Olukpınar.
            Afyon  Merkez,Sincanlı,Bayat ve İhsaniye köylerinde Karakeçili Aşireti iskan edilmiştir. Başmakçı,Çay,Dazkırı,Dinar,Evciler,Sandıklı ilçe merkezlerinden ve köylerinden Sarıkeçili Aşireti kollarından iskan edilmiştir.
            Aşiretlerin tasnifinden “Türkmen”ve Yörüklük”değişik unsunlar gibi görülür. Aslında farklı unsurlar değildir. Kaşkarlı Mahmut,Karluklar hakkında “Göçebe Türklerden bir bölüğün adıdır. Oğuzların ayrıdırlar. Oğuzlar gibi Türkmendirler.”[17]
            Osman Gazi’nin oğullarına nasihatında asla iskan olmamalarını,yerleşenlerin asaletinin kaybolacağını,beyliğin Yörüklük ve Türkmenlikte kalacağını söyle-mesi;Türkmenlerinde,yörükler gibi konar-göçer yaşadığını anlatılmak istenmiştir. Bazı kayıtlarda da Türkmen Aşiretlerinin bazılarına “Yörük”;Yörüklerin bazılarına da“Türkmen”denildiği görülmüştür.
            Seyidgazi/Bahşişli köyündeki yörükler”Ecdad Horasan’dan beri yürüyerek gelmiş;Yörük yürüdü,kıllı deriyi sürüdü, demişler,adımız yörük olmuş. Bizim atalarımız Toroslardan Mersin civarından gelmiş,hala orada akrabalarımız var.”
            Avrupalı araştırmacılardan Leake:”Yörükler,Asya’daki Türkmen ve Kürtler gibi göçer aşiret hayatı yaşar. Trakya ve Mekadonya’ya yerleştikten sonra bu yaşayış düzenini  terk etmişlerdir S.Boker:”Asya’dan göç ederek Teselya’ya  yerleşmişler-dir.Bunlar göçer yaşayan Yörüklerdir.”G.Lejean:”Türkler nomad ve çoban hayatı yaşayan ırkdaşlarına (yürüyen,gezen manasına gelen)Yörük adını veriyorlar”.[18]
“Yörükler kanun nazarında askerdi,Rumeli Eyaletinde yirmi defterli akıncı,kırk bin  yörük ve müsellem vardır. Yörükler,müsellem taifesinden sefer zamanı nöbetle beş-altı bin nefer tayin edilip,sefer malzemelerini taşırlar. Başlarında yörükbeyleri ve başbuğları bulunur.”[19] 
            Osmanlı dönemine aşiretler bir subaşına bağlanarak,iktisadi açıda faydalanmayı düşünmüştür. Devlet nazarında Yörüklükten çıkmak,ölçüsü şu dur. Göçten vaz-geçip,yerleşip,tarıma başlayıp, 10 yıl belirli bir köyün halkı olarak yazıldıktan sonra göçerlikten çıkarılır. Defter-i Hakaniye şerh düşülürdü.
            Cevdet Türkay,arşiv kayıtlarını dayanarak hazırladığı “Oymak,Aşiret ve Cemaatlar”isimli eserinde değişik tesitler yapmıştır.”Konar-göçer Türkmen ekradı yörükan-ı taifesinden” Yine Alanya civarında oturan Hacılar Ekradı,Mehmet Eröz’ün “Yörükler”isimli eserinde “Hacı Aliler,Hacı Süleymanlar”şeklinde değişmiştir. Yine Aksu-Serik çevresinde yaşayan”Murtunalar”nam-ı diğer “Aşiret-i Kürdi” ise “Konar-göçer Yörük taifesindendir.”denilmektedir.
            Yörüklük ve Türkmenlik tezlerinden çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da yaşayan aşiretlere genellikle “Türkmen”batıda,güneyde yaşayan aşiretlere “Yörük”denilmiştir. Mesela Karakoyunlular’a Konya,Adana Afyon,Eskişehir ve Antalya civarında”Yörük”,Doğu Anadolu’da  ve İran’da ”Türkmen”denilmektedir. Avşarlar’a Bolvadin civarında yaşayanlarına “Yörük”Doğu Anadolu’da yaşayanlara”Türkmen”dendiğini tesbit ettim.[20]
3.Konar-Göçer Yaşam:Orta Asya’da iken Türklerin büyük bir kısmı şehirlerin dışında bozkırlarda göçebe yaşıyorlardı. Türk Destanlarında bu yaşam canlı olarak anlatılır.” Ahmet el-Tini’nin rivayetlerine göre:İskender(ilk Aryani İran fatihinin ismi)geldiği zaman Mavereünnehir’de;Kaşkarlı Mahmut:Talas ve Şu alanında,şehir hayatının henüz hiç inkişaf etmemiş olduğu,her tarafta ahalinin çadırlarda yaşadığı”belirtmişlerdir.[21]
            Türklerin konar-göçer yaşamları,diğer göçer yaşayan kavimlerden farklıdır. Bu gün bile konar göçer yaşayan Kürt,Arap,Berberi kabileleri aşiret  devrini aşamamışlardır. “[22]Eski Türkler siyasi hayatında “tudunluk,yabguluk,hakanlık”devre lerini  aşarak  “ilhanlığa “yükselmişlerdir. Türklerin en aşağı derecesi“il”dir. İl ise bir aşiret değil,küçük bir millettir.”
            Fuat Köprülü ,II. Tarih Kongresine sunduğu  tebliğde:içtimai tekamül bakımından birbirinden çok farklı göçebelik şekilleri bulunduğunu ,göçer-lerin,yerleşik olanlarda daha üstün  tekamül mertebesinde olduğu belirtir. Yukarı orta zamanda Avrupa’nın yerleşmiş halkının,kültür bakımından Eurasia’nın göçebe kavimlerinden ne gibi iktibaslarda bulunduğunu tarih ve sosyoloji tetkiklerinin gösterdiğini  söyleyerek. Türk göçebeliği hakkında şu hükme varır:”Bazı göçebe Türk zümrelerinin ,bu fatih ve istilacı atlı göçebelerin ,dahili teşkilat yani idari ve siyasi müesseseler bakımından da ileri derecede olmaları gayet tabiidir.”[23]
Cengiz Han,keçe çadırda yaşayan kabilelerin başbuğu idi. Reşidettin (ormanlı) kavimler  hakkında Moğolların söyledikleri sözleri naklederek diyor ki:”Onların fikirlerine göre bu hayattan(yani avcılık ve orman hayatından )daha iyi bir hayat olmasına imkan yoktu ve onlar kadar mesud kimse bulunmazdı.”[24]
            Bilge Han,kayınbabasına bir şehir tesis ederek,milleti ile beraber yaşayacağını bildirdi. Kayın babası O’na dedi ki.”Şehirde ve köyde yaşamak,bizin işimize gelmez. Şimdiye kadar  hür ve müstakil kalmamız göçebelik sayesindedir. Göçebe olduğumuz için istediğimiz dakikada Çin’e akın yaparız. Çinliler iş den haberdar olup, seferberlik ilan edinceye kadar biz aile çadırlarımızla beraber Çinlilerin yetişemeyeceği  uzak ülkelere çekiliriz. Bu suretle Çinliler ise beş yüz binlik hatta bir milyonluk askerle üzerimize gelse ,bize hiçbir şey yapamaz.”der. Bilge Kağan şehir yapmaktan yani iskan olayından vazgeçer.
            Selçukname müellif “sakın olmaya ki şehirlerde oturasınız,yerleşesiniz. Zira şehirlerde oturanların ili ve boyu malum olmaz. Asalet ve şerefe kalmaz;beğlik ve asalet ancak göçebelikle  ve Türkmenlikledir.”diyerek atalarının nasihatını naklediyor.[25]
            Yazıcıoğlu rivayetinde şöyle deniliyor.”Merhum Kara Osman dahi daim bu öğüdü oğullarına verirmiş:olmasın ki oturak, olasız ki, beğlik,türkmenlik ve yörüklük edenlerde kalur demiş”Buradaki Kara Osman,Osmanlı Devletini kuran Osman Gazidir.[26]
            Okul görmemiş,göçebe Türk kızlarının dokudukları eşsiz halılar,kilimler yükte hafiftir. Rengini,motifini kendi icat etmiştir. Bunlar Türk Milletinin kültür özelliklerin yansıtır. Eserlerinde hiç hata bulamazsınız. Çünkü Türk zekasının ürünleridir.
            Türklerde göçerlik iktisadi bir mesleki tür değildir. Örflere,törelere daya-nan,hatırlarla beslenen bir toplumsal hayat tarzı,bir yaşayış şeklidir. Doğar doğmaz
Kendini böyle renkli  bir sosyal ortamda  bulan çocuk ;kışlar,yazlar,baharlar gelip geçer,göçler olur,hatıralar birbirini kovalar  da bütün ruhu ile bu hayat içinde erir,bu hayatla bütünleşir. İnsanlara yeniden doğuşun heyecanın veren İlkbaharda koyunların kuzulaması,keçilerin oğlak vermesi ile birlikte şırıl şırıl sular,rengarenk çiçekler,diz boyu otlar arasında ,tabiat cennetinde yaylalara doğru göçen deve katarlarının önünde kirmanları ile yün eğirerek giden suna boyluları seven gönüllerin içinde yanan ateş,aynı zamanda yörüklüğe de yürekten bağlanmış demektir. Son derece zor şartlara rağmen yaşlılar bu hayattan vazgeçmeye düşünmemişlerdir.
            Göçerlerin yaylaya çıkışları töresel törenle yapılar. Eğlenceler düzenlenir. Bu törenlere destanlarda ve Dede Korkut Hikayelerinde de rastlıyoruz.           
            Bolvadin’e bağlı”Karabağ Köylerinde yapılan”Sultan Nevruz”törenleri Destanlarda ve Dede Korkut Hikayelerinde anlatılan törenlere çok benzer. Karabağ Köylerinde Sultan Nevruz Törenleri,Mart Ayının 21.nci günü yapılır .Bütün köy halkı genci,ihtiyarı,kızı,kızanı köyün meydanın toplanırlar. Büyük bir ateş yakarlar. Köy halkından birisi “Kurt Postunu”sırtına alır,kurdun başını kafasına geçirir. Çeşitli “Seyirlik Oyunları “oynar. Kurt gibi ulur. Sonra köy meydanına yakılan ateşin üstünden bütün köy halkı atlar. Ateşin bütün günahları yakacağı,hastalıkları gidereceği,insanı arındıracağına inanılır. Sonra yaylaya çıkılır. Bu törenlerde,destani dönemde “Kültler”yaşatılmaktadır.      
            Bu törenin benzeri Girasun’un Tirebolu ilçesine bağlı köylerde yaşayan Çepni’ ler de gördüm. Bu törene  Ot Göçü-Ot Töreni”diyorlar.
            Çepniler,Mart aynın 21 geldiğinde bütün köy halkı ,köy meydanında toplanıyorlar. Yaylaya götürülecek bütün eşyalar ve hayvanlar hazırlanıyor. Burada yükü katırlar taşıyor. Aynı işi Orta Anadolu ve Güney Anadolu’da develer yapıyor. Bütün gençler bayramlık elbiselerin giyiyorlar. Karşılıklı mahalli oyunlar oynuyorlar. Türküler söyleniyor. Atma türkü yarışları yapılıyor. Daha sonra her aile Yaylaya götüreceği bütün eşyalarını ve hayvanları alıp,yaylaya çıkıyorlar,Burada Ekim ayına kadar kalınıyormuş. Düğünler Yayla dönüşü yapılıyormuş.
Gezdiğim yaylalarda konuştuğum ihtiyarlar hâl göçerliği,yerleşik hayattan üstün tutuyorlar. Onlara göre,yerleşik hayata geçenler aciz,korkak,asaletini kaybetmiş insanlardır. Ege ve Marmara bölgesinde eskiden yerleşik hayata geçen köylere”manav”diyorlar.  
            4.Aşiretlerin İskanı:Türkler konar-göçer yaşayan bir toplumdur. İlk iskan olaylarına Büyük Selçuklular zamanında rastlıyoruz. Türk göçerleri ,bilhassa Oğuzlar Büyük Selçuklu İmparatorluğu. kurulması ile iktisadi  etkilerin tesiri ile yeni yurtlar,yeni yaylalar,yeni ovalar bulmak zorunda kaldılar. Bu arzu ile batıya doğru akmaya başladılar.”Türkmen Oğuz unsuru ,evvelce Cenubi İran  ve Hemedan taraflarında yerleşiyorlardı Bağdat Halifeleri hizmetinde olan askerlerin daha Selçukilerden  yüz elli sene evvel,kırk kadar Türk emiri riyasetinde  Fars taraflarında ikta olarak yerleştiler,kasabalar kurdular.”[27] Türk kütleleri Selçuklulardan  sonra batıya akmaya başladı.
“Göçebe Oğuz aşiretlerine istinaden Horasan’da saltanatlarını kuran Selçuki hükümdarları ,yalnız onları değil,muhtelif sebeplerle Orta-Asya bozkırlarından mütemadi surette akıp gelen sair Türk kabilelerini de iskan etmek,onlara maişet vasıtalarını temin eylemek mecburiyetinde idiler .Ne Horasan ne de İran’ın sair sahaları,bu kadar kesif kütlelerin  tamamen yerleşmesine müsait olmadığından, Selçuki hükümdarları garba doğru yeni istila hareketleri yapmak zaruretinde kaldılar. İşte İran dahilinde ve cenubi Kafkasya’da Türklerin çoğalması ve bilhassa Anadolu’nu fethi ve Türkleşmesi doğrudan doğruya iktisadi zaruretin neticesidir.”[28]Bu gelen aşiretler Doğu Anadolu’ya iskanı Melikşah  zamanında başlamıştır.
Batı Türkistan da iken ziraat uğraşan  aşiretler,Anadolu’ya geldiklerinde köyler ve kasabalar kurarak Orta Asya’daki  ziraat kültürünü devam ettirmişlerdir. Yeri kurdukları köy ve kasabalara  Orta Asya’daki  adları vermişlerdir. İlhan Argun zamanında(1284-1291)Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenleri kesif kitleler halinde Doğu Anadolu’ya nakledildi. Gazan Han zamanında ikta usulü ile iskan oldular. İkta usulü ile iskan siyaseti Anadolu Selçuklular zamanında da devam etti. Osmanlılarda ikta,tımara sistemine dönüştürüldü.      
            Sultan Orhan zamanında,”Sadrazam ,Bilecik kadısı ile birleşerek piyade askerliğine elverişli Türk gençlerini seçerek alaylar teşkil edildi,Bunların başlarına onbaşı,yüzbaşı,binbaşı adı verilen kumandanlar getirildi,Yaya adı da verilen bu askeri kitle harp zamanında bir dirhem-i şer’inin dörtte birine muadil akçe-i osmani alıyorlardı. Savaş bittiği zaman ücret almıyorlardı .Devlet barış zamanında boş kalan bu büyük insan kitlelerini iskana özendirmek için,tekrar çiftçiliğe dönerlerse mutat vergilerden Tekalif-i Divaniye yahut Örfiyyeden muaf tutuyorlardı.”[29]  
            Osmanlı Devleti,bir taraftan Anadolu Türkmen Beyliklerini topraklarına katıp,Anadolu birliğini sağlarken,diğer taraftar Rumeli’nin fethine önem veriyordu. Yeni topraklar kazanıyordu. Abdal,ahi,gazi gibi  ünvanları altında misyoner ve kolonizatör Türk Dervişlerinin  iskan olayında rolü büyüktür.”Köylere ve boş topraklara doğru yayılan ca kabarıp taşan bir cemiyetin kendi varlığına inanışının bir ifadesi olarak daima ileri atılan ,istilaya kalkan ve bu istilalarla beraber istilalarına kuvvetini yapan ve ifadesini teşkil eden bu cereyanların faal ajanları olmuş olan bu dervişler,Orta zamanda Türk cemiyetini bereketli bir maya gibi işlemişlerdir.”[30]
            Türk aşiretlerinin Anadolu’da ve Rumeli’de kendi istekleri ile  yerleşmeleri ,  yayla ve kışlak sahibi olmaları  yanında devlet de  etkili bir iskan politikası uyguladı.  
Rumeli’nin fethi sırasında  fethedilen yerlere, aşiretler daha verimli topraklara sahip olmak için kendiliğinden göç etmiştir. Bu göçte devletin yardımı olmuştur. Daha sonra bu göçler duraksayınca ,devlet zoraki göçürerek aşiretleri sürgüne tabi tutmuştur. Amaç yeni alınan yerlerdeki Türk nüfusun artırılması ve konar göçerlerin iskanıdır. Bu sürgünlerde dini sebepler ve isyanlar önemli rol oynamıştır. Sürgünler genellikle Rumeli’ye olmuştur.
            Anadolu’da  ise aşiretler  Kolonizatör Türk Dervişlerinin etkisi ile iskan oluyorlardır. Timur’un Anadolu’yu istilasından sonra bozulan Anadolu birliği iskan zorlaştırdı. Aşiretler bu zorluğa rağmen beğendikleri yerlere kendiliğinden iskan oluyorlardı. Mesela,Timur Türkistan’a dönerken,Anadolu’dan götürdüğü Kara Tatarlardan boşayan  Yozgat Bölgesini,Şam Türkmenlerinden olan Dulkadirli Ulusun bir kısmı  yerleşmiştir. Uzun Yayla ve Sivas civarına iskan faaliyetleri sürüyordu.
            XVI. asır başlarında göçebe hayatı durgunlaşmış,Üç-Oklar  Çukurovadaki şehir ve kasabalar kurarak yerleştikleri gibi ekinliklerde çiftlilikler kurarak toprağa bağlanmışladır. Bu asırda Anadolu’da Türkmenlerin büyük bir kısmı iskan olmuş durudaydı. Yalnız Halep Türkmenleri  ve Diyarbakır civarında ki Boz-Ulus Türkmenleri iskan olmamışlar konar-göçer yaşıyordu. Maraş,Kadirli ve Elbistan yörelerinde yaşayan Dulkadirli Ulu kısmen yerleşmişti.
            Halep Türkmenlerinden Emir Cemaatı”devlet müracaat ederek iskan olacaklarını bildirmişlerdir. Konu ili ilgili H.1102/M.1690 tarihinde iskanları kararlaştırılıyor.”Halep ve Yeni İl Türkmen’ ina tabi Emir Cemaaatı Türkmanından el-Hac Ali ve Selim ve Hamza ve el-Hac Tahir ve el-Hac İbrahim ve Mehmet ve Abdullah ve Abdüllatif  ve Şamlı Mehmet tevabii ile elli ev miktarı kimesneler arz-ı hal idüb mezkür Türkman-ı Halep ve Yeni İl aklamına tabi konar ve göçer taifesinen olup bir mahalda mahsusu kışlakları  ve sakin olacak yerleri  olmayıp Kırşehir Sancağında  kışlayıp lakin ağalarının teaddilerinden ve sair tekalif  ve nevaibin kesreti tevarüdünden perakende ve perişan oldukların ilam etmeleriyle Kırşehir Sancağında vaki Tokat mukatası aklamından Nusratlu nam karyeye hali ve harabe olmağla fi maabad mahalli mezburda iskan ve kendü mallarıyla karye-i mezbureyi ma’mur ve abada eyleyüp mabeyinlerinde teayün kesb eylemiş ihtiyar eyledikleri mutemed adem  cemaatına başbuğ tayin olunup içlerinde  fesad ve şekavet iden olur ise kendüler ahz ve hakime teslim teslim eylemek üzere ihtiyarları ve iş erleri marifetleriyle birbirine kefil verip ançak ziraat ve hiraset eyledikleri arazide hasıl eyledikleri mahsullerinin humüslerin ve bağ ve bağçe ve bostanlarından bi-has beşer iktizaiden hukuku arazılerin canibi miriye eda üdüb.”[31]   
            Bu vesikada görüldüğü gibi kültürlü kişiler aşiretlerini iskan için önemli rol oynamışlardır.
            XVII. asırda Anadolu’yu kasıp kavuran “Celali İsyanları”aşiretleri dağıtmış,perişan etmiştir. İskan olayı yavaşlamıştır. Eşkiya köylülerin”koyunların ve öküzlerin ve at ve katırların alıp,evlerinden esbap garat idip ambarların kıyıp, zairelerini alıyorlardı. Sis,Kars(Kadirli) ve Bozdoğan kazalarındaki köylülerin bir kısmı malları ve başları havfınan eşkıya yanına varup,eşkıya ordusunu artırmıştır. Bir kısım Hıristiyanlar  Rumeli’ye kaçmışlardır. Trapzon ve Rize ‘de kayıtlı 15 bin hıristiyan reayası Rumeli’ye  Kırım’ın Kefe Sancağına firar etmişlerdir. Eşkıya yüzünden derbentçilik hizmetleri terkedilmiştir. Köyler dağılmıştır.”[32] Bolvadin’e ait 15 ve 16.asra ait tahrir Defterlerinden ismi geçen köy,kasaba ve çiftliklerin büyük bir kısmı yok olmuştur.”[33]
Bunun yanı sıra Osmanlılarda vergi tahsili aşiretlerin varını yoğunu alınca ,aşiretler iskan edildikleri yerleri terk ederek dağılmışlardır.H.1039/M.1629 yılında Bağdat’ın alınması için görevlendirilen Hüsrev Paşa ,Halep’ten hareket etmeden önce,kalabalık bir kuvvet göndererek “Beğdili Aşiretinin”  borçlarının karşılığı  onbin koyun ve yüz katar develerini zaptetmiştir. Bu olay aşiretin yerlerini terk etmesine neden olmuştur. Boşalan yerlere Arap kabileleri gelmiştir.
            “Mali hususatta hiç müsamahacı olamayan devlet idarecileri Bozulus teşekküllerinin birkaç seneden beri alınmamış olan vergilerini bir türlü affetmiyor ve bu bakımdan sıkıştırıyordu. Bu sebeple l084/1673 yılında Bozulus’un Bolvadin Akşehir Kütahya hattında  bulunan en mühim kısmını yeniden inhilale ve dağılmaya mecbur etmiştir.Bu tazyik neticesinden Bozulus teşekküllerin Karesi,Saruhan,Aydın ve Menteşe mıntıkalarına gelmesi ve hatta denizi geçerek Rodos,İstanköy,gibi adalara iltica etmeleri,o sırada aşiretlerin devlet memurları karşısında yılgın düşmüşlerdir.”[34]Bu olaylar iskan olayını zorlaştırmıştır.
            Devlet 15.16 ,17 ve 18 asırda çıkardığı yasalarla,iskan olayını devlet politikası haline getirdi. Türkmenlerin tamamına yakılını ,Yörüklerin bir kısmı iskan oldu
            İskanı kabul etmeyenler sürgüne tabi tutuldu. Rumeli’ye,Adalara sürüldüler. Kıbrıs’a sürülen aşiret ,Antalya’dan gemilere bindirildi. Yolda kaptanı öldürüp bir kısmı geri döndü. Bir kısmı adaya çıktıktan sonra kaçıp,Bolvadin ,Aydın,Menteşe,Saruhan ve Kütahya taraflarına kaçtılar .H.1126/M.1714 yılında Nihayet iskan olup ziraat ve sanatla meşgul olmak kaydı ile afvedildiler.
            “Kuşcubeğli cemaatı,Anadolu Yörükan cemaatından olup,Bolvadin’e tabi Karamık kazasında Devederesi nam mahalde iskan edilmiştir. Mukaddema aşiretin Devederesine iskan teklifi ile rencide olmaması için 28 Zilhicce 1147/1734 tarihinde emr-i şerifi verilüp,ahkam ve iskan defterine kayd olunmuştur. Karamık Kazasında Devederesi nam maahalde sakin ve hatve hariç mahalle hareket etmemek üzere 3000 guruş nezri mukayyeddir.”[35]Devlet aşiret yakın olduğu sürece iskan kolaylaşmıştır.
            “700 hane olan Musacalu Cemaatı kendi sakin oldukları yerlerinden kalkup âhar mahallerde parekende ve mütefeddik olanlar,hala bulundukları mahallerde sakin olalı on sene mürur etmeyip yahut avarız hanesine kayd olmuş değillerse  kaldırılıp,kadimi sakin oldukları yerlere asıl cemaatları deruruna akl ve iskan ettrilir. Ve eğer oturdukları yerlerde sakin olalı on sene geçip ve yahut avarız hanesine kayd olmuşlar ise  ol makuleler kaldırılmak teklifi ile rencide ettirilmeyip,oturdukları yerlerde  üzerlerine edası lazım gelen rüsum-ı raiyyelerini kanun ve defter mucibince asılraiyet kayd olundukları zabitlerine eda etmeleri iskan şurutundandır. Cemaatı mezbure yedi kabileden mürekkepdir:Kabile-i Kaçarlı Kabile-i İncili,Kabile-i Çilli,Kabile-i Tanburacı,Kabile-i Oşili,Kabile-i Hacı Fakılı,Kabile-i Caberli. Musacalu Cemaatı 1146/1733 senesinde Rakkadan ifraz ce malikane füruht olunmağla  mukataa’ya kayd olunmuştur. Musacalu Cemaatı Bozulus Aşiretindenidi.”[36] Musaclu Aşireti Afyon’un Emirdağı ilçe merkezi ve köylerine yerleşmiştir.[37] Bozulus Aşiretine tabi olan Türkmenlerinden  olup,Aydın Bölgesinde sakin olan Mihadlu,Aksudlu ve Gaffarlı Cemaatları Bolvadin Karaca Ören civarına iskan oldular.[38]
            Göçerlerin büyük çapta iskanları XIX. asırda olmuştur.1938 yılında Mustafa Reşit Paşa ‘nın hariciye nazırlığı zamanında yaptırdığı anket sonunda Anadolu’daki nüfusun büyük bir kısmının göçebe olduğunu tesbit etmiştir. Ve bunların iskanına karar vermiştir. Devlet olarak yardım etmiş. Yörük ve Türkmenlere köyler kurulmuştur.19.asırda Marmara,Ege ve Akdeniz’de büyük çapta iskan olmuştur
Karakeçili Aşiretinin”1259/1843yılında bir kısmı Manisa ve Hüdavendiğar vilayetlerine diğerleri sakin oldukları yerlere parakende olarak iskan ve bazı teklifat ile birlikte asker ,öşür alınmıştır. Diğer kısımları 1283/1868 yılında Ahmet Vefik Paşa’nın müfettişliği sırasında  iskan olmuştur. Karakeçili Aşiretiin iskanı l936 yılına kadar devam etmiş,bu tarihten sonra iskan işi tamamlanmıştır. Karakeçililerde en son iskan .[39] Eskişehir Karakeçili köyleri olmuştur. Aynı tarihlerde Antalya’dan çıkıp sultan Dağlarına yaylaya gelen parekende yörükler hala gelmektedir. Bunlar çok az birkaç ailedir.
5.Aşiretlerde Sosyal Hayat:
5.1.Çadır:Orta Asya’da yapılan kazılarda ,Türk Göçerlerinin keçeden yapılmış çadırlarda yaşadığı öğrenilmiştir. Bu çadırlar yere kurulduğu gibi arabaların üzerine de kuruluyordu. Bunların iskeleti ağaç olup üzeri keçe ile örtülüyordu. Ayrıca  arazi üzerine türbe şeklinde kubbeli çadırlar kullandılar. En çok bu tip çadırları kullanmışlardır. Anadolu’ya göç ettiklerinde bu çadırları beraberinde getirmişler,yerleşik hayata geçtikten sonra bu çadır tipi türbelerde yaşamıştır. Bilhassa Anadolu Selçukluları zamanında yapılan türbelerin bir kısım çadır şeklinde yapılmıştır. Günümüze ulaşan en güzel örneği Akşehir’de Seyyit Mahmut Hayrani türbesi,Çay -Eber Kasabasında  Esirüddin Ebheri Türbeleridir.
Orta Asya göçerleri eski devirlerde de keçe çadır kullanıyorlardı.”İskitlerin hayat tarzı kıyafet ve simaları,adet ahlakları hakkında Hipakratus tarafından verilen malumatlar Hunlar ve Göktürkler  hakkında yazılanların aynıdır. Akideleri defin merasimleri  ve adetleri Altaylıların  aynıdır. Bunlar keçeden mamul kubbeli çadırlarda (genellikle tekerlekli arabaların üstüne kurulan) yaşarlardır. Bu evlerin ve aksamına ait isimler Türkçedir. Araplar bu çadırları Kenture yani Türk Çadırı diyorlardı.”[40]
Çin kaynaklarında  göre Kırkızlar”Keçeleri birleştirerek reisleri için çok büyük çadırlar yani otağlar kurarlardı. Kabile reislerinin çadırı etrafına halka ait çadırlar kurulurdu.[41] Menkıbelere göre ilk çadırı yapan Türk Han’dır.
Cüveyni,Hülagu’nun bin oklu çadırından,Aksarayı ,Gazan Han’ın süslü çadırından bahseder.
Türk göçerleri Anadolu’ya gelince,değişen coğrafi şartlardan dolayı koyunculuğun yerini,davarcılık almıştır(keçi besleme).Çadırların yapıları ve şekilleri de bu değişime göre şekillendi. Keçe çadırlar terk edildi,kıl çadırlarda yaşarlardı.
Anadolu’da Türk Aşiretlerini kullandıkları çadırlar üç gruba ayrılır.
a. Kara Çadır:Kıl çadır,çul çadır ismi de verilen bu çadırlar keçi kılından yapılır. Uzunca bir ev gibidir. Karakeçi kılından yapıldığı için Kara Çadır demişlerdir.
b. Keçe ev:Bazı yerlerde Alaçık diyorlar. Alaçık eni 3 m.,boyu 5m.dir.Eskişehir ve köylerindeki Karakeçililer Alıcık diyorlar. Tünel şeklinde yapılıyor. Çadırı kubbe iskeleti yay şeklindedir. Bu yaylar ardıç ağacnın dallarından yapılır,delikli ağaçtan geçirilerek,yarım daire  şeklindeki kubbe meydana gelir. Kubbenin   üstüne kamış,çalı  ile örtülür. Bunların üstüne keçe örtülerek kapatılır. Siyah yünden yapılan keçe  soğut,yağmur geçirmez.
Yarım çemberi oluşturan malzemeler kamıştan,kargıdan yapılır,24 tanedir. Çadır ın içi kilimlerle bölünür. Bir çadırda 4 bölme için 5 kilim kullanılır. Çadırın etrafına  Soğut ve yağmur girmemesi için çadırın etrafına bir metre taş yığılır. .Alacık’ın tek kapısı vardır. Ocak kapının sol tarafında yer alır. Ocağın solunda ise tabak çanak konacak yer yapılır. Alacık tabanı hasır veya karaçul ile örtülür. Alaçıklardan genellikle pencere yoktur. Bazılarında açılan küçük delikler pencere görevini görür.
Afyon,Kütahya,Eskişehir,Adana  ,Mersin civarında yaşayan Karakeçili,Kara Tekeli Bahşişli,Keşefli ,Beyazıdlı,Tırtarlı,Köseli,Beyazıdlı, Muratlı, Işıklı  aşiretleri bu çadırı kullanıyor. Azeri göçebeler Alaçık’a  ıtlak diyorlar.
c.Topak Ev: Afyon/Emirdağ ilçesindeki Türkmen Köyleri Topak Evleri”kullanıyorlardı. Bunun örnekleri Afyon Etnoğrafya Müzesinde vardır. Alaçıkta olduğu gibi kamış ve kargılarla kubbe yapılır,Üzeri keçe ile örtülür
5.2.Hayvancılık:Göçerlerin asıl ve tek meslekleri hayvancılıktır. Orta Asya döneminde günümüze kadar gelen en eski kültürümüzdür. Genellikle at,koyun, deve, sığır besleniyordu. Keçi azdır. Namazgah Tepe ’de yapılan kazıda “Koyun,keçi, deve,sığır,at ve köpek kemikleri bolca çıkmıştır. Kalıntılarda bulunan malzemelerden , koyun yünün çok kullanıldığı anlaşılmıştır.”[42]
            Anadolu’da göçerler en çok keçi,koyun,deve,sığır beslerler. Katır ve eşek nakliyat için kullanılır. Değirmene buğday götürmek,pazara mal götürmek gibi işlerde kullanılıyor. Gezdiğim yerlerde Tahtacı denilen”Ağaçeriler” ile Alevi Türkmenleri orman ürünleri ile uğraştığı için katır çok kullanmışlardır. İç Anadolu’da göl ve bataklık yakınlarında yaşayan aşiretlerin manda besledikleri görülmüştür. Bilhassa Afyon , Bolvadin,Konya’nın bazı kazaları,Isparta ve Burdur’un bazı kazalarında manda çok görülür.[43] Bazı aşiretler kuş beslemiştir.Arşiv kayıtlarına bu isimle geçmişlerdir.”Bozulus Aşiretinden olan Kuşdoğanlı Cemaatı, Bolvadin Kazasında sakin olurlar.”[44]  Ayrıca Kuşçu,Kuşcubeğli, Kuşhanlı ,Kuş-karalı, Kuşlu,Kuşluhanlı cemaatları vardır.
            2.Aşiretlerin Beslediği Hayvanlar     
          a.At-Atçılık:Türklerde en kıymetli hayvandır. Atı Türkler evcilleştirmiş,insanlığa tanıtmıştır. O’nların bu buluşları günümüze kadar işlevini sürdürmüştür. Güzelliğin timsalidir. At kutsal hayvandır. Türk Atasözlerinde “At”ile  sözler vardır. ”At,avrat,silah yiğidin bahtına”derler bu üç kutsal şey kimseye verilmez,en iyi şekilde korunur.
At,savaş aracıdır. Spor aracıdır. Günümüz de Türk Cumhuriyetlerinde en leziz et,at etidir. Hala yenmektedir. Sütünden yapılan”kımız”kullanılmaktadır. Kımız ayrıca bugün bile Bolvadin civarındaki Karakeçili Yörüklerinden,Karabağlı Türkmenlerinde ilaç olarak kullanılmaktadır. Ateşli hastaların vücutları kısrak sütün ile silinir. Bir bardak  içirilir.
             Anadolu’ya göçtükten sonra arazi şartları değiştiği için  at besleme önemini kaybetmiştir.”Yıltı”adı verilen at sürülerini besleyen aşiretler bu gün yoktur. Önemli bir savaş aracı olan at,bilhassa 16,17,18 .asırda devletin teşviki ile canlandırılmış. At beseleyen aşiretlere “Esb-keşan Aşireti”(At Çekenli)ismi verilmiş,özel kanunlar düzenlenmiştir. Bunlara Konya Ovasının,Pozantı-Akşehir hattı verilmiş,bu bölge  Bayburt,Eski İl ve Turgut isminde üç merkeze kurulmuştur.[45]Devlete at beslemişlerdir. Bunun karşılığı vergiden muaf olmuşlar. Devletin bazı imkanlarından faydalandırılmıştır. Sultanönü Sancağı ismi ile anılan Eskişehir civarına kurulan  Tay Çiftlikleri kurularak ,tay yetiştirilmiş.[46]
            b.Koyunculuk:Anavatanı Asya olan koyunu Türkler evcilleştirmişlerdir. Kitaplı dinlerin kutsal saydığı bu hayvan ılıman iklimin hakim olduğu her yerde yetiştirilmiştir .Anadolu’da aşiretler  geniş meralarda ve yaylalarda koyun beslemişlerdir. Bu konuda  yetiştirme tekniği ve kedine özge kültürü gelişmiştir. Aşiretlere isim olmuşlardır. Akkoyunlular,Karakoyunlular v.s
            Her koyun yaşlarına göre verilen ayrı ayrı çan adları,koyun hastalıkları ile tedavileri,beslenmeleri için belli bir teknik geliştirilmiştir.
            Koyunların yaşlarına ve cinslerine göre verilen isimler:
            Kış kuzusu,Ası kuzu:Kış ortasında doğan kuzu
            Körpe kuzu:Mart,nisanda doğan kuzu
Emlik:Zayıf koyunun mayısta doğan kuzusu
            Kuzu:Altı aylığa kadar koyunun yavrusu
            Toklu:Altı aylıktan,iki yaşına kadar erkek kuzu
            Öveç:İki yaşından sonraki erkek koyun
Şişek:Altı aylıktan,iki yaşına kadar dişi koyun
Marya:İki yaşından sonraki dişi koyun
Koç:Yaşlı öveç(3-4 yaşlarında)
Koç katımı:Koyun beş ayda kuzular. Eğer koç erken aşarsa kuzu kışın doğar buna ası kuzu denir. Bolvadin civarında kış şiddetli geçtiği için,yem bulma zorluğundan dolayı,Ağustos ’un 15’inden sonra koçlar sürüden ayrılır.40-50 gün besiye çekilir. Pancar küspesi,arpa,yulaf verilir. Tuz az verilir. Tuzun dölü bozduğuna inanılır.[47] Bolvadin /Karabağ köylerinde yaşayan Karabağlı Türkmenlerinde ve Bolvadin/Yörükkaracaviran’da yaşayan Karakeçili Yörüklerinde koç katımı üç zamanda yapılıyor:
            1.İlk güzlük:Eylül’ ün son haftası koç katılır.;Şubat ayında(1.cemerede)koyun kuzular.
            2.Orta güzlük:Ekim ayının ilk haftası (ilk güzlükten 15 gün sonra)koç katılır; Orta cemrede (ikinci cemre)kuzular.(tohur verir.)[48]
            3.Son güzlük:Ekim ayının sonlarında koç katılır,son cemrede(Mart ayında)tohur verir. Tabiat şartları ve bakım zorluğundan dolayı son güzlük tercih edilir.
            İlk güzlüğün tohurunun bakımı zor olur. Fakat bu kuzu sağlam ve dayanıklı olur. Bolvadin ve civarındaki aşiretler ası kuzu dedikleri bu kuzuyu makbul sayarlar.”Ası kuzuya kurt erişmez derler. Doğan kuzuları korumak için çadırın karşısına kuzuluk denilen yer yapılır. Taşla örülür,üstü çalı çırpı ile kapatılır. Yere kuru ot serilir. Kuzu anasını günde iki defa emer.15 günlük olunca emişme günde bir defa öğleden sonra yapılır. Çayıra yaylıma çıkarılır. Kursaklanmış,dişleri ok kesecek hale gelmiştir. Temmuz ayında sütten kesilir. Sütten kesilen kuzunun anası iki ay daha süt verir.
            Koç katımı:Koç katılmadan önce süslenir. Kuyruğu boyanır. Başına kına yakılır. Göğsünün yünü kırkılır. Burası rengarenk boyanır. Koçu öven türküler söylenir.[49] Sırtına bir kız çocuğu bindirilir. Koç sürüye gelince indirilir. Koyunun dişi doğuracağına inanılır. Koç katımı Cuma gün hariç her gün yapılır. Genellikle gece yapılır. Koç gücüne göre ündü 5 ila 15 koyunu aşar .Koç başını uzatarak aşımı tamamladığını bildirir. Koç iki sene aşım yapar,üçüncü sene yaptırılmaz. Çünkü (birinci sene kuzu,ikinci sene toklu,üçüncü sene şişek olur)evladı önüne gelir. Evladını aşmaması için sürüde bulundurulmaz. Ya satılır,yada kesilir.
            Kuzu kırkımı:Kuzular bir çay kenarına götürülür,iyice yıkanır. Ertesi güne kadar kurutulur. Temiz bir çuvalın üstüne yatırılır. Makasla yünü kırkılır. Kırkılan kuzu kendi damgaları (en)ile damgalanır.
            Koyun kırkımı: Koyun Nisan ve Ağustosta olmak üzere iki defa kırkılır .Nisan kırkımından elde edilen yüne”Yapağ”,Ağustos ayında elde edilen yüne”güz yünü”denir. Güz yünü temiz olduğu için satılmaz,kuzu yünü ile karıştırılır (paçal)edilir. Keçe ve kepenek yapımında kullanılır. Yatak ve yorgan ve yastık içine konulur.
            Koyun Çobanlığı:Çobanların pirî Hz. Musa’dır. Koyun çobanlığı peygamber mesleği olduğu için herkes kendi koyununu güder. Zorunlu olmadan koyun çobanı tutmazlar.
Koyun çobanlarında aranan nitelikler.
1.Koyunu sever. Koyun onu takip eder. Kesinlikle koyunu dövmez ve ürkütmez. Çünkü koyun cennetten çıkmıştır. Hz. İsmail’i kurban oymaktan kurtarmıştır.
            2.Sabırlı ve becerikli olmalıdır. Karda ,yağmurda,gece koyunu güdebilmelidir.
            3.Usta çoban sürüler içinde koyunların tanır. Bunları beceremeyenlere Bolvadin’de”Sığır çobanı” derler. Bolvadin’de ki aşiretlerde çoban yardımcısına”Çontu”derler. Ereğli’de “Çeltek”diyorlar. İki sürüyü birlikte  güdün becerikli çobanlara da”yanaşık”derler.
            4.Çobanlar kaval çalmakta maharetli olmalıdır. Öyle ki çaldığı kaval aç koyunu ekinden,susuz koyunu sudan döndürecek güçte olmalıdır. Eski çobanlar kavalla dağdan dağa anlaşıyor,konuşuyorlarmış.
            Çobanlar sırtlarına döğme yünden yapılmış kolsuz başlıklı,“kepenek”giyerler. Kepenek kar,yağmur ve soğuğu geçirmez.       
1 sürü 200-300 koyundan meydana gelir. Bir sürüsü olan Yörük zengin sayılır. Genellikle Yörüklerin sürüsü 50-100 koyundan oluşur.
            Çobanın en sadık arkadaşı can yoldaşı Çoban köpekleridir. Çoban köpeklerini en makbulü”Kangal Köpekleridir.”Kurtla boğuşurken,kurt boğmasın diye boynuna çivili tasma takılır. Köpekler sürüyü kurtlardan ve hırsızlardan korur. Çobanın başına bir iş geldiğinde sürüyü önüne katıp,çadıra getirir.
            Koyun günde iki sefer sağılır. Sabah ve akşam. Sağma işini kadınlar yapar. Kışın koyun gece 3 saat yayılır. Ağıl adı verilen barınaklarına götürülür. Afyon,Bolvadin,Dinar’da çardak deniyor. Afşar’larda eğrek diyorlar. Ağıllarına kapısı güneye bakar. Kapanın önüne dikilen sırığa ölmüş köpek kafası takır. Takılan köpek kafatasının nazardan koruyacağına inanılır. Bolvadin-Karabağ Türkmenlerin-de kurt başı takılır. Kurt başının nazardan koruyacağına,bolluk ve bereket getireceğine inanılır. Bu töre destan döneminden ki Bozkurt  kültünün devamıdır.
            Koyuncu Yörüklerin bütün ihtiyacı koyundan karşılanır. Et,süt,yağ,peynir, keş, çökelek,yün ve yünden yapılan keçe,kepenek,halı,kilim,çeşitli giysiler.”Belde biri donmuş,ölmüş “demişler. Koyun”varın o adama bakın ,benim tüyümden,tüy yoktur sırtında”demiş. Çünkü koyun yünün daima sıcak tutar.
            Koyun cinsleri:Yörüklerin beslediği koyunlar, Karaman, dağlıç, kıvırcık,dağlıç
            Koyun çanları:Koça can takılmaz,koyunlara takılır.
1.Döğme çanlar:En büyük koyun çanıdır. İlkbaharda kısır ve şişeklere takılır.
 2.Kabayedek:kısır ve şişeklere sonbaharda takılır Orta boy çandır.
 3.Cura yedek:El koyununa takılır.
4.Kuzu yedek:kuzulara takılır,
5.Zil:Ufaktır,kuzulara takılır.
c. Keçi besleme:Yörükler çoğunlukla keçi beslerler. Bu mesleğe” davarcılık” denir. Çok çabuk üreyen dağlık,taşlık yerlerde bile yaşayabilen,beslenmesi kolay olduğu için Aşiretler  davarcılığa önem vermişlerdir .Koyun sürüleri içine mutlaka birkaç keçi katarlar. Fazla katıldığı zaman koyunu rahatsız eder. Çünkü hareketlidir. Sağa sola dağılır.
            Davarcı Yörükler:”Koyunun içine kurt girse,hepsini öldürür,sesleri bile çıkmaz.
Keçiye gelse ölürken bile bağırır. Keçi yaraya bereye dayanır. Koyun yükseltir,bizim gibi fakirler için keçi iyidir”diyorlar.
            Yörükler,Siyah kıl keçilerini,alaca,kurşuni,sarı gibi açık renkte olanlar tercih edilir. Bunlar soğuk ve hastalığa karşı dayanıklıdır. Beyaz ve açık gri renkte olanı tercih edilmez.”[50]
Keçi cinsleri:
            Körpe: Yeni doğmuş keçi yavrusu
            Oğlak:Her iki cinsin 6 aya kadar olan yavrusu
            Çebiç:6ayla bir yaşı arası dişi ve erkek keçi
            Yazmış: 1yaşından sonraki dişi keçi
            Keçi: 2 yaşından sonraki  dişi keçi
            Seyis:1 yaşından sonraki hadım keçi
            Teke:1 yaşından sonraki burumamış keçi
            Erkeç: 3 yaşında hadım keçi
            Kart: 4-5 yaşlarında hadım keçi
            Keçilerin ,Teke katımı,yavrulamaları,bakımı,kırkımı,sağılması koyunun-kine  benzer.”kıl keçide kıllar kaba düz ve uzundur. Dağlık arazide yaşayan kıl keçilerinde kılları ovadakilere  nazaran daha kalındır. Uzun kılların dışında yumuşak dip kılları vardır.”[51]
            Keçi çanları:   
            Firik çan:Küçük çan
            Gılgırtı:Orta büyüklükteki çan
            Tatırdavık:Orta büyüklükteki çan
            Top çan:Büyük çan
            Binbir:Büyük çan
            d.Devecilik:Yörüklerin  yayla,kışla,güzle arasıdaki  göçlerini sağlayan en büyük yardımcıdır. Orta Asya göçerleri çift hörgüçlü deve,Anadolu göçerleri tek hörgüçlü deve kullanırlar.
             Deve belli iklim şartlarında yetişen bir hayvan olmakla beraber,en soğuk steplerde  olduğu kadar,en sıcak çöllerde yetişen bir hayvandır. Çöllerin 50 dereceyi geçen sıcaklığına ,steplerin  sıfırın altındaki soğuğa dayanıklıdır.
            Deve sakin,dayanıklı,kanaatkar sevimli bir hayvandır. Az yemle uzun günler çalışmaya tehammül eder. Kindardır. Mutlaka intikamını alır.”Deve gibi kindar”sözü bu özelliğinden gelir. Çölde aç kalan Arapların develerin hörgüçlerini yararak depo ettikleri yağı yedikleri,suyu içtikleri söylenir. Deve bu acıya bile tehümmül edermiş.
            Deve çeşitleri:
            1.Tüylü Deve:Tek hörgüçlü devedir. İki hörgüçlü olanına”Buhur Deve”denir. Tüylü devenin erkeğine Beserek ,dişisine maya denir. Bunlar Anadolu soğuk bölge-lerinde kullanılır. Eskişehir ,Kütahya ve Aydın civarında yaşayan Karakeçili Yörükleri  Tüylü Deveye “Tülü Deve” diyorlar. Devenin dişisine Tülü Maya erkeğine Tülü Daylak deniyor.6 yaşındaki deveye Tülü Beserek  denir.[52]
            2.Tavsi: Çift hörgüçlü ,çok kuvvetli bir hayvandır. Buhur Deve ile Tüylü Devenin birleşmesi ile elde edilen melezdir. Yük taşımada kullanılır .Kendi aralarında birleştirilmez.
            3.Teke:Melez devedir. Tüylü ile buhur devenin birleşmesi ile elde edilir. Erkeğine Lök,dişisine Teke Çelebi denir. Küçük vücutlu sıcağa dayanıklıdır. Güney bölgelerimizde çok yetiştirilir. İzmir,Aydın Adana  taraflarında çok görülür. Aşiret devesidir. Lök, adamcıl olursa insana saldırırsa,hadım edilir .Buna Lök Hadım denir.
4.Kerteles: Melez devedir. Yayla mıntıkalarda,dağlık bölgelerde kullanılır.
            5.Yeğen:Aşiretler tarafından pek tutulmayan bir deve cinsidir. Beserek ağır yük kaldıramamışta “Yeğenimi çağırın demiş”Yeğenin yük hayvanı olduğu anlatılmıştır.
            6.Kükürdi  Deve:İş hayvanı olarak kullanılır .Damızlık olmaz.
            Bunların dışında iki deve ismi daha vardır.
            1.Yetişeğen:Babası lök,anası mayadır. Yük taşır, kuvvetli bir hayvandır.
            2.Haçan:Babası lök,anası mayadır. Buna aynı zamanda (kırma,çandır)denir.
            Develerin cinsleri:
            Potuk,boduk,Köşek: 6 aylığı kadar deve yavrusu
            Dorum: 2 yaşına kadar deve yavrusu
            Daylak:2 yaşandan sonra deve.Horzum Yörükleri a)Lök Daylağı,b)TülüDaylağı c)Nacır Daylağı olarak sınıflandırırlar.
            Deveciliğin Aşiret Kültüründeki sözleri:
            Maşaallah lök gibi oturdu :Ağırbaşlı insan için söylenir.
            Gaterde lök öter :Bir yere hakim kişinin bulunması için söylenir
            Beserek gibi adam :İri yarı insan için
            Maya gibi kız: Güzel kız için
            Deve botlar gibi botladı: Patavakzıs laf eden için söylenir.
            Yörükler Devenin bağırmasını cinslerine göre tasnif etmişlerdir.
            Deve:Bozular                                    Lök:Öter
            Kirinci:Tırlar                                     Beserek:Guğurur.
            Deve Güreşi:Ege Bölgesinden Yörükler deve güneşi tertip ederler .İki Tülü Beserek ile iki lök arasına maya getirilir. Kıskançlık yaratılarak erkek develerin birbirine saldırması sağlanır. Seyretmesi oldukça heyecanlı olur Savran adı verilen usta deveci yörükleri güreşi idare ederler. Deve güreşi Orta Asya kökenlidir.
       Deve çanları:
            Hatap çanı:Havudun önüne asılan büyük çandır.
            Duluk çanı veya zil:yanaklara takılan 7-8 adet küçük çandır. Yüz çanı da denir.
            Yanlama çanı:Karın altına asılan çandır. Göçerler çok ses çıkaran,göçe  renk veren bu çana önem verirler. Sarıkeçililer sıraç,çakal diyorlar.
            Keveke:Deve çanının dışındaki büyük çandır.
            Deve iki yerden kesilir.a.)evvela boğaz altından,b)sonra göğbedden(boyunla gövdenin birleştiği yerden kesilir.
            Devecilerin piri Veysel Karani’ dir.
5.3Yörüklerde Damgalar:Türk Milleti ,kökü  tarihin derinliklerine  uzanan güçlü ve köklü bir kültüre sahip olan ,nadir milletlerden birisidir. Türkler,tarihin her döneminde dünya sahnesinde kalmıştır. Adları ve coğrafi alanları değişik olsa bile Türk  adını  silinmez bir damga olarak tarihin her sayfasına vurmuştur.
            Türklerde damganın tarihi milattan önceki devirlere kadar uzanır. Bu damgalar taşa,kayaya abidelere vurularak silinmez izler bırakırlar. O izler asırları aşarak bize kadar gelmiş,bizden sonrakilere gidecek,sonsuza değin yaşacaktır. 
            Damga,bir şeyin üzerine bir nişan,bir im basya yarayan araçtır. Eski Türk yazıtlarından , Açura Yazıtlarındaki metinlerde geçer.
            “Yeti yegirmi erdemi yaşınta erdim,ölti;
              Kabkı  ti bunsız erti kara saçın teg,
             Yerdeki tamkalıg yılkı bunsız erti.
            Yağ...tegmis süteni yeti bin oglan erti”[53]
            XI. asırda yazılmış Kutadgu Biling isimili ünlü eserde:
             Tamga:Damga,mühür olarak geçer.[54]
Ali Şîr Nevâi”Muhakemetü’l-Lügateyn” eserinde”tamgaçı”olarak geçer.
            14.asırda yazılan”Süheyl ü Nevbahar” isimli eserde:
            “Dutarlar atı vü ol at idi ol,
            Ki sa’lük’i bıraktı vüduttu yol,
            Şolok dem ki kıldı nazar Şah-ı Çin,
            Görür kızı tamgası urdu kıçın”[55]
            Tarihi belgelerde her Türk Boyunun bir ongunu öğreniyoruz.Ongun,kurban veya totem(ata sayılan ongun) mahiyetindeki hayvanlar,her yerde aşağı yukarı aynı cinsten at,geyik,dağ keçisi,boğa,kaplan,kurt,su kuşu,yırtıcı kuş gibi motiflerdi. Bazanda belki göçebelerin dini inançlarından dolayı,zoomorfik motifler ,efsanevi bir şekle bürünerek,hayali,muhtelif azalı mahluklar orta çıkıyordu.
            Moğol bilim adamlarından Mannay-ooll”Göktürk Kağan soyunun damgası olan dağ keçisi piktogramının M.Ö.VII asra kadar uzanır. Kök-Türk Kağanın atlarına vurulan kuş şeklindeki damga totamik bir menkıbeye bağlıdır.”[56]
            Türklerde damga,eski Türk Milli yazısı olan Göktürk Alfabesinden daha eskidir. Fakat  bulunabilen en eski yazlı vesikalar bu alfabe ile verilmiştir.
            Damgaların kullanıldığı yerler
            Asaya ’dan Avrupa ortalarına kadar uzanan Türk Dünyasında Türk Damgaları,hakim olduğumuz her yere Türk  Damgasını vurmuştur. Anadolu’da çeşitli boy,soy,oymak,oba,aşiret ve cemaatlar ile aileler arasında kullanılmakta ve yaşatılmakta idi. Bu damgaların bazıları yiğitlik,metlik,cesaret,güç,kuvvet,bereket ve bolluk anlamlarına gelir.
            Sebebi ne olunsa olsun,manası bilinsin veya bilinmesin Türk Damgaları damga im,en adları altında kullanılmıştır. Damgaların Anadolu’da kullanıldığı yerler:
              1.At ve sığırlarda
              2.Koç ve koyunların kulak ve burunları üstüne
              3.Koç veya koyun sırtında ,kuyruğunda veya başında(aşı boya ile)
              4.Kovalarda,buğdaya ve un ambarlarında
              5.Mezar taşlarında[57]
              6.Mezar hece tahtalarında
              7.Kilim ve halılarda
              8.Keçelerde,Kepeneklerde
              9.Heybe,torba ve un çuvalları
            10.Ziynet eşyalarında
            11.Nakışlarda
            12.Nazarlıklarda
            13.Ev kapı ve duvarlarında
            14.Kaplarda
            15.El,yüz,alın,pazu ve göğüslerde yapılan döğmelerde
            16.At koşum takımlarında
            Türk damgalarının bu kadar çeşitli yerlerde kullanılması,Türk toplumunun folklor ve etnolojik malzemelerinin zengin olduğunu gösterir.
Oğuz Boyları ve Onkunu-Damgaları
            Oğuzlar 24 boydur. Bu boylar kendi aralarında aşiretlere,oymaklara ve cemaatlara ayrılırlar. Her boyun ayrı bir damgası vardır. Hayvanlara vurulan bu işaretler o boy sembolüdür. Birbirlerini bu sembol ile tanırlar.
S. No:   Boyun Adı:        Onkunu           S. No:  Boyun Adı:     Onkunu  
     1.    Kayı                Şahin              13.       Bayındır          Sunkur  
            2.         Bayat              Şahin               14.       Becene                        Sunkur
            3.         Alka-Evli        Şahin               15.       Çavuldur         Sunkur                       
            4.         Kara-Evli        Şahin               16.       Çepni              Sunkur
            5.         Yazır               Kartal              17.       Salur               Uc
            6.         Döğer              Kartal              18.       Eymür             Uc
            7.         Dodurga         Kartal              19.       Ala-Yuntlu     Uc
            8.         Yaparlı            Kartal              20.       Yüreğil            Uc
            9.         Avşar              Tavşan            21.       İğdir                Çakır
     10.  Kızık               Tavşan            22.       Büğdüz           Çakır
     11.  Beğdili                        Tavşan            23.       Yıva                Çakır
     12.  Karkın             Tavşan            24.       Kınık               Çakır
            Bolvadin’e bağlı Karabağ köylerinde Çocuklar iki yaşına geldiği zaman alınlarına,ellerine damga yaparlar. Çocuğun damga yapılacak yeri iğni ile çentik açılır .Açılan yere barut dökülerek bağlanır. Bozulus Aşiretine bağlı Karabağlı aşiretinde Balcıoğlu  Cematına “ait bütün insanların alınlarında 3 nokta vardır. Emirdağ/Bademlideki Kasabasındaki Karabağlılardan Çıraklı Cemaatında hilal yapılmıştır. Seyitgazı/Bahşişli köyündeki Karakeçili Yörüklerinde damga eski yazı (vav) gibidir.
             Anadolu’da  dokunan kilim ve halıların motiflerinde,Oğuz Boylarının damgaları işlenmiştir. Afyon Müzesindeki etnoğrafik malzemelerden olan madeni eşyalardan bilhassa bıçak,kama,kılıç,kapı tokmaklarında damgalar üreten ustanın markasıdır. Damgaya bakarak üretildiği yeri ve üreteni bulabiliriz.
            5.4.Aşiretlerde İnançlar: Ata vatandan,Anayurda gelirken,sosyal yaşantı-laranda neleri varsa getirmişlerdir. Bu değerleri İslâmi akaitlerle zenğin-leştirmişlerdir. Ve bunları yaşatarak günümüze kadar getirmişlerdir. Alan çalışması yaptığım köylerde bunların tespitini yaptım
            Eski Türklerde tek tanrı vardı. Bu büyük tanrının adı Han Ülgen(Kayra Han)dır. Bu büyük tanrının yardımcıları vardı. Yayık,Suyla,Karluk ve Utacı,
Koruyucu üyeler : Umay,Ak Ana,Ana Malgıl,
Kara üyeleri:Erlik,Albastı
Gök üyeleri:Gök,güneş,ay,yılıdızlar
Yer üyeleri:Dağ,kaya-taş,yer, su,ağaç.
Ev üyeleri:Ev,ocak,ateş,ağıl
            İnsanlara tanrıları memnun etmek için  kurban ve saçı yaparlardı. Tanrılardan zarar gelmesin diye ayinlerde kurbanlar kesilir,saçılar saçılırdı. Eski Türklerde ,başka aileden gelen kızı,kendi soylarına katabilmeleri için atalarının koruyucu ruhlarına  kurbanlar kesilirdi. Avcılık döneminde av hayvanın kanı,yağı,eti;çiftçilik döneminde darı,buğday ve çeşitli meyvalar saçılırdı. Bunun en renkli örnekleri bu gün Yürük ve Türkmen düğünlerinde  yaşamaktadır. Salihli’nin Adala ,Poyraz Damları,Dombaylı;
Kütahya’nın Domaniç İlçesine bağlı köyler,Muğla’ya bağlı Yörük köylerinde,Ankara ve Kırıkkale’ye bağlı Yörük köylerinde Afyon’un merkez ve kazaya bağlı Türkmen ve Yörük köylerinde yaptığım alan çalışmalarında”gelin oğlan evine geldiğinde ,evin eşiğinin önünde  durur,eşiğe basmaz. Oğlanın anası yani kayın valide tandırda pişirilmiş ekmeği gelinin başının üstünde gezdirir. Gelinin eline verilir. Sonra buğday,şeker,fıstık,leblebi  kuru üzüm benzeri çerezler  ve para gelinin başına saçılır. Bolluk ve bereketin artmasını ağız  tatlılığının olmasını simgeler.”Saçma işi köylerde gelinin evin eşiğinin önünde ,bastığı yerde yapılar. Şehirde evlerin damına çıkılarak yapılır.
            Ayrıca gelinin baba evinden getirdiği tavuk,çorba ve yiyecekler,oğlanın arkadaşlarına dağıtılır. Yörük köylerinde bu töreye” Çanak Yağması,Çorba kapma,tavuk kapma” denir. Gelin ilk çocuğunun kız olmasını istiyorsa pişirilmiş tavuk,erkek olmasını istiyorsa pişirilmiş iri bir horuz getirir. Bu törenin kökeni, destan dönemine kadar uzanır. Eski Türklerde “potlaç,kençliyü”deniyordu. Osmanlı saraylarında benzer törenler yapılmıştır. Buna Han-ı Yağma”deniyor.[58] Bu şekil yağmalar düğün sahibinin ve davetlilerin bolluk yaşama isteğini vurgular.
Para Saçma töresi ,halen yaşamaktadır. Hemen Anadolu ve Rumeli’de yaşayan aşiretler bu töreye yaşatmaktadır. Gelin ve güveyi mendiri denilen evin avlusunda;avlu yoksa ,evin giriş kapısının önünde durur,üzerlerine para saçılır. Saçılan parayı misafirler kapar,uğur getirsin diye saklar. Kendi düğünlerinde veya çocuklarının düğünlerinde saçacağı paranın içine konur. Para saçma töresi Destani dönemde de vardı. O günden günümüzü kadar yaşamıştır.[59]      
            Gelin koca evine geldiğinde evin eşiğinden atlar. Eşiğe basmaz .Eşiğe basan kişinin cinlerin etkisinde kalacağı inancı vardır. Eşiğe ve ocağa yağ sürülür. Buraları cinler mekan tutmasın diye
           

























Cinler,kanı ve karanlığı seven,insana kuvvet  enerji ve dinçlik verdiği için tuzdan;tadı ve kokusu dolayısıyla kınadan,demirden,çelikten,katrandan,barut kokusundan nefret eden ,tüfenk gürültüsünden korkan ve bütün bunlara kıyaslanamayacak derecede Kur’an-ı Kerim’den okunan ayetlerden kaçan mahluklardır.[60]Bilhassa Karakeçili Yörüklerinde,nişandan sonra oğlan evine tuz alınması,kız evinden gelinin davul ,zurna eşliğinde alınarak,oğlan evine getirildiğinde,bekleyenlerin alayı gördü anda silah atmaları, gelinin yastığının altına bıçak,makas konması,bekareti alındığında şerefe tekrar silahların atılması cinlerin korkutulup,kaçırılması içindir. Bolvadin civarındaki Türkmen ve Yörük Köylerinde ay tutulduğu zaman teneke çalarlar,silah atarlar. Ayı tutan,cinlerin korkup kaçmaları için.
            Ateş-ışık kültü:Eski Türk inanç sistemine göre,kötü ruhlar ateşten,ışıktan korkarlar, karanlığı severler. Ateş,insanı kötü ruhlardan koruyan,uzaklaştıran,hatta yakan ve temizleyen bir külttür. Bolvadin ve civarındaki köylerde Nevruz Törenlerinde köyün veya şehrin meydanına büyük bir ateş yakılır. Buna Saya Yakma denir. Büyük küçük yaşlı çoluk çocuk her üzerinden atlar. Hatta haslara,yatalaklar bile çarşafa konarak atlatılır. Ateşin günahları ve cinleri yakacağı,vücudun temizleneceği ve sağlık bulacağı inanılır. Yine Kına Gecelerinde mumların yakılması,ateşe ve ışığı önem verilmesi ve bunların eşliğin oyunların oynanmasındaki düşünce aynıdır.
            Yer-Su Kültü: Eski Türk töresinden önemli bir yeri yer-su kültü,İslâmiyet’in kabulünden sonra da devam etmiştir. Alan çalışması yaptığım Karakeçili Yörük Aşireti köylerinde,yeni gelinin çalışkanlığını,büyüklerine karşı hürmetini göstermek için sabah ezanında kalkar,kayınbabasının abdest leğenini ibriğini getirir,abdest suyunu döker,havlusunu tutar. Daha sonra gelini suya götüreceklerini akrabalarına,komşularına haber verirler. Onlarda “gelin gelmiş,çeşmeye gidiyormuş”
Diyerek ellerine birer testi alıp,çeşme önünde toplanırlar. Yeni gelin ne kadar hamarat,çalışkan ve yardımsever olduğunun göstergesi olarak su olu testiyle gelenlerin bardaklarını sırayla doldurur. Oğlan evi de gayretli,girişken,hamarat bir geline sahip  olmanın ve bunu köy halkına göstermenin  gururu ile def çalarak oynayıp,eğlenirler. Daha sonra herkes eve gider.
            Gelinlik etme:Karakeçili Yörük Köylerinde ve Karabağlı Türkmenlerinde gelinlik etme”töresi yapılmaktadır. Gelin,başta kayın babası,kayın validesi olmak üzere eşinin erkek akrabaları ile her ne sebeple olursa olsun konuşmaz. Çok zorda kalırsa işaretle derdini anlatır,veya çok sessiz konuşur büyükleri sesini duymaz. Bolvadin’de 40 gün sonra  gelin kısa  ve sessiz konuşmalar yapar. Gelin aile halkı ile sofraya oturmaz. Ev halkına hizmet eder. Ev halkı yemeğini yedikten sonra yemeğini yer. Bu tören eski Türk inancında da vardı. Gelinlik etme ,Bolvadin’de 40 gün köylerde  1 yıla kadar uzar. Sonunda kayınbabası geline”ben gelinime bir koyun veriyorum,artık gelinliği boşlasın”der. Şehirlerde gelinin boynuna altın takılır.Artık gelin konuşmaya başlar.
            Testi kırma:Yeni gelin 40 gün sonra araba ile en yakın akrabalarından başlayarak  komşulara gezmeye götürülür. Gelin kapıdan çıkınca nazar değememesi için su dolu testi eşikten aşağı atılarak kırılır. Gelinin koca evinden ziyaret için baba evine giderken baba evine güvenerek problem çıkarmaması .baba evinden umudunu kesmesi,koca evini benimsemesi için testi kırılır. Testiden dökülen su temizliği sembolize eder.
            Bu değerler Türk Milletinin varolduğu günden,bu güne kadar yaşatılan ve milletimizi ayakta tutan değerlerdir. Günlük hayatımızın bir parçası olan bu kültürel değerler bizim varlığımızı ortaya koyacaktır.
                                                                                              04.Nisan.2002-Bolvadin
        Kaynaklar                                                  
--------------------------
  1.Başbakanlık Arşivi :Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri nr.438
  2.Başbakanlık Arşivi :Mühimme Defteri nr.6,78,415,455,6160
  3.Başbakanlık Arşivi:Boz-Ulus Defteri.nr.561
  4.Başbakanlık Arşivi:Hüdavendiğar Defteri:nr.23
  5.Başbakanlık Arşivi:Karahisar-ı Sahib Defteri:nr.147
  6.Tapu ve Kadastro Genel Md. Sultanönü:nr.145
  7.Ahmet Refik”Anadolu’da Türk Aşiretleri”İst.1930
  8.Afyon,Bolvadin Şer’iye Sicilleri 272 adet(1610-1800 arası)
  9.Anna Comnesneus”Alexiade” Paris.l943
10.BAYAR, Muharrem”Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve İskanı”Ankara.2003
11.---------------------“Bolvadin’in Tarihi”c.1   Ankara.1996
12.---------------------“Yörükler”(Sempozyum Tebliği).Ankara.1996
13.---------------------“Bolvadin’e İskan olmuş Aşiretler”(Standart nr.411)Ank.1996
14.---------------------“Karabağlı Aşiretinde Taş Kesilme Motifli Efs.”Hatay.l996
15.---------------------“ Altı bin yıllık Türk Yurdu Karabağ” Afyon.l995
16.---------------------“Karabağlı Türkmen Aşiretinin İskanı”Afyon.1995
17. ÇAY,M.Haluk “Anadolu’da Türk Damgası” Ankara.1983
18. ERÖZ,Mehmet “Yörükler” İstanbul.l991
19.--------------------“Türk Kültürünün Alt Unsuru Kürtler”Kayseri.1992
20.GÜLENSOY,Tuncer”Orhun’dan Anadolu’ya Türk Damgaları”İst.1989
21.HALAÇOĞLU,Yusuf”XV111.Yüzyılda Osm.İmp.İskan Siyaseti”Ank.l988
22.SEVİNÇ,Necdet”Osmanlı’nın Yükselişi veÇöküşü”İstanbul.1991
23.SEYİRCİ Musa”Batı Akdeniz Bölgesi Yörükleri”İstanbul.2000
24.SÜMER,Faruk”Oğuzlar”İstanbul.1992
25.ORHONLU,Cengiz”XVII Yüzyılda Aşiretlerin İskan Teşebbüsü”İst.1963
26.TÜRKAY,Cevat”Osm.İmp.Oymaklar-Aşiretler-Cemaatlar”İst.1979









































II. Uluslar arası Bulgaristan Türk  Halk Kültürü Sempozyumu Bildirisi ANADOLU’DAN BULGARİSTAN’A  AŞİRETLERİN İSKANI
                                                                                                           Muharrem Bayar
                                                                                                         Araştırmacı-Yazar      
                                               “Evlâd-ı Fatihan taifesi öteden beri Devlet-i Aliye’ nin      
                                                güzide ve cengâver  askerlerden olup;küffara yapılan
                                               gazalarda nice kahramanlıklar göstermiş,yüz aklarıdır.”                                                                             Hatt-ı Hümayun: N.1102/M.1691                           Büyük Türk Milleti,Dünya var olduğundan bu yana üç kıtada silinmez izler bırakmıştır. Bu izlerin sahibi olan bizler dünyaya “biz varız,binlerce yıllık bir tarihin ve bu toprakların sahibiyiz”diye haykıracağız. Türk’ün bulunduğu her yer,Türk’ün vatanıdır. Bu tebliğimde Bulgaristan Türklerinin vatanı,olan Bulgaristan’a Osmanlı Devleti zamanında iskan olmuş aşiretleri,arşiv kayıtlarına dayalı olarak hazırladığım bilgileri sunacağım.
            Osmanlı Devlet Arşivinde ,Kuyûd-u Kadime Arşivinde bulunan aşiret iskan kayıtları taranmış,bölgesel vesikalardan şer’iye  sicilleri incelenerek hazırlanmıştır.      
            BULGAR TÜRKLERİ:İdil(Volga)Havzasına yaşayan bir Türk kavmidir. VII –XV asrın ortalarına kadar devam eden bir  Türk Devleti ve bu devletin merkezi olan bir şehrin adıdır. Bulgar devleti siyasi olarak ortadan kalktıktan sonra Bulgar adı bu devletin içinde yaşayan halkın ismi olarak tarihe geçmiştir.
 Bulgar (Probulgar-Prabalgari) menşe itibariyle Türk  ırkından gelmektedir. Türk Destanlarından öğrendiğimiz bilgilere göre Orta İdil Ural sahasının en eski  ahalilerindendir. Buradan, II. asırda  çıkarak Hazar-Karadeniz’in arasına yerleşmiş-lerdir. 453 yılında Attila ’nın ölümünden sonra  Hun Birliği çözülmüş,bunun üzerine Kafkasya’dan Tuna’ ya kadar Karadeniz’in kuzeyindeki bölgede  Bulgarlar Türkleri siyası birliğini kurmuşlardır.
            Bulgar kabilelerinden Utigurlar doğuda  Kuban ırmağı yörelerinde Kutrigurlar da batıda ,Tuna ’nın kolları ile Besarabya yöresinde hakimiyet kurdular. Bizans İmparatoru Zenon (476-491)Kutrigur Bulgarlarını,İtigurlar ’a karışı kışkırttı. Yapılan savaşta  Kutrigurlar yenildi. Bu olaydan sonra  Kutrigurlar’ dan 2000 aile 482’de Bizans hizmetine girdiler. Bizans onları  sınırlarını korumak için Trakya’ya yerleştirdi. Bizansın tesiri ve baskısı ile  Hıristiyanlığı kabul ettiler.
Tarihte bu Türk Boyuna,Tuna Bulgarları denir. Bunların ünlü beylerinden Kuvat Han’ın küçük oğlu Esperih zamanında Dobruca bölgesine gelip yerleştiler. Müslümanların(674-678)İstanbul’u kuşatmaları sırasında,Bizans’a saldırdılar. Onları yendiler,681 yılında anlaşmaya mecbur ettiler. Böylece Tuna Bulgarları Balkanlar’ da Orta Avrupa’da  önemli bir siyasi varlık oldular. En parlak dönemleri  Kurum Han (803-814)   ve Omurtag  Han (814-831) zamanıdır. Sofya,Niş,Belgrat,Üsküp arasındaki ticari yolara hakim oldular. Ancak Malamir Han(831-836) zamanında Hıristiyanlık hızla yayıldı. Persiyan Han zamanında gelişti. Boris Han(859-890)zamanı da 864 tarihinde resmi din oldu. Ve Bulgar kiliseleri İstanbul’a bağlandı .Diğer Hıristiyan devletler ile kültürel ilişkiler arttı. Bilhassa Slav Kültürü etkiledi. Bulgar Türkleri dillerinde kaybederek Slavlaştı. 
           

OSMANLI DÖNEMİNDE BULGARİSTANLA İLİŞKİLER:Bulgar Türkleri ile ilk temas,Osmanlıların Rumeli’ye geçip,Edirne ve Filibe’yi almaları ile başlamıştır. O sıralarda 1365 yılında Bulgar Devleti parçalandı. Kralın  büyük oğlu İvan Stratişimir Vidin ve Batı Bulgaristan’ı,küçük oğlu Sasmanos(Şişman) Bulgar Krallığının merkezi Tırnova,Orta Bulgaristan ile Silistre,Niğbolu,Yanbolu,Sofya'’a hakim oldu.
            Şişman ,kardeşi ile yaptığı mücadelede,Osmanlılardan yandım istedi. Böylece yakın temas kuruldu. O sırada Macar Kralı Layoş 1365 yılında Vidin ’i alarak 200 bin Bulgar’ı Katolikleştirdi.
            Bu günkü Bulgaristan’a  Osmanlı fütühattı Sultan I. Murat zamanında başladı. Edirne’nin fethi sırasında,Meriç vadisine hakim Çirmen kalesini aldı. Ardından  Timurtaş Paşa  Yanbolu’yu,Lala Sinan Paşa  Zağra ve civarını fethetti. Fethedilen yerlere Anadolu’dan aşiretler göçürülerek Müslüman Türk nüfusu yerleştirildi. Çirmen,Hasköy ,Çırpana,Akçakızanlık,Yeni Zağra,Eynepazarı ve Tekridağ içine alan Çirmen Sancağı kuruldu.1530 yılında  nüfusun%88 (35 bin)Müslüman Türk,%12(5 bin) civarında Bulgar,Rum ve diğer hıristiyanlardan meydana geliyordu. Sultan III. Murat zamanında nüfusun %87 (59 bin)Müslüman Türk ,%13 (9 bin) Bulgar ve hıristiyanlardan oluşuyordu.
            Buralar akıncı üstleri haline getirilmişti. Akınca beylerinden Lala Şahin Paşa,Timurtaş Paşa Bosna’ya akınlar düzenlemişlerdir. Neşri Mehmet Efendi ve Hoca Sadeddin Efendi’ nin    bildirdiğine göre Lala Şahin Paşa,Aşıkpaşazadenin bildirdiğine göre Timurtaş Paşa 1388 yılında yapılan Bosna akınında  Bosna Kralı Tvartko ve Sırp Despotu Lazar kumandasındaki 30 bin kişilik  müttefik kuvvetlerince Ploşnikte pusuya düşürülür.15 bin akıncı şehit olur. Bu olaydan güç alan Hıristiyanlar,Türkleri Balkanlardan atmak için geniş çaplı bir ittifak yaparlar. Sırp, Bulgar, Eflak, Boşnak, Arnavut, Macar,Buğdan,Çek ve Bosna Kralları Osmanlıya karşı birleşirler. Sultan I. Murat bu ittifakı bozmak için,Bulgarları saf dışı etmek üzere Çandarlı Ali Paşa’yı Bulgaristan’a gönderdi. Ali Paşa 30 bin kişilik kuvvetiyle hızla Bulgaristan topraklarına girerek önce Pravadi,Şumnu’yu ,ardından başkentleri olan Tırnova’ yı aldı. Niğboyu’yu kuşattı. Sultan I.Murat,ordusu ile buraya gelince Niğbolu’da alındı. Daha önce Sırpların aldığı,Şehirköy geri alındı. Böylece Bulgar toprakları Osmanlı İdaresine girdi. Patişah, Krala Tırnova civarını verdi. Bulgar Kralı Şişman’ın,Osmanlılar aleyhine 1392 yılında Macar Kralı Sigismund’la  çalıştığı öğrenilince Sultan I.Beyazıd oğlu Süleyman Çelebi kumandasından sevk edilen kuvvetler Tırnova’yı ele geçirdi. Bulgar Krallığına son verdi. Kral  Şişman ve Bulgar Patriği  esir alındı,Kralın oğlu  Aleksandr müslüman oldu. Patişah O’ nu Samsun sancağına bey yaptı. 
            BULGARİSTAN’A AŞİRETLERİN İSKANI:    
            Aşiretlerin  Rumeli’ye geçmeleri Osmanlılarına Balkan Yarımadasını fethi ile başlamıştır. Buraya iskan olan Türk aşiretleri üç gurupta inceleyeceğiz.
            1.Konyarlar:X. asırda Bizans İmparatorları tarafından çeşitli zamanlarda Türk gurupları Rumeli’ne yerleştirilmiştir. Peçenekler,Kumanlar,Oğuzlar Tuna’ yı geçerek
çeşitli yerlere iskan edilmişlerdir.. Hatta IX. asırda bile Bizans kaynaklarında”Vardarlı Türkler”diye adlandırılan Türk guruplarının Selanik civarına yerleştirildiğini Anna Comnena”Alexiad”isimli eserinde bahseder. A.N. Kurat,Attaliates’i kaynak göstererek 1065 yılında Oğuzların iskan olduğunu belirtir.[61]
Anadolu’dan,Balkanlara geçen ilk Türk aşireti Konya civarından olmuştur. Bu nedenle bu aşirete Konyarlar denir. Lejean’a göre Bizans İmparatorları,Balkanlardaki sınırlarına Bulgarların saldırısını engellemek için Konya civarından bir kısım halkı Balkanlara göçürerek ,yerleştirmişlerdir.[62] Selanik , Tesalya ve Rodoplar’da civarında   alan çalışması yapan  Jirecek,halkın Konya civarından geldiğini,halen Konya ve civarı ile ilişkileri olduğunu tesbit etmiştir.[63]Oberhummer,Osmanlı Devleti kurulmadan önce Selçuklular zamanında Anadolu’dan getirilen aşiretler Makedonya’da Varna,Tesalya ve Yenişehir’e  yerleştirilmişlerdir.[64]
Konya civarından aşiretlerin,Balkanlara büyük kitleler halinde sürgün olayı Sultan II. Murat zamanında başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet Karaman Beyliğini ortadan  kaldırdıktan  buradan sonra kalabalık aşiret gruplarını Balkanlara sürmüştür.
            2.Yörükler:Yörükler ilk defa  1385/787 tarihinde Saruhan’dan Serez’e ve Vardar Ovasına sürülerek  iskan edilmişlerdir. Yıldırım Beyazıd zamanında bu bölgeden Karakeçili Yörükleri Balkanlara gönderilmiştir. Aşıkpaşazade Yörüklerin1355 yılında  Karesi (Balıkesir)vilayetinden Rumeli’ye geçirildiğini ve iskan olduğunu söyler.[65] XIV. asrın ilk yarısında Aydın civarından Umur Bey idaresinde bir kısım Türk kuvvetleri Kantakuzen’in müttefiki olarak Selanik’e çıkıp,Tesalya’ya yayılmışlardır.  Evliya Çelebi,Rumeli’ye yaptığı gezide XVII.. asrın ikinci yarısında  Eğribucak Yörüklerinden bahseder. Ayrıca Dobruca civarını gezer,buralara Tatarların yanı sıra  Yıldırım Beyazıd zamanında Anadolu’dan gelen aşiretlerin yerleştirildiğini söyler.[66]
Osmanlı İdaresinde bu günkü Bulgaristan’ın toprakları Rumeli Eyaleti içinde yer alır. Sofya,Vidin,Silistre,Niğbolu,Çirmen,Vize ve Köstendil bu eyaletin sancaklarıdır
Şehirde ve köylerde  yaşayan nüfusun büyük bölümü yörük adı altında  geçiyor. Bunlardan  Tanrıdağı (Karagöz Yörükleri) 1543 ten 1642 yılına kadar  olan dönemde  Bulgaristan’ın  Çırpan,Karacıkdağı,Eski Zağra,Akçakızanlık,Karinabad,Filibe, Hatuneli
Rus Kasrı,Havass-ı Mahmut Paşa,Ahyolu,Yeni Zağra,Varna,Hırsova,Silistre,Şumnu, Pravadi,Niğbolu,Çernova,Tırnova ve Razgard  şehir ve kasabalarına dağılmışlardır.
            Naldöken Yörükleri’ de 1543 ‘ten 1609’a kadar  İhtiman,İzladi,Tatarpazarcığı, Filibe, Çirmen,Yanbolu ,Ahyolu ,Şumnu,Varna,Pravadi,Hırsova,Silistre,Aydos, Çern-ova , Tırnova,Lofça,Niğbolu,Hasköy,Çırpan,Kızanlık,Cisr-i Mustafa Paşa,Yenice Zağra  ve Eski Zağra’ya yayılmışlardır.
            Selanik Yörüklerinin büyük bir kısmı bütün Makedonya ve Tesalya ‘da dağınık ve az olarak da Bulgaristan ve Dobruca’da yaşarlar. Ofçabolu Yörükleri’ de Manastır ve Kosova  vilayetinde az miktarda da  Bulgaristan ve Dobruca’ ya yerleşmişlerdir. Vize  Yörükleri  Kırklareli,Edirne,Dimetoka Hasköy’e iskan olmuşlardır. Kocacık Yörükleri 1543-1584 yıllarında  Hırsova,Varna,Pravadi,Aydos,Rus Kasrı,Ahyolu,Karinabad,Şum-nu,Burgaz,Kızılağaç,Yanbolu,Filibe,Silistre,Hacı Oğlupazarcığı,Akkirmanlı,Benden,Ki-li’ye yerleştirilmişlerdir.[67]           
            1584 yılında yapılan tahrirde  Kocacık Yörüklerinin yaşadığı şehirler:

Sıra No:        Yerler                       1543                       1584
----------   ----------------------    -------------               ------------- 
1.              Hırsova                         17                               26
2.              Tekfurgölü                    10                              12
3.              Varna                             14                             14
4.              Pravadi                           12                            12
5.              Aydos                            8                                 9
6.             Ruskasrı                        11                              12
7.             Ahyolu                           6                                 7
8.             Karinibat                        14                              15
9.            Şumnu                             10                              14
10.            Burgaz                            4                                 4
11.           Kızılağaç                        6                                 7
12.           Yanbolu                           23                              24
13.          Eskibaba                           4                                   6
14.          Kırkkilise                           14                              22
15.          Edirne                                12                             13
16.          Filibe                                   3                                 7
17.          Silistre                                 6                                8                                                         
3.Tatarlar:Çelebi Sultan Mehmet, Samsun ve civarını aldıktan sonra ,İskilip ve civarındaki Tatarları, Filibe ve Konuşhisar’a sürmüştür.1460 tarihinde Gedik Ahmet Paşa tarafından  Sinop ve Kastamonu alınmış,buradaki bir kısım halk Filibe civarına iskan etmiştir. İskan olunan yerin adı Tatarpazarıdır. Rumeliye ilk geçen Türk aşiretleri arasında Tatarlarda vardır. Rumeli’ye ait en eski tahrir defterlerinde  Tatarlardan bahsedilir.
            Bulgaristan’a  Tatar gurupları çoğunlukla kuzeyden gelmişlerdir. Timur istilası(1400)sırasında Kıpçak Hükümdarı Aktay Han  zamanında Eflak ve Tuna Boylarına kadar inmişler Edirne ve Filibe civarına iskan olmuşlardır.
            Evladı Fatihan:XVII. asra  ait yörük tahrir defterleri incelendiğinde Rumelin’ deki yörüklerin büyük bir kısmının yerleşik hayata geçtiği,az bir kısmının  konar-göçer yaşadığı görülmektedir. Yoklamalarda eşkinci ve yamak yazılmadıkları görülmüştür. Kendilerine verilen görevlere gitmedikleri tesbit edilmiştir Bu duruma sıkı bir düzen getirmek için 1691/1102 tarihinde Patişah bir hattı hümayun yayınlayarak Yörük taifesini Evlad-ı Fatiha  adı altında  Rumeli’nin sağ ,sol ve orta kolunda .olmak üzere yeniden teşkilatlandı. Bir vesikada”Evlad-ı Fatihan taifesi öteden beri Devlet-i Âliyenin  güzide ve cenğaver,itaatli ferman dinleyen askerlerinden olup,eski seferlerde küffar ile yapılan harplerde kendilerinden nice yararlılık ve yüz akları zuhur etmiş ve bu sebeble bu taife(Yörükler,Tatarlar) Evlad-ı Fâtihan tesmiye  ve ıtlak olunmuştur.”[68]  
            Evlad-ı Fâtihan Teşkilatı XIX. asırda mevcuttu.1837 tarihinde yeniden düzenlendi. Bir takım muafıyetler tanındı. Rumelideki Türklerin sembolü oldu.




         



 JULİA

            Bir Roma Şehri olan Julia ,üzerinde ilk detaylı çalışmaları 1980-1995 yıları arasında 15 yıl gibi  uzun ve soluklu çalışmayı Lyon Ünv. Prof. Dr. Thoman Drew Bear ve eşi Prof. Dr. Maria Drew Bear ile  Afyon Müzesi eski Müdürü Ahmet Topbaş yapmıştır. Yaptıkları uzun çalışma sonunda Büyükkarabağ   Kasabasının “Karkın Kale dedikleri bölgede bulunan 4 km. çapındaki harabelerin  Julia olduğunu ispatlamışlardır.
            Bu konuda  dana önce çalışmalar yapan tarihçiler bu şehrin yerini tesbit edememişlerdir.
           - Prof .Dr. M.W. Ramsay:Anadolu Vilayeti yollarını tarif ederken :Dokimion-Pessinüs yolunun o devrin en önemli yoludur. Bu yol  Dorylaion-Nakoleia-Polybotos-Julia-Philomelion-İkonion yolu ile Bayat civarında birleşir. Sakallı köyü civarında olduğunu söylüyor.
            -Prof. Dr. M.W. Ramsay daha sonraki çalışmalarında M.Ö.301 yılında İpsos Savaşında yıkılan “İpsos”şehrinin  yıkılmasından sonra kurulmuş, Romalılar zamanında gelişmiş,yarı özerk bir şehir haline gelmiş,İmparator adına şehir parası bastırmıştır. Yine aynı araştırmacı Xenophon’un muhteşem şehir diye bahsettiği Perslerin M.Ö.401 yılında yaktığı  “Kaystrou Pedion”şehri yakınlarında olabileceğini savunmuştur.(s.151
             -Julia Şehri meşhur “Frikya Vadisi”şehirlerindendir. Arkaik Devirde ,Frikya Vadisinin doğu bölgesine “Paroreos Phrygia”(Yanık Frikya) deniyordu. Bu vadiyi Persler M.Ö.401 tarihinde yakmışlardır Bu nedenle bu isimle anılır. Kroniklere göre Yanık Frikya  Sultan Dağları ile Emirdağlarının arasında  bütün büyük göllerle Polybotos(Bolvadin)-Julia (Büyükkarabağ/Bolvadin)-İpsos(Çay)-Philomelion (Akşe-hir)-Tymbrion (Sarayköy/ Akşehir)-Hadrionopolis(Dereçine/Sultandağı-Tyriaion(Ilgın)-Aurokra(Sultandağı)-Tiganyon(Dort/Sultandağı)içine alan bölgedir.
            -M.Ö.301 tarihinde İpsos Savaşları sonunda yıkılan halkı dağılan”İpsos”şehri topraklarında yeni bir şehir kurulur. Roma İmp zamanında gelişen. şehir,o devrin Roma İmparatorluk çağında kurulmuş,İmparatoriçe”Julia’nın”ismi verilmiştir.
            Arkaik devrin en önemli yolu olan “Kral Yolu “ile”Dara Yolunun”üzerinde olduğu hızla gelişti yarı özerk hale geldi. Minisipitium adı verilen belediyesi,tapınakları, vardı. Dini törenlerin hatırası olarak birkaç sikke basmıştır. Paraların bir yüzünde ismi ve kraliçenin ismi yazılıdır. Diğer yüzünde “Men Tapınağı”ve elinde mızrağı ile Men(ay)tanrısı resmedilmiştir.
            Bizans’ın ilk dönemlerinde durumunu korumuştur. IX. asırda başlayan Türk Arap akınları ile yıpranmış,zamanla uc şehir olmuş,halkı dağılmıştır. Bizans korniklerinden Anna Comnena ve Niketüs Khoniates  eserlerinde ismi geçmez. Şehir dağılır. Zaman içinde yok olmuştur.
            XVIII. asrın başlarında Karabağlı Türkmenleri iskan oldu. Bu tarihe kadar iskana rastlamıyoruz.
                                                                                                          Muharrem Bayar
                                                                                                        Araştırmacı-Yazar



           




        


1.Uluslar Arası Türk-Ermeni Tarih ve Kültür Sempozyumu bildirisidir.








 Türklüğü ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu Osmanlı Arşiv Vesikalarına göre:
            KARAHİSAR-I SAHİP SANCAĞINDA   TÜRK-ERMENİ  İLİŞKİLERİ
                                                                                             
                                                                                                          Muharrem BAYAR
                                                                                                           Araştırmacı-Yazar
                                                                                             
                                            “Büyük devletler kuran ecdadımız,büyük ve şümullü                                                   medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak tetkik etmek                                                         ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak                                                                                              kendinde kuvvet bulacaktır.
                                               Her şeyden evvel kendinizin dikkat  ve itina  ile seçeceği-          
                                         niz vesikalara dayanınız. Bu vesikalar  üzerinde yapacağınız
                                        tetkiklerde  her şey ve herkesten evvel  kendi insifiyatinizi  ve                                           milli süzgecinizi kullanınız.”
                                                                                                      Mustafa Kemal Atatürk

           
            Büyük Türk Milleti ,dünya var olduğundan bu yana  üç kıtada  silinmez izler bırakmıştır. Bu izlerin sahibi olan bizler dünyaya”biz varız,binlerce yıllık bir tarihin ve bu toprakların sahibiyiz”diye haykıracağız. 
Büyük Türk milleti,egemen olduğu yabancı kavimleri  kendine benzetmekte, kendisinin yabancılara uyma  niteliğinden daha az başarı  göstermiştir. Türk Milleti fethettiği ,üzerinde kendine has kültürü  ile devlet kurduğu topraklarda ,egemen olduğu topluluklara gösterdiği hoş görü  ile büyük tarihinin  her devrinde temayüz etmiştir.             
            Türkün karakterinden gelen bu hoşgörü  son üç yüz yılda çok kötü sonuçlar vermiştir. Hun Türklerinin  Eurasis’ deki  hareketleri ,vahşi bir hayat süren Slavlar’ı  eritip yok etmesi gerekirken,Türk’ün hoş görüsü  bu milletleri uygarlığa ulaştırmıştır. Arap Tarihçisi Philip Hatti “Eğer Türklerde bu karakteri  olmasaydı ;bu gün Arap Milleti  Arap Yarımadasının çöllerine atılmış  ilkel bir kavim olmaktan ileri  gidemezdi. Fransız Tarihçisi  F. Grenard “Baltık Denizleri’nden,Lehistan’dan ,Macaristan’dan doğuya doğru bütün Avrupa tamamen  Müslüman,yepyeni bir millet olurdu.”demektedir
Ne yazık ki bugün Türkler kendi öz yurtlarından çekilerek özgürlüklerini yitirmişlerdir.
İşte Türk hoşgörüsünün son üç yüzyıl içinde acı sonuç budur.    
            Selçuklu ve Osmanlı  döneminde azınlıklar arasında Ermenilerin ayrı bir yeri vardır. Diğer azınlıklara nisbetle “Millet-i sadıka”unvanı ile taltif edilmişlerdir. Devletin idari işlerinde görev verilmiştir. Hıristiyan Bizans döneminde İstanbul’da Ermenilere patrikhane kurulması izni verilmemiştir. Fatih Sultan Mehmet  İstanbul’un fethinden sonra 1461 yılında Ermeni Patrikhanesini kurmuş,başına da  Bursa Metropolidi Ovakim’i getirmiştir. Ermeniler tarihleri boyunca en huzurlu dönemi Türk hakimiyetinde yaşamışlardır. 







1.ERMENİYE(Armenia):Yer ismidir. Yukarı Ülke demektir. Zaman içinde bu terim   anlam kaymasına uğrayarak, tarih de “Hayk  Oğullarına” zorla isim yapılmıştır. Yukarı ülke Doğu Anadolu, Azerbaycan,Doğu Gürcistan ülkesini içine alan yüksek yaylaların bulunduğu bölgedir.
Ermeniye (Armenya-Yukarı Ülkenin)Tarihi ile ilgili görüşler:
1.1-Kuzey Irak’ta yaşayan  Asurlara ait M.Ö.1280 tarihli belgelerde bu bölgeye  Ur-Artu”(Yukarı Ülke) deniyordu.
1.2- Asur belgelerinde  Urartu kelimesi,Tevrat-ı Şerif’ de “Ararat Ülkesi olarak geçer. Ağrı Dağına da “Ararat Dağı”deniyor. Bu dağa Tufan olayından sonra Nuh’un gemisinin konduğu kabul edilir.
1.3-Diyarbakır civarında yaşayan  Sami  soylu Aramiler’e ait M.Ö.1000 tarihli  belgelerde  Dicle Nehrinin kuzeyindeki bu bölgeye “Ar-Mina /Ar-Minyab/Har-Minyab” diyorlardı.[69]
1.4- Pers Kralı  I. Darius M.Ö.519’da  Doğu Anadolu Seferinden sonra yazdırdığı  Bihsütun Zafer Kitabelerinde “Armina-Armeniya-Armeya” Coğrafya terimi olarak geçer.
1.5-Tarihçi Heradot,ünlü tarihinde (484-425) yıllarında Yukarı Ülkenin (Armenya’ nın) hudutları şöyle tanıtılır. Halys (Kızılırmak),Armenya’ dan doğar. Fırat Nehrinin   kaynakları bu bölgededir. Kilikya ile Armenya  arasında Fırat Irmağı huduttur. Doğuya doğru gidilince Kilikya’ dan sonra  Armenya gelir. Geniş otlakları vardır. Armenyalılar’ dan sonra  Turani Minniler’ in torunları  Matianlar  bölgesine gelinir.[70]  
            1.6-Atinalı Ksenophon, M.Ö.401-400 tarihlerinde”Onbinler”ordusuyla Musul-Siirt-Hakkari  üzerinden hep kuzeye yürüyünce ,Çoruh boylarına varmış,buradan da Kemer Dağını aşarak Trapzon’ a ulaşmıştır. Bu nedenle bu seferinde gördüklerini anlatan  kitabına Yukarı Ülke anlamına gelen”Anabasis”adını vermiştir.
            1.7- Emeviler devrinde El cezire Eyaletine bağlı bir amillik iken ,sonraları bu eyaletten ayrılarak doğruca hilafet merkezine (Şam’a) bağlanan bu bölgeye Araplar ”Ermeniya”diyorlardı.
            1.8-Ünlü şairimiz Yunus Emre(1240-1319):
            “Dolaştım Urum (Anadolu) ile Şam’ı(Suriye)      /   Yukarı illeri kamu “ şiirinde
Yukarı İl”sözü ile aynı bölgeyi anlatmak istemiştir.
            1.9-16.asra ait  Osmanlı Vesikalarında bu bölgeye için”Yukarı Canib”deyimi kullanılmıştır. Rumlar buraya “Veri-Asaklı”,Ermeniler “Verin Aşkharkh”,Gürcüler”
Zeda Sopheli”derler.
           1.10- Ermeniler menşei ve tarihlerinin başlangıcını mitolojik rivayetlere dayandırarak, Hz. Nuh’un torunlarından “Haig”, “Haik” ve “Hayk” adlı bir atadan geldiklerine inanırlar. Bu milletin “Ermenistan/Armaniya” sözcüğü ile  ırkı yönden hiçbir ilgisi yoktur. Bu milletin için  Ermeni” sözcüğünü sosyolojik anlamdan Türkler ve bazı yabancılar kullanır. Kendileri bilimsel litaratürlerinde sosyolojik anlamda kullanmazlar,coğrafi terim olarak kullanırlar. Rum kelimesi de”Romalı”anlamına gelmesine rağmen “Anadolu”anlamında kullanılmıştır. Coğrafya terimidir. Kayıtlarda Anadolu için “Bilâd-ı Rum”,Selçuklu Sultanları içinde “Sultan-ı Rum” terimleri  kullanılmıştır.




“Antranik yekhbar,ertang Dasgasdan          “Ahtranik kardeş,gidelim Türkeye’ye
 Carteng  Turkeri,darni Hayasdan                Kıralım Türkleri,olsun Ermenistan”
                                         (Antranik Marşı)
“Zeytun’ da  o gün de   yer gök  inledi
  Kışlanın askeri figan eyledi
  Elbette Tanrı da Hay’mış denildi
  Yeniden tazelendi Ermeniyan dini”  Zeytun Mersiyesi
Örneklerinde görüldüğü gibi Ermeni litaratüründe Hay Ermeni,Hayasdan ise Ermenistan anlamında kullanılmaktadır. Ermeni sözcüğü coğrafya terimidir.
1.11-Asur, Med, Pers, Park  kitabelerinde ,Ksenofon,Heradot ve Strabon  gibi İlkçağ kroniklerinin eserlerinde  Hayk” ve “Hayastan”sözcükleri geçmez.[71]   
            1.12-Ermeni sempatizanı olarak  Fransız  Prof. Dr. Jean Laurarent 1920 yılında yayınladığı “Revue des Etudes  Armeniennes”(Ermeni Etüt Dergisi)isimli dergide yazdığı makalesinde:”Gerçekten yazılı tarihin başlangıcından beri Ermenistan adı verilen bir bölge vardır. Fakat asırlardan beri bu şekilde sınırlanan ülke bir devlet değil,bir coğrafya terimidir. Şüphesiz Ermeniler ’in bu bölgede  yaşadıkları olmuştur. Fakat bu bölgeye sırf Ermenistan adını taşıdığı için ,ne Ermeniler ni  mukadderetı ,ne de  Ermenistan Devleti  adını  taşıyan  bir devletin  kesinlikle bağlanamaz.”[72]   
            1.13-Ermeni Tarihçisi  Prof. Dr. N. Adutz, İngiliz Tarihçisi C.A. Burney ile D.M. Lang isimli ilim adamları :”Kendilerine Hayk diyen bu millet Yunanistan’ın Tesalya Bölgesinden gelmişlerdir. Anadolu kökenli değildir. Bu nedenle bu milleti Doğu Anadolu’da Yukarı İller‘de(Ermeniyede) aramak yanlıştır. Tesalya’da aramak gerekir.[73] Anadolu’nun otokton halkı değildir.
            1.14-Doğu Anadolu’da bazı şehirlerinin isimlerinin ve yer isimlerinin Ermenice olduğu iddiasın karşılık;Rus Ermeni’si  dil uzmanı Acaryan’ ın  yayımladığı “Büyük Ermeni Lügatı’n da”geçen şu sözcükler dikkati çeker.”Ararat,Van,Daron,Garin (Erzurum),Masis v.s”gibi kelimelerin Ermenice ile hiç ilgisi yoktur. Bu sözcükler Urartu dilinden gelmiştir.[74]
            1.15-Ünlü Ermeni Tarihçisi Kevork Aslan:”Ermeniler derebeylik halinde yaşamışlardır. Birbirlerine vatan hissi ile bağlı değillerdir. Aralarında politik bir bağ yoktur. Yaşadığı prensliğe bağlıdırlar. Vatanseverlikleri bölgeseldir. Birbirlerine politik bağlarla değil,gelenekleriyle ,dilleriyle ve dinleriyle bağlıdırlar. Ermeni uygarlığında devlet,vatan,millet kavramı yoktur. Ermenistan siyasal bağımsızlık yerine,kişisel özgürlüğü tanımıştır.[75] 
            Ermeni tarihçilerinin gerçek itiraflarında da görüldüğü ,Ermeniler’ in belli bir vatanları yoktur. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde dağınık halde yaşamışlardır.






            2. ANADOLU’DA ERMENİLERNİ YAŞADIĞI YERLER:Ermeniler yoğun  olarak Doğu Anadolu ve Güney Anadolu’da yaşamışlar. Tarihte en büyük Ermeni tehcir Roma ve Bizans zamanında olmuştur. Roma generali Pompe ordularıyla Ermenistan’ı işgal etti. Bu Roma İmparatorluğu ile   İran’daki Arsasidler arasında  tampon bölge oldu.M.Ö.66 yılında Romalılar Ermenileri  batıya sürdü.
Hıristiyanlığın Anadolu’da yayıldığı yılla da Grek kiliseleri ile Ermeni kiliseleri arasında anlaşmazlık çıktı. Bu sürtüşme 4.asra kadar devam etti. Bizans İmparatoru bu huzursuzluğu gidermek için Ermenistan’ı Ermenilerden temizleme politikasını izledi. Böylece huzuru sağlayacak ve Ermeni kiliselerinin yayılmasını engelleyecekti. Bu nedenle elliden fazla Ermeni derebeyini halkı ile beraber  Balkanlara tehcir etti. 640 yılında bu bölgeyi  işgal eden Araplar 12 bin Ermeni’yi öldürdü.35 bin Ermeni’yi esir olarak Suriye taraflarına götürdü.
11.asra kadar süren Arap-Bizans çekişmesi Ermenileri perişan etmiştir.1015 yılında Türkler Anadolu’ya akın yapmaya başladılar. Araplar ile Bizans arasında ezilen Ermenileri Türkler kurtarıp,huzura kavuşturmuşlardır. Türklerden çekinin Bizans İmparatoru ,Ermenilere olan baskısını daha da artırmıştır. Bizans Kıralı II. Basile ordusu ile Ermenistan baştan başa çiğnedi. Şiddetli bir kış günü 14 bin Ermeni’yi çoluk çocuk Sivas’a sürdü
1071 Malazgirt Zaferi Anadolu’yu Türk yurdu yaptı. Ermeni Tarihçi Urfalı Matheos’ un dediği gibi:”İnsanların en adili ,en akıllı ve kudretlisi olan Melikşah  bütün insanlara  ve Hıristiyanlara karışı baba gibi idi. Bütün Rum ve Ermeniler kendi istekleri ile onun yönetimine girdiler.” Kronik kaynaklardan Süryani Mihael .”Türkler şirretli ve rafizi Rumlar gibi kimsenin dinine ve inancına karışmıyor,hiçbir baskı ve zulüm düşünmüyorlardı.”diyerek tarihi gerçeği ortaya koydu.  
Hıristiyan Bizans,Hıristiyan Ermenilerin İstanbul’da Patrikhane açmalarını yasaklamış,Anadolu’da da Ermeniler yoğun olduğu yerlerde patrikhane açmalarını engellemişlerdi. Fatih İstanbul’u fethettiği sırada  biri  Kudüs’ de diğeri  Eçmiyazin’ de  iki Gregoryen Ermeni patrikhanesi,bir de Sis ’te Katolik Ermeni Patrikhanesi olmak üzere üç Ermeni Patrikhanesi bulunuyordu. Fatih Sultan Mehmet Han 1461 yılında İstanbul’da  patrikhaneyi kurdu,başına da Bursa Metropolidi Ovakim’i getirdi. Rumlara tanıdığı bütün  imtiyaz ve hakların aynısını Ermenilere de  tanıdı.
            Yavuz Sultan Selim 1516 yılında Mısır Seferine çıkmış,Suriye ve Filistin’i topraklarımıza katmıştır. Ermeni patriği III. Serkis mahiyeti ve halkı ile Yavuz Sultan Selim ’i Kudüs’te karşılamış,sertliği ile tanına ünlü padişah Ermenilere karşı yakın davranmış,09.Kasım.1517 tarihili bir ferman göndererek Ermeniler ’e imtiyazlar vermiştir. I. Dünya Savaşından sonra bu topraklar elimizden çıktıktan sonra Ermenilerin bu yetkilerini pek çoğu kaybolmuştur. Günümüzde Arap ve İsrail arasında ezilmektedirler.
            1071 Malazgirt Zaferinden  günümüze kadar Anadolu’da Türkler ve Ermeniler beraber yaşamışlardır.






            3.AFYONKARAHİSAR’A ERMENİLERİN İSKANI:Afyonkarahisar Anadolu daki  en eski yerleşim merkezlerindendir. Arkaik Devirde  “Synnada”(Şuhut) iline bağlı “Akroenos" isminde bir ilçe merkezidir. Sürekli Arap ve Türk akınlarına sahne olmuştur.
            1116 tarihinde Bizans kralı Aleksi Komnen kendi sınırları içindeki kaleleri  ve yolları onarıp,doğuya yapacağı sefere hazırlık yaptı. Aynı kalabalık bir ordu ile İstanbul’dan çıktı. Eskişehir üzerinden Bolvadin önüne geldi. Sefere tarihçi kız kardeşi Anna Komnen’ de katıldı. Bolvadin Ovasında hazırlık yaparken Büyük Türk komutanı Emir Menkülek(Emir Monoloğ) baskın yaptı. Amacı Bizans ordusunu Bolvadin’de yok etmekti .Neye uğradığını bilemeyen Bizans askerleri Kemerkaya’ya doğru çekildi. Sultan Melikşah yardıma geldi. Düşman barış istemek zorunda yapıldı.1116 tarihinde yapılan “Bolvadin Anlaşması” sonunda Bizans Afyon civarın terk etti. Bu tarih Afyon ve civarının Türk Yurdu olduğunun tarihidir. Bu tarihten sonra bu civara yerleştirilen Oğuz boyları  Afyon ve civarını Türkleştirdi.[76]
            Afyon’daki Altıgöz Köprüsü’ nün üzerindeki H.606/M.1209 tarihi bu bölgenin 13.asrın başlarında Türkleştiğini gösterir.[77]Selçukluları takiben Sahip Ata Oğulları hakim oldu.1341 yılında Germiyan oğullarına geçti. II. Yakup Bey zamanında Osmanlı topraklarına katıldı.1402 Ankara Savaşın’ dan sonra tekrar Germiyan Oğullarına geçit 1428 yılında kesin olarak Osmanlı şehri oldu.
            Afyon ,Osmanlı idaresinde Anadolu Eyaletine bağlı bir  sancak merkezidir.”Karahisar-ı Sahib”adıyla anılan  bu sancağın 16.asır Tahrir Defterlerine göre :Bolvadin,Sandıklı,Şuhut,Sincanlı,Barçınlı,Çoğu,Şuhud,Karamık kazaları vardı. 17.asırda bu sayı değişti.1839 yılında Hüdavendiğar Vilayeti teşkilatlanınca buraya bağıl  mutasarrıflık oldu. Bolvadin Sandıklı,Çivril ve Çal olmak üzere 4 kazası oldu.1915 yılında bağımsız mutasarrıflık.1922 yılında vilayet oldu.
            Ömer Fevzi Atabek ’in tespitine göre Ermeniler  Sultan Divanî (1441-1540) zamanında 16.asrın ortalarında  7 hane gelerek Afyon’a yerleşmişlerdir.[78]Strabon, Ksenofon Arrianus ve benzeri İlkçağ  yazarları ,Anna Komnen,İbn-i Batuta gibi,İbn-i Bibi ve Aşıkpaşa gibi  yazarların eserlerinde Karahisar-ı Sahip anlatılırken  Afyon’daki Ermenilere ait bilgi yoktur.
            Bizans zamanında Doğu Anadolu’dan tehcir edilen Ermenilerden bu bölgeye’ de gelmiş olması gerekir.             






            Karahisar-ı Sahip Şer’i sicillerindeki kayıtlara göre Ermeniler  Afyon’da yoğun olarak”Sorup Torus, Anıstına, Nasrani,Canbab Mahallelerinde”otururlardı. Bunun dışında diğer mahallelerde oturan Ermeniler vardır. Ermenilerin bir kısmı önceleri Corc-i Sağir(Fethi Bey) Corc-i Kebir(Sadık Bey),Mıyır (Nuri Bey),Mırık (Salar)  gibi verimli toprakların,zengin çiftliklerin bulunduğu yerlerde otururlardı. Çay-Bolvadin arasındaki çiftliklerin büyük bir kısmı,Çay İlçesinin Cumhuriyet Köyünün olduğu yerdeki Çayırkimlayık metruk köyündeki Tütürciyan ve Tokatlıyan çiftlikleri ,Sultandağı-Dereçine’nin Kavaklı mahallesindeki çiftlikler Ermenilere aittir. Bu Ermenilerin bir kısmı Akşehir’den,bir kısmı Afyon’dan gelerek buralara yerleşmişlerdir.[79]
           
            4.AFYONKARAHİSAR’DA TÜRK ERMENİ İLİŞKİLERİ:
            Türklerle uzun yıllar beraber yaşayan Ermeniler dinleri dışında bütün sosyal yaşantılarını Türk yaşantısına uydurmuşlardır. Karahisar-ı Sahib ve Bolvadin  Şer’i sicillerindeki tereke kayıtlarında görülebilir.18.asrın başlarında Afyon’da ticari hayatın gelişmesi,ekonomisinin zenginleşmesi Ermenileri  ekonomik  hayata hakim kılmıştır. Çok zenginleşmişler Afyon Vilayeti içindeki gelir getiren bütün zengin çiftliklere,hamamları,hanları ticarethanelere sahip olmuşlardır.19.asırdan itibaren yerel yönetimlere hakim olmuşlardır.
            4.1.Afyon ve Civarında oturan Ermeniler Türkçe’den başka dil bilmezler:Afyon ve civarını gezen seyyahların hatıralarından topladığım bilgilere göre Köylerde yaşayan Ermenilerin Türkçe’den başka dil bilmediklerini,şehirlerde yaşayan Ermenilerin Türkçe’den başka dil kullanmadıklarını tesbit ettim. Ancak İstanbul’a yüksek öğrenime giden Ermenilerin orada Ermenice öğrendiklerini,azınlık olan bunların Ermenice konuştuklarını tesbit ettim. Afyon ve civarında  eski özel kütüphaneleri tesbit ederken  Arap Harfleriyle  yazılmış,Türkçe pek çok “Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid” ile “İncil-i Şerif”gördüm. Bunlardan kendi arşivimde de vardır. Afyon ve civarında yaşayan Ermenilerin Türkçe’den başka dil bilmedikleri ve ibadetlerini de Türkçe yaptıklarını gösterir. Afyon ve civarını gezmiş seyyahların tesbitlerinde de görüyoruz.
            a)Ermeni asıllı gezgin yazar Polonyalı Tıbır Simeon 1623-1625 yıllarında Anadolu’yu dolaşmıştır. Afyon’la ilgili gözlemleri şöyledir:
            “Yenişehir’den Sivrihisar’a ve oradan afyonun yetiştirildiği Karahisar’a geldim.
Burada Osmanlı’nın sarp yüksek,harikulade ve metin bir kalesi var. Kale aşağısında şehri geden yol üstünde Ermeniler otururlar . Kagir bir kiliseleri vardır .Bir çeyrek mil uzakta bir Ermeni köyü vardır .Köyde manastır  vardır. Karahisar ’da yaşayan Ermeniler kiliseleri Ankara piskoposluğuna bağlıdır .Ermeniler taşradan  gelenler hariç olmak  üzere,Konya ve diğer yerlerdeki  ırkdaşları gibi kendi dillerini bilmezler ve Türkçe konuşurlar “[80]
            b)Evliya Çelebi 1671 yılında Afyon-Isparta-Antalya ve civarını gezer. Afyon hakkında şunları söyler:”Osmanlı ülkesinde  6 Karahisar vardır. Bu Anadolu Karahisar nı sancak beyi yönetir.Hassı240.299 akçadır. Yeniçeri serdarı,dizdarı,200 kale neferi vardır.120 parça köye sahiptir. Halkı zengindir. Güzel giyinirler .Gayr-i müslimler Türkçe’den başka dil bilmezler. Karahisar-ı Sahib’in merkezinde4.600 müslüman,1000 hane gayr-i müslim evi vardır. Kazaları Bolvadin,Sandıklı ,Sincanlı, Şuhut, Çule,Barçınlı,Karamık ve Çal’dır.”[81]
            c)Ünlü Fransız Tarihçi Chales Texier,Afyon’u  gezer tarihi ve sosyal özelliklerini anlatır. “Burada oturan gayr-i müslimler Türkçe’den başka dil bilmezler.”diyerek gayr-i müslimlerin Türk Kültüründen etkilendiğini gösterir.[82]
            Bulardan başka Sir Francis Beafort,W.Mratin, Leake,C.Fellows,C.Huart eserlerinde aynı tespiti yapmışlardır.
            4.2-Afyon’da Ermeni nüfusu:Ermeniler  genellikler Afyon’un merkezinde ve büyük kazalarında oturuyorlardı.18.asırda Celali İsyanları sırasında köylerdeki Ermeniler Afyon merkeze taşınmışlardır. Ayrıca aynı devirde Konya’dan,Isparta’dan,Kütahya’dan Ermeniler Afyon’a göçmüştür.l9.asrıda köylerde Ermeni nüfusuna rastlamıyoruz.
            Hüdavendiğar Salnamesine göre Afyon ve kazalarında yaşayan Ermeni  nüfusu:
          S.No:            Yıllar                   Türk                 Ermeni                   Rum
        ------------      ------------       -----------------         -------------           -----------
            1.                   1885                  48.316                4.650                     25       
            2.                   1888                  72.606                4.812                     18
            3.                   1906                  95.476                            6.271                     59[83]
            1324/1906 tarihli Hüdavendiğar Salnamesine göre Afyon’un ilçelerinden  Sandıklı ve Aziziye’de(Emirdağ) gayri müslimler yaşamıştır. Bolvadin’de gayr-i müslim yoktur.
            Sandıklı Kazası  :92.023  Türk-392 Rum- 169 Ermeni[84]
            Aziziye Kazası :  39.952  Türk –114 Rum- 74 Ermeni[85]
            4.3-Afyon’da Ermeni Okulları: 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı ile gayr-i müslimlere geniş yetki ve haklar tanınmıştır. Bu tarihten sonra bütün kayıtlarda“Devlet-i Âliye teb’asından Ermeni Milletinden”  tabiri kullanıldı. Önceleri kiliselerde eğitim ve öğretim yapıyorlardı 1920 yılında Afyon’da iki tane kilise vardı.
            19.asırda yeni sistemle eğitim ve öğretim yapan ibtidaiyeler,rüştiyeler,idadiler açıldı. Afyon ve kazalarına yeni okullar açılırken,Ermenilere de aynı haklar tanındı.                                                       
            Kaynaklarda bu okullar hakkında şu bilgiler vardır.
            a)1317/1899 tarihli Maarif Salnamesinde 3 tane Ermeni Rüştiyesi gösterilmiştir.                                                                                                      
          S.No          Mektep Derecesi     Talebe sayısı     Tarih-i küşad    ruhsat tarihi
         -------         ---------------------     ---------------     ----------------    -------------
            1.             Rüştiye                   180  erkek           1300           10.Ağustos.1313                            
            2.             Rüştiye                   130  erkek           1300            10.Ağustos.1313            
            3.             Rüştiye                      63  kız              1300             10.Ağustos 1313[86]  






            4.4-Afyon’da Ermenilerin Yerel ve İdari birimlerde aldığı görevler:Ermeniler Afyon’daki bütün idari birimlerde etkin olarak görev almışlardır. Meclis İdare azalığı,belediye meclis üyeliği,mahkeme kalemleri,nafıa komisyonu,nakliye komisyonu,muhacirin komisyonu,Ziraat Bankası,Osmanlı Bankası,ziraat ve sanat odası,telgraf ve posta idaresi,divan-ı umumi idaresi,reji idaresi,Demir yolları işletmelerinde görev almışlar. Örnek olarak 1324/1906 tarihli Hüdavendiğar Salnamesinde Ermenilerin görev  aldığı idari birimler ve görevli Ermeniler şunlardır.[87]
          S. No:        Görevli oldukları birimler          Görevli Ermeniler            
       -----------      ---------------------------------        ------------------------------------------
  1.           Liva Meclis İdare Azaları          Davit Efendi, Agob Efendi
              2.           Muhasebe Kalemi                      Başkatip Kigork,katip Mardiros Efendi
              3.           Mahkeme-i Bidayet Hukuk D.   Ohannes Efendi
              4.           Mahkeme-i Bidayet Ceza D.      Ohannes Efendi
              5.           Nafı’a  Komisyonu                     Leon Efendi
              6.           Orman İdaresi                             Dikran Efendi
              7.           Belediye Dairesi                         Işılyan Karinik,İstepan,Refail
              8.           Ziraat Bankası Şubesi                 Agob Efendi  
              9.           Ticaret ve Sanat Odası                Toros Efendi
            10.           Ziraat Odası                                 Agop Efendi,İstepan Efendi
            11.          Divan-ı Umumiye İdaresi            Karabet Efendi
            İlçelerinden Bolvadin,Sandıklı ve Aziziye’de Ermeni memurlar bankalarda çalışmışlardır.
            4.5- Karahisar-ı Sahib Şer’i kayıtlarından çevirdiğim bir Ermeni’ye ait tereke incelendiğinde Türk Sosyal yaşamının,Ermenileri ne kadar etkilendiği görülecektir. Ayrıca kendilerine tanınan sosyal ve ekonomik imkanlarla tefecilikle çok zenginleşmiş-lerdir. Şehrin merkezinde  sarraflık yaptığı,ayrıca 975’den fazla fakir Türk köylüsüne faizli para ve mal vererek sömürdüğü görülecektir.
            “Medine-i Karahisar-ı Sahib mahallatından Mecidiye Mahallesi ahalisinden Devlet-i âliye teb’asından Ermeni milletinden iken bundan akdem vefat iden Sarraf oğlu  Heci Samak  veledi Heci Mirat veledi Sergiz’in veraset-i zevce-i metrukesi Sennebel binti Ba’ dyar ile sulb-i kebir kızları A’vva ve Marım  ve sulb-i sağir kızı Nursi’ ye  ve sulb-i kebir oğulları Agob ve Emşahir’e münhasır olduğu bi’l-ihbar inde’l-şer’ül-envar zahir ve mütehakkık oldukdan sonra sağire-i mezbure Nurse’nin validesi tesviye-i umurlarına kıbe’l-i şer’den mensup vasi-i zevce-i mezburesiyle tarafından kezalik hisse-i irslerine ahz ve kabza  vekil-i sicil-i şer’iyesi  zevci ve İstepan  veledi Artin  ve benat-ı kebire –i mezbure Marım  tarafından kezalik  hisse-i irsiyesini ahz ve kabza vekil sicil-i şer’iyesi zevc ve oğlu Kabril veledi İsteban  ve ibn-i  kebir-i merkum  Agob taleb ve ma’rifet-i şer’ile tahrir ve bi’l-müzayede beyi’i ve takdim ve beyne’l-verese taksim olunan tereke-i müteveffa-i mezburdurki ber-veche ati zikr ve beyan olunur.Harri fi’l-yevmü’l-hadi ve’l-ışrın min Saferü’l-Hayr li-sene Erba’ ve tıs’ain  ve mieteyn ve elf
Ot memlu basma  yasdık , müsta’mel minder ,yün memlu döşek , cedid kilim,def’a kilim cedid zili, orta halısı, köhne orta , cedid halı seccade, basma 1 top,  müsta’mel kilim ,müsta’mel yorgan, def’a döşek , def’a yorgan,def’a  yasdık,def’a müsta’mel kilim,Yün memlu minder,tahta sandalye, boyalı sandalye ,yün memlu döşek,ot memlu köhne yasdık, çöp memlu basma yasdık,köhne seccade,mak’at yüzü,köhne penpe ve yün memlu mak’ad yüzü ,köhne kilim,köhne seccade,kahve takımı,kebir şamdan çift,sağir şamdan,leğen ma’ a ibrik ,döğme mangal,def’a mangal,kaşık ve naçak takımı,ruğanlı tepsi,kazgan ,kapak,evan-i nuhasiye,demir karyola,müsta’mel çuka kıl kürk,şimşir kaşık,kebir mir’at,köhne çuka balasa,mum sağir,hırdavat-ı menzil,sim nargile,buhurdanlık,tatlı tepsisi,dirhem,186 kile hınta,21 ölçek şa’ir, 20 ölçek çavdar,dişi merkep ma’a sıpa,Corcalı İsmail’325 ölçek hınta,32,5 ölçek şa’ir,Akviran karyeli Kethüda oğlu Salih zimmetinde ekin,Çobanlar karyeli Süleyman zimmetinde müşterek 20 ağnam,23 erkek toklu,23 kancık toklu,2 koç,38 ana koyun,93 senesi(1877)ortakçılara verilen tohumluktan hasıl olan 77 kile sünter,244 kile hınta,20 kile haşhaş,37 kile şa’ir.
Yekun:76.576,5 lira  mevcut malının bedelinin yanı sıra Afyon merkez ve merkeze bağlı köylerde oturan 2kişilerde285.927 lira alacağı çıkmıştır.”[88]
4.6-.19.asra ait Karahisar-i sahip şer’iye sicillerindeki kayıtlara baktığımız zaman Ermenilerin kuyumculuk,sarraflık,terzilik,kunduracılık doktorluk, veterinerlik, mimarlık dülgerlik,bakırcılık,saatçilik,attarlık,tuhafiyecilik  gibi mesleklere hakim oldukları görülür .Bu asırda köylerde Ermelerin kalmadığını hemen hepsinin büyük merkezlerde  toplandığını görüyoruz. Köylerden göçenler topraklarını orada yaşayan Türklere ortakçılık yolu ile kiraya vermişlerdir.
            4.7-19 asrın sonu ve 20.asrın başlarında Afyon ve kazalarında yapılan resmi binaların mimarlarının Afyon’lu Ermeniler olduğu görülür. Bunlardan George Parmakyan ve Pilav oğlu Avidik Avdis en meşhurlarındandır.
            Avdik Avidis,Bolvadin’de Hacı Mahmut Camisi,Kırklar Camisi,Kocatepe Mektebi,Bolvadin Rüştiyesini yapmıştır. Afyon’da Afyon Lisesi,Belediye eski binası,hükümet konağı,eski hastahane bu kişinin eseridir.
            Halk arasıda Corcalı gavuru ismi ile bilinen Geoge Parmakyan 1900-1905 yılları arasında Bolvadin Çarşı Camisini yapmıştır.
            4.8-Ermeniler zaman içinde Türk töresini yaşamaya çalışmışlardır. Türk mahal-lelerinde Nevruz geldiğinde yapılan şenlikleri taklit ederek her 23 Nisan günü ateş yakıp,kendilerince Nevruzu kutlamışlardı. Türklerde aynı gün ateş yakarak ikinci defa yaptıkları kutlamaya “Gavur Köpürü”demişledir. Nevruzun iki defa kutlaması yalnız Afyon’da yapılır. Başka bir yerde rastlamadım. Bu töre hala devam eder.[89]
            4.9-İnceme yaptığım Afyon ve Bolvadin  Şer’i sicillerinde Müslümanların yaşamına,hoşgörüsüne hayran olan Ermenilerin Müslüman  olduğu görülür.
            “Fi’l-asıl Kütahya  mahallatından Alaca Mescid Mahallesinde mütemekkin olup Ermeni taifesinden Gazez Alexi veledi Ağye nam kimesne meclis-i şer’i envere gelip bi’t-tavi ve’r-rıza şöyle ıkrar-ı tam ve takriri kelam idüp bana elhamdülillah teala inayet ve hidayet-i rabbani yetişip akl ve rüştime istiab etmekle dini batıldan çıkıp dini İslamı kabul eyledim deyu kelimeteynü’l-şehadeteyni teleffuz ve cehren Eşhedüenlailahe illa Allah ve Eşhedü enla Muhammedü’n-abdühü ve resulihi deyip Muhammed ismiyle tesmiye olunduğu bu mahalle şerh verildi. 03.Rebiü’l-Evvel 1181/1767”
            “Nasara mahallesinde mütemekkin iken bundan akdem şerefi İslam ile müşerref olan Egsebed namında zevcem olan zimmiye dahi bermuktezayi şer’i islam arz olundukda ibra eylediği ecilden beyinlerine tefrikine hükm-i şer’i laik olduğu bu mahalle kayd-ı şûde Rebiü’l-evvel .1160 /1747




            Afyon’un yetiştirdiği nadir insanlardan  Ömer Fevzi Atabek hatıralarında bir Ermeni kızının “Ezan-ı Muhammediye”hayran olup,Müslümanlığı kabul etmesi ve ezanı okuyan müezzinle evlenmesini şöyle anlatır:
“H.1312/M.1894 yılında Süllüm ile Mısri arasında Abdi Kadı mahallesinde oturan Fazlıoğullarından asıl bir aileden Emine Hanımdan öksüz kalan Mehmet,Bekir ve Ali isimlerindeki çocukları yanına alarak büyütmüş;büyüğü olan Mehmet şimal-i garbinde  ve 5 saat mesafede  bulunan Leğen Köyüne çekilerek bakkallıkla iştiğal ve kardeşi Bekir’i de yanına almış;Bekir Karakatip mahallesinden  bir aile kızı ile evlenmiş ve bu mahallede oturuyormuş. Arasıra ağası Mehmet ‘in yanına köye gidip,gelirmiş. En küçükleri olan Ali ‘de halası Emine’ nin  yanında kalıyormuş. Ali büyümüş gelişmiş 17,18 yaşlarında yakışıklı delikanlı olmuş. Arasıra Karakatip ’de oturan ağası Bekir’in yanına gelir gidermiş. Karakatip Camisinde mü’ezzinlik yapar ezan okunmuş.
            Ulu Cami ’nin garbında  ve 1 dönüm mesafede bulunan ve Ermenilerin oturdukları kısımda han gibi büyük bir ahşap bina vardı. Halk buraya hayrat diyordu. Burada Ermeniler halı dokurdu. Ali ,Karakatip Camisinde ezan okuduğu zaman hayratta halı dokuyan Ermeni kızları,Kırklar makamındaki mahallede oturan Ermeni kızları kendinden geçip,ihda etmeye karar vermişler.
            Güzel Ermeni kızlarından, en güzeli olan Güllü ezanı okuyan mü’ezzin Ali’ye aşık olmuş,Ali’nin ağası Bekir’in evine kaçmış;Kelime-i Şehadet getirip Müslüman olmuş.   
Ali’ye varacağını söyleyince,Bekir ,adliyeye haber vermiş,kadı efendi tensip ve mü’sadesiyle kız emniyete götürülüp orada misafir edilmiş.
Güllü ’yü oğlan kardeşine alma isteyen komiser,kızı Ali’ye varmaktan vazgeçirememiş,bu olayı takiben kızın babasına haber vermişler,kızın babası, mahallenin papazı gelmiş kızı yine Ali’den vazgeçirememişler.
            Kadı Efendi gelmiş,kızı bir odaya alarak papaza telkinat-ı diniyede bulunmasını istemiş,kız ben Müslüman oldum diye redetmiş, ikna olmamış,odaya kızın ebeveyni girmiş. Babası kızı ikna edemeyince dövmeye başlamış,tam öldüreceği sırada kadı efendi müdahale ederek papazı ve Ermeni babayı odadan çıkarmış. Kız bir süre yalnız kalmış,bu sefer papaz bir kese altın ile girerek,vazgeçersen altınları vereceğini söylemiş,kız yine redetmiş. Kıza yapılan baskıya dayanamayan Kadı Efendi papaz ve Ermenileri odadan kovmuş. Bunun üzerine papaz ve Ermeni baba, kız sizindir diyerek bırakmış gitmiş.
            Kadı Efendi huzurunda kız:”Ben Müslüman oldum,beni döven babama da Müslüman olmasını söyledim. Adım Güllü,Müslüman adeti üzerine Zehra olsun”dedi.
Kızın ismi Zehra tesmiye edildi.
            Ali Ağa Çeşmesi civarında oturan cesur dul kadının evine kız misafir edildi. Memleket adeti üzerine düğün edilmesine müsa’ade edildi .Zehra misafir edildiği Kesir Kız Emeti hanesine kızın babası ve annesi Çakır kızı gelüp,görmek istediler. Kız pencereye gelüp sizde hak dinini kabul ederseniz,sizinle öyle görüşürüm ,kabul etmezseniz kabul itmem dedi. Hane sahibi de karı koca Ermeni’yi kovdu.
            Mevsim yaz idi. Ali, Abdi Kadı mahallesinde halası Emine Hanımın hanesinde,Zehra ise Emeti Hanımın hanesinde misafir idi. Bu iki aşıkın,ölmez aşkları dillere destan oldu. Onların tertemiz,samimi aşklarına hayran olan Afyon ’lu  zenginler
Kızı ve oğlanı hediye yağmuruna tuttular. Mahalle halkı Ali ve Zehra için bir hafta muhteşem bir düğün yaptı.
            Perşembe günü gelin alayı 2 takım bando eşliğinde arabalar geldi. Büyük küçük herkes dükkanlarını kapadı. Erkekler,kadınlar ve çocuklar gelin alayına takıldı. Hiç görülmemiş bu muhteşem kalabalık Mevlevihane yolunu takip ederek,Ermeni mahallesine geldi. Sanki bütün Afyon halkı alaya katılmıştı. Ermeniler dışarı çıkmadılar. Pencerelerin perdesini örttüler. Gelin alayı Ali Ağa Mahallesinden Emeti kadının evinden gelini aldı. Abdi Kadı Mahallesindeki Ali’nin halasının evine getirdi. İki aşık muradına erdi.
            Devlet bu iki aşıka Mecidiye Mahallesinde,Ayak Tekkesi yanında bir ev hediye etti. Bununla da iktifa edilmeyerek bir de dükkan hediye ettiler. Ali hanesine yerleşti. Bir bakkal dükkanı açtı. Daha sonra üç kardeş Leğen köyündeki bakkal dükkanını çalıştırmaya karar verdiler. Leğen Köyüne  yerleştiler.
            Ali’nin,Zehra’dan kız-oğlan üç çocuğu oldu. Önce Ali,sonra Zehra terk-i hayat etti. Çocukları köy halkına karıştı gitti.”[90]
            Afyon’da yıllarca Türklerle iç içe yaşayan  Ermeniler 20.asırda çok zengin olmuşlar. Bütün Türk ekonomisine hakimdiler. Osmanlı  Devletinin çöküşü,Ermenileri ve diğer azınlıkların tutumlarını değiştirdi. Anadolu’yu işgale hazırlayan Avrupalıların kışkırtmaları sonunda en yakın Türk dostlarına bile cephe aldılar ,
            1918 yılında I. Dünya savaşı sona ererken,Osmanlı Devleti tarihi seyrini tamamladı. Aynı yıl Mondros Müterakesi imzalandı. Bu mütareke gereği İngilizler,Fransızlar ve İtalyanlar Anadolu’da kendilerine pay kapmak amacı ile Afyon’da  mümessillikler açtılar. İngilizler Lise binasını,Fransızlar İstasyon binasını,İtalyanlar Askerlik dairesini  karargah yaptılar.
            Ermeniler yıllarca iç içe yaşadıkları,kendilerinden daha çok maddi ve manevi imkan tanıdıkları,hiçbir tarihte incitmedikleri Türkler karşı işgal kuvvetleri ile işbirliği yaptılar. Bir süre sonra İngiliz,Fransızlar ve İtalyan’lar Afyon’dan ayrıldılar. 27.Mart.1921 günü Yunanlılar Afyon’u işgal ettiler. Ermeniler  evlerine ve dükkanlarına Yunan bayrağı asarak  bayram ettiler. Yunanlılar işbirliği yaptılar. Yunanlıların Afyon’u yakıp,yıkmasında,mallarının yağmalanmasında ve Türklerin öldürülmesinde  Ermeniler rehberlik yaptılar.
            26.Ağustos.1922 tarihinde Büyük Taarruz sonunda Afyon düşman işgalinden kurtuldu. Yaptıkları ihanetin sonundan korkan Ermeniler,Yunan kuvvetleri ile şehri terk ettiler. Batı Anadolu’daki büyük şehirlere geçici olarak yerleştiler. Daha sonra  çeşitli yerlere dağıldılar. Lozan anlaşmasından sonra  Ermeniler malları vakıflarca ve hazinece değerleri üzerinden satın alındı. Balkanlardan gelen göçmenlere ücretsiz verildi.[91]
            Afyon’daki Ermeniler hiçbir zaman tehcir edilmemiş,kendileri gitmişlerdir. Afyon’u terk ederken hiçbir Ermeni’nin burnu kanamamıştır.
            Türkler kendisinden olmayan her millete -dünya kurulduğundan bu tarafa-sonsuz hoşgörü içinde davranmış,insanlığa en büyük insanlık görevini yapmıştır.


                                                                                        20.Mayıs.2004-Bolvadin
                                                                                              Muharrem Bayar
                                                                                             Araştırmacı-Yazar      





KAYNAKLAR
  1.Afyon ve Bolvadin Şer’ iye sicilleri
  2. Afyon’da Türk-Ermeni ilişkilerine ait vesikalar.
  3.Hüdevandığar Salnamesi
  4.Maarif Salnamesi
  5.Adontz,Nicolas”Histoire d’Armenie les Origines ”(Urartu Çağı Tarihi), Paris.1946
  6.Anna Comnena”Alexiade I,II,III.Paris.1943
  7.Aslan Kevork,”L’Armenia et les Armeniens” Paris.1914
  8. Atabek,Ömer Fevzi “Afyon Vilayet-i Tarihçesi”(Haz.T.Akkoyun).Afyon.1997
  9.Bayar,Muharrem,”Bolvadin’in Tarihi” Ankara.1996
10.---------------------“Karakeçili Aşiretinin Tarihi”Ankara.2001
11.---------------------“Karabağlı Aşiretinin İskanı”(Sempozyum -Yörükler)Ankara.1996
12.Baykara,Tuncer “Türkiye Selçukluları Devrinde Konya”Ankara.1985
13.Claude Cahen”Osmanlı’dan Önce Anadolu’da Türkler”(trc. Yıldız Moran)İst.1979
14.Celalzade,Mustafa ”Tabakatü’l-Memalik ve Derecatü’l-Mesalik”Fatih Kt.4423
15.Deliorman ,Altan”Ermeni Komitecileri”İstanbul.1973
16.Demir,Neşide Kerem “Türkiyede Ermeni Meselesi” Ankara.1976
17.Evliya Çelebi “Seyyahatname”I-IV cilt.Dersaadet.1314
18.Egiş-Elize Vardabed”Mamıkondulu Vardanın ve Ermeni Savaşının Tarihi”İst.1312
19.”Ermeni Komitelerinin A’mal ve Harekat-ı İhtilaliyesi”(Hz.H.E.Cenğiz)Ank.1983
20.Kırzıoğlu Fahrettin”Kars Tarihi”c.I, İstanbul.1953
21.Ksenefon”Anabasis”(Çev.Hayrullah Öz).İstanbul.1944
22.Khorenli.Movses”Armenya Coğrafyası”( Çev.M.J. Saint-Martin)
23..Herodot”Herodot Tarihi”(Çev. Ö. Rıza Doğrul) İstanbul.1943
24.Grausset,Rene” Histoire de L’Armenia des Origines” Paris.1947
25.Gönçer Süleyman “Afyon.1991
26.Göka Şenol “Söz Uçar Yazı Kalır”Antalya 1996
27.İbnü’l-Esir “Tarihü’l-Kamil”Kahire.1874
28.Tevrat-ı Şerif-Kitab-ı Mukaddes yayınları,İstanbul.1886
29.Tuş Muhittin “Sosyal ve Ekonomik Açıdan Konya” Konya.2000
30.Türköz,Halil Kemal “Ermeni Mezalimi” Ankara.1982
31.Urfalı Mateos Vekayi-Namesi(Haz. Halil İnalcık) Ankara.1987
32.Uras Esat “Tearinde Ermeniler ve Ermeni Meselesi” Ankara.1950
33.Vahhaboğlu,M. Hidayet “Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar”İst.97
34.”Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu”Ankara.1985
35.”Türk Tarihinde Ermeniler”(Sempozyum Tebliğleri)İzmir.1983













           


Ermeni araştırmacılara göre,
                        ANADOLU HALKINDAN OLMAYAN BİR MİLLETİN
                        İTİBAR GÖRDÜĞÜ TÜRK MİLLETİNE KARŞİ İHANETİ   
                                                                                 
                                                                                              Dr.Muharrem Bayar
                                                                                              Araştırmacı-Yazar
                                               “Kendilerine Hayk diyen bu millet Yunanistan’ın
                                                Teselya Bölgesinden gelmiştir.Anadolu kökenli
                                                değildir.Anadolu’nun otokton halkı değildir.”
                                                                                          Prof.Dr.N.ADUTZ
                                                                                           Ermeni Tarihçisi
Büyük Türk Milleti ,dünya var olduğundan bu yana  üç kıtada  silinmez izler bırakmıştır. Bu izlerin sahibi olan bizler dünyaya”biz varız,binlerce yıllık bir tarihin ve bu toprakların sahibiyiz”diye haykıracağız. 
Büyük Türk milleti,egemen olduğu yabancı kavimleri  kendine benzetmekte, kendisinin yabancılara uyma  niteliğinden daha az başarı  göstermiştir. Türk Milleti fethettiği ,üzerinde kendine has kültürü  ile devlet kurduğu topraklarda ,egemen olduğu topluluklara gösterdiği hoş görü  ile büyük tarihinin  her devrinde temayüz etmiştir.             
            Türkün karakterinden gelen bu hoşgörü  son üç yüz yılda çok kötü sonuçlar vermiştir. Hun Türklerinin  Eurasis’ deki  hareketleri ,vahşi bir hayat süren Slavlar’ı  eritip yok etmesi gerekirken,Türk’ün hoş görüsü  bu milletleri uygarlığa ulaştırmıştır. Arap Tarihçisi Philip Hatti “Eğer Türklerde bu karakteri  olmasaydı ;bu gün Arap Milleti  Arap Yarımadasının çöllerine atılmış  ilkel bir kavim olmaktan ileri  gidemezdi. Fransız Tarihçisi  F. Grenard “Baltık Denizleri’nden,Lehistan’dan ,Macaristan’dan doğuya doğru bütün Avrupa tamamen  Müslüman,yepyeni bir millet olurdu.”demektedir
Ne yazık ki bugün Türkler kendi öz yurtlarından çekilerek özgürlüklerini yitirmişlerdir.
İşte Türk hoşgörüsünün son üç yüzyıl içinde acı sonuç budur.    
            Selçuklu ve Osmanlı  döneminde azınlıklar arasında Ermenilerin ayrı bir yeri vardır. Diğer azınlıklara nisbetle “Millet-i sadıka”unvanı ile taltif edilmişlerdir. Devletin idari işlerinde görev verilmiştir. Hıristiyan Bizans döneminde İstanbul’da Ermenilere patrikhane kurulması izni verilmemiştir. Fatih Sultan Mehmet  İstanbul’un fethinden sonra 1461 yılında Ermeni Patrikhanesini kurmuş,başına da  Bursa Metropolidi Ovakim’i getirmiştir. Ermeniler tarihleri boyunca en huzurlu dönemi Türk hakimiyetinde yaşamışlardır. 




























































FATİH SULTAN MEHMET DEVRİNİN ÜNLÜ  SADRAZAMLARINDAN
        İNEGÖLLÜ İBRAHİM AĞA’NIN OĞLU İSHAK PAŞA’NIN VAKFİYESİ                

        İshak Paşa ,İnegöllü İbrahim Ağa’ nın oğludur. Enderun’dan yetişmiştir. Fatih’in kurduğu1456 tarihli Eyyüp vakfiyesinde ve 1462 tarihli Edirne Vakfiyesinde şahit olarak ismi geçer. Sultan II. Murat zamanında hazinedarlıktan vezir olmuştur.[92]  İstanbul kuşatmasında  Edirne  Kapı ile Yedi Kule  arasında ki cephesinin komutanlığını yapmıştır. İstanbul’un fethi sırasında Anadolu Beylerbeyi idi.[93] Fatih Sultan Mehmet ile Karman Seferine katılmıştır. Fatih’in vefatı yıllarında  İstanbul Kaymakamlığı görevini yürütüyordu. Daha sonra Bosna Beylerbeyi oldu. Bir çok vilayette valilik yaptı. Ünlü tarihçi Aşık Paşa şahidi olduğu bir olayı şöyle anlatır.”Fakir dahi ol zamanda İshak Bey ile Üsküdar’a gelmiştim. Ve bir gün leşker içinde bir kavga zuhur etti. İshak Bey ata bindi ve cemi gaziler dahi bile bindiler. Nağah karşusunda gördük. Bir iki kafir çıktı ve bir nice dahi anlarında ardınca çıktı. Yayasın ardına tutmuş atlusun arduna kapkara pus olup gelür. Gaziler dahi tekbir getürüp karşu yürüdüler. Yaysın üzerine at saldırdılar. Yaya dahi ok çekti. Oku bakmadılar hücum ettiler. Üzerlerine düştüler. Atlusu kaçtı,yayasın at ayağı altında kırdılar. Şöyle kırgın ol dahi gazilerin atı kafirlerin ölüsü arasında  yürüyemez oldu. İshak Bey çağırdı.”Hey Gaziler iyi kırdunuz esir edin”dedi. Onun üzerine vallah fakir kırdığından  gayri beşin  bağladım. Üsküdar’a getürdüm. Beşin dahi 900 akçaya verdim.    Elhasıl o yılda Semadirek  fetholdu.[94] İstanbul ve Selanik’te ismini taşıyan birer mahalle vardır. Üç defa Sadrazamlık yapmıştır. Daha sonra Selanik Sancağına gönderilmiş,orada 1487 yılında vefat etmiştir. Vasiyeti üzerine naşı İnegöl’e getirilip,türbesine gömülmüştür. Eşi Tacü’n-Nisa’nın  türbesinde İnegöl’dedir. Tac’n Nisa Hanım İsfendiyar Bey’ in kızıdır. 
            İshak Paşa  ülkenin gelişmesi ve imarı için çok çalışmıştır. Arşivimde bulunan H.891 ve H.892 tarihli iki vakfiyenamesin de yaptığı hayratlarını sayar. Buna göre Edirne,İstanbul,Selanik, Kütahya ve Bursa’nın İnegöl ilçesinde cami, zaviye, imaret, medrese,çeşme yaptığı eserlerinin bilinenleridir.
            Arka sayfasına fotokopisini eklediğim vakfiyename H.891 /1583 tarihlidir.8.70cm boyunda 22 cm. eninde olup Semerkandi kağıt üzerine  nesih yazı ile yazılmıştır. Kağıt eklerine Sahha’l-vasl (geçiş doğrudur)cümlesi yazılmıştır.
            Vakfiyename Allah’a hamd,peygamberimiz ve ashabına selat ve selamla başlar. Vakfın önemi ile ilgili ayet ve hadisler sıralanmıştır. Bunu takiben İnegöl’deki imareti ve imarete ait vakfedilen emlak ve akarlar sayılmıştır.

           

a)Vakfede ki vakıflar ve mevkufları
            1.İnegöldeki İmaret ve zaviye yanı sıra H.873/1463 tarihinde bir medrese inşa ettirmiştir. İmaretin vakfının yönetimi Eşi  Sultan Hatun’a verilmiştir. Kocası İshak Paşa tarafından İnegöl’de inşa edilen bu İmaret için kurduğu vakıflar şunlardır. Manyas Nahiyesindeki Kızılca Köyü ve Güne Salur Çamluca Köylerinin tamamı ve Akbaş avrat Çiftliği tamamı. Bursa’da 64 dükkan,Bursa’ya bağlı İğdir Köyünün tamamı,Edirne’de Kızılağaç  Köyündeki değirmen,Yenişehir’deki değirmen, İnegöl’deki Boyacı Köyünün tamamı,Çankırı ‘daki hamamın geliri
            2.Kütahya’daki Zaviye:Bu zaviyenin  akarı Kütahya’ya bağlı Ilıca Köyündeki değirmenin tamamı,Gücü   Köyündeki bahçenin tamamı ve köy içindeki üç ev,Okçulu Köyündeki  akar çeşme ve bir adet bahçesi.
            3.Edirne’deki Çeşme: Menekşelik deki akar kaynağı ,çeşme olarak bina edip vakfetmiştir. Akarı olan bağın tamamı
            4.İstanbul’daki Hamam:İnegöl’deki imaretin vakfıdır.
            5.İtanbuldaki Mescid:İstanbul’daki Boğazkesen Kalesinde inşa ettir. Akarı İstanbul’daki hamam ve hamamın yakındaki 4 dükkandır.
           

b)İmaretlerine vakfettiği emlak ve akarlar:
            l. Edirne’ ye bağlı Fekle’ de Çakır Halil  Köyü tamama ve beş taş  değirmen .Tunca Nehri kıyısından  başlar Kavak Çökermeği denilen yere kadar uzanır.
            2.Bursa şehri dışında Kızık Köyünün  tamamı ve üç taşlı değirmeni
            3..Bursa’da İncirli Mahallesindeki Hafız Muslihiddin yeri denilen arazinin tamamı.
            4.Edirne’de Eski Cami kapısının yanında,dört taraf ı yol üç adet dükkanın tamamı
            5.Tunca Nehrinin iki tarafında kurulmuş Debbağ Dükkanlarının tamamı
            6.Darü’s-Saltana Edirne’de  bir hamamın tamamı
            7.Edirne dışında Tunca Nehri kenarında ,sulama dolaplı bir adet meyva bahçesinin tamamı
            8.Nif nahiyesinde bulunan Uzunoluk  isimli pirinçliğin tamamı
            9.Nif nahiyesine bağlı Kolanlu Köyündeki iki değirmen.
            10.Kula Kasabasındaki Hane Değirmenin tamamı
            11.İnegöl’e bağlı Yavlu Köyünün tamamı 
            12.İnegöl’e bağlı Hoca Köyde Firuz Ağa Çiftliğinin tamamı ve bir değirmen.
            13.İnegöl’e bağlı  Boyacı Köyü’ndeki değirmenin tamamı
            14.İnegöl’e bağlı İsa Viran Köyü ’nda ki değirmen
            15.İnegöl’ün içinde 5 adet dükkan
            16.Ankara’daki hamam ve önündeki 9 adet dükkan
            17.Ankara’daki Ahi Mamak Değirmeni tamamı
            18.Ankara’daki Hacı İsmail Değirmeni tamamı
            19.Muraova’ya bağlı Virancık Köyü’ nda ki değirmenin tamamı
            20.Karaca Paşa köyü’ nda ki bir adet taş değirmen

  c)İnegöl  İmaretindeki görevliler:
              1.İmaret gelip,gidenlere ,şeyhlik hizmetini edaya  edecek dindar bir şeyh
              2.Beş vakit namaz kıldıracak salih,alim fakih alim bir imam.
             3.İmarette toplanarak imamla birlikte Kur’an-ı Kerimden günde bir cüz okuyacak ehli ilimden on nefer hafız
              4.Namaz vakitlerini bildiren iki adet müezzin,
              5.Her türlü yemek yamasını bilen iki aşcı
              6.Her türlü ekmek yapmasını bilen iki ekmekçi
              7.Zaviyenin yönetimini düzenleyen iki nakip,
              8.Kapıyı açıp  kapayacak ve onu bekleyecek  bir kayyım
              9.Kandillerin bakımını yapacak,zamanında yakacak bir kandilci,
            10.Gıda maddelerini saklayacak,yemekleri koruyacak bir kilardar,
            11.Handa gerekli hizmetleri yürütecek bir hancı
            12.Zaviyenin yazışmalarını yürütecek bir katip
            13.Bulaşıkları yıkayan bir hizmetçi
            14.Zaviye ve müştemilatındaki tamiratı yapacak iki mimar. Bunlardan birisi İnegöl’deki vakıfları,diğeri Ankara’daki vakıfları onaracaktır.
            15.Vakıfların gelirlerinin muhasebesini yapacak,gelirleri toplayacak 3 cabi. Bunlarından birincisi Rumeli’deki,ikincisi Anadolu’daki,üçüncüsü Ankara’daki gelirler ile çalışacak.
            16.Gelir giderlere bakacak itimat edilir bir vekil harç
            17.Türbenin hizmetini yürütecek bir türbedar.
           

d . İmaretteki  görevlilere tahsis edilen ödenekler.
            Söz konusu  evkafın gelirleri en ilgililere güzel şekilde dağıtılacaktır. Allah’ın ihsan etmiş olduğu  gelirler ve gallelerden ,evvela rakabelerin tamirine  ve asıl vakfın merremetine  sarfolunacak. Bunlardan arta kalan aşağıdaki şekilde dağıtılacaktır.
              1.Mütevelliye  artanın öşrü(onda biri),
              2.Vakfın nazırına günde 15 dirhem[95]
              3.Şeyhe  günde 5 dirhem
              4.İmama  günde 4 dirhem,
              5.İki müezzinin  her birine  günde birer  buçuktan 3 dirhem,
              6.Vekiy-i harç’ a   günde  4 dirhem,
              7.Türbedara  günde 1 dirhem,
              8.İki aşçının her birine  ikişerden günde 4 dirhem,
              9.Ekmekçilerden  her birine  birer buçuk dirhemden günde 3 dirhem
            10.Nakibe günde  3 dirhem
            11.Kayyıma günde 2 dirhem,
            12.On adet hafızın her birine günde birer dirhemden günde 10 dirhem
            13.Kandilciye günde 2 dirhem
            14.Kilardara güne 4 dirhem,
            15.Hnacıya günde 1 dirhem,
            16.Katibe günde 5 dirhem,
            17.Bulaşıkcıya günde 1 dirhem,
            18.İnegöl’deki evkafın mimarına günde 2 dirhem,
            19.Ankara’daki evkafın mimarına günde 3 dirhem,
            20.Üç cabinin(tahsildar) her birine  beşer dirhemden 15 dirhem,
            e)İmarette verilecek yemeklere ayrılan ödenekler.
            1.Kandil yağı elde etmek için günde 2 dirhem,
            2.Odun için günde 6 dirhem 
            3.Et için her gün 40 dirhem,
            4.Recel ve turşu için senede 1000 dirhem,
            5.Ziyafet için 10 dirhem,
            6.İmeratte pişecek aş için her gün 2 kile buğday
            7.İmarette yapılacak ekmek için her gün 6 kile un,
           
            Ölçe olarak alınan kileler zamanın ihtiyacına cevap verecek şekilde düzenlenirdi. İmarette  akşam ve sabah olmak üzere günde iki defa yemek pişerdi .Ramazan ve bayramlarda özel yemekler pişirilirdi. 

       f .vakfın idaresi:Vakıf hazretleri,tevliyatı ve vakfın bütün işlerinin tasarrufu  kendisine ait olacaktır. Ölükten sonra evladın evladı evladına  badnen ba’de batnın vakf edilmiştir. Oğullarının inkirazından sonra azatlılarının oğullarının aslahına erşedine  verilecek. Bunlarda yok olursa ülkeye hakim olan padişaha bırakılmıştır.

        g . Vakfın şahitleri
              1.Mehmet Paşa bin Abdullah
              2 Defterdar Ali Bey
              3.Mevlana Muhiddin  Arif  Çelebi
              4.Emirü’l-ahur Mahmut Bey bin Abdullah
              5.Emirü’l-alem Mesih Bey bin Abdullah
              6.Reisü’l-Bevvabin Mehmet Bey bin  Abdullah
              7.Emirü’l-ahur Süleyman  Bey bin  Abdullah
              8.Reisü’z-zevvakin Şeref Ağa bin  Abdullah
              9.Sinan Bey bir Abdullah
            10.Murat Bey bir Abdullah
            11.Zağnos Bey bin Abdullah
            12.Mevlana Muhiddin bin İshak
            13.Müderris Mevlana  Celal bin  Cemal
            14.Kasım bin Abdullah
            14.İskender bin Abdullah
            15.Firuz bin Abdullah el Bazi
            16.Mustafa bin Mahmut   el-katib
            17.El-Hac İskender bin Abdullah el-Hur
            18.Umur Bey bin Korucu Toğan
            19.Mehmet bin Ahmet el-katib
            20.Es-Seyyit Nasır bin es-Seyyit  Hüseyin
            21.El-Ha Ahmet bin İbrahim   el-İmam
            22.Habib bin Mustafa  imamü’l-vakıf
            23.Şemseddin bin Ahmet   hatib-i Siroz
            24.Mehmet bin Abdullah Reisü’l-bevvab
            25.Tanrıvermiş bin Abdullah
            26.Hayreddin bin Abdullah
            27.Sinan bin Abdullah
            28. El-Hac Sinan bin Sofu Yusuf (vakfın azatlısı)
            29.Hayrettin bin Seydi Ahmet  (katip)
            30.Mübarek bin Abdullah(aşcı reisi)
            31.El-Hac Yunus bin Abdullah  (azatlı)
            32.İlyas bin Abdullah (aşçıların reisi)
            33.El-Hac İlyas bin Abdullah el-hur
            34.El-Hac Mehmet bin Cemal  (katibü’l-huruf)
           

Fatih Sultan Mehmet’in ünlü Sadrazamlarından İshak Paşa’nın İnegöl’deki İmaretine ait H.891/M.1486 tarihli vakfiye tarafımdan Arapça aslına uygun olarak çevrilmiştir.                                                                         25.Ekim.2001
                                                                                         Dr.Muharrem Bayar
                                                                          Araştırmacı-Yazar-Osmanlıca Mütercim
           

            TARİH İÇİNDE İNEGÖL ve AŞİRETLERİN  İSKANI 
                                                                                             
                                                                         Muharrem BAYAR
                                                                           Araştırmacı-Yazar


            Güney Marmara  bölümünün en zengin ovalarından  İnegöl Ovası’nın ortasına kurulmuştur. Dünyanın en güzel şehirlerinden Bursa’nın ilçesidir. Yüksekliği 335m. Nüfusu 100 bin civarındadır. İl merkezine 45 km.
            Sakarya Nehrine karışan Kocasu şehir içinden geçer. Bölgenin en önemli sanayi ve ticaret merkezidir.
            İnegöl,Anadolu’nun en  eski yerleşim merkezlerinden birisidir. Ünlü Arkeolog  K. Bittel 1942 yılında İnegöl Höyükte yapmış olduğu  araştırmada ,buranın I. Truva (M.Ö.3000-2500) ile çağdaş olduğunu ortaya koymuştur. Burada bulunan Arkaik devre ait seramikler müzelerde sergilenmektedir. Eski Tunç çağında buralarda yerleşim merkezleri tesbit edilmiştir.M.Ö.1200-M.Ö.700 yılına kadar bu bölgeye doğudan ve batıdan pek çok göç olmuştur. Batıdan gelenlerin başında Traklar,Bitinyalılar gelir. Bu devre ait  mitolojilere göre,Yunan Yarımadasındaki Teleia kralı  Aleos kızı Auge. Harekles’ ten edindiği oğlu Telephos ile Mysia’ya sığınır. Buranın kralı ile evlenir. Kral öldüğünde oğlu Telephos kral olur. Truva savaşında Akhalarla  ve Argoslularla savaşır.
            M.Ö.III. asır yazarlarından  Eratosthenes göre bölgenin ilk halkı Bebryk isimli bir kavimdir.M.Ö.7 asırda  Trakya’dan göç eden Bithyn kavimleri,Bebrykleri  kılıçtan geçirerek yok etmiştir. Roma çağı yazarlarından Plinius’a göre Roma krallığının Bithynia  valiliğine bağlı idi. Roma ve Bzans dönemlerinde gelişti. Önemli kültür merkezlerinden oldu.
            İnegöl 1299 tarihinde Türk topraklarına katılmıştır. Osman Gazi  Bizans’la mücadele yapıp aldığı şehirlerle  beyliğinin toprağını genişletmiştir. Osmanlı Beyliğinin komşularından en güçlüsü İnegöl Tekfuru idi. 1287 ve 1288 yıllarında Domaniç yakınlarında  İnegöl ve Karacahisar tekfurları ile savaştı. Bu savaşlarda kardeşlerinden Sarubatu ve Gündüzalp’i kaybetti. Harbi kazandı  1291 yılında Eskişehir ve Karacahisar’ı aldı. Daha sonra  Samsa Çavuş ve kardeşi Sulamış,Mudurnu taraflarına,Osman Bey de Sakarya vadisindeki Sorgun,Taraklı,Göynük taraflarına akınlar yaptı. Harmankaya Tekfuru Köse Mihal ile dostluk kurdu. Bu dostluk komşu Rum beylerini korkuttu.[96]Osman Gazi 1299 yılında İnegöl’ü Turgut Alp ’a kuşattırdı Arkasından kendisi gelerek şehri aldı. Öşrünü Turgut Alp ’a verdi.[97]
            Bursa’nın,Osmanlının başkenti olması,daha sonra  merkezi sancak merkezi oluşu,geçen asırda Hüdavendiğar Vilayeti olarak teşkilatlanması bölgenin her devirde kültür ve ticaret merkezi olmasını sağlamıştır.
            Osmanlı Devletinin her yönü ile zirvede olduğu  16.asra ait arşiv kayıtlarında İnegöl devrin büyük bir kültür ve ticaret merkezi olarak görüyoruz.
            I.a).İnegöl’deki padişah hasları (merkez): (166 sayılı Mücmel Defterden
              1.An mukata’ a-i zemin-i çayır-ı koru,der-nefs- İnegöl
              2.An mukata’-a-i  nefs-i İnegöl(ma’a tevabi’uha  ve sahra-i İnegöl
              3.Mezre’a-i Pekmez alanı  haric-ez-defter
              4.Mezrea-i At-güri ormandan açılmış yerlerdir,haric-ez defter,hasıl anı’l- galle
              5.Mukata’a-i nefs-i İnegöl ve sahra-i  İnegöl
              6.Zemin-i Saraç Ali ,der-nefs-i İnegöl,hasıl ma’a çeltük
              7.Mukata’a-i zemin-i çayır-ı Koru ,der-nefs-i İnegöl
              8.Bağçe-i Mehmet Beğ,der-nefs-i İnegöl,resim
              9.Çayır-ı Yusuf Çelebi ki be-tarik-i tapu,der-tasarruf-ı Mehmet Beğ
            10.Mezre’a-i  Tekke Deresi ağzı ,genden açılmış yerdir,der-kurb-i  karye-i Karacakaya
            11.Mezre’a-i Karakeçe ve karye-i Bedre
            b)Köyler:
            1.Aşağı Diyedinler Karyesi:Karye-i Diyedinler,hassa-i Hüdavendiğar (ba’zı elliciler, ba’zı kesimcilerdir.)
el-mahsul:Cizye 200,hınta 5 müd,şair 12 müd .Yükun:980
            2.Hoca Karyesi:Karye-i Hoca elliciler imiş,şimdi münkariz olmuş,yerleri kesimcilere verilmiş.
            El-mahsul:Hassa meyve 60,hınta 3 müd,şa’ir 9 müd, yekun.600
            Mezre’a:Sabıka Hoca köy yerleri olup,halkı yerlerinden göçüp,gayri yerlerde mütemekkinlerdir. Tımar-ı  Pir Ali .Hasıl ani’l-galle  1000
            3.Bedre Karyesi [98]:Karye-i Bedre hassa-i Hüdavendiğar
            Kesimcilerdir. Mezkürler yılda iki bin akça  ve iki yüz yirmi mud buğday verirlirmiş ve kestane ve kozağacı var imiş. Evvelce nesne vermezler imiş. Sonra  Naib Bahşi ve Yazıcı Lütfi teftiş eyleyip,bin akça ziyade eylemiş. deyu kayd olunmuş. Yenişehir Hasları müfettişi Mevlana Müeyyed-zade Defterinde  mukayyet bulunmuştur.
            El-mahsul:An cizye-i maktu’a ,2300.an kesim:Hınta 76 müd,resm-i hizmet 185. yekün:7045 akçadır.     
            4.Su Sığırlık Karyesi:Hüdavendiğar’ ın su sığırlarını tutarlar ve her sağılur inek başına  yüz akça haraç verürler imiş. deyu kayd olunmuş.
            Şimdi teftiş olunup,zikr olunan inek rüsumından Emin Defteri mucibince bazı zahir olunup,sağılır inekden yetmişer akça kesim üzere kayd olunmuş. Hükm-i padişahi ile  Bursa ovasında  olan su sığırları nakl olunmuş.
El-Mahsul: An sağmal 910, baha-i revgan 75,hizmet 25,hınta 2 müd,şa’ir 3 müd,gavers 1 müd. Yekün:1240
            5.Çoban Karyesi:Resm-i  çift ve  bennak  116,hınta 5 müd,şa’ir 3 müd,iza 1 müd
burçak 1 müd ,Dıraht –ı ceviz 10 adet 1 müd,bağat 60,öşr-i ceviz 40,bad-i heva 10 akça
           



II. Za’im ve Sipahi Tımarları:(16.ncı asırda)
a) Nefs-i İnegöl:Ze’amet-i der-tasarruf- Hamza ,an gılmanan-ı mir ve ze’amet-i Devriş Mehmet.
İnegöl’ün mahalleleri
1.Cami-i Şerif Mahallesi:112 hane,70 mücerret
2.Mescid-i Yenice Mahallesi:100 hane,50 mücerret
3.Sinan Bey Mahallesi:70 hane,75 mücerret
4.İmaret-i İshak Paşa Mahallesi (ehl-i vezaif): 20 hane,20 mücerret
                                                           Yekün:307 hane,215 mücerret
            b. Köyleri:Süpürdü Karyesi,Sofular Karyesi ,Kızıl Karyesi,Hoca Karyesi,Kayı karyesi,At-Oğlanı Karyesi,Hereke Karyesi,Aksu Karyesi,Lipodoma Karyesi,Toma Karyesi,Kestane Karyesi, İstavros Karyesi,Aşağı Diyadinler Karyesi,Yukarı Diyadinler Karyesi,Hordoni Karyesi,Bula Melek Karyesi,Demircü Bazarı Karyesi,Ilıca Karyesi, Kozlu-Viran Karyesi,  Kara-Çebiş Karyesi,Kirlas karyesi,Kirmiç Karyesi, Gelene Karyesi, Genci Karyesi,Koçmar Karyesi,Köçekler Karyesi,Kalburd Karyesi, Akdarma Karyesi,Süle Karyesi,Uluköy Karyesi,Gözede Karyesi,Dere Karyesi,Bednos-Alanı Karyesi,Çakın oğlu Karyesi,Beğ Karyesi,Yeğen Gazi Karyesi,Kurşunlu Karyesi,Kıran Karyesi,Eymür Karyesi,Mizal Karyesi,Kınık Karyesi,Özlüce Karyesi,Çit Karyesi,
III.Bazdar Tımarları(16.asırda)
            a.Kaza-i mezkürde Saruca-alan ve Bedre ve Turgut ili ve Kozluk–viran nam yerlerde  olan doğan yuvaları,ki beğlik için zabt iderler,der tasarruf-ı Hacı Musa
İnegöldeki önemli atmaca yuvaları:
1.Aşiyane-i Alaca Mescid                     6.Aşiyane-i Özce Kaya
2.Aşiyane-i Kilise Dağı                         7.Aşiyane-i Evliyalar
3.Aşiyane-i Ulucaklar                            8.Aşiyane-i Akkaya
4.Aşiyene-i Çamluca                       9.Aşiyane-i Ulgar
5.Aşiyane-i Kalburd                             10.Aşiyane-i Pirenlik
b.Köyleri:Sırnas Karyesi ve  8 adet mezre’ası vardır.
            IV,Emlak:          
            1.Karye-i Anasıl:Savcı Bey oğlu Süleyman Bey kızı  Hatice Hanım’ın tımarıdır.
            2.Karye-i Ada –Höyüğü::Hacı Bey haslarına aittir.
            3.Yeniköy Karyesi:Halil Paşa kızı İl-aldı Hatun tımarıdır.
            4.Dönmez Karyesi:Hatice Hatun İl-aldı Hatun’ a satmıştır.
            5. 3 adet mezre’a vardır.

            V.EŞKİNCİLÜ  EVKAF
            1.Koçi Karyesi:Gazi Hüdavendigar Kızıl Murad oğluna helallık olarak verildi.
            2.Orta Karyesi:Eşküncü vakfıdır.
            3.Mudluk Yer:Karye-i Edebeğ Köyünde Delüce Balaban  oğlu İsmail  mudluğu.
           
            VI.SELATİN EVKAFI:
a) Vakf-ı  merhum Orhan Çelebi bin Emir Süleyman.
            1.Akhisar Karyesi:
            b)Evkaf-ı  merhum Sultan Han
            1.Şib-Ali Karyesi:Karye halkı vakfın çeltiğünü eker.
            2.Çavuşlu Mezre’ası:Sultan Han vakfıdır.
            3.Adıbini Karyesi:Çeltikçüdir.
            c)Evkaf-ı Merkum Yıldırım Beyazıd Han
            1.Ali Bey Karyesi:Çeltük ekerler.
           

d)Evkaf-ı Hazret-i Emir
            1.Zındancık Karyesi:Emir Hazretlerinin mülküdür. Bursa’da imaretin vakfıdır.     2.Parakende Re’aya:
            -Der-nefs-i İnegöl,der- mahalle-i Cami’-i Şerif      7 hane    6 mücerret
            -Der-Karye-i At-Oğlan                                            2           2     
            -Der-Karye-i Koçi                                                   6           -
            -Der-Karye-i Kara-çepiş                                          5            -
            -Der-Karye-i Şip-Ali                                               1            2     
            -Der-Karye-i Konurlar                                             1           2      
            -Der-Karye-i Akhisar                                              5            3      
            -Der-Karye-i  Karalar                                              4            2      
                                                                                     ------------   ----------
                                                                                     31  hane   20    mücerret
3.Hüseyin Hisar Karyesi:Karye-i kadimi vakıftır.
            4.Kulbar Karyesi:Sakar oğlu Muhammed vakfıdır.
            5.Geyitli Baba Karyesi:Orhan Bey’den Geyikli Baba’ya vakfedilmiştir.
            e)Diğer Selatin Vakıflar        
            1.Konuklar Karyesi:Hızır Bey tımarıdır.
            2.Hamamlar ve Çiftlikler:İnegöldeki hamam Yıldırm Beyazıd’ın hamama vakfı.
VII.AMME EVKAFI
            1.Alamüddin[99] Karyesi:Merhum Hamza  Bey ’in temliğidir.
            2.Bilal Oğlu Karyesi: Merhum Hamza Bey’ in temliğidir.
            3.Ahi Karyesi:Merhum Hamza Bey’ in temliğidir.
            4.Kuzca Yaylası Karyesi: Hamza Bey’ in temliğidir. Hamza Bey’ in temlikleri                  Bursa’daki imaretinin vakfıdır.
            5.Yiğit baba Karyesi:Bursa’da Naib Hacı İvaz Paşa Medresesi tasarrufudur.
            6.Helalca Karyesi:Beyazıd Paşa mülkü olup,Bursa’daki medresesinin vakfıdır.
            7.Karalar Karyesi:Beyazıd Paşa mülkü olup,Bursa’daki medresesinin vakfıdır.
            8.İl-Arslan Karyesi:                                                                           
            9.Ulu-Çeltükçi Karyesi :Kütahya Kadısı İshak Fakih’ in yurtluğudur.
     10.Yörük Cemaatları: An evkaf-ı merhum İshak Paşa
            -Kara-bağı tabi’i İnegöl:                 19 hane         18 mücerred
            -Kara-bağı tabi’i mezbur                 12                 9      
            -Kara-Fakihler,tabi’i mezbur           11                4       
            -Kağan müteferrika-i Söğüt,tabi’i Kite 9 “            3       
                                                            ---------------    ----------
                                                                       51  hane     34    mücerred
     11.Orta Karyesi:Karaca Bey mülküdür.
     12.Alici Karyesi:İsa Bey mülküdür. Bursa’daki imaretinin ve medresesi vakfı.
     13.Dömez Karyesi:İsa Bey ’in Bursa’daki imaretinin ve medresenin vakfıdır.
     14.İshak Ede Çiftliği:Elvan Seydi evladından Hüseyin oğlu Hamza ve kardeşlerinin tasarrufudur.
     15.Şeyh Yusuf  Çiftliği:Sultan Murat’ in nişanı ile Şeyh Yusuf ‘a verilmiştir.
     16.Edebeğ Karyesi:Bali Bey bin Mehmet Bey’ in  Yenişehir’deki cami vakfıdır.
     17.Yenice Karyesi:Hamza bey  oğlu Yahşi Bey tasarrufudur.
     18.Mezre’a-i Hacı Baba ve Mezre’a-i Doğancı vakıftır. Bursa’daki muallimhane  ve Hamza Bey köyündeki muallimhane ile caminin vakfıdır.[100]
     19.Tokuş Karyesi: İl-Altı Hatun evlatları vakfıdır.
            20.Kulaca Karyesi:Savcı oğlu Süleyman’ın mülküdür.
            21.Aliuci Karyesi:Sitti Hatun mülküdür.
            22.İsa Viran Karyesi:İshak Paşa Hazretlerinin kethüdası Sofi Hacı Sinan temliği.                                     
      



            İNEGÖL ve ÇEVRESİNE AŞİRİTLERİN İSKANI
            1.Tükmenlerin İskanı: 1299 yılında İnegöl Osmanlılar tarafından alındıktan sonra  konar göçer yaşayan aşiretler iskan edilerek,Türk nüfusu artırıldı. İskan olayı  19.asrın sonraların  kadar devam etti. Ayrıca Celali isyanlarından harap olan köylerin halkı buralara göçürüldü.
            2.Yörüklerin İskanı:19.sonuna kadar bilhassa karakeçili Yörükleri ve bu aşirete bağlı obalar İnegöl ve civarını kışlak  olarak kullanmışlardır. Yörükler, yayla ve aşiret kavgaları bilhassa Bursa Valisi Ahmet Vefik Paşa ’nın iskan politikası sonunda iskan olmuşlardır.
            Batı Anadolu’ya 13.asırdan itibaren Türk Aşiretleri iskan edilmeye başlamıştır. Bu asrın başlarında Ebu al-Fida ve İbn-i Said  Denizli’den başlayarak,Büyük Menderes Havzasında  200 bin kara çadırlı  Türk Aşiretinin dolaştığını yazar. Bizans Tarihçisi Anna Comnenau “Alexiad” isimli eserinde bu tesbiti doğrular.[101]
            13.asrın başlarından 20 asrın başlarına kadar aşiretler doğudan batıya akmışlar. Batıda mevsimlere göre sürekli yer değiştirmişlerdir. Batı Anadolu’da yazın sürekli Türkmen Dağlarına ve Sündiken Dağlarına yaylaya çıkmışlar,kışın Büyük Menderes,Küçük Menderes ve Gediz Havzalarına inerek kışlaklarında kışlamışlardır. Bu olay sistem olarak bozulmadan devam etmiş,bazı hallerde iç isyanlarda,iskan baskılarında yön değiştirmiştir.19.asrın başlarında aşiretler kışlak olarak Adapazarı,Bursa ve İnegöl ovalarını seçmişlerdir. Aydın,Afyon, Manisa,Balıkesir, Bursa  şer’ i sicillerindeki aşiretlere ait olaylar incelendiğin aynı aşirete ait Aydın’da,Bursa’da kayıtlara rastlıyoruz. Zorunlu iskan olayında kimi aşiretler,hatta aileler bölünmüş,güzergahındaki yerlere iskan olmuşlardır.
                        Osmanlı Devlet Arşivinden aşiretlere ait kayıtlar tek tek taranarak İnegöl ve civarında yaşamış,konup-göçmüş ve iskan olmuş aşiretleri listesi aşağıya çıkarılmıştır.








   a)  İNEGÖL ve CİVARINDA YAŞAYAN AŞİRETLER
   S. No:    Aşiretin Adı :        Niteliği:          S. No:       Aşiretin Adı:          Niteliği:
-------     -------------------  ----------------    --------      ---------------------   ------------
   1.        Akçokoyunlu        Türkmen[102]          31.          Eyicüler                Türkmen
   2.        Acır                       Türkmen             32           Fakihler                Türkmen
   3.        Ali Beyler             Türkmen             33.          Gedikler               Yörük[103]
   4.        Alişar                    Yörük                  34.          Gencelü                Türkmen[104]
  5.        Alpagut                 Yörük                  35.          Geyikli                  Türkmen
  6.        Arifli                     Yörük                  36.          Gezerenli              Yörük        
  7.        Armutlar               Yörük                  37.          Genelioğlu            Yörük
  8.        Avşar                    Yörük                  38.          Güneybaraklı        Yörük
  9.        Bademli                Türkmen[105]          39.          Hacı İvaz              Yörük
10.        Bağlı                     Yörük                  40.          Harmancık            Yörük
11.        Barçınlı                 Türkmen              41          İkizce                     Türkmen
12.        Bektaşlar               Türkmen              42.         İn Aslanlı               Türkmen
13.        Boynuyoğunlu       Türkmen             43.         Kantimur Çepnisi   Türkmen   
14.        Buraklı                   Türkmen             44.         Karacalar               Yörük
15.        Cafer Kethüda        Yörük                 45.         Karaburcak             Yörük  
16.        Cerid                       Türkmen[106]         46.         Karakeçili               Yörük[107]
17.        Cimikanlu               Türkmen            47.         Karacakaya             Yörük
18.        Çakallar                  Yörük                 48.         Karalar                Türkmen
19.        Çalışlar                   Türkmen            49.          Karagöz                  Türkmen
20.        Çakır                       Yörük                50.          Karakocalı              Türkmen
21.        Çanakçı                   Türkmen[108]        51.          Karamanlı               Yörük
22.        Çömlekçi                Yörük[109]             52.          Karkınlı                   Türkmen
23.      Dekeşler                 Yörük                 53.          Kaşıkcı                   Türkmen[110]
24.        Delice                     Türkmen            54.          Katırcı                     Türkmen           
25.        Derbent                   Türkmen[111]         55.          Katrancı                  Türkmen 
26.        Deveciler                Türkmen             56.         Kayı                        Yörük
27.        Dikencik                 Yörük                 57.         Keçili                       Türkmen
28.        Duraklar                 Yörük                 58.          Kerametlü                Yörük
29.        Dündarlı                Türkmen              59.         Keşler               Türkmen[112]                                               30.          El-aldı                     Türkmen           60.         Kiçi Karamanlı        Türkmen  
   61.    Kılıçlı              Türkmen[113]              81.          Selçik              Türkmen
   62.    Kınık               Türkmen[114]              82.           Selmanlı        Yörük
   63.    Kızıklı             Türkmen[115]              83.           Serikli            Yörük 
   64:         Kızıl Koyunlu  Türkmen[116]            84.           Sofular            Türkmen[117]
   65:          Koçmar            Yörük                    85.           Söğütlü            Yörük
   66:           Koyunlu           Yörük                    86.           Süleymanlu      Türkmen[118]
   67:         Kozanlı             Yörük                    87.           Tartarlı              Türkmen[119]
   68:            Köselir             Türkmen[120]             88.            Tekeli               Yörük[121]
   69:                Kulağuzlu         Yörük                    89.         Terziler             Yörük
   70:                Kulaklu             Türkmen[122]            90.            Toğancılar         Yörük
   71:                Kubaşlar           Yörük                    91.            Ulubedirler        Yörük
   72:            Lengerli            Yörük                    92.            Yağmurlar         Türkmen
   73:            Nusratlu            Yörük                    93.            Yavaşlar            Türkmen
   74:                Ömerli              Yörük[123]                 94.             Yaylacılar         Yörük
   75:                Özbek               Yörük                    95.             Yazırlı               Yörük
   76.                Paşalar              Yörük                    96.             Yorgalar            Yörük
   77.                Pırnar                Türkmen               97.              Yeğenler           Yörük
   78.                Sancaklu           Yörük                    98.              Yörükan-ı Bursa
   79.                Sarı Beylü         Yörük                    99.              Yumaklar         Yörük
   80.              Sarı Keçili         Yörük                  100.              Yusuflar           Yörük

İstanbul Osmanlı Arşivindeki,Ankara Kuyud-ı Kadime Arşivindeki ve Afyon,Bolvadin,Kütahya,Aydın,Bursa Şer’ i  Sicilleri taranarak İnegöl ve civarına iskan olmuş,zaman içinde konup göçmüş yüzlerce aşiretin,cemaatın tespitini yaptık. Örnek olarak 100 adet cemaatın ismi yukarıya çıkardım. Bu isimlerin bir kısmı bu gün  kasaba,köy,mevki ismi olarak günümüze kadar gelmiş,bir kısmı da arşiv kayıtlarında kalmış,unutulmuştur.[124]
                         
            b)BALKANLARDAN  GELEN GÖÇMENLERİN İSKANI
           
            Balkanlara Türklerin İskanı 13.asırda başlamıştır. Rumelin ’den topraklar alındıkça Türk nüfusun artırılması için 13.asırdan 18.asrın sonuna kadar Anadolu’dan muhtelif zamanlarda  Türk Aşiretleri göçürülüp iskan edilmiştir. Yoğun olarak  Konya,Aydın,Antalya,Balıkesir civarından göçürülmüştür. Bunun yanı sıra Anadolu’nun hemen her yerinen  Balkanlara aşiretler göçürülmüştür.[125]
            Balkanlara Yerleştirilen Türk Aşiretlerini geriye dönüşleri. tekrar Anavatan göçleri 18.asrın ikinci yarısında başlamış,günümüze kadar devam etmiştir.
            Ruslar’ ın 18.asrın başlarından itibaren ,Osmanlı Devleti’nin zayıflamasından  faydalanarak,önce Karadeniz kıyılarını ele geçirmesi .sonra Kafkaslara,Balkanlara saldırması topraklarımızın elden çıkmasına, buralardaki Müslüman   Türklerin göç etmelerine neden olmuştur. 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşından önce Kazan,Güney Volga , Kuzey Kafkasya ve Don havalisinde yaşayan Türk ,Tatar ve Moğolları tehcire tabi tutmuştur. Kazan ’dan Azak ’a kadar bu geniş bölgelerdeki Müslüman Türkler Anadolu’ya göçmüşlerdir.1787-1792 Osmanlı- Rus savaşından sonra elimizden çıkan Kırım ,Kazan, Kafkasya ve Özü havalisinden 500.000 kişi Anadolu’ya göçmüştür.[126]
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda  Ruslar Edirne’ye kadar gelmişler. Bu olay
Osmanlı memalikinde heyecan uyandırmış,Balkanlardan sel gibi  Anadolu’ya göçmen akmıştır. Türk Tarihinde” 93 Harbi “ diye bilenen,Türk Dünyasında acı yankılar uyandıran 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşından sonra Ruslar İstanbul’un varoşlarına kadar geldiler. Elden çıkan topraklarımızda kalan Müslüman Türkler soy kırımına tabi tutulmuş,kurtulabilen yüzbinlerce kişi yayan perişan bir şekilde Anadolu’ya akmışlardır. Türk Tarihinde”Doksan Üç Muhaceratı” yer almıştır. Bu Anadolu’daki  Balkan göçmenlerinin kurduğu köy ve kasabaların büyük bir kısmı bu zamanda gelmiştir.
            1878 yılında Ertuğrul Sancağına bağlı olan İnegöl kazasına 2.125 erkek,1910 kadın olmak üzere 4.035  kişi yerleştirilmiş,bunlar 24 muhacir köyü kurmuşlardır.
            S. No:             Köy ve mahalle          Nüfus       Hane          Geldiği yer
            -------              ---------------------      -----------   ----------     ----------------
              1.                  Hamidiye mah.           603           167            Rumeli-Batum
              2.                   Muradiye                    525           110            Rumeli
              3.                   Orhaniye                    115              28            Rumeli
              4.                   Dipsiz-Göl  Köyü      214              59            Rumeli
              5.                   Soğukdere                   72              15             Rumeli
              6.                   Mecidiye                     -                 32             Rumeli
              7.                   Olukman                    185              41             Rumeli
              8.                   Gülbahçe                      55              14             Rumeli
              9.                   Kızanlık                       75               15             Rumeli
            10.                   Fındıkçık                    121               36             Çerkez
            11.                   Kestane Alanı                       232               73              Çerkez
            12.                   Mezid                         488             121              Çerkez
            13.                  Güney Kestane            163              37               Çerkez
            14.                   Gökpınar                     104              28              Çerkez
            15.                   Tüfenkçi Konağı           53              14              Çerkez
            16.                   Kanlı Konak               145                  30                    Çerkez
            17.                   Hacı Kara                   429                125                   Çerkez
İhsaniye,Lutfiye,Fevziye,Ümraniye köylerini kurdular
Muhtelif iskanlar.       467                  95  [127]

        c)KAFKASLAR’DAN GÖÇLER
            Kafkaslar’ dan göçlerin en yoğun  olduğu devre 1858-1864 arasıdır. Kafkasya ’lı göçmenlerin  büyük bir kısmı 1863-1864  yıllarında Anadolu’ya göçmüşlerdir. Rusların Kafkasya’yı istilası ile bu göçler hızlanmıştır. Göçler yoğun olduğu yer Batı Kafkasya’dır (Çerkez-Abhaz).Bunlar İnegöl,Adapazarı,Susurluk,Manyas Ovalarına ve Uzun Yaylaya iskan olmuşlardır.
            Göç eden Çerkez kabilelerinden:Kabartaylar,Besleneyler,Kemirguveyler,Şapsığ, Janeler,Natukhaçlar,Ubuhlar,Abhazlar,Bjeduglar,Mahoşlar’dan 1.500.000 kişi iskan olmuştur.[128]
            18.Kasım.1858 den 28 Kasım.1859 tarihleri arasında bir yıl içinde 17 bin kişi Anadolu’ya göçtü. Bunların 11 bini Nogay olup Adana ve Dobruca’ ya gönderildi.5694 kişi Çerkez ve Abhaza idi.(Bunların 184 ‘ü Besleney,2088’i Hatukuay,686’ı tam,104’ü Halbuka,360 Bjeduğ,1002 Zambel)idi.[129] Ekim,1863 tarihinde Trapzon’a 5 bin kişi çıktı.Sinop ve Samsun limanlarında göçmenler yoğun haldeydi. Kafkaslardan en büyük göç 1863-1864 tarihlerinde yapılmıştır. Bu tarihte göçmenler Kerç, Taman, Anapa, Novorossiski,Tuapse ve Soçi limanların çıkarak Trapzon, Samsun, Sinop, İstanbul, Varna ve Köstence limanlarına  vardılar. Buradan muhtelif yerlere iskan olmak üzere dağıtıldılar.[130]
            1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Kafkasya’dan büyük bir dalgası daha Anadolu’ya gelmiştir.30 bin kadar Abhaz Samsun. Sinop. Trapzon limanlarına gelmiştir. Toplam 300 binden fazla nüfus Edirne,İstanbul ve Marmara Denizi  etrafına yığılmışlar. İnegöl’deki Kafkas göçmenleri bir kısmı bu tarihte gelmişlerdir. Bunlarla birlikte Karaçaylar Çerkezler,Dağıstanlılar,Ahıskalılar,Müslüman Gürcüler göç ettiler.1885 yılında 1500 Karaçay Türkü Bolvadin ve Hüdavendiğar Vilayetine sevkedildiler.[131]Dağıstanda oturan Karakoyunlulardan 2082,Karabağ’dan246,Şeki ve Şirvandan 501,Kumuklardan 434,Karapapaklardan 636 kişi göç etti.[132]
            Bursa civarına yerleşen Kafkas göçmenlerinden biriside Ahıska Türkleridir. Posof  Irmağının kenarında kurulmuş Ahıska şehri merkezleridir.19.asrın  sonlarında 30 bin nüfus vardı. Burası H.642/1244 tarihinde Hz.. Osman’ın hilafeti döneminde Şam Valisi Muaviye’ nin komutanlarından  Habib bin Mesleme fethetmiştir.1578 yılında Osmanlı İdaresine girdiler. Çıldır Eyaletinin merkezi oldu.1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşında,Ruslar işgal etti. Bu işgal halk arasında büyük üzüntü yarattı. Halkın bir kısmı Erzurum civarına göç etti. 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşında Ruslar Erzurum’a kadar gelince,Ahıska Türklerinin bir kısmı batıya göç etti. Afyon’un Kumrallı,İsçehisar’ın Bahçecik köyleri Bursa civarındaki Ahıska Türklerii kurduğu köylerin halkı bu tarihte gelmiştir.[133]

            Bu konferansımda kısaca İnegöl’ün tarihi ve İnegöl’e muhtelif zamanlarda iskan olmuş  aşiretleri anlatmaya çalıştım. Arşive  dayalı bu  geniş çalışmamın bir kısmını sundum. İleride İnegöl hakkında yapılacak araştırmalara başlangıç olması  dileği ile teşekkür ederim. 
                                                                                                          Dr.Muharrem Bayar
                                                                                                         Araştırmacı-Yazar

KAYNAKLAR
-----------------------------------
 A)Arşiv Vesikaları:
--------------------------
1.Tahrir Defterleri
-Ankara, Başbakanlık Arşivi .No:117
-Aydın,   Başbakanlık Arşivi. No:8,270,414
-Gence, Başbakanlık Arşivi. No:903
-Hüdavendiğar,Başbakanlık Arşivi,No:23
-Karaman,Başbakanlık Arşivi .No:40
-Karahisar-ı  Sahip,Tapu Kadastro Gn. Md.No:147,
-Karasi,Başbakanlık Arşivi,No:153
-Kütahya,Başbakanlık Arşivi.No:49
-Saruhan,Başbakanlık Arşivi No:165
-Sultanönü, Tapu ve Kadastro Gn.Md. No:165   
-Teke Tapu ve Kadastro Gn. Md. No:163
2.Hatt-ı Hümayunlar
-Özel Arşivimde bulunan konu ile ilgili ferman ,berat ve buyrultular
3..Mühimme Defterleri
Ahmet Refik,”Anadolu’da Türk Aşiretleri “ İstanbul.1930
4. Kadı Sicilleri
-Bursa ,Karesi,Saruhan,Kütahya,Karahisar-ı  Sahip,İnegöl ve Bolvadin şer’i sicilleri
-Gökcan,İbrahim. “Saruhan’da Yörükler ve Türkmenler”  .İst.1946
-Su Kamil”Balıkesir ve Civarında Yörük ve Türkmenler.” İst.1938
-Uluçay,Çağatay “Saruhanda  Eşkıyalık ve Halk Harekatı”İst.1944
-Kanunname-i  Sultanî ber-Müceb-i Örf-i  Osmanî(Nşr.R.Anhegger-H. İnalcık). Ank.
-Edil Ali (Bakı) “Afyon’da 17-18.asırda Mechul Halk Tarihi” Afyon.1951
5.Aşiret İskan Defterleri
-Anadolu Eyaletindeki Yörükan Cemaatları (İcmal Defteri)No:2568
-Aşair-i İskan Defteri(Maliye)No:687
-Cemaat-ı Yörükan Defteri(Maliye) No.16176
-Esame-i Yörükan Defteri(Maliye)No:18068
-İskan Olunan Aşair Defteri(Maliye)No:7126
-Türkmen Aşiretleri Defteri(Maliye) No:14679


6.Diğer  Vesikalar
-Hüdavendiğar  Vilayeti Salnamesi (1287-1335)
7.İnceleme Araştırma
- Akdağ Mustafa”Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası”İstanbul.1975
- Anna Comnean”Alexiade” Paris.1940
-Aşıkpaşaoğlu Tarihi(Haz.Atsız)Ankara.1970
- Bayar Muharrem,”Bolvadin’in Tarihi”.Ankara.1996
----------------------“Yörükler(tebliğ)”Kültür Bakanlığı” Ankara.1996
----------------------“Karabağlı Türkmenlerinin İskanı”Afyon.1995
----------------------“Karabağlı Aşireti Efsaneleri”Hatay.1996
----------------------“Rumeli’de Türk Varlığı-Evlad-ı Fatihan”Ankara.2000
----------------------“Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi” Ankara.2002
----------------------“Karakeçili Yörük Aşiretinde Sosyal Hayat.Ankara.2002
-Bice Dr. Hayati”Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler “Ankara.1991
-Dağlıoğlu H.Turan “Onaltıncı Asırda Bursa”.Bursa.1938
-Gökbilen Tayyip”Rumeli’de Yörükler,Tatarlar ve Evlad-ı Fatihan”İst.
-el-Ömeri “Mesalik ül-Ebsar”(Nşr.F.Taeschner)Leeipzig.1929
-Evliya Çelebi”Seyyahatname”İstanbul.1314
-İbn-i Battuta “Tuhfetu’n-Nuzzar”(Terc.M.Şerif) İstanbul.1335
-İpek Nedim”Rumeliden Anadolu’ya Türk Göçleri” Ankara,1994
-Habiçoğlu Bedri “Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler”İstanbul.1993
-Halaçoğlu Yusuf “XVIII. Yüzyılda  Osmanlı İmp. İskan Siyaseti”Ankara,1988
-Hoca Sadeddin Efendi”Tacü’t-Tevarih”(Haz. İ. Parmaksızoğlu)İst.1974.
-Koyunoğlu,Turgut-A.Memduh”İznik-Bursa Tarihi”İst.1937
-Orhan Cengiz “Osmanlı İmp.Aşiret İskan Teşebbüsü” İstanbul.1963
---------------- “Osmanlı İmp.Derbent Teşkilatı”.İstanbul.1990
-Mehmet Raşid “Zübdetü’l-Veka-i der- Belde-i  Celile-i  Bursa”Millet ktb.no.89
-Mehmet Şemseddin “Yadiğar-ı Şems-i Bursa” İst.1332
-Mükrimin Halil Yinanç”Ertuğrul Gazi” İ.A. c.4. s.328
-Neşri Tarihi (Haz.Porf.M.Köymen) Ankara.l983 
-Saydam Abdullah”Kırım ve Kafkas Göçleri (1856-1876)”Ankara.1997
-Şükrüllah”Behçetü’l-Hakayık”(Nuriosmaniye Kütüphanesi No:3059.
-Sümer Faruk”Oğuzlar”İst.1980  
-Uzunçarşılı İsmail Hakkı”Osmanlı Tarihi” Ankara.2000
-Türkay Cevat “Osmanlı İmp.Oymak,Aşiret ve Cemaatlar” İstanbul.1979               
       

Not:Bu çalışmalarım Üsküp,Sofya,Selanik,Bursa,İzmir’de Türk Tarih Kurumu ve Kültür Bakanlığının düzenleği kongrelerde sunulmuş ve Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanmıştır.





















































[1] Muharrem Bayar”Bolvadin Mevlevihanesi ve Pendari Kaari Ahmet Dede(SÜ.II.Milletleraarsı Osmanlı Devleti’nde Mevlevihaneler Kong.Bilirinisi)Konya.l966.s.227
[2] Şeref Han,”Şerefname-Kürt Tarihi”(Diyarbakır Halk Kütüphanesi nr.2065)s.71
[3] Cami’üd Düvel s.243,Sahayifü’l Ahbar . s.7 Rhatü’s Südur  s.31
[4] B.A. Diyarbekir Tahrir Defterleri  H.924/M.1518 nr.64  s.748-749
[5] Muharrem Bayar”Yörükler” Ankara.1996 .s.64
[6] Prof. Dr. M. Eröz ”Yörükler” İst.1991. s.41.
[7] Prof. Dr. Cengiz Orhonlu”Osm .İmp. Aşiretlerin İskan Teşebbüs”İst.1963. s.14
[8] Karakeçili Aşireti. İstanbul.1321. s.12
[9] Mayıs.2001 tarihinde yapılan”Tarsus Tıp Tarihi Kongresine” katılarak tebliğ sundum. Bu arada Mersin,Tarsus,Ermenek,Mut,Gülnar ve Karaman’da Karakeçili köylerinde alan çalışması yaptım.
[10] Prof.Dr.M.Eröz”a.g.e.” İst.1991. s.47
[11] MAD,nr.8458 s.190-192  ;ATA Vs.nr.178  s.124-127
[12] Hikmet Şölen”Aydın İli ve Yörükleri” s.12,13
[13]  Muharrem Bayar”Bolvadin Ağzı”(basılmamış derleme)”Başkasının haytası olmak,sana ne  O’nun haytası mısın”Ayrıca Bolvadin’de“Haytalar”ismini taşıyan aileler vardır. Günümüzde “Akgüngör” soyadını taşırlar.
[14] Bolvadin’de”Garsavurdan”lakabını taşıyan aileler vardır. Garsuvurdan bu gün anlam kaymasına uğramı,”Palavracı,boş konuşan anlamında kullanılır.
[15] Muharrem Bayar”Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve Eskişehir’e iskanı”Ankara.2002  s.318
TD.nr.112  s.80      TD. Nr.247   s.80
[16] MAD. Nr.8458  s.190,192  ; ATA. Nr.178   s.124,127
[17] Kaşkarlı Mahmut”Divan-ı Lügati’t-Türk” c.1  ,s.473
[18] Prof.Dr.Tayyip Gökbilgin”Rumelide,Yörükler,Tatarlar ve Evladı Fatihan”İst.1957.s.2-4
[19] Koçibey Risalesi(Haz.Ali Kemali Aksüt) İst.1939 .s.45
[20] Bolvadin/Özburun Köyü ,Avşarlı Yörüğüdür.
[21] Prof.Dr.Zeki Velidi Togan “Umumi Türk Tarihine Giriş-I” İstanbul.l947   s.25,28
[22] Ziya Gökalp”Aşiretler Hakkında Sosyoloji Tetkikleri”Doğu Mecmuası nr.7-8  . l943
[23] Pro.Dr.Fuat Köprülü”Orta Zaman Türk Hukuki Müesseleri.II. Türk Tarih Kong.İst.1943 s.389
[24] Vlademirtsov”Moğolların İçtimai Teşkilatı” Ankara.1944  .s.60
[25] Prof.Dr.Mehmet Eröz”a.g.e” s.78
[26] Prof.Dr.Zeki Velidi Togan”a.g.e” s.101,102
[27] Prof.Z.V.Togan”Azerbaycan Türk Etnoğrafyasına Dair”(Azerbaycan Yurt Bilgisi  nr.18) l933  ve Faruk Sümer”Çukurova Tarihi” Ankara,1964
[28] Prof.Dr.Fuat Köprülü”Bizansın Osmanlı müesselerine tesiri” s.226
[29] M.Belin”Türkiye İktisadi  Tarihi hakkında tetkikler”(Tercüme M.Ziya)İst.1932. s.97-98
[30] Pro.Ö.Lütfi Barkan”Bibliyoğrafya”(Türk Hukuk Dergisi.I) .s.212
[31] A.Refik”Anadolu’da Türk Aşiretleri”.s.95
[32] Lütfi Güçer”XVI-XVII. Asırda Osmanlı İmp.Hububat Meselesi ve Hububatan Alının vergiler”İst.1964 s.20,24
[33] Muharrem Bayar”Bolvadin ve Civarına iskan olan Türk Aşiretleri”Standart Dergisi”nr.411  Ank.1996
[34] F.Demirtaş”Bozulus Hakkında” DTCFD,VII,nr.1. 1949  s.43
[35] Cevdet Türkay”Osmanlı İmp.Oymak,Aşiret ve Cemaatlar” İst.1979 s.555
[36] Muharrem Bayar”Yörükler”.Ankara.1966 s.96
[37]  Emirdağ İlçe Merkezinde :Kaçarlı,Çilli  ve İncili,Elhan Köyünda Oşili,Suvermez Köyünde Tanburacı, HacıFakılı Köyünde Hacı Fakılı,Caber’li diğer Türkmen Köylerinde dağınık yaşarlar.
[38] MAD nr.8458 s.190-192
[39] Muharrem Bayar “Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve Eskişehir’e İskanı” Ankara.2002
[40] Prof. Dr .Z. Velidi Togan”a.g.e” s.34
[41] Doç. Dr. Behaeddin Ögel”İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi”Ankara.1962. s.204,209
[42] Doç.Dr.Behaeddin Ögel”a.g.e” s.29
[43] Bolvadin’ki  aşiretler Manda sütünden “kaymak ve dondurma”,inek sütünden”tereyağı”,koyun sütünden “peynir”yaparlar. Sütlerin bu tür kullanımı geçerlidir.
[44] Cevdet Türkay”a.g.e”.s.556
[45] Günümüzde Turgut ,Konya/Yunak ilçesine bağlı kasabadır. Bayburt,Aksaray iline bağlı köydür. Eski İl,Aksaray’a bağılı küçük bir ilçe merkezidir.
[46] Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri nr.438.s.223
[47] Bu bilgiler rahmetli Hüsem Koyuncudan alınmıştır.
[48] Tohur:Semere,mahsul,yavru
[49] Karada koçun boynuzu                                 Karada koç meler gelir
    Siyahta saçın kunduzu                                  Dağları  deler gelir
    Goyverde yosmanın kızı                               Hakikatlı yâr olsa
    Doğdu şafak yıldızı                                       Geceyi böler gelir. “(Anonim-Bolvadin Türküsü)

[50] Prof.Dr.S.batu”Türkiyede keçi ırkları ve  keçi yetiştirme Bilgisi”Veteriner Fak.yay.Ankara.1951
[51] Prof.Dr.S.Batu “a.g.e”s.11
[52] Anadolu’da deve isimlerini taşıyan yer isimleri ve aşiret isimleri vardır. Bolvadin’de Buhurzadeler (Buhur),Lökeliler (Günhanlar),Deveciler(Kocaaslan) vs.
[53] “On yedi erdemi yaşında idim,öldü/Göz kapağının eti kara saçı gibi kedersiz idi /Yerdeki damgalı yılkı(at sürüsü)sayısız idi/Hücum eden ordusunun kudreti yedi bin oğlan idi.”H. Namık Orkun “Eski Türk Yazıtları III. S.134
[54] R. Rahmeti Arat “Kutadgu Biling III. İndex
[55] Çevirisi:”Atı tutarlar ve tuttukları at odur;ki Sa’lük’i bırakarak yola devem etti. Tam o zamanda  Şah-ı Çin baktı ki;(atın)kıçına kızının damgasının vurulmuş olduğunu gördü.”
[56] F.M.X.Mannay-ool”Drevne İzobrojenie gornogo kozla ve Tuva “Sovetskaya Arkehologia Moskova l967/1 Zuev.
[57] Afyon Müzesinde 13.asra ait damgalı Türkmen Mezartaşları vardır.
[58] Mehmet Aslan”Osmanlı Saray Düğünlerinde Yağma Geleneği”Milli Folklor,c.2 nr.10 –1991 s.54
[59] Besim Atalay “Divan-ı Lüğati’t-Türk Tercümesi.I”Ankara.1985
[60] Westermark”Cin” İstanbul.1938. s.7.9
[61] A.N.Kurat”Peçenek Tarihi” s.152 ,İst.1937
[62] G.Lejean”Ethnographie de la Turquie d’Euroge”  s. 34   Gotha 1861
[63] ------------“ a.g.e.” s.140
[64] Oberhummer “Die Türken und Osmanische Reich” s. 14   Leibzig.1917
[65] Aşıkpaşazade”Tevarih-i âl-i Osman”(Neşir.Giese) s.46  .Leibzig.1929
[66] Evliya Çelebi”Seyyahatname” s.126-146
[67] Mustafa Kemal Atatürk,Kocacık Yörüklerindendir. Ataları Karamanlı Beyliğinin 1466 yılında ortadan kaldırılmasıyla ,buradaki Kocacık Yörükleri Selanik civarına  iskan edilmiştir. Atatürk’ün ataları bu devirde Selanik ‘e iskan olmuştur.
[68] İbnül Emin tasnifi dahiliye No:1705
[69] Bu kitabelerin bir kısmı Diyarbakır Dağ Kapı ’nın  üzerindedir.
[70] Heradot.V. s.52.
[71] Kafkas Dilleri uzmanı  Prof.Dr.N. Marr’ın açıklamasına göre:”Ermeni Kilisesini, Ortadoks Kilisesinden ayrılmasına kadar,Ermenilerin milli bir isimleri yoktur.(Bak:Esat Uras-Ermeniler ve Ermeni  Meselesi.s.97)
[72] J.Laurent”Les Origines Medieveles de la   Question Armenienna”Paris.1920
[73] N.Adontz”Histoire d’Armenia les Origines du  X au  VI. Paris.1946 ,s.27-34
[74] H.Zübeyr Koşay”Erzurum ve Çevresi’nin Dip Tarihi”Ankara.1984,s.25
[75] Kevork Aslan “Ermeni Milleti  Hakkında Tarihi İnceleme”,Paris.1909, s.165
[76] Muharem Bayar”Bolvadin’in Tarihi” Ankara.1996.s.108
[77] Altıgöz Köprüsü kitabesi:1-El-izzü ve ’l-beka ve ’d-devleti ve ’l-âlâ –i ve’ s-sa’adeti ve ’s –senai ve’ l-cûdu velehu es-sahau validi......el-emmü  mukaddimesinden 2-Li-sahibi hâze ’l-cisri ve hüve’l-emirü’l-ecel el-âlimü’l-âbidü’z- zâhidü el- muvakkirü ve’l-muhterem sâbıku’d-devle ve’d-din.3-Ebu’l-vefa İlyas  bin Ağaz  rahmetu’llâhi vâsi ‘aten benâhu  fi hayatihi ve ba’de vefatihi emera .4-Bi –tecdidi imaretihi bi- galletei vakf-ı validihi veledi’l-e’azzel.5-eceli’l  kebir el-emir .6-Bedru’d-devleti ve’d-din ruknü’l-islam.
7-Ve ’l-müslimin ibnü’l-mülüki ve’s-selatin  dâme  uluvvuhu ebu Hamid. 8-Hacı Mehmet Bin İlyas dâme uluvvuhu rahmetullahi men merra ..kaseme-lehu ve gafera men.9-Fi sene sitte vesitte-mie ketebehu Mehmet.
[78] Ömer. Lütfi Atabek”Afyon Vilayet-i Tarihçesi”(Hz.T.Akkoyun).Afyon.1997.s.119
[79] Afyon ve Bolvadin’deki Tapu Sicil kayıtların bol miktarda bilgi vardır. Çay’da en büyük çiftlik Agob Terzibaşyan’a ,Sultandağ’ı –Dereçine .Kavaklı’ da ki çiftlikte Zulamoğlu Sergis’e aittir.
   Çayırkimlayık köyü 16.asır tahrir defterlerinde ismi geçer. Celali isyanlarında dağılmış,yerine Afyonlu Ermenilerden Tütüncüyan ve Tokatlıyan buraya çiftlik kurmuşlardır. Bu bölgeye ait tapu kayıtlarında Tokatlıyan çiftliği olarak geçer. Çiftlik,Cumhuriyet dönemindeki mübadelede Selanik’ten gelen muhacirlere verilmiştir .Muhacirler buraya “Cumhuriyet”isimli köyünü kurdular
[80] Hrand D.Andreasyan-“Polonyalı Simon’un Seyyahatnamesi”İst.1964 s.73
[81] Evliya Çelebi”Seyyahatname” c.9.s.29
[82] Charles Texier “Küçük Asya” c.3 , bölüm 3
[83] Hüdavendiğar Salnamesi(1324/1906) nr.34   s.457
[84] Hüdavendiğar Salnamesi(1324/1906) nr.34   s.471
[85] Hüdavendiğar Salnamesi(1324/1906) nr. 32   s.487
[86] Maarif Salnamesi(1317/1899)  s.1184-1185
[87] Hüdavendiğar Salnamesi(1324/1906) nr.34  .s.446-459
[88] AŞS.-605/230
[89] Muharrem Bayar”Nevruz Sultan”(Stendard Dergisi)Mart.1999 s.22,23,24
[90] Ömer Fevzi Atabek”Afyon Vilayeti Tarihçesi”(Haz.T.Akkoyun).Afyon.1997.s.238,239,240
[91] Bolvadin’deki Rüstem Paşa Hamamı,Afyon’lu Tütünciyen Artin ve Torus’un mülki iken hazine tarafından 200 liraya satın alınmış,Bolvadin Belediyesine 25 liraya satılmıştır.
[92] Topkapı Sarayı Ar.Nr.8184.II.Beyazıd’a arize
[93] Kritovulos”Tarih-i Sultan Mehmet Han-ı Sani” s.48-92
[94] Aşık Paşa “,Tevarih-i Ali Osman” H.541   .s.126
[95] Gümüş para
[96] Köse Mihal, Hırıstiyan Peçenek Türklerindendir. Gösterdiği kahramanlığın karşılığı Harmankaya Tekfurluğu verilmiştir.
[97] Aşıkpaşazade s.7,Neşri s.84



[98] Bedre Köyü  H.1081/M.1670 tarihinde Şeyh Mehmet Vani Efendiye temlik olmuştur.
[99] Bu günkü Hamza Bey Köyüdür
[100] Hüdavendiğar Livası Tahrir Defterleri-I(Haz.Ö.L.Barkan-E.Meriçli).Ankara.1988 s.81-112
[101] Muharrem Bayar”Yörükler”(Kültür Bakanlığı)Ankara.1996.  s.64
[102] Akçakoyunlu Cemaatı Adana mestanişin iken. Cemi kabail ve aşair beyninde devecilikle meşhur olduğu bilinir.1691 iskanında bazı boyları batıya gelip,Bolvadin Kütahya ve İnegöl civarına geldiler.
[103] Gediklü  Cemaatı H.1140/M.1727 yılında Kıbrıs adasına sürgün edilmiştir. Sürgünden kaçanlar   Bolvadin ve İnegöl  civarına geldiler.                            
[104] Gencele Cemaatı Bozulus Aşiretine tabi olup. Erran (Dağlık Karabağ)dan gelmişlerdir.
[105] Bademli Cemaatı Bozulus Aşiretine tabidir.
[106] Bozulus Aşiretine tabi olan Ceritli Cemaatı,Zülkadriye mukatası reayasından vatanı asliyelerini terk edip,bir kısmı Çukurovaya iskan oldu. Olmayanlar  Batı Anadolu’ya gittiler.
[107] 18.asrın sonlarında,19.asrın başlarında Karatekelilerle beraber Aydın tarafından geldiler.
[108] Çanakcı Türkmeni Bozulus Aşiretine tabidir. Haymana kazasında yaşarken Nevşehir Kadısı ve Kırşehir naibinin şikayeti üzerine İnegöl civarına gönderilmiştir.
[109] Çömlekçi cemaatı,Karaisalu Aşiretine tabidir
[110] Kaşıkçı Cemaatı Danişmentliye tabidir.
[111] Derbent  cemaatı,Morcalı Aşiretine tabidir. Bolvadin civarından gitmişlerdir.
[112] Keşler Cemaatı Tarsus  Sancağının Ulaşlı ve Gökcelü kazalarında sakin iken,Gülnar Kazasının Sarı Ekinlik nam mahalden kalkıp bir kısmı Silfke’nin  Kurucay , Koyun Kuyruğu ve Karaseki nam mahalde
kışlayıp,Susam nam mahalde yaylaya çıktılar. Bir kısmı batı göçtü İnegöl ve Bolvadin’e geldiler.
[113] Boynuyoğunlu Aşiretine tabidir. Maraş civarında gelmişlerdir.
[114] Karakoyunlu Aşiretine tabidirler.
[115] Mamalu Aşiretine tabidir.
[116] Beydilli Aşiretine tabidir.
[117] Bozulus Aşiretne tabidir.
[118] Danişmentlü Türkmen Aşiretindendir.
[119] Tartarlı Cemaatı önceleri Kıbrıs’ta iskan edilmişti. Sonra bir kısmı Aydın civarındaki harap yerlere iskan edildi. İskan olmayanlar İnegöl Ovasına geldiler. Buraya iskan olmayanlarda Balkanlara geçip Filibe civarına iskan oldular.
[120] Bozulus Aşiretine tabidirler.
[121] Tekeli Yörükleri, Bozdoğanlı ve Karakeçili Aşiretleri içinde yoğun halde bulunurlar.H.1135/M.1722 ve H.1140/M.1727 tarihli iskan kayıtlarında Aydın civarına,oradan Marmara Bölgesi üzerinden Balkanlara geçtiklerini görüyoruz.
[122] Boynuyoğunlu Aşiretine tabidir.
[123] Acurlu Aşiretine tabidir. Pehlivanlı,Hacı Ahmetlü ve Reyhanlı içinde perakende yaşarlar
[124] Cemaatlarında tesbitinde başvurulan Aşiret İskan Defterleri:
                Kuyudu Kadime Arşivindeki:
84 nolu  Şikayet Defteri
             701 nolu Aşiret İskan Kayıt Defteri(Maliye)
             Osmanlı Devlet Arşivinden:            
             Divanı Hümayun Kalemi Defteri
             Sadaret Mektubi Kalemi
            Harameyn Muhasebe Kalemi
[125] Muharrem Bayar”Rumeli’nde Türk Varlığı”(Türk Kültürü.nr.445).Ankara(Mayıs.2000).s.1
     --------------------“Bulgaristan’a Türk Aşiretlerinin İskanı”Ankara.2001 . s.45
[126] A. Cevdet Eren”Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri”İstanbul.1966  s.33
[127] Hüdavendiğar Salnamesi. 1307. S.179
[128] İsmail Berkok”Kırım ve Kafkas Tarihçesi”  s.48
[129] Cevdet Dahiliye 9108.(Haziran.1277)
[130] Takvim-i Vakayi(5.Ramazan.1281)
[131] Muh.D. 764/38-7)
[132] Tercüman-ı Ahval(7.Ocak.1278)
[133] Bu köylerin iskan kayıtları arişivimdedir.






Yorumlar

Popüler Yayınlar