KONYALI YAZARLAR, SANATÇILAR
DERLEYEN: Bekir ŞAHİN
Konya İç Anadolu bölgesinin
ortasındaki geniş, düzlük bir alanda yer alır.
Kapladığı alan bakımından en
büyük illerimizden olan Konya, doğusunda Aksaray ile Niğde, güneydoğusunda
İçel, güneyinde Karaman ile Antalya, batısında Isparta ile Afyonkarahisar,
kuzeybatısında Eskişehir, kuzeyiyle kuzeydoğusunda da Ankara illeriyle
çevrilmiştir. İl kodu 42, nüfusu 2.013.845 ve yüzölçümü 40.451
kilometrekaredir.
Konya adı, Rumca tasvir, kutsal
tasvir anlamına gelen “İkonion” (ekona) sözcüğünden türemiştir. Bir söylentiye göre Danaia kentine musallat
olan bir ejderhayı öldüren Perseus’un anısına dikilen bir taşın üstündeki
tasvirden dolayı bu adı almıştır. İkonion adı, Roma döneminin başlarında
Iconium’a, İmparator Claudius döneminde de Claudiconium’a dönüştü.
Kentin adı Avrupa kaynaklarında
Conia, Cogne, Cogna olarak geçmektedir. Arapça kaynaklarda kent Koniya
biçiminde anılmıştır. Selçuklular da Konya adını benimsemiş; bu ad, değişime
uğramadan bugüne kadar gelmiştir.
Konya yöresinin yerleşim tarihi,
yapılan kazılarla araştırmalara göre, Neolitik Çağa kadar uzanmaktadır. Ayrıca
Kalkolitik Çağla İlk Çağa ait buluntulara da rastlanmıştır. Büyük bir Hitit
kentinin kalıntıları da kazılarda ortaya çıkarılmıştır.
İ.Ö. 13. yüzyıla kadar
Hititlerin yönetimindeki Konya yöresi daha sonra, Friglerle Kimmerlerin eline
geçti. İlkçağda Konya yöresinin büyük kesimi Likanoya bölgesinin sınırları
içindeydi. İ.Ö. 7. yüzyılda Lidya’ya, İ.Ö. 6. yüzyılda da Perslerin Kapadokya
Satraplığı’na bağlıydı. İ.Ö. 334’te Makedonya Krallığı, Konya’yı egemenliği
altına aldı. İ.Ö. 133’te Romalılar, Likanoya’yı Kapadokya Krallığı’na bıraktı.
İ.Ö. 100’de Roma’nın Kilikya Eyaleti’ne bağlanan Likaonya İ.Ö. 1. yüzyılda,
kısa bir süre, Pontus Krallığı’nın yönetiminde kaldı. İ.Ö. 37’de Antonius,
Likaonya’yı Galat Krallığı’na bıraktı. Augustus’un İ.Ö. 25’te Galatya eyaletine
bağladığı Likaonya, daha sonra Roma’nın Likaonya eyaletinin, Bizans döneminde
de Anatolikon eyaletinin sınırları içinde kaldı.
Araplar, 8. yüzyılın başlarından
10. yüzyılın başlarına kadar Likaonya’ya saldırılarını sürdürdü. Anadolu
Selçuklularının kurucusu Süleyman Şah, yöreyi 1074’te ele geçirdi. Yöre,
yüzyılın sonunda Haçlıların eline geçti. Bizanslılarla Haçlıların saldırılarına
uğrayan İkonion kenti, Anadolu Selçuklularının önemli bir merkeziydi. Konya adı
verilen kent, Anadolu Selçukluları döneminde imar edildi. Mevlânâ Celâleddin
Rumî ile babası Bahâeddin Veled’in 1228’de buraya yerleşmeleriyle kent önemli
bir kültür merkezi hâline geldi.
14. yüzyılın başında yöreye
egemen olan Karamanlılar, Konya’yı başkent yaptılar. 1398’de Yıldırım Bayezid,
Konya’yı aldıysa da 1402’deki Ankara Savaşı’ndan sonra Timur Konya ile yöresini
Karamanlılara geri verdi. 1466’da Fatih Sultan Mehmet, Konya, Larende (Karaman)
ile çevresini Osmanlılara bağladı. Karaman Eyaleti ile Mevleviliğin merkezi
olan Konya, 16. ve 17. yüzyıllarda çıkan Celâlî Ayaklanmaları’ndan zarar gördü.
Osmanlılara karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Paşa’nın oğlu İbrahim
Paşa, 1832’de yöreyi ele geçirdi, bir
yıl sonraki Kütahya Antlaşması uyarınca yöreden geri çekildi.
Kent, 19. yüzyılın sonlarında
Konya vilâyetinin merkeziydi.
30 Ekim 1918’de imzalanan
Mondros Mütarekesi’nden sonra İngilizler, 22 Ocak 1919’da Konya istasyonunu
denetimleri altına aldı. 25 Nisan 1919’da Konya’yı işgal eden İtalyanlar, 12
Mart 1920’de çekildi.
Kurtuluş Savaşı sırasında,
Konya, Bozkır Ayaklanmaları ile Delibaş Ayaklanması da denen Konya
Ayaklanması’ndan etkilendi.
Konya, Cumhuriyet sonrasında il
oldu. Ekonomik bakımdan, gelişmiş illerimizdendir.
Türkiye’nin “tahıl ambarı”
olarak bilinen Konya’da büyük ölçüde bitkisel ve hayvansal üretim
yapılmaktadır. Üretimdeki en gelişmiş kol, bitkisel üretimdir. Tahıl üretiminin
yanı sıra çeşitli meyve ve sebze de üretilmektedir.
Küçükbaş, büyükbaş hayvanların
yanı sıra kıl keçisi, Ankara keçisi de yetiştirilmektedir. Kentte tavukçuluk da
yapılmaktadır. Elde edilen hayvansal ürünler, yapağı, tiftik, et, süt ve
kıldır. Küçük çapta yapılan arıcılıktan bal ile balmumu elde edilmektedir.
Baraj gölleriyle göletlerde kültür balıkçılığı yapılmaktadır.
Sanayi alanında 1970 öncesinde
kentte Konya Şeker Fabrikası, Sümerbank’ın Ereğli’deki dokuma fabrikaları,
Konya tuğla ve harç fabrikası bulunuyordu. 1970’lerde bunlara Etibank’ın
alüminyum ve boksit, civa, barit, işletmeleri eklendi. Öteki kuruluşlar ise tahıl
siloları, et kombinası, süt ürünleri imalâthaneleri, çimento, motor fabrikaları
ile Ilgın’daki şeker fabrikasıydı.
Günümüzde Konya’da 9 organize
sanayi bölgesiyle çok sayıda küçük sanayi sitesi mevcuttur.
Yeraltı kaynakları bakımından
zengin olan ilde mermer ve kaya tuzu yatakları vardır. Cihanbeyli’de Tuz Gölü
kıyısındaki Yavşan Tuzlası, Türkiye’nin en önemli tuz üretim tesisidir. Ayrıca
yörenin çeşitli kesimlerinde civa, linyit, barit, kireçtaşı, betonit, magnezit,
asbest, kil, sepiyolit (lületaşı) içeren maden yatakları bulunmaktadır.
Şifalı su kaynaklarının en
önemlisi Ilgın Kaplıcası’dır.
Tarih boyunca önemli bir yerleşim
yeri olan Konya, tarihî yapılar bakımından da zengindir.
Selçuklu ilçesinin Sille bucak
merkeziyle yakınında bulunan 274 yapımı Akmanastır ile 327 yapımı Hagia Eleni
Kilisesi, kent yakınındaki en eski tarihî yapılardandır.
Kentteki başlıca tarihî yapılar
Sâhib Ata Külliyesi, Alâeddin Camii, Selîmiye Camii, Azîziye Camii, İnce
Minareli Medrese, Sırçalı Medrese, Taş Mescit, Sırçalı Mescit, Mevlânâ Türbesi
ve Dergâhı, Gömeç Hatun Türbesi, Hasbey Darülhuffazı, Karatay Medresesi, 13.
yüzyıl yapısı Sadreddin Konevî Camii ve Türbesi, 12. yüzyıl yapımı İplikçi Camii
ve Medresesi, 15. yüzyıl yapımı Dursunoğlu ve Kapı Camileri, 13. yüzyıl yapımı
Karatay Mescidi, 15. yüzyıl yapımı Nasuh Bey Darülhuffazı, 12-13. yüzyıl yapımı
Ali Gav Medresesi, 13. yüzyıl yapımı Tacülvezir Medresesiyle Türbesi, 15.
yüzyıl yapımı Mahkeme ve Ahmed Efendi Hamamları, 13. yüzyıl yapımı Kapu ile 15.
yüzyıl yapısı Nakiboğlu çeşmeleri, 18. yüzyıl yapımı Yusuf Ağa Kitaplığı’dır.
Atatürk’ün 1926 yılında yapılan
ilk heykellerinden biri de Konya’dadır.
İlçelerdeki tarihî yapılar
arasında Çumra’daki Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden olan, aralarında
sokak bulunmayan birbirine bitişik kerpiç duvarlı, teras çatılı, içlerine
tepelerindeki deliklerden girilen evlerden oluşan İlk Çağ kentlerinden
Çatalhöyük, Beyşehir Gölü yakınındaki İ.Ö. 13. yüzyılda Hititlerden kalma büyük
taş bloklardan oluşmuş, tanrı ve tanrıça kabartmaları olan Eflatunpınar Anıtı,
Beyşehir’deki Eşrefoğlu Süleyman Bey’in 13. yüzyılda yaptırdığı, Selçuklu tahta
oymacılığının en güzel örnekleriyle bezeli, mihrap önündeki kubbesinin içi
mozaiklerle süslü, üstü dıştan piramidal bir külâhla örtülü Eşrefoğlu Camii, Akşehir’deki
13. yüzyılda I. Alâeddin Keykubad döneminde yaptırılan Güdük Minare Mescidi,
Akşehir’deki üstü, 12 sütunun taşıdığı 12 köşeli bir külahla örtülü, çevresi
bütünüyle açık olan, mermer sandukanın başında Hoca’nın ölüm tarihi hicri
683’ün (1284) tersinden 386 olarak yazıldığı Nasreddin Hoca Türbesi,
Ereğli’deki Kanunî’nin sadrazamlarından Rüstem Paşa’nın 16. yüzyılın
ortalarında Mimar Sinan’a yaptırdığı Rüstem Paşa Kervansarayı, Karapınar’daki
tek kubbeli ve iki minareli bir camiyle misafirhane, hamam, çeşme, kervansaray
ile dükkânlardan oluşan, günümüze kervansaray ile dükkânların ulaşmadığı,
1563-1570 tarihli Mimar Sinan’ın yaptığı II. Selim Külliyesi, Akşehir’deki
Selçuklu veziri Sahip Ata’nın 1250-1251’de yaptırdığı açık avlulu Taş Medrese,
Halkapınar’daki Aydınkent (İvriz) köyü yakınında bulunan İ.Ö. 8. yüzyıl
sonlarına ait Hititlerden kalma Bereket Tanrısı’nın yer aldığı İvriz Kaya
Kabartması, Beyşehir Gölü kıyısındaki I. Alâeddin Keykubad için veziri Sadeddin
Köpek’in 1236’da yaptırdığı, ele geçen alçı bezemeleriyle çinileri 13. yüzyıl
Anadolu Selçuklu sanat ustalığının en üstün örneklerinden sayılan bugün uzun
kazılardan sonra restorasyon çalışmalarına başlanacak duruma gelinen Kubadabad
Sarayı, Konya’yla Beyşehir arasındaki 1206’da Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin
Keyhüsrev döneminde yaptırılan, biri kapalı, biri açık iki bölümden oluşan
Kızılviran Hanı, Ilgın’da Konya-Aksaray yolu üzerindeki II. Selim’le III. Murad’ın
vezirlerinden Lala Mustafa Paşa’nın 1584’te Mimar Sinan’a yaptırdığı cami,
kervansaray, imaret ile arastadan oluşan Lala Mustafa Paşa Külliyesi
bulunmaktadır.
Konya’nın yöresel halk
edebiyatında, köklü bir kültürel birikimin izleri vardır. Yöreden yetişen halk
ozanları arasında tasavvuf düşüncesi hakimdir. Kimileriyse geleneksel konuları
ele almıştır.
Yöre ortak ürünlerinden
manilerin konularını sevdalarla ayrılıklar oluşturmaktadır.
Konya söylenceleri, bir kitap
oluşturacak kadar çoktur. Kentin ve ilçelerinin adları, kuruluşları, doğal
güzellikleri, ermiş kişiler, yöre kültürüyle özdeşleşmiş Hz. Mevlânâ, Nasrettin
Hoca gibi ünlü şahsiyetler, geçmişte yaşanan savaşlar, istilâlar daha çok dinî
öğelerin ağır bastığı söylencelere konu olmuştur.
Konya’nın yerel ağız özellikleri,
hızla yitirilmekte, ilçe, belde ve köylerde bazı ağız özelliklerine
rastlanmaktadır. Yörenin atasözleriyle deyimleri yerel özelliklerle kültür
birikiminin izlerini taşır.
Bilmece, tekerleme söyleme
geleneği bugün de sürmektedir. Ninnilerde çocuk sevgisi yansıtılırken yaşanan
olaylar, özlemler de dizeler arasına sıkıştırılır. Konya’nın alkış ve
kargışları, yöre insanının değer yargılarından belirgin izler taşır.
Konya’da oturak âlemlerinde,
ferfenelerde, düğünlerde yaşatılan müzik günümüzde de sürmektedir. Âşıklar
Bayramı bunun bir örneğidir. Yörede ağıt yakma geleneği de yaygındır.
Konya’da en yaygın oyunlar
kaşıklı oyunlardır. Yörede seyirlik oyunları da zengindir. Kimi köy
düğünlerinde bu gelenek sürdürülmektedir. Başlıcaları: Berber, Arazi Bölüşmesi,
Hekimlik, Kirpi ve Arap oyunudur.
Dîvan şiiriyle tekke şiirine ilham
kaynağı olan Mevlevîlik de Konya’da doğmuştur. Kent, Mevlânâ’nın kişiliğinde
dinî bir kimlik kazanmıştır.
Dîvan şairi Yusuf Nâbî
(1642-1712) Tuhfetü’l-Harameyn adlı eserinde Konya’yı “Mevlânâ mekânı”,
“âşıkların kâbesi” olarak över.
18. yüzyıl dîvan şairlerinden
Şeyh Gâlib, Çileye Mevlâna dergâhında soyunmuş ve bir yıllık bölümünü Konya’da
tamamlamış Hz. Mevlâna ve Konya ile ilgili şiirler yazmıştır.
Helmut von Moltke Türkiye’deki
Durum ve Olaylar Üzerine Mektuplar (1835-1839) adlı kitabında kentin o dönemdeki
durumuyla çevrenin doğasından söz eder.
Ahmet Şerif, Anadolu’da Tanin
(1937) adlı kitabında 1908’den sonraki yöre yaşamının kimi yanlarını anlatır.
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Millî
Mücadele Anıları (1977) adlı kitabının “Millî Mücadele’de Konya” bölümünde
kentin o günlerdeki görünümünden izlenimler aktarır.
İlhan Tarus, Hükümet Meydanı
(1962) adlı romanında, Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Konya-Bozkır Ayaklanmasını
anlatır.
Akşehir doğumlu Tarık Buğra,
Küçük Ağa (1964) adlı romanında, Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Akşehir’i,
Akşehir halkını, o günlerdeki mücadeleli yaşamı betimler.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir
(1946) adlı kitabında Konya’yı tarihî ve kültürel yönleriyle tanıtır.
Sabahattin Ali, Kanal öyküsünde Çumra’yı
ve yöresini betimler. Gramofon Avrat öyküsünde de Konya oturak âlemlerindeki
bir kadının dramatik yaşamını işler.
Kemal Sülker, Savaş Yıllarında
Bir Sürgün (1986) adlı anı kitabındaki Ver Elini Konya bölümünde kentteki
zorunlu oturma yıllarının izlenimlerini anlatır.
A. Kadir, Konya’daki zorunlu
oturma yıllarında yöre yaşamından etkilenerek II. Dünya Savaşı yıllarının
yoksulluğunu, sıkıntılarını şiirlerine konu edinir.
Ahmet Kutsi Tecer, Konya Destanı
adlı halk tarzı şiirinde Konya’yı güzellikleri ve gerçekleriyle dile getirir.
Bozkır doğumlu Oğuz Tansel,
Savrulmayı Bekleyen Harman (1953) kitabındaki şiirlerinde, gerçekçi bir
görüşle, yöreyi, yöre insanının yaşamını, sorunlarını dile getirir. Yöreden
derlediği masalları özgün bir dille kitaplaştırır.
Botanik profesörü olan Hikmet
Birand, Anadolu Manzaraları adlı kitabında, yöreyi, bitki örtüsü yoluyla,
sanatsal bir anlatımla betimler.
Ceyhun Atuf Kansu, Yurdumdan
(1960) kitabındaki Şehirler bölümünde “geçmiş” düşünü “günümüz” gerçeğiyle
yoğurmaktadır. “Selçuklu Prensesinin Giysisi” şiirinde Konya’yı Anadolu’yla
bütünleştirir.
Konyalı Feyzi Halıcı,
şiirlerinde yöreyi, yöre sevgisini, tarih bilinciyle, kültürel birikimiyle
işler.
Fakir Baykurt, Köy Göçüren (1973)
adlı romanında yöre doğasıyla yaşam gerçeğini iç içe anlatır.
Hadim doğumlu Mustafa Ekmekçi,
ilk kitabı Gün Ola Harman Ola’da (19781979) Konya yöresi insanlarının dünyaya
bakışını, yaşam deneylerini, yetişme yıllarındaki anılarını dile getirir.
Çumralı Kemal Bayram
Çukurkavaklı, Erken Öten Horoz (1976) adlı kitabındaki özgeçmişinden
kaynaklanan şiirlerinde yörenin, ülke sorunlarıyla bütünleşen dertlerinden
bahseder.
Yöre doğumlular arasında Hızır
Bey (1407-1459)
şair ve yazar, Ali Efendi (Zembilli) (?-1525)
din alimi ve yazar, Âşık Nigârî (1860-1919), Nezihe Araz (1922-2009) yazar,
Hikmet Birand (1904-1972) bilim adamı, ve yazar, Celâl Çumralı (1916) şair ve
yazar, İhsan Hınçer (1916-1979) yazar ve folklorcu, Veled Çelebi İzbudak
(1896-1953) dilbilimci, edebiyat araştırmacısı, İbrahim Hakkı Konyalı (1896-1984)
tarihçi ve yazar, Zülfü Livaneli (1946) müzisyen ve yazar, Naim Hazım Onat (1889-1953)
dilci ve yazar, Cemil Sena Ongun (1894-1981) felsefeci ve yazar, Mehmet Önder
(1926-2004) şair ve yazar, Atilla Özkırımlı (1942-2005) eleştirmen ve yazar,
Ayhan Sarıismailoğlu (1932) yazar, Bekir Semerci (1921) eğitimci ve yazar,
Halim Uğurlu (1926-2001) şair, Edip Raşit Usman (1895-1977) şair ve eğitimci, Saliha
Tomris Günbay (1902-1971)
şair ve yazar, Mehdi Halıcı (1927-2008) yazar ve araştırmacı, Ahmet Hâkî İzler (1887-1975) şair ve dilbilimci, Mevlüt
Kaplan (1930) şair ve yazar, Bülent Keçeli (1968) şair, Yüksel Peker (1961)
şair ve çevirmen, Mehmet Açar (1963), Gültekin Emre (1951) şair, Ömer Faruk
Hatipoğlu (1958) şair, Namık Kuyumcu (1961) şair, Nuray Tekin (1960) yazar
olarak edebiyatımıza katkıda bulunmuşlardır.
EDEBİYATÇILAR
AYAŞLI MUALLİM ŞAKİR EFENDİ
Meşrutiyet dönemi
şairlerindendir.1872’de Ayaş’da doğdu. Rüştiye öğrenimini Ayaş’ta tamamladıktan
sonra 15 yaşındayken gittiği İstanbul’da Dârülmuallimin’i birincilikle bitirdi
(1895). Atandığı Konya İdadisinde müdür yardımcılığı görevinin yanı sıra
edebiyat, tarih ve coğrafya dersleri verdi. 1901’de Tokat İdadisi Müdürlüğüne
atandı. Bu görevi esnasında rahatsızlandı; kimilerine göre “cezbe”, kimilerince
de “delilik” diye nitelenen bir duruma düşünce, Konya’ya gönderildi (1904).
Öğretmenlik görevinden ayrıldı ve yerleştirildiği şehir dışındaki küçük bir
evde ölümüne kadar münzevi bir hayat sürdürdü.
Şakir Efendi Ayaş Rüştiyesindeki
öğrencilik yıllarında şiir, resim, müzik gibi güzel sanatların çeşitli
dallarına ilgi duydu. Özellikle “cezbe” hâlindeyken söylediği şiirleri başarılı
bulundu, ancak bunların çoğunu yok ettiği için, pek azı okuyucuya ulaşabildi.
Recaizade
Mahmut Ekrem ve Muallim Naci tesirinde hissi şiirler kaleme alan Şakir Bey,
Tokat döneminden sonra mistik, hikemı ve hicvi şiirler yazmağa başladı Bu donem
şiirlerinin özelliğini onların başlıklarından da kestirmek mümkündür.
"Reyb-ı Kebir, Ufûl-ı Vefâ, Hırs-ı Muserrah, Rükn-ı Münekker, Lehce-i
Cehl, Mescid-i Cism, Ricâ-yı Ecr" gibi bazı şiirlerinin başlıklarını
oluşturan terkipler, başından ve sonundan okunuşu aynı (palındromik)
ibarelerdir.
Konya-Meram arasında bir sokağa
adı verilmiş olan Ayaşlı Şakir hakkında üç kitap yayımlanmıştır:
Muallim Ayaşlı Şakir, Hayatı ve
Şiirleri (Faik Soyman ve M. Muhlis Koner, 1933), Ayaşlı Muallim Şakir Efendi
(Editör: Fatma Betül Telli, 2005), Ayaşlı Şakir, Hayatı ve Şiirleri, (Ali Işık,
2011)
Şakir Efendi, 1917’de öldü.
Konya’da Şems-i Tebrizî Dergâhı Haziresinde gömülüdür.
AHMET AKA
Günümüz şair, yazar ve
gazetecilerindendir. 1970’te Konya’nın Hadim ilçesinde doğdu. Çumra İmam-Hatip
Lisesinde okudu. 1992’den itibaren çeşitli gazeteler ve radyolarda çalıştı. Balcıların
Sesi gazetesini yayımladı (1993-94). Konya’da Gençlik Radyosu’nda haber
müdürlüğü, Merhaba gazetesinde sanat yönetmenliği yaptı (1992-96). Güneysu,
Sur, Cuma, Bizim Okul, Çerağ, Büşra, Jurnal ve Aydede dergileri ile Yeni Ufuk,
Türkiye’de Yarın, Dönüşüm ve Merhaba gazetelerinde şiirlerini yayımladı.
İmam-Hatip Liselerinin 40. Kuruluş Yıldönümü’nde Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından açılan şiir yarışmasında birincilik ödülüne değer bulundu.
Kitapları:
Şiir: Sevinç Gözyaşları (1990), Bir Gönül Fethetmek (1991), Devrim Şarkıları
(1993), Mim (1996). Roman: Sevgi Rüzgârı (1997).
PERİHAN AKÇAY (ÖZ)
Günümüz öykücü ve
ressamlarındandır. Evlenmeden önceki soyadı Öz’dü. Fatma Rümeysa imzasını da
kullandı. 1958’de Konya’da doğdu. Avukat Abdullah Akçay ile evlendi (1976) AÜ
Hukuk Fakültesindeki öğrenimi sırasında, türban taktığı gerekçesiyle
üniversiteden uzaklaştırıldı (1978). Bir süre İngiltere’de bulundu (1979).
1988’den itibaren resimle ilgilendi. Çeşitli karma sergilerde yağlıboya
tabloları sergilendi. Gözyaşı dergisi ile Merhaba gazetesinde muhabir ve köşe
yazarı olarak çalıştı. Gerçek Aşk isimli ilk yazısı Millî Gazete’de yayımlandı.
Öykü ve makaleleri Gözyaşı, Merhaba, Hüner, Mektup, Zaman dergi ve
gazetelerinde yayımlandı.
Kitapları: Öykü: Kardelen Çiçeği
(1991), Doğ Diye Haykırdı Güneşe (1996), Hiradakiler (2007).
AHMED ZİYA EFENDİ (ŞEYHZADE)
Konya'da
1877’de doğdu. Hacıfettah Mezarlığı'nda metfun Şeyh Muhammed Bahaeddin
Efendi’nin üç oğlunun en küçüğüdür. Babası ve amcası Hasan Kudsi'de başladığı tahsilini
İstanbul ve taşrada geliştirdi, icazetini amcası Hasan Kudsi'den aldı.
Kütüb-i
Sitte hafızı olan Ahmed Ziya Efendi deha derecesinde bir zekâya sahipti. İlk
olarak babasının müderris olduğu Bekir Sami Paşa Medresesinde ders vermeye
başladı Kardeşleri ile birlikte bozulup çöken eski medreselerin ıslahı için
çalıştı ve 1909 yılında "Islâh-ı Medâris-i İslâmiyye" denilen modern
medreseyi kurdu. Bu medresede aklî ve naklî ilimlerin birlikte öğretilmesi
düşüncesinin güzel bir örneğini sergiledi. Beynelmilel bir ilim adamı olan
Ahmed Ziya Efendi'nin ilim tahsili için sarf ettiği şu sözleri çok dikkat
çekicidir: "Bir fenni tahsil edecek kimse uyanık ve dikkatli olmalı,
basiretle çalışmalıdır. Önce o fennin neden bahsettiğini, ne semere vereceğini
ve neden ibaret olduğunu bilerek hareket etmeli ve ona göre hedef
belirlemelidir."
Ziya Efendi yirmiye
yakin kitap yazdı. Kavâid-i
Külliye Şerhi, Emâli'l-Ferâiz, Vasaya, Kasîde-i Lâmiyye bunlardan bazılarıdır.
İlmî
yazıların dışında siyasî yazılar da kaleme aldı. Konya'da yayımlanan Anadolu
gazetesinde yazarlık, İntibah gazetesinde başyazarlık yaptı.
Ziya
Efendi birçok talebe yetiştirdi. Bunların en meşhurları, Ali Kudsi Efendi, Hacı
Veyiszade Mustafa Kurucu ve tarihçi İbrahim Hakki Konyalı'dır.
Ahmed
Ziya Efendi ve ailesi Delibaşı Olayı'ndan sonra Konya'dan ayrılıp Mekke'ye
yerleşti. 1921 yılında Ramazan Bayramı haftasında Mekke'de güneş çarpası sonucu
hastalanıp vefat etti. Mekke Şerifi Hüseyin, Cennetü'l-Muallâ'da, Hz Hatice'nin
yanında, kendisi için hazırlattığı kabre Ziya Efendi'yi defnettirdi.
NEZİHE ARAZ
Cumhuriyet dönemi gazeteci ve
yazarlarından olan Fatma Nezihe Araz 1923’te Konya’da doğdu. 1946’da DTCF
Psikoloji ve Felsefe Bölümünü bitirdi. Burada “Sivil Liseler, Askeri Liseler ve
Köy Enstitülerindeki Farklı Eğitim Sisteminin Kişiler Üzerindeki Etkileri”
konulu tezini tamamladı. 1953’te Resimli Hayat dergisinde çalışmaya başladı.
Yeni Sabah, Yeni İstanbul, Hürriyet, Milliyet, Güneş gazetelerinde fıkra
yazarlığı yaptı, röportaj ve incelemeleri yayımlandı. Meydan Larousse, Larousse
Gençlik, Türkiye 1923-1973 ansiklopedilerinin yöneticileri arasında yer aldı.
Haftalık Meydan dergisinin (1964) ortaklarından ve yöneticilerindendi. Amatör
olarak seramikle uğraştı. Füreya Koral’dan ders aldı ve iki sergi açtı. Anadolu’nun
çeşitli yörelerinden kadın el sanatı ürünleri topladı. Anadolu kadınının
psikolojisini, toplumsal yaşamdaki yerini araştırdı. Anadolu kültürüne
katkılarından dolayı kendisine Selçuk Üniversitesince fahrî doktor unvanı
verildi. Devlet sanatçısıydı.
İlk yazıları Ankara’da Çocuk
Esirgeme Kurumunun yayın organı Çocuk Ana dergisinde yayımlandı (1941). Aynı
yıllarda ilk tiyatro oyunu Çarşamba Hikâyesi, Münir Hayri Ürgüplü yönetiminde
Çocuk Esirgeme Kurumundaki çocuklar tarafından sahnelendi. Yapıtlarında ve
gazete yazılarında İslam dinine, tarih, din, tarikat adamlarının yaşamlarına
içtenlik, hoşgörü, insan sevgisi gibi değerler açısından yaklaştı. Çok sayıda
oyunu Devlet Tiyatroları, İstanbul Şehir Tiyatroları ve bazı özel tiyatrolarda
sahnelendi. Bestelerini Okan Demiriş’in yaptığı Karyağdı Hatun ve Yusuf ile
Züleyha adlı operaların librettolarını yazdı. 1972’den başlayarak TRT için çok
sayıda dizi ve televizyon filmi senaryosu yazdı, kadın izleyicilere yönelik ilk
kuşak programları gerçekleştirdi. Kültür Bakanlığının girişimiyle Ballar Balını
Buldum ve Savaş Yorgunu Kadınlar oyunları Almanca’ya, Afife Jale adlı oyunu
İngilizce’ye çevrildi. Anadolu Evliyaları 1969’da Ş. Aktunç tarafından filme
çekildi.
Öyle Bir Nevcivan ile 1980
Muhsin Ertuğrul Tiyatro Oyunları Yarışması’nda ödül; Afife Jale ile 1988 Avni
Dilligil Tiyatro Ödülü; Savaş Yorgunu Kadınlar ile 1989 Kültür Bakanlığı En İyi
Oyun Yazarı Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Biyografi - İnceleme:
Fatih’in Deruni Tarihi (1953), Anadolu Erenleri (1955), Anadolu’nun Kadın
Erenleri (1956), Kutsal Kervan (1958), Anadolu Evliyaları (1958), Peygamberin
Köyünde (1959), Hazreti Muhammed’in Torunları (1960), Peygamberler Peygamberi
Hazreti Muhammed (1960), Dertli Dolap: Yunus Emre’nin Hayat Hikâyesi (1961), Mevlânâ’nın
Romanı (1962), Çocuk ve İslam (1968), Gelin Canlar Bir Olalım: Türk Anadolu’nun
Oluşumu (1978), Aşk Peygamberi Mevlânâ (1958), Mustafa Kemal’le 1000 Gün
(1993), Mustafa Kemal’in Devlet Paşası (?), Mustafa Kemal’in Ankarası
(1994), Hoşgörü Ustaları (Yunus Emre, Bektaş Veli,1996), Atatürk Evleri (1999),
Bir Zamanlar O da Çocuktu, Adı: Mustafa (1999), Sen Latife Değil Latifsin
(2002).
Oyun: Bozkır Güzellemesi
(sahnelenişi 1974-75), Öyle Bir Nevcivan (1980), Alacakaranlık (1982),
İmparatorun İki Oğlu (1983), Çorak Toprak (1983), Cahide (1986, 1994, 1999),
Ballar Balını Buldum (1991), Savaş Yorgunu Kadınlar (1993), Bir Kırmızı Gül
(1993), Afife Jale (1994), Kerem ile Aslı (1995), Hoşgörü (1995), Kuvayı
Milliye Kadınları (1997), Saat Dokuz Sıfır Beş (1998), Uzun Bir Gün (1998),
Kutlu Melek (1998).
Şiir: Benim Dünyam (1950),
Yalnız Ağaç (1995); Uzun Öykü: Güzel Günler (1943).
2009’da İstanbul’da öldü.
ÂŞIK ATAROĞLU (MEHMET ATAR)
Günümüz
Konya âşıklık geleneğinin güçlü temsilcilerindendir. Konya'nın Hadım ilçesinin
Çuna (Yeni Konak) köyünde 01 01.1958 doğdu. Çocukluğunu köyünde geçiren
Ataroğlu, ilk gençlik yıllarında ailesinin yanında çiftçilik ve çobanlık yaptı
Selçuk
Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Bölümü'nden mezun olan âşık, sosyal bilgiler
öğretmeni olarak yurdun birçok yerinde görev yaptıktan sonra Konya-Selçuklu
Ertuğrul Gazı İlköğretim Okulundan emekli oldu
Bir
ustasının olmamasına rağmen âşıklığının, daha çocukluk yıllarından itibaren
merak saldığı türkü söyleme ve saz çalma arzusuna dayandığını ifade etmektedir.
Mahlasını
ülkemizin ünlü âşıklarından Şeref Taşlıova'dan alan âşık birçok çırak
yetiştirdi. Aralarında oğlu Hanoğlu’nun da bulunduğu birçok aşık
yetiştirmiştir.
1966
yılında başlayan Türkiye Aşıklar Bayramına ilk
defa 1976 yılında katılmış, o günden bu yana, bu bayramı sürekli olarak takip
etmeye çalışmıştır Bu bayramlarda, özellikle yılın yedi şiiri
ve atışma dallarında olmak üzere birçok
birincilik kazanmıştır. Şiirleri birçok dergi, gazete, bülten ve antolojilerde
yayımlanan Ataroğlu'nun, Ozan Gözüyle Ozan Sözüyle adlı
bir şiir kitabı ile Aşıkların Türküsü adlı bir
türkü kaseti bulunmaktadır
ÂŞIK EMİNE HANIM
Konya'da
1845’te doğdu. Babası Hafız Mehmet Efendi, büyükbabası ünlü Âşık Şem‘î’dir. On
iki yaşlarındayken bir yatsı namazı sonrası uzandığı yatağında gördüğü düşte
içtiği badeyle dili çözülüp şiirler söylemeye başladı. Babasının, kızındaki bu
değişimi fark edip onun âşıklığına inanarak bir saz hediye etmesi üzerine de
şiirlerini saz eşliğinde terennüm etmeye başladı. Şiirlerinde "Şem‘î’nin
Gülü", "Şem‘î’nin Kızı" ve "Hacı" gibi mahlaslar
kullandı. Kendisinin okuryazar olmamasından dolayı yazıya geçiremediği, yakın
çevresinin de önemsemeyip kaydetmedikleri şiirlerinden çok azı günümüze
ulaşabildi. Dört defa hacca giden Emine Hanım'ın heceyle söylediği şiirlerinin
yanında az sayıda aruzla şiirleri de vardır
Sadeddin Nüzhet'in Halk Şairlerini
yazdığı yıllarda yaşı sekseni geçmiş olmasına rağmen hâlâ türkü ve destanlar
tertip edebilen Emine Hanım 1941’de öldü.
ÂŞIK FEŞÂNÎ
Feşânî'nin
asıl adı Bekir'dir. Cinci oğulları sülâlesinden olan Feşânî, Sille Subaşı
Mahallesi'nde 1810’da dünyaya geldi. İyi saz çalan ve çok sayıda şiiri olan
Feşânî'nin okuması yazması olmadığından derli toplu bir dîvanı yoktur. Hasan,
Ömer, Ali (Aşık Devâmî), İsmail, Halil, Mehmet adlarındaki altı oğlundan
yalnızca Ali şiirleriyle tanınsa da, mûsikî merakını bütün çocuklarına aşıladı.
Hepsi Sille'nin usta sazcıları oldular. Aşık Figânî ve oğlu Aşık Mansur üçüncü
ve dördüncü kuşak olarak onun geleneğini başarıyla sürdürdüler.
1903’de vefat etti.
ÂŞIK FİGÂNÎ
Konya
âşıklık geleneği içerisinde önemli şahsiyetlerden biridir. Sille'de 1863’te doğdu.
Asıl adı Osman ise de "Cincioğullarının Osman" olarak bilindi.
Figanî,
âşıklık geleneği içerisinde yoğrulan bir aileye mensuptur O, Cincioğullarından
Aşık Feşânî'nin torunudur. Amcası Aşık Devâmî ile oğlu Aşık Mansur da Sille'nin
güçlü âşıkları arasındadır. İlköğreniminden sonra testiciliğe başlayan âşığın
hayatı yoksulluk içinde geçti.
Aşıklıkta
ustası Silleli Aşık Merdânî'dir. Koşma ve destanları kuvvetli olan âşığın
methiye ve semâîleri de vardır.
İkisi
erkek, üçü kız, beş evlâdı olan Figânî 1928’de Sille'de vefat etti.
ÂŞIK HAYDAR (ŞIH HASAN PEKAŞIK)
Ahmet
Efendi ile Ayşe Hanım'ın evlâdı olarak Konya'nın Dolav Mahallesi'nde 1903’te doğdu.
Asıl adı Hasan Pekaşık'tır. Halk arasında "Şıh Hasan" ve "Aşık
Haydar" olarak tanındı. Ataları Medine'den Silifke'ye, oradan da Konya'ya
göç ederek burayı kendilerine yurt edindiler.
Konar-göçer
olduklarından çocukluğunda okuma imkânı bulamayan Aşık Haydar, öğrenimine otuz
yaşlarında başladı. Konya Hâkimiyet İlkokulunda açılan akşam okulunun beşinci
sınıfına kadar devam edebildi.
1
Eylül 2007'de 104 yaşında vefat eden Aşık Haydar’ın cenazesi Konya Atabey
Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Bektaşi
meşrep ve Mevlâna âşığı olan Aşık Haydar'ın terennüm ettiği şiirleri, kendisi
ve oğlu tarafından birer deftere kaydedildi
ÂŞIK MEHMET YAKICI
Konya'nın
Sarnıç Mahallesi'nde 1879’da doğdu. Konya'nın yetiştirdiği en güçlü birkaç
âşıktan biridir. Herhangi bir ustası olmadığı gibi çırağı da olmamıştır. Ancak
oğlu Latif Yakıcı, babasını takliden şiirler yazmıştır.
Kardeşlire
vefat ettiği için ailenin tek çocuğu olarak hayatta kalan Mehmet özenle
yetiştirilmeye çalışılmıştır. İlköğrenimini mahallelerindeki Mesut Efendi
Mektebinde tamamladıktan sonra medreseye de devam etti.
Yakıcı,
iki yıllık evli iken babasının vefat etmesi ve işlerinin de iyi gitmemesi
sebebiyle köyüne dönerek çiftçiliğe başladı. Tekrar Konya’ya dönerek önce
Maarif Müdürlüğünde, sonra da sırasıyla, Topraklık, Karakurt, Akif Paşa ve
Hâkimiyeti Milliye İlkokullarında aynı görevi sürdürdü.
Soyadı
Kanunu ile birlikte şiir yakması göz önüne alınarak Yakıcı soyadı verildi.
Şiirleri
ilk defa Sadeddin Nüzhet [Ergün]-Mehmet Ferid [Uğur]'un Konya Vilayeti Halkiyat ve Harsiyatında (1926) ve ilk
yazarın Halk Şairleri (birinci kitap)'nde yer aldı.
Konya'da
düzenlenen Âşıklar Bayramlarında onun adına da ödüller verilmiş olup, doğduğu
mahalledeki bir cadde de onun adını taşımaktadır.
Torununun oğlu Doç. Dr. Ali
Yakıcı büyük dedesi için bir bitirme ve doktora tezi hazırlamıştır.
ÂŞIK ÖMER
17. yüzyıl saz şairlerindendir.
Şiirlerinde ilk başta dîvan şairlerine özenerek “Adlî” mahlasını kullanmış,
daha sonrasında ise “Ömer” mahlasını tercih etmiştir. 17. yüzyılın ilk
yarısında, Konya’nın Hadim ilçesinin Gözleve köyünde doğmuş olan Âşık Ömer,
Karamanlı Şerifi adında bir hocadan ders gördü, orduya girerek IV. Mehmed, II.
Ahmet, II. Mustafa devirlerinde serhat kalelerinde bulundu, bazı savaşlara
katıldı, İstanbul’da uzun zaman kaldıktan başka Bursa, Sakız, Varna, Sinop,
Bağdat ve Tuna boylarına gitti. Âşık Ömer aruz ve hece ölçüsüyle şiirler yazdı.
Âşık şiiri alanının tezkiresi sayılabilecek olan şairnamelerin ilkini
nazmetmiş, uzun soluklu manzum destanlarımızın da öncüsü olmuştur. O, ayrıca
çağdaşı Gevherî ile birlikte klasik şairlerimizin, tezkire sahiplerinin
adlarından en çok sözünü ettikleri âşıktır. Divan şairlerinden etkilendi.
Çağdaşı Kayıkçı Kul Mustafa’dan etkilendiği belirgindir. Âşık Ömer yüzyıllar
boyunca yetişmiş bütün saz şairlerimizin en ünlüsü, hem de en çok şiir bırakmış
(1500’e yakın) olanıdır. Edebî kişiliği Divan ve halk şiirlerinin ortak
etkileri altında geliştikçe bir yandan aruzla nazım tekniği kusurlu, hayalleri
aşınmış da olsa tevhidler, naatlar, kaside, gazel, murabba, muhammes ve
müseddesler yazdı; bir yandan da adını asıl yaşatan koşmalarını, semaî,
varsağı, Türk-Mani, destan ve kalenderlerini meydana getirdi. Dilinin hece
şiirlerinde de yer yer yabancı unsurlarla karışık ve ağır olmasına rağmen,
özellikle koşma ve semâîlerinde aşklarını, hayatının başıboşluk ve
coşkunluklarını ustaca vermesini bildi.
Âşık Ömer Dîvanı ile ilgili iki
çalışma yapılmıştır: Sadettin Nüzhet Ergun, Âşık Ömer, Hayatı ve Şiirleri
(1935). Yakup Karasoy-OrhanYavuz. Âşık Ömer Divanı (2010).
Aşık Ömer, 1707’de İstanbul’da
öldü. Bugün Eminönü Otobüs durağı olan Yemiş İskelesine gömüldüğü söyleniyorsa
da, oradaki mezarlık kalktığı için mezarı kayıptır.
NURİ BAŞ
Konya'nın
İnlice köyünde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde bitirdikten sonra 1946 yılında
ailece Konya'ya göç ettiler. Aynı yıl Bulgurcuk Tekkesi Kur'an Kursunda Hakkı
Özçimi'den hıfzını tamamladı, dönemin ileri gelen hocalarından dinî bilgiler ve
kıraat dersleri aldı. Hariçten imam hatip lisesi bitirme imtihanlarına girdi.
Konya'nın mûsikî üstatlarından ve bir müddet de İstanbul'da Sadettin Kaynak'tan
ilâhîler meşk etti. Dîvan edebiyatı ile ilgili çalışmalarda bulundu. Mehmet
Akif, Yahya Kemâl, Ali Ulvi Kurucu gibi son dönem Türk şairlerim yakından
tanıdı, aruz ve hece vezniyle dinî ve tasavvufî şiirler yazarak l960'tan
itibaren yerel gazete ve dergilerde yayımlamaya başladı. Hattat Şükrü Efendi ve
Hattat Hüseyin Öksüz'den hat dersleri aldı. Şafak, Yeni Meram, Konya Postası,
Yeni İstiklâl, Merhaba gazetelerinde, İslâm'ın İlk Emri Oku, İslâm Düşüncesi,
Altınoluk, Gözyaşı ve Ribat dergilerinde şiir ve makaleleri neşredildi. Kervan
(Konya 1985), Meşale, Silsile-i Şerîfe ve Tahmisler, Hadîs-i Şeriflerden
Buketler (Konya 2002), Nurlu Ufuklara (Konya 2003), Mevlâna ve Mefhumuyla
Mesnevîden Pırıltılar (Konya 2007) isimli kitapları yayımlandı.
Konya’da 15 Şubat 2009'da vefat
etti. Üçler Mezarlığı'nda medfundur.
TARIK BUĞRA
Cumhuriyet dönemi öykücü,
romancı, oyun yazarı, gazetecilerindendir. Mehmed Nâzım, Tarık Emin, Tarık Nâzım
ve Süleyman Yücel imzalarını da kullandı. 1918’de Konya’nın Akşehir ilçesinde
doğdu. İlk ve orta öğrenimini Akşehir’de yaptı, liseyi Konya’da bitirdi (1936).
Daha sonra İstanbul’a gitti ve tıp fakültesine kaydoldu. İstanbul’un o
yıllardaki önemli kültür çevresini oluşturan Küllük Kahvesine devam etmeye
başladı. Burada dönemin tanınmış sanat, edebiyat ve düşünce adamlarından Yahya
Kemâl, İbnülemin Mahmut Kemâl, Fuat Köprülü, A. Hamdi Tanpınar, A. Nihat Tarlan
ve Nurullah Ataç’ı tanıma ve sohbetlerine katılma fırsatı buldu. Tıbbiyeden
ayrıldıktan sonra dört yıl kadar devam ettiği Hukuk Fakültesini yarım bırakarak
askere gitti. Askerliğini tanınmış doğubilimci Ahmet Ateş ve şair Behcet
Necatigil ile birlikte tamamladı. İlk yazı denemelerini de askerlik günlerinde
yaptı.
Askerliğini bitirdikten sonra
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne kaydoldu; üç yıl kadar devam ettiği bu bölümden
de mezun olamadı. Bu arada Şişli Terakki Lisesinde muallim muavini olarak
çalıştı. A. H. Tanpınar, Mehmet Kaplan ve Abdülkadir Karahan gibi hocalarla
yakın dostluklar kurdu. Bu yıllarda kaleme aldığı ilk öykü denemelerini
hocaları aracılığıyla bazı dergilerde yayımladı.
Gazetecilik hayatına Konya’da
babasıyla birlikte çıkarmaya başladığı Nasreddin Hoca gazetesinde başladı
(1949). İstanbul’da Milliyet, Yeni İstanbul, Haber, Vatan, Yenigün ve Tercüman
gazetelerinde sekreter, yazı işleri müdürü, sayfa sorumlusu ve köşe yazarı
olarak çalıştı (1951-77). Bir ara arkadaşıyla birlikte haftalık Yol dergisini
yayımladı (1962). Fıkra yazarlığını kalp krizi geçirdiği Mayıs 1973’e kadar
sürdürdü.
Edebiyat dünyasına ilk adımı
kısa öyküyle attı. Öyküleri Çınaraltı, İstanbul, Yenilik, Yeditepe, Yücel,
Küçük Dergi, Seçilmiş Hikâyeler, Dost ve Hisar dergilerinde yayımladı
(1949-55). Daha sonraki yıllarda roman denemelerini yayımlamaya başladı.
Romancılığına dair eleştirilerle karşılaşması üzerine dört yıl boyunca
yazarlığa ara verdi, yayımlamak zorunda kaldığı yazılarında takma adlar
kullandı.
Öykü ve romanlarla birlikte,
1956’da meydana gelen Macaristan olaylarını ve Macar halkının Sovyet istilasına
karşı direnişini konu alan Peşte 56 oyunuyla tiyatroya yöneldi, bunu öteki
oyunları izledi.
T. Buğra’nın Küçük Ağa, İbiş’in
Rüyası, Yalnızlar, Osmancık, Yağmur Beklerken, Dönemeçte ve Ayakta Durmak
İstiyorum adlı yapıtları filme alınarak televizyonda gösterildi.
Öykü, roman ve oyun yazarlığının
yanı sıra, doğrudan doğruya geçimini sağlamak üzere, hayatının son günlerine
kadar çeşitli gazetelerde günlük fıkralar, haftalık edebî sohbetler ve kültürel
yazılar yazan Tarık Buğra, yazılarında ele aldığı konuları genellikle ulusal ve
geleneksel yerli ölçülerle değerlendirmiş bir kültür milliyetçisi
kimliğindedir.
İlk öykülerinde 50’li yıllarda
Türk aydınlarının hüzünlü bunalımlarıyla birlikte daha çok küçük kasaba izlenimleri
denebilecek anılar çevresinde aile hayatını ve buruk aşk ilişkilerini
işlemiştir.
Küçük Ağa romanıyla Cumhuriyet
dönemi Türk romanında kendine özgü bir yer edinmiştir. Küçük Ağa’nın devamı
niteliğindeki romanlarında Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yeni kurulan Türkiye
Cumhuriyetinin bu aşamada yüz yüze geldiği bazı sorunları ele almıştır.
Zaman zaman Türk dili konusunda
çıkan tartışmalara da katılmış ve bu yazılarında daha çok Mehmed Nâzım ve
Süleyman Yücel takma adlarını kullanmıştır.
İbiş’in Rüyası ile TRT 1970
Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü; Firavun İmanı ile 1976, Gençliğim Eyvah
ile 1979, Yalnızlar ile 1981, Osmancık ile 1983 Türkiye Millî Kültür Vakfı
Armağanları; Akümülatörlü Radyo ile 1981 TYB Ödülü; Yağmur Beklerken ile 1989
Türkiye İş Bankası Ödülü; TYB 1992 Üstün Hizmet Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Öykü: Oğlumuz (1949),
Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952), İki Uyku Arasında (1954), Hikâyeler (ilk üç
öykü kitabından seçmeler ve dört yeni öykü,1964, yeni eklerle 1969). Roman:
Siyah Kehribar (1955), Küçük Ağa (1963), Küçük Ağa Ankara’da (1966), İbiş’in
Rüyası (1970), Firavun İmanı (1976), Bir Köşkünüz Var mı? (1978), Gençliğim
Eyvah (1979), Dönemeçte (1980), Yalnızlar (1981), Yağmur Beklerken (1981),
Osmancık (1983), Dünyanın En Pis Sokağı (1989). Oyun: Ayakta Durmak İstiyorum
(1966), Üç Oyun (Ayakta Durmak İstiyorum, Yüzlerce Çiçek Birden Açtı,
Akümülatörlü Radyo, 1979), İbiş’in Rüyası (1982), Güneş ve Arslan/Patron
(1988), Sıfırdan Doruğa/Patron (1994). Gezi-Deneme-Anı: Gagaringrad Moskova
(1962), Gençlik Türküsü (1964), Düşman Kazanmak Sanatı (1979), Bu Çağın Adı
(1996), Politika Dışı (1992), Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak (1995), Tarık
Buğra’dan Notlar (haz. H. B. Buğra,1996).
26 Şubat 1994’te öldü ve
Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.
ALİ RIDVAN BÜLBÜL
Günümüz şairlerindendir.
Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı Doğanbey beldesinde 1935’te doğdu. İlk ve
orta öğrenimini Konya’da tamamladı. Daha sonra Ankara’da Basın Yayın
Yüksekokulunun Gazetecilik ve Halkla İlişkiler bölümünü bitirdi. Bir süre Yeni
Meram gazetesinin sahip ve sorumlu müdürlüğünü yaptı. Türk Haberler Ajansı
Konya bölge müdürlüğü ve Konya Gazeteciler Cemiyeti başkanlığı görevlerinde
bulundu. Şiirlerini Türk Sanatı, Türk Dili, Yelken, Varlık, Hisar ve Çağrı
dergilerinde yayımladı.
Kitapları: Şiir: Aynalar Sustu
(1952), Güdümlü Mermi (1959), Gökyüzü Mahallesi (1962). Diğer: Halkla İlişkiler
(1998), Milattan Önce de Böyleydi Sevgi .
10 Temmuz 2019'da vefat etti.
10 Temmuz 2019'da vefat etti.
DURAN ÇETİN
Çumra ilçesine bağlı Apasaraycık
köyünde 1964’te doğdu. İlkokulu köyünde, orta öğrenimini Çumra İmam Hatip
Lisesinde tamamladı (1981). Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu
(1986). Eskişehir’e bağlı Sarıcakaya ilçesinde başladığı öğretmenliğe Turhal,
Kulu ve Çumra’da uzun yıllar devam etti. 2004-2005 yıllarında Çumra Milli
Eğitim Şube Müdürlüğünü yürüttü. Hâlen Konya’da öğretmenlik görevini sürdürmektedir.
İlk yazısı Eskişehir İki Eylül
gazetesinde çıktı (1990). Hikâye ve yazıları Edebiyat Otağı, Berceste, Irmak,
Son Çağrı, Yedi İklim, Dergâh, Hece, Öykü, Ayvakti, Ribat ve Müsvedde gibi
dergilerde; edebistan.com, 40ikindi.com, hikayeler.net, edebiyat ufku gibi
edebiyat portallarında ve yerel gazetelerde yayımlandı. Özel radyo ve
televizyonlarda kültür-edebiyat ağırlıklı programlar hazırlayıp sundu. Hikâye
ve romanlarıyla ilgili olarak Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi,
Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Selçuk Üniversitesi Edebiyat
Fakültesinde tez çalışmaları yapıldı.
Eserleri: Hikâyeleri: Bir Kucak Sevgi (2000, 2007), Güller Solmasın
(2000, 2007), Kırmızı Kardelenler (2003, 2008), Sana Bir Müjdem Var (2006),
Gözlerdeki Mutluluk (2007), Minik Göl (çocuklariçin, 2009), Büyük Ödül(2009),
Balkondaki Adam (2009); Romanları: Bir Adım Ötesi (2002), Yolun Sonu (2004),
Portakal Kızım (2005, 2008), Toprak Gönüllüler (2008) Masal: Gökkuşağı Yolculuğu
(2010).
KEMAL BAYRAM ÇUKURKAVAKLI
Cumhuriyet dönemi şair ve
gazetecilerindendir. 1934’te Konya’nın Çumra ilçesinde doğdu. Düziçi Köy
Enstitüsünde okudu. Buradaki öğrenimini sürdürürken, Ceza Kanunu’nun 142. maddesine
aykırı eylemde bulunduğu iddiasıyla, 16 yaşında tutuklanarak cezaevine girdi
(1950). Otel kâtipliği, garsonluk, inşaat işçiliği gibi çeşitli işlerde
çalıştı. Askerlik dönüşü Adana’da yayımlanmakta olan Bugün gazetesine girdi
(1953). Bir süre burada çalıştıktan sonra İstanbul’a gitti; Taş ve Dolmuş
dergileri ile Akşam gazetesinde düzeltmenlik, yazarlık, yöneticilik yaptı.
Ankara’ya yerleşti; Yenigün gazetesini (6171 sayı, 1968-86) çıkardı ve Yenigün
Yayınevini kurdu.
Şiirlerinde ülke sorunlarından
kaynaklanan acıları, kendi yaşam deneyimleriyle de yoğurarak kaleme aldı.
1970’lerde sosyalist ülkelere yaptığı gezi izlenimlerinden oluşan kitapları ve
makaleleriyle de dikkat çekti.
Kitapları: Şiir: Erken Öten
Horoz (1976), Bir Kök Bin Damar (1977), Al Senin Olsun (1984), Nar Dalında
Çatlar (1987), Mihrican (1988). Gezi: Mezopotamya (Irak gezi notları), Lenin’in
Ülkesi (1976), Sibirya Şafağı (1978), Çin İzlenimleri (1978), Emek Kartalları
(Arnavutluk gezi notları) (1979). Araştırma-İnceleme: Düşe Kalka (1976),
Sabahattin Ali Olayı (1978), Hammurabi’nin Torunları (Güner Samlı ile) (1978).
Derleme: Biri Yer Biri Bakar (1976).
Kemal Bayram Çukurkavaklı,
akciğer kanserinden 5 Nisan 1992’de öldü.
Konya'da
1956’da doğdu. 1979 yılından itibaren Hatay, Amasya ve Konya’da öğretmenlik yaptı. 2008- 2009 öğretim yılında
Halep Üniversitesi Edebiyat ve Beşerî Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü'nde misafir öğretim üyesi olarak çalıştı.
Yazı
dünyasına Nuri Pakdil'in Edebiyat dergisinde çıkan
"Tanık" (Mart 1975) adlı şiiriyle girdi. Bu derginin kapanmasıyla. Milli Eğitim, Yedi İklim, Konya, Aşiyan, Kayıtlar, Okuntu, Metafor,
Kökler, Hece, Memleket
gibi dergilerde şiir, yazı ve çeviriler yayımladı. Yeni Şafak
gazetesinde "İbrahim Kardeş" adıyla "Dil Burcu" köşesinde
yazdı (1995-2006) 40ikindi.com'da "Dil Ağacı", "Kavuklunun Yeri"
sütunlarında yazılar yayımladı. Konya Hakimiyet
gazetesinde "Şaşkın Vatandaşın Maceraları" adlı köşede, "Hayret
Efendi" müstearıyla yazdı. Ayrıca Memleket
gazetesinde de köşe yazarlığı yaptı
Yanıklar
(şiir, 1981), Kafkas Yollarında (gezi, Ahmet
Refik'ten sadeleştirme,1992). Güneşin Ayetine
Uyarak Düş Görüyorum (şiir; Adonıs'ten çeviri, 1995), Bu Camı Kim Kırdı? (oyun, 1996), Ay Burcu (şiir, 1998), Ben Beyrut
(deneme, Nızar Kabbanı'den çeviri, 1999), Yaralı Yazılar
(deneme, 2000), Hâtıralar (Roger Garaudy'den
İshak Yetiş ile birlikte çeviri, 2004), Mevlevî Ayininde
Manevî İşaretler (Hacı Feyzullah en-Nakşıbendî'den çevriyazı ve
sadeleştirme, 2005), Mevlâna Hakkında Şiirler Antolojisi (2006), Hay Hay Hayat (2007) Demirci'nin yayımlanan eserlerinden
bazılarıdır.
DERVİŞ SAMTÎ
Konya
Mevlevî Dergâhında yetişmiş bir şairdir. Kendisine susmayı konuşmaya tercih
ettiği için az konuşan, suskun manasına gelen "Samtî" mahlası verildi.
Şam Mevlevıhanesi Şeyhi îlmî Dede (ö. 1611) ile Şam'a gitti. Orada Derviş Ünsî
ve Pîrî Dede ile dostluk edip, Ahmet el-Vefâyî'den ders aldı. Doksan yaşının üstünde
iken 1630'da vefat etti. Şam Mevlevîhânesi'nde medfundur.
Samtî,
pek çok şiiri olmasına rağmen bir dîvan tertip etmemiştir
DURSUN FAKÎH
Osmanlı'nın
bağımsızlık alâmeti ilk hutbeyi okuyan din adamı ve şair.
Konya'da
doğdu. Şeyh Edebalı'nın akrabası ve damadı, Osman Gazî'nin bacanağıdır. İlk
eğitiminden sonra Söğüt'e, Şeyh Edebalı'nın yanına gitti. Ondan tefsir, hadis
ve fıkıh dersleri aldı. Bu arada tasavvuf alanında kendisini yetiştirdi.
Araştırmacılar, onun Şeyh Edebalı gibi Ahîlik yoluna girdiğini ileri
sürmektedirler. Hayatının önemli bir kısmını Konya'da geçirdi.
Şeyh
Edebalı'dan tahsilini ikmal eden Dursun Fakîh, Osman Gazi'nin yanında imam
olarak savaşlara katıldı. Cephelerde mücahitleri gaza ve cihada teşvik etti.
Karacahisar'ın fethinden hemen sonra Edebalı'nın tavsiyesi üzerine Osman Gazî
tarafından bu şehre imam-hatip ve kadı olarak görevlendirildi. Dursun Fakîh,
Osmanlı Beyliği'nin ilk kadısı ve ilk hutbesini okuyan âlimdir. Edebalı'nın
ölümünden soma fetva ve tedris işleriyle de görevlendirildi. Müneccimbaşı, bu
görevinden dolayı onun Osmanlı Devleti'nin ilk Şeyhülislâmı olduğunu yazmaktadır.
İlim
ve hukuk adamlığı yanında Osmanlı Devrinin ilk şairlerinden olan Dursun Fakih,
savaşlarda gazileri gayrete getirmek için yazdığı şiirlerinin toplandığı ilk
Osmanlı Gazavat-namesi, edebî olmaktan çok Eski Anadolu Türkçesinin ilk
örneklerinden olması yönünden önem arz etmektedir.
Dursun Fakîh, 1326'da Bilecik'te
vefat etti. Kabri Bilecik'te Şeyh Edebalı Zaviyesi'nin içindeki türbede
bulunmaktadır.
ÖMER ERDEM
Günümüz şairlerindendir. A. Can
Yakın ve İshak Buhar imzalarını da kullandı. 1967’de Konya’nın Bozkır ilçesinde
doğdu. İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Bir süre İkinci Yeni şiiri
üstüne çalışma yaptı. 1992’den beri çalıştığı TRT İstanbul Televizyonunda
2008-2009’da müdür olarak görev yaptı. Edebiyat seçkisi Kaşgar’ın yayın yönetmenliğini
yürüttü (1997, 38 Sayı). İlk şiiri 1988’de Diriliş’te çıktı. Şiir ve yazılarını
Dergâh, Nar, Göçebe, Düşler, kitaplık, Kaşgar, Yasakmeyve dergileriyle Yeni
Şafak gazetesinde ve Radikal Kitap ekinde yayımladı. Şiirlerinin yanı sıra
poetik yazılarıyla da dikkat çekti.
Yarım Ağaçlar ile 2001 Cahit
Zarifoğlu Şiir Ödülüne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Dünyaya
Sarkıtılan İpler (1996), Mesafesi Kadar İnleyen Rüzgâr (1997), Yitirişler
(1998), Yarım Ağaçlar (2002), Evvel (2006). Deneme: Üsküdar (2009).
ABDURRAHMAN
GUBÂRÎ
Gubârî
mahlaslı altı şairden ilk beşi XVI yy. da, Âşık Gubârî ise XVIII. yy.da yaşamıştır. Hattat ve şair olan Akşehirli Gubârî'dir.
Akşehirli
Gubârî Abdurrahman'ın, doğum tarihi kesin olarak belli değildir Medrese
eğitimine Akşehir'de başladı, sonra İstanbul'a gitti. Burada devrin şöhretli
âlim-müderrisi Müslim ve Ali Çelebilerden ders gördü, Şeyh Hamdullah-zâde Mustafa
Dede'den yazı dersi alıp Gubârî yazısı üzerinde çalışarak şöhret sağlayınca
Gubârî mahlasını aldı. Kanunî'nin Irak seferine, ordu kâtibi olarak katıldı.
Gubarî,
Kütahya'da Kanunî'nin oğlu Şehzade Bayezit'in hizmetine girdi, Şehzade'nin
büyük oğlu Orhan'ın hocalığında bulundu. Daha sonra Mekke'ye gönderilen Gubârî,
hayatının son yıllarını burada geçirdi. Mekke'de vefat etti. Abdurrahman
Gubârî'nin, Farsça ve Türkçe olmak üzere altı eseri vardır: Şehnâme, Kâbe-nâme,
Şebistân-ı Hayâl, Menâsik-i Hac, Yûsuf u Züleyha.
METİN GÖZ
Günümüz şairlerindendir. 1956’da
Konya’da doğdu. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi (1982). 1985’ten
sonra reklam şirketlerinde metin yazarı olarak çalıştı.
İlk şiiri 1986’da Adam Sanat’ta
çıktı. Şiirlerini Argos, Gösteri, Şiir Atı, Hokka ve Varlık dergilerinde
yayımladı. Sim ve Delta adlı dosyasıyla 1990 Cemal Süreya Şiir Ödülüne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Sim ve Delta
(1991), Kopar Palamarı, Bay Palomar (2000), Revan (2007).
HADİMÎ (EBÛ SA'ÎD MUHAMMED BİN MUSTAFA
EL-HÂDİMÎ)
Ebû
Said Muhammed el-Hâdimî, XVIII asırda yaşamış mütefekkir, mutasavvıf, din
âlimi, şair ve edip. Hâdimî'nin ataları Buhara'dan Anadolu'ya göçüp, 1112'de bugün
Taşkent'in Avşar kasabası hudutları içinde bulunan Karacasadık mevkiine gelip
yerleşmişler ve Hadim'e göçünceye kadar, uzun bir süre burada yaşamışlardır.
Bazı
eserlerde ise onun soyunun Hz. Peygamber'e kadar ulaştığı ifade edilmektedir.
Ebû
Said Muhammed el-Hâdimî 1113/1701-02 yılında Hadim'de doğdu. Küçük yaşta babası
Mustafa Efendi'den ders almaya başlayarak on yaşında hafız oldu. Babasının
Hadim'de kurduğu medresede Arapça, Farsça, gramer, hadis, akait ve felsefe
usulu gibi dersleri gördükten sonra, ilk icazetini babasından aldı.
Hadimi,
1712 yılında Konya'ya gelerek Karatay Medresesinde belâgat ve mantık gibi
dersler aldığı devrin büyük âlimlerinden İbrahim Efendi'nin önünde beş yıl
okudu.
Hadimi,
1725'te memleketine döndükten soma babası ile birlikte kurdukları medreseye
müderris oldu.
Ünü
kısa zamanda Anadolu'nun diğer bölgelerine de yayılan Hadim'i, Padişah I.
Mahmud tarafından, Darüssaade ağası Beşir Ağa'nın tavsiyesi üzerine, İstanbul'a
davet edildi. İstanbul'un gözde âlimlerinin de hazır bulunduğu bir mecliste,
padişah huzurunda, ders takrir etti. Hâdimî'nin verdiği dersi çok beğenen
padişah, kendisinden Ayasofya Camii'nde bir vaaz vermesini istedi, vaazı sırasında
yaptığı Fatiha tefsiriyle İstanbul ulemasının takdirini kazandı. Padişah onun
İstanbul'da kalmasını istediyse de o, Hadim'e dönmeyi tercih etti.
Hadimî,
memleketine döndükten sonra medresesinde talebe yetiştirmeye devam etti. Hadimî,
müderrislik vazifesi yanında Hadım müftüsü olarak da görev yaptı ve çok çeşitli
konularla ilgili olarak görüş bildirdiği gibi, birçok fıkhı meselenin
hukuki-dini hükmüne ilişkin fetvalar da verdi.
1176/1762-63
yılında vefat eden Hâdimî, Hadim'in batısındaki mezarlıkta bugünkü türbesinin
bulunduğu yere defnedildi.
Eserleri: Bursalı Mehmet Tahir Efendi, Hâdimî'nin eserlerinden
yalnızca yirmi üçünün adını vermekte; ancak, tefsir, hadis, fıkıh, akaid,
edebiyatla ilgili basılmış ve basılmamış eserlerinin sayısının seksen kadar
olduğunu belirtmektedir. Onun tespit edilebilmiş eserlerinden bazıları
şunlardır: Adâb-ı Kırâ'ati'1-Kur'ân, Hâşıye 'alâ Tefsîr-i Cüz'i'n-Nebe' li'l-Beyzâvî,
Tefsîr-i Sûreti'1-Fâtiha, Risâle Lübsi'1-Ahmer, Risâle fi usûli'l-hadis, Metn-i
Mecâmi‘ü'l-hakâyık fî ilmi'1-usûl, Risâle
fi'l-kazâ ve kader, Risâle fî
mes'eleti'l-vücûdiyye, el-Berikatü'l-Mahmûdiyye
fî şerhi't-tarîkat-i Muhammediyye, Şerhu
Kasîdeti'l-bürde, Mukaddimâtü beyân-ı mevzû'ati'l-ulûm, Kitâbu ilmi'1-me'ânî,
İlmü'l-beyân ve'l-bedi'.
FEYZİ HALICI
Cumhuriyet dönemi şair ve halk
araştırmacılarındandır. Şiirlerinde Âşık Fezâî mahlasını ve C. Hıfzı Eyial
imzasını kullandı. Yazar Mehdi Halıcı (Dr. Cemşid Bender) ve araştırmacı ve
yemek kitapları yazarı Dr. Nevin Halıcı kardeşi, milletvekili ve TÜBİTAK Bilim
ve Teknik Dergisi köşe yazarlarından Emrehan Halıcı oğludur. 1924’te Konya’da
doğdu. 1950’de İÜ Fen Fakültesi Kimya Bölümünü bitirdi. Bir süre Konya’da
ticaretle uğraştı. Yayımı bugüne kadar süren Çağrı dergisini 1957’de çıkarmaya
başladı. 1968-77 yıllarında Konya senatörü olarak Meclis’te görev aldı. Hâlen
Atatürk Kültür Merkezi Bilim Kurulu, FUJET ve TÜTAV üyesi, Konya Kültür ve
Turizm Derneği başkanıdır.
Mevlânâ’yı anma törenlerini,
âşıklar bayramını ve Türkiye cirit oyunları şampiyonasını düzenledi. 1966’dan
beri Konya’da düzenlediği Konya Âşıklar Bayramı, bu geleneksel edebiyatın 20.
yüzyılda da canlılığını korumasında etkili oldu.
Sevdiği
ve örnek aldığı ilk şairler Orhan Seyfı Orhon, Yusuf Zıya Ortaç, Faruk Nafiz
Çamhbel ve Mehmet Akif idi. Sonra bunlara Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi
Tecer, Arif Nihat Asya, Zeki Ömer Defne, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim eklendi,
halk şairlerine ise adeta tutkundu.
Şiirleri Yedigün, Çınaraltı,
Şadırvan, Varlık, Türk Edebiyatı, Hisar, Millî Kültür, Toprak, Ayda bir
dergilerinde yayımlandı. Fezâî mahlasıyla yazdığı halk şiiri etkisindeki ilk
şiirlerinden sonra kendisini yenileştirdi. Genç Kalemler, Millî Edebiyat ve Beş
Hececiler akımlarına bağlı kaldığını belirtti. Bazı şiirleri Anna Masala’nın
çevirisiyle 1987’de İtalya’da Türkçe ve İtalyanca olarak basıldı.
Hakkında, Selçuk Üniversitesi ve
Ankara Üniversitesinde mezuniyet ve doktora tezleri hazırlandı. Candan Öte adlı
şiirini Selahattin İçli, Günaydınım Nar Çiçeğim adlı şiirini Cinuçen Tanrıkorur
besteledi.
Kitapları: Şiir: Bir Aşkın Şiirleri
(1947), Masmavi (1952), İstanbul Caddesi (1956), Günaydın (1960) Dinle Neyden
(1960), Gecenin Bir Yerinde İki Ceylan (düzyazı şiir) (1966), Selçukya’da Aşk
(1967), Yaşama Sevinci (1983), Dörtlemeler I (1998), Dörtlemeler II (1998),
Feyzi Halıcı’nın Bütün Şiirleri (1999), Seçme Şiirler (2000), Şiirler
Dörtlemeler (Bütün Şiirleri) (2005); Derleme: Bizim Şairler (1952), İstanbul ve
Fetih Şiirleri (1953), Çağrı’da Yeniler I (1962), Çağrı’da Yeniler II (1963),
Mevlânâ Güldestesi (1961-1976), Mevlânâ Sevgisi (1981), Mesnevi (beş bin
beyit,1982-84), Saz Şairlerinin Diliyle Atatürk (1981), Türk Halk Edebiyatı ve
Folklorunda Yeni Görüşler (1985), Türk Musikisinin Dünü, Bugünü, Yarını (1986),
Parlamenter Şairler (1990), Halk Şairlerinin Diliyle Yemek Destanları (1990),
Âşıklık Geleneği ve Günümüz Halk Şairleri (1992), Konya Şiirleri (193898,
1998), Gönül Sohbetleri Güldestesi II (1998), Üstad Hayri Tümer’den Ney Üfleme
(1999). Araştırma: Âşık Şem‘î, Hayatı ve Şiirleri (1982), Mevlevî Şeyhi Ali
Eşrefin Yemek Risalesi (1992), Şair Burhaneddin’in Nasreddin Hoca’nın
Fıkralarını Şerheden Eseri (1994). Gezi: Struga Şiir Akşamları (1983), Bir
Şiirin Hikâyesi (1999), Şiirleşen Bir Ömrün Hikâyesi: Gültekin Samanoğlu
(2003).
9 Ekim 2017' vefat etti.
ABDULLAH HARMANCI
Günümüz öykücülerindendir.
1974’te Konya’da doğdu. Konya İmam Hatip Lisesini bitirdi (1992). Selçuk
Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu (1996).
İlk öyküsü Dergâh dergisinde
çıktı (1995). Öyküleri Jurnal, Düş Çınarı, Kırklar gibi dergilerde yayımlandı.
Kitapları: Öykü: Muhteris
(2002), Ertesi Dünya (2003), Yerlere Göklere (2008).
İHSAN HINÇER
Cumhuriyet dönemi şair,
halkbilimi araştırmacısıdır. 1916’da Konya’da doğdu. İstanbul Kabataş Erkek
Lisesini bitirdi (1940). Uzun yıllar İstanbul Belediyesinde çalıştı. Şiirleri
ve yazıları 1941’den itibaren İnkılâpçı Gençlik, Yücel, Yeni Türk, Babacan,
Yeni İstanbul gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Halkbilim alanındaki
çalışmalarıyla tanındı. Halkevlerinde başladığı halkbilim çalışmalarını ömrünün
sonuna kadar sürdürdü. Folklor Postası (19 sayı, 1945-46) ve Türk Folklor
Araştırmaları (366 sayı, 1 Ağustos 1949-1 Ocak 1980) dergilerini çıkardı. Türk
Halk Bilgisi Derneğinin başkanlığını yaptı.
Türkiye Folklor Araştırmaları
Kurumu tarafından ölümünün ardından bir süre “İhsan Hınçer Türk Folkloruna
Hizmet Ödülü” verildi.
Kitapları: Şiir: Türklük Bir
Yanardağdır (1936), Türk İsterse (1937), İstikbalimin Menkıbesi (1937), 20.
Yüzyılda İnkılap Türküleri (1943). Roman: Çoban Kızı (1946).
İhsan Hınçer, 1979’da öldü.
VELED ÇELEBİ İZBUDAK
Meşrutiyet dönemi dilci ve
şairlerindendir. Tam adı Mehmet Bahaettin Veled Çelebi İzbudak. Şiirlerinde
Bahâî mahlasını kullandı. Baba tarafından Mevlânâ Celâleddin-i Rumî’nin on
sekizinci göbekten torunudur. 1869’da Konya’da doğdu. Rüştiyeyi bitirdikten
sonra, Sultan Veled Medresesine devam etti. Farsça ve Arapça öğrendi, tefsir ve
hadis okuyarak dinî bilgisini artırdı. 1885’te Konya Vilayeti Mektubî Kalemine
girdi, bir yıl sonra vilayet gazetesi Konya’nın başyazarlığına getirildi. Aynı
sene içinde Vilayet Mekteb-i Rüştiyesi’nde hat ve Farsça dersleri verdi.
1889’da gittiği İstanbul’da Hoca Raik Efendi’den hadis dersleri aldı, aynı yıl
Matbuat-ı Dahiliye Kaleminde göreve başladı. Öte yandan Kaptanpaşa Mektebinde
Arapça, Farsça dersleri verdi. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra (1908)
Galatasaray Sultanîsinde Farsça ve Darülfünun’da İran edebiyatı tarihi dersleri
verdi. Galata Mevlevihanesi şeyhliğini kısa bir süre vekâleten yürüttükten
sonra 1910’da Konya Mevlânâ Dergâhı postnişinliğine getirildi. I. Dünya
Savaşında kurduğu “Mücâhidân-ı Mevleviyye Alayı”yla Şam’da bulunan Cemal Paşa
komutasındaki 4. Orduya katıldı. Şam’da üç yıl kaldıktan sonra 1919’da VI.
Mehmet’in (Vahdettin) iradesiyle postnişinlikten alınarak Şûra-yı Devlet
üyeliğine getirildi. Aynı yıl Maarif Nezaretinin Tetkîkât-ı Lisâniye
Encümeninde bir süre çalıştı. Millî Mücadele’ye katılmak üzere Ankara’ya geçti.
Ankara hükümeti tarafından Ankara Lisesi öğretmenliğine ve Telif ve Tercüme
Encümeni üyeliğine atandı. 1924-43 arasında Kastamonu ve Yozgat
milletvekillikleri yapan Veled Çelebi, Tercüman-ı Hakikat, İkdam, Mektep,
Hazine-i Fünûn, Resimli Gazete gibi gazete ve dergilerde yazı ve şiirler
yayımlamıştır.
İzbudak, Türkçülük akımının önde
gelen düşünürlerindendir. Bu çerçevede II. Meşrutiyet yıllarında Türk dili
üzerindeki çalışmalarını yoğunlaştırdı, daha sonra dil devrimini destekleyerek
ölümüne kadar Türk Dil Kurumunda çalıştı.
1950’de Ankara’da vefat etti.
Kitapları: Araştırma-İnceleme:
Bedâyiü’l-Efkâr, (1310/1894), Leylâ ile Mecnun (1311/1895), Muvazene
(1311/1895), Birbirimizi Kırmayalım (1311/1895) Letâif-i Hoca Nasreddin
(1325,1327/1909), Darülfünun Dersleri (1328/1912), Vasiyetname-i Şerîfe Şerhi,
Hayrü’l-Kelâm (1330/1914), Ferhengname-i Sadî Tercümesi yahut Muhtasar Bostan
Tercümesi, (yay. haz., Kilisli Rifat [Bilge] ile, 1340/1924), Dîvân-ı Türkî-i
Sultan Veled, (Mehmet Bahaettin adıyla,1341/1925), Kur’ân-ı Kerîm Elifbası,
(Ahmet Edip ile,1341/1925), El İdrak Hâşiyesi (1926), Atalar Sözü (1936), Oğuz
Ata, Orhun Abideleri (1937). Dil-Sözlük: Arapça Gramer, (1324/1908), Türk
Diline Medhal (1338/1922), Türkçeden Türkçeye Lügat (1926). Anı: Hatıralarım
(1946).
AHMET HÂKÎ İZLER
Türkistan'da
1887’de doğdu. Türkistan'ın bağımsızlık savaşlarında bulundu. Burada pek çok yakınını
kaybetti. Türkistan'ın Çin tarafından işgali üzerine uzun yolculuklardan sonra
Konya'ya gelip yerleşti.
Arap
ve Farsçayla birlikte Türkçenin bütün lehçelerine vakıftı. Şair olan Ahmet Hâkî
Efendi, Tahir Büyükkörükcü gibi birçok kişiye Farsça öğretti. Her türlü gösterişten
uzak durdu. Konuşmalarında Türkistan hasreti hissedilirdi. Hafızası çok
kuvvetli ve sağlamdı.
Ahmet Hâkî Efendi 6 Eylül 1975'te Konya'da vefat etti.
Kabri, Üçler Mezarlığı'nda Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu Efendi'nin kabrinin güney doğusundadır.
M. SAFA KARATAY
Cumhuriyet dönemi
şairlerindendir. Doğum tarihinin 1911 olduğunu sanılıyor. Konya’da doğdu. Şair
ve yazar Namdar Rahmi Karatay amcası, şair Ata Karatay kardeşidir. Kuleli
Askeri Lisesini (1932) ve Askeri Tıbbiyeyi (1938) bitirdi. Gülhane Askeri Tıp
Akademisi (1943) ve Amerika Birleşik Devletleri Columbia Üniversitesi Tıp
Fakültesinde ihtisas yaptı (1946). Deniz Kuvvetlerine bağlı birliklerin yanı
sıra, Columbia Üniversitesi ve İstanbul Tıp Fakültesinde görev yaptı. Şiir
kitaplarının yanı sıra meslekî yayınları da var.
Kitapları: Şiir: Delikanlıyım
Ben (1934), Umutlanma (1936).
ALİ ERKAN KAVAKLI
Günümüz öykücü ve
romancılarındandır. Asıl adı Ali Erkan’dır. 1952’de Konya’nın Seydişehir
ilçesinde doğdu. 1976’da İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Hatay,
Sivas, Çanakkale, İstanbul ve 1988-94 yıllarında Almanya’da edebiyat
öğretmenliği yaptı.
İlk öyküsü Tertip 1975’te Yeni
Asya gazetesinde çıktı. Ürünlerini Türk Edebiyatı, Kültür Dünyası ve Sur
dergileri ile Zaman, Türkiye ve Akit gazetelerinde yayımladı. Konularını yakın
tarihten ve güncel olaylardan alan tezli romanlarıyla tanındı.
Sacayağın Ayakları ile 1977 Yeni
Asya Gazetesi Makale Yarışması Birinciliği; Yemin ile 1982 Yeni Düşünce Dergisi
Hikâye Yarışması Üçüncülüğü; Sılaya Göç ile 1993 Avrupa Türk Yazarları
Kompozisyon Yarışması İkinciliği; Avrupalı Mevlevi ile 1997 Esra Film Jüri Özel
Ödülü; Tante Ruth ile 1998 Kültür Dünyası Dergisi Hikâye Ödülü’ne değer
bulundu.
Kitapları: Roman: Gülü
Koklayamadım (1988), Kader Kapımı Çaldı (1990), Alman Doktor (1993), Gecenin
Siyah Kalbi (1994), Umudun Rengi Soldu (1994), İnsanlık Ayağa Kalk (1995),
Başkaldırıyorum (1995), İhtilal Yapan Adam ve Sandra (1996), Mafya Kıskacında
Vurgun (1997), İtiraf Ediyorum (1998), Derdimi Seviyorum (5 ciltlik fikir
romanı, H. İsmail ve R. Ş. Apuhan’la 1996), İntikam (2000), Hançer Saplı
Yüreğimde (2001), Cehennem Vadisi (2006), Gülen Öğretmen (2007) Çığlık (2010);
Öykü: Gönülleri Fethedenler (1982), Yemin (1988), Avrupalı Mevlevi (2003).
Derleme: Sevdalı Şiirler (1996), Güldeste Meşhur Şairlerden Seçme Şiirler
(M.Elçi ile, 2005) .
MELİKE FUNDA KAYNAK
Günümüz çocuk edebiyatı
yazarlarındandır. 1961’de Konya’da doğdu. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi
Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi (1991). TRT’nin radyo ve TV
programlarına çocuk oyunları yazdı.
Güneşe Açılan Pencere ile 1996
Bu Yayınevi Çocuk Edebiyatı Roman Ödülü (mansiyon); Selvi Çıkmazı ile 1997 Bu
Yayınevi Çocuk Edebiyatı Öykü Ödülü (mansiyon)’ne değer bulundu.
Kitapları: Roman: Güneşe Açılan
Pencere (1996). Öykü: Selvi Çıkmazı (1997), Senfonik Öyküler (1998), Yaşama
Doğru (2000).
Öykü,
roman ve deneme yazarı. 1958 doğumlu Hüzeyme Koçak, Hüzeyme Bolay müstearını da kullandı. Ünlü bilim adamı
Süleyman Hayri Bolay’ın yeğenidir. İlk ve orta öğrenimini Kütahya’da tamamladı.
1977 yılında Kandilli Kız Lisesi’nden mezun oldu.
İlk
yazısı Diyanet dergisinde (1971) yayımlandı. Edebiyat Otağı, Yedi İklim, Berceste,
Barem, Gözyaşı, Bilgi Yolu, Sarmaşık, Ortanca, Edebdağ, Müsvedde gibi bazı
dergilerde; 40ikindi.com, edebistan.com, sanat alemi.net, edebiyat ufku.com
gibi internet sitelerinde öykü ve denemeleri yayımlandı. Halen Konya’da
çıkmakta olan Merhaba gazetesinde köşe yazarlığını sürdürmektedir. Türk
Edebiyatı Dergisi’nin açtığı “Ömer Seyfettin Hikâye Yarışmasında çeşitli
öyküleriyle 1997, 2000, 2001 yıllarında ödüller aldı. 2002’de Beyan
Yayınları’nın açtığı “İlk Romanlar Yarışması”nda Sindrella’nın Pabucu isimli romanıyla üçüncülük derecesi aldı. Sarılmak isimli romanıyla “2010 Yılı İlesam-Akçağ
Roman Yarışması Birincisi oldu.
Eserlerinde,
Osmanlı Türkçesi kelimeleri ile modern çağrışımlı kelimelerin
bağdaştırılmasından doğan çarpıcı bir
dil vardır. Özellikle öykülerinde ironinin ince bir biçimde kullanılması kuvvetli
bir anlatım meydana getirir. Hayatının önemli bir kısmını Konya’da yaşayan ve
halen aynı şehirde yaşamakta olan Koçak’ın eserlerinde, bu şehre ilişkin önemli
ayrıntılar, tespitler bulmak da mümkündür.
Eserleri:
Öykü: Saklı Değerler(2003), Muhabbet Buyursun Gelsin (2005), Bekleyen(2006),
Havva Hanım’ın Gamzesi (2007),
Edebiyatçıysam Ne Olayım(2010); Roman:Çoban
Aşkın Çocuğuydu (2006), Sarılmak (2011); Deneme:Bırakın Güzel Konuşsun (2004),
Bana Gönülden Çalıp Söyle (2006), Ey Ruh(um) Geldinse Masaya Vur (2007), Ötede(2008),
Edibâne Süz(ül)üşler (2008), Şapkamın Altı (2010)
ALİ ULVİ KURUCU
Cumhuriyet dönemi
şairlerindendir. 1922’de Konya’da doğdu. 1938’de ailesiyle birlikte Medine’ye
göç etti. Kahire’de El-Ezher Üniversitesini bitirdi (1945). Medine’de II.
Mahmud tarafından kurulan Mahmudiye Kütüphanesi (1953-75) ile Şeyhülislâm Arif
Hikmet Bey Kütüphanesinin (1975-85) müdürlüğünü yaptı ve bu görevdeyken emekli
oldu. Aruz ölçüsüyle yazdığı, İslamî düşünce duyarlığı taşıyan ve çoğunlukla M.
Akif Ersoy tarzında dile getirdiği şiirleri İstanbul’da A. K. Belviranlı’nın
çıkardığı İslâmın Nûru adlı dergide
yayımlandı (1951-53).
Kitapları: Şiir: Gümüş Tül
(1962); Anı: Bir Ömürden Sayfalar (2002), Medine Notları (2002); Hatıralar
1-2-3 (2007-2008). Diğer: Nurdan Sesler (1957), Gecelerin Gündüzü, (1990).
Ali Ulvi, Medine’de 2002’de
vefat etti.
ZÜLFÜ LİVANELİ
Günümüz yazar ve
müzisyenlerindendir. 1946’da Konya Ilgın’da doğdu. Tam adı Ömer Zülfü
Livanelioğlu. Ankara Kolejini bitirdi. 12 Mart 1971 darbesi sonrası cezaevine
girdikten sonra yurtdışına çıktı: 1972’de İsveç’e yerleşti. Stockholm’de müzik
eğitimi aldı (1974-75). İlk albümü Belçika’da çıktı (1973). Yirmi beş albümü,
üç yüz bestesi vardır. “Otobüs”, “Yol”, “Sürü” filmlerinin müziklerini yaptı.
1987’de ilk filmi “Yer Demir Gök Bakır”ı çekti. 1996’da UNESCO Kültür Elçisi
seçildi. 2002’de CHP İstanbul milletvekili oldu; 2004’de partisinden istifa
etti. 1989’dan sonra Sabah, Milliyet, Vatan gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı.
Edebiyata öykü yazarak başladı. Kitapları birçok dile çevrildi.
Engereğin Gözündeki Kamaşma ile
1997 Balkan Edebiyatı Ödülü; Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm ile 2001 Yunus Nadi
Roman Ödülü; Mutluluk ile Barnes Noble (ABD) Yeni Yazarları Keşif Ödülü’ne
değer bulundu.
Kitapları: Öykü: Arafat’ta Bir
Çocuk (1979). Roman: Sis (1990), Engereğin Gözündeki Kamaşma (1996), Bir Kedi
Bir Adam Bir Ölüm (2001), Mutluluk (2002), Leyla’nın Evi (2006), Son Ada
(2008); Deneme: Orta Zekâlılar Cenneti (1991), Diktatör ile Palyaço (1992),
Sosyalizm Öldü mü? (1990). Söyleşi: Gorbaçov’la Devrim Üzerine Konuşmalar
(2003). Anı: Sevdalım Hayat (2007).
MUAZZEZ MENEMENCİOĞLU
Cumhuriyet dönemi
şairlerindendir. Tam adı Muazzez Çiğdem Menemencioğlu. Konya’nın Ereğli
ilçesinde 1929’da doğdu. Aksaray Kız Meslek Lisesini bitirdikten sonra İstanbul
Sanayi Odasında memurluk yaptı; buradan emekli oldu. Ankara ve İstanbul
radyolarında Bizim Sanatçımız ve Arkası Yarın programlarını hazırladı. Evrensel
gazetesi için sanatçılarla söyleşiler yaptı.
Şiirlerini 1956’dan itibaren
Varlık, Türk Dili, Yeditepe ve Çağrı dergilerinde yayımladı; özellikle Varlık
dergisinde çıkan röportajlarıyla tanındı. Şiirlerinde kadın dünyasının
sorunlarını yer yer erotik motiflerle ve incelikli bir dille anlattı.
İzmir Anakent Belediyesi Kadın
Şiirleri Ödülü; Savunma ile Ankara Sanat Kurumu Çeviri Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Emi (1963), Sen
Kraldın Taçsız (1967), Davullar Vurur (1978), Dünya Çocukların Olacak (çocuk
şiirleri) (1979), Gözlerimde Atlar Koşuyor (1992). Oyun: Pembe Gözlükler
(1991).
ZEKİ OĞUZ
Günümüz şair ve
öykücülerindendir. 1951’de Konya’nın Selçuklu ilçesine bağlı Tatköy’de doğdu.
1967’de Konya Erkek Sanat Enstitüsü’nü bitirdi. 1991’den beri Tarım İl
Müdürlüğü’nde memur. Çalı dergisini çıkarıyor. Çeşitli illerde fotoğraf
sergileri ve dia gösterileri düzenledi.
Ürünlerini 1969’dan itibaren
Yeni Konya gazetesinde, Yaba, Gerçek Sanat, Varlık, İnsancıl ve Aykırı Sanat
dergilerinde yayımladı.
Kitapları: Şiir: Kavgadayız Her
Saat (1970), Gezgin Yürek (1999). Öykü: Bebek, (1981), Hayrat (1992), Âdemin Kaburga
Kemiği (1994), Yüreğimi Getirdim Armağan (1995), Ürkek Bir Keklik (1996),
Dolavlı Yılmaz Güney (2002), Seçme Öyküler (2004). Halkbilim: Konya Dağ Köyleri
(1997), Bir Bozkır Türküsü: Beldeleri ve Yaylalarıyla (2003).
CEMİL SENA ONGUN
Cumhuriyet dönemi yazar ve
eğitimcilerindendir. İlk soyadı Sena’dır. 1894’te Konya Seydişehir’de doğdu.
Kilis Rüştiyesini, İstanbul Sultanisini ve Darülmuallimin-i Âliyenin Felsefe
Şubesini bitirdi (1916).
1918’de Niğde Darülmuallimininde
öğretmenliğe başladı. Psikoloji ve eğitim yöntemleri (ruhiyat ve usul-i tedris)
dersleri verdi. Darülfünun Mektep ve Terbiye Müzesi Müdür Muavinliğine
getirildi. Millî Mücadele sırasında Ankara’ya geçerek Hâkimiyeti Milliye
gazetesinde çalıştı. Maarif Vekâletinde görev aldı ve Ankara Kız Öğretmen
Okulunda, Amasya ve Sivas liselerinde edebiyat ve felsefe okuttu (1924-25).
Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından Paris’e gönderildi; Sorbonne’da felsefe eğitimi gördü. 1927’de
Türkiye’ye döndü ve İstanbul Erkek, Galatasaray, İstanbul Kız, Kuleli ve
Haydarpaşa Liselerinde felsefe öğretmeni olarak çalıştı.
İlk yazısı Rübap dergisinde
çıktı. Kadınlar Dünyası dergisinde romanları tefrika edildi. Millî Mecmua başta
olmak üzere pek çok dergide çıkan “felsefi ve vatani” şiirlerini Nirvana adıyla
topladıysa da kitaplaştırmadı. Zamanla şiirden uzaklaşarak eğitim, felsefe,
tarih konularına yöneldi; ders kitaplarının yanı sıra deneme, inceleme,
monografi türünde kitaplar yayımladı ve bu alanlarda yaptığı araştırmalarla
tanındı. Yazılarını Ocak (Amasya) ve ayrıca Millî Talim ve Terbiye Mecmuası,
Anadolu Duygusu, İçtihat, Gündüz, Varlık, Çığır gibi dergilerde yayımladı.
Kitapları:
İnceleme-Monografi-Deneme: Umumi Usuli Tedris (1928), Hususi Tedris Usûlleri
(1930), Amelî Tedris Usûlleri (1930), Estetik (1931), İlk ve Orta Tedrisatta
Hususi Tedris Usûlleri (1932), Allah Fikrinin Tekâmülü (1934), Mufassal Umumi
Tedris Usûlleri (1935), Felsefe ve İçtimaiyat Notları (1935), Ruhi Mucizeler
(1935), Psikoloji Dersleri (1936), Felsefe ve İçtimaiyat Notları (1936), Yeni Kadın
(1937), Filozofi (1937), Büyük Adam Olmak (1940), Buda ve Konfüçyüs (1941),
Felsefe ve Sosyoloji, (1943), Yahya Kemal: Eserleri ve Şahsiyeti (1945), Sanat
Sistemleri ve Ahmet Haşim’in Sembolizmi (1947), Mehmet Akif: Hayatı Eserleri ve
İdealleri (1947), Saadet Yolları (1948), İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
(1949), Meşhur Filozoflar (1950), İnsan Ruhu Ebedi midir? (1951), Ahuramazda
Böyle Dedi (1960), Büyük Filozoflar Ansiklopedisi, 4 c. (1957-1969), Hz.
Muhammedin Felsefesi (1967), İnsanlar ve Ahlâklar (1970), Tanrı Anlayışı
(1978).
1981’de İstanbul’da Öldü.
F. CEMAL OĞUZ ÖCAL
Cumhuriyet dönemi
şairlerindendir. 1913’te Konya’nın Seydişehir ilçesine bağlı İncesu’da doğdu.
Anadolu’nun birçok yerinde ve uzun bir süre Eskişehir’de öğretmenlik yaptı. Gazi
Terbiye Enstitüsü Pedagoji Bölümüne girdi. Mayıs 1944’te ırkçılık ve Turancılık
iddiasıyla yargılandı ve beraat etti. Daha sonra Eskişehir gazetesinde
yazarlık, Şeker Fabrikasında puantörlük, Seyitgazi Toprak Mahsulleri Ofisinde
memurluk, Seydişehir ve Konya bölge müdürlüklerinde mümeyyizlik gibi işlerde
çalıştı. 1947’de öğretmenliğe döndü ve mesleğini İstanbul’da sürdürdü. Türkçü,
milliyetçi şiirleriyle tanındı.
Kitapları: Şiir: Yurttan Sesler
(1939), Türk Geliyor (1944), Ata Sevgisi (1946), Savulun Kızıllar, Gençlik
Geliyor (1949), Türk Çocuklarına Millî Şiirler (1951), Her Şey Vatan İçin
(1953), Kıbrıs’a Seferim Var (makaleler ve şiirler,1958), Ramazan Şiirleri
(1960), Eyüp Sultan’ı Ziyaret (1960), Olan Oldu Bizlere (1960), Yavrularımıza
Okul ve Bayram Şiirleri (1960), Vatan Bahçemizden Sesler (1967), Bir Millet
Şahlanıyor (1968).
İstanbul’da 1971’de öldü.
MEHMET ÖNDER
Cumhuriyet dönemi şair,
halkbilimci ve müzecilerindendir. 1926’da Konya’nın Çumra ilçesinde doğdu.
1950’de DTCF Sanat Tarihi Bölümünü bitirdi. Konya Mevlânâ Müzesi Müdürlüğü
(1953-64), Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü (1964-67), Millî Eğitim ve
Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı (1967-74), Başbakanlık Kültür Müşavirliği ve Bonn
Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği (1974-87) görevlerinde bulunduktan sonra
emekli oldu. Almanya’daki Türkevleri’ni kurdu. Türkiye İş Bankasında kültür ve
sanat danışmanı olarak görev yaptı (1987-99). Bu bankanın yayın organı Kültür
ve Sanat dergisini çıkardı (1989-99, 42 sayı). Uluslararası Anıtlar Konseyi
Türkiye Millî Komitesi kurucularındadır.
İlk yazısı 1945’te Konya Halkevi
dergisinde çıktı. Tarih, tasavvuf, sanat tarihi, etnografya, halkbilim ve
edebiyat alanlarındaki yazılarını Hisar, Şadırvan, Türk Folklor Araştırmaları,
Türk Sanatı, Hayat Tarih dergileri ve Tercüman gazetesinde yayımladı. Kendisine
Pakistan Hükümeti tarafından İkbal Nişanı verildi.
Gönüller Sultanı Mevlânâ adlı
yapıtından T. Özakman ve E. Orbey’in oluşturduğu senaryo, Mevlânâ adıyla
1973’te A. Yılmaz tarafından filme alındı.
Kitapları: Şiir: Köyün Bağrından
(1946), Zafer Yolunda, (M. Balkan ile,1947), Mevsim Sonu; (1949), Yerel
Tarih-İnceleme: Seyahatnamelerde Konya (1948), Konya Matbuatı Tarihi (1949),
Konya Maarif Tarihi (1952), Tarihi Turistik Konya Rehberi (1950), Millî
Mücadelede Konya (1953), Konya Çeşme ve Şadırvanları (1955), Konya Camileri
(1960), Mevlânâ Şehri Konya (1962), Konya Efsaneleri (1963),
Mevlânâ Araştırmaları: Mevlâna
ve Türbesi (1955) [Mevlânâ und Sein Mausoleum, çev. Prof. Dr. F.
Taeschner),Gönüller Sultanı Mevlâna (1958), Mevlâna Şiirleri Antolojisi (1956),
Mevlâna’nm Konya’daki Evi ve Medresesi (1956), Mevlâna’nın Sandukası (1958),
Mesnevî’den Hikâyeler (1969), Mevlâna (1973), Mevlâna Bibliyografyası (1973),
Müze Katalogları-Müzecilik
Araştırmaları: Mevlâna Müzesi Rehberi (1958), Çini Eserler Seksiyonu Rehberi
(1961), Selçuklu Taş ve Ahşap Eserler Rehberi (1962), Mevlâna Müzesi
(1969-Almanca, İngilizce ve Fransızca basımlarıyla); Türkiye Müzeleri (1977),
Yurtdışı Müzelerinde Türk Eserleri (1983),
Atatürk Araştırmaları: Atatürk
Evleri Atatürk Müzeleri (1970), Atatürk’ün Yurt Gezileri (1975), Atatürk’ün
Evleri, Karargâhları (1977).
OSMAN ÖZBAHÇE
Günümüz şair ve
yazarlarındandır. Ömer Çiğdeli, Cahit Cem, Ömer Bayram imzalarını da kullandı.
1971’de Konya’da doğdu. AÜ İlahiyat Fakültesi mezunu (1991). 1992’den beri
öğretmen. Kökler dergisini yönetti (12 sayı, 2003-2006), Hakan Şarkdemir ve
Serkan Işın’la Karagöz dergisini çıkardı.
İlk şiiri Güz Alazında Uçuşan
Kar Beyazlığı III, Yeni Taşova gazetesinin eki Kültür Edebiyat’ta çıktı (1990).
Şiir ve yazıları Dergâh, Yedi İklim, Kayıtlar, İkindi Yazıları, Hece, Edebiyat
Ortamı, Atlılar, Kökler, Karagöz gibi dergilerde yayımlandı.
Kural Dışı ile 2007 TYB Eleştiri
Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Uzun Yürekli
Nehir (1999), Düşmanlık (2004), Kral (2006). Deneme-Eleştiri: Sağlam Şiir
(2006), Kural Dışı (2007), Modern Şiirimizin Kökenleri (2008).
MUSTAFA ÖZDAMAR
Günümüz romancı ve biyografi
yazarlarındandır. Coşkun Şeyda imzasını da kullandı. 1946’da Konya’da doğdu. Ankara
İmam-Hatip Lisesinden sonra girdiği Erzurum Yüksek İslam Enstitüsünü ikinci
sınıfta terk etti. Hâlen Üsküdar’daki İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesinde
yönetici. İlk yazıları 1966’dan itibaren, Konya’da çıkan Özduyu gazetesinde yer
aldı. Hareket, Çile ve Altınoluk dergilerinde yazdı; Millî Gazete’de köşe
yazarlığı yaptı. Biyografi kitaplarıyla dikkat çekti.
Kitapları: Roman: Cinnet (1976),
Devran (1988), Şahı Nakşibend (1997). Şiir: Yunuslar Deryası (1998). Araştırma:
Yaşı ve Başıyla Mim Sin Harekâtı (1967), İstanbul’da Makam ve Merkadleri
Bulunan Şehid Sahabeler (1988), Dersaadet Dergâhları (1994), Hüvel Baki (1996),
Ahmed Gazali ve Tevhidde Tecrid (1997), Islâmbol Geleneğinde Sivil Merasimler
ve Doğumdan Ölüme Mûsikî (1997); DenemeSohbet: Nazlar ve Niyazlar (2002),
Vahdet ve Mehmet Gülşeni Hasbahçe (2000), Zarafet Bahisleri (2008).
ATİLLA ÖZKIRIMLI
Cumhuriyet dönemi araştırmacı ve
eleştirmenlerindendir. 1942’de Konya’da doğdu. İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümünü bitirdi (1968). Hacettepe Üniversitesi Temel Bilimler Yüksek Okulunda
Türkçe öğretim görevlisi olarak çalışırken 1971’deki askerî müdahale sonrasında
görevine son verildi. Askerliğini yaptıktan sonra yayınevlerinde danışmanlık ve
düzeltmenlik yaptı. Altın Kitaplar Yayınevinde ve Meydan Larousse
Ansiklopedisi’nde çalıştı. Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik yaptı (1968-69,
1973). Atatürk Eğitim Enstitüsünde (1978) ve İstanbul Devlet Konservatuarında
Türkçe ve edebiyat dersleri verdi. 1982’de Yükseköğretim Kurulu yasasıyla
Devlet Konservatuarının Mimar Sinan Üniversitesine bağlanmasını protesto
amacıyla görevinden istifa etti (1982). Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim
Bilimleri Fakültesinde Türkçe dersleri öğretim görevlisi olarak çalışmaya
başladı. 1984-86 yıllarında Günümüzde Kitaplar dergisinin yayın yönetmenliğini
yaptı.
İlk şiir ve öyküleri Su ve
Düzlem dergilerinde çıktı (1963-64). Eleştiri ve incelemeleriyle Papirüs
dergisinde göründü; yazılarını May, Yeni Dergi, Ulus, Gösteri, Türk Dili,
Soyut, Birikim, Milliyet Sanat, Cumhuriyet gibi çeşitli dergi ve gazetelerde
sürdürdü. Bir dönem de TV’de kitap tanıtım programları hazırladı ve sundu
(1989). Yakup Kadri ve Sabahattin Ali’nin yapıtlarının eleştirel basımlarını
hazırladı. Eleştirilerinin yanı sıra Türk edebiyat tarihine ilişkin incelemelerinde
de sanatı toplumsal yapı ile ilişkilendirerek ele alma tavrını benimsedi.
Kitapları: İnceleme-Derleme:
Kabusnâme: Keykavus Mercimek Ahmet (önsöz ve notlarla sadeleştirme, 1973),
Nedim (1974), Ahmet Haşim (1974), Tevfik Fikret (1978), Sabahattin Ali (Filiz
Ali Laslo ile, 1979), Türk Edebiyatı Ansiklopedisi (4 c., 1982 ,yb 5 c., 1987),
Edebiyat İncelemeleri/ Yazılar I, (1983), AlevilikBektaşilik ve Edebiyatı
(1985), Dede Korkut Masalları (1985), Yazarları da Vururlar, (C. Üster ile)
(1987), Pir Sultan Abdal (S. Eyüboğlu ile, 1989), Tarihe Not Düşmek (1989),
Toplumsal Bir Başkaldırının İdeolojisi Alevilik Bektaşilik (1990), Hayatımıza,
Sevgisizliğe ve Yalnızlığa Dairdir (1991), Açıklamalı Edebiyat Terimleri
Sözlüğü (1991), Söylev (1991), Türk Dili (T. Baraz ve N. Karasar ile,1992),
Ömer Seyfettin: Seçilmiş Hikâyeler (1992), Dil ve Anlatım (1994), Romanların
Dünyasında (1994), Tarih İçinde Türk Edebiyatı (1995), Sevgim Acıyor (1995),
Öykülerle Romanlarla Yaşamak (1995), O Güzel İnsanlar (1998), En Güzel Türk
Hikâyeleri (1998), Türk Dili: Dil ve Anlatım (2001), Türk Edebiyatı Tarihi
(2004).
Atilla Özkırımlı 22 Ocak 2005’te
İstanbul’da öldü.
SAİM SAKAOĞLU
Günümüz halkbilim araştırmacısı,
yazar ve akademisyenlerindendir. Sencer Sakarya, Mehmet S. Meramlı, Hasan
Tahsin Yazar, Sadi Dirlik ve Ahmet Eskişehirligil adlarını da kullandı. 1939’da
Konya’da doğdu. Yüksek öğrenimini İÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı
(1965). Mecburi hizmetini bir yıl süreyle Tokat’ta, Gazi Osman Paşa Lisesinde
yerine getirdi. Ardından Erzurum Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümüne asistan olarak girdi (1967). 1971 yılında doktor, 1977’de doçent,
1988’de profesör oldu. Bu arada ABD’de Texas Tech University’de araştırmalar
yaptı. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinde dekanlık görevinde bulundu
(1988-94). Yaş haddinden emekli oldu (2006).
İlk yazıları Özlem dergisi ile
Yeni Konya ve Öz Demokrat Konya gazetelerinde yayımlanmıştır.
Atatürk’ün Dili: Türkçe ile 1981
Tercüman Gazetesi Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılı Ödülü (birincilik);
AnadoluTürk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Katalogu ile
1990 Türkiye İş Bankası Sosyal Bilimler/Halk Edebiyatı Büyük Ödülü’ne değer
bulundu.
Kitapları: Araştırma: Gümüşhane
Masalları/Metin Toplama ve Tahlil (1973), Anadolu Türk Efsanelerinde Taş
Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Katalogu (1980), Dadaloğlu (1986), Ercişli
Emrah (1987), Bayburtlu Zihni (1988), Atatürk Gençlik ve Kültür (1990), Türk
Fıkraları ve Nasreddin Hoca (1992), Efsane Araştırmaları (1992), Hurşit ile
Mahmihri Hikâyesi (A. Duymaz ile,1996), Masal Araştırmaları (1999), 80. Doğum
Yılında Şair Ahmet Tufan Şentürk (1999), Çaybaşı Yazıları (2000, Türk Ad Bilimi
I, 2001), İslamiyet Öncesi Türk Destanları (A. Duymaz’la, 2002), Türk Gölge
Oyunu Karagöz (2003). Derleme: Halk Şiirinde Atatürk (1974), 101 Anadolu
Efsanesi (1976), Türk Çocuklarına Masallar (1977), Konya Üzerine Şiirler
(2002), Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler (2005).
GÜLTEKİN SÂMANOĞLU
Cumhuriyet dönemi
şairlerindendir. Asıl soyadı Samancı. 1927’de Konya’da doğdu. Kuleli Askeri
Lisesini (1947) ve Kara Harp Okulunu (1949) bitirdi. 1959’a kadar ordu donatım
subayı olarak çeşitli yerlerde görev yaptı. 1959’da Basın Yayın Genel
Müdürlüğüne girdi; 1960’ta İç Basın müdürü, 1961’de Basın İlan Kurumu yönetim
kurulu üyesi, 1967’de genel müdür yardımcısı, 1973’te genel müdür oldu.
1988-96’da TRT Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Hisar dergisinin (1950-57,
1964-80) kurucu ve yöneticileri arasında yer aldı; Türk Yurdu dergisinin
(1959-60) edebiyat sayfasını yönetti.
İlk şiiri O Kadın 1948’de
Çınaraltı’nda çıktı. Şiirlerini Çınaraltı, Hisar, Türk Yurdu, Çağrı, Türk
Edebiyatı, Millî Kültür ve Türk Dili dergilerinde yayımladı. Hakkında, Atatürk
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden Ali Çelebi’nin
bitirme tezi vardır (1990). Gözaydınlarla adlı şiirinin öyküsü oyunlaştırılarak
1995’te TRT’de gösterildi.
Uzun Vuran Gölge ile 1983 Konya
Kültür ve Turizm Vakfı “En İyi Kültür ve Sanat Eseri” Ödülü; Anadolu Basınına
Hizmet Ödülü (1987); Son Kırk Yılın En Başarılı Gazetecisi Ödülü’ne (1988)değer
bulundu.
Kitapları: Şiir: Alacakaranlık
(1970), Uzun Vuran Gölge (1983). Biyografi: Cahit Sıtkı Tarancı (1971),
Kemalettin Kâmi Kamu (1986).
2003’te İstanbul’da öldü.
ABDULLAH ŞANAL
Günümüz şairlerindendir. Konya
Beyşehir’de 1947’de doğdu. 1968’de İÜEF Türkoloji Bölümünü ve İstanbul Yüksek
(Çapa) Öğretmen Okulunu bitirdi. İstanbul, Rize, Artvin ve Antalya’da
öğretmenlik (1968-94), Antalya’da gazetecilik (1995-97) yaptı; 1997’den beri kitabevi
işletiyor. 1982’de Bir Hüzün Sancısı kitabı toplatıldı, kendisi gözaltına
alındı. Kırkmerdiven, Atatürkçü Düşünce ve ANSAN Sanat (daha sonra Morca)
dergilerinde yöneticilik yaptı.
İlk şiiri Beyşehir, 1961’de
Yamaç dergisinde çıktı. Şiir ve yazılarını Evrim, Türkiye Yazıları, Varlık,
Dönemeç, Edebiyat ‘81, Gerçek Sanat, İnsancıl ve Yeni Biçem dergileri ile
Antalya gazetelerinde yayımladı. Toplumcu gerçekçi çizgide şiirler yazdı.
Uçurum Kokan Okyanus ile 1998
İbrahim Yıldız Şiir Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Yorgun Sevi
Çıkmazı (1973), Bir Hüznün Sancısı (1980), Sorum Var Rüzgârlara (1984), Adın
Türkülerimde (1989), Uçurum Kokan Okyanus (1997), Milenyum Şarkıları (2004),
Aşkın Yedi Rengi (2005). Deneme: Yaşasın Edebiyat (1997), Afrika’ya Yolculuk
(1997).
OĞUZ TANSEL
Cumhuriyet dönemi
şairlerindendir. 1915’te Konya Bozkır’da doğdu. İstanbul Pertevniyal Lisesinden
sonra İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne girdi (1935). Buradaki öğrenimini
tamamlamadan yeterlik sınavı vererek öğretmenliğe başladı (1938). Çeşitli
okullarda Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yaptı. 1969’da sağlık sorunları
nedeniyle emekliye ayrılarak Burhaniye/Ören’e yerleşti.
Hece ölçüsüyle yazdığı ilk
şiirleri 1937’de Servetifünun Uyanış ve Varlık dergilerinde çıktı. Yelken, Aydınlık,
Yeditepe, Dost, Güney gibi dergilerde yayımladığı şiir ve yazıları ile tanındı.
1940 Kuşağı şairleri arasında anıldı. Toplumsal gerçekçi çizgide şiirler yazdı.
Derlediği masallarda da kendine özgü bir üslup geliştirdi. Ölümünün birinci
yılında dostları anısına, Üç Kanatlı Masal Kuşu Oğuz Tansel adlı bir kitap
çıkardılar (1995).
Allı ile Fırfırı ile 1977 TDK
Çocuk Yazını Ödülü’ne değer bulundu.
Kitapları: Şiir: Savrulmayı
Bekleyen Harman (1953), Gözünü Sevdiğim (1962), Sarıkız Yolu (toplu şiirler) (1986),
Dağı Öpmeler (haz. A. Tansel) (1999); Masal: Altı Kardeşler (1959), Yedi Devler
(1960), Üç Kızlar (1963), Mavi Gelin (1966), Bektaşi Dedikleri (M. Eloğlu ile)
(1970), Allı ile Fırfırı (toplu masallar) (1976), Bir de Varmış, îki de Varmış
(A. Özyalçıner ile) (1979), Çobanla Bey Kızı (1985).
1994’te Ankara’da öldü.
MEHMET TAŞDİKEN
Günümüz öykücü ve senaryo
yazarlarındandır. Konya Beyşehir’de 1953’te doğdu. İlk ve orta okulu
Beyşehir’de okudu. İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’ni (1971), İÜEF Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü’nü (1977) bitirdi. Silivri ve Üsküdar’da bir süre lise
edebiyat öğretmenliği yaptıktan (1977-80) sonra reklamcılığa başladı. Öyküleri
ve yazıları Pınar, Türk Edebiyatı dergilerinde yayımlandı. P. Safa’nın
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu TV dizisi olarak senaryolaştırdı; dizi TV’de
gösterildi (1985).
Kitapları: Öykü: Bir Sevdadır
Çobanlık (1976); Senaryo: Itrî, (2. bas., 1980); Deneme: Berduş Düşünceler
(2001).
HALİM UĞURLU
Cumhuriyet dönemi
şairlerindendir. Konya Taşkent’te 1926’da doğdu. Asıl adı Abdülhalim Uğurlu. A.
Halim Uğur imzasını da kullandı. Besteci ve piyanist Tuluyhan Uğurlu oğludur.
İstanbul Taksim Erkek Lisesinden (1946) sonra İÜEF Felsefe Bölümü’nden mezun
oldu (1950). Gazetecilik (1947-50), turizmcilik ve otelcilik (1958-72),
sanayicilik (1972-85) yaptı. 1986’da emekliye ayrıldı. Uluslararası Yazarlar ve
Gazeteciler Derneği (ATURJET) Genel Sekreterliği ve Başkanlığı, Yazko genel
sekreterliği yaptı. Güreş Federasyonu Asbaşkanlığında bulundu (1970-75).
İlk şiiri 1944’te Büyük Doğu
dergisinde çıktı. Edebiyat Dünyası, Türk Basın Birliği, Papirüs, Türk Dili, Son
Çağ, Yansıma, Güney, Yazko, Gösteri, Türk Dili Dergisi’nde yayımlanan ve
Anadolu insanının acılarını, özlemlerini yansıtan şiirleri yazdı.
Gökağrı adlı kitabındaki “Anadolu
Acısı” adlı şiiriyle 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’ne değer
bulundu.
Kitapları: Şiir: Asya Baharı (N.
F. Kısakürek’in önsözüyle) (1950), Değişim (1967), Gökağrı (1971), Zamanların
Dili (1974), Türke Destan (1974), Kan Su Kesince (1979), Kıyamet Çiçekleri
(1988), Sözcüklerde Uyanmak (2000).
2001 yılında İstanbul’da vefat
etti.
KÂMİL UĞURLU
1942
yılında
Dülgerler’de (Aladağ) doğdu. Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde ( şimdi Mimar
Sinan Üniversitesi ) mimarlık eğitimi aldı. Türk mimarlık sanatı konusunda
doktor oldu.
Üniversite
öğrenimi
sırasında okulunun sanat ve edebiyat faaliyetlerini yönetti. Anahtar, Yonca ve
Elif dergilerinin yönetiminde yer aldı. 1964 te ilk şiir kitabını yayınladı. Yemenimde
Hâre Var adını taşıyan ve geniş ilgi
uyandıran kitabı, Yüreğimde Yâre Var, Gölgeli Sokağın Şiirleri, Nil Nehrinde
Nilüfer adlı kitapları izledi.
Mimarlık ve sanat tarihi
kitaplarının yanında Şehrengizler
yazdı. Yayınlanmış Karaman Şehrengizi,
Konya Şehrengizi, Eskişehir Şehrengizi adlı kitapları şehir kitapları konusunda yeni bir
akım başlattı.
Konya
Şehrengizi, Tükiye Yazarlar Birliği tarafından “Yılın Şehir Kitabı” olarak
değerlendirildi.
Farklı bir üslûpla yazdığı Destan-Şiir denemeleri de başarılı
oldu. Mir Ali’yle Gül Hanımın Destanı, Ötüşün Kuşlar Ötüşün, Cehennemde Aşk Çiçekleri, Kolsuz Emine Destanı, Asiye’nin Ayları bu şekilde yazdığı
destanlardır. Ötüşün Kuşlar Ötüşün,
Türk Dünyası Yazarlar Birliği tarafından ödüllendirildi. Bazı kitapları yurt
dışında yayınlandı.
Yayına hazır durumda olan Âşıkan Yolu ve Kelebek Kanadındaki Hayatlar
adını verdiği kısa biyografi çalışmaları yanında Kâmil Uğurlu, Türk
Ocakları, Türk Kültürüne Hizmet Büyük Ödülü, Kırgızistan ve Kazakistan Devlet
Nişanları, Türk Dünyası Mimarlar
ve Mühendisler Birliği Büyük Ödüllerine de sahiptir.
Türksav
(Türk Dünyası
Sanatçıları Vakfı) kurucu üyesi, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu,
Bilim Kurulu üyesi v.b. gibi üyelikleri vardır.
Hâlen
Karaman Belediye Başkanıdır. Evli ve üç çocuk sahibidir.
YALVAÇ URAL
Günümüz çocuk edebiyatı
yazarlarındandır. 1945’te Konya’da doğdu. İstanbul Atatürk Lisesinden mezun
oldu. Bir süre müzisyenlik yaptı. Milliyet Yayınlarında çalıştı (1980-88). Daha
sonra Gelişim Yayınlarına geçti. Milliyet Çocuk, Milliyet Kardeş, Güm Güm gibi çocuk
dergilerinde yöneticilik yaptı.
Edebiyata çocuk dergilerinde
yayımladığı gülmece ağırlıklı şiirleriyle girdi. Daha sonra çocuk edebiyatı
alanında ürünler verdi. Televizyon için çocuk programları hazırladı: “Az Gittik
Uz Gittik”, “Tekir Noktalama İşaretlerini Öğretiyor”, “Sihirli Pabuçlar” vb.
karikatür albümleri de bulunan yazarın kitaplarından bazıları çeşitli dillere
çevrildi.
Müzik Satan Çocuklar ile 1979
II. Uluslararası Çocuk Kitapları Fuarı Şiir Birincilik Ödülü; 1979 Milliyet
Sanat Dergisi Oyun Ödülü; 1983 Türk-Yunan Dostluğu Abdi İpekçi Ödülü Yarışması
(şiir başarı ödülü); Türk ve dünya çocuk edebiyatına yaptığı katkılardan dolayı
1986’da Uluslararası “Polonya Gülümseme Nişanı” ve “Polonya Çocukları
Şövalyelik” Unvanı’na değer bulundu.
Kitapları: Çocuk Kitapları:
Sincap (1978), Bir Gök Dolusu Güvercin (1979), Müzik Satan Çocuklar (1979),
Korkulu Bir Gün (1980), Tekir Noktalama İşaretlerini Öğretiyor (1981), Kırmızı
Kızlar Çatıları Gizler (1982), La Fonten Orman Mahkemesinde (1983), Alfabe Boyama
(1983), Anadolu Efsaneleri (1986), Zıpır Bilmeceler (1988), Yeni Zıpır
Bilmeceler: Dünyanın En Komik Bilmeceleri (1991), Göz Aldatmacaları (1997),
Hormonlu Zıpırlar: Kırmızı Kızlar Çatıları Gizler (1997), At Zıpırları (1997),
Kahraman Süvariler (1997) Kayıp Ülkenin Çocuğu (1997), Kedi Köpek Zıpırları
(1997), Kibrit Oyunları (1997), Matematik Oyunları (1997), Sayılar Boyama,
(1997), Sessiz Alfabe (1997), Sessiz Zıpırlar (1997); Sihirli papuçlar (1997),
Temel Reis Ispanağı Yoğurtsuz Yer (1997), Zekâ Oyunları (1997),
İnceleme: Süleyman Nazif,
(1983). Şiir: Kulağımdaki Küçük Çan (1979), Mırnâme (1999). Albüm: Cemal Nadir
Karikatür Albümü (1984), Karikatür Albümü (1984).
Melâhat KIYAK ÜRKMEZ
Konya’nın
Hadim kazasında 1959 yılında doğdu. Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler
Bölümü’nden mezun oldu. Halen Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim
Fakültesi Türkçe Bölümü’nde yarıda bıraktığı öğrenim hayatına devam ediyor.
1976-79 yıllarında Türkiye Halk Bankası’nda memur olarak görev yaptı. 2004
yılından bu yana Konya Postası Gazetesinde ve skyturk.net internet sayfasında
köşe yazarlığı yapıyor. Yerel bir televizyon kanalı olan Suntv de bir yıl “Kültür
İklimi” , Konyatv’de üç yıl “Kültür Yağmuru”, Kontv’de “Kültür
Pınarı” adlı program yapıp sundu.
2003
yılında Kültür Bakanlığı ve Türk Edebiyatı Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği Ömer
Seyfettin Hikâye Yarışması’nda “Buzkaşi” isimli ilk hikâyesi ödül
alarak, “Kurban” ismiyle kitaplaştırılan on hikâye arasında yer adı.
İlk romanı
olan, “Sözcüklerin Nefesinde Ateizmden Allah’a” İstanbul’da Beyan
Yayınevi’nin açtığı roman yarışmasında, “Okunabilir En İyi Roman” seçildi.
İkinci romanı
olan, “Gönül Bahçesinde Mevlâna”, 2004 yılında T.C. Konya Valiliği İl
Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından basılıp yayımlandı. Yine aynı romanı
Japoncaya çevrildi ve Japonca çevirisi Hollanda UETD tarafından 2008 yılında
basılıp yayımlandı.
Araştırma-İnceleme
dalında olan kitabı, “Mevlâna’da Aşk Sırrı ve Nihai Bütünleşme” 2005
yılında yayımlandı.
“Şems-i
Tebrizî” isimli araştırma-inceleme kitabı, 2007 yılında T.C. Konya
Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, NKM ve Tuna Yayınevi tarafından
yayımlandı.
“Diyâr-ı
Aşk / İlâhî Ulak Şems-i Tebrizî” kitabı 2010 yılında okuyucuları
ile buluştu.
Çeşitli
dergilerde şiir, deneme, gezi, makale ve hikâyeleri yayınlandı.
Yaptığı
televizyon programları, yayımlanan kitapları, sunduğu bildiriler, katıldığı
paneller dolayısıyla Konya Kültürüne katkılarından dolayı çeşitli resmi kurum,
kuruluş ve sivil toplum örgütlerinden ödüller ve plâketler aldı.
Türkiye
Yazarlar Birliği ve Yaşlılık Platformu Konya Şubesi’nin Yönetim Kurulu
Üyesidir.
MUAMMER YÜZBAŞIOĞLU
Cumhuriyet dönemi şair ve
yazarlarındandır. 1927’de Konya Akşehir’de doğdu. Konya Lisesinden sonra İÜEF
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi (1956). Ortaöğretimde öğretmenlik ve
yöneticilik yaptı. Lise ve eğitim enstitüsü müdürlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı
Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğünde şube müdürlüğü, bakanlık denetmenliği
görevlerinde bulundu. Bonn Büyükelçiliğinde kültür ataşesi yardımcısı ve
Frankfurt Başkonsolosluğunda eğitim danışmanı olarak çalıştı. Türkiye’ye
döndükten sonra da edebiyat öğretmenliği yaptı ve emekli oldu. İstanbul’da
yaşıyor; evli ve üç çocuk babasıdır. Şiir, yazı ve incelemeleri Varlık, Türk
Dili gibi dergilerde yayımlandı. Almancadan çocuk kitapları da çevirmiştir.
Kitapları: Şiir: Bir Bulut Geçti
(1948), Hakka Karşı (1954), Çocuk Şiirleri (1957); Öykü: Bir İlk Yaz Sabahı
(2001). Okul Kitabı: Örneklerle Edebiyat Bilgileri (1958), Örneklerle
Edebiyatımız (1959), İmlâ Kuralları ve Noktalama İşaretleri (1960), Çocuklar
İçin Küçük Hikâyeler (1968), Küçüklerimize Öyküler (1969), Atatürk’ü Anmak
(seçilmiş düzyazı ve şiirler) (1971), Uygulamalı Kolay Dilbilgisi (N.
Yüzbaşıoğlu ile) (1971), Örneklerle Yazılı ve Sözlü Anlatım Bilgileri (1984),
Testlerle Dilbilgisi (1984), Türk ve Batı Edebiyatında Şairler Yazarlar (1984),
Deyimler Sözlüğü (1985), Açıklamalı Atasözlerimiz (1985), Türk ve Batı
Edebiyatından Ünlü Romanlar (1986).
EDEBİYATÇI ADI VERİLEN YERLER
Karatay: Şair Bâkî, Şair Hasan Rüştü,
Şair Râsih, Şair Üveysî, Şair Âtifî, Şair Ferdî, Şair Ruhsatî, Şair Azizî, Şair
Günahî, Şair Fatin, Şair Senihî, Şair İkbâlî, Şair Lâmekânî, Yunus Emre,
Abdülhalil Memduh, Ahmet Özdemir, Ali Şîr Nevâî, Âmil Çelebi, Mehmet Akif
Ersoy, Aşık Veysel Sokakları; Mevlânâ ve Necip Fazıl Caddeleri; Şems-i Tebrizî
Mahallesi, Mevlânâ Parkı, Hasan Ali Yücel ve Namık Kemâl İlköğretim Okulları,
Erol Güngör Sosyal Bilimler Lisesi.
Meram: Şair Fahri, Şair Gufranî, Şair
Emine, Şair Nidâî, Şair Nizâmî, Şair Fedâî, Şair Fuzûlî, Şair Visâlî, Şair
Kemterî, Şair Ceylânî, Vali Şair Ziyâ Paşa, Şair Leylâ Hatun, Şairzâde, Tevfik
Fikret, Peyami Safa, Necip Fazıl, Namık Kemâl, Ziya Gökalp, Şeyh Sadrettin
Konevî, Ahmet Haşim, Şeyh Gâlip, Nasrettin Hoca, Yunus Emre Sokakları; Konevî,
Necip Fazıl ve Yunus Emre Mahalleleri; Şeyh Sadrettin Konevî ve Yunus Emre Camileri;
Evliya Çelebi, Şair Şem‘î ve Mehmet Akif, Yahya Kemal Caddeleri, Mevlânâ
Anaokulu, Yunus Emre ve İç Hakkı Konyalı İlköğretim Okulları, Hadimî Ticaret Lisesi.
Selçuklu: Şair Gubârî, Şair Yurdakul,
Şair Kısmet, Şair Seyfi, Şair Yahyazâde, Şair Surûrî, Yahya Kemâl, Ahmet Haşim,
Ahmet Mithat, Şair Şeyhî Sokakları; Veysel Karânî, Yunus Emre ve Ahmet Kabaklı
Caddeleri; Mehmet Akif, Kaşgarlı Mahmut ve Peyami Safa Mahalleleri; Konevî ve Mehmet
Akif Ersoy Anadolu Liseleri, Konevî İşitme Engelliler, Kaşgarlı Mahmut ve Necip
Fazıl Kısakürek İlköğretim Okulları; Konevî Özel Eğitim Meslek Lisesi, Mevlânâ
Üniversitesi.
Akşehir: Nasrettin Hoca Teknik ve
Endüstri Meslek Lisesi, Mehmet Akif Ersoy ve Tarık Buğra İlköğretim Okulları.
Beyşehir: Mevlânâ Caddesi.
Çumra: Ziya Gökalp İlköğretim Okulu.
Emirgazi: Mehmet Akif Ersoy İlköğretim
Okulu.
Ereğli: Yunus Emre, Namık Kemâl, Mehmet
Akif Ersoy, Kâzım Karabekir İlköğretim Okulları.
Güneysınır: Mevlânâ İlköğretim Okulu.
Hüyük: Mevlânâ, Yunus Emre İlköğretim
Okulları.
Ilgın: Mehmet Akif Ersoy ve Kâzım
Karabekir İlköğretim Okulları, Yunus Emre Yatılı İlköğretim Bölge Okulu.
Kadınhanı: Hoca Ahmet Yesevî İlköğretim
Okulu.
Karapınar: Tevfik Fikret, Yunus Emre ve
Mevlânâ Caddeleri, H.Ahmet Yesevî, Mehmet Akif Ersoy ve Yunus Emre İlköğretim
Okulları.
Kulu: Ziya Gökalp Caddesi, Mevlânâ,
Yunus Emre, Yavuz Selim ve Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulları.
Yunak: Piribeyli Mehmet Akif Ersoy
İlköğretim Okulu.
TÜRBE,
MÜZE, ANIT
Merkez: Mevlânâ Türbesi ve Müzesi:
Bugün müze olarak kullanılmakta olan Mevlânâ Dergâhı’nın yeri, Selçuklu
Sarayı’nın Gül Bahçesi iken, Sultan Alâeddin Keykubad tarafından Mevlânâ’nın
babası Sultânü’l-Ulemâ Bâhaeddin Veled’e hediye edilir. Sultânü’l-Ulemâ 12 Ocak
1231 tarihinde vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilir. Bu defin gül
bahçesine yapılan ilk defindir. Sultânü’l-Ulemâ’nın ölümünden sonra kendisini
sevenler Mevlânâ’ya müracat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe
yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlânâ “Gök kubbeden daha büyük türbe
mi olur” diyerek bu isteği reddeder. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat
edince Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled, Mevlâna’nın mezarı üzerine türbe
yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul eder. “Kubbe-i Hadra” (Yeşil Kubbe)
denilen türbe dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine 130.000 Selçukî dirhemine
Mimar Tebrizli Bedrettin’e yaptırılır. Bu tarihten sonra inşaî faaliyetler 19.
yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam eder. Mevlevî Dergâhı ve Türbe
1926 yılında “Konya Âsâr-ı Atîka Müzesi” adı altında müze olarak hizmete açılır.
1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilir ve müzenin
adı “Mevlâna Müzesi” olarak değiştirilir.
Şems-i Tebrizî Türbesi ve Parkı
Akşehir:
Nasrettin Hoca Türbesi, Parkı ve Anıtı
EDEBİYAT KURULUŞU
Türkiye Yazarlar Birliği,
Aydınlar Ocağı, Türk Ocağı, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, Uluslararası
MevlânaVakfı Konya Şubeleri, Meram Belediyesi Sadreddin Konevî Araştırma
Merkezi (MEBKAM), S.Ü. Selçuklu Araştırmaları Merkezi, S.Ü. Mevlâna
Araştırmaları Enstitüsü ile Mevlana Üniversitesi Mevlâna Sosyal Araştırmalar
Merkezi çeşitli etkinliklerle şair ve
yazarları buluşturmaktadır. Kültür Evi veya Sanat Merkezi adı altında şair ve
yazarların buluştuğu çeşitli mekânlar da mevcuttur.
Nasrettin Hoca ve Turizm Derneği
1959 yılında kurulan Dernek
Nasrettin Hoca Şenliği’ni düzenlemeye katkıda bulunmaktadır.
Nasrettin
Hoca İlim Kültür Dayanışma ve Araştırma Derneği
Nasrettin
Hoca Bilim Yardımlaşma ve Araştırma Derneği
EDEBİYAT ETKİNLİĞİ
Uluslararası
Şeb-i Arûs Törenleri (Mevlânâ’yı Anma Törenleri)
Merkezde 1950’li yıllardan beri Aralık
ayında düzenlenmektedir.
Konya Âşıklar Bayramı
Merkezde
1966 yılından beri Mart ayında düzenlenmektedir.
Büyükşehir
Belediyesi Altınbaşak Kültür Şenlikleri
Merkezde
düzenlenmektedir.
Büyükşehir
Belediyesi Yüz Gün Yüz Etkinlik
Merkezde 2010 yılından beri
düzenlenmektedir.
Karatay Üniversitesi
Uluslararası Bilim Kültür Sanat Günleri
Merkezde
2011 yılından beri düzenlenmektedir.
Akşehir Nasrettin Hoca Şenliği
1959 yılından beri Nasrettin
Hoca ve Turizm Derneği ile Akşehir Belediyesi tarafından Temmuz ayında
düzenlenmektedir.
EDEBİYAT ÖDÜLÜ
Zemçi
Çetinkaya Şiir Ödülü
2010 yılından itibaren verilmeye
başlandı. Koordinatörü Vural Kaya.
Tarık
Buğra Hikâye Yarışması
Akşehir
Belediyesi tarafından 2007 yılından beri düzenlenmektedir.
EDEBİYAT DERGİLERİ
Mahalle
Mektebi
İlk sayısı Ekim ayında çıkan
derginin yayın yönetmeni Ulvi Kubilay Dündar.
Çalı
Kültür ve Sanat Dergisi
1997 yılından beri yayımlanan
derginin yayın yönetmeni Zeki Oğuz.
Ücra
2002 yılından beri yayımlanan
derginin yayın yönetmenleri Murat Üstübal ve Bülent Keçeli.
YAZARLARIN BULUŞTUĞU MEKÂNLAR
Güzel Sanatlar Galerisi, Konevî
Kültür Merkezi, Konya Kültür Park, Konya Büyükşehir Belediyesi Mevlânâ Kültür
Merkezi, Selçuklu Belediyesi Sille Kültür Evi.
KİTAPÇILAR
Enes Kitabevi
Adres: Şükran Mahallesi Başaralı
Caddesi No: 3/b Meram
Kitap Dünyası
Adres: Gazi Alemşah Mahallesi
Mimar Muzaffer Caddesi No: 26/A Meram
Kitapsan
Adres: Real AVM Selçuklu
D&R
Adres: Kule City AVM Selçuklu
Çizgi Kitabevi
Mimar Muzaffer Caddesi 62/B
Meram
KÜTÜPHANELER
Akşehir İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Aziz Perkün Caddesi Belediye Sokak No: 8 • Telefon: 0
332 813 16 73 •
e-posta:
Kutuphane4201@hotmail.com
Doğrugöz Halk Kütüphanesi
Adres: Cumhuriyet Alanı No: 22/A
Beyşehir İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Yeni Mahallesi Antalya Caddesi No:103 • Telefon: 0
332 512 32 34 • e-posta:
kutuphane4202@kultur.gov.tr
Doğanbey Halk Kütüphanesi
Adres: Kapçılar Caddesi No: 2
Doğanbey • e-posta: kutuphane4210@kultur.gov.tr
Huğlu Halk Kütüphanesi
Adres: Huğlu Kasabası
Yenidoğan Halk Kütüphanesi
Adres: Konya Caddesi No: 2/A
Bozkır İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Kordonboyu Caddesi Yukarı
Mahallesi No: 9 • Telefon: 0 332 426 15 02
Cihanbeyli 75.yıl İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Karşıyaka Mahallesi Seyit
Ali Köprüsü Sığırcık Yolu • Telefon: 0 332 673 40
Çeltik İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Selçuk Mahallesi Mevlânâ
Bulvarı Belediye Altı • Telefon: 0 332 871 22 04
Çumra İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Bakkalbaşı Mahallesi Hazerfen Sokak No: 1 PK 42500 •
Telefon: 0 332 447 24 05 •
e-posta: kutuphane4203@kultur.gov.tr
Çumra Alibeyhüyüğü Halk Kütüphanesi
Adres: Dede Mahallesi Atatürk
Caddesi
İçeriçumra Halk Kütüphanesi
Adres: Çakılkuyu Mahallesi
Selçuklu Caddesi No: 4 • Telefon: 0 332 458 12 24
Karkın Halk Kütüphanesi
Adres: Mimar Sinan Caddesi No: 2
Derbent İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Telefon: 0 332 561 20 05
Doğanhisar İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Pazar Mahallesi19 Mayıs
Caddesi No: 56/C • Telefon: 0 332 556 17 14
Emirgazi İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Cami-i Kebir Mahallesi
Millî Egemenlik Caddesi No: 37
Ereğli İzzettin Süllü İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: İstasyon Caddesi
Kaymakamlık Binası Yanı • Telefon: 0 332 713 11 02
Güneysınır Kültür ve Sanat Evi
Mevlânâ Mahallesi 46. Sokak No:
7 • Telefon: 0 332 471 29 55
Hadim İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Taşpınar Mahallesi •
Telefon: 0 332 418 18 25
Hüyük İlçe Halk Kütüphanesi
……………..?????
Ilgın Dr. Vefa Tanır İlçe Halk Kütüphanesi
Cami-i Atik Mahallesi Atatürk
Caddesi Hükümet Karşısı • Telefon: 0 332 882 79 34
Kadınhanı İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Karakaya Mahallesi Halil Cin Caddesi No: 2 • Telefon:
0 332 834 02 99 •
e-posta:
kutuphane4208@kultur.gov.tr
Karapınar İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Yeni Belediye İş Hanı
Kat: 3 • Telefon: 0 332 755 10 74
Faik Soyman Halk Kütüphanesi
Adres: Sırçalı Mescit Mahallesi
Köprübaşı Caddesi
Yusufağa Yazma Eserler Kütüphanesi
Adres: Mevlânâ Alanı • Telefon:
0 332 352 17 76 • e-posta: yazmaeserler@kultur.gov.tr
Kulu İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Cami-i Kebir Mahallesi
Kutbettin Gündüz Caddesi No: 12 • Telefon: 0 332 641 20 74
Konya Yazma Eserler Bölge Kütüphanesi
Adres: Anıt Alanı • Telefon: 0
332 350 72 25 • e-posta: yazmaeserler@kultur.gov.tr
Konya İl Halk Kütüphanesi
Kültürpark İçi ??????
Sarayönü İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Hatip Mahallesi Fabrika
Sokak • Telefon: 0 332 617 11 79
Selçuklu İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Kule Site Karşısı İnönü
Parkı İçi
Seydişehir İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Hacı Seyit Ali Mahallesi
Hürriyet Caddesi No: 9 • Telefon: 0 332 582 30 12
Seydişehir Ortakaraören Halk Kütüphanesi
Adres: Çomaklar Mahallesi
Ortakaraören Lisesi Bahçesi
Taşkent İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: İlçe Özel İdare Binası 1.
Kat • Telefon: 0 332 497 13 77
Avşar Halk Kütüphanesi
Adres: Yukarı Mahallesi Atatürk
Caddesi No: 17/C • Telefon: 0 332 491 40 72
Tuzlukçu İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Pazar Mahallesi Hükümet
Caddesi No: 34 • Telefon: 0 332 861 29 48
Yalıhöyük İlçe Halk Kütüphanesi
Adres: Sahil Caddesi • Telefon:
0 332 571 61 81
Yunak 100. Yıl Atatürk İlçe Halk Kütüphanesi
Yeni Mahalle. Belediye İş Hanı
Kat. 3 No: 4 • Telefon: 0 332 851 21 72
EDEBİYATA
YANSIYAN KONYA
Konya, bozkırın tam çocuğudur.
Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir
serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi
bu serap vehmi ile karşılar. Çok ârızalı bir arazinin arasından ufka daima bir
ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğumuza
uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline-kaybola büyür, genişler ve
sonunda kendinizi Selçuk Sultanlarının şehrinde bulursunuz.
Dışardan bu kadar gizlenen Konya
içinden de böyle kıskançtır. Sağlam ruhlu kendi başına yaşamaktan hoşlanan,
dışardan gösterişsiz, içten zengin Orta Anadolu insanına benzer. Onu
yakalayabilmek için saat ve mevsimlerine iyice karışmanız lazımdır. Ancak o
zaman çeşmelerinden akan Çarbağ sularının
teganni ettiği sırrı, zengin işlenmiş kapıların ardından sırmalı çarşafı içinde
çömelmiş eski zaman kadınlarını andıran Selçuk abidelerinin büyüklük rüyasını,
türkü ve oyun havalarının hüznünü ve bu oyunların ten yorgunluğunu
duyabilirsiniz.
……………
Karşımda kandillerin titrek
ışığında dönen, değişen, süzülen, adeta maddi varlıklarından ayrılan bu
insanlar gerçekten aşk şehitleri olmuşlardı ve gerçekten musaffa ruh halinde
iki yana açık kolları ve rıza ile bükülmüş boyunları ile döne döne semavâtâ
çıkıyorlardı.
Ahmet Hamdi Tanpınar-Beş
Şehir’den
Yorumlar