Eski kitap kaplarımızda Mikleb denilen ekler hakkında:

M U R A K K A
    Birkaç tabaka kâğıt bir tahta üzerine dört kenarından yapıştırılır ve her tarafı yapışmak üzere ne kadar kalın istenilirse o kadar tabaka kağıt konulup vücude getirilen bir mukavvadır. Bir de bunların üzerine yapıştırılan Sülüs ve NesinHyazılara da Murakka denir.

Eski kitap kaplarımızda Mikleb denilen ekler hakkında:
                                                                                              Prof.Dr.A.Süheyl ÜNVER
Şarkda en az on asırdan beri ciltlenen kitapların kabı sol tarafı ucuna bir kulak eklenir buna kitap dilimizde Miklep derler. Bunun ciltle olan arası kitap kalınlığına göre değişir ve kitap kapanınca dibi nasıl dikiş yerlerini örtüyorsa uç tarafları da ciltle bu mikleb arasında örtülüdür.
Bu mikleblerin faidesi olduğu kadar zararı da vardır. Faidesi okunurken nerede kalındıysa oraya sokulur ve tekrar arandığında yeri bulunur. Zira böyle kaba bağlı bir dil ile aranılacak yer tesbit olunmazsa şarkda çok nefretle karşılanan sayfa uçlarını bükerek işaret koymak fenalığına katlanmak icab edebilir. Bu nefretlerinden ve hatta yapanlara beddualarından doğan bir saik ile mikleb hakikaten faideli bir usuldür.
Zararları: Mikleb de cilt kalınlığında olur. O cihetle kitabın üzerine tam kapandığında ne de olsa başka kitaplara neden olan haşerelerin girmesini kolaylaştıran bir tünel hasıl olur. Kitabın diğer sayfaları sıkışıktır, bihassa kağıtların üzerindeki aherlere musallat olan kuyruklu kurtlar ancak aralık yerlere girebilir ve kitabın kuytu yerlerinde otururlar. Kitabın kağıdını yiyerek tüneller yapan ve çoğalan kurtlardan daha ziyade ziyanı baş sayfada yaparlar. Çok defa sk sık açılmayan ve bakılmayan kitapların baş ve bilhassa tezhipli sayfalarının mikleb hududu boyunca yendiği görülür. Bu hakikaten eskiden kalan kitaplarımızda çok görülmektedir.
İşte bu kitapları miklebleri milli sanat bakımımızdan pek kıymetlidir. Bir defa cildin ön ve arka kapakları evsafında yapılmıştır. Maktaları bir çok kağıtlar üst üste yapıştırılıp yapılır. Üzerlerine kapta olduğu gibi ince tıraş edilmiş deri kaplanır. İç tarafları da çok defa kâğıt kaplı olduğu gibi deri kaplı olanları da vardır. Nadir olarak yumuşak kapların miklebleri kalınca meşinden yapılanlarda görülmüştür.
Bunların süslenmelerine de önem verilmiştir. XII-XVI ıncı asıllar arasına yapılanlarda kaplar gibi ve kaplardan ayrı el ile ucu sivri bir alet vasıtası ile yapılmış bazen sade bazen pek nefis motiflere rastlarız. Bunların güzellikleri ve sanatte kıymetleri ellerle yapılmış olmalarındadır. Biz bunların yüzlerce ve bittabi en güzelleri üzerinde durduk ve bütün nefis örneklerini toplayabildik diyebiliriz. Bu yazımıza da çok defa dikkat olunmayan bu güzel parçalardan birkaç örnek koyuyoruz. 
Bunların örneklerini biz çok basit bir usul ile alıyoruz. Orta kalınlıkta hamuru iyi bir kâğıt üzerlerine kapanır ve orta sertlikte bir kurşun kalem yanıyla üç istikamette sürülür ve örnek kağıda alınır. Şekiller ve çiçekler sonra asıl güzelliklerine ve inceliklerine dikkat olunarak siyah boya ile gösterilir ve bu takdim olunan örnekler vücut bulur.
Bir defa mikleblerde bu nakışlar daima kitap sayfası gibi kapalı kaldığından kapları gibi sürtünmekten bozulmamıştır. Üzerlerindeki en temiz ve güzel motifler iyi görülür. Ele geçen modellerin sanat asaletine ve çizgi ve kompozisyonuna hayran olmamak kabil değildir. Hiç falsosu olamayan bir nota gibidir. Hepsi yerli yerindedir.
Acaba bu mikleblerdeki nakışları kaplarında olduğu gibi yapan sanatkârlar malumudur? Buna maalesef cevap vermek mümkün değildir. Çünkü bizim sanatkârlarımız eserlerine imza koymaya o kadar önem vermemişlerdir. Bunda tavazuları ve bekli diğer sanatkârlarla müşterek çalışmaları sebep gösterilebilir. Buna rağmen tek tük imzalara rastlarız. Lakin bunların bilhassa bu nakışlarımızın binlercesini görenlerin anlayabileceği bir dili vardır. Onlarla çok defa yapıldıkları asırları ve hatta memleketleri kısmen bile olsun tayin etmek imkânlarını unutmamak lâzımdır.
Bu mikleblerin kalıplarla aynı çeşitte, kabın ortasındaki şemselerin ufaklarıyla bazen göbek ve bazen köşeleriyle beraber yapılanlarına XV inci asırdan sonra rastlarız. XVI inci asırdan itibaren bu adeta moda olmuştur. Bunların arasında mühimleri bulunduğu gibi yalnız bakılmakla geçilecek olanları da çoktur. Şemse kalıp kullanılması eski nefis ve ayrı ayrı birer sanat eseri olan kaplarımızın kıymetlerini azaltmıştır. Bir tezhibin nasıl el ile ve değişik yapılmasının bir sanat kıymeti varsa kapların da şüphesiz el ile yapılanlarının değeri fazladır ve fazla olmalıdır. Biz burada bilhassa el ile veyahut sırf muayyen bir maksatla hafif relief olması murad olunarak kalıpla yapılan birkaç örnek üzerinde duracağız.
Miklebler üzerinde yanlış olarak sanatın tarihini bildiğini iddia eden, lâkin yapılma tarzlarını ve mukayeselerini bilmeyen sanat tarihi yazan amatörlerin yanlış bir ifade ile Arabesk dedikleri hakikatte şekillerden ibaret Anadolu menşeli nakışlar olan rumiler, münhaniler üzerine dizilmiş çiçeklerden ibaret Hatailer başda gelir. Bunların beraber olanları da görülmektedir. Nakış şekilleri çok değişiktir.
Bundan başka bazı lake kaplarda insan resimleri görebiliyoruz.Tabiattan bazı sahneler de konabilmiştir.Gördüklerimiz arasında ,tavşan çeşitli vaziyette geyikler, arslan, kaplan, deve, kuşlar, simrug, kurt, leylek………pek çok sayıdadır.
                Bunların aralarında birçok süslere rastlarız. Bunlar da hayvanlar tabiattakilerin aynıdır ve muvaffak olmuş örneklerdir. Ancak aralarındaki süslerdir.
Bunlar çok defa soğuk damga halindedir. Lâkin lake olarak yapılan kaplarda ve renklilerine, boyalılarına, altunlularına, iç ve dışında altın sürülmüş veya sürülmemiş zemini muhtelif renkte oymalılarına da çok rastlarız. Dikkat olunmazsa gözden kaçabilirler. Hayvan nakışlarıyla olanlar dini kitaplarda bulunmaz. Zamanlarında kitapların üstlerini ve bordürlerini süslemek maksadıyla yapılan bu nakışların çoğu memleketimizin eski Türk nakışlarının en haşmetli sanat eserlerindendir. O kadar ki kıymetlerine baha biçilemez.
Kitap ciltlerinin şarka mahsus bir adet ile en güzel hususiyetlerini saklayan bu mikleblerin kurtların aralarından girme mahzurundan başka bir hiçbir kusurları yoktur.
Türk tezyinatı bir bütündür. O yalnız çinilerden, tahta üzerindeki nakışlarda ve kitap tezhiplerine mahsus değildir. Sinilerden ve sahanlardan tutunuz da böyle kap eklerinin üzerlerinde ve içlerinde oymalı ve oymasız pek güzel nakışların bulunabileceğine bu yazımızda koyduğumuz örnekleri şahit tutmakla iktifa ederek bahsimize son veriyoruz.








Yorumlar

Popüler Yayınlar