KONYALI YAZARLAR, SANATÇILAR


DERLEYEN: Bekir ŞAHİN
Konya İç Anadolu bölgesinin ortasındaki geniş, düzlük bir alanda yer alır.
Kapladığı alan bakımından en büyük illerimizden olan Konya, doğusunda Aksaray ile Niğde, güneydoğusunda İçel, güneyinde Karaman ile Antalya, batısında Isparta ile Afyonkarahisar, kuzeybatısında Eskişehir, kuzeyiyle kuzeydoğusunda da Ankara illeriyle çevrilmiştir. İl kodu 42, nüfusu 2.013.845 ve yüzölçümü 40.451 kilometrekaredir.
Konya adı, Rumca tasvir, kutsal tasvir anlamına gelen “İkonion” (ekona) sözcüğünden türemiştir.  Bir söylentiye göre Danaia kentine musallat olan bir ejderhayı öldüren Perseus’un anısına dikilen bir taşın üstündeki tasvirden dolayı bu adı almıştır. İkonion adı, Roma döneminin başlarında Iconium’a, İmparator Claudius döneminde de Claudiconium’a dönüştü.
Kentin adı Avrupa kaynaklarında Conia, Cogne, Cogna olarak geçmektedir. Arapça kaynaklarda kent Koniya biçiminde anılmıştır. Selçuklular da Konya adını benimsemiş; bu ad, değişime uğramadan bugüne kadar gelmiştir.
Konya yöresinin yerleşim tarihi, yapılan kazılarla araştırmalara göre, Neolitik Çağa kadar uzanmaktadır. Ayrıca Kalkolitik Çağla İlk Çağa ait buluntulara da rastlanmıştır. Büyük bir Hitit kentinin kalıntıları da kazılarda ortaya çıkarılmıştır.
İ.Ö. 13. yüzyıla kadar Hititlerin yönetimindeki Konya yöresi daha sonra, Friglerle Kimmerlerin eline geçti. İlkçağda Konya yöresinin büyük kesimi Likanoya bölgesinin sınırları içindeydi. İ.Ö. 7. yüzyılda Lidya’ya, İ.Ö. 6. yüzyılda da Perslerin Kapadokya Satraplığı’na bağlıydı. İ.Ö. 334’te Makedonya Krallığı, Konya’yı egemenliği altına aldı. İ.Ö. 133’te Romalılar, Likanoya’yı Kapadokya Krallığı’na bıraktı. İ.Ö. 100’de Roma’nın Kilikya Eyaleti’ne bağlanan Likaonya İ.Ö. 1. yüzyılda, kısa bir süre, Pontus Krallığı’nın yönetiminde kaldı. İ.Ö. 37’de Antonius, Likaonya’yı Galat Krallığı’na bıraktı. Augustus’un İ.Ö. 25’te Galatya eyaletine bağladığı Likaonya, daha sonra Roma’nın Likaonya eyaletinin, Bizans döneminde de Anatolikon eyaletinin sınırları içinde kaldı.
Araplar, 8. yüzyılın başlarından 10. yüzyılın başlarına kadar Likaonya’ya saldırılarını sürdürdü. Anadolu Selçuklularının kurucusu Süleyman Şah, yöreyi 1074’te ele geçirdi. Yöre, yüzyılın sonunda Haçlıların eline geçti. Bizanslılarla Haçlıların saldırılarına uğrayan İkonion kenti, Anadolu Selçuklularının önemli bir merkeziydi. Konya adı verilen kent, Anadolu Selçukluları döneminde imar edildi. Mevlânâ Celâleddin Rumî ile babası Bahâeddin Veled’in 1228’de buraya yerleşmeleriyle kent önemli bir kültür merkezi hâline geldi.
14. yüzyılın başında yöreye egemen olan Karamanlılar, Konya’yı başkent yaptılar. 1398’de Yıldırım Bayezid, Konya’yı aldıysa da 1402’deki Ankara Savaşı’ndan sonra Timur Konya ile yöresini Karamanlılara geri verdi. 1466’da Fatih Sultan Mehmet, Konya, Larende (Karaman) ile çevresini Osmanlılara bağladı. Karaman Eyaleti ile Mevleviliğin merkezi olan Konya, 16. ve 17. yüzyıllarda çıkan Celâlî Ayaklanmaları’ndan zarar gördü. Osmanlılara karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa,  1832’de yöreyi ele geçirdi, bir yıl sonraki Kütahya Antlaşması uyarınca yöreden geri çekildi.
Kent, 19. yüzyılın sonlarında Konya vilâyetinin merkeziydi.
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’nden sonra İngilizler, 22 Ocak 1919’da Konya istasyonunu denetimleri altına aldı. 25 Nisan 1919’da Konya’yı işgal eden İtalyanlar, 12 Mart 1920’de çekildi.
Kurtuluş Savaşı sırasında, Konya, Bozkır Ayaklanmaları ile Delibaş Ayaklanması da denen Konya Ayaklanması’ndan etkilendi.
Konya, Cumhuriyet sonrasında il oldu. Ekonomik bakımdan, gelişmiş illerimizdendir.
Türkiye’nin “tahıl ambarı” olarak bilinen Konya’da büyük ölçüde bitkisel ve hayvansal üretim yapılmaktadır. Üretimdeki en gelişmiş kol, bitkisel üretimdir. Tahıl üretiminin yanı sıra çeşitli meyve ve sebze de üretilmektedir.
Küçükbaş, büyükbaş hayvanların yanı sıra kıl keçisi, Ankara keçisi de yetiştirilmektedir. Kentte tavukçuluk da yapılmaktadır. Elde edilen hayvansal ürünler, yapağı, tiftik, et, süt ve kıldır. Küçük çapta yapılan arıcılıktan bal ile balmumu elde edilmektedir. Baraj gölleriyle göletlerde kültür balıkçılığı yapılmaktadır.
Sanayi alanında 1970 öncesinde kentte Konya Şeker Fabrikası, Sümerbank’ın Ereğli’deki dokuma fabrikaları, Konya tuğla ve harç fabrikası bulunuyordu. 1970’lerde bunlara Etibank’ın alüminyum ve boksit, civa, barit, işletmeleri eklendi. Öteki kuruluşlar ise tahıl siloları, et kombinası, süt ürünleri imalâthaneleri, çimento, motor fabrikaları ile Ilgın’daki şeker fabrikasıydı.
Günümüzde Konya’da 9 organize sanayi bölgesiyle çok sayıda küçük sanayi sitesi mevcuttur.
Yeraltı kaynakları bakımından zengin olan ilde mermer ve kaya tuzu yatakları vardır. Cihanbeyli’de Tuz Gölü kıyısındaki Yavşan Tuzlası, Türkiye’nin en önemli tuz üretim tesisidir. Ayrıca yörenin çeşitli kesimlerinde civa, linyit, barit, kireçtaşı, betonit, magnezit, asbest, kil, sepiyolit (lületaşı) içeren maden yatakları bulunmaktadır.
Şifalı su kaynaklarının en önemlisi Ilgın Kaplıcası’dır.
Tarih boyunca önemli bir yerleşim yeri olan Konya, tarihî yapılar bakımından da zengindir.
Selçuklu ilçesinin Sille bucak merkeziyle yakınında bulunan 274 yapımı Akmanastır ile 327 yapımı Hagia Eleni Kilisesi, kent yakınındaki en eski tarihî yapılardandır.
Kentteki başlıca tarihî yapılar Sâhib Ata Külliyesi, Alâeddin Camii, Selîmiye Camii, Azîziye Camii, İnce Minareli Medrese, Sırçalı Medrese, Taş Mescit, Sırçalı Mescit, Mevlânâ Türbesi ve Dergâhı, Gömeç Hatun Türbesi, Hasbey Darülhuffazı, Karatay Medresesi, 13. yüzyıl yapısı Sadreddin Konevî Camii ve Türbesi, 12. yüzyıl yapımı İplikçi Camii ve Medresesi, 15. yüzyıl yapımı Dursunoğlu ve Kapı Camileri, 13. yüzyıl yapımı Karatay Mescidi, 15. yüzyıl yapımı Nasuh Bey Darülhuffazı, 12-13. yüzyıl yapımı Ali Gav Medresesi, 13. yüzyıl yapımı Tacülvezir Medresesiyle Türbesi, 15. yüzyıl yapımı Mahkeme ve Ahmed Efendi Hamamları, 13. yüzyıl yapımı Kapu ile 15. yüzyıl yapısı Nakiboğlu çeşmeleri, 18. yüzyıl yapımı Yusuf Ağa Kitaplığı’dır.
Atatürk’ün 1926 yılında yapılan ilk heykellerinden biri de Konya’dadır.
İlçelerdeki tarihî yapılar arasında Çumra’daki Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden olan, aralarında sokak bulunmayan birbirine bitişik kerpiç duvarlı, teras çatılı, içlerine tepelerindeki deliklerden girilen evlerden oluşan İlk Çağ kentlerinden Çatalhöyük, Beyşehir Gölü yakınındaki İ.Ö. 13. yüzyılda Hititlerden kalma büyük taş bloklardan oluşmuş, tanrı ve tanrıça kabartmaları olan Eflatunpınar Anıtı, Beyşehir’deki Eşrefoğlu Süleyman Bey’in 13. yüzyılda yaptırdığı, Selçuklu tahta oymacılığının en güzel örnekleriyle bezeli, mihrap önündeki kubbesinin içi mozaiklerle süslü, üstü dıştan piramidal bir külâhla örtülü Eşrefoğlu Camii, Akşehir’deki 13. yüzyılda I. Alâeddin Keykubad döneminde yaptırılan Güdük Minare Mescidi, Akşehir’deki üstü, 12 sütunun taşıdığı 12 köşeli bir külahla örtülü, çevresi bütünüyle açık olan, mermer sandukanın başında Hoca’nın ölüm tarihi hicri 683’ün (1284) tersinden 386 olarak yazıldığı Nasreddin Hoca Türbesi, Ereğli’deki Kanunî’nin sadrazamlarından Rüstem Paşa’nın 16. yüzyılın ortalarında Mimar Sinan’a yaptırdığı Rüstem Paşa Kervansarayı, Karapınar’daki tek kubbeli ve iki minareli bir camiyle misafirhane, hamam, çeşme, kervansaray ile dükkânlardan oluşan, günümüze kervansaray ile dükkânların ulaşmadığı, 1563-1570 tarihli Mimar Sinan’ın yaptığı II. Selim Külliyesi, Akşehir’deki Selçuklu veziri Sahip Ata’nın 1250-1251’de yaptırdığı açık avlulu Taş Medrese, Halkapınar’daki Aydınkent (İvriz) köyü yakınında bulunan İ.Ö. 8. yüzyıl sonlarına ait Hititlerden kalma Bereket Tanrısı’nın yer aldığı İvriz Kaya Kabartması, Beyşehir Gölü kıyısındaki I. Alâeddin Keykubad için veziri Sadeddin Köpek’in 1236’da yaptırdığı, ele geçen alçı bezemeleriyle çinileri 13. yüzyıl Anadolu Selçuklu sanat ustalığının en üstün örneklerinden sayılan bugün uzun kazılardan sonra restorasyon çalışmalarına başlanacak duruma gelinen Kubadabad Sarayı, Konya’yla Beyşehir arasındaki 1206’da Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yaptırılan, biri kapalı, biri açık iki bölümden oluşan Kızılviran Hanı, Ilgın’da Konya-Aksaray yolu üzerindeki II. Selim’le III. Murad’ın vezirlerinden Lala Mustafa Paşa’nın 1584’te Mimar Sinan’a yaptırdığı cami, kervansaray, imaret ile arastadan oluşan Lala Mustafa Paşa Külliyesi bulunmaktadır.
Konya’nın yöresel halk edebiyatında, köklü bir kültürel birikimin izleri vardır. Yöreden yetişen halk ozanları arasında tasavvuf düşüncesi hakimdir. Kimileriyse geleneksel konuları ele almıştır.
Yöre ortak ürünlerinden manilerin konularını sevdalarla ayrılıklar oluşturmaktadır.
Konya söylenceleri, bir kitap oluşturacak kadar çoktur. Kentin ve ilçelerinin adları, kuruluşları, doğal güzellikleri, ermiş kişiler, yöre kültürüyle özdeşleşmiş Hz. Mevlânâ, Nasrettin Hoca gibi ünlü şahsiyetler, geçmişte yaşanan savaşlar, istilâlar daha çok dinî öğelerin ağır bastığı söylencelere konu olmuştur.
Konya’nın yerel ağız özellikleri, hızla yitirilmekte, ilçe, belde ve köylerde bazı ağız özelliklerine rastlanmaktadır. Yörenin atasözleriyle deyimleri yerel özelliklerle kültür birikiminin izlerini taşır.
Bilmece, tekerleme söyleme geleneği bugün de sürmektedir. Ninnilerde çocuk sevgisi yansıtılırken yaşanan olaylar, özlemler de dizeler arasına sıkıştırılır. Konya’nın alkış ve kargışları, yöre insanının değer yargılarından belirgin izler taşır.
Konya’da oturak âlemlerinde, ferfenelerde, düğünlerde yaşatılan müzik günümüzde de sürmektedir. Âşıklar Bayramı bunun bir örneğidir. Yörede ağıt yakma geleneği de yaygındır.
Konya’da en yaygın oyunlar kaşıklı oyunlardır. Yörede seyirlik oyunları da zengindir. Kimi köy düğünlerinde bu gelenek sürdürülmektedir. Başlıcaları: Berber, Arazi Bölüşmesi, Hekimlik, Kirpi ve Arap oyunudur.
Dîvan şiiriyle tekke şiirine ilham kaynağı olan Mevlevîlik de Konya’da doğmuştur. Kent, Mevlânâ’nın kişiliğinde dinî bir kimlik kazanmıştır.
Dîvan şairi Yusuf Nâbî (1642-1712) Tuhfetü’l-Harameyn adlı eserinde Konya’yı “Mevlânâ mekânı”, “âşıkların kâbesi” olarak över.
18. yüzyıl dîvan şairlerinden Şeyh Gâlib, Çileye Mevlâna dergâhında soyunmuş ve bir yıllık bölümünü Konya’da tamamlamış Hz. Mevlâna ve Konya ile ilgili şiirler yazmıştır.
Helmut von Moltke Türkiye’deki Durum ve Olaylar Üzerine Mektuplar (1835-1839) adlı kitabında kentin o dönemdeki durumuyla çevrenin doğasından söz eder.
Ahmet Şerif, Anadolu’da Tanin (1937) adlı kitabında 1908’den sonraki yöre yaşamının kimi yanlarını anlatır.
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Millî Mücadele Anıları (1977) adlı kitabının “Millî Mücadele’de Konya” bölümünde kentin o günlerdeki görünümünden izlenimler aktarır.
İlhan Tarus, Hükümet Meydanı (1962) adlı romanında, Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Konya-Bozkır Ayaklanmasını anlatır.
Akşehir doğumlu Tarık Buğra, Küçük Ağa (1964) adlı romanında, Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Akşehir’i, Akşehir halkını, o günlerdeki mücadeleli yaşamı betimler.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir (1946) adlı kitabında Konya’yı tarihî ve kültürel yönleriyle tanıtır.
Sabahattin Ali, Kanal öyküsünde Çumra’yı ve yöresini betimler. Gramofon Avrat öyküsünde de Konya oturak âlemlerindeki bir kadının dramatik yaşamını işler.
Kemal Sülker, Savaş Yıllarında Bir Sürgün (1986) adlı anı kitabındaki Ver Elini Konya bölümünde kentteki zorunlu oturma yıllarının izlenimlerini anlatır.
A. Kadir, Konya’daki zorunlu oturma yıllarında yöre yaşamından etkilenerek II. Dünya Savaşı yıllarının yoksulluğunu, sıkıntılarını şiirlerine konu edinir.
Ahmet Kutsi Tecer, Konya Destanı adlı halk tarzı şiirinde Konya’yı güzellikleri ve gerçekleriyle dile getirir.
Bozkır doğumlu Oğuz Tansel, Savrulmayı Bekleyen Harman (1953) kitabındaki şiirlerinde, gerçekçi bir görüşle, yöreyi, yöre insanının yaşamını, sorunlarını dile getirir. Yöreden derlediği masalları özgün bir dille kitaplaştırır.
Botanik profesörü olan Hikmet Birand, Anadolu Manzaraları adlı kitabında, yöreyi, bitki örtüsü yoluyla, sanatsal bir anlatımla betimler.
Ceyhun Atuf Kansu, Yurdumdan (1960) kitabındaki Şehirler bölümünde “geçmiş” düşünü “günümüz” gerçeğiyle yoğurmaktadır. “Selçuklu Prensesinin Giysisi” şiirinde Konya’yı Anadolu’yla bütünleştirir.
Konyalı Feyzi Halıcı, şiirlerinde yöreyi, yöre sevgisini, tarih bilinciyle, kültürel birikimiyle işler.
Fakir Baykurt, Köy Göçüren (1973) adlı romanında yöre doğasıyla yaşam gerçeğini iç içe anlatır.
Hadim doğumlu Mustafa Ekmekçi, ilk kitabı Gün Ola Harman Ola’da (19781979) Konya yöresi insanlarının dünyaya bakışını, yaşam deneylerini, yetişme yıllarındaki anılarını dile getirir.
Çumralı Kemal Bayram Çukurkavaklı, Erken Öten Horoz (1976) adlı kitabındaki özgeçmişinden kaynaklanan şiirlerinde yörenin, ülke sorunlarıyla bütünleşen dertlerinden bahseder.
Yöre doğumlular arasında Hızır Bey (1407-1459) şair ve yazar,  Ali Efendi (Zembilli) (?-1525) din alimi ve yazar, Âşık Nigârî (1860-1919), Nezihe Araz (1922-2009) yazar, Hikmet Birand (1904-1972) bilim adamı, ve yazar, Celâl Çumralı (1916) şair ve yazar, İhsan Hınçer (1916-1979) yazar ve folklorcu, Veled Çelebi İzbudak (1896-1953) dilbilimci, edebiyat araştırmacısı, İbrahim Hakkı Konyalı (1896-1984) tarihçi ve yazar, Zülfü Livaneli (1946) müzisyen ve yazar, Naim Hazım Onat (1889-1953) dilci ve yazar, Cemil Sena Ongun (1894-1981) felsefeci ve yazar, Mehmet Önder (1926-2004) şair ve yazar, Atilla Özkırımlı (1942-2005) eleştirmen ve yazar, Ayhan Sarıismailoğlu (1932) yazar, Bekir Semerci (1921) eğitimci ve yazar, Halim Uğurlu (1926-2001) şair, Edip Raşit Usman (1895-1977) şair ve eğitimci, Saliha Tomris Günbay (1902-1971) şair ve yazar, Mehdi Halıcı (1927-2008) yazar ve araştırmacı,  Ahmet Hâkî İzler (1887-1975) şair ve dilbilimci, Mevlüt Kaplan (1930) şair ve yazar, Bülent Keçeli (1968) şair, Yüksel Peker (1961) şair ve çevirmen, Mehmet Açar (1963), Gültekin Emre (1951) şair, Ömer Faruk Hatipoğlu (1958) şair, Namık Kuyumcu (1961) şair, Nuray Tekin (1960) yazar olarak edebiyatımıza katkıda bulunmuşlardır.
EDEBİYATÇILAR

AYAŞLI MUALLİM ŞAKİR EFENDİ
Meşrutiyet dönemi şairlerindendir.1872’de Ayaş’da doğdu. Rüştiye öğrenimini Ayaş’ta tamamladıktan sonra 15 yaşındayken gittiği İstanbul’da Dârülmuallimin’i birincilikle bitirdi (1895). Atandığı Konya İdadisinde müdür yardımcılığı görevinin yanı sıra edebiyat, tarih ve coğrafya dersleri verdi. 1901’de Tokat İdadisi Müdürlüğüne atandı. Bu görevi esnasında rahatsızlandı; kimilerine göre “cezbe”, kimilerince de “delilik” diye nitelenen bir duruma düşünce, Konya’ya gönderildi (1904). Öğretmenlik görevinden ayrıldı ve yerleştirildiği şehir dışındaki küçük bir evde ölümüne kadar münzevi bir hayat sürdürdü.
Şakir Efendi Ayaş Rüştiyesindeki öğrencilik yıllarında şiir, resim, müzik gibi güzel sanatların çeşitli dallarına ilgi duydu. Özellikle “cezbe” hâlindeyken söylediği şiirleri başarılı bulundu, ancak bunların çoğunu yok ettiği için, pek azı okuyucuya ulaşabildi.
Recaizade Mahmut Ekrem ve Muallim Naci tesirinde hissi şiirler kaleme alan Şakir Bey, Tokat döneminden sonra mistik, hikemı ve hicvi şiirler yazmağa başladı Bu donem şiirlerinin özelliğini onların başlıklarından da kestirmek mümkündür. "Reyb-ı Kebir, Ufûl-ı Vefâ, Hırs-ı Muserrah, Rükn-ı Münekker, Lehce-i Cehl, Mescid-i Cism, Ricâ-yı Ecr" gibi bazı şiirlerinin başlıklarını oluşturan terkipler, başından ve sonundan okunuşu aynı (palındromik) ibarelerdir.
Konya-Meram arasında bir sokağa adı verilmiş olan Ayaşlı Şakir hakkında üç kitap yayımlanmıştır:
Muallim Ayaşlı Şakir, Hayatı ve Şiirleri (Faik Soyman ve M. Muhlis Koner, 1933), Ayaşlı Muallim Şakir Efendi (Editör: Fatma Betül Telli, 2005), Ayaşlı Şakir, Hayatı ve Şiirleri, (Ali Işık, 2011)
Şakir Efendi, 1917’de öldü. Konya’da Şems-i Tebrizî Dergâhı Haziresinde gömülüdür.

AHMET AKA
Günümüz şair, yazar ve gazetecilerindendir. 1970’te Konya’nın Hadim ilçesinde doğdu. Çumra İmam-Hatip Lisesinde okudu. 1992’den itibaren çeşitli gazeteler ve radyolarda çalıştı. Balcıların Sesi gazetesini yayımladı (1993-94). Konya’da Gençlik Radyosu’nda haber müdürlüğü, Merhaba gazetesinde sanat yönetmenliği yaptı (1992-96). Güneysu, Sur, Cuma, Bizim Okul, Çerağ, Büşra, Jurnal ve Aydede dergileri ile Yeni Ufuk, Türkiye’de Yarın, Dönüşüm ve Merhaba gazetelerinde şiirlerini yayımladı. İmam-Hatip Liselerinin 40. Kuruluş Yıldönümü’nde Millî Eğitim Bakanlığı tarafından açılan şiir yarışmasında birincilik ödülüne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Sevinç Gözyaşları (1990), Bir Gönül Fethetmek (1991), Devrim Şarkıları (1993), Mim (1996). Roman: Sevgi Rüzgârı (1997).

PERİHAN AKÇAY (ÖZ)
Günümüz öykücü ve ressamlarındandır. Evlenmeden önceki soyadı Öz’dü. Fatma Rümeysa imzasını da kullandı. 1958’de Konya’da doğdu. Avukat Abdullah Akçay ile evlendi (1976) AÜ Hukuk Fakültesindeki öğrenimi sırasında, türban taktığı gerekçesiyle üniversiteden uzaklaştırıldı (1978). Bir süre İngiltere’de bulundu (1979). 1988’den itibaren resimle ilgilendi. Çeşitli karma sergilerde yağlıboya tabloları sergilendi. Gözyaşı dergisi ile Merhaba gazetesinde muhabir ve köşe yazarı olarak çalıştı. Gerçek Aşk isimli ilk yazısı Millî Gazete’de yayımlandı. Öykü ve makaleleri Gözyaşı, Merhaba, Hüner, Mektup, Zaman dergi ve gazetelerinde yayımlandı.
Kitapları: Öykü: Kardelen Çiçeği (1991), Doğ Diye Haykırdı Güneşe (1996), Hiradakiler (2007).

AHMED ZİYA EFENDİ (ŞEYHZADE)
Konya'da 1877’de doğdu. Hacıfettah Mezarlığı'nda metfun Şeyh Muhammed Bahaeddin Efendi’nin üç oğlunun en küçüğüdür. Babası ve amcası Hasan Kudsi'de başladığı tahsilini İstanbul ve taşrada geliştirdi, icazetini amcası Hasan Kudsi'den aldı.
Kütüb-i Sitte hafızı olan Ahmed Ziya Efendi deha derecesinde bir zekâya sahipti. İlk olarak babasının müderris olduğu Bekir Sami Paşa Medresesinde ders vermeye başladı Kardeşleri ile birlikte bozulup çöken eski medreselerin ıslahı için çalıştı ve 1909 yılında "Islâh-ı Medâris-i İslâmiyye" denilen modern medreseyi kurdu. Bu medresede aklî ve naklî ilimlerin birlikte öğretilmesi düşüncesinin güzel bir örneğini sergiledi. Beynelmilel bir ilim adamı olan Ahmed Ziya Efendi'nin ilim tahsili için sarf ettiği şu sözleri çok dikkat çekicidir: "Bir fenni tahsil edecek kimse uyanık ve dikkatli olmalı, basiretle çalışmalıdır. Önce o fennin neden bahsettiğini, ne semere vereceğini ve neden ibaret olduğunu bilerek hareket etmeli ve ona göre hedef belirlemelidir."
Ziya Efendi yirmiye yakin kitap yazdı. Kavâid-i Külliye Şerhi, Emâli'l-Ferâiz, Vasaya, Kasîde-i Lâmiyye bunlardan bazılarıdır.
İlmî yazıların dışında siyasî yazılar da kaleme aldı. Konya'da yayımlanan Anadolu gazetesinde yazarlık, İntibah gazetesinde başyazarlık yaptı.
Ziya Efendi birçok talebe yetiştirdi. Bunların en meşhurları, Ali Kudsi Efendi, Hacı Veyiszade Mustafa Kurucu ve tarihçi İbrahim Hakki Konyalı'dır.
Ahmed Ziya Efendi ve ailesi Delibaşı Olayı'ndan sonra Konya'dan ayrılıp Mekke'ye yerleşti. 1921 yılında Ramazan Bayramı haftasında Mekke'de güneş çarpası sonucu hastalanıp vefat etti. Mekke Şerifi Hüseyin, Cennetü'l-Muallâ'da, Hz Hatice'nin yanında, kendisi için hazırlattığı kabre Ziya Efendi'yi defnettirdi.

NEZİHE ARAZ
Cumhuriyet dönemi gazeteci ve yazarlarından olan Fatma Nezihe Araz 1923’te Konya’da doğdu. 1946’da DTCF Psikoloji ve Felsefe Bölümünü bitirdi. Burada “Sivil Liseler, Askeri Liseler ve Köy Enstitülerindeki Farklı Eğitim Sisteminin Kişiler Üzerindeki Etkileri” konulu tezini tamamladı. 1953’te Resimli Hayat dergisinde çalışmaya başladı. Yeni Sabah, Yeni İstanbul, Hürriyet, Milliyet, Güneş gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı, röportaj ve incelemeleri yayımlandı. Meydan Larousse, Larousse Gençlik, Türkiye 1923-1973 ansiklopedilerinin yöneticileri arasında yer aldı. Haftalık Meydan dergisinin (1964) ortaklarından ve yöneticilerindendi. Amatör olarak seramikle uğraştı. Füreya Koral’dan ders aldı ve iki sergi açtı. Anadolu’nun çeşitli yörelerinden kadın el sanatı ürünleri topladı. Anadolu kadınının psikolojisini, toplumsal yaşamdaki yerini araştırdı. Anadolu kültürüne katkılarından dolayı kendisine Selçuk Üniversitesince fahrî doktor unvanı verildi. Devlet sanatçısıydı.
İlk yazıları Ankara’da Çocuk Esirgeme Kurumunun yayın organı Çocuk Ana dergisinde yayımlandı (1941). Aynı yıllarda ilk tiyatro oyunu Çarşamba Hikâyesi, Münir Hayri Ürgüplü yönetiminde Çocuk Esirgeme Kurumundaki çocuklar tarafından sahnelendi. Yapıtlarında ve gazete yazılarında İslam dinine, tarih, din, tarikat adamlarının yaşamlarına içtenlik, hoşgörü, insan sevgisi gibi değerler açısından yaklaştı. Çok sayıda oyunu Devlet Tiyatroları, İstanbul Şehir Tiyatroları ve bazı özel tiyatrolarda sahnelendi. Bestelerini Okan Demiriş’in yaptığı Karyağdı Hatun ve Yusuf ile Züleyha adlı operaların librettolarını yazdı. 1972’den başlayarak TRT için çok sayıda dizi ve televizyon filmi senaryosu yazdı, kadın izleyicilere yönelik ilk kuşak programları gerçekleştirdi. Kültür Bakanlığının girişimiyle Ballar Balını Buldum ve Savaş Yorgunu Kadınlar oyunları Almanca’ya, Afife Jale adlı oyunu İngilizce’ye çevrildi. Anadolu Evliyaları 1969’da Ş. Aktunç tarafından filme çekildi.
Öyle Bir Nevcivan ile 1980 Muhsin Ertuğrul Tiyatro Oyunları Yarışması’nda ödül; Afife Jale ile 1988 Avni Dilligil Tiyatro Ödülü; Savaş Yorgunu Kadınlar ile 1989 Kültür Bakanlığı En İyi Oyun Yazarı Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Biyografi - İnceleme: Fatih’in Deruni Tarihi (1953), Anadolu Erenleri (1955), Anadolu’nun Kadın Erenleri (1956), Kutsal Kervan (1958), Anadolu Evliyaları (1958), Peygamberin Köyünde (1959), Hazreti Muhammed’in Torunları (1960), Peygamberler Peygamberi Hazreti Muhammed (1960), Dertli Dolap: Yunus Emre’nin Hayat Hikâyesi (1961), Mevlânâ’nın Romanı (1962), Çocuk ve İslam (1968), Gelin Canlar Bir Olalım: Türk Anadolu’nun Oluşumu (1978), Aşk Peygamberi Mevlânâ (1958), Mustafa Kemal’le 1000 Gün (1993), Mustafa Kemal’in Devlet Paşası (?), Mustafa Kemal’in Ankarası (1994), Hoşgörü Ustaları (Yunus Emre, Bektaş Veli,1996), Atatürk Evleri (1999), Bir Zamanlar O da Çocuktu, Adı: Mustafa (1999), Sen Latife Değil Latifsin (2002).
Oyun: Bozkır Güzellemesi (sahnelenişi 1974-75), Öyle Bir Nevcivan (1980), Alacakaranlık (1982), İmparatorun İki Oğlu (1983), Çorak Toprak (1983), Cahide (1986, 1994, 1999), Ballar Balını Buldum (1991), Savaş Yorgunu Kadınlar (1993), Bir Kırmızı Gül (1993), Afife Jale (1994), Kerem ile Aslı (1995), Hoşgörü (1995), Kuvayı Milliye Kadınları (1997), Saat Dokuz Sıfır Beş (1998), Uzun Bir Gün (1998), Kutlu Melek (1998).
Şiir: Benim Dünyam (1950), Yalnız Ağaç (1995); Uzun Öykü: Güzel Günler (1943).
2009’da İstanbul’da öldü.

ÂŞIK ATAROĞLU (MEHMET ATAR)
Günümüz Konya âşıklık geleneğinin güçlü temsilcilerindendir. Konya'nın Hadım ilçesinin Çuna (Yeni Konak) köyünde 01 01.1958 doğdu. Çocukluğunu köyünde geçiren Ataroğlu, ilk gençlik yıllarında ailesinin yanında çiftçilik ve çobanlık yaptı
Selçuk Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Bölümü'nden mezun olan âşık, sosyal bilgiler öğretmeni olarak yurdun birçok yerinde görev yaptıktan sonra Konya-Selçuklu Ertuğrul Gazı İlköğretim Okulundan emekli oldu
Bir ustasının olmamasına rağmen âşıklığının, daha çocukluk yıllarından itibaren merak saldığı türkü söyleme ve saz çalma arzusuna dayandığını ifade etmektedir.
Mahlasını ülkemizin ünlü âşıklarından Şeref Taşlıova'dan alan âşık birçok çırak yetiştirdi. Aralarında oğlu Hanoğlu’nun da bulunduğu birçok aşık yetiştirmiştir.
1966 yılında başlayan Türkiye Aşıklar Bayramına ilk defa 1976 yılında katılmış, o günden bu yana, bu bayramı sürekli olarak takip etmeye çalışmıştır Bu bayramlarda, özellikle yılın yedi şiiri ve atışma dallarında olmak üzere birçok birincilik kazanmıştır. Şiirleri birçok dergi, gazete, bülten ve antolojilerde yayımlanan Ataroğlu'nun, Ozan Gözüyle Ozan Sözüyle adlı bir şiir kitabı ile Aşıkların Türküsü adlı bir türkü kaseti bulunmaktadır

ÂŞIK EMİNE HANIM
Konya'da 1845’te doğdu. Babası Hafız Mehmet Efendi, büyükbabası ünlü Âşık Şem‘î’dir. On iki yaşlarındayken bir yatsı namazı sonrası uzandığı yatağında gördüğü düşte içtiği badeyle dili çözülüp şiirler söylemeye başladı. Babasının, kızındaki bu değişimi fark edip onun âşıklığına inanarak bir saz hediye etmesi üzerine de şiirlerini saz eşliğinde terennüm etmeye başladı. Şiirlerinde "Şem‘î’nin Gülü", "Şem‘î’nin Kızı" ve "Hacı" gibi mahlaslar kullandı. Kendisinin okuryazar olmamasından dolayı yazıya geçiremediği, yakın çevresinin de önemsemeyip kaydetmedikleri şiirlerinden çok azı günümüze ulaşabildi. Dört defa hacca giden Emine Hanım'ın heceyle söylediği şiirlerinin yanında az sayıda aruzla şiirleri de vardır
Sadeddin Nüzhet'in Halk Şairlerini yazdığı yıllarda yaşı sekseni geçmiş olmasına rağmen hâlâ türkü ve destanlar tertip edebilen Emine Hanım 1941’de öldü.

ÂŞIK FEŞÂNÎ
Feşânî'nin asıl adı Bekir'dir. Cinci oğulları sülâlesinden olan Feşânî, Sille Subaşı Mahallesi'nde 1810’da dünyaya geldi. İyi saz çalan ve çok sayıda şiiri olan Feşânî'nin okuması yazması olmadığından derli toplu bir dîvanı yoktur. Hasan, Ömer, Ali (Aşık Devâmî), İsmail, Halil, Mehmet adlarındaki altı oğlundan yalnızca Ali şiirleriyle tanınsa da, mûsikî merakını bütün çocuklarına aşıladı. Hepsi Sille'nin usta sazcıları oldular. Aşık Figânî ve oğlu Aşık Mansur üçüncü ve dördüncü kuşak olarak onun geleneğini başarıyla sürdürdüler.
1903’de vefat etti.

ÂŞIK FİGÂNÎ
Konya âşıklık geleneği içerisinde önemli şahsiyetlerden biridir. Sille'de 1863’te doğdu. Asıl adı Osman ise de "Cincioğullarının Osman" olarak bilindi.
Figanî, âşıklık geleneği içerisinde yoğrulan bir aileye mensuptur O, Cincioğullarından Aşık Feşânî'nin torunudur. Amcası Aşık Devâmî ile oğlu Aşık Mansur da Sille'nin güçlü âşıkları arasındadır. İlköğreniminden sonra testiciliğe başlayan âşığın hayatı yoksulluk içinde geçti.
Aşıklıkta ustası Silleli Aşık Merdânî'dir. Koşma ve destanları kuvvetli olan âşığın methiye ve semâîleri de vardır.
İkisi erkek, üçü kız, beş evlâdı olan Figânî 1928’de Sille'de vefat etti.

ÂŞIK HAYDAR (ŞIH HASAN PEKAŞIK)

Ahmet Efendi ile Ayşe Hanım'ın evlâdı olarak Konya'nın Dolav Mahallesi'nde 1903’te doğdu. Asıl adı Hasan Pekaşık'tır. Halk arasında "Şıh Hasan" ve "Aşık Haydar" olarak tanındı. Ataları Medine'den Silifke'ye, oradan da Konya'ya göç ederek burayı kendilerine yurt edindiler.
Konar-göçer olduklarından çocukluğunda okuma imkânı bulamayan Aşık Haydar, öğrenimine otuz yaşlarında başladı. Konya Hâkimiyet İlkokulunda açılan akşam okulunun beşinci sınıfına kadar devam edebildi.
1 Eylül 2007'de 104 yaşında vefat eden Aşık Haydar’ın cenazesi Konya Atabey Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Bektaşi meşrep ve Mevlâna âşığı olan Aşık Haydar'ın terennüm ettiği şiirleri, kendisi ve oğlu tarafından birer deftere kaydedildi

ÂŞIK MEHMET YAKICI
Konya'nın Sarnıç Mahallesi'nde 1879’da doğdu. Konya'nın yetiştirdiği en güçlü birkaç âşıktan biridir. Herhangi bir ustası olmadığı gibi çırağı da olmamıştır. Ancak oğlu Latif Yakıcı, babasını takliden şiirler yazmıştır.
Kardeşlire vefat ettiği için ailenin tek çocuğu olarak hayatta kalan Mehmet özenle yetiştirilmeye çalışılmıştır. İlköğrenimini mahallelerindeki Mesut Efendi Mektebinde tamamladıktan sonra medreseye de devam etti.
Yakıcı, iki yıllık evli iken babasının vefat etmesi ve işlerinin de iyi gitmemesi sebebiyle köyüne dönerek çiftçiliğe başladı. Tekrar Konya’ya dönerek önce Maarif Müdürlüğünde, sonra da sırasıyla, Topraklık, Karakurt, Akif Paşa ve Hâkimiyeti Milliye İlkokullarında aynı görevi sürdürdü.
Soyadı Kanunu ile birlikte şiir yakması göz önüne alınarak Yakıcı soyadı verildi.
Şiirleri ilk defa Sadeddin Nüzhet [Ergün]-Mehmet Ferid [Uğur]'un Konya Vilayeti Halkiyat ve Harsiyatında (1926) ve ilk yazarın Halk Şairleri (birinci kitap)'nde yer aldı.
Konya'da düzenlenen Âşıklar Bayramlarında onun adına da ödüller verilmiş olup, doğduğu mahalledeki bir cadde de onun adını taşımaktadır.
Torununun oğlu Doç. Dr. Ali Yakıcı büyük dedesi için bir bitirme ve doktora tezi hazırlamıştır.

ÂŞIK ÖMER
17. yüzyıl saz şairlerindendir. Şiirlerinde ilk başta dîvan şairlerine özenerek “Adlî” mahlasını kullanmış, daha sonrasında ise “Ömer” mahlasını tercih etmiştir. 17. yüzyılın ilk yarısında, Konya’nın Hadim ilçesinin Gözleve köyünde doğmuş olan Âşık Ömer, Karamanlı Şerifi adında bir hocadan ders gördü, orduya girerek IV. Mehmed, II. Ahmet, II. Mustafa devirlerinde serhat kalelerinde bulundu, bazı savaşlara katıldı, İstanbul’da uzun zaman kaldıktan başka Bursa, Sakız, Varna, Sinop, Bağdat ve Tuna boylarına gitti. Âşık Ömer aruz ve hece ölçüsüyle şiirler yazdı. Âşık şiiri alanının tezkiresi sayılabilecek olan şairnamelerin ilkini nazmetmiş, uzun soluklu manzum destanlarımızın da öncüsü olmuştur. O, ayrıca çağdaşı Gevherî ile birlikte klasik şairlerimizin, tezkire sahiplerinin adlarından en çok sözünü ettikleri âşıktır. Divan şairlerinden etkilendi. Çağdaşı Kayıkçı Kul Mustafa’dan etkilendiği belirgindir. Âşık Ömer yüzyıllar boyunca yetişmiş bütün saz şairlerimizin en ünlüsü, hem de en çok şiir bırakmış (1500’e yakın) olanıdır. Edebî kişiliği Divan ve halk şiirlerinin ortak etkileri altında geliştikçe bir yandan aruzla nazım tekniği kusurlu, hayalleri aşınmış da olsa tevhidler, naatlar, kaside, gazel, murabba, muhammes ve müseddesler yazdı; bir yandan da adını asıl yaşatan koşmalarını, semaî, varsağı, Türk-Mani, destan ve kalenderlerini meydana getirdi. Dilinin hece şiirlerinde de yer yer yabancı unsurlarla karışık ve ağır olmasına rağmen, özellikle koşma ve semâîlerinde aşklarını, hayatının başıboşluk ve coşkunluklarını ustaca vermesini bildi.
Âşık Ömer Dîvanı ile ilgili iki çalışma yapılmıştır: Sadettin Nüzhet Ergun, Âşık Ömer, Hayatı ve Şiirleri (1935). Yakup Karasoy-OrhanYavuz. Âşık Ömer Divanı (2010).
Aşık Ömer, 1707’de İstanbul’da öldü. Bugün Eminönü Otobüs durağı olan Yemiş İskelesine gömüldüğü söyleniyorsa da, oradaki mezarlık kalktığı için mezarı kayıptır.

NURİ BAŞ
Konya'nın İnlice köyünde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde bitirdikten sonra 1946 yılında ailece Konya'ya göç ettiler. Aynı yıl Bulgurcuk Tekkesi Kur'an Kursunda Hakkı Özçimi'den hıfzını tamamladı, dönemin ileri gelen hocalarından dinî bilgiler ve kıraat dersleri aldı. Hariçten imam hatip lisesi bitirme imtihanlarına girdi. Konya'nın mûsikî üstatlarından ve bir müddet de İstanbul'da Sadettin Kaynak'tan ilâhîler meşk etti. Dîvan edebiyatı ile ilgili çalışmalarda bulundu. Mehmet Akif, Yahya Kemâl, Ali Ulvi Kurucu gibi son dönem Türk şairlerim yakından tanıdı, aruz ve hece vezniyle dinî ve tasavvufî şiirler yazarak l960'tan itibaren yerel gazete ve dergilerde yayımlamaya başladı. Hattat Şükrü Efendi ve Hattat Hüseyin Öksüz'den hat dersleri aldı. Şafak, Yeni Meram, Konya Postası, Yeni İstiklâl, Merhaba gazetelerinde, İslâm'ın İlk Emri Oku, İslâm Düşüncesi, Altınoluk, Gözyaşı ve Ribat dergilerinde şiir ve makaleleri neşredildi. Kervan (Konya 1985), Meşale, Silsile-i Şerîfe ve Tahmisler, Hadîs-i Şeriflerden Buketler (Konya 2002), Nurlu Ufuklara (Konya 2003), Mevlâna ve Mefhumuyla Mesnevîden Pırıltılar (Konya 2007) isimli kitapları yayımlandı.
Konya’da 15 Şubat 2009'da vefat etti. Üçler Mezarlığı'nda medfundur.

TARIK BUĞRA
Cumhuriyet dönemi öykücü, romancı, oyun yazarı, gazetecilerindendir. Mehmed Nâzım, Tarık Emin, Tarık Nâzım ve Süleyman Yücel imzalarını da kullandı. 1918’de Konya’nın Akşehir ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Akşehir’de yaptı, liseyi Konya’da bitirdi (1936). Daha sonra İstanbul’a gitti ve tıp fakültesine kaydoldu. İstanbul’un o yıllardaki önemli kültür çevresini oluşturan Küllük Kahvesine devam etmeye başladı. Burada dönemin tanınmış sanat, edebiyat ve düşünce adamlarından Yahya Kemâl, İbnülemin Mahmut Kemâl, Fuat Köprülü, A. Hamdi Tanpınar, A. Nihat Tarlan ve Nurullah Ataç’ı tanıma ve sohbetlerine katılma fırsatı buldu. Tıbbiyeden ayrıldıktan sonra dört yıl kadar devam ettiği Hukuk Fakültesini yarım bırakarak askere gitti. Askerliğini tanınmış doğubilimci Ahmet Ateş ve şair Behcet Necatigil ile birlikte tamamladı. İlk yazı denemelerini de askerlik günlerinde yaptı.
Askerliğini bitirdikten sonra Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne kaydoldu; üç yıl kadar devam ettiği bu bölümden de mezun olamadı. Bu arada Şişli Terakki Lisesinde muallim muavini olarak çalıştı. A. H. Tanpınar, Mehmet Kaplan ve Abdülkadir Karahan gibi hocalarla yakın dostluklar kurdu. Bu yıllarda kaleme aldığı ilk öykü denemelerini hocaları aracılığıyla bazı dergilerde yayımladı.
Gazetecilik hayatına Konya’da babasıyla birlikte çıkarmaya başladığı Nasreddin Hoca gazetesinde başladı (1949). İstanbul’da Milliyet, Yeni İstanbul, Haber, Vatan, Yenigün ve Tercüman gazetelerinde sekreter, yazı işleri müdürü, sayfa sorumlusu ve köşe yazarı olarak çalıştı (1951-77). Bir ara arkadaşıyla birlikte haftalık Yol dergisini yayımladı (1962). Fıkra yazarlığını kalp krizi geçirdiği Mayıs 1973’e kadar sürdürdü.
Edebiyat dünyasına ilk adımı kısa öyküyle attı. Öyküleri Çınaraltı, İstanbul, Yenilik, Yeditepe, Yücel, Küçük Dergi, Seçilmiş Hikâyeler, Dost ve Hisar dergilerinde yayımladı (1949-55). Daha sonraki yıllarda roman denemelerini yayımlamaya başladı. Romancılığına dair eleştirilerle karşılaşması üzerine dört yıl boyunca yazarlığa ara verdi, yayımlamak zorunda kaldığı yazılarında takma adlar kullandı.
Öykü ve romanlarla birlikte, 1956’da meydana gelen Macaristan olaylarını ve Macar halkının Sovyet istilasına karşı direnişini konu alan Peşte 56 oyunuyla tiyatroya yöneldi, bunu öteki oyunları izledi.
T. Buğra’nın Küçük Ağa, İbiş’in Rüyası, Yalnızlar, Osmancık, Yağmur Beklerken, Dönemeçte ve Ayakta Durmak İstiyorum adlı yapıtları filme alınarak televizyonda gösterildi.
Öykü, roman ve oyun yazarlığının yanı sıra, doğrudan doğruya geçimini sağlamak üzere, hayatının son günlerine kadar çeşitli gazetelerde günlük fıkralar, haftalık edebî sohbetler ve kültürel yazılar yazan Tarık Buğra, yazılarında ele aldığı konuları genellikle ulusal ve geleneksel yerli ölçülerle değerlendirmiş bir kültür milliyetçisi kimliğindedir.
İlk öykülerinde 50’li yıllarda Türk aydınlarının hüzünlü bunalımlarıyla birlikte daha çok küçük kasaba izlenimleri denebilecek anılar çevresinde aile hayatını ve buruk aşk ilişkilerini işlemiştir.
Küçük Ağa romanıyla Cumhuriyet dönemi Türk romanında kendine özgü bir yer edinmiştir. Küçük Ağa’nın devamı niteliğindeki romanlarında Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin bu aşamada yüz yüze geldiği bazı sorunları ele almıştır.
Zaman zaman Türk dili konusunda çıkan tartışmalara da katılmış ve bu yazılarında daha çok Mehmed Nâzım ve Süleyman Yücel takma adlarını kullanmıştır.
İbiş’in Rüyası ile TRT 1970 Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü; Firavun İmanı ile 1976, Gençliğim Eyvah ile 1979, Yalnızlar ile 1981, Osmancık ile 1983 Türkiye Millî Kültür Vakfı Armağanları; Akümülatörlü Radyo ile 1981 TYB Ödülü; Yağmur Beklerken ile 1989 Türkiye İş Bankası Ödülü; TYB 1992 Üstün Hizmet Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Öykü: Oğlumuz (1949), Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952), İki Uyku Arasında (1954), Hikâyeler (ilk üç öykü kitabından seçmeler ve dört yeni öykü,1964, yeni eklerle 1969). Roman: Siyah Kehribar (1955), Küçük Ağa (1963), Küçük Ağa Ankara’da (1966), İbiş’in Rüyası (1970), Firavun İmanı (1976), Bir Köşkünüz Var mı? (1978), Gençliğim Eyvah (1979), Dönemeçte (1980), Yalnızlar (1981), Yağmur Beklerken (1981), Osmancık (1983), Dünyanın En Pis Sokağı (1989). Oyun: Ayakta Durmak İstiyorum (1966), Üç Oyun (Ayakta Durmak İstiyorum, Yüzlerce Çiçek Birden Açtı, Akümülatörlü Radyo, 1979), İbiş’in Rüyası (1982), Güneş ve Arslan/Patron (1988), Sıfırdan Doruğa/Patron (1994). Gezi-Deneme-Anı: Gagaringrad Moskova (1962), Gençlik Türküsü (1964), Düşman Kazanmak Sanatı (1979), Bu Çağın Adı (1996), Politika Dışı (1992), Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak (1995), Tarık Buğra’dan Notlar (haz. H. B. Buğra,1996).
26 Şubat 1994’te öldü ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

ALİ RIDVAN BÜLBÜL
Günümüz şairlerindendir. Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı Doğanbey beldesinde 1935’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini Konya’da tamamladı. Daha sonra Ankara’da Basın Yayın Yüksekokulunun Gazetecilik ve Halkla İlişkiler bölümünü bitirdi. Bir süre Yeni Meram gazetesinin sahip ve sorumlu müdürlüğünü yaptı. Türk Haberler Ajansı Konya bölge müdürlüğü ve Konya Gazeteciler Cemiyeti başkanlığı görevlerinde bulundu. Şiirlerini Türk Sanatı, Türk Dili, Yelken, Varlık, Hisar ve Çağrı dergilerinde yayımladı.
Kitapları: Şiir: Aynalar Sustu (1952), Güdümlü Mermi (1959), Gökyüzü Mahallesi (1962). Diğer: Halkla İlişkiler (1998), Milattan Önce de Böyleydi Sevgi .
10 Temmuz 2019'da vefat etti.

DURAN ÇETİN
Çumra ilçesine bağlı Apasaraycık köyünde 1964’te doğdu. İlkokulu köyünde, orta öğrenimini Çumra İmam Hatip Lisesinde tamamladı (1981). Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu (1986). Eskişehir’e bağlı Sarıcakaya ilçesinde başladığı öğretmenliğe Turhal, Kulu ve Çumra’da uzun yıllar devam etti. 2004-2005 yıllarında Çumra Milli Eğitim Şube Müdürlüğünü yürüttü. Hâlen Konya’da öğretmenlik görevini sürdürmektedir.
İlk yazısı Eskişehir İki Eylül gazetesinde çıktı (1990). Hikâye ve yazıları Edebiyat Otağı, Berceste, Irmak, Son Çağrı, Yedi İklim, Dergâh, Hece, Öykü, Ayvakti, Ribat ve Müsvedde gibi dergilerde; edebistan.com, 40ikindi.com, hikayeler.net, edebiyat ufku gibi edebiyat portallarında ve yerel gazetelerde yayımlandı. Özel radyo ve televizyonlarda kültür-edebiyat ağırlıklı programlar hazırlayıp sundu. Hikâye ve romanlarıyla ilgili olarak Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde tez çalışmaları yapıldı.
Eserleri: Hikâyeleri: Bir Kucak Sevgi (2000, 2007), Güller Solmasın (2000, 2007), Kırmızı Kardelenler (2003, 2008), Sana Bir Müjdem Var (2006), Gözlerdeki Mutluluk (2007), Minik Göl (çocuklariçin, 2009), Büyük Ödül(2009), Balkondaki Adam (2009); Romanları: Bir Adım Ötesi (2002), Yolun Sonu (2004), Portakal Kızım (2005, 2008), Toprak Gönüllüler (2008) Masal: Gökkuşağı Yolculuğu (2010).

KEMAL BAYRAM ÇUKURKAVAKLI
Cumhuriyet dönemi şair ve gazetecilerindendir. 1934’te Konya’nın Çumra ilçesinde doğdu. Düziçi Köy Enstitüsünde okudu. Buradaki öğrenimini sürdürürken, Ceza Kanunu’nun 142. maddesine aykırı eylemde bulunduğu iddiasıyla, 16 yaşında tutuklanarak cezaevine girdi (1950). Otel kâtipliği, garsonluk, inşaat işçiliği gibi çeşitli işlerde çalıştı. Askerlik dönüşü Adana’da yayımlanmakta olan Bugün gazetesine girdi (1953). Bir süre burada çalıştıktan sonra İstanbul’a gitti; Taş ve Dolmuş dergileri ile Akşam gazetesinde düzeltmenlik, yazarlık, yöneticilik yaptı. Ankara’ya yerleşti; Yenigün gazetesini (6171 sayı, 1968-86) çıkardı ve Yenigün Yayınevini kurdu.
Şiirlerinde ülke sorunlarından kaynaklanan acıları, kendi yaşam deneyimleriyle de yoğurarak kaleme aldı. 1970’lerde sosyalist ülkelere yaptığı gezi izlenimlerinden oluşan kitapları ve makaleleriyle de dikkat çekti.
Kitapları: Şiir: Erken Öten Horoz (1976), Bir Kök Bin Damar (1977), Al Senin Olsun (1984), Nar Dalında Çatlar (1987), Mihrican (1988). Gezi: Mezopotamya (Irak gezi notları), Lenin’in Ülkesi (1976), Sibirya Şafağı (1978), Çin İzlenimleri (1978), Emek Kartalları (Arnavutluk gezi notları) (1979). Araştırma-İnceleme: Düşe Kalka (1976), Sabahattin Ali Olayı (1978), Hammurabi’nin Torunları (Güner Samlı ile) (1978). Derleme: Biri Yer Biri Bakar (1976).
Kemal Bayram Çukurkavaklı, akciğer kanserinden 5 Nisan 1992’de öldü.

İBRAHİM DEMİRCİ
Konya'da 1956’da doğdu. 1979 yılından itibaren Hatay, Amasya ve Konya’da  öğretmenlik yaptı. 2008- 2009 öğretim yılında Halep Üniversitesi Edebiyat ve Beşerî Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde misafir öğretim üyesi olarak çalıştı.
Yazı dünyasına Nuri Pakdil'in Edebiyat dergisinde çıkan "Tanık" (Mart 1975) adlı şiiriyle girdi. Bu derginin kapanmasıyla. Milli Eğitim, Yedi İklim, Konya, Aşiyan, Kayıtlar, Okuntu, Metafor, Kökler, Hece,  Memleket gibi dergilerde şiir, yazı ve çeviriler yayımladı. Yeni Şafak gazetesinde "İbrahim Kardeş" adıyla "Dil Burcu" köşesinde yazdı (1995-2006) 40ikindi.com'da "Dil Ağacı", "Kavuklunun Yeri" sütunlarında yazılar yayımladı. Konya Hakimiyet gazetesinde "Şaşkın Vatandaşın Maceraları" adlı köşede, "Hayret Efendi" müstearıyla yazdı. Ayrıca Memleket gazetesinde de köşe yazarlığı yaptı
Yanıklar (şiir, 1981), Kafkas Yollarında (gezi, Ahmet Refik'ten sadeleştirme,1992). Güneşin Ayetine Uyarak Düş Görüyorum (şiir; Adonıs'ten çeviri, 1995), Bu Camı Kim Kırdı? (oyun, 1996), Ay Burcu (şiir, 1998), Ben Beyrut (deneme, Nızar Kabbanı'den çeviri, 1999), Yaralı Yazılar (deneme, 2000), Hâtıralar (Roger Garaudy'den İshak Yetiş ile birlikte çeviri, 2004), Mevlevî Ayininde Manevî İşaretler (Hacı Feyzullah en-Nakşıbendî'den çevriyazı ve sadeleştirme, 2005), Mevlâna Hakkında Şiirler Antolojisi (2006), Hay Hay Hayat (2007) Demirci'nin yayımlanan eserlerinden bazılarıdır.

DERVİŞ SAMTÎ
Konya Mevlevî Dergâhında yetişmiş bir şairdir. Kendisine susmayı konuşmaya tercih ettiği için az konuşan, suskun manasına gelen "Samtî" mahlası verildi. Şam Mevlevıhanesi Şeyhi îlmî Dede (ö. 1611) ile Şam'a gitti. Orada Derviş Ünsî ve Pîrî Dede ile dostluk edip, Ahmet el-Vefâyî'den ders aldı. Doksan yaşının üstünde iken 1630'da vefat etti. Şam Mevlevîhânesi'nde medfundur.
Samtî, pek çok şiiri olmasına rağmen bir dîvan tertip etmemiştir

DURSUN FAKÎH
Osmanlı'nın bağımsızlık alâmeti ilk hutbeyi okuyan din adamı ve şair.
Konya'da doğdu. Şeyh Edebalı'nın akrabası ve damadı, Osman Gazî'nin bacanağıdır. İlk eğitiminden sonra Söğüt'e, Şeyh Edebalı'nın yanına gitti. Ondan tefsir, hadis ve fıkıh dersleri aldı. Bu arada tasavvuf alanında kendisini yetiştirdi. Araştırmacılar, onun Şeyh Edebalı gibi Ahîlik yoluna girdiğini ileri sürmektedirler. Hayatının önemli bir kısmını Konya'da geçirdi.
Şeyh Edebalı'dan tahsilini ikmal eden Dursun Fakîh, Osman Gazi'nin yanında imam olarak savaşlara katıldı. Cephelerde mücahitleri gaza ve cihada teşvik etti. Karacahisar'ın fethinden hemen sonra Edebalı'nın tavsiyesi üzerine Osman Gazî tarafından bu şehre imam-hatip ve kadı olarak görevlendirildi. Dursun Fakîh, Osmanlı Beyliği'nin ilk kadısı ve ilk hutbesini okuyan âlimdir. Edebalı'nın ölümünden soma fetva ve tedris işleriyle de görevlendirildi. Müneccimbaşı, bu görevinden dolayı onun Osmanlı Devleti'nin ilk Şeyhülislâmı olduğunu yazmaktadır.
İlim ve hukuk adamlığı yanında Osmanlı Devrinin ilk şairlerinden olan Dursun Fakih, savaşlarda gazileri gayrete getirmek için yazdığı şiirlerinin toplandığı ilk Osmanlı Gazavat-namesi, edebî olmaktan çok Eski Anadolu Türkçesinin ilk örneklerinden olması yönünden önem arz etmektedir.
Dursun Fakîh, 1326'da Bilecik'te vefat etti. Kabri Bilecik'te Şeyh Edebalı Zaviyesi'nin içindeki türbede bulunmaktadır.

ÖMER ERDEM
Günümüz şairlerindendir. A. Can Yakın ve İshak Buhar imzalarını da kullandı. 1967’de Konya’nın Bozkır ilçesinde doğdu. İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Bir süre İkinci Yeni şiiri üstüne çalışma yaptı. 1992’den beri çalıştığı TRT İstanbul Televizyonunda 2008-2009’da müdür olarak görev yaptı. Edebiyat seçkisi Kaşgar’ın yayın yönetmenliğini yürüttü (1997, 38 Sayı). İlk şiiri 1988’de Diriliş’te çıktı. Şiir ve yazılarını Dergâh, Nar, Göçebe, Düşler, kitaplık, Kaşgar, Yasakmeyve dergileriyle Yeni Şafak gazetesinde ve Radikal Kitap ekinde yayımladı. Şiirlerinin yanı sıra poetik yazılarıyla da dikkat çekti.
Yarım Ağaçlar ile 2001 Cahit Zarifoğlu Şiir Ödülüne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Dünyaya Sarkıtılan İpler (1996), Mesafesi Kadar İnleyen Rüzgâr (1997), Yitirişler (1998), Yarım Ağaçlar (2002), Evvel (2006). Deneme: Üsküdar (2009).

ABDURRAHMAN GUBÂRÎ
Gubârî mahlaslı altı şairden ilk beşi XVI yy. da, Âşık Gubârî ise XVIII. yy.da  yaşamıştır. Hattat ve şair olan Akşehirli Gubârî'dir.
Akşehirli Gubârî Abdurrahman'ın, doğum tarihi kesin olarak belli değildir Medrese eğitimine Akşehir'de başladı, sonra İstanbul'a gitti. Burada devrin şöhretli âlim-müderrisi Müslim ve Ali Çelebilerden ders gördü, Şeyh Hamdullah-zâde Mustafa Dede'den yazı dersi alıp Gubârî yazısı üzerinde çalışarak şöhret sağlayınca Gubârî mahlasını aldı. Kanunî'nin Irak seferine, ordu kâtibi olarak katıldı.
Gubarî, Kütahya'da Kanunî'nin oğlu Şehzade Bayezit'in hizmetine girdi, Şehzade'nin büyük oğlu Orhan'ın hocalığında bulundu. Daha sonra Mekke'ye gönderilen Gubârî, hayatının son yıllarını burada geçirdi. Mekke'de vefat etti. Abdurrahman Gubârî'nin, Farsça ve Türkçe olmak üzere altı eseri vardır: Şehnâme, Kâbe-nâme, Şebistân-ı Hayâl, Menâsik-i Hac, Yûsuf u Züleyha.

METİN GÖZ
Günümüz şairlerindendir. 1956’da Konya’da doğdu. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi (1982). 1985’ten sonra reklam şirketlerinde metin yazarı olarak çalıştı.
İlk şiiri 1986’da Adam Sanat’ta çıktı. Şiirlerini Argos, Gösteri, Şiir Atı, Hokka ve Varlık dergilerinde yayımladı. Sim ve Delta adlı dosyasıyla 1990 Cemal Süreya Şiir Ödülüne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Sim ve Delta (1991), Kopar Palamarı, Bay Palomar (2000), Revan (2007).

HADİMÎ (EBÛ SA'ÎD MUHAMMED BİN MUSTAFA EL-HÂDİMÎ)
Ebû Said Muhammed el-Hâdimî, XVIII asırda yaşamış mütefekkir, mutasavvıf, din âlimi, şair ve edip. Hâdimî'nin ataları Buhara'dan Anadolu'ya göçüp, 1112'de bugün Taşkent'in Avşar kasabası hudutları içinde bulunan Karacasadık mevkiine gelip yerleşmişler ve Hadim'e göçünceye kadar, uzun bir süre burada yaşamışlardır.
Bazı eserlerde ise onun soyunun Hz. Peygamber'e kadar ulaştığı ifade edilmektedir.
Ebû Said Muhammed el-Hâdimî 1113/1701-02 yılında Hadim'de doğdu. Küçük yaşta babası Mustafa Efendi'den ders almaya başlayarak on yaşında hafız oldu. Babasının Hadim'de kurduğu medresede Arapça, Farsça, gramer, hadis, akait ve felsefe usulu gibi dersleri gördükten sonra, ilk icazetini babasından aldı.
Hadimi, 1712 yılında Konya'ya gelerek Karatay Medresesinde belâgat ve mantık gibi dersler aldığı devrin büyük âlimlerinden İbrahim Efendi'nin önünde beş yıl okudu.
Hadimi, 1725'te memleketine döndükten soma babası ile birlikte kurdukları medreseye müderris oldu.
Ünü kısa zamanda Anadolu'nun diğer bölgelerine de yayılan Hadim'i, Padişah I. Mahmud tarafından, Darüssaade ağası Beşir Ağa'nın tavsiyesi üzerine, İstanbul'a davet edildi. İstanbul'un gözde âlimlerinin de hazır bulunduğu bir mecliste, padişah huzurunda, ders takrir etti. Hâdimî'nin verdiği dersi çok beğenen padişah, kendisinden Ayasofya Camii'nde bir vaaz vermesini istedi, vaazı sırasında yaptığı Fatiha tefsiriyle İstanbul ulemasının takdirini kazandı. Padişah onun İstanbul'da kalmasını istediyse de o, Hadim'e dönmeyi tercih etti.
Hadimî, memleketine döndükten sonra medresesinde talebe yetiştirmeye devam etti. Hadimî, müderrislik vazifesi yanında Hadım müftüsü olarak da görev yaptı ve çok çeşitli konularla ilgili olarak görüş bildirdiği gibi, birçok fıkhı meselenin hukuki-dini hükmüne ilişkin fetvalar da verdi.
1176/1762-63 yılında vefat eden Hâdimî, Hadim'in batısındaki mezarlıkta bugünkü türbesinin bulunduğu yere defnedildi.
Eserleri: Bursalı Mehmet Tahir Efendi, Hâdimî'nin eserlerinden yalnızca yirmi üçünün adını vermekte; ancak, tefsir, hadis, fıkıh, akaid, edebiyatla ilgili basılmış ve basılmamış eserlerinin sayısının seksen kadar olduğunu belirtmektedir. Onun tespit edilebilmiş eserlerinden bazıları şunlardır: Adâb-ı Kırâ'ati'1-Kur'ân, Hâşıye 'alâ Tefsîr-i Cüz'i'n-Nebe' li'l-Beyzâvî, Tefsîr-i Sûreti'1-Fâtiha, Risâle Lübsi'1-Ahmer, Risâle fi usûli'l-hadis, Metn-i Mecâmi‘ü'l-hakâyık fî ilmi'1-usûl, Risâle fi'l-kazâ ve kader, Risâle fî mes'eleti'l-vücûdiyye, el-Berikatü'l-Mahmûdiyye fî şerhi't-tarîkat-i Muhammediyye, Şerhu Kasîdeti'l-bürde, Mukaddimâtü beyân-ı mevzû'ati'l-ulûm, Kitâbu ilmi'1-me'ânî, İlmü'l-beyân ve'l-bedi'.

FEYZİ HALICI 

Cumhuriyet dönemi şair ve halk araştırmacılarındandır. Şiirlerinde Âşık Fezâî mahlasını ve C. Hıfzı Eyial imzasını kullandı. Yazar Mehdi Halıcı (Dr. Cemşid Bender) ve araştırmacı ve yemek kitapları yazarı Dr. Nevin Halıcı kardeşi, milletvekili ve TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi köşe yazarlarından Emrehan Halıcı oğludur. 1924’te Konya’da doğdu. 1950’de İÜ Fen Fakültesi Kimya Bölümünü bitirdi. Bir süre Konya’da ticaretle uğraştı. Yayımı bugüne kadar süren Çağrı dergisini 1957’de çıkarmaya başladı. 1968-77 yıllarında Konya senatörü olarak Meclis’te görev aldı. Hâlen Atatürk Kültür Merkezi Bilim Kurulu, FUJET ve TÜTAV üyesi, Konya Kültür ve Turizm Derneği başkanıdır.
Mevlânâ’yı anma törenlerini, âşıklar bayramını ve Türkiye cirit oyunları şampiyonasını düzenledi. 1966’dan beri Konya’da düzenlediği Konya Âşıklar Bayramı, bu geleneksel edebiyatın 20. yüzyılda da canlılığını korumasında etkili oldu.
Sevdiği ve örnek aldığı ilk şairler Orhan Seyfı Orhon, Yusuf Zıya Ortaç, Faruk Nafiz Çamhbel ve Mehmet Akif idi. Sonra bunlara Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer, Arif Nihat Asya, Zeki Ömer Defne, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim eklendi, halk şairlerine ise adeta tutkundu.
Şiirleri Yedigün, Çınaraltı, Şadırvan, Varlık, Türk Edebiyatı, Hisar, Millî Kültür, Toprak, Ayda bir dergilerinde yayımlandı. Fezâî mahlasıyla yazdığı halk şiiri etkisindeki ilk şiirlerinden sonra kendisini yenileştirdi. Genç Kalemler, Millî Edebiyat ve Beş Hececiler akımlarına bağlı kaldığını belirtti. Bazı şiirleri Anna Masala’nın çevirisiyle 1987’de İtalya’da Türkçe ve İtalyanca olarak basıldı.
Hakkında, Selçuk Üniversitesi ve Ankara Üniversitesinde mezuniyet ve doktora tezleri hazırlandı. Candan Öte adlı şiirini Selahattin İçli, Günaydınım Nar Çiçeğim adlı şiirini Cinuçen Tanrıkorur besteledi.
Kitapları: Şiir: Bir Aşkın Şiirleri (1947), Masmavi (1952), İstanbul Caddesi (1956), Günaydın (1960) Dinle Neyden (1960), Gecenin Bir Yerinde İki Ceylan (düzyazı şiir) (1966), Selçukya’da Aşk (1967), Yaşama Sevinci (1983), Dörtlemeler I (1998), Dörtlemeler II (1998), Feyzi Halıcı’nın Bütün Şiirleri (1999), Seçme Şiirler (2000), Şiirler Dörtlemeler (Bütün Şiirleri) (2005); Derleme: Bizim Şairler (1952), İstanbul ve Fetih Şiirleri (1953), Çağrı’da Yeniler I (1962), Çağrı’da Yeniler II (1963), Mevlânâ Güldestesi (1961-1976), Mevlânâ Sevgisi (1981), Mesnevi (beş bin beyit,1982-84), Saz Şairlerinin Diliyle Atatürk (1981), Türk Halk Edebiyatı ve Folklorunda Yeni Görüşler (1985), Türk Musikisinin Dünü, Bugünü, Yarını (1986), Parlamenter Şairler (1990), Halk Şairlerinin Diliyle Yemek Destanları (1990), Âşıklık Geleneği ve Günümüz Halk Şairleri (1992), Konya Şiirleri (193898, 1998), Gönül Sohbetleri Güldestesi II (1998), Üstad Hayri Tümer’den Ney Üfleme (1999). Araştırma: Âşık Şem‘î, Hayatı ve Şiirleri (1982), Mevlevî Şeyhi Ali Eşrefin Yemek Risalesi (1992), Şair Burhaneddin’in Nasreddin Hoca’nın Fıkralarını Şerheden Eseri (1994). Gezi: Struga Şiir Akşamları (1983), Bir Şiirin Hikâyesi (1999), Şiirleşen Bir Ömrün Hikâyesi: Gültekin Samanoğlu (2003).
9 Ekim 2017' vefat etti.
ABDULLAH HARMANCI
Günümüz öykücülerindendir. 1974’te Konya’da doğdu. Konya İmam Hatip Lisesini bitirdi (1992). Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu (1996).
İlk öyküsü Dergâh dergisinde çıktı (1995). Öyküleri Jurnal, Düş Çınarı, Kırklar gibi dergilerde yayımlandı.
Kitapları: Öykü: Muhteris (2002), Ertesi Dünya (2003), Yerlere Göklere (2008).




İHSAN HINÇER
Cumhuriyet dönemi şair, halkbilimi araştırmacısıdır. 1916’da Konya’da doğdu. İstanbul Kabataş Erkek Lisesini bitirdi (1940). Uzun yıllar İstanbul Belediyesinde çalıştı. Şiirleri ve yazıları 1941’den itibaren İnkılâpçı Gençlik, Yücel, Yeni Türk, Babacan, Yeni İstanbul gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Halkbilim alanındaki çalışmalarıyla tanındı. Halkevlerinde başladığı halkbilim çalışmalarını ömrünün sonuna kadar sürdürdü. Folklor Postası (19 sayı, 1945-46) ve Türk Folklor Araştırmaları (366 sayı, 1 Ağustos 1949-1 Ocak 1980) dergilerini çıkardı. Türk Halk Bilgisi Derneğinin başkanlığını yaptı.
Türkiye Folklor Araştırmaları Kurumu tarafından ölümünün ardından bir süre “İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülü” verildi.
Kitapları: Şiir: Türklük Bir Yanardağdır (1936), Türk İsterse (1937), İstikbalimin Menkıbesi (1937), 20. Yüzyılda İnkılap Türküleri (1943). Roman: Çoban Kızı (1946).
İhsan Hınçer, 1979’da öldü.

VELED ÇELEBİ İZBUDAK
Meşrutiyet dönemi dilci ve şairlerindendir. Tam adı Mehmet Bahaettin Veled Çelebi İzbudak. Şiirlerinde Bahâî mahlasını kullandı. Baba tarafından Mevlânâ Celâleddin-i Rumî’nin on sekizinci göbekten torunudur. 1869’da Konya’da doğdu. Rüştiyeyi bitirdikten sonra, Sultan Veled Medresesine devam etti. Farsça ve Arapça öğrendi, tefsir ve hadis okuyarak dinî bilgisini artırdı. 1885’te Konya Vilayeti Mektubî Kalemine girdi, bir yıl sonra vilayet gazetesi Konya’nın başyazarlığına getirildi. Aynı sene içinde Vilayet Mekteb-i Rüştiyesi’nde hat ve Farsça dersleri verdi. 1889’da gittiği İstanbul’da Hoca Raik Efendi’den hadis dersleri aldı, aynı yıl Matbuat-ı Dahiliye Kaleminde göreve başladı. Öte yandan Kaptanpaşa Mektebinde Arapça, Farsça dersleri verdi. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra (1908) Galatasaray Sultanîsinde Farsça ve Darülfünun’da İran edebiyatı tarihi dersleri verdi. Galata Mevlevihanesi şeyhliğini kısa bir süre vekâleten yürüttükten sonra 1910’da Konya Mevlânâ Dergâhı postnişinliğine getirildi. I. Dünya Savaşında kurduğu “Mücâhidân-ı Mevleviyye Alayı”yla Şam’da bulunan Cemal Paşa komutasındaki 4. Orduya katıldı. Şam’da üç yıl kaldıktan sonra 1919’da VI. Mehmet’in (Vahdettin) iradesiyle postnişinlikten alınarak Şûra-yı Devlet üyeliğine getirildi. Aynı yıl Maarif Nezaretinin Tetkîkât-ı Lisâniye Encümeninde bir süre çalıştı. Millî Mücadele’ye katılmak üzere Ankara’ya geçti. Ankara hükümeti tarafından Ankara Lisesi öğretmenliğine ve Telif ve Tercüme Encümeni üyeliğine atandı. 1924-43 arasında Kastamonu ve Yozgat milletvekillikleri yapan Veled Çelebi, Tercüman-ı Hakikat, İkdam, Mektep, Hazine-i Fünûn, Resimli Gazete gibi gazete ve dergilerde yazı ve şiirler yayımlamıştır.
İzbudak, Türkçülük akımının önde gelen düşünürlerindendir. Bu çerçevede II. Meşrutiyet yıllarında Türk dili üzerindeki çalışmalarını yoğunlaştırdı, daha sonra dil devrimini destekleyerek ölümüne kadar Türk Dil Kurumunda çalıştı.
1950’de Ankara’da vefat etti.
Kitapları: Araştırma-İnceleme: Bedâyiü’l-Efkâr, (1310/1894), Leylâ ile Mecnun (1311/1895), Muvazene (1311/1895), Birbirimizi Kırmayalım (1311/1895) Letâif-i Hoca Nasreddin (1325,1327/1909), Darülfünun Dersleri (1328/1912), Vasiyetname-i Şerîfe Şerhi, Hayrü’l-Kelâm (1330/1914), Ferhengname-i Sadî Tercümesi yahut Muhtasar Bostan Tercümesi, (yay. haz., Kilisli Rifat [Bilge] ile, 1340/1924), Dîvân-ı Türkî-i Sultan Veled, (Mehmet Bahaettin adıyla,1341/1925), Kur’ân-ı Kerîm Elifbası, (Ahmet Edip ile,1341/1925), El İdrak Hâşiyesi (1926), Atalar Sözü (1936), Oğuz Ata, Orhun Abideleri (1937). Dil-Sözlük: Arapça Gramer, (1324/1908), Türk Diline Medhal (1338/1922), Türkçeden Türkçeye Lügat (1926). Anı: Hatıralarım (1946).

AHMET HÂKÎ İZLER
Türkistan'da 1887’de doğdu. Türkistan'ın bağımsızlık savaşlarında bulundu. Burada pek çok yakınını kaybetti. Türkistan'ın Çin tarafından işgali üzerine uzun yolculuklardan sonra Konya'ya gelip yerleşti.
Arap ve Farsçayla birlikte Türkçenin bütün lehçelerine vakıftı. Şair olan Ahmet Hâkî Efendi, Tahir Büyükkörükcü gibi birçok kişiye Farsça öğretti. Her türlü gösterişten uzak durdu. Konuşmalarında Türkistan hasreti hissedilirdi. Hafızası çok kuvvetli ve sağlamdı.
Ahmet Hâkî Efendi 6 Eylül 1975'te Konya'da vefat etti. Kabri, Üçler Mezarlığı'nda Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu Efendi'nin  kabrinin güney doğusundadır.

M. SAFA KARATAY
Cumhuriyet dönemi şairlerindendir. Doğum tarihinin 1911 olduğunu sanılıyor. Konya’da doğdu. Şair ve yazar Namdar Rahmi Karatay amcası, şair Ata Karatay kardeşidir. Kuleli Askeri Lisesini (1932) ve Askeri Tıbbiyeyi (1938) bitirdi. Gülhane Askeri Tıp Akademisi (1943) ve Amerika Birleşik Devletleri Columbia Üniversitesi Tıp Fakültesinde ihtisas yaptı (1946). Deniz Kuvvetlerine bağlı birliklerin yanı sıra, Columbia Üniversitesi ve İstanbul Tıp Fakültesinde görev yaptı. Şiir kitaplarının yanı sıra meslekî yayınları da var.
Kitapları: Şiir: Delikanlıyım Ben (1934), Umutlanma (1936).

ALİ ERKAN KAVAKLI
Günümüz öykücü ve romancılarındandır. Asıl adı Ali Erkan’dır. 1952’de Konya’nın Seydişehir ilçesinde doğdu. 1976’da İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Hatay, Sivas, Çanakkale, İstanbul ve 1988-94 yıllarında Almanya’da edebiyat öğretmenliği yaptı.
İlk öyküsü Tertip 1975’te Yeni Asya gazetesinde çıktı. Ürünlerini Türk Edebiyatı, Kültür Dünyası ve Sur dergileri ile Zaman, Türkiye ve Akit gazetelerinde yayımladı. Konularını yakın tarihten ve güncel olaylardan alan tezli romanlarıyla tanındı.
Sacayağın Ayakları ile 1977 Yeni Asya Gazetesi Makale Yarışması Birinciliği; Yemin ile 1982 Yeni Düşünce Dergisi Hikâye Yarışması Üçüncülüğü; Sılaya Göç ile 1993 Avrupa Türk Yazarları Kompozisyon Yarışması İkinciliği; Avrupalı Mevlevi ile 1997 Esra Film Jüri Özel Ödülü; Tante Ruth ile 1998 Kültür Dünyası Dergisi Hikâye Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Roman: Gülü Koklayamadım (1988), Kader Kapımı Çaldı (1990), Alman Doktor (1993), Gecenin Siyah Kalbi (1994), Umudun Rengi Soldu (1994), İnsanlık Ayağa Kalk (1995), Başkaldırıyorum (1995), İhtilal Yapan Adam ve Sandra (1996), Mafya Kıskacında Vurgun (1997), İtiraf Ediyorum (1998), Derdimi Seviyorum (5 ciltlik fikir romanı, H. İsmail ve R. Ş. Apuhan’la 1996), İntikam (2000), Hançer Saplı Yüreğimde (2001), Cehennem Vadisi (2006), Gülen Öğretmen (2007) Çığlık (2010); Öykü: Gönülleri Fethedenler (1982), Yemin (1988), Avrupalı Mevlevi (2003). Derleme: Sevdalı Şiirler (1996), Güldeste Meşhur Şairlerden Seçme Şiirler (M.Elçi ile, 2005) .

MELİKE FUNDA KAYNAK
Günümüz çocuk edebiyatı yazarlarındandır. 1961’de Konya’da doğdu. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi (1991). TRT’nin radyo ve TV programlarına çocuk oyunları yazdı.
Güneşe Açılan Pencere ile 1996 Bu Yayınevi Çocuk Edebiyatı Roman Ödülü (mansiyon); Selvi Çıkmazı ile 1997 Bu Yayınevi Çocuk Edebiyatı Öykü Ödülü (mansiyon)’ne değer bulundu.
Kitapları: Roman: Güneşe Açılan Pencere (1996). Öykü: Selvi Çıkmazı (1997), Senfonik Öyküler (1998), Yaşama Doğru (2000).

Öykü, roman ve deneme yazarı. 1958 doğumlu Hüzeyme Koçak, Hüzeyme Bolay  müstearını da kullandı. Ünlü bilim adamı Süleyman Hayri Bolay’ın yeğenidir. İlk ve orta öğrenimini Kütahya’da tamamladı. 1977 yılında Kandilli Kız Lisesi’nden mezun oldu.
İlk yazısı Diyanet dergisinde (1971) yayımlandı. Edebiyat Otağı, Yedi İklim, Berceste, Barem, Gözyaşı, Bilgi Yolu, Sarmaşık, Ortanca, Edebdağ, Müsvedde gibi bazı dergilerde; 40ikindi.com, edebistan.com, sanat alemi.net, edebiyat ufku.com gibi internet sitelerinde öykü ve denemeleri yayımlandı. Halen Konya’da çıkmakta olan Merhaba gazetesinde köşe yazarlığını sürdürmektedir. Türk Edebiyatı Dergisi’nin açtığı “Ömer Seyfettin Hikâye Yarışmasında çeşitli öyküleriyle 1997, 2000, 2001 yıllarında ödüller aldı. 2002’de Beyan Yayınları’nın açtığı “İlk Romanlar Yarışması”nda Sindrella’nın Pabucu isimli romanıyla üçüncülük derecesi aldı. Sarılmak isimli romanıyla “2010 Yılı İlesam-Akçağ Roman Yarışması Birincisi oldu.
Eserlerinde, Osmanlı Türkçesi kelimeleri ile modern çağrışımlı kelimelerin bağdaştırılmasından  doğan çarpıcı bir dil vardır. Özellikle öykülerinde ironinin ince bir biçimde kullanılması kuvvetli bir anlatım meydana getirir. Hayatının önemli bir kısmını Konya’da yaşayan ve halen aynı şehirde yaşamakta olan Koçak’ın eserlerinde, bu şehre ilişkin önemli ayrıntılar, tespitler bulmak da mümkündür.
Eserleri: Öykü: Saklı Değerler(2003), Muhabbet Buyursun Gelsin (2005), Bekleyen(2006), Havva Hanım’ın Gamzesi (2007), Edebiyatçıysam Ne Olayım(2010); Roman:Çoban Aşkın Çocuğuydu (2006), Sarılmak (2011); Deneme:Bırakın Güzel Konuşsun (2004), Bana Gönülden Çalıp Söyle (2006), Ey Ruh(um) Geldinse Masaya Vur (2007), Ötede(2008), Edibâne Süz(ül)üşler (2008), Şapkamın Altı (2010)


ALİ ULVİ KURUCU
Cumhuriyet dönemi şairlerindendir. 1922’de Konya’da doğdu. 1938’de ailesiyle birlikte Medine’ye göç etti. Kahire’de El-Ezher Üniversitesini bitirdi (1945). Medine’de II. Mahmud tarafından kurulan Mahmudiye Kütüphanesi (1953-75) ile Şeyhülislâm Arif Hikmet Bey Kütüphanesinin (1975-85) müdürlüğünü yaptı ve bu görevdeyken emekli oldu. Aruz ölçüsüyle yazdığı, İslamî düşünce duyarlığı taşıyan ve çoğunlukla M. Akif Ersoy tarzında dile getirdiği şiirleri İstanbul’da A. K. Belviranlı’nın çıkardığı İslâmın Nûru adlı  dergide yayımlandı (1951-53).
Kitapları: Şiir: Gümüş Tül (1962); Anı: Bir Ömürden Sayfalar (2002), Medine Notları (2002); Hatıralar 1-2-3 (2007-2008). Diğer: Nurdan Sesler (1957), Gecelerin Gündüzü, (1990).
Ali Ulvi, Medine’de 2002’de vefat etti.

ZÜLFÜ LİVANELİ
Günümüz yazar ve müzisyenlerindendir. 1946’da Konya Ilgın’da doğdu. Tam adı Ömer Zülfü Livanelioğlu. Ankara Kolejini bitirdi. 12 Mart 1971 darbesi sonrası cezaevine girdikten sonra yurtdışına çıktı: 1972’de İsveç’e yerleşti. Stockholm’de müzik eğitimi aldı (1974-75). İlk albümü Belçika’da çıktı (1973). Yirmi beş albümü, üç yüz bestesi vardır. “Otobüs”, “Yol”, “Sürü” filmlerinin müziklerini yaptı. 1987’de ilk filmi “Yer Demir Gök Bakır”ı çekti. 1996’da UNESCO Kültür Elçisi seçildi. 2002’de CHP İstanbul milletvekili oldu; 2004’de partisinden istifa etti. 1989’dan sonra Sabah, Milliyet, Vatan gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Edebiyata öykü yazarak başladı. Kitapları birçok dile çevrildi.
Engereğin Gözündeki Kamaşma ile 1997 Balkan Edebiyatı Ödülü; Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm ile 2001 Yunus Nadi Roman Ödülü; Mutluluk ile Barnes Noble (ABD) Yeni Yazarları Keşif Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Öykü: Arafat’ta Bir Çocuk (1979). Roman: Sis (1990), Engereğin Gözündeki Kamaşma (1996), Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm (2001), Mutluluk (2002), Leyla’nın Evi (2006), Son Ada (2008); Deneme: Orta Zekâlılar Cenneti (1991), Diktatör ile Palyaço (1992), Sosyalizm Öldü mü? (1990). Söyleşi: Gorbaçov’la Devrim Üzerine Konuşmalar (2003). Anı: Sevdalım Hayat (2007).

MUAZZEZ MENEMENCİOĞLU
Cumhuriyet dönemi şairlerindendir. Tam adı Muazzez Çiğdem Menemencioğlu. Konya’nın Ereğli ilçesinde 1929’da doğdu. Aksaray Kız Meslek Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Sanayi Odasında memurluk yaptı; buradan emekli oldu. Ankara ve İstanbul radyolarında Bizim Sanatçımız ve Arkası Yarın programlarını hazırladı. Evrensel gazetesi için sanatçılarla söyleşiler yaptı.
Şiirlerini 1956’dan itibaren Varlık, Türk Dili, Yeditepe ve Çağrı dergilerinde yayımladı; özellikle Varlık dergisinde çıkan röportajlarıyla tanındı. Şiirlerinde kadın dünyasının sorunlarını yer yer erotik motiflerle ve incelikli bir dille anlattı.
İzmir Anakent Belediyesi Kadın Şiirleri Ödülü; Savunma ile Ankara Sanat Kurumu Çeviri Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Emi (1963), Sen Kraldın Taçsız (1967), Davullar Vurur (1978), Dünya Çocukların Olacak (çocuk şiirleri) (1979), Gözlerimde Atlar Koşuyor (1992). Oyun: Pembe Gözlükler (1991).

ZEKİ OĞUZ
Günümüz şair ve öykücülerindendir. 1951’de Konya’nın Selçuklu ilçesine bağlı Tatköy’de doğdu. 1967’de Konya Erkek Sanat Enstitüsü’nü bitirdi. 1991’den beri Tarım İl Müdürlüğü’nde memur. Çalı dergisini çıkarıyor. Çeşitli illerde fotoğraf sergileri ve dia gösterileri düzenledi.
Ürünlerini 1969’dan itibaren Yeni Konya gazetesinde, Yaba, Gerçek Sanat, Varlık, İnsancıl ve Aykırı Sanat dergilerinde yayımladı.
Kitapları: Şiir: Kavgadayız Her Saat (1970), Gezgin Yürek (1999). Öykü: Bebek, (1981), Hayrat (1992), Âdemin Kaburga Kemiği (1994), Yüreğimi Getirdim Armağan (1995), Ürkek Bir Keklik (1996), Dolavlı Yılmaz Güney (2002), Seçme Öyküler (2004). Halkbilim: Konya Dağ Köyleri (1997), Bir Bozkır Türküsü: Beldeleri ve Yaylalarıyla (2003).

CEMİL SENA ONGUN
Cumhuriyet dönemi yazar ve eğitimcilerindendir. İlk soyadı Sena’dır. 1894’te Konya Seydişehir’de doğdu. Kilis Rüştiyesini, İstanbul Sultanisini ve Darülmuallimin-i Âliyenin Felsefe Şubesini bitirdi (1916).
1918’de Niğde Darülmuallimininde öğretmenliğe başladı. Psikoloji ve eğitim yöntemleri (ruhiyat ve usul-i tedris) dersleri verdi. Darülfünun Mektep ve Terbiye Müzesi Müdür Muavinliğine getirildi. Millî Mücadele sırasında Ankara’ya geçerek Hâkimiyeti Milliye gazetesinde çalıştı. Maarif Vekâletinde görev aldı ve Ankara Kız Öğretmen Okulunda, Amasya ve Sivas liselerinde edebiyat ve felsefe okuttu (1924-25).
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Paris’e gönderildi; Sorbonne’da felsefe eğitimi gördü. 1927’de Türkiye’ye döndü ve İstanbul Erkek, Galatasaray, İstanbul Kız, Kuleli ve Haydarpaşa Liselerinde felsefe öğretmeni olarak çalıştı.
İlk yazısı Rübap dergisinde çıktı. Kadınlar Dünyası dergisinde romanları tefrika edildi. Millî Mecmua başta olmak üzere pek çok dergide çıkan “felsefi ve vatani” şiirlerini Nirvana adıyla topladıysa da kitaplaştırmadı. Zamanla şiirden uzaklaşarak eğitim, felsefe, tarih konularına yöneldi; ders kitaplarının yanı sıra deneme, inceleme, monografi türünde kitaplar yayımladı ve bu alanlarda yaptığı araştırmalarla tanındı. Yazılarını Ocak (Amasya) ve ayrıca Millî Talim ve Terbiye Mecmuası, Anadolu Duygusu, İçtihat, Gündüz, Varlık, Çığır gibi dergilerde yayımladı.
Kitapları: İnceleme-Monografi-Deneme: Umumi Usuli Tedris (1928), Hususi Tedris Usûlleri (1930), Amelî Tedris Usûlleri (1930), Estetik (1931), İlk ve Orta Tedrisatta Hususi Tedris Usûlleri (1932), Allah Fikrinin Tekâmülü (1934), Mufassal Umumi Tedris Usûlleri (1935), Felsefe ve İçtimaiyat Notları (1935), Ruhi Mucizeler (1935), Psikoloji Dersleri (1936), Felsefe ve İçtimaiyat Notları (1936), Yeni Kadın (1937), Filozofi (1937), Büyük Adam Olmak (1940), Buda ve Konfüçyüs (1941), Felsefe ve Sosyoloji, (1943), Yahya Kemal: Eserleri ve Şahsiyeti (1945), Sanat Sistemleri ve Ahmet Haşim’in Sembolizmi (1947), Mehmet Akif: Hayatı Eserleri ve İdealleri (1947), Saadet Yolları (1948), İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1949), Meşhur Filozoflar (1950), İnsan Ruhu Ebedi midir? (1951), Ahuramazda Böyle Dedi (1960), Büyük Filozoflar Ansiklopedisi, 4 c. (1957-1969), Hz. Muhammedin Felsefesi (1967), İnsanlar ve Ahlâklar (1970), Tanrı Anlayışı (1978).
1981’de İstanbul’da Öldü.

F. CEMAL OĞUZ ÖCAL
Cumhuriyet dönemi şairlerindendir. 1913’te Konya’nın Seydişehir ilçesine bağlı İncesu’da doğdu. Anadolu’nun birçok yerinde ve uzun bir süre Eskişehir’de öğretmenlik yaptı. Gazi Terbiye Enstitüsü Pedagoji Bölümüne girdi. Mayıs 1944’te ırkçılık ve Turancılık iddiasıyla yargılandı ve beraat etti. Daha sonra Eskişehir gazetesinde yazarlık, Şeker Fabrikasında puantörlük, Seyitgazi Toprak Mahsulleri Ofisinde memurluk, Seydişehir ve Konya bölge müdürlüklerinde mümeyyizlik gibi işlerde çalıştı. 1947’de öğretmenliğe döndü ve mesleğini İstanbul’da sürdürdü. Türkçü, milliyetçi şiirleriyle tanındı.
Kitapları: Şiir: Yurttan Sesler (1939), Türk Geliyor (1944), Ata Sevgisi (1946), Savulun Kızıllar, Gençlik Geliyor (1949), Türk Çocuklarına Millî Şiirler (1951), Her Şey Vatan İçin (1953), Kıbrıs’a Seferim Var (makaleler ve şiirler,1958), Ramazan Şiirleri (1960), Eyüp Sultan’ı Ziyaret (1960), Olan Oldu Bizlere (1960), Yavrularımıza Okul ve Bayram Şiirleri (1960), Vatan Bahçemizden Sesler (1967), Bir Millet Şahlanıyor (1968).
İstanbul’da 1971’de öldü.

MEHMET ÖNDER
Cumhuriyet dönemi şair, halkbilimci ve müzecilerindendir. 1926’da Konya’nın Çumra ilçesinde doğdu. 1950’de DTCF Sanat Tarihi Bölümünü bitirdi. Konya Mevlânâ Müzesi Müdürlüğü (1953-64), Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü (1964-67), Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı (1967-74), Başbakanlık Kültür Müşavirliği ve Bonn Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği (1974-87) görevlerinde bulunduktan sonra emekli oldu. Almanya’daki Türkevleri’ni kurdu. Türkiye İş Bankasında kültür ve sanat danışmanı olarak görev yaptı (1987-99). Bu bankanın yayın organı Kültür ve Sanat dergisini çıkardı (1989-99, 42 sayı). Uluslararası Anıtlar Konseyi Türkiye Millî Komitesi kurucularındadır.
İlk yazısı 1945’te Konya Halkevi dergisinde çıktı. Tarih, tasavvuf, sanat tarihi, etnografya, halkbilim ve edebiyat alanlarındaki yazılarını Hisar, Şadırvan, Türk Folklor Araştırmaları, Türk Sanatı, Hayat Tarih dergileri ve Tercüman gazetesinde yayımladı. Kendisine Pakistan Hükümeti tarafından İkbal Nişanı verildi.
Gönüller Sultanı Mevlânâ adlı yapıtından T. Özakman ve E. Orbey’in oluşturduğu senaryo, Mevlânâ adıyla 1973’te A. Yılmaz tarafından filme alındı.
Kitapları: Şiir: Köyün Bağrından (1946), Zafer Yolunda, (M. Balkan ile,1947), Mevsim Sonu; (1949), Yerel Tarih-İnceleme: Seyahatnamelerde Konya (1948), Konya Matbuatı Tarihi (1949), Konya Maarif Tarihi (1952), Tarihi Turistik Konya Rehberi (1950), Millî Mücadelede Konya (1953), Konya Çeşme ve Şadırvanları (1955), Konya Camileri (1960), Mevlânâ Şehri Konya (1962), Konya Efsaneleri (1963),
Mevlânâ Araştırmaları: Mevlâna ve Türbesi (1955) [Mevlânâ und Sein Mausoleum, çev. Prof. Dr. F. Taeschner),Gönüller Sultanı Mevlâna (1958), Mevlâna Şiirleri Antolojisi (1956), Mevlâna’nm Konya’daki Evi ve Medresesi (1956), Mevlâna’nın Sandukası (1958), Mesnevî’den Hikâyeler (1969), Mevlâna (1973), Mevlâna Bibliyografyası (1973),
Müze Katalogları-Müzecilik Araştırmaları: Mevlâna Müzesi Rehberi (1958), Çini Eserler Seksiyonu Rehberi (1961), Selçuklu Taş ve Ahşap Eserler Rehberi (1962), Mevlâna Müzesi (1969-Almanca, İngilizce ve Fransızca basımlarıyla); Türkiye Müzeleri (1977), Yurtdışı Müzelerinde Türk Eserleri (1983),
Atatürk Araştırmaları: Atatürk Evleri Atatürk Müzeleri (1970), Atatürk’ün Yurt Gezileri (1975), Atatürk’ün Evleri, Karargâhları (1977).

OSMAN ÖZBAHÇE
Günümüz şair ve yazarlarındandır. Ömer Çiğdeli, Cahit Cem, Ömer Bayram imzalarını da kullandı. 1971’de Konya’da doğdu. AÜ İlahiyat Fakültesi mezunu (1991). 1992’den beri öğretmen. Kökler dergisini yönetti (12 sayı, 2003-2006), Hakan Şarkdemir ve Serkan Işın’la Karagöz dergisini çıkardı.
İlk şiiri Güz Alazında Uçuşan Kar Beyazlığı III, Yeni Taşova gazetesinin eki Kültür Edebiyat’ta çıktı (1990). Şiir ve yazıları Dergâh, Yedi İklim, Kayıtlar, İkindi Yazıları, Hece, Edebiyat Ortamı, Atlılar, Kökler, Karagöz gibi dergilerde yayımlandı.
Kural Dışı ile 2007 TYB Eleştiri Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Uzun Yürekli Nehir (1999), Düşmanlık (2004), Kral (2006). Deneme-Eleştiri: Sağlam Şiir (2006), Kural Dışı (2007), Modern Şiirimizin Kökenleri (2008).

MUSTAFA ÖZDAMAR
Günümüz romancı ve biyografi yazarlarındandır. Coşkun Şeyda imzasını da kullandı. 1946’da Konya’da doğdu. Ankara İmam-Hatip Lisesinden sonra girdiği Erzurum Yüksek İslam Enstitüsünü ikinci sınıfta terk etti. Hâlen Üsküdar’daki İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesinde yönetici. İlk yazıları 1966’dan itibaren, Konya’da çıkan Özduyu gazetesinde yer aldı. Hareket, Çile ve Altınoluk dergilerinde yazdı; Millî Gazete’de köşe yazarlığı yaptı. Biyografi kitaplarıyla dikkat çekti.
Kitapları: Roman: Cinnet (1976), Devran (1988), Şahı Nakşibend (1997). Şiir: Yunuslar Deryası (1998). Araştırma: Yaşı ve Başıyla Mim Sin Harekâtı (1967), İstanbul’da Makam ve Merkadleri Bulunan Şehid Sahabeler (1988), Dersaadet Dergâhları (1994), Hüvel Baki (1996), Ahmed Gazali ve Tevhidde Tecrid (1997), Islâmbol Geleneğinde Sivil Merasimler ve Doğumdan Ölüme Mûsikî (1997); DenemeSohbet: Nazlar ve Niyazlar (2002), Vahdet ve Mehmet Gülşeni Hasbahçe (2000), Zarafet Bahisleri (2008).

ATİLLA ÖZKIRIMLI
Cumhuriyet dönemi araştırmacı ve eleştirmenlerindendir. 1942’de Konya’da doğdu. İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi (1968). Hacettepe Üniversitesi Temel Bilimler Yüksek Okulunda Türkçe öğretim görevlisi olarak çalışırken 1971’deki askerî müdahale sonrasında görevine son verildi. Askerliğini yaptıktan sonra yayınevlerinde danışmanlık ve düzeltmenlik yaptı. Altın Kitaplar Yayınevinde ve Meydan Larousse Ansiklopedisi’nde çalıştı. Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik yaptı (1968-69, 1973). Atatürk Eğitim Enstitüsünde (1978) ve İstanbul Devlet Konservatuarında Türkçe ve edebiyat dersleri verdi. 1982’de Yükseköğretim Kurulu yasasıyla Devlet Konservatuarının Mimar Sinan Üniversitesine bağlanmasını protesto amacıyla görevinden istifa etti (1982). Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesinde Türkçe dersleri öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1984-86 yıllarında Günümüzde Kitaplar dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı.
İlk şiir ve öyküleri Su ve Düzlem dergilerinde çıktı (1963-64). Eleştiri ve incelemeleriyle Papirüs dergisinde göründü; yazılarını May, Yeni Dergi, Ulus, Gösteri, Türk Dili, Soyut, Birikim, Milliyet Sanat, Cumhuriyet gibi çeşitli dergi ve gazetelerde sürdürdü. Bir dönem de TV’de kitap tanıtım programları hazırladı ve sundu (1989). Yakup Kadri ve Sabahattin Ali’nin yapıtlarının eleştirel basımlarını hazırladı. Eleştirilerinin yanı sıra Türk edebiyat tarihine ilişkin incelemelerinde de sanatı toplumsal yapı ile ilişkilendirerek ele alma tavrını benimsedi.
Kitapları: İnceleme-Derleme: Kabusnâme: Keykavus Mercimek Ahmet (önsöz ve notlarla sadeleştirme, 1973), Nedim (1974), Ahmet Haşim (1974), Tevfik Fikret (1978), Sabahattin Ali (Filiz Ali Laslo ile, 1979), Türk Edebiyatı Ansiklopedisi (4 c., 1982 ,yb 5 c., 1987), Edebiyat İncelemeleri/ Yazılar I, (1983), AlevilikBektaşilik ve Edebiyatı (1985), Dede Korkut Masalları (1985), Yazarları da Vururlar, (C. Üster ile) (1987), Pir Sultan Abdal (S. Eyüboğlu ile, 1989), Tarihe Not Düşmek (1989), Toplumsal Bir Başkaldırının İdeolojisi Alevilik Bektaşilik (1990), Hayatımıza, Sevgisizliğe ve Yalnızlığa Dairdir (1991), Açıklamalı Edebiyat Terimleri Sözlüğü (1991), Söylev (1991), Türk Dili (T. Baraz ve N. Karasar ile,1992), Ömer Seyfettin: Seçilmiş Hikâyeler (1992), Dil ve Anlatım (1994), Romanların Dünyasında (1994), Tarih İçinde Türk Edebiyatı (1995), Sevgim Acıyor (1995), Öykülerle Romanlarla Yaşamak (1995), O Güzel İnsanlar (1998), En Güzel Türk Hikâyeleri (1998), Türk Dili: Dil ve Anlatım (2001), Türk Edebiyatı Tarihi (2004).
Atilla Özkırımlı 22 Ocak 2005’te İstanbul’da öldü.

SAİM SAKAOĞLU
Günümüz halkbilim araştırmacısı, yazar ve akademisyenlerindendir. Sencer Sakarya, Mehmet S. Meramlı, Hasan Tahsin Yazar, Sadi Dirlik ve Ahmet Eskişehirligil adlarını da kullandı. 1939’da Konya’da doğdu. Yüksek öğrenimini İÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı (1965). Mecburi hizmetini bir yıl süreyle Tokat’ta, Gazi Osman Paşa Lisesinde yerine getirdi. Ardından Erzurum Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne asistan olarak girdi (1967). 1971 yılında doktor, 1977’de doçent, 1988’de profesör oldu. Bu arada ABD’de Texas Tech University’de araştırmalar yaptı. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinde dekanlık görevinde bulundu (1988-94). Yaş haddinden emekli oldu (2006).
İlk yazıları Özlem dergisi ile Yeni Konya ve Öz Demokrat Konya gazetelerinde yayımlanmıştır.
Atatürk’ün Dili: Türkçe ile 1981 Tercüman Gazetesi Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılı Ödülü (birincilik); AnadoluTürk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Katalogu ile 1990 Türkiye İş Bankası Sosyal Bilimler/Halk Edebiyatı Büyük Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Araştırma: Gümüşhane Masalları/Metin Toplama ve Tahlil (1973), Anadolu Türk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Katalogu (1980), Dadaloğlu (1986), Ercişli Emrah (1987), Bayburtlu Zihni (1988), Atatürk Gençlik ve Kültür (1990), Türk Fıkraları ve Nasreddin Hoca (1992), Efsane Araştırmaları (1992), Hurşit ile Mahmihri Hikâyesi (A. Duymaz ile,1996), Masal Araştırmaları (1999), 80. Doğum Yılında Şair Ahmet Tufan Şentürk (1999), Çaybaşı Yazıları (2000, Türk Ad Bilimi I, 2001), İslamiyet Öncesi Türk Destanları (A. Duymaz’la, 2002), Türk Gölge Oyunu Karagöz (2003). Derleme: Halk Şiirinde Atatürk (1974), 101 Anadolu Efsanesi (1976), Türk Çocuklarına Masallar (1977), Konya Üzerine Şiirler (2002), Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler (2005).

GÜLTEKİN SÂMANOĞLU
Cumhuriyet dönemi şairlerindendir. Asıl soyadı Samancı. 1927’de Konya’da doğdu. Kuleli Askeri Lisesini (1947) ve Kara Harp Okulunu (1949) bitirdi. 1959’a kadar ordu donatım subayı olarak çeşitli yerlerde görev yaptı. 1959’da Basın Yayın Genel Müdürlüğüne girdi; 1960’ta İç Basın müdürü, 1961’de Basın İlan Kurumu yönetim kurulu üyesi, 1967’de genel müdür yardımcısı, 1973’te genel müdür oldu. 1988-96’da TRT Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Hisar dergisinin (1950-57, 1964-80) kurucu ve yöneticileri arasında yer aldı; Türk Yurdu dergisinin (1959-60) edebiyat sayfasını yönetti.
İlk şiiri O Kadın 1948’de Çınaraltı’nda çıktı. Şiirlerini Çınaraltı, Hisar, Türk Yurdu, Çağrı, Türk Edebiyatı, Millî Kültür ve Türk Dili dergilerinde yayımladı. Hakkında, Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden Ali Çelebi’nin bitirme tezi vardır (1990). Gözaydınlarla adlı şiirinin öyküsü oyunlaştırılarak 1995’te TRT’de gösterildi.
Uzun Vuran Gölge ile 1983 Konya Kültür ve Turizm Vakfı “En İyi Kültür ve Sanat Eseri” Ödülü; Anadolu Basınına Hizmet Ödülü (1987); Son Kırk Yılın En Başarılı Gazetecisi Ödülü’ne (1988)değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Alacakaranlık (1970), Uzun Vuran Gölge (1983). Biyografi: Cahit Sıtkı Tarancı (1971), Kemalettin Kâmi Kamu (1986).
2003’te İstanbul’da öldü.

ABDULLAH ŞANAL
Günümüz şairlerindendir. Konya Beyşehir’de 1947’de doğdu. 1968’de İÜEF Türkoloji Bölümünü ve İstanbul Yüksek (Çapa) Öğretmen Okulunu bitirdi. İstanbul, Rize, Artvin ve Antalya’da öğretmenlik (1968-94), Antalya’da gazetecilik (1995-97) yaptı; 1997’den beri kitabevi işletiyor. 1982’de Bir Hüzün Sancısı kitabı toplatıldı, kendisi gözaltına alındı. Kırkmerdiven, Atatürkçü Düşünce ve ANSAN Sanat (daha sonra Morca) dergilerinde yöneticilik yaptı.
İlk şiiri Beyşehir, 1961’de Yamaç dergisinde çıktı. Şiir ve yazılarını Evrim, Türkiye Yazıları, Varlık, Dönemeç, Edebiyat ‘81, Gerçek Sanat, İnsancıl ve Yeni Biçem dergileri ile Antalya gazetelerinde yayımladı. Toplumcu gerçekçi çizgide şiirler yazdı.
Uçurum Kokan Okyanus ile 1998 İbrahim Yıldız Şiir Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Yorgun Sevi Çıkmazı (1973), Bir Hüznün Sancısı (1980), Sorum Var Rüzgârlara (1984), Adın Türkülerimde (1989), Uçurum Kokan Okyanus (1997), Milenyum Şarkıları (2004), Aşkın Yedi Rengi (2005). Deneme: Yaşasın Edebiyat (1997), Afrika’ya Yolculuk (1997).

OĞUZ TANSEL
Cumhuriyet dönemi şairlerindendir. 1915’te Konya Bozkır’da doğdu. İstanbul Pertevniyal Lisesinden sonra İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne girdi (1935). Buradaki öğrenimini tamamlamadan yeterlik sınavı vererek öğretmenliğe başladı (1938). Çeşitli okullarda Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yaptı. 1969’da sağlık sorunları nedeniyle emekliye ayrılarak Burhaniye/Ören’e yerleşti.
Hece ölçüsüyle yazdığı ilk şiirleri 1937’de Servetifünun Uyanış ve Varlık dergilerinde çıktı. Yelken, Aydınlık, Yeditepe, Dost, Güney gibi dergilerde yayımladığı şiir ve yazıları ile tanındı. 1940 Kuşağı şairleri arasında anıldı. Toplumsal gerçekçi çizgide şiirler yazdı. Derlediği masallarda da kendine özgü bir üslup geliştirdi. Ölümünün birinci yılında dostları anısına, Üç Kanatlı Masal Kuşu Oğuz Tansel adlı bir kitap çıkardılar (1995).
Allı ile Fırfırı ile 1977 TDK Çocuk Yazını Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Savrulmayı Bekleyen Harman (1953), Gözünü Sevdiğim (1962), Sarıkız Yolu (toplu şiirler) (1986), Dağı Öpmeler (haz. A. Tansel) (1999); Masal: Altı Kardeşler (1959), Yedi Devler (1960), Üç Kızlar (1963), Mavi Gelin (1966), Bektaşi Dedikleri (M. Eloğlu ile) (1970), Allı ile Fırfırı (toplu masallar) (1976), Bir de Varmış, îki de Varmış (A. Özyalçıner ile) (1979), Çobanla Bey Kızı (1985).
1994’te Ankara’da öldü.


MEHMET TAŞDİKEN
Günümüz öykücü ve senaryo yazarlarındandır. Konya Beyşehir’de 1953’te doğdu. İlk ve orta okulu Beyşehir’de okudu. İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’ni (1971), İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü (1977) bitirdi. Silivri ve Üsküdar’da bir süre lise edebiyat öğretmenliği yaptıktan (1977-80) sonra reklamcılığa başladı. Öyküleri ve yazıları Pınar, Türk Edebiyatı dergilerinde yayımlandı. P. Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu TV dizisi olarak senaryolaştırdı; dizi TV’de gösterildi (1985).
Kitapları: Öykü: Bir Sevdadır Çobanlık (1976); Senaryo: Itrî, (2. bas., 1980); Deneme: Berduş Düşünceler (2001).

HALİM UĞURLU
Cumhuriyet dönemi şairlerindendir. Konya Taşkent’te 1926’da doğdu. Asıl adı Abdülhalim Uğurlu. A. Halim Uğur imzasını da kullandı. Besteci ve piyanist Tuluyhan Uğurlu oğludur. İstanbul Taksim Erkek Lisesinden (1946) sonra İÜEF Felsefe Bölümü’nden mezun oldu (1950). Gazetecilik (1947-50), turizmcilik ve otelcilik (1958-72), sanayicilik (1972-85) yaptı. 1986’da emekliye ayrıldı. Uluslararası Yazarlar ve Gazeteciler Derneği (ATURJET) Genel Sekreterliği ve Başkanlığı, Yazko genel sekreterliği yaptı. Güreş Federasyonu Asbaşkanlığında bulundu (1970-75).
İlk şiiri 1944’te Büyük Doğu dergisinde çıktı. Edebiyat Dünyası, Türk Basın Birliği, Papirüs, Türk Dili, Son Çağ, Yansıma, Güney, Yazko, Gösteri, Türk Dili Dergisi’nde yayımlanan ve Anadolu insanının acılarını, özlemlerini yansıtan şiirleri yazdı.
Gökağrı adlı kitabındaki “Anadolu Acısı” adlı şiiriyle 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Asya Baharı (N. F. Kısakürek’in önsözüyle) (1950), Değişim (1967), Gökağrı (1971), Zamanların Dili (1974), Türke Destan (1974), Kan Su Kesince (1979), Kıyamet Çiçekleri (1988), Sözcüklerde Uyanmak (2000).
2001 yılında İstanbul’da vefat etti.

KÂMİL  UĞURLU
1942 yılında Dülgerler’de (Aladağ) doğdu. Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde ( şimdi Mimar Sinan Üniversitesi ) mimarlık eğitimi aldı. Türk mimarlık sanatı konusunda doktor oldu.
Üniversite öğrenimi sırasında okulunun sanat ve edebiyat faaliyetlerini yönetti. Anahtar, Yonca ve Elif dergilerinin yönetiminde yer aldı. 1964 te ilk şiir kitabını yayınladı.  Yemenimde Hâre Var  adını taşıyan ve geniş ilgi uyandıran kitabı, Yüreğimde Yâre Var, Gölgeli Sokağın Şiirleri, Nil Nehrinde Nilüfer adlı kitapları izledi.
Mimarlık ve sanat tarihi kitaplarının yanında Şehrengizler yazdı. Yayınlanmış Karaman Şehrengizi, Konya Şehrengizi, Eskişehir Şehrengizi adlı kitapları şehir kitapları konusunda yeni bir akım başlattı.
Konya Şehrengizi, Tükiye Yazarlar Birliği tarafından “Yılın Şehir Kitabı” olarak değerlendirildi.
Farklı bir üslûpla yazdığı Destan-Şiir denemeleri de başarılı oldu. Mir Ali’yle Gül Hanımın Destanı, Ötüşün Kuşlar Ötüşün, Cehennemde Aşk Çiçekleri, Kolsuz Emine Destanı, Asiye’nin Ayları bu şekilde yazdığı destanlardır. Ötüşün Kuşlar Ötüşün, Türk Dünyası Yazarlar Birliği tarafından ödüllendirildi. Bazı kitapları yurt dışında yayınlandı.
Yayına hazır durumda olan Âşıkan Yolu ve Kelebek Kanadındaki Hayatlar adını verdiği kısa biyografi çalışmaları yanında Kâmil Uğurlu, Türk Ocakları, Türk Kültürüne Hizmet Büyük Ödülü, Kırgızistan ve Kazakistan Devlet Nişanları, Türk Dünyası Mimarlar ve Mühendisler Birliği Büyük Ödüllerine de sahiptir.
Türksav (Türk Dünyası Sanatçıları Vakfı) kurucu üyesi, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Bilim Kurulu üyesi v.b. gibi üyelikleri vardır.
Hâlen Karaman Belediye Başkanıdır. Evli ve üç çocuk sahibidir.

YALVAÇ URAL
Günümüz çocuk edebiyatı yazarlarındandır. 1945’te Konya’da doğdu. İstanbul Atatürk Lisesinden mezun oldu. Bir süre müzisyenlik yaptı. Milliyet Yayınlarında çalıştı (1980-88). Daha sonra Gelişim Yayınlarına geçti. Milliyet Çocuk, Milliyet Kardeş, Güm Güm gibi çocuk dergilerinde yöneticilik yaptı.
Edebiyata çocuk dergilerinde yayımladığı gülmece ağırlıklı şiirleriyle girdi. Daha sonra çocuk edebiyatı alanında ürünler verdi. Televizyon için çocuk programları hazırladı: “Az Gittik Uz Gittik”, “Tekir Noktalama İşaretlerini Öğretiyor”, “Sihirli Pabuçlar” vb. karikatür albümleri de bulunan yazarın kitaplarından bazıları çeşitli dillere çevrildi.
Müzik Satan Çocuklar ile 1979 II. Uluslararası Çocuk Kitapları Fuarı Şiir Birincilik Ödülü; 1979 Milliyet Sanat Dergisi Oyun Ödülü; 1983 Türk-Yunan Dostluğu Abdi İpekçi Ödülü Yarışması (şiir başarı ödülü); Türk ve dünya çocuk edebiyatına yaptığı katkılardan dolayı 1986’da Uluslararası “Polonya Gülümseme Nişanı” ve “Polonya Çocukları Şövalyelik” Unvanı’na değer bulundu.
Kitapları: Çocuk Kitapları: Sincap (1978), Bir Gök Dolusu Güvercin (1979), Müzik Satan Çocuklar (1979), Korkulu Bir Gün (1980), Tekir Noktalama İşaretlerini Öğretiyor (1981), Kırmızı Kızlar Çatıları Gizler (1982), La Fonten Orman Mahkemesinde (1983), Alfabe Boyama (1983), Anadolu Efsaneleri (1986), Zıpır Bilmeceler (1988), Yeni Zıpır Bilmeceler: Dünyanın En Komik Bilmeceleri (1991), Göz Aldatmacaları (1997), Hormonlu Zıpırlar: Kırmızı Kızlar Çatıları Gizler (1997), At Zıpırları (1997), Kahraman Süvariler (1997) Kayıp Ülkenin Çocuğu (1997), Kedi Köpek Zıpırları (1997), Kibrit Oyunları (1997), Matematik Oyunları (1997), Sayılar Boyama, (1997), Sessiz Alfabe (1997), Sessiz Zıpırlar (1997); Sihirli papuçlar (1997), Temel Reis Ispanağı Yoğurtsuz Yer (1997), Zekâ Oyunları (1997),
İnceleme: Süleyman Nazif, (1983). Şiir: Kulağımdaki Küçük Çan (1979), Mırnâme (1999). Albüm: Cemal Nadir Karikatür Albümü (1984), Karikatür Albümü (1984).



Melâhat KIYAK ÜRKMEZ

Konya’nın Hadim kazasında 1959 yılında doğdu. Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Halen Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Türkçe Bölümü’nde yarıda bıraktığı öğrenim hayatına devam ediyor. 1976-79 yıllarında Türkiye Halk Bankası’nda memur olarak görev yaptı. 2004 yılından bu yana Konya Postası Gazetesinde ve skyturk.net internet sayfasında köşe yazarlığı yapıyor. Yerel bir televizyon kanalı olan Suntv de bir yıl “Kültür İklimi” , Konyatv’de üç yıl “Kültür Yağmuru”, Kontv’de “Kültür Pınarı” adlı program yapıp sundu.
            2003 yılında Kültür Bakanlığı ve Türk Edebiyatı Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması’nda “Buzkaşi” isimli ilk hikâyesi ödül alarak, “Kurban” ismiyle kitaplaştırılan on hikâye arasında yer adı.
İlk romanı olan, “Sözcüklerin Nefesinde Ateizmden Allah’a” İstanbul’da Beyan Yayınevi’nin açtığı roman yarışmasında, “Okunabilir En İyi Roman” seçildi.
İkinci romanı olan, “Gönül Bahçesinde Mevlâna”, 2004 yılında T.C. Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından basılıp yayımlandı. Yine aynı romanı Japoncaya çevrildi ve Japonca çevirisi Hollanda UETD tarafından 2008 yılında basılıp yayımlandı. 
Araştırma-İnceleme dalında olan kitabı, “Mevlâna’da Aşk Sırrı ve Nihai Bütünleşme” 2005 yılında yayımlandı.
“Şems-i Tebrizî” isimli araştırma-inceleme kitabı, 2007 yılında T.C. Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, NKM ve Tuna Yayınevi tarafından yayımlandı.
“Diyâr-ı Aşk / İlâhî Ulak Şems-i Tebrizî” kitabı 2010 yılında okuyucuları ile buluştu.
Çeşitli dergilerde şiir, deneme, gezi, makale ve hikâyeleri yayınlandı.
Yaptığı televizyon programları, yayımlanan kitapları, sunduğu bildiriler, katıldığı paneller dolayısıyla Konya Kültürüne katkılarından dolayı çeşitli resmi kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinden ödüller ve plâketler aldı.
Türkiye Yazarlar Birliği ve Yaşlılık Platformu Konya Şubesi’nin Yönetim Kurulu Üyesidir.


MUAMMER YÜZBAŞIOĞLU
Cumhuriyet dönemi şair ve yazarlarındandır. 1927’de Konya Akşehir’de doğdu. Konya Lisesinden sonra İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi (1956). Ortaöğretimde öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Lise ve eğitim enstitüsü müdürlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğünde şube müdürlüğü, bakanlık denetmenliği görevlerinde bulundu. Bonn Büyükelçiliğinde kültür ataşesi yardımcısı ve Frankfurt Başkonsolosluğunda eğitim danışmanı olarak çalıştı. Türkiye’ye döndükten sonra da edebiyat öğretmenliği yaptı ve emekli oldu. İstanbul’da yaşıyor; evli ve üç çocuk babasıdır. Şiir, yazı ve incelemeleri Varlık, Türk Dili gibi dergilerde yayımlandı. Almancadan çocuk kitapları da çevirmiştir.
Kitapları: Şiir: Bir Bulut Geçti (1948), Hakka Karşı (1954), Çocuk Şiirleri (1957); Öykü: Bir İlk Yaz Sabahı (2001). Okul Kitabı: Örneklerle Edebiyat Bilgileri (1958), Örneklerle Edebiyatımız (1959), İmlâ Kuralları ve Noktalama İşaretleri (1960), Çocuklar İçin Küçük Hikâyeler (1968), Küçüklerimize Öyküler (1969), Atatürk’ü Anmak (seçilmiş düzyazı ve şiirler) (1971), Uygulamalı Kolay Dilbilgisi (N. Yüzbaşıoğlu ile) (1971), Örneklerle Yazılı ve Sözlü Anlatım Bilgileri (1984), Testlerle Dilbilgisi (1984), Türk ve Batı Edebiyatında Şairler Yazarlar (1984), Deyimler Sözlüğü (1985), Açıklamalı Atasözlerimiz (1985), Türk ve Batı Edebiyatından Ünlü Romanlar (1986).

EDEBİYATÇI ADI VERİLEN YERLER

Karatay: Şair Bâkî, Şair Hasan Rüştü, Şair Râsih, Şair Üveysî, Şair Âtifî, Şair Ferdî, Şair Ruhsatî, Şair Azizî, Şair Günahî, Şair Fatin, Şair Senihî, Şair İkbâlî, Şair Lâmekânî, Yunus Emre, Abdülhalil Memduh, Ahmet Özdemir, Ali Şîr Nevâî, Âmil Çelebi, Mehmet Akif Ersoy, Aşık Veysel Sokakları; Mevlânâ ve Necip Fazıl Caddeleri; Şems-i Tebrizî Mahallesi, Mevlânâ Parkı, Hasan Ali Yücel ve Namık Kemâl İlköğretim Okulları, Erol Güngör Sosyal Bilimler Lisesi.
Meram: Şair Fahri, Şair Gufranî, Şair Emine, Şair Nidâî, Şair Nizâmî, Şair Fedâî, Şair Fuzûlî, Şair Visâlî, Şair Kemterî, Şair Ceylânî, Vali Şair Ziyâ Paşa, Şair Leylâ Hatun, Şairzâde, Tevfik Fikret, Peyami Safa, Necip Fazıl, Namık Kemâl, Ziya Gökalp, Şeyh Sadrettin Konevî, Ahmet Haşim, Şeyh Gâlip, Nasrettin Hoca, Yunus Emre Sokakları; Konevî, Necip Fazıl ve Yunus Emre Mahalleleri; Şeyh Sadrettin Konevî ve Yunus Emre Camileri; Evliya Çelebi, Şair Şem‘î ve Mehmet Akif, Yahya Kemal Caddeleri, Mevlânâ Anaokulu, Yunus Emre ve İç Hakkı Konyalı İlköğretim Okulları, Hadimî Ticaret Lisesi.
Selçuklu: Şair Gubârî, Şair Yurdakul, Şair Kısmet, Şair Seyfi, Şair Yahyazâde, Şair Surûrî, Yahya Kemâl, Ahmet Haşim, Ahmet Mithat, Şair Şeyhî Sokakları; Veysel Karânî, Yunus Emre ve Ahmet Kabaklı Caddeleri; Mehmet Akif, Kaşgarlı Mahmut ve Peyami Safa Mahalleleri; Konevî ve Mehmet Akif Ersoy Anadolu Liseleri, Konevî İşitme Engelliler, Kaşgarlı Mahmut ve Necip Fazıl Kısakürek İlköğretim Okulları; Konevî Özel Eğitim Meslek Lisesi, Mevlânâ Üniversitesi.
Akşehir: Nasrettin Hoca Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Mehmet Akif Ersoy ve Tarık Buğra İlköğretim Okulları.
Beyşehir: Mevlânâ Caddesi.
Çumra: Ziya Gökalp İlköğretim Okulu.  
Emirgazi: Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu.
Ereğli: Yunus Emre, Namık Kemâl, Mehmet Akif Ersoy, Kâzım Karabekir İlköğretim Okulları.
Güneysınır: Mevlânâ İlköğretim Okulu.
Hüyük: Mevlânâ, Yunus Emre İlköğretim Okulları.
Ilgın: Mehmet Akif Ersoy ve Kâzım Karabekir İlköğretim Okulları, Yunus Emre Yatılı İlköğretim Bölge Okulu.
Kadınhanı: Hoca Ahmet Yesevî İlköğretim Okulu.
Karapınar: Tevfik Fikret, Yunus Emre ve Mevlânâ Caddeleri, H.Ahmet Yesevî, Mehmet Akif Ersoy ve Yunus Emre İlköğretim Okulları.
Kulu: Ziya Gökalp Caddesi, Mevlânâ, Yunus Emre, Yavuz Selim ve Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulları.
Yunak: Piribeyli Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu.

TÜRBE, MÜZE, ANIT
Merkez: Mevlânâ Türbesi ve Müzesi: Bugün müze olarak kullanılmakta olan Mevlânâ Dergâhı’nın yeri, Selçuklu Sarayı’nın Gül Bahçesi iken, Sultan Alâeddin Keykubad tarafından Mevlânâ’nın babası Sultânü’l-Ulemâ Bâhaeddin Veled’e hediye edilir. Sultânü’l-Ulemâ 12 Ocak 1231 tarihinde vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilir. Bu defin gül bahçesine yapılan ilk defindir. Sultânü’l-Ulemâ’nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlânâ’ya müracat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlânâ “Gök kubbeden daha büyük türbe mi olur” diyerek bu isteği reddeder. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled, Mevlâna’nın mezarı üzerine türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul eder. “Kubbe-i Hadra” (Yeşil Kubbe) denilen türbe dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine 130.000 Selçukî dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettin’e yaptırılır. Bu tarihten sonra inşaî faaliyetler 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam eder. Mevlevî Dergâhı ve Türbe 1926 yılında “Konya Âsâr-ı Atîka Müzesi” adı altında müze olarak hizmete açılır. 1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilir ve müzenin adı “Mevlâna Müzesi” olarak değiştirilir.

Şems-i Tebrizî Türbesi ve Parkı
Akşehir: Nasrettin Hoca Türbesi, Parkı ve Anıtı

EDEBİYAT KURULUŞU
Türkiye Yazarlar Birliği, Aydınlar Ocağı, Türk Ocağı, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, Uluslararası MevlânaVakfı Konya Şubeleri, Meram Belediyesi Sadreddin Konevî Araştırma Merkezi (MEBKAM), S.Ü. Selçuklu Araştırmaları Merkezi, S.Ü. Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü ile Mevlana Üniversitesi Mevlâna Sosyal Araştırmalar Merkezi  çeşitli etkinliklerle şair ve yazarları buluşturmaktadır. Kültür Evi veya Sanat Merkezi adı altında şair ve yazarların buluştuğu çeşitli mekânlar da mevcuttur.
Nasrettin Hoca ve Turizm Derneği
1959 yılında kurulan Dernek Nasrettin Hoca Şenliği’ni düzenlemeye katkıda bulunmaktadır.
Nasrettin Hoca İlim Kültür Dayanışma ve Araştırma Derneği
Nasrettin Hoca Bilim Yardımlaşma ve Araştırma Derneği


EDEBİYAT ETKİNLİĞİ
Uluslararası Şeb-i Arûs Törenleri (Mevlânâ’yı Anma Törenleri)
Merkezde 1950’li yıllardan beri Aralık ayında düzenlenmektedir.

Konya Âşıklar Bayramı
Merkezde 1966 yılından beri Mart ayında düzenlenmektedir.

Büyükşehir Belediyesi Altınbaşak Kültür Şenlikleri
Merkezde düzenlenmektedir.

Büyükşehir Belediyesi Yüz Gün Yüz  Etkinlik
Merkezde 2010 yılından beri düzenlenmektedir.

Karatay Üniversitesi Uluslararası Bilim Kültür Sanat Günleri
Merkezde 2011 yılından beri düzenlenmektedir.

Akşehir Nasrettin Hoca Şenliği
1959 yılından beri Nasrettin Hoca ve Turizm Derneği ile Akşehir Belediyesi tarafından Temmuz ayında düzenlenmektedir.

EDEBİYAT ÖDÜLÜ
Zemçi Çetinkaya Şiir Ödülü
2010 yılından itibaren verilmeye başlandı. Koordinatörü Vural Kaya.

Tarık Buğra Hikâye Yarışması
Akşehir Belediyesi tarafından 2007 yılından beri düzenlenmektedir.

EDEBİYAT DERGİLERİ
Mahalle Mektebi
İlk sayısı Ekim ayında çıkan derginin yayın yönetmeni Ulvi Kubilay Dündar.
Çalı Kültür ve Sanat Dergisi
1997 yılından beri yayımlanan derginin yayın yönetmeni Zeki Oğuz.
Ücra
2002 yılından beri yayımlanan derginin yayın yönetmenleri Murat Üstübal ve Bülent Keçeli.

YAZARLARIN BULUŞTUĞU MEKÂNLAR
Güzel Sanatlar Galerisi, Konevî Kültür Merkezi, Konya Kültür Park, Konya Büyükşehir Belediyesi Mevlânâ Kültür Merkezi, Selçuklu Belediyesi Sille Kültür Evi.

KİTAPÇILAR
Enes Kitabevi
Adres: Şükran Mahallesi Başaralı Caddesi No: 3/b Meram
Kitap Dünyası
Adres: Gazi Alemşah Mahallesi Mimar Muzaffer Caddesi No: 26/A Meram
Kitapsan
Adres: Real AVM Selçuklu
D&R
Adres: Kule City AVM Selçuklu
Çizgi Kitabevi
Mimar Muzaffer Caddesi 62/B Meram

KÜTÜPHANELER
Akşehir İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Aziz Perkün Caddesi Belediye Sokak No: 8 • Telefon: 0 332 813 16 73 •
e-posta: Kutuphane4201@hotmail.com
Doğrugöz Halk Kütüphanesi
Adres: Cumhuriyet Alanı No: 22/A
Beyşehir İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Yeni Mahallesi Antalya Caddesi No:103 • Telefon: 0 332 512 32 34 •                                              e-posta: kutuphane4202@kultur.gov.tr
Doğanbey Halk Kütüphanesi
Adres: Kapçılar Caddesi No: 2 Doğanbey • e-posta: kutuphane4210@kultur.gov.tr
Huğlu Halk Kütüphanesi
Adres: Huğlu Kasabası
Yenidoğan Halk Kütüphanesi
Adres: Konya Caddesi No: 2/A
Bozkır İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Kordonboyu Caddesi Yukarı Mahallesi No: 9 • Telefon: 0 332 426 15 02
Cihanbeyli 75.yıl İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Karşıyaka Mahallesi Seyit Ali Köprüsü Sığırcık Yolu • Telefon: 0 332 673 40
Çeltik İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Selçuk Mahallesi Mevlânâ Bulvarı Belediye Altı • Telefon: 0 332 871 22 04
Çumra İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Bakkalbaşı Mahallesi Hazerfen Sokak No: 1 PK 42500 • Telefon: 0 332 447 24 05 •
e-posta: kutuphane4203@kultur.gov.tr
Çumra Alibeyhüyüğü Halk Kütüphanesi
Adres: Dede Mahallesi Atatürk Caddesi
İçeriçumra Halk Kütüphanesi
Adres: Çakılkuyu Mahallesi Selçuklu Caddesi No: 4 • Telefon: 0 332 458 12 24
Karkın Halk Kütüphanesi
Adres: Mimar Sinan Caddesi No: 2
Derbent İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Telefon: 0 332 561 20 05
Doğanhisar İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Pazar Mahallesi19 Mayıs Caddesi No: 56/C • Telefon: 0 332 556 17 14
Emirgazi İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Cami-i Kebir Mahallesi Millî Egemenlik Caddesi No: 37
Ereğli İzzettin Süllü İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: İstasyon Caddesi Kaymakamlık Binası Yanı • Telefon: 0 332 713 11 02
Güneysınır Kültür ve Sanat Evi
Mevlânâ Mahallesi 46. Sokak No: 7 • Telefon: 0 332 471 29 55
Hadim İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Taşpınar Mahallesi • Telefon: 0 332 418 18 25
Hüyük İlçe Halk Kütüphanesi
……………..?????
Ilgın Dr. Vefa Tanır İlçe Halk Kütüphanesi
Cami-i Atik Mahallesi Atatürk Caddesi Hükümet Karşısı • Telefon: 0 332 882 79 34
Kadınhanı İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Karakaya Mahallesi Halil Cin Caddesi No: 2 • Telefon: 0 332 834 02 99 •
e-posta: kutuphane4208@kultur.gov.tr
Karapınar İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Yeni Belediye İş Hanı Kat: 3 • Telefon: 0 332 755 10 74
Faik Soyman Halk Kütüphanesi
Adres: Sırçalı Mescit Mahallesi Köprübaşı Caddesi
Yusufağa Yazma Eserler Kütüphanesi
Adres: Mevlânâ Alanı • Telefon: 0 332 352 17 76 • e-posta: yazmaeserler@kultur.gov.tr
Kulu İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Cami-i Kebir Mahallesi Kutbettin Gündüz Caddesi No: 12 • Telefon: 0 332 641 20 74
Konya Yazma Eserler Bölge Kütüphanesi  
Adres: Anıt Alanı • Telefon: 0 332 350 72 25 • e-posta: yazmaeserler@kultur.gov.tr
Konya İl Halk Kütüphanesi
Kültürpark İçi ??????
Sarayönü İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Hatip Mahallesi Fabrika Sokak • Telefon: 0 332 617 11 79
Selçuklu İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Kule Site Karşısı İnönü Parkı İçi
Seydişehir İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Hacı Seyit Ali Mahallesi Hürriyet Caddesi No: 9 • Telefon: 0 332 582 30 12
Seydişehir Ortakaraören Halk Kütüphanesi
Adres: Çomaklar Mahallesi Ortakaraören Lisesi Bahçesi
Taşkent İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: İlçe Özel İdare Binası 1. Kat • Telefon: 0 332 497 13 77
Avşar Halk Kütüphanesi
Adres: Yukarı Mahallesi Atatürk Caddesi No: 17/C • Telefon: 0 332 491 40 72
Tuzlukçu İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Pazar Mahallesi Hükümet Caddesi No: 34 • Telefon: 0 332 861 29 48
Yalıhöyük İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Sahil Caddesi • Telefon: 0 332 571 61 81
Yunak 100. Yıl Atatürk İlçe Halk Kütüphanesi
Yeni Mahalle. Belediye İş Hanı Kat. 3 No: 4 • Telefon: 0 332 851 21 72

EDEBİYATA YANSIYAN KONYA
Konya, bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi ile karşılar. Çok ârızalı bir arazinin arasından ufka daima bir ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğumuza uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline-kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuk Sultanlarının şehrinde bulursunuz.
Dışardan bu kadar gizlenen Konya içinden de böyle kıskançtır. Sağlam ruhlu kendi başına yaşamaktan hoşlanan, dışardan gösterişsiz, içten zengin Orta Anadolu insanına benzer. Onu yakalayabilmek için saat ve mevsimlerine iyice karışmanız lazımdır. Ancak o zaman çeşmelerinden akan Çarbağ sularının teganni ettiği sırrı, zengin işlenmiş kapıların ardından sırmalı çarşafı içinde çömelmiş eski zaman kadınlarını andıran Selçuk abidelerinin büyüklük rüyasını, türkü ve oyun havalarının hüznünü ve bu oyunların ten yorgunluğunu duyabilirsiniz.
……………
Karşımda kandillerin titrek ışığında dönen, değişen, süzülen, adeta maddi varlıklarından ayrılan bu insanlar gerçekten aşk şehitleri olmuşlardı ve gerçekten musaffa ruh halinde iki yana açık kolları ve rıza ile bükülmüş boyunları ile döne döne semavâtâ çıkıyorlardı.
                                                                                                            Ahmet Hamdi Tanpınar-Beş Şehir’den

Yorumlar

Popüler Yayınlar