MEVLANA İLE KONEVİ'NİN FARKI NE?

İyi Haberler - 09:20, 09 Temmuz 2009 Perşembe
Konevi ile Mevlana'nın farkı ne?
Konevi ile Mevlana'nın farkı ne?
40 yıldır İbni Arabi çalışan Stephen Hirtenstein Konya'daydı. Görüştük, sohbet ettik.


1970'lerin başından beri İbn Arabi üzerine çalışan Stephen Hirtenstein "Muhyiddin Ibn 'Arabi Society" (Muhiddin İbn-i Arabi Derneği) Dergisi'nin editörü ve İbn Arabi ve ekolünden gelenlerin eserleri üzerine çalışmalarda uzmanlaşmış olan "Anqa Yayıncılık"ın da kurucu yöneticisi. Hirtenstein, merkezi İngiltere Oxford'da bulunan, 40'tan fazla ülkeden, birçoğu alanında uzman üyelerinin finansal desteğiyle ayakta duran derneğin, 1977'de İbn Arabi ve takipçilerinin eserlerini daha iyi anlayabilmek amacıyla kurulduğunu belirtiyor. Oxford'da bir kütüphaneye sahip olan ve kısa zaman önce İbn Arabi'nin el yazmalarından oluşan dijital bir arşiv kuran dernek, yılda iki kez İbn Arabi'nin eserlerinin farklı boyutları üzerine sempozyum düzenliyor ve dergisini yayımlıyor.
Hirtenstein’ın 1 Temmuz’da Konya’da olacağını duyunca kendisiyle bir şekilde söyleşmek, dertleşmek, en azından Konya’da neler yapacağını, İngiltere’de ve dünyada şimdiye kadar dernek olarak neler yaptıklarını bizzat kendi ağzından dinlemek istedim.
Mevlana Türbesi
Bekir Şahin önemli!
Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’nin çalışkan müdürü Bekir Şahin beyi 1 Temmuz tarihi gelince arayıp Stephen’ın Konya’ya gelip gelmediğini, gelmişse kendisiyle söyleşip söyleşemeyeceğimizi sordum. Sağ olsun, Bekir bey büyük incelik gösterdi, benim yerimize Stephen’dan söyleşi için vakit ayırmasını rica etti.
Gerekli prosedürler tamamlanınca 2 Temmuz Perşembe günü saat 16 dolaylarında Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’ne tarihçi dostum Hakan’la birlikte vasıl olduk. Hakan, sahip olduğu bir beratı onarılması için kütüphaneye vermiş. Tarihi değerlerimizin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında son yıllarda önemli bir merkez haline dönüşen kütüphane çalışanları tarafından onarılan beratını Bekir Şahin beyin elinden teslim alan dostum Hakan’ın sevinci görülmeye değerdi.

Stephen idi eskiden
Bekir beyin odasında ayrıca Arnavutluk Osmanlı arşivleri uzmanı ve Arnavutluk’ta Osmanlıca bilen tek araştırmacı Envelya hanımefendiyle de tanışmak nasip oldu. Ama benim gözüm geçen yıl Konya’da düzenlenen I. Uluslararası Sadreddin Konevi Sempozyumu’nda ayak üstü tanıştığımız Stephen’i arıyordu. Bekir bey, Stephen’in mesai saati bitimine kadar okuma salonunda çalışmalarını sürdüreceğini, mesai bitiminden sonra kendisiyle söyleşmemizin mümkün olacağını belirtince Hakan müsaade alıp ayrıldı. Ben ise beklemeye koyuldum. Vakit yaklaşırken Okuma Salonu’na gidip Stephen’in nasıl çalıştığını bizzat gözlemlemek istedim.
Gördüğüm manzara şuydu: Bir İngiliz, daha doğrusu İngiliz asıllı bir Müslüman (Stephen’in Müslüman olduktan sonraki ismi Nesaya) bilgisayara yüklü dijital yazmalara gömülmüş ve beş dakikadır yanındaki sandalyede oturan benim varlığımı bile fark etmeyecek bir durumda. Kütüphane görevlileri beni uyarma gereği hissediyorlar: Seslenmeniz gerekli, yoksa sizi fark etmiyor.
Nihayet, Stephen çalışmalarını bitirdi ve Bekir beyin odasında çat pat İngilizce’mizle (Stephen kendi Türkçesi’nin bizim İngilizce’mizden daha mükemmel olduğunu söyleseydi sohbeti Türkçe gerçekleştirecektik) sohbet ettik.
Konevi Türbesi
Yazmalar arasında!
Konya’ya, son birkaç yılda Bekir Şahin’in Manisa, Kastamonu ve diğer illerde bulunan kütüphanelerdeki Ibn Arabi ve Konevi’ye ait eserlerin elyazmalarının kazandırıldığını ve kendisinin de bu yazmaları incelemek üzere geldiğini belirtti Stephen. Kütüphanede sürdüreceği bibliyografik çalışmalarla Ibn Arabi’ye ait eserlerin farklı istinsahlarını görme fırsatını bulduğunu ifade eden Stephen, ‘Hatta şu an bir iz üzerindeyim. Kastamonu’dan gelen bir yazma, şimdiye kadar karşılaştıklarımdan çok farklı. Ibn Arabi’nin eserlerinin en iyi edisyonunu hazırlayabilmek için bütün bu farklı nüshaları görmemiz ve birbirleriyle karşılaştırmamız gerekiyor. Ibn Arabi’den İngilizce’ye üç eser çevirdim. Ve ayrıca ben de bir kitap kaleme aldım naçizane. İngilizce’ye çevirdiğim bu üç eser de en iyi Arapça elyazmasından tercüme edildi ve bizzat nüshalar arasındaki farklılıkları da dipnotlarla belirttim’ dedi.
Ibn Arabi’nin eserlerini modern dünyaya insanların anlaması için sunduklarını kaydeden Stephen ‘Küçük kütüphanelerde, tekkelerde, özel arşivlerde kalmış bu eserlerin modern çağda insanların anlayabilmesi için yaptığımız çalışmaların bereketini ve semeresini inşallah ileriki yıllarda göreceğiz’ diye konuştu.

Mevlana ile Konevi’nin farkı?
Ibn Arabi ve Mevlana’ya nazaran Sadreddin Konevi’nin Batı’da yeterince tanınmamasını neye bağladığını sorduğumuzda ise ‘Tercüme edilmedi çünkü. Şu an bir arkadaş Konevi üzerine bir doktora çalışması yürütüyor. Ayrıca derneğin yayınladığı derginin önümüzdeki sayılarından birini Sadreddin Konevi özel sayısı yapacağız’ şeklinde cevap verdi. Derneğin dergisinin 45. sayıya ulaştığını belirten Stephen’a Konevi ile Mevlana arasındaki farkı nasıl gördüğünü de sorduk. İsmail Hakkı Bursevi’nin bu farkla ilgili söylediklerini aktardı: Türbelerine bakın anlarsınız. Konevi hayattayken kral gibiydi, ölümle fakirleşti. Mevlana hayattayken fakirdi, ölüm onu zenginleştirdi.
Bu inceliğe dikkatini Mustafa Tahralı’nın çektiğini söylemeyi ihmal etmeyen Stephen, Mevlana ile Konevi arasındaki farka ilişkin sözlerini Ibn Arabi’den aktardığı şu yorumla bitirdi: Hayat insanın elbisesidir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar