ILGIN
ILGIN
İlçe.
Ilgın, İç Anadolu bölgesinin güney batısında yer alan Konya iline bağlı
bir ilçedir. İlçe merkezi Konya’dan 87 km. kuzey batıda geniş bir ova üzerine
kurulmuştur. İlçe sınırları 37 derece 17 dakika enlem (kuzey paralelleri) 31
derece 55 dakika boylam (meridyenleri) arasında yer alır. İlçe merkezi 1039
rakımlıdır. Coğrafî ve jeopolitik konumu sebebiyle Ilgın, antik dönemden
günümüze kadar önemli bir yerleşim yeri olmuştur.
III. İdari
Durum
Cumhuriyet Dönemi Ilgın Kaymakamları
Cumhuriyet
öncesinde de kaza merkezi durumunda olan Ilgın, Cumhuriyetin kuruluşu ile
birlikte Konya ya bağlı bir ilçe olma hüviyetini korumuştur.Eski bir Kaza
olmasına rağmen Arşiv çalışmaları sonucunda Kaymakam isimlerine ve görev
yaptığı tarihlere ancak 1939 yılından itibaren ulaşılabilmiştir.
Aladdin Özgelen (04.07.1939 -
17.01.1940)
Fahrettin Başel (29.02.1940 -
25.08.1941)
Muhlis Babaoğlu (27.09.1941 -
18.08.1943)
Hadi Sağnak (29.09.1943 -
12.07.1945)
Asaf Yalçın (19.02.1946 -
19.12.1948)
Fahrettin Ahıskalı (15.09.1947 -
16.07.1948)
İbrahim Koloğlu (24.08.1948 -
24.09.1949)
Mehmet Gümüşlü (25.07.1949 -
02.08.1950)
M.Ali Özgüner (02.08.1950 -
04.02.1952)
Mahmut Polat (19.02.1952 -
02.11.1953)
Rasim Özsoy (18.06.1953 -
18.03.1957)
Bahri Erkmen (29.01.1954 -
18.05.1955)
A.Hilmi Nalçalı (29.07.1957 -
24.06.1958)
Hakkı Gençoğlu (19.11.1958 -
21.08.1959)
Turan Sayar (17.09.1959 -
06.01.1960)
A.Naci Ekşioğlu (16.02.1960 -
20.07.1960)
Nazmi Çengelci (23.07.1960 -
18.11.1961)
Adnan Buhurcu (30.11.1963 -
08.02.1965)
O. Zeki Tuncel (17.03.1966 - 15.09.1966)
Necdet Uçan (09.12.1966 -
01.09.1969)
Yılmaz Kocabaş (01.09.1969 -
01.10.1970)
Nevzat Ünsal (30.10.1977 -
31.10.1980)
Nihat Yıldırım (30.11.1982 -
01.11.1983)
İbrahim Çay (30.09.1985 -
16.08.1990)
Ruhi Ezberci (27.08.1990 -
15.09.1995)
Hasan Gürsoy (21.08.1995 -
21.08.1996)
Necdet Türker (21.08.1997 -
24.06.1998)
Mehmet Kurt (17.08.1999 -
20.09.2004)
Emin Alıcı (17.09.2004 -
06.06.2006)
Cahit Işık (28.09.2007 - … )
Cumhuriyet Dönemi Ilgın Belediye
Başkanları
Ilgın
Belediyesi’nin kuruluş tarihi 1869’dur. Bu tarihe rağmen Belediye arşivlerinde
ve Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nden istenen belgelerde Ilgın’ın Belediye
Başkanları 1943 yılından başlar. Ilgın Belediyesi’nde günümüzde 82 Memur, 99
İşçi ve 80 geçici işçiyle birlikte toplam 261 personel görev yapmaktadır.
Belediye Başkanları:
Bekir Ucarı
Şükrü Afacan (1943
- 1943)
Sabri Baran (1943 -
1946)
Ahmet Aydil (1946 -
1947)
İbrahim Pektaş (1947
- 1947)
Süleyman Ekmekçioğlu
Halit Özalp (1950 -
1954)
Kemal Türeli (1954
- 1955)
Mehmet Arslan (1955
- 1958)
Nazmi Çengelci (1960
- 1961)
Orhan Bali (1962 -
1963)
Nevzat İspir (1963
- 1972)
Muzaffer Nadaroğlu (1972
- 1979)
Halis Dağlı (1979 –
1980) --- (1989 - 1994)
Mesut Ünat (1984 -
1989)
Hüseyin Taşkın (1994
- 1999)
Yetkin Özalp (1999
- 2004)
Mehmet Can (2004)
H. Hüseyin Akıncı (2004
- 2009)
Halil İbrahim ORAL (2009 - …)
BİBLİYOGRAFYA:
Ilgın
Kaymakamlığı Arşivi; Ilgın Belediyesi Arşivi
Aydın ARILIK
Ilgın’ın Kasabaları
Aşağıçiğil, Yukarıçiğil, Argıthanı, Beykonak, Gökçeyurt, Balkı,
Çavuşçugöl'den oluşan yedi kasabası vardır
Ilgın’ın Köyleri
Büyükoba, Gölyaka, Tekeler, Dereköy, Misafirli, Yorazlar, Avdan,
Çobankaya, Çömlekçi, Gedikören, Orhaniye, Kale, Düğer, Karaköy, Zaferiye,
Boğazkent, Ağalar, Olukpınar, Sadık, İhsaniye, Eldeş, Bulcuk, Kapaklı, Mecidiye,
Harmanyazı, Göstere, Geçit, Çatak, Ormanözü, Mahmuthisar, Barakmuslu,
Güneypınar, Belekler, Dığrak, Gökbudak olmak üzere 35 köyü vardır.
IV. Sosyal Durum
Ilgın’da Dernek ve Vakıflar
Sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın
müesseseleşmiş şekli olan vakıf ve derneklerin toplum için faydası çoktur.
Hatta bu tip oluşumlar devletin yükünü paylaşıp ve hafifletmişlerdir. 2010 yılı
itibariyle, Ilgın’da faaliyeti
sürdüren derneklerin sayısı 62’dir. Bunlar: Derneği, Aşağıçiğil Kurs ve Okul
Talebelerine Yardım Derneği, Balkı İlim ve Sanata Yardım Derneği, Ilgınspor
Kulübü Derneği, Türkiye Kızılay Derneği Ilgın Şubesi, Çavuşçugöl Kurs ve Okul
Talebelerine Yardım Derneği, Lala Paşa İlme ve Öğrencilere Yardım Derneği,
Ilıca Mahallesi Camii ve Kuran Kursu Yaşatma Derneği, Ilgın Nur Camii Yaptırma
ve Yaşatma Derneği, Ilgın ve Civarı Avcılar ve Atıcılar Derneği, Ilgın
Şekerspor Gençlik Kulübü Derneği, Türk Hava Kurumu Ilgın Şubesi, Argıthanı
Bucağı Camileri Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Aşağıçiğil Bucağı Karşıyaka
Mahallesi Sanayi Çarşı İçi Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Aşağıçiğil Güven
Spor Kulübü Derneği, Ilgın Veremle Savaş Derneği, Emniyet Hizmetlerini
Destekleme Derneği, Türkmen Camii ve Külliyesi Yaptırma ve Yaşatma Derneği,
Ilgın Çavuşoğlu Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ilgın Ilıca Esentepe
Mahallesi Camii ve Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ilgın Yüksek
Öğretim Öğrencileri Eğitimi Geliştirme ve Yaşatma Derneği, Çavuşçugöl Kasabası
Camii ve Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Aşağıçiğil ve Civarı Avcılar
ve Atıcılar Amatör Balıkçılar Derneği, Ilgın Şıhbedrettin Mahallesi Yunus Emre
Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ilgın Aşağıçiğil Çarşı Merkez Camii Onarma
Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği, Halkevleri Derneği Ilgın Şubesi, Ayvatdede
Mahallesi Cumhuriyet Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Çavuşçugöl Kasabası
Baba Küstü Mahallesi Yeni Camii ve Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği,
Yönetim Hizmet Derneği, Konya Ilgın Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği,
Beykonak Kasabası Kuran Kursu ve Camilerini Yaptırma Yaşatma ve Koruma Derneği,
Aşağıçiğil Eğitimi Destekleme Derneği, Ilgın Sağlık ve Eğitim Hizmetlerini
Destekleme Derneği, Aşağıçiğil Kasabası Hacı Ali Mahallesi Camii Yaptırma
Yaşatma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği, Ilgın Muhammediye Camii Yaptırma
Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği, Argıthanı Yeni Belediye Spor Kulübü Derneği,
Argıthanı Din Görevlileri Yardımlaşma Derneği, Çiğilliler Kültür Dayanışma ve
Yardımlaşma Derneği, Ilgın Fenerbahçeliler Derneği, Ilgın Camiatik Mahallesi
Yavuz Selim Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ilgın Kız Öğrencileri Himaye
Derneği, Çevik Spor Kulübü Derneği, Ilgın Organik Tarımı Geliştirme Merkezi
Derneği, Ilgın Handevi Kandevi Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Eğitim ve Kültür
Derneği, Ilgın Eğitim Gönüllüleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Ilgın
Okulları Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Yukarı Çiğil Fazıl İlim Sosyal
Yardımlaşma Dayanışma Eğitim ve Kültür Derneği, Dilruba İlim Sosyal Yardımlaşma
Dayanışma Eğitim ve Kültür Derneği, Ilgın İmam Hatip Lisesi Mezunları ve
Mensupları Derneği, Ilgın Muhtarlar Derneği, Beleklerliler Kültür Yardımlaşma
ve Dayanışma Derneği, Ilgın Turizm Kültür ve Çevre Derneği, Ilgın Bilge
Hanımlar Kültür ve Dayanışma Derneği, Ilgın İşadamları Derneği, Ilgın Sanayici
ve İşadamları Derneği, Ilgın İlme ve Sanat Öğrencilerine Yardım Derneği, Reyhan
Hanımlar Derneği, Gülderen Eğitim Kültür ve Sosyal Yarımlaşma Derneği, Ilgın
Kuzey Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Ilgın Hüda Eğitim Kültür ve Hizmet
Derneği, Ilgın Eğitim Kültür Sağlık Turizm ve Çevre Derneği, Ilgın Medine Camii
Yaptırma ve Yaşatma Derneği
BİBLİYOGRAFYA:
Ilgın
Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürlüğü Dernek Bürosu 07.02.2011 tarihli
verileri.
Aydın ARILIK
V. Eğitim ve Kültür
Ilgın’da Eğitim – Öğretim
İlçe
merkezinde; 1 adet Yatılı İlköğretim Bölge Okulu ile birlikte 13 resmi müstakil
ilköğretim okulu, bir tane özel ilköğretim okulu;
Kasabalarda 8 müstakil ilköğretim okulu, 2 birinci kademe İlköğretim Okulu;
Köylerde 7 müstakil ilköğretim okulu ve 16 birleştirilmiş sınıflı ilköğretim
okulu mevcut olup toplam 47 ilköğretim okulu vardır.
İlçede 7 taşıma merkezi ilköğretim okuluna (Şeker İlköğretim Okulu, Gedikören
İlköğretim Okulu, 75.Yıl Cumhuriyet İlköğretim Okulu, Aşağıçiğil İlköğretim
Okulu, Beykonak Kemal Altınkaynak İlköğretim Okulu, Çavuşcugöl Atatürk
İlköğretim Okulu, Kapaklı İlköğretim Okulu ) 24 köy ve yerleşim biriminden 196
birinci kademe ve 279 ikinci kademe olmak üzere, toplam 475 öğrenci
taşınmaktadır. Bu öğrencilere taşıma merkezinde ücretsiz öğle yemekleri
verilmektedir. Yunus Emre Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna, uzak ve taşıması zor
olan ilköğretim okullarımızın II kademesinden 204 öğrenci yatılı olarak
yerleştirilmiş olup pansiyonumuz 200 yatak kapasitelidir.
İlçe
Merkezinde 1 genel lise 1 Anadolu Lisesi olmak üzere toplam 7 lise ve
dengi okul bulunmaktadır. Kasabalarımızda iki adet lise mevcut olup
Aşağıçiğil Lisesi ve Argıthanı Milli Eğitim Vakfı Çok Programlı
Lisesi’dir.
Selçuk
Üniversitesi Ilgin Meslek Yüksekokulu : Yüksekokulumuz 1992-1993 Eğitim-Öğretim
yılında 3 programla (İnşaat, Makine ve Sıhhi Tesisat) öğretime başlamıştır.
Halen kendi binasında 4 program (Makine, Elektrik, Endüstriyel Elektronik ve
Bilgisayar Teknolojisi ve Programlama Programı) ile öğretime devam
etmektedir. Yüksekokulumuz; 1 Doçent, 15 Öğretim Görevlisi, 4
Okutman, 9 İdari personel, 7 geçici işçi olmak üzere olmak üzere toplam 31
personel ile hizmet vermektedir.
Ilgın’da Basın – Yayın
Ilgın’da Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze çok sayıda gazete çıktığı
bilgisine rağmen kayıtlarda rastlanan 4 gazete mevcuttur.
Ilgın Postası: sahibi Güneri
GÜVEN olan gazete 1965 yılında yayın hayatına başlamış 1999 yılında yayınına
son vermiştir.
Yeni Ilgın: Sahibi Mustafa
ÖZKUL olan gazete 1984 yılında yayın hayatına başlamış 2009 yılında yayına son
vermiştir.
Yeni Ilgın Postası: Sahibi
Hatice ÇİFTÇİ olan gazetenin Yazı İşleri Müdürü Sıtkı ÇİFTÇİ’dir. Gazete yayın
hayatına 2005 yılında başlamış olup halen devam etmektedir.
Ilgın’ın Sesi: Sahibi İbrahim
Soner GÜZEL olan gazete 2005 yılında yayın hayatına başladı ve halen devam
ediyor.
Ilgın Tv: 1994- 1995 yılları
arasında bir süre yayın yapan tv kısa sürede yayın hayatına son vermiştir.
Ilgın Fm: 1990 yılında Seda Fm
olarak yayın hayatına başlayan radyo daha sonra adını Cest Fm olarak değiştirdi
ve 06.06.2005 tarihinden itibaren Ilgın Fm olarak yayın hayatını
sürdürmektedir. Sahibi Ramazan Kaya’dır.
İnternet Siteleri:
Ilgın Mekez
|
BİBLİYOGRAFYA:
Ilgın
Kaymakamlığı web sayfası www.ilgin.gov.tr, Selçuk
Üniversitesi Ilgın MYO web sayfası: http://www.ilgin.selcuk.edu.tr/, Mustafa
ÖZKUL (Yeni Ilgın Gazetesi Sahibi),
VI.Turizm
a) Sağlık Turizmi:
Ilgın Kaplıcaları; Renksiz, kokusuz tabii lezzetinde kaplıca
suyu 42 derece sıcaklıkta olup felç, siyatik, trahom, göz ağrıları, cilt
hastalıkları, sinir ve yorgunluklar, kadın hastalıkları, romatizma ve içilmek
suretiyle böbrek taşlarının düşürülmesinde çok faydalıdır.
b) İnanç ve Kültür turizmi:
Gelin Kayaları:
Coğrafi
nedenlerle zamanla farklı şekiller almış olan bu kayalar; Rivayete göre
istemediği biriyle evlenen bir gelin dua etmiş ”Allah’ım beni taş et” diye sonra bu şekilde taş olduklarına inanılır.
c) Doğa Turizmi:
Çavuşcu Gölü: Ilgın’ın 3
km kuzey batısında, Sultan Dağlarının Kuzey eteklerinde
51 km2 alana sahip, etrafı sazlık ve bataklıklarla kaplı, tektonik
bir tatlı su gölüdür.
Gölde ördek ve kaz çeşitleri,
flamingo, pelikan, sakarmeke, balıkçıl vb. kuş çeşitlerinin yanı sıra sazan,
aynalı sazan, tatlı su kefali, kerevit gibi balıklar yaşamaktadır.
Bulcuk Göleti: Ilgın’ın 16 km güneyindedir. Kozlu ve
Bulcuk dağlarının pınarlarıyla beslenir.1.000.000 m3 depolama hacmi
vardır. İlçemizin en güzel ormanlık mesire alanlarından biridir.
Kumdöken Suyu Ve Piknik Alanı: Aşağıçiğil
Kasabası sınırları içersinde Ilgın-Aşağıçiğil yolu üzerinde bulunan kumdöken
suyu böbrek ve idrar yolu hastalıklarına iyi gelir. Ayrıca çeşme etrafına
yapılan mesire alanıyla ilçemizin ve çevre il-ilçelerin insanlarının sıklıkla
ziyaret ettiği bir piknik alanıdır.
Konaklama Yerleri:
Belediyeye ait oteller: 385 yatak
Üç yıldızlı termal otel :100
yataklı
Termal otel : 150 yataklı
Otel : 220 yatak
Pansiyon: 278 yatak
Yurtlar: 170 yatak
İlçede Meslek
Yüksek Okulu’nda 850 öğrenci öğrenim görmektedir.İlçede Ilgın Tur, Ilgın
Birlik, İnan Tur, Özkaymak, Kontur, Aksel, Aksaray Birlik gibi firmalar İç turizmde
taşımacılık faaliyeti göstermektedir.
Turizmin Bölge Ekonomisine Katkısı: İlçede kaplıca bulunmasından dolayı ekonomiye en
büyük katkıyı Kaplıca Turizmi yapmaktadır. İlçedeki Meslek Yüksek Okulu ile
birlikte turizmin ilçe ekonomisine katkısı yaklaşık 7.5 ila 10 Milyon TL
arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Aydın ARILIK
VII. Ilgın’da Tarım, Hayvancılık ve Sanayi
Tarım
Ve Hayvancılık
Ilgın,
İç Anadolu Bölgesi’nde Konya iline bağlı bir ilçedir. İlçenin toplam nüfusu 60603, bu nüfusun kırsal alanda yaşayan sayısı 29432 ve
tarımsal faaliyette bulunan üretici sayısı 6161 dir. Yüzölçümü 1394 km2
olan Ilgın’ı kuzey ve batı yönleri çıplak dağlar, güneyi meşe ağaçlarıyla
örtülü, yer yer çam ormanlarıyla kaplı yüksek dağlar çevirir. Denizden 1030 metre yükseklikte
olan Ilgın merkezi, düz bir alanda verimli topraklar üzerinde kurulmuş ve
günden güne büyüyüp gelişmektedir. İlçede İç Anadolu’nun karasal iklimi hüküm
sürer. Yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer.
Ilgın’ın belli başlı akarsuları Bulasan Çayı ve Ilgın Çayı’dır.
İlçemiz arazilerinin; Tarım
alanları %52.78 ‘ini (84074 ha), orman alanları
% 15,14’ini(24117 ha), çayır-mera alanları %8.59’unu(13690 ha),
kullanılmayan ve yerleşim alanları ise %23.48 ‘ini (37410ha) alanı
oluşturmaktadır. İlçede sulanabilir alan 26662 ha ve sulanan alan 14677 ha
alandır.
İlçemizin
tarıma elverişli olan arazisindeki üretimde
Hububat 56632 ha miktarla ön sırayı almaktadır. Nadas 19397 ha, yem bitkisi
2302 ha, yemeklik baklagil 1467 ha,meyve-sebze-bağ 1163ha, endüstri bitkileri
3113 ha ve tarıma elverişli olup kullanılmayan arazi miktarı ise 5000 ha alanı
kaplamaktadır. Tüm ekiliş dikiliş içindeki yüzdelik payları ise hububat
%67,nadas %23, yem bitkisi %3, yemeklik baklagil %1,7, meyve-sebze-bağ %1,3,
endüstri bitkileri %3,7 ve tarıma elverişli olup kullanılmayan arazi ise %5,9
dur. Ayrıca Patates Üretim İzni için
6855 ha’lık alanda üretim izni verilmiştir.
İlçemizde İl Özel İdare Kaynaklı olarak yapılan Bağ-Bahçe Faaliyetleri;
Aşağıçiğil ve Yukarıçiğil Kasabaları ile Mahmuthisar köyünde 84 çiftçimize
314.400 adet çilek fidesi, Ilgın Merkezden 5 çiftçimize 250 adet Armut fidanı,
Gökçeyurt Kasabasından 5 çiftçiye 500 adet asma çubuğu,Büyükoba köyünden 27
çiftçiye 2160 adet Badem Fidanı, Gökçeyurt, Aşağıçiğil ve Yukarıçiğil
kasabaları ile Merkezde ve Mahmuthisar köyünde toplam 74 çiftçiye 5400 adet
elma fidanı,Aşağıçiğil Kasabası Avdan Köyü ve Ilgın Merkezde toplam 113
çiftçiye toplam 6474 adet Kiraz fidanı ve son olarak Yukarıçiğil Kasabası Ilgın
Merkez ve Mahmuthisar köyünde 20 çiftçiye toplam 2960 adet Yarı Bodur Elma
Fidanı 2008-2009 ve 2010 yıllarında dağıtımı yapılmıştır. Bu çalışmalar
doğrultusunda ılgın çiftçisinin Bağ-Bahçe bitkilerine yönelmesi sağlanmaktadır.
İlçemizde tarım ve hayvancılık
işletmeleri olarak 4 adet un fabrikası, 3 adet süt ürünleri işletmesi, 2 adet
şekerleme işletmesi, 3 adet et ürünleri işletmesi, 2 adet yemek fabrikası, 6
adet ekmek fabrikası, 10 adet unlu mamuller işletmesi bulunmaktadır. Zirai Mücadele Alet ve Makine Bayii sayısı
8, Zirai Mücadele İlaç Bayi sayısı ise 11 adettir.
İlçemizde hayvancılık daha çok büyükbaş ve küçükbaş yetiştiriciliğine
yönelmiştir ve canlı hayvan pazarına sahiptir. İlçede toplam büyükbaş sayısı
28.228, toplam küçükbaş sayısı 74.375 (
Koyun: 65.750, Keçi: 8.628), kanatlı sayısı 62.115, at-katır eşek sayısı 288,
arı kovanı sayısı 1.570’tir.
Recep
BORAN
ILGIN LİNYİTLERİ
İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ
İşletme Müdürlüğü Konya ili Ilgın İlçesi Çavuşçugöl kasabası İR.71666
ruhsat nolu ocak sahasındadır. Ocak sahası Ilgın'ın kuzeyinde 12 km mesafede
bulunmaktadır.TKİ Yönetim Kurulunun 28.11.1978 tarih ve 1976 sayılı kararı ile
Beyşehir Linyitleri İşletmesi kurulmuştur. Ilgın ve Ermenek’te bazı sahaların
edinilmesinden sonra Yönetim Kurulunun 11.10.1983 tarih ve 2892/1335 sayılı
kararı ile "S.S. Konya Linyitleri İşletmesi Müessesesi Müdürlüğü"
kurulmuştur.1989 yılı sonunda TKİ Kurumunun yeniden yapılanması aşamasında
Konya Linyitleri İşletmesi Müessesesi'nin tüzel kişiliği sona erdirilerek
"ILGIN LİNYİTLERİ İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ" kurulmuştur.
İşletmemiz halen, TKİ Yönetim
Kurulunun 01.04.2004 tarihinden geçerli olmak üzere aldığı karar gereğince,
Garp Linyitleri İşletmesi (GLİ) Müessesesine bağlı “ILGIN LİNYİTLERİ İŞLETMESİ
MÜDÜRLÜĞÜ” olarak faaliyetlerine devam etmektedir.
Çavuşçugöl sahamızda kömür horizonu kalınlığı 18 cm - 33,83 m. aralığında
değişmektedir. Kalori bakımından da standart bir değer bulunmayıp, karotlardan
alınan numunelerin analizinden alt ısı değerlerinin 1.939 ile 3.133 kcal/kg
arasında değiştiği tespit edilmiştir.
Laboratuarımıza, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel
Müdürlüğünce, 2006 yılında Ön Yeterlilik belgesi verilmiştir. Daha sonra
yetkili kuruluş olan TÜRKAK’A akreditasyon müracaatında bulunularak, 2008
yılında TSE EN İSO/İEC 17025 standardı çerçevesinde Akreditasyonu
tamamlanmıştır. Akreditasyon kapsamında, Kömür Deney Laboratuarımızda; kömürden
numune alma ve hazırlama, kömürde nem, kül, uçucu madde, kükürt, kalori
parametrelerinin tayini ASTM ve TS Standart Metotlarına göre yapılmaktadır.
İşletme Müdürlüğü bünyesinde hümik asit esaslı TKİ Hümas üretimi ve
satışı yapılmaktadır. Hümik Asit, serbest asit ve metal tuzları (hümatlar)
halinde bulunan, bağıl olarak yüksek molekül kütleli, amorf bileşiklerin
oluşturduğu kompleks organik maddeler grubundandır. Hümik Asit; toprağın
fiziksel ve kimyasal özelliklerini iyileştiren, biyolojik aktivitesini artıran,
bitkilerin topraktaki element ve minerallerden daha fazla yararlanmasını
sağlayan, toprağa karıştırılarak uygulandığında humus oluşturan organik bir
materyaldir.
Toprak döküm harmanlarının ağaçlandırılması faaliyetlerini sürdüren
İşletmemiz Ilgın İR. 727 nolu Gölyaka sahamızda AGM’ye 1998 yılında 30
hektarlık kısmın, 1999 yılında 65,5 hektarlık kısmın tohumlama ve fidan
dikimini yaptırtmıştır. Toplam ağaçlandırılacak sahadan kalan 62,5 hektarlık
alanın da 50 hektarlık kısmı 2003 yılında ağaçlandırılmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Ilgın Linyitleri İşletmesi Müdürlüğü arşivi.
Ahmet BORAN
S.
S. Akşehir - Ilgın Pancar Ekicileri Kooperatifi
S.S. Akşehir-Ilgın Pancar Ekicileri Kooperatifi
25.01.1952 tarihinde 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na tabi olarak
kurulmuştur. Kuruluş tarihinden itibaren merkez Ilgın olmak üzere çevre
ilçelerdeki toplam 11 adet satış mağazası ile faaliyetlerini
sürdürmektedir.
S.S.Akşehir-Ilgın Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin
amacı ortaklarının sosyal, ekonomik ve kültürel yönden kalkınmalarını sağlamak,
tarımsal çalışmalarını düzenlemek, ortaklarının gereksinim duyduğu her türlü
tarımsal araç ve gereçleri temin ederek ortaklarına peşin veya uygun
vadeli taksitlerde satmak, ortakların satın alma güçleri bakımından temin
etmekte zorluk çektikleri büyük tarım araç ve gereçlerini satın alarak ortaklar
yararına işletilmesini sağlamak, ortaklarının pancar dışındaki ürünlerinin
pazarlanmasına ve değerlendirilmesine yardımcı olmak kısaca ortakların faaliyet
konularıyla ilgili her türlü gereksinimlerini karşılamaktır.
1972 yılında Pancar
Kooperatiflerinin üst birliği olarak Pancar
Ekicileri Kooperatifleri Birliği (Pankobirlik) kurulmuş ve Kooperatifimiz aynı
yıl itibarı ile Birliğe ortak olmuştur. Pankobirlik
kuruluşundan bu güne kadar pancar taban fiyatının
tespit edilmesinde etkin bir görev yürütmekte, Kooperatifimizin her türlü
Kimyevi Gübre, Zirai ilaç, Tarımsal Alet ve Makine vb. tüm ihtiyaçlarının uygun
fiyat ve ödeme şartlarında temini görevini yürütmektedir.
2010 yılı itibarı ile Kooperatifimiz 10 ilçede,
276 köydeki 56937 ortağına hizmet getirmektedir. Kooperatifimizde
13 adet üniversite mezunu, 25 adet lise mezunu, 3 adet İlkokul
mezunu olmak üzere toplam 41 kadrolu personel ile görev yapmaktadır.
Kooperatif ortaklarımızın ürünlerinin değerlendirilmesi amacıyla
ortaklarımızla sözleşmeli mısır, tahıl, patates ve bakliyat ekimi
yaptırılmaktadır.
Kooperatifimiz 2000 yılından
itibaren sürdüre geldiği sertifikalı hububat tohumculuğunu 2007 yılında kurmuş
olduğu Yeni Hububat Tohumu Üretim Tesisi ile ortaklarımızın ihtiyacı olan
sertifikalı hububat tohumu üretmekte olup uygun piyasa şartlarında satışa
sunmaktadır. Geçtiğimiz yıl 1500 ton sertifikalı buğday ve arpa tohumu üretimi
yapılmış ve ortaklarımızın tohum ihtiyacı bünyemizdeki üretimle karşılanmıştır.
S.S. Akşehir-Ilgın Pancar Ekicileri Kooperatifi ortaklarının
gelirini arttırmak için pancar ve hububatın yanında alternatif ürün
yetiştiriciliği öneminin bilinciyle endüstriyel patates yetiştirmeyi ön plana
almıştır. Şirketlerle işbirliği yaparak ortaklarına sözleşmeli patates ekimi
yaptırıp ortaklarının gelir seviyesini arttırmaktadır.
Kooperatifimiz tarımın yanında
hayvancılığın da öneminin bilincinde olarak süt hayvancılığı yapan
ortaklarımızın elde ettiği sütü piyasa şartlarının üzerinde satın alarak süt
hayvancılığının gelişimine katkıda bulunmaktadır. Her yıl ortalama 6000 ton ham
sütü modern şartlarda ortaklarımızdan teslim alıp ham süt işleyen fabrikalara
satışını yapmaktadır.
Kooperatifimiz süt toplama faaliyetinin
yanında bu yıl 1000 büyükbaş kapasiteli hayvancılık tesisini hizmete açarak ilk
etapta ABD’nden 300 büyükbaş damızlık Holstein cinsi hayvanı ithal ederek
üretime başlamıştır. Böylelikle ülkemiz hayvancılığının içinde bulunduğu sorunu
çözmek amacıyla çiftçilerin hayvancılık gelirlerine katkıda bulunmaya
başlamıştır.
Yüzde 99’luk kısmı Kooperatifimiz iştiraki olan ILPAN A.Ş. her yıl ortalama 50000 ton yaş pancar
küspesini Ilgın Şeker Fabrikasından temin ederek modern şartlarda paketleyip
besicilik yapan ortaklarımızın ihtiyaçları karşılanmaktadır. Paketlenmiş yaş
pancar posasının yanında ortaklarımızla sözleşmeli sılajlık mısır ekimi
yapılarak paketleme makinesi ile mısır sılajı da paketleyip bölge
hayvancılığının gelişimine katkı sağlamaktadır. 2010 yılında 1000 ton mısır
silajı paketlenip satışa sunulmuştur.
Kooperatif; kuraklıkla mücadele yanında verim artışını da sağlayan
modern sulama sistemlerinin yaygınlaşmasını teşvik etmekte, ortaklarına
yağmurlama ve damlama sulama sistemlerini projelendirmek suretiyle desteğini
sürdürmektedir.
2000 yılından itibaren
Kooperatifimiz Pankobirlikçe temin edilmek üzere Ilgın Şeker Fabrikası’nın
faaliyet alanında pancar ekimi yapan çiftçilerimizin yılda ortalama 14000 ton
kimyevi gübresinin dağıtımını yapmaktadır.
Recep
BORAN
ILGIN ŞEKER FABRİKASI
17 Aralık 1970 tarih ve 7/12733
sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 1977 de temeli atılan Ilgın Şeker Fabrikası
28 Aralık 1982 de üretime başlamıştır. Toplam 1805506 m2 alan üzerine inşa
edilen fabrika günde 7500 ton pancar işleme kapasitesine yıllık 120.000 ton
şeker 40.000 ton melas ve 230.000 ton
yaş küspe üretim kapasitesine sahiptir. Toplam 12000 Çiftçinin pancar ekim
sahasına hitap eden fabrikada kampanya içinde 1.000 kampanya dışında ise 5.00
kişi istihdam edilmektedir.
Recep
BORAN
Ilgın’da Halk Kültürü
ILGIN EL SANATLARI
İşleme (Nakış)- Örgü İşleri:
Türk kültüründe olduğu
gibi Ilgın’da da çeyiz geleneği halen devam etmektedir. Çeyiz yapma ve
sergileme, eşe dosta gösterme geleneği canlılığını korumaktadır. Bu nedenle
işleme(nakış) ve örgü sanatı yörede sürdürülen sanatlardandır.
Günümüzde işlemenin genellikle ev tekstili
ürünlerinde uygulandığı görülmektedir. Yöre ve yöreye bağlı köylerde yapılan
alan incelemesinde örtüler, yastıklar, peçeteler, perdeler, seccadeler,
yaygılar, bohçalar, karyola etekleri, çevreler, peşkirler, seccadeler, masa örtüleri, kaşıklıklar, yastık kılıfları, mutfak
peçeteleri ile karşılaşılmıştır. Bu örnekler rengârenk işlemelerle
süslenmiştir. Kız için hazırlanan
çeyizler düğün öncesi duvarlara gerilen iplere asılarak çeyiz serme yapılmaktadır. Ayrıca gelin için alınan bütün eşyalar
da sergilenmektedir. Bunda amaç kızın marifetlerini, eşyalarını gelenlere
göstermenin yanında prestij sağlama da denilebilir. Bu adetle, gelen
izleyiciler için bilgilenme veya model alıp verme de sağlanmış olmaktadır.
Konya ve ilçelerinde yaygın
sürdürülen dürü (aile bireyleri, yakın akrabalara hediye verme geleneği)
geleneğinde yaşlılar için örgü yelekler, patikler, yün çoraplar, hırkalar, namaz takkeleri, gençler için
kazaklar, iğne oyalı, tığ veya mekik oyalı başörtüleri, yazmalar halen yapılmaktadır.
Dürüde kayınvalideye kanaviçe işlemeli karyola takımı , seccade (namazlık
denir) ,oyalı tülbent (Yörük köylerinde adı dastar),oyalı namaz örtüsü, patik
ya da çorap, lif(sabunluk denir), tesbih koymak için örgü torba, yelek, kaynataya el örgüsü süveter,
çorap konulmaktadır. Eskiden nişanlarda
da dürü giderdi. Davulcunun ardından
dürü taşıyan kadınlar yürüyerek dürüyü götürürlerdi. Dürülerin üzerine pullu
örtülürdü. Dürü götüren kadınlara yemek ve hediyeler verilirdi. Havlu, tülbent
gibi. Şimdi yalnızca düğünlerde dürü gönderilmektedir.
Hazırlanan eşyalar kare biçimindeki,
üzeri işlemeli bohçalar içinde sunulmaktadır.
Ayrıca doğacak çocuklar için de türlü hazırlıklar yapılır. Yeni doğan çocuğa tığişi battaniye ,
patik, çorap, yelek , bluz, pantalon, ceket örülür. Tülbentten zıbınlar dikilip
etrafı dantelle tığlanır. Yeni doğan çocuğa tığ işli battaniye ,
patik, çorap, yelek ,bluz, pantalon, ceket örülür.
Yeni
doğan bebek 40 günlük olunca anne ve bebek içerisine 40 tane taş atılan suyla
banyo yaptırılır. Buna Kırklama
denir.
Oyacılık Ilgın’da yaygın olan el sanatlarındandır. Kızlarımızın
çeyizlerinde tığ oyası, iğne oyası, mekik veya firkete oyası v.b her türlü
teknikle yapılmış oyalar bulunmaktadır. Kız gelin olduktan sonra el öpmeye
gittiği akrabalarına, oyalı tülbent ve yazmalarından kendince uygun gördüğünü
hediye olarak götürmektedir. Gelin, oyalı başörtülerini, çemberlerini metal
veya camdan yapılan küçük yazma sandıklarında, örtü dolaplarında, bohçalarda
saklamaktadır.
Yöre oyalarının yapımında en çok kullanılan iplikler, ipek, pamuk ve
sentetik ipliklerdir. Yörede tercih edilen oya ipi; kolay bulunan, çeşitli
renkte, parlak, güzel görünüşlü ve çok bükümlü sentetik ipliklerdir. Bu
ipliklerden genellikle doğadan esenlenilerek veya görünümü benzetilerek, ya da
tamamen soyut olarak adlandırılan yöresel oya isimlerinden bazıları Hercai,
Zambak, Biber, Limon, Elti Eltiye Küstü, Hanımeli, Kelebek, Örümcek, Telli,
Filize’dir. Ilgın oya sanatında, ortası delik yuvarlak ince, metal pullar
kullanılarak firkete ile örülen, beyaz tel kırma ile işlenen kare formlu
tülbende dikilen ‘Telli’ isimli oyanın genç kız çeyizlerinde ayrı bir yeri
olduğu bilinmektedir.
Bunların elde yapılması el sanatlarının sürdürülmesi ve yaşatılması
açısından önem taşımaktadır.
Çeyizlerde yer alan işlemeli
eşyalardan bazıları şu şekilde tanımlanabilir:
Bohça: eşyayı toz ve kirden
korumak hedefine yönelik ürünler olarak, sedir, yüklük ve dolap gibi üniteleri
bezemek ve tabiatın güzelliğini, renklerini değişik yorumlarla yapının içine
getirmek amacıyla işlenmiş örneklerdir.
Çevre: Kare formda, dört
köşesi işlemelidir.
Karyola Eteği: Dikdörtgen
formda, bir uzun kenarı işlemelidir. Karyolanın kenarlarını kapatarak hem
altının görünmemesi hem de yatağın süslenmesi için karyolanın kenarlarını
çevreleyen örtülerdir.
Yastık ve yastık örtüleri: Yer
minderleri veya sedirlerin arkasına dayanmak amacıyla yerleştirilen içi yün,
pamuk veya kamışla doldurulmuş, dokuma veya işlemeli örtülü eşyadır.
Yaygı: Kareye yakın dikdörtgen formda iki kısa kenarı
işlemelidir. Yastıkların üzerini örtmek için yapılır.
Peşkir- havlu: Dikdörtgen biçimli, el- yüz kurulamak veya dekoratif amaçlı kullanmak amacıyla
yapılmışlardır. Üzerleri işlemeli veya kenarları oyalı örneklerle
karşılaşılmıştır.
İşlemelerde son yüzyılda
Anadolu’da yaygın olarak kullanılan ve halk tarafından kanaviçe olarak
adlandırılan iğne tekniği yaygın olarak kullanılmıştır. Kanaviçe; keten,
kenevir, jüt gibi sert lifli ipliklerden, bez ayağı dokuma tekniği ile
oluşturulan seyrek görünümlü bir tekstil ürünü ve bu tekstil ürünü üzerine
uygulanan çarpı işi tekniğidir.
Kanaviçe bezi işleme ile
esas kumaş arasında kullanılan bir gereçtir. Düz dokunuşlu ipliği sayılmayan
kumaşlar üzerine, kanaviçe bezi desen büyüklüğünde kesilerek teyellenir.
Kanaviçe tek ve çift
iğne diye iki şekilde uygulanır.
Kanaviçe tek iğne: kanaviçe bezinin
bir karesinden çıkan iğne, bir iplik sağa bir iplik yukarı sayılarak verev
batılır. Bir iplik sola sayılarak kumaş yüzeyine çıkılır. Gerekli sayıya kadar
işlem devam edilir. Geriye dönüşler bir iplik sağa bir iplik aşağıya sayılarak
batılarak üst üste atılan iplikler çapraz(X) oluştururlar.
Çift iğne: Kanaviçe bezinin bir
iğnesinden çıkılır. İki iplik sağa iki iplik yukarı sayarak verev olarak
batılır. İki iplik sola sayılarak yüzeye çıkılır. İki iplik sağa iki iplik
aşağıya sayılarak batılır. Üst üste atılan iplikler çapraz oluşturur. Çapraz
ipliklerin ortasında kalan boş karelere, önce boyuna sonra enine olmak üzere
(+) şeklinde iplikler atılarak bir puan bitirilmiş olur.
Yörede yapılan alan
araştırması ile işlemelerde kullanılan kumaş malzemeleri; keten, pamuklu,
sentetik, ipek dokumaklarla karşılaşılmıştır.
Yaygı, bohça, yorgan ağzı, yastık kılıfı ve çevre örneklerinde
yaygınlıkla patiska kullanılmış,
peşkirlerde, uçkurlarda el tezgâhlarında dokunmuş keten dokumalar ile
karşılaşılmış, peçete, yastık kılıfı ve seccadelerde etamin, başörtülerinde
tülbent ve kalıpla süslü yazmaların yaygın kullanıldığı görülmektedir.
İşleme
ipliği olarak genellikle her rengin tercih edildiği koton ( pamuklu ) iplikler
kullanılmıştır. Yazma, başörtülerinde ender olarak ipek kullanılmakla birlikte,
yaygın olarak renkli naylon bobinler, örgülerde ise orlon ve yün malzeme
yaygındır.
İşlemelerde
yaygın olarak gül, karanfil, lale, sümbül v.b bitkisel bezemeli kompozisyonlar
görülür. Nesneli, kuş figürlü v.b örnekler de görülmüştür.
Fotoğraf No: 1 Hürriyet YILDIRIM’ ın
koleksiyonundan bohça örneği
Fotoğraf No: 2 Hürriyet YILDIRIM’ ın
koleksiyonundan yastık kılıfı
Fotoğraf No: 3 Hürriyet YILDIRIM’ ın
koleksiyonundan yastık kılıfı
Fotoğraf No: 4 Hürriyet YILDIRIM’ ın
koleksiyonundan yaygı
Fotoğraf No: 5 Hürriyet YILDIRIM’ ın
koleksiyonundan bir yaygı
Dokumacılık:
Ilgın sahip olduğu kaplıcaları ve tarihi ticaret yolları üzerinde
bulunması sebebiyle her dönemde önemini korumuş ve farklı kültürlere de ev
sahipliği yapmıştır.
Ilgın merkez olmak üzere Avdan, Barakmuslu, Beykonak (Tekke), Karaköy,
Çobankaya, Çömlekçi, Yukarıçiğil, Güneypınar, Gölyaka (Haremi), Misafirli,
Dereköy, Kaleköy, Kapaklı, Boğazkent ve Tekeler köylerinde kilim, cicim, zili,
sumak teknikleriyle dokunmuş yaygı, ölümlük, namazlık, yük örtüsü, heybe,
yastık, çuval türlerinde düz dokuma yaygılara rastlanmaktadır. Bu merkezlerin
birçoğu dokumacılığı devam ettirmemektedir. Ancak günümüze ulaşan örneklerden
geçmişte köklü bir dokuma sanatının olduğu söylenebilir. Yukarıçiğil halkı
gelenek ve göreneklerini yaşatmaya çalışmaktadır. Yukarıçiğil yöresinde bu
yörenin adıyla tanınan “Çiğil kilimleri” halen dokunmaktadır. Bu bölgenin
dokumalarını tanıtmak ve yeni örnekler üretmek amacıyla 2007 yılında bir proje
yürütülmüştür.
Çobankaya Köyü’nde gelin
olacak kızlara 12 halı yastık dokunmak zorundaydı. Ancak günümüzde bu adet çok
fazla uygulanmamaktadır.
Ilgın ve köylerinde yapılan
dokumalarda yün malzeme ve doğal boya kullanılmıştır. Dokumalarda genellikle al
(kırmızı), koyu al (koyu kırmızı), sarı (turuncu), açık yeşil, konur yeşil, hakiki mavi (mor),
mor (mavi), lacivert, ak (beyaz), kara (siyah) renkleri ile dokunur. Eski
tarihli örneklerinde bu renkler daha açık tonlarda, yeni tarihli örneklerde ise
bu renklerin yerini daha koyuları ve siyah renk almıştır.
Tekniğe veya motife göre adlandırılan dokuma türleri şunlardır:
Çıbıklı kilimler: Ilgın ve
çevresinde iliksiz kilim tekniği kullanılarak enine çizgili yaygılar
dokunmuştur. Konya ve çevresinde enine ince ve dar şeritlere çıbık veya çubuk, bu desenlerle dokunmuş örneklere ise çıbıklı veya çubuklu kilim
denir. Bu dokumalarda cicim tekniği ile yapılan motifler görülür. Bu örnekler
Ilgın’ın Barakmuslu, Beykonak (Tekke), Karaköy, Çobankaya, Yukarıçiğil
yörelerinde dokunmuştur. Bu dokumalara yaygı,
sargı kilimi veya cenaze sargısı adı verilmektedir
Çuval: İçine buğday, un,
bulgur, gibi yiyecek maddelerinin konup saklandığı eşyalara denir. İliksiz
kilim tekniği kullanılarak enine kuşaklarla süslenmişlerdir. Bu çuvallara Dimi çuval, denk de denir. Yörede yünden veya kıldan çuvallar da dokunur.
Kıldan dokunanlara tırıl çuval, kıl
çuval denir. Ala çuvallar sumak
tekniği ile süslü içine çoğunlukla giysi ve çamaşır konarak kullanılan
çuvallardır.
Yörede namaz kılmak amacıyla, mihraplı Namazlağ, Göllü Namazlağ, Bıçkır
Namazlağ, Tırıl Namazlağ,
Koçboynuzlu Namazlağ, Eğer Kaşı-Turna Katarı Namazlağ (Tekeler köyü) adı
verilen farklı teknik ve motiflere göre adlandırılan dokumalar görülmektedir.
Yaygı: Yere, sedir veya
çeşitli eşyalar üzerine sermek amacıyla dokunan yaygılar tek parça veya iki
şaklı (parça) olabilir. Ilgın’ın Çömlekçi Çobankaya, Tekeler ve Gölyaka
köylerinde cicim teknikli, çeşitli motiflerle süslü dokumalarla karşılaşılır.
Cenaze Sargısı: Ilgın -
Barakmuslu yöresinde enine ince çıbıklara ayrılmış çıbıklar üzerinde cicim
teknikli süslemelerin bulunduğu yaygılara cenaze
sargısı adı verilir. Bu dokumalarda kuşaklar üzerinde beğsimet, pıtrak, yarım alma, el ele, memiş nağışı, berber tarağı,
sığır sidiği, koçboynuzu, kurbağa, çapraz motifleri yer alır. Yörede bu
örneğin namazlıkları da dokunur.
Yastık: Hasır, yün, pamuk
dolgulu ve sedir veya yer minderlerinin arkasına dayanmak amacıyla konan dokuma
yastıklara Ilgın’ın Çobankaya, Güneypınar, Tekeler, Karaköy, Gölyaka gibi
köylerinde rastlanır. Cicim
tekniğiyle dokunan Tırıl Yastık,
Sumak tekniğiyle dokunan Sumak Yastıklarla
da(Çobankaya Köyü’nde) karşılaşılır.
Terke Heybesi: Eşya taşımak
üzere at üstüne konan, iki gözlü ve
askı bölümü iki parçalı olan heybelere terke
heybesi denir. Geçmişte Ilgın-Güneypınar köyünde cicim tekniği ile
dokunmuşlardır. Günümüzde heybe dokuması devam ettirilmemektedir.
Çavuşçu
Göl ve Sazlıklar:
Konya ilinin
kuzeybatısında yer alan gölün oluşumu tektoniktir ve suyu tatlıdır. Denizden
yüksekliği 1019m. olan gölün derinliği 7-10 m . arasında değişir. Su ürünleri açısından
önemli bir göl olan Çavuşçu Gölü yaklaşık 30 yıl önce çok zengin bir floraya sahip
iken günümüzde Ilgın barajının kurulması ve dağlardaki suyun göle akıtılması
ile göl seviyesinin yükseltilmesinden dolayı bu özelliğini büyük ölçüde
kaybetmiştir.
Göl üzerindeki
sazlıklardan oluşan bölgeler suyun yükselmesi ile yok olmuş, böylece göl
kaynaklı geçim kaynakları zarar görmüştür. Ayrıca Atlantı ovalarını da sulayan
göl, içinde yaşayan canlılarla balıkçılık yapılmasına müsait bir ortam
sağlamaktadır. Gölden elde edilen ve “pafır”adı verilen bataklık sazı düz damlı
evlerde toprakla karışık izolasyon malzemesi olarak da kullanılmaktadır.
Çavuşçu Göl’de geleneksel nitelikte bitkisel dokuma yapılmaktadır.
Yemek ve Kış
hazırlıkları:
Kadın ve anne adayı genç
kızlarımızın ömrünün büyük bir kısmı mutfaklarda geçer. Ailenin günlük
beslenmesinin yanı sıra, düğünlerde, ölümlerde, bayram ve kış hazırlıklarında
en çok mutfak mekanı kullanılır. Genç kızlar için burası aynı zamanda eğitim
yeridir.
Yörede mutfağa aşene, ekmek damı ya da ekmekevi
denilmektedir. Toprak evlerde sıva denilen beyaz toprakla ya da bazı köylerde bası denilen (aşı toprağı
ve haşhaş yağıyla yapılan bir çeşit sıva-kırmızı renk saten alçıya benzer) sıvayla yapılmaktadır.
Düzenli geliri olmayanlar genellikle ev ve ocaklarda kemre, kasnak denilen
hayvan gübresinin kurutulmuşunu (bazen kömür tozuyla karıştırılarak kurutulur)
ve odun yakarlar. Yemek veya ekmek için yakılan ocaklar kullanıldıktan sonra
isli bırakılmaz mutlaka sıvanırdı. Bu ev hanımının temizliğini ve titizliğini
gösterirdi.
Yemeklerde yaygın olarak sadeyağ (tereyağı) kullanılırdı.
Bunun yanında haşhaş yağı, gal denilen kuyruk yağı ve haşhaş yağı yağının karışımı da kullanılırdı.
Geleneksel
yaşantıyı sürdüren Ilgın merkez ve köylerindeki aileler yemeklerini ortaya
konan sini yöresel adıyla sofra’da
tek bir kaptan yerlerdi. Ekmek, yemekler yere dökülmesin diye bir örtü açılır,
sininin altına bir tencere, kasnak veya plastik kapla yükseltilirdi. Yemek ya
da akmaklar yere dökülmesin diye sofra bezi açılır, açılan örtü yemekten sonra
avlunun bir köşesine kuş ya da tavukların yemesi için çırpılırdı. Büyükler
oturmadan, özellikle de evin reisi baba oturmadan sofraya kesinlikle
oturulmazdı. Besmele çekildikten sonra yemeğe önce büyükler başlar, sofranın
alt tarafına oturan çocuklar daha sonra yemeğe başlardı. Sofrada günah olur
düşüncesiyle konuşulmazdı. Büyükler su içmeden, küçükler içmezdi. Günümüzde yerde sofra ya da sinide yemek yeme
geleneği devam etmekle birlikte masada da yenebilmektedir.
Merkez veya köylerde genellikle iki
öğün yemek yenilirdi. Sabahları kuşluk vakti, akşamdan kalan yemekler veya
çorba içilirdi. Bu çorba genellikle tarhana, bulamaç çorbası, soğanlı ekmek aşı
veya tirit olurdu. Özel günlerde düğün çorbası pişirilirdi. Öğlenleri peynir,
zeytin, üzüm ile geçiştirilir, akşam yemeğine özen gösterilirdi. Bu öğünde eğer
bulunabiliyorsa sebze yemekleri, yoksa
kurutulanlar yapılan yemekler, erişte, kuru fasulye, nohut, bulgur pilavı
yapılırdı.
Yemekler bakır tencere, tava ve kazanlarda pişirilir, yine bakır tas ve
sahanlarda tahta kaşıklarla yenirdi. Günümüzde tahta kaşık sadece pişirmede
kullanılırken, metal kaşık ve çatallar yaygın olarak kullanılmaktadır.
Kış
için un tarhanası, yoğurt tarhanası yapılırdı. Domates, biber, patlıcan, kabak,
erik, vişne, elma, armut, dut, kayısı kurutulurdu. Turşu yapılır. Kışlık koyun
yoğurdu yapılır üzerine tereyağ kızartılıp dökülür ve bozulması önlenirdi.
Eritme ve salamur peynir yapılırdı. Bu geleneklerin çoğu halen devam
ettirilmektedir. Eritme peynirleri
toprak altına ters gömülür bozulması birkaç yıl önlenir. Bunlar köylerde yağ
damı denen yer altında evden ayrı odalara da konur. Yörük köylerinde hala
mevcuttur. Kış için erişte
kesilir. Eskiden balık, mantar, işkembe kurutulurmuş. Etler ocakta kavrulur bol
tuzlanır. Sepetlerin içerisinde tavana asılırmış. (havadar olsun diye) Buğday kaynatılarak bulgur ve kısırlık düğü
ile asma yaprağı tuzlanarak salamura yapılması halen sürdürülen kışlık
hazırlıklar arasındadır.
Her
evde mutlaka yufka pişirilir kurutulur. Yeneceğinde kullanılır. Bazı yerlerde
buna şebit deniyor. Yufka hamuruna çiğ haşhaş tanesi konularak
yufka gibi açılır. Saç ta pişirilir. Kıtır kıtır hale gelen yufka bu şekilde
tüketilir. Mayalı hamurun içerisine kavrulup ezilmiş haşhaş konulur. Yoğurulur.
Bazlama büyüklüğünde açılır. Saçda
pişirilir kahvaltılık olarak kullanılır. Patlıcanlı, kabaklı, semizotlu,
peynirli, patatatesli, etli, kaymaklı, yumurtalı, ıspanaklı, yöresel otlardan
(sirken,kızılbacak, ısırgan ebegümeci, biber yaprağı,pancar out , toklu başı vb.) çeşit çeşit saç börekleri yapılır.
Maya,
un, su ve ezilmiş patates konularak yapılan bazlama,
bezdirme, mayalı hamurdan yapılan yufkadan biraz daha kalın ve çap olarak daha
küçük olan han çöreği, mayasız hamurdan yapılan
çörek, mayalı hamurdan yapılan haşhaşlı kömbe, iki saç arasında pişirilen
saçarası yapımı halen sürdürülmektedir.
Kuruyemiş olarak buğday ütmesi, kavurga
(buğdayın sacta kavrulması), haşlanmış nohut
sacta tuzla kavrulur. Kurutulmuş
buğday haşlanır (gölle ) döğülmüş haşhaş, kenevirle karıştırılarak
yenir. Kuru mısır haşlanarak da aynı şekilde tüketilir.
Yöre
kaplarından bazıları; bakraç, sini, tombalak(tas), meşirbe(su bardağı), göveç,
çanak, haranı (tencere), sahan, kazandır. Mutfakta kullanılan bakır
kaplar gerektiği zaman kalaycılara götürülür veya köyleri dolaşan kalaycılara
kalaylatılarak kullanılırdı.
Eskiden bayram günü
yemek köy odalarında yenilirdi. Köyün ileri gelenleri
yemek getirir. Bütün köy erkekleri köy odasında yemek yerdi.
Ölüm olayında da ölü evi yalnız bırakılmaz, yakın komşu ve akrabalar
taziye(başsağlığı) için gelenlere ve hane halkına yemek taşırlardı. Cenaze
evinde Kur’an-ı Kerim okutulur, cenaze sahipleri ölümü takip eden 40. ve 52.
günlerinde yemek vermektedir.
Doğumlarda ise mutlaka
nişasta ile hazırlanan palize veya
pirinç çorbası doğum yapan eve götürülürdü.
Yöresel Yemekler:
Yoğurtlu Yuvalak
1 su bardağı bulgur,1
ortaboy soğan(rende), nane tuz
1 yumurta ,2 kaşık un malzemeler yoğrulur sert olacak
şekilde yoğurulur. Özleştirmek için un yaıda su koyulabilir. Bilyeden az büyük
topalaklar yapılır. Kaynayan tuzlu suya atılır. Bulgurlar şişince tel kevgirle
çıkarılır. Mantı kıvamında sarmısaklı yoğurtla harmanlanır. Üzerine tereyağda
kızartılmış kırmızı biber konur.
Topalak
1 su bardağı bulgur,1
soğan(rende), maydanoz, nane, tuz, kırmızıbiber, 1 kaşık salça,1 yumurta,2
kaşık un
Malzemeler sert şekilde yoğurulur. Bilye şeklinde
topalaklar yapılır. Sini içerisinde bir iki kaşık unla sallayarak topalaklar
unlanır. Tencereye tereyağ konulur.
Eriyince salça ilave edilir. Salçanın güzel kokusu duyulunca 1 kaşık un ilave
edilerek kavrulur. Üzerine su dökülür. Su kaynayınca topalaklar ilave edilir.
Tuzu ve nanesi atılır. Bulgurlar şişince ocaktan indirilir. (Bu yemek malzemeye
250 gr kıyma ilave edip yoğurularakta yapılır.)
Süle Köftesi
-İki su bardağı ince bulgur,
un, patates rendesi, baharat, tuz, salça
İnce bulgur, un, tuz, baharat, su karıştırılarak yoğrulur.
Haşlanmış patates rendelenerek ayrı bir tavada soğan ile kavrulur. İçine isteğe göre baharat konur. Patatesin içine isteğe göre peynir de karıştırılabilir. Hamur yuvarlak şekilde beze (menevse) haline getirilir. İki el kullanılarak bir elin avucunun içine çay bardağı tabağı şeklinde açılır ve içine patates konularak börek şeklinde ortası birleştirilir. İkiucu açık kalır. Tencerede üst üste döşenir. Ayrı bir tencerede ise yağ, salça, kırmızı toz biber, kızartılır ve üzerinesu eklenir. Kaynadıktan sonra köftelerin üzerine dökülür. Ve suyu çekinceye kadar pişirilir
İnce bulgur, un, tuz, baharat, su karıştırılarak yoğrulur.
Haşlanmış patates rendelenerek ayrı bir tavada soğan ile kavrulur. İçine isteğe göre baharat konur. Patatesin içine isteğe göre peynir de karıştırılabilir. Hamur yuvarlak şekilde beze (menevse) haline getirilir. İki el kullanılarak bir elin avucunun içine çay bardağı tabağı şeklinde açılır ve içine patates konularak börek şeklinde ortası birleştirilir. İkiucu açık kalır. Tencerede üst üste döşenir. Ayrı bir tencerede ise yağ, salça, kırmızı toz biber, kızartılır ve üzerinesu eklenir. Kaynadıktan sonra köftelerin üzerine dökülür. Ve suyu çekinceye kadar pişirilir
Ilgın Kavurması
Ocak ateşi üzerine saç oturtulur. 4-5 kaşık çekilmiş kuyruk yağı sacın içerisine konur.
Yağ eriyince kakırtmaklar tel kepçeyle alınır. 1-2 kilo kadar Bıçak
arasından geçirilmiş et (kalın çekilmiş
kıymada olur) yağın içine konulur. Kısık ateşte et suyunu çekene kadar
pişirilir. Et suyunu çekince içerisine 3-4 tane iri kıyılmış biber , kabuğu
soyulmuş çekirdekleri çıkarılmış halka halka doğranmış 2 limon konulur. Kavurma
durmadan karıştırılır. Pişmesine yakın tuzu ayarlanır. Üzerine yine halka
doğranmış domates konulur. Ayran, yufka ve soğanla servis yapılır.
Kapama
2 patates, 1 havuç, 1
soğan, 1 kaşık salça, 1 domates rendesi, 1 kaşık tereyağı, karabiber, tuz, 2
diş sarmısak 1 tavuk ya da av tavşanı.
Büyük bir güvecin içerisine bütün tavuk
yada av tavşanı ikiye bölünerek konulur.
Patatesler, havuç ve soğan irice doğranarak konur. Geri kalan
malzemelerde güvece konularak üzerine
1,5 su bardağı su konulur. Güvecin kapağı kapatılır. Kapağın etrafına su ve unla yapılan hamur sıvanır. Kısık
ateşte en az bir saat etler yumuşayıncaya kadar pişirilir.
Tarkiç
Yarım kilo kıyma ,1su bardağı ince bulgur 1 yumurta 1
soğan rendesi kırmızıbiber, karabiber, tuz ve maydanoz yoğurulur. Beze açar gibi yuvarlak açılır.
(yarım parmak kalınlığında) yağ içinde ,mangalda, yanmaz tavada ya da fırında pişirilir.
Mercimekli Topalak
Yeşil mercimek haşlanır. Un, su, karabiber, kırmızıbiber,
tuz ve su ile hamur yoğurulur. Çok küçük topalaklar yapılır. Tencereye tereyağı
konulur. Salça eklenerek kavurulur. Haşlanmış yeşil mercimek ve suyu ayarlanır.
Kaynayınca içerisine topalaklar atılır hamur pişip suyu özleşince ocaktan
indirilir.
Tereyağlı Kuru Fasulye
Kurufasulye akşamdan ıslatılır. Sonra ocağa konularak
yumuşayasıya kadar haşlanır. Ayrı bir tencereye tereyağı konulur eriyince
içerisine bir adet kuru soğan çok ince doğranır. Üzerine salça eklenerek
kavrulur. Üzerine haşlanmış fasulye konularak suyu eklenir. Tuzu ayarlanır.Suyu
özleşene kadar kaynatılır.
Yoğurt Tarhanası
2-3 adet yazma tarhana suyla ıslatılır. Tarhanalar
yumuşayınca suyu ayarlanıp ocağa konulur. içerisine haşlanmış nohut ve acı kuru
kırmızı biber eklenir. Çorba özleşinceye kadar pişirilir. Üzerine tereyağında
kızartılmış biber konulur.
Süle Yazma
5 su bardağı düğü, 2 su
bardaği un, nane, fesleğen, kırmızıbiber,
tuz aldığı kadar su ile özlü bir hamur yoğurulur.
İçi için:Tencereye yağ konulur.Yağ ısınınca
içerisine 3 tane soğan, yarım kilo kıyma
,3 adet ince küp doğranmiş patates , karabiber, kırmızıbiber, tuz koyup
kavurulur. İç ılıyınca içerisine tuluk
peyniri koyulur.
Kısır Yazma
2 su bardağı düğü, yarım su bardağı un nane, fesleğen,
kırmızıbiber, tuz aldığı kadar su ile özlü bir hamur yoğurulur. Yarım santim
kalınlığında çay tabağı çapında elle yazılır. Yağda kızartılır.
Yağlı
Ufak
Kuru yufka parçalara ayrılarak
ufalanır. Tereyağı tencerede eritilir, ufalanmış yufkalar içerisine atılır.
Yufkalar kızarıncaya kadar çevrilerek karıştırılır. Sade ya da içerisine süt
katarak tüketilir. Bu kavrulan yufka ıslanmış yufkanın içerisine durum
yapılarak da tüketilir. Üzerine yumurta kırılarak da yenilebilir.
Kulak
Aşı
Erişte keserken köşelerinden çıkan
üçgenler ayrı kurutulur. Bundan sarımsaklı yoğurtla karıştırılan kulak çorbası
yapılır. Üzerine tereyağı dökülerek yenir.
Bulgur
Pilavı
İçerisine haşlanmış mercimek, nohut,
patates, domates, biber konularak bulgur pilavı değişik şekillerde pişirilir.
Tereyağı ilave edilip ayranla karıştırılıp tüketilir.
Evlenme Gelenekleri:
Türk halk kültürünü oluşturan en önemli
unsurlardan birisi de Türk düğün gelenekleridir. Birçok geleneksel kültürümüzde
olduğu gibi zengin düğün geleneklerimiz de değişime ve bozulmaya uğramıştır.
Ilgın ve çevresi farklı
coğrafya ve kültür çevrelerinden gelen göçmen toplumları bünyesinde
barındırmasından dolayı çok zengin bir yapıya sahiptir.( Reşadiye köyü
göçmenleri Ahıska Türkleridir. Çerkezler Kafkasya’dan göçerek İhsaniye köyüne,
Bulgaristan’dan gelen Müslüman göçmenler Orhaniye’ye yerleşmişlerdir.) Balkan göçmenleri veya Kafkas göçmenleri,
yerli halkla birlikte yüzyıllardır büyük bir uyum ve anlayış içinde
varlıklarını sürdürmektedir. Farklı kültür çevrelerinden gelen insanların
birlikte uyumlu şekilde yaşaması ülkemizin zenginliğidir.
Geçmiş dönemlerde Türk evlenme kültüründe yaygın olan
dünürcülük geleneği Ilgın’da halen devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
Evlilikler, her ne kadar erkek ve kız birbirini beğense ve anlaşmış olsa dahi
dünür gidilerek yapılmaktadır.
Geleneksel düğünler eskiden Çarşamba günü düğün
yufkası yapımıyla başlardı. Bu imece
gerçekleştirilen bir faaliyettir. Perşembe günü yemek hazırlıkları başlar,
yaprak sarması sarılır. Misafire göre koyun ya da inek kesilir, hoşaf için üzüm
ayıklanır. Cuma günü nikah yapılır,
uzaktan yatıya gelen misafirlere yemek verilir, cumartesi günü gündüz kızın eşyaları davulla traktör
üzerinde erkek evine gönderilir. Cumartesi öğleden sonra kız hamamı yapılır.
Cumartesi akşam kına gecesi yapılır.
Pazar günü gelin alınır pazartesi günü erte (yüz açımı) yapılmaktadır.
Düğün yemeklerinin hazırlanmasına akşamdan başlanır. Büyük kazan ve leğenlerde yemekler
pişirilirdi. Yöre düğünlerinde
sarma, toyga çorbası, pilav, et, hoşaf, helva verilmektedir. Yemekler ya usta bir aşçı tarafından ya da
imece usuluyle yapılmaktadır.
Eskiden
Köme Dünürü adı verilen bir adetin de
uygulandığı yörede yaşayan insanlarla yapılan mülakatlar sonucu öğrenilmiştir.
Bu geleneğe göre; Kıza dünür gidilip verildikten sonra küçük şerbet denilen söz
takılır. Sözlenen kıza düğünden önce
büyük şerbet denilen nişan merasimi yapılır. Kız ve erkek evinden kadınlar kapı
kapı okunarak şerbete davet edilir. Kadınlar arasında olan bu şerbet merasimine
erkekler gelmez. Damat da gelmez. Biri kız evinden diğeri erkek evinden iki
tane yaşlı kadın kızın annesinden kızı yeniden isterler. Kızın annesi kızı
verince kıza kadınlar yüzük küpe ve altınlarını
takarlar. (Eskiden altınlar düğünde değil nişanda takılırdı.) Bahçede oynayarak eğlence yapılır. Kazanla mercimekli
pilav pişirilir. Helva yapılır. Yufka sulanır. Kız şerbet hamamına götürülür. Hamama gelen kadınlara
hamamın bahçesinde yufkanın arasına mercimekli pilav ve helva dürüm yapılarak
verilir. Karnını doyuran hamama girer. Hamama giren kadınlara mum ve sabun
dağıtılır. Gelin olacak kız yüzüne pullu örtülerek tef çalınarak arkasına tek
sıra dizilmiş eline mum yakmış gençler tarafından hamamın içerisinde
dolaştırılır. Hamamın içerinde oynayan
hanımlar eğlenceden sonra banyo
yaparlardı.
Giyim-Kuşam :
Türk giyim kuşamı dönemlere, yörelere göre değişiklik gösterse de gelenekselliğini kısmen de olsa kaybetmemiştir denilebilir. Günümüzde bazı köy ve kasabalarımızda günlük yaşamda veya özel günlerde geleneksel giysiler giyilmektedir. Ilgın’a bağlı bazı kasaba ve köylerde de bunun devam ettiğini söyleyebiliriz.
Ilgın merkez ve köylerde geleneksel giysi işlik ve şalvardır. Bunu Konya ile Konya’ya bağlı diğer ilçe ve bazı köylerde de görebiliriz. Şalvar ve işlikler renkli ve yollu basma, canfes, kadife, gezi, meydani, alaca vb. kumaşlardan dikilmiştir. İşlik ve şalvar kumaşları basma, pazen v.b. daha kolay ve ucuz bulunabilen kumaşlardan olabildiği gibi saten, atlas, çitari, meydani, sevai, kadife, son dönemlerde şip adı verilen simli ipliklerle oldukça parlak dokunan kumaşlardan da dikilebilmektedir. Bunlar yöre tabiriyle günlük veya kişilik(özel günler için) olabilirdi. Şalvar ve işliklerde suzeni, dival işi v.b. işlemeler de yapılabilirdi. Nişanlandıktan sonra düğüne kadar geçen zamanda ve evlendikten sonra ömür boyu giyilir. Yöre şalvarları 8-9 metreden dikilen, sadece ayak açıklığı bulunan torba biçimindeki giysidir. Bir uçkurla bele tutturulur. Bele bağlandığında oluşan dökümler önden kaldırılarak belin içine sokulur ve oluşan kıvrımlardan dolayı estetik bir görünüm kazanır. Bazen paça kısımlarındaki açıklıklara lastik de takılabilir.
İşlik vücuda yapışırcasına sıkıca dikilen bir dış giyecektir. Yakadan göğüs boşluğu üzerine uzanır, buraya kadar düğmeli ve kapalı idi. Kolları bileklere kadar uzun olup, burada kol genişliği bir düğme ile daraltılarak giyilirdi. Mevsimlere göre renkleri ve kumaş cinsleri değişirdi. Şalvarla birlikte giyilen yaygın bir üst giysisidir. Genellikle şalvarla aynı kumaşla dikilerek takım şeklinde giyilmektedir.
Ayrıca şalvarın üzerine giyilen bir çeşit gömlek ya da bluz olan Sıkma, Yukarıçiğil beldesinde saya
gezmesi ve kına gecesinde giyilen, ön iki parçadan, arka tek parçadan oluşan,
uzun kollu ve ayak bileklerine kadar uzun, beyaz renkli kumaştan dikilen Saya yöresel giysilerdendir. Bu giysi,
evlenecek kızın masumiyetini, çevreye göstermenin yanında, alnının akıyla
çıktığı ana evine ancak kefenle dönüleceğini ima etmesi açısından önemlidir.
Sayanın içine sarı göynek giyilir. Bele kıl kuşak bağlanır. Üzerine kapak
kuşağı takılır. Başa ak örtülür.
Yörenin diğer giyim çeşitleri şunlardır:
İç Çamaşırı (Göynek):
Kadın ve erkekler tarafından kullanılan iç çamaşırı bükme iplikten, yerel el tezgâhlarına dokunarak, çamaşır bezi denilen kıvrık pamuklu bezden yapılırdı. Buna kıvratma da denilirdi.
İç gömleklerin yakaları yoktur. Erkek ve kadının kol uzunluğu bileklerine kadar uzanmaz. Etekler diz kapaklarının üzerine kadardı. Göğüs kısmı açık olurdu. İç don belden topuk üzerine kadar uzun ve paçaları daralmaktadır. Beli uçkurla bağlanan geniş bir giysidir. İç çamaşırının kol ve yaka kenarları oyalarla süslenirdi. İç don belden topuklara doğru daralan beli uçkurla bağlanan geniş bir giysidir.
Entari:
Yaygın giyilmeyen dış giyimlerdendir. Sadece gelinler ve yaşlı kadınlar tarafından giyilmekteydi. Günümüzde yaygın olarak giyilmektedir.
Hırka:
Hırkanın içi astarlıdır. Yünlü veya pamuklu kumaşlardan yapılır. İçerisine pamuk döşenerek aynı yorgan biçiminde kapitone tarzda dikilmektedir. Önemli günlerde giyilir. Boyu kalçaya kadar uzun olup bir çeşit cekete benzemektedir.
Salta:
Yarım ceketi andıran, yünlü kumaştan dikilen,
kollu ve ön kısmı açık, etekleri kısa bir yelektir. Metal pul, sırma ve kaytanlarla
süslemeli olurdu.
Fes ve tülbentler geleneksel başörtülerindendir. Ayağa ise yün çorap ve kundura giyilmektedir. Bele takılan kemerler, kemer tokaları, gerdanlık, hamail v.b takılar geleneksel giysilerimizi tamamlayan aksesuarlardan bazılarıdır.
Yörede yaygın kullanılan evlenme ile ilgili atasözlerinden örnekler:
-
Altın
taht yaptırdım, altın baht yaptıramadım.
-
At,
avrat, silah yiğidin bahtına.
-
Evlenenle,
ev yaptıranın kefili Allah’tır.
-
Harman
yel ile, düğün el ile.
-
Gelin
çıkmadık ev olur, ölü çıkmadık ev olmaz.
-
Beslemeden
kadın, gül ağacından odun olmaz.
-
Düğünde
zurna, hamamda kurna beğenmez.
-
Kız kucakta,
çeyiz bucakta.
Halk İnanışları:
Orta Asya inanışlarının da
etkisinden hareketle Türk toplumunun genelinde olduğu gibi Ilgın halk
inanışlarında da ocağın ayrı bir yeri vardır. Ilgın’da yanan ocak asla
söndürülmez. Ayrıca üzerine su dökülmez. Eskiden ikindin güneş battıktan sonra
ocaktan başka bir komşuya kor verilmezmiş. Çok zorda kalınıp verilecek olursa
da korun konduğu kabın içine biraz tuz serpilir. Böyle yapılmazsa evden
bereketin gideceğine, ailenin dağılacağına inanılmaktaydı. Ayrıca gece tırnak
kesmenin “kesen kişi için iyi gelmez” inancıyla tasvip edilmediği
bilinmektedir. Yörede tırnaklar da kesildikten sonra gömülmekte ya da kâğıda
sarılıp ocağa atılmaktadır.
Ayrıca
birinin öleceğine işaret sayıldığından yıldız kayması da iyi görülmez. “Düşman
başına” derler. Yine ay-güneş tutulmalarının hayra alâmet olmayacağı, silâh
atılıp teneke çalınması gerektiğine inanılır. Böylece toplanan kötü ruhlar
korkup kaçarmış. Diğer halk inanmaları;
-
Akşam sokağa çıkmak iyi sayılmaz. Bela getireceğine
inanılır.
-
Yaş ağaç kesmenin, yeşil ekini kesmek, hayvana yedirmek
ve yakmanın insana bela ve musibet getireceğine inanılır.
-
Aynaya gece bakmak veya uzun süre bakmak ömrün kısa
olacağına işaret sayılır. Göz seyirmesi ile ilişkili inançlar söz konusu
olduğunda kişinin sol gözünün seyrimesi şerre, sağ gözünün seyrimesi ise hayra,
sağlığa yorumlanmaktadır. Ayrıca sevilen birinin görüleceği şeklinde
yorumlandığı da olur. Göz uzun süre seyrirse “Hayır getir Allah’ım” denir.
Seyriyen göz kapağının üzerine saman çöpü yapıştırılır.
-
Kulak çınlaması da insanın yorumuna bağlıymış. Hayra
yorarsan hayır, şerre yorarsan şer olurmuş.
Yine kulak çınlaması uzaktaki sevenlerin o kişiyi andıklarına alâmettir.
-
Elin kaşınması, işlerin iyi gideceğine, o kişinin eline
para geçeceğine işaret olarak değerlendirilir.
-
Ters dönmüş ayakkabı ya da terliğin sahibine uğursuzluk
getireceğine inanılır.
-
Süpürgeyi kapı arkasına dik koymanın o ev için iyi
olmadığına inanılır.
-
Boğmaca olmuş çocukların öksürükleri kesilsin diye
boyunlarına kapı anahtarı takılırmış.
-
Anne hamile iken kime çok bakarsa çocuğun ona
benzeyeceğine, onun için de hep babasına bakması istenir.
-
Yaşına girmemiş çocuğun önüne ayna konmaz. Bakarsa şaşı
olacağına inanılır.
-
Kadınlar üzerimize kuma gelir korkusuyla başlarına üs
üste iki başörtüsü örtmezler.
-
Ölü yılan yakılırsa yağmur yağacağına inanılır.
-
Yağmur çok yağdığı zaman sel felâketi olmasın diye
sayacak (üç ayaklı sac ayağı) ev önlerine ya da meydana atılır ve böylece
yağmurun kesileceğine inanılır.
-
Hıdırellez
günü bahçe ekimi yapılır. Mahsülün daha
bereketli olacağı inanılır.
-
Sofra
ortadayken misafir gönderilmez. Evin hanımının üzerine kuma geleceğine
inanılır.
-
Bazı
yörelerde bebeklerin elindeki pamuk
benzeri tüyler alınmaz bu tüylerin bebeğe uyku verdiğine inanılır.
-
Hıdırellez
günü evi olsun isteyenler gül ağacının altına kibritten ev çatar
Ilgın’da yaygın olan Batıl inançların
başlıcalarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
-
Kırk basması
-
Çocuğu cin çarpmasın diye anahtar, demir vb. şeyleri
kullanma.
-
Kötülükleri önlesin diye çocuğun ilk kakasını kapı
eşiğine koyma.
-
Kırkı çıkmamış bir çocuğun odasına çiğ et ve un
koymama.
-
Kırkı çıkmamış bir çocuğun elbiselerini akşam güneş
batmadan içeriye alma.
-
Kapı eşiğinde oturanın aklından ne geçerse o olur.
-
Çocuğa iğde ve nazar boncuğu takmak, çocuğa nazar
değmesini önler.
-
Cuma günü iş yapanın, çamaşır yıkayanın işi rast
gitmez.
-
Yıkanan elbiseler gece dışarıda bırakılmaz.
-
Kadının erkeğin önünden geçmesi uğursuzluktur.
Ilgın halk inanışlarından birisi de
Handevi ve Kandevi etrafında gelişen inanmalardır. Handevi ve Kandevi 12. 13.
yüzyıllarda Anadolu’ya İslamiyet’i duyurmak ve yaymak için gelmiş Horasan
erenleri olarak bilinmektedir. 1267’de Sahip Ata Fahreddin tarafından, Ilgın
(Sahip Ata) Kaplıcasının yanında Kıdanî zaviyesi yaptırıldığı bilinmektedir. Bu
zaviyeden günümüze sadece Handevi Kandevi Türbesi kalmıştır. Türbenin
içerisinde Handevi Kandevi türbeleri vardır. Bu türbe etrafında gelişen halk
inanmalarından bazıları şunlardır:
Bez bağlama: Türbeyi
ziyaret edenler dilekte bulunduktan sonra dilek ve isteklerinin yerine gelmesi
için türbenin herhangi bir yerine bez, ip, tülbent veya havlu bağladıkları
görülür.
Taş Yapıştırma: Türbenin içerisindeki mezarın
taşlarına taş yapıştırmak şeklinde görülen bu inanış, beze taş sararak mezarın
üzerine atma; mezarın üzerine taş veya para atma şeklinde de yapılabilmektedir.
Günümüzde türbe etrafında taş yapıştırma âdetine pek rastlanmasa da taş veya
para atma geleneği halen görülebilmektedir.
Bu hareketten maksat; türbeyi ziyaret
esnasında yapılan istek ya da dileğin Allah katında kabul görüp görmediğini
öğrenmektir. Anadolu’da bir çok türbede de yaygın kullanılan bu inanışta
yapıştırılan taş tuttuğu zaman dileğin kabul olacağı; aksi takdirde, kabul olmayacağına
inanılmaktadır.
Kurban Kesme : Handevi Kandevi
Türbesinin ziyaretin yanı sıra bir adak yeri oluşu, burada yatan veli ya da
velilerin keramet ve fazilet sahibi, kâmil kimse veya kimseler olduğunun bir
başka göstergesidir. Kurban kesme, son dönemlerde pek görülmese de geçmişte
uygulanan bir gelenektir. Türbeyi ziyaret eden hastalar; şifa, çocuksuzlar;
çocuk, dertliler; derman, muradı olanlar; murat vs. istek ve dileklerinde
bulunmadan önce türbenin hemen aşağı kısmında bulunan çeşmenin yanında kurban
keser, etiyle yapılan pilavı oradaki kimselere dağıtırlar. Bu, kimi zaman da
istek veya dilek gerçekleştikten sonra yapılmaktadır.
Kaynak Kişiler: Bu metnin
hazırlanmasındaki yardımlarından dolayı sonsuz teşekkür ederim.
Hatice KALE- 79
yaşında, Ilgın’da yaşıyor.
İrfan CEYLAN- 79
yaşında, Ilgın’da yaşıyor.
Ayşe KARAKUŞ- 85
yaşında, Ilgın’da yaşıyor.
Ayşe DAĞLI-70
yaşında, Ilgın Çömlekçi’de yaşıyor.
Fatma DAĞLI- 38
yaşında, Ilgın’da yaşıyor
BİBLİYOGRAFYA
BEZİRCİ, Zuhal, Göller Bölgesinde Bitkisel Dokumacılık
ve Üretilen Hasır Dokumaların Bazı Özellikleri Üzerine Bir Araştırma, Ankara,
2007 (Basılmamış A.Ü. Fen bilimleri Enst. Ev Ekonomisi Anabilim Dalı Doktora
Tezi);ÇAKIR, Müşerref , “Konya-Ilgın Aşağı Çiğil Kasabasında Geleneksel Düğün
Adetleri Ve Gelin Giyimleri Üzerine Bir Araştırma”, Ilgın Sempozyumu
Bildirileri, (Baskıda);GEZİCİ, Zuhal, Konya Merkez İle Akşehir Ve Ilgın
İlçelerinde Bulunan 20. Yüzyıl Nakış İşlemelerinden Örnekler, Konya,2005 (S.Ü.
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi);HİDAYETOĞLU,H.M.,
“Ilgın (Konya) Yöresi Düz Dokuma Yaygılarından Örnekler”, Ilgın Sempozyumu Bildirileri, (Baskıda); İLKER,
Celale, Konya Evlerinde Müzelerinde Bulunan Kanaviçe İşlemeler, Konya, 1992
(S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi);KARPUZ, Emine,
GEZİCİ, Zuhal, “Konya ve İlçelerinde
(Ilgın- Akşehir) Bulunan Figürlü İşlemelerden Örnekler, (20. Yüzyıl)”, İpekyolu
(Konya Özel Sayısı), VIII, Konya, 2005,s. 233-236;KAYIKÇI, GÜLŞEN
(Dulkar), “Konya-Ilgın Yöresinin Doğası-Tarihi Ve Kültürel Yapısı İçinde
Yöresel Kadın Erkek Kıyafetleri”, Ilgın
Sempozyumu Bildirileri, (Baskıda);SAĞIR, Adem-DİKİCİ Erkan, “Ilgın Yöresindeki
Halk İnançlarının Sosyolojik Analizi”, Ilgın Sempozyumu Bildirileri,
(Baskıda);TOPÇU, Abdullah, “Handevi Kandevi Türbesi Etrafında Şekillenen
Menkıbe ve İnanışlar”, Ilgın Sempozyumu Bildirileri, (Baskıda)
Emine KARPUZ
Kültür Varlıkları
YALBURT
SU ANITI
Yrd.
Doç.Dr. Mehmet TEKOCAK yazıyor
ILGIN
(SAHİP ATA) KAPLICASI
Anadolu Selçuklu Sultanı
Alaaddin Keykubad'ın inşa ettirdiği kaplıca
Ilgın Kaplıcaları, ilçe merkezinin 2.5 km
batısında Hamam Dağı eteklerinde yer almaktadır. Suyu hamam Dağı eteklerinde
güneyden kuzeye doğru uzanan alivyum tabakası ile örtülü bir kırık üzerindedir,
su yöresel olarak söylenen Hamam Dağının eteklerinden çıkar. Kadınlar hamamında
saniyede 14 litre, erkekler hamamında ise 35–40 litreyi bulan su çıkmaktadır.
Çıkan bu sular iki kadınlar hamamına iki erkekler hamamına otel ve motellere
dağılmaktadır. Ilgın kaplıcaları şifa kaynağı olarak bilinir. Her yıl otel ve
moteller hastalıklarını iyileştirmek isteyen insanlarla dolup taşar,bastonla
gelip yürüyerek giden insanlar görülmektedir. Tahlil raporlarına göre, suyun
içeriği şunlardır; potasyum, sodyum, amonyum, kalsiyum, magnezyum, demir, aliminyum,
klorür, nitrat, sülfat ve hidrokarbonat gibi kimyasal özellikleri için de
taşıyan şifa kaynağı kaplıca suları berrak, renksiz ve kokusuzdur. Su bir
miktar da Bromür ve İyodür ihtiva ettiğinden kükürtlü ve hidrokarbonatli sular
grubunda yer alır. Radyo aktivitesi 19,1 eman dır. Ayrıca su az miktar da tuz
ihtiva etmesi ile dünyanın tanınmış sularına benzediği bilinmektedir.bu
özelliklerinden dolayı şu hastalıklara şifa verdiği bilinmektedir. Bunlar göz
hastalıkları, ekzama, cüzzam, felç hastalıkları, bers (abraş) hastalıkları,
sinir hastalıkları, akciger iltihaplanmaları, böbrek ve idrar yolları
hastalıkları, kadin hastalıkları ,her türlü iltihaplanma ve yara
iyileşmelerine, deri ve cilt hastalıklarına, romatizmal gibi hastalıklar dır.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Selçuklu devleti Sultanlarından Alaeddin
Keykubat’ın romatizma (nikris-ayaksizisi) hastalığına yakalanmasından dolayı
yapılan tavsiye üzerine Ilgın Kaplıcasına geldiğini, kaplıcada Hastalığına şifa
bulduğunu sağlıklı şifa dağıtan su olmasından dolayı var olan inşaatın üzerine
bir kubbe yaptırdığını yazmaktadır. Aynı kırık (fay) hattı üzerinde bulunan
Çavuşcugöl ‘ün güney tarafında ve Ilgın’a 10 km kadar uzaklıkta bulunan ve halk
tarafından Açık Ilıca olarak bilinen sıcak su büyük ve küçük ılıca suyu olarak
adlandırılıp sazlıklar arasından Çavuşcu gölüne dökülmektedir. Kaplıca,
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden kiralayan Ilgın Belediyesi
işletmektedir.
Ilgın Kaplıcası, günümüzde mevcut olmayan 633 / 1235-36
tarihli kitâbeye göre, Alâeddin Keykûbad’ın emriyle Mimar Cemâleddin’e
yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Kitabe; “bu temiz, mübârek, şifâ yeri olan hamam,
şahlar şâhı yüce sultan, milletlerin efendisi, Arap ve Acem sultanlarının
efendisi, dünyada Allah’ın gölgesi, din ve dünyayı yücelten, fethin babası,
mü’minlerin emîrinin delîli olan Kılıç Arslan’ın oğlu Keykubâd’ın -Allah onun
devletini ve yönetimini ebedî kılsın- iktidarı zamanında 633 (H.) senesinde,
Allah’ın güçsüz ve rahmetine muhtaç kulu Cemâleddin yaptı” şeklindedir.
Deprem ve savaş gibi sebeplerle yıkılan hamam, 666 / 1267
yılında Sultan Gıyâseddin Keyhüsrev zamanında, Sahip Ata tarafından Mimar
Kaluyan’a yeniden inşâ ettirmiştir. Kadınlar bölümünün giriş kapısı üzerindeki
dilimli iki kemer içindeki kitâbe, celî sülüs hatlı ve 666 / 1267 tarihlidir.
İkinci kitâbe, kaplıcanın bugün kadınlar kısmı olarak kullanılan bölümüne ait
kapının üstünde yer almaktadır. Herhangi bir nedenle tahrip olan hamamın ikinci
kez inşâsına ait bu kitâbe, mermer malzemeye, celî sülüs yazıyla ve Arapça
yazılmıştır. 75x100 cm. ölçülerinde iki ayrı parçaya yazılmış kitâbenin
ortasında mimar adı ve onun üzerinde de geometrik süsleme yer almaktadır.
Kitâbenin latin harfleriyle okunuşu şöyledir:
Sağ taraf:
1- es-Sultânî
2- Emera
bi-imârati hâzihi’l-hammeti
3- ’l-mübâreketi
fî eyyâmi devleti’s-sultâni
4- ’l-a’zam
Gıyâsi’d-dünyâ ve’d-dîn ebi’l-feth
5- Keyhusrev
bin Kılıc Arslân burhâni emîri’l-mü’minîn
Sol taraf:
1- el-Mülkü li’llâh
2- es-Sâhibü’l-a’zam
ebu’l-hayrât
3- ve’l-berekât
salâhu’l-âlem
4- Ali bin
el-Huseyin tekabbela’llâhü
5- A’mâlehû fî
târîhi sene sittetin sittîne sittimie
Orta kısım:
Amelü
Kâlûyân
Anlamı: Mü’minlerin
emîrinin delîli Kılıç Arslan’ın oğlu, din ve dünyanın yardımcısı, fetihler
babası, büyük sultan Keyhüsrev’in yönetimi günlerinde, dünyanın iyisi, hayırlı
ve bereketli işlerin babası, Hüseyin’in oğlu büyük vezir Ali -Allah onun
iyiliklerini kabul etsin- 666 / 1267 yılında bu güzel hamamın inşâ edilmesini
emretti. Mülk Allah’ındır.
Kitâbenin sağ tarafında “es-sultânî” kelimesi, Selçuklu
sultanlarının bir anlamda “tuğra”sını yani imzasını ifade etmekte olup yapının
sultan adına inşâ edildiğini göstermektedir.
Osmanlı döneminde Sultan Abdülmecid zamanında 1254 / 1838’de
Hacı Nûman Efendi tarafından da tamir edilmiştir. Günümüze gelinceye kadar
müteaddid defalar tâmirât görmüştür. Evliyâ Çelebi, nikris hastalığına tutulan
Sultan Alâeddin Keykûbat’ın Ilgın kaplıcasında şifâ bulduğunu ve bu yapıyı
yaptırdığını anlatmaktadır.
Kaplıcanın üçüncü kitâbesi, yine kadınlar kısmının girişinde
sağ tarafta duvara yerleştirilmiştir. 180x90 cm. ölçülerindeki bu kitâbe,
mermer malzemeye, celî ta’lîk yazıyla ve Osmanlı Türkçesi ile yazılmıştır. Beş
satır hâlinde ve her satırı ikişer mısradan oluşan kitâbenin okunuşu şöyledir:
1- Şehinşâh-ı cenâb-ı
hazret-i Abdülmecîd Hânın /
Zemîn
ü âsumânı pertev-i lütfî kılub tenvîr
2- Bu bir hâkân-ı
ekremdir ki ahdinde felek hâşâ /
Cesâret
eyleyüb de idemez bir kimseyi dilgîr
3- Hacı Nu’mân Efendi
ya’nî Îlgîn hânedânından /
İdüb
kaplûcanın i’mârına çok himmet-i tedbîr
4- Bu hayrı fî sebîli’llâh
icrâ itdi hakkâ kim /
Olunsun
defter-i a’mâline ecr-i cezîl tahrîr
5- Yed-i vâhidle geldi
Sermedâ târîh-i itmâmı /
Hacı
Nu’mân Efendi bu mahalli eyledi ta’mîr
6- Sene 1254.
Kitâbeye göre Sultan Abdülmecid zamanında, Ilgın eşrâfından
(ki bu kişi, Gözübüyük Câmii kuzey duvarındaki kitabeye göre 1241 / 1825
yılında Ilgın Müftüsü’dür) Hacı Nu’mân Efendi, 1254 / 1838 yılında kaplıcanın
onarımını yaptırmıştır. Kitâbenin şâiri ise son beyitte geçen Sermed olup
ayrıca bu beyitin ikinci mısrasında ebced hesabıyla tarih düşürmüştür.
Sultan Alâeddin Keykûbad zamanında soyunma ve sıcaklık
kısımları bulunan yapının, daha sonra yıkılması sonucunda 1267 yılında Sahip
Ata Fahreddin’in, han, zâviye ve kaplıcadan oluşan bir külliye yaptığı
anlaşılmaktadır. Ilgın kaplıcası, kuzey-güney doğrultusunda kadınlar ve
erkekler bölümlerinden oluşan çifte hamamdır. Yapıda kesme taş, kırma taş ve
tuğla malzeme kullanılmıştır. Kadınlar kısmına, üzeri kubbe ile örtülü üçlü bir
revakla girilmektedir. Giriş kapısı profilli bir çerçeve ile süslenmiştir.
Giriş kapısından sonra kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü soyunmalık kısmına
geçilmektedir. Kuzey duvarındaki bir kapı sıcaklığa açılmaktadır. Sıcaklık
kısmının ortasında kare planlı bir havuz bulunmaktadır. Yine bu bölüm, kare planlı
ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Aydınlanma, doğu duvarındaki pencere ve kubbe
merkezindeki dâirevî ışıklıkla sağlanmaktadır. Kubbeler, dıştan çokgen
kasnaklar üzerinde yükselmektedir.
Erkekler kısmına giriş, günümüzde doğu taraftan
sağlanmaktadır. Bu bölüm, sonradan ilâve edilmiştir. Asıl yapıya, kuzeybatıdaki
tek kapıdan, beşik tonozlu kısımdan ortada kubbeli, kuzey ve güney yanlarında
tonozlu soyunma kısmına geçilmektedir. Giriş bölümündeki bölümünün doğu
tarafındaki kapısı sıcaklık bölümüne açılmaktadır. Sıcaklık bölümünün ortasında
kare planlı havuz vardır. Sıcaklık ve halvet bölümleri, merkezî planlıdır.
Merkezdeki kubbeleri, dıştan çokgen kasnaklar taşımaktadır. Ilgın kaplıcaları,
günümüzde eski ve yeni hamam, A ve B blokları ve özel odaları ile bölgenin en
önemli turistik tesislerinden biri durumundadır. Ilgın kaplıcalarına başta
Konya olmak üzere Türkiye’nin her yerinden şifa bulmak için gelmektedirler.
BİBLİYOGRAFYA
Osman Turan, “Şemseddin Altun-Aba, Vakfiyesi ve Hayatı”, Belleten, C. XI,
1947, s. 42; Osman Özdemir, Ilgın Kaplıcasının Tarihi, Konya, 1959: Zeki
Sönmez, Başlangıçtan 16. Yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslâm Mimarîsinde
Sanatçılar, Ankara, 1989, 187-188; Zafer Bayburtluoğlu, Anadolu’da Selçuklu
Dönemi Yapı Sanatçıları, Ankara, 1993, s. 166-167; Yılmaz Önge, Anadolu’da
XII.-XIII. Yüzyıl Türk Hamamları, Ankara, 1993, 279; a.mlf., Türk Mimarîsinde
Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde Su Yapıları, Ankara, 1997, 53; Evliyâ Çelebi,
Seyâhatnâme, (Çev.: M. Çelik), II, İstanbul, 1993, 766-767; Tahsin Samur,
Ilgın’da Türk Devri Yapıları, Konya, 1992,20;
H: Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009,
s. 1966- 1970; Ali Boran, “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”,
Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.;
"Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal
Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)
ALİ BORAN
ARGIT
HANI VE KÖPRÜSÜ
Ilgın’ın
Argıthanı Kasabasında günümüze ulaşamayan Selçuklu dönemi yapıları
Ilgın’ın Argırhanı kasabası içinde Yılan Yusuf çayı
üzerindeki köprünün yanında, sağdaki hanın kapalı kısmı, günümüzdeki yola
doğrudur. Şemseddin Altun-Aba vakfında geçen Altun-Aba kervansarayının
Konya’nın batısında, Bizans yolu üzerinde Arkıt adını taşıyan yerde bulunduğu
kayıtlıdır. Bu kervansarayın Argıt Hanı olduğu ve 598 / 1201’den önce
yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Han günümüze gelememiştir.
05.09.1988 de Restoratör Yusuf Doğan tarafından han
kaıltıları üzerine bir rapor hazırlanmıştır. Raporda yapılacak Pazar yerindeki
mimari parcaların hana ait olduğu belirtilerek burada bir hazı yapılması
istemşiştir.12. 10 1988 tarihinde
Vakıflar Genel Müdürlüğü uzmanlarınca bir inceleme daha yapılmış ve önceki rapor doğrultusunda görüş
bildirilmiştir. Prof Dr. Oktay Aslanapa hocaya bu han hakkında sorduğunda; hanı
incelediğini ve beden duvarlarının bir kısmının ayakta olduğunu söyledi.
Argıt hanında; hancı,
yolculardan odun ve yağ ihtiyacı için çok düşük bir ücret talep etmektedir.
Han, hac kervanları ve birçok yolcu tarafından kullanılmıştır. Karma plan
tipindeki han, 13.50x23.00 m. ebatlarında, dikdörtgen şeklindedir. Plan olarak
Kuruçeşme hanına benzeyen handan günümüze hiçbir iz ulaşmamıştır.
Argıt Han Köprüsü; Ilgın - Akşehir
yolundaki Yılan Yusuf Çayı üzerindeki köprü, 641 / 1243 yılında yaptırılmıştır.
İ. Hakkı Konyalı, köprünün kitâbesini uzaktan okuduğunu ve 841 / 1437 yılında
Konyalı Hacı Hoca’nın yaptırdığını belirtmektedir. Bu kitâbe, köprünün
yenilenmesinden sonraya ait olmalıdır. Matrakçı Nasuh’un da resmettiği köprü,
iki gözlü ve kesme taş malzemeden yapılmıştır. Güney yönünde üçgen şeklinde bir
selyaran ile üç satırlı celî sülüs hatlı bir kitâbesi vardır. Köprüde günümüze
ulaşamamıştır.
BİBLİYOĞRAFYA
Osman Turan,
“Şemseddin Altun-Aba, Vakfiyesi ve Hayatı”, Belleten, c. XI, 1947, s. 42,
Ankara, 1942, 197-235; K. Erdmann, Das Anatolische Karavansaray Des 13.
Jahrhunderts, Berlin, 1961; Cevdet Çulpan, Türk Taş Köprüleri, Ankara, 1975,
61; M. Nasuh, a.g.e., resim: 16; Konyalı, 1945, 633; Ali Boran, “Ilgın
Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın,
İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki
Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30
Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)
Ali BORAN
ILGIN
ŞEYH BEDREDDİN (SADEDDİN İSA) TÜRBESİ
Ilgın'da
Selçuklu çağında Sadeddin İsa'nın inşa ettirdiği türbe
Halk arasında
Seyfuddin İsa ve Sadedin İsa olarak bilinen türbe, Ilgın ilçe merkezinin
doğusundaki Ulu mezarlığın yakınında bir bahçe içerisinde yer almaktadır. Giriş
kapısı üzerindeki dört satırlık Selçuklu sülüsü ile yazılan Arapça kitabeye
göre türbe H. 685 M .
1286/1287 tarihinde Sadeddin İsa tarafından, Seyfuddin Emir Balaban adına
yaptırılmıştır. İki katlı, kare bir kaide üzerinde sekizgen gövdenin, tuğla bir
külahla örtülmesinden ibaret olan türbe geleneksel Anadolu Selçuklu kümbet
özelliklerini yansıtmaktadır. Türbe inşasında moloz taş, kesme taş ve tuğla
kullanılmıştır. Alt katın tamamı ile üst katın iç duvar cidarlarında moloz taş,
kaide ve gövdenin iç ve dış kaplamasında kesme taş, kubbe ve külahta tuğla
görülmektedir.
Cenazelik girişi, üst kat girişi ile
aynı yönde (batı cephesinde) olup, mekâna giriş üst kata çıkışı sağlayan
merdiven sahanlığı altına açılan, düz atkılı küçük bir kapı ile sağlanmaktadır.
Kare mekânın doğu ve güney cephesinde birer, kuzey cephesinde ise ikişer adet
pencere yer almaktadır. Örtüsü sivri
kemerli, beşik tonozdur. Bu katın duvarları ve örtüsü sıva ile kapatılmıştır.
Türbenin ikinci katına, iki taraflı, yedişer basamaklı bir merdivenle
çıkılmaktadır. Basık kemerli bir açıklıktan mekâna ulaşılmaktadır. Duvar
yüzeyleri alt katta olduğu gibi sıva ile kapatılmıştır. İç mekân biri kuzey,
diğeri doğuda yer alan iki pencere ile aydınlatılmaktadır. Kubbe örtülü mekân
içinde sanduka tespit edilememiştir. Yapının süsleme programı dış cephede
yoğunlaşmaktadır. Dış cephe süslemesinde dikkat çeken en önemli birimlerden
biri giriş açıklığı diğeri ise kuzey penceresidir.
Üst kat giriş cephesi tamamıyla taç kapı düzenlemesine sahiptir. Basık
kemerli giriş kapısı üç kademeli bordürlerle dikdörtgen çerçeve içerisine
alınmıştır. En dış bordür birbiri ardına sıralanan yarım yıldız ve üçgen formlu
motiflerle süslenmiştir. Orta bordürün yüzeyi boş bırakılmıştır. En içteki
bordür ise kırık çizgilerin birbirini kesmesiyle oluşan altıgen, beşgen ve
yıldız motifleriyle bezenmiştir. Kapı açıklığının üzerindeki kemer yüzeyi
geometrik süslemeli olup, kilit taşına tam daire formlu, geometrik süslemeli
rozet yerleştirilmiştir. Kavsara içerisinde mermer kitabe yer almaktadır. Giriş
açıklığının iki yanında, bitkisel süslemeli başlıklara sahip, kaval silmeler
şeklinde yükselen sütunceler bulunmaktadır.
Yapının kuzey penceresi, üstte
istiridye kabuğu formlu alınlığa sahiptir. Bu formun üstünde geometrik
süslemeli iki rozet bulunmaktadır. Pencerenin her iki yanında ise geometrik
süslemeli çift sıra bordür yer almaktadır. Türbede geometrik ve bitkisel
süsleme motiflerinin yanı sıra figürlü süsleme de görülmektedir. Kuzey
penceresinin üstünde yüzü deforme olmuş, saçları örgülü, heykel görünümlü bir
insan maskı dikkat çekmektir. Şeyh Bedreddin Türbesi planı, mimarisi,
geometrik, bitkisel ve figürlü süslemeleri ile Anadolu Selçuklu dönemi
türbeleri içinde dikkate şayan bir eserdir.
BİBLİYOĞRAFYA
Tahsin Samur, Ilgın’daki Türk Devri Eserleri,
Konya, 1992, s 17-19; O. Cezmi Tucer, Anadolu Kümbetleri, Cilt.I, Ankara, 1986;
s. 195; Ali Boran, Ilgın ve
Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten
Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, Konya, 2001, s.26–58; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları
Envanteri Konya 42, Cilt: III, Ankara, 2009; Hakkı Önkal, Anadolu Selçuklu Türbeleri, Ankara,
1996 ; 155- 158
Necla AKKAYA
PİR
HÜSEYİN BEY (ÇUKUR) CÂMİSİ
Ilgın’da
Karamanoğlu Döneminde yapılan cami
Ilgın Merkez, çarşı içinde kendi ismiyle anılan mahalledeki
câmi, zeminden 1,5 m .
daha aşağıda kaldığından, halk tarafından Çukur Câmi adıyla anılmaktadır.
Câmiye ait herhangi bir kitâbe günümüze kadar ulaşmamıştır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki 23 Şevval 826 / 1422 tarihli
vakfiyeden, yapının 1422 yılında Karamanoğlu döneminde Turgut oğlu Pir Hüseyin
Bey tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Vakfiyede cami için Ilgın ve diğer
yerlerde pek çok vakıf ihdas edilmiştir. Buradan gelecek akar ile caminin
bakımı imam ve hatibi, hafızlara, hizmetliye verilmesini yazılıdır.
Günümüzde, eski hâlinden fazla bir şey kalmayan yapının,
1960’taki Vakıflar Genel Müdürlüğü tâmîrâtı ile üst örtü ve duvarların bir
kısmı yenilenmiştir. İçten 16.5x33.10 m. ebatlarındaki câmi, enine gelişen
dikdörtgen planlı ve mihrab önü kubbelidir. Mihraba paralel beş sahınlı ve
mihrab önündeki kubbe “L” biçimindeki iki pâyeye oturmaktadır. Günümüzde mihrab
önü kubbesi mevcut değildir. Yapıya, batı ve kuzeydeki birer kapıdan
girilmektedir. Dış cephelerde devşirme malzemeler ile batı girişinin yanında, sütun
şeklinde sadaka taşı mevcuttur. Kuzeybatı köşedeki minâre, kare prizmal kâide
ve silindirik gövdelidir. Şerefe altlığında altı sıra mukarnas süslüdür. Beş
sahınlı iç mekânın her sahnında sekiz sütundan oluşan toplam 32 sütun vardır.
Ahşap tavanlı hariminde mihrab ve minber dikkat çekmektedir. Giriş ekseninde,
kıble duvarının ortasındaki mihrab, yarım dâire planlı ve dikdörtgen
görünüşlüdür. Cami günümüzde sağlam olup Ilgın’ın en büyük camisidir.
BİBLİYOĞRAFYA
VGMA Defter: 605 sayfa: 223 sıra: 306; M. Zeki Oral, “Turgut Oğulları,
Eserleri-Vakfiyeleri”, Vakıflar Dergisi, III, Ankara, 1956, 43-45; Tahsin
Samur, Ilgın’da Türk Devri Yapıları, Konya, 1992; Haşim Karpuz, Türk Kültür
Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009; Ali Boran, “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi
Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57;
a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının
Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010
(Baskıda).
Ali BORAN
SUNGUR
BEY TÜRBESİ
Karamanoğlu
dönemine ait türbe
Mahmuthisar köyünün 4 km. kuzeyinde, Ilgın
ovasına hâkim bir tepededir. Türbenin inşâ kitâbesi yoktur. İçindeki 742 / 1341
tarihli kitâbe ve türbenin formundan, Karamanoğulları dönemine ait olduğu
anlaşılmaktadır. Türbe, 4.70 x 4.70 m. ölçülerinde, kare planlı ve üzeri
pandantiflerle geçilen bir kubbe ile örtülüdür. Cephelerde kesme ve kırma taş
ile bol miktarda devşirme malzemeden yararlanılmıştır. Kubbede ise tuğla
malzemeden yararlanılmıştır. Türbenin etrafı zamanla mezarlık hâline dönüşmüştür.
Giriş, kuzeydeki mermer çerçeveli kapı ile sağlanmaktadır. İç mekânda Sungur
Bey’in mezarı yer almakta ve mezar taşları kırık olup yapı günümüze sağlam
durumdadır.
BİBLİYOĞRAFYA
Ali Boran, “Ilgın
ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın,
İstanbul, 2001, s. 24–57; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya,
C.III, Ankara, 2009; Ali Boran, “Ilgın ve Köylerindeki Tarihi Eserler”,
Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.;
"Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu",
I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)
Ali BORAN
ILGIN
LALA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ
Lala
Mustafa Paşa'nın Mimar Sinan'a inşa ettirdiği Menzil Külliyesi
Tüccarların, hacıların, seyyahların ve askerî nitelikli kişilerin daha
rahat ve güvenli olarak barınabilmeleri için belirli hizmetlerin sunulduğu
menzil külliyeleri sultan, şehzâde ve vezir gibi saray çevresi tarafından
yaptırılmış, bânîleri tarafından vakıflar kurulmuştur. Menzil külliyeleri sayesinde
Osmanlı, şehirlerin çekirdeğini de oluşturmuştur. Lala Mustafa Paşa tarafından
yaptırılan menzil külliyesi, sağ kol güzergâhında İstanbul - Mekke hattında,
Eskişehir - Konya arasındaki en önemli menzil durumundadır. Bu külliye, Osmanlı
döneminde bölgenin ticarî merkezi olarak görülmüş ve külliyenin yapımında
ticarî yapılar ön plana çıkarılmıştır. Konya Yusufağa Kütüphanesi arşivindeki 7710
numaralı defterde Şevval 985 h. / 12
Aralık 1577 m tarihli Arapça olan Ilgun Lala
Mustafa Paşa Vakfı vakfiyesine göre; “Ilgın
olarak bilinen kasabada şöhreti ahali tarafından bilinen içerisinde her türlü
edevatı bulunan ve gelen geçen misafirlerin, köylülerin, fukaraların,
miskinlerin, ziyaretçilerin faydalanacağı, her türlü ihtiyaçlarını
karşılayabileceği bir çok odalar, fırın, latif bir mutfağı, temiz ve ferah
yemekhanesi, lüks mahzen, ahır kenif, odunluktan oluşan Daru’z-Ziyafe diye de
anılan bir imaret, iki han öğrenme iştiyakı olan çocuklar için bir mekteb,
kıble tarafından umumî yol, doğudan Tabhane olarak isimlendirilen evler,
kuzeyden Pazar ve ekmek fırını ve batıdan ana yol ile sınırlı bütün zayıflamış
kalpleri rahatlatan. İkizler burcuna ve şuârâyı yamânı yıldızının zirvesine
uzanan kubbesi olan, gökyüzünün kıskandığı ve kendine ikinci eş gibi gördüğü,
süslü bir eğer ve renklendirilmiş bir kandil gibi Sabite yıldızı kevkebleri
veya acayip nurlardan zuhur eden bahçeleri süsleyen bir cami tesis etti ki O
caminin öyle bir minaresi var ki, ibareler onun güzelliğini tâbir etmekten âciz
kalır. Çok yüksek ve âlinin engeline dokunur. Sanki o ışıldayan bir nûr, parlak
bir şihâb veya sidret′ul-muntehâ′daki me‘vâ cenneti gibidir. Kapalı kapılar,
minber, menâzır, revâk, iç avlu ve iç mekân üzerine müştemildir.
Vakfedilen küçük han Kıble′den
Şahbula Hâtun mülkü, doğudan mezkûr kadının bahçesi, kuzeyden vakıf ile ve
batıdan bu evkafların cümlesinden Tâbhane olarak bilinen evler ile dört
taraf′dan hudutlarla sınırlı olup, yolda kalanların inmeleri için sebildir.
İçinde on üç ocak vardır. Seferde yorgun düşen yolcuların güvenle istirahat
edeceği uzunca toplanmış taş pervazlar ve binekler için geniş bir ahırı. —
Allah vakfedenin sevap ve ecirlerini artırsın- kenef, iç avlu ve saha vardır ve
daima açık kapıları bulunur.
Büyük Han ise Zemheri’de
misafirlere cenneti yaşatan bir mekan olup; içinde taş pervaz ve yirmi iki tane
ocak olarak bilinen şömine, ehil hayvanlar için ahır, insanlar için kenef, iç
avlu, saha, avâm ve havâssa açık kapıları bulunur. Bu han ise Kıble′den ve
doğu′dan vakf edenin vakfı, kuzeyden Pazar ve batıdan Tabhâne olarak bilinen
misâfirler için hazırlanmış evler ile sınırlıdır.
Fakir çocuklarına Kur′ân öğretmek
için bina edilmiş mektep ise; Revâk, geniş bir duvar, kenif, kapalı kapılar, iç
bahçe ve avlusu olan bir mekan olup, Kıble′den ve doğudan Alibali′nin mülkü,
kuzeyden Fâkih Süleyman′in mülkü ve batıdan umûmi yol onu sınırlıdır.
Vakfettik′den sonra (Allah çalışmasını mükâfatlandırsın) onu çağırana icabet
ederek onu gözetti. Zikredilen binalar ve duvarları; yolda kalmış, miskin,
fukara, gelen ve misafir olanlar ve sair insanlar, yola çıkan ve yoldan gelen,
misafir ve gezgin, gelen ve giden, mukim ve misafir, oraya yönelen ve inenlere
hizmet olsun diye bina edildi.
Cami ise, otururken ve ayakta
Allah-ı zikreden, rükû ve secde eden ve mescidlerde itikâf eden Müslüman erkek
ve Müslüman kadınlardan namaz kılan kimseler için, iki adet han samimî
düşüncelerle yolcuların çocuklarının âmmesi için Okul ise, bütün yetim
çocuklar, bulûğa ermemiş miskin ve fukara çocuklar vakfedildi”. Lala
Mustafa Paşa külliyenin tamiri, görevli ücretlerinin karşılanması, imaret
hizmetlerinin yerine getirilebilmesi için başta Ilgın merkez ve köyleri ve
Konya olmak üzere Antep'de, Sivrihisar'da,
Kilis'de, Turgut'ta, Mihalıç'te vakıflar
ihdas etmiştir.
Lala Mustafa Paşa Külliye; cami, bedesten, kapalı çarşı, imaret – mutfak,
odunluk, fırın, tabhane odaları, sıbyan mektebi, samanlık, şadırvan, tuvaletler
ve çifte hamamdan oluşmaktadır. Câminin
giriş kapısı üzerindeki üç satırlık celî sülüs hatlı kitâbeye göre, Sultan
Selim oğlu Sultan Murad zamanında Kıbrıs Fâtihi Lala Mustafa Paşa tarafından
984 / 1576 yılında yaptırılmıştır. Câminin inşâsıyla ilgili bu kitâbe, mermer
malzemeye, kabartma tekniğiyle, celî sülüs yazıyla ve Arapça yazılmıştır. İki
satırdan oluşan kitâbenin ölçüleri 27 x 175 cm.’dir. Külliyenin tamiri 2010
yılında tamamlanmıştır.
Okunuşu:
1) Kad benâ
hâze’l-câmi’i’ş-şerîf ve’l-ma’bedi’l-münîf sâhibü’l-hayrât ve’l-müberrât ve
zü’l-fazli ve’l-hasenât âsafü’s-sultâni’l-a’zam ve’l-hâkâni’l-mufahham Sultân
Murâd Hân bin Sultan Selîm Hân
2) Halleda’llâhü
hılâfetehû ilâ inkırâzi’z-zemân Hazret-i Mustafâ Pâşâ fâtihi Kıbrûs
yessera’llâhü mâ yeşâe ve enâlehû ilâ mâ yetemennâ fî seneti erbain ve semânîne
ve tis’imie ve kıyle fî târîhi temâmihî “câmiun li’l-hayr” sene 984
Anlamı: Hayır, iyilik,
fazîlet ve hasenât sahibi, büyük sultan ve ikrama lâyık hâkan Sultan Selim
Han’ın oğlu Sultan Murad’ın -ki Allah onun hükümranlığını zamanın yok oluşuna
kadar ebedî kılsın- vezîri, Kıbrıs fâtihi Hazret-i Mustafa Paşa -Allah onun
istediklerini kolaylaştırsın ve arzu ettiklerine kavuştursun- 984 / 1576
yılında bu kıymetli câmi ve faydalı mâbedi yaptırdı. Câminin inşâsının
tamamlanmasına dâir “hayır ve iyilik için bir câmi” anlamında “câmiun
li’l-hayr” ifadesi tarih olsun diye söylendi. Kitâbe, yapıyı inşâ ettiren
Mustafa Paşa’nın biyografisi hakkında önemli bilgi içermektedir.
Birbirine bitişik iki büyük han, açık ve kapalı bölümlerinden
oluşan arasta, merkezdeki câmi, tabhâne, imâret, Sıbyan mektebi, hamam ve
helâlardan oluşan külliye, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
Câmi: Külliyenin
merkezindeki câmi, üç bölümlü son cemaat mahalli, kare planlı harim ve tek
minârelidir. Son cemaat yerinin üzerini örten kubbeleri mermer sütunlar
taşımaktadır. Sütun başlıkları mukarnas ve eşkenar dörtgen şeklindedir. Câminin
doğu, batı ve güney cephelerde altlı üstlü ikişer pencere açılmıştır. Cepheler
iki kademeli şekilde olup, kubbeyi payanda kemeri desteklemektedir. Son cemaat
mahallinin önündeki şadırvanın ali halinin kurşun kaplı olduğu, daha sonraki
zamanlarda yenilendiği anlaşılmaktadır. Şadırvan kurnalarından birindeki hayat
ağacı motifi bunu göstermektedir. Câmi avlusunun güneybatısında dikdörtgen
planlı, beşik tonozlu Sıbyan mektebi, batıda iki bölümlü, kubbeli imâret ve
kubbeli mutfak, kuzeyinde odunluk ve fırın, doğusunda kubbeli ve tonozlu
tophâne, samanlık ve depo yer almaktadır. Câminin kuzeybatısındaki minâre, kare
planlı, prizmal kâideli ve silindirik gövdelidir. Taç kapı, dıştan silmelerle
sınırlandırılmış, dikdörtgen görünüşlüdür. Kapı, eyvan türü formda, sivri
kemerle sonlanmakta, köşelerde ise kum saati ile nihayetlenmektedir. Asıl kapı
açıklığı, basık kemerli iki mermerle süslenmiştir. Alınlık kısmı altın varakla
kalem işi tekniğiyle simetrik ve iki yana doğru dağılan rûmî motifleriyle
tezyîn edilmiştir. Kare planlı iç mekânın üzerini, dıştan kurşunla kaplı tek
kubbe örtmektedir. Kıble duvarının ortasında mihrab, bunun sağında minber,
güneydoğuda vaaz kürsüsü ve giriş bölümünde de mahfil yer almaktadır. Câminin
beden duvarlarında ve kubbede bitkisel, geometrik ve yazı ile tezyînâta
rastlanmaktadır. Kıble duvarının ortasında, giriş eksenindeki mihrab, iki
yandan sütuncelerle sınırlandırılmıştır. Mihrab nişi kum saati şeklinde ve
yarım ongen planlıdır. Mihrab nişi sekiz sıra mukarnasla sonuçlanmaktadır. En
üstte de üçgen biçimli yekpâre bir taç yer almaktadır. Mihrabın sağındaki
minber ahşaptandır.
Han: Külliyenin
doğu kısmında olup, ocağın konsolundaki kitâbeye göre, 992 / 1584’te
yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Taphâne odalarına bitişik hana, câmi avlusundan
ve doğudaki büyük kapıdan giriş sağlanmaktadır. Hanın dış duvarlarında kırma
taş malzeme kullanılmış, beşik tonozlar dıştan kurşunla kaplanmıştır. Anıtsal
kapıdan girilen iki hanın planı düzgün olmayan dörtgen şekildedir. Girişten
sonraki orta koridorla kuzeydeki büyük han ile güneydeki küçük hana
geçilmektedir. Orta koridorun kuzeyindeki han iki bölümlü ve dört pâye ile
desteklenmiştir. Pâyeler arasındaki ahşap gergilerin bir kısmı yıkılmış
durumdadır. Güney taraftaki küçük han, düzgün olmayan dörtgen planlı ve iki
bölümlüdür.
Arasta: Lala
Mustafa Paşa külliyesinin kuzeyini kaplayan arastanın dört taraftan girişi
bulunmaktadır. Açık ve kapalı kısımdan oluşan arasta, halk arasında kapalı
çarşı olarak anılmaktadır. Doğu - batı doğrultusundaki arasta, 11x87 m.
boyutlarında dikdörtgen planlıdır. Kapalı bölümün ortasında eyvanlı şekildeki
mekândan câmiye bir kapı ve bunun karşısında ayrı bir tonozlu küçük kapı daha
açılmıştır. Birbirine bakar vaziyette düzenlenen arastanın 23’er dükkânı
vardır. Dükkânlar beşik tonozla örtülüdür. Kapalı bölümün iki yanındaki kapılar
akşamları kapanmakta ve kuzeye çıkışı sağlayan kapının üzerinde bekçi odası
bulunmaktadır. Dükkânlarda birer ocak açılmıştır. Arasta, Ilgın’ın ticârî
hayatı açısından günümüzde de önemli bir yer tutmaktadır. Lala Mustafa Paşa
külliyesi, Osmanlılar döneminden bugüne ulaşmış önemli menzil külliyelerinden
biridir.
BİBLİYOĞRAFYA
Fatih
Müderrisoğlu, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Menzil Yolları ve Menzil Külliyeleri”,
Osmanlı, X, Ankara, 1999, s. 376-383; F. Sarre, Küçükasya Seyâhati-1895 Yazı,
(Çev.: Dârâ Çolakoğlu), İstanbul, 1995, s. 29; Halil Sahillioğlu, “Dördüncü
Murad’ın Bağdat Seferi Menzilnâmesi (Bağdat Seferi Harb Jurnali)”, TTK
Belgeleri Dergisi, C. XIII, S. 17, Ankara 1988, s.43-81; Haşim Karpuz, Türk
Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009; Mevlüt
Çam, "Ilgın Vakıfları", I.Ulusal
Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (Baskıda); Ali Boran, “Ilgın Ve Köylerindeki
Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s.
24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının
Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010
(baskıda)
Ali BORAN
ARGITHANI NEVŞEHİRLİ DAMAT İBRAHİM PAŞA
KÜLLİYESİ
Nevşehirli
İbrahim Paşa Ilgın’a
bağlı Argıthan’da minareli cami, mektep, medrese, 16 ocaklı han, 14 dükkânlı
çarşı, 6 çeşme ve kuyun oluşan külliyeyi 1133-m.1720 yılında yaptırmıştır. Külliye Ilgın ilçesi Argıthanı kasabasında inşa edilmiş
olup külliyeden günümüze XIX üzyılda yenilenen cami gelebilmiştir. Cami, kareye
yakın dikdörtgen planlı olup üstü düz dam şeklindeki üst örtüdür. İç mekân orta
da bulunan üç sıra ahşap ayaklarla desteklenmiştir. Çatı düz dam iken sonradan
kırma çatıyla kapatılmıştır. Cami günümüzde ibadete açıktır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 88-734-
0132/133,Varak No: 125/a-200/a ve VGMA Defter: 734 Sh: 248. Sr: 133 de vakfiyede Ilgın’da “Vezîr-i Azam Nevşehirli İbrahim
Paşa Vakfı”na ait 1133 târihli vakfiyesinin dua kısmı hariç vakfiyesi şöyledir:
“Hamd u senâ ol Allahu azîmü′ş-şâne mahsûstur
ki , insânları amâl-i sâliha ve evkâf yapmak için halk buyurdu. Salât ve selâm dahî mehâsin-i evsâf ile mevsûf olanların efdali
hazret-i Muhâmmed ile âl ve ashâbına ve cemi-i ezmân ve etrâfta ânlara tâbi
olanlar üzerine olsun. Hamd ü senâ ve salât ü selâm vecibesini edâdan sonra
muhakkak dünyâ dâri′l-fenâ ve harâbdır. Sururi gamlardır. Şarabı serâbadır,
lezzeti meşekkatle karışıktır. İyiliği hastalığa mukârindir. Dünyâ için
çalışanın hali akar suya yazı yazma kabilindendir. Her kim dünyâya güvenirse yar
kenarına tavattun etmiş gibidir. Kavi ve aziz sıfatlarına muttasıf olan ve
yanında her cebbâri mütekebbir mağlub bulunan Cenâb-ı Hakk′ın huzûrunda
gözlerin bir yere dikilib saplandığı ve kalplerin hayrette kaldığı bir günde
doğru yola gitmeğe hâzırlanırlar ve mühimmattan ziyadesini vücûh-ı hayrete ve
zarûretlerinden fazlasını meberrât yollarına sarf edenler saâdete muvaffık
olmuşlardır. Âgâh ol ki anlardan biri de faideleri bâkî ve ihsânları daim olan
ve vâridât-ı masrafına ve mahalline sarf edildikce vâkıfının adını ihya iden
vâkıftır. Sultân-ı azam ve hakan-ı muazzam kara ve denizlerin sultânı
Haremeyn-i Şerîfeynin hidmetkârı iki devlete mâlik ve iki saâdete sâhib
alemlerde Cenâb-ı Hakkın gölgesi İslâm ve müslümanların yardımcısı Gazi Sultân
Osman sülâlesinden Sultân Mehmed Han oğlu Gazi Sultân Ahmed zamanında (bu gibi
hayırları yapmakla) müşerref olan bu sahife-i diniyye ve vesikâ-i yakiniyyenin
sâhib-i makâm ve mefahiri yüce olan rükn-i râsih ve alem-i şamih erbâb-ı âlemin
nazım-ı umûru ve bütün ümmet işlerinin merci-i memleket yollarını ve
mazarratlarını temizleyen şart ve garbe adaleti yayan beldeleri ihya iden ve
kulların susuzluğunu gideren yani dileklerini yerine getiren afakta misil ve
nazırı olmadığı bi′l-ittifak meşhud olan zaman böyle bir zatına getirmiş ve
nede getirir.Devlet sadedata ve ihsân sâhibi bütün dillerde medh u senasi şayi
vezîr-i azam Hazret-i İbrahim Paşa
Cenâb-ı Hakk anı dünyâ ve âhiret saâdetine nail buyursun.Bu yolda yürümeği
müyesser kıldı ve bu hoş olan fevz ü saâdetle mesud kılmağa oda kalb-i selimden
mâ’adâ ne mal ve ne de evlâdın fâide ve menfaat vermiyeceği bir günde kerîm
olan Cenâb-ı Hakkın rızasını umarak hâlis ve safi ve kâfi bir azim ve niyyetle
müteaddid vakıflar yaptı. İhya ve ihdâs ve temhîd eylediği vâkıf cümlesinden
biri, korkunç bir mahall olup hiç bir kimsenin uyuyup istirahat edemediği ve
her kesin kaçınıp çekindiği çokça askerden mâ’adâsının kurtulamadığı bir yer
olup bu husûsta şek ve şüphe idersen gelib geçenlerin hepsinden sor belki taş
ve topraklarından sor işte o yer Argıdhanı
adı ile anılan yeni bir kasabadır. Cenâb-ı hakk bereketini ve maişetini ziyade
eylesin bu kasâba arâzîsinin hudûdu Karaman eyâletinin muhâfızı dustûr-ı
müfehham vezîr-i muazzam kılıç ve kalem tabıl ve alem sâhiblerini istihdâm iden
melik-i müstean olan Cenâb-ı Hakkı′n teyidatı ile müeyyed vezîr-i mükerrem
Hazret-i Osman Paşa Cenâb-ı Hakk anı arzusuna muvaffak buyursun anın marifeti
ile ve vâkıfın eminyetli vekîli kuvvetli re’y-i sâhib-i bevvâbların reisi ve
evvabların zübdesi şems ü kamer hâlikının teyidatı ile müeyyed Hacı Ömeroğlu
Denizci Hacı Mehmed Ağa Cenâb-ı Hakk iki cihânda ki arzusunu vermekle merzûk
kılsın mübâşereti ile tahdid edilmiştir. Vâkıfın
orada binâ eyledği câmi-i şerîf ve mabedi münîfin güzelliği gönülleri
parlatır ve kırık kalplere ferah iras eder gûya yüksek bir nur ve parlak bir
yıldızdır. Dâhili kısmının önü örtü ve pencere ve minber ve kürsi ve mahfil ve
açılıp kapanan kapıları ve saha ve minâreyi müştemildir. Bunları tavsif etmekte
ibareler kasırdır. Ve biri dahî mümin çocuklarının okumaları için binâ eylediği mekteptir ki kıblesi
herkesce malûm olan Molla Musa ve Molla Ömer evi şarkı umûmi yol şimâli lutuf
ve inam sâhibi vâkıfın on aded
dükkânları garbi mahkeme ile Musa Halîfe evi ile mahdûttur. Biri dahi mahkeme adı virilen mübârek bir
menzildir ki , tahtânî iki oda ve bir matbah ve bir sofayı içini adalet ve
iffet ile merzûk kılsın ve bir samanlığı ve bir helâyı ve hayvanata mahsûs
geniş bir ahuru ve bir su kuyusunu ve abdest alınacak bir yeri ve bir avluyu ve
halka açık bulunan kapuları müştemildir. Bununda kıblesi Molla Musa evi
şarki mabedin (Cami) harimi ve şimâli büyük yol ve garbı Dağoğlu evi ile
mahduttur. Ve biri dahi kış mevsiminde
gelen misafirlerin barınmaları için vakfeylediği handır. İçinde on altı ocağı
ve yorgun gelenlerin istirahatine mahsûs iki sofayı ve hayvanlara mahsûs geniş
bir ahuru ve meydanlığı ve bir avluyu ve bir helâyı müştemil ve kapuları adi ve
yüksek tabakaya açıktır. Bunun da kıblesi dört dükkân şarkı akârsu şimâli
boş yer garbi sonradan açılan pazaryeri hudûdu ile mahduttur. Birisi dahi on dört dükkândır.Bunlardan
on dükkânın kıblesi mezkûr câmiin harimi şarkı mezbûr yol şimâli ulu yol ve
garbı hâkimin meskeni (Mahkeme binâsı)dır. Dört dükkânıın kıblesi geçer yol
şarkı akar nehir şimâli mezkûr garbı yukarda yazılı Pazar yeri ile mahduttur. Ve birisi dahî câmi-i şerîf ile han-ı
latîf arasında ve yolun iki tarafında büyüklerin ve küçüklerin geldikleri
mahallde bir birine benziyen karşılıklı iki çeşme binâ eylemiştir. Suyu çok
tatlı olup hayat bahşeder her çeşmenin suyu masradan ibarettir. Ve keza hafta pazarı denilen ve alışveriş
için geniş bir yer dahi tayin etmiştir. Ve keza kıblesi ve şarkı yol ve han
şimâl ve garbı han ağasının evi ile mahdûd mahallde taş ile örtülü su kuyusunu
kazdırarak şerîf ve hasis kimselerin içmelerine tahsîs eyledi.Bundan sonra
avatif-i sübhaniyyeye mazhar olan hazret-i vâkıf hulûs-i niyyet ve safa-yi
taviyyetle yeniden icad ve ihya eylediği kasâba ve arâzî bağçeleri bağları
tarlalrı câmi mahkeme mekteb ve han ve dükkânları pazaryerleri ve yolları çeşme
ve kuyuları dere ve nehirleri dağları sahraları ve otlak yerleri levâhik ve
tevâbi bi′l-cümle hudûd-ı maktu’a ve hukûk-ı meşrûası ile vakf-ı sahîh-i şer‘î
ve tesbil-i sarîh-i mer‘î ile vakf idüp Cenâb-ı Hakk′ın merzuk kıldığı menfaat
ve varidatından artık eksik olmıyarak mevkûfat kusursuz tashih ve tamir
edildikten sonra vakfın varidatı masrafına tekabül itdikçe tebdil ve tağyirine
kimsenin hakkı olmaksızın mezbûr evkâf için istikamet ve emanetle masruf kanaat
ve diyanetle mevsûf hidmetini ihtimâm ile eda ve vazîfesini îfa iden bir
mütevellî ve doğru dindar inhiraftan salim kitâbet usûllerine vâkıf muhâsebeye
kadir varidat ve masrafı yazıp usûl ve ruunda en ufak bir şeyi ihmâl etmiyen
bir kâtib ve şer‘-i şerîf ile âmil iyi halli vera ve takva sâhibi olup cuma
günleri câmide havas ve avamdan ulum-i nâfia talebinde bulunanlara tedrisde
bulunmak üzre âlim bir müderris ve iyi halli bir âlim cuma namazından sonra
hâzır bulunan müminlere din ve şeriatın hükümlerini talim ve hidâyet yollarını
irşad iden bir vâiz ve mezbûr câmide âlim ve iyi halli edip cuma ve bayramlarda
mutad vech ile hutbe okuyan bir hatîb ve keza evkât-ı hamsede dâima imâmet
vazîfesini îfa iden ve namazın erkân ve vâcibatına sünnet ve müstehablarına
alim bir imâm ve güzel sesli olup usûle vâkıf ezan için namaz vakitlerini bilen
ve abdestle minârenin etrâfını dönüp ezan okuyan bir müezzin ve hâfızlarardan
tecvidin elfazına vâkıf ve her cuma cami mahfiline devam ederek devir okuyan
bir hâfız ve câmiin mutad vech ile kapularını açup kapamak ve kandillerini
yakmak ibâdet için gelenlere câmi-i süpürüp temizlemek için bir kayyım ve
mezkûr mektebe sâlih ve hazik müslüman çocuklarını talim ve kitâb-ı mübîn-i
telkin iden bir muallim ve iyi halli kimselerden olmak ve bu yolda hareket
itmek üzre çocukların geçen derslerini tekrarlayan bir halîfe (kalfa) ve
musakkafât-ı evkâfın bozulan kısımlarını ciddiyetle çalışan bir tamirci ve
çeşmenin bozulan su yollarını yapmağa muktedir bir meremmetcinin tayin
edilmelerini şart eyledi. İşbu hademe tayin olındıkları vazîfelerinde ihtimâm
ile hidmet etmelerini ve emr olındıkları işleri ciddiyetle yapmalarını şart
eyledi. Himmeti dâim olası vâkıf evkâfın vâridâtından bilâ mani velâ müzahim
mütevellî müderris vâiz hatîb ve imâmdan her birine yevmiye onar dirhem ile
Konya Kilesi ile müsavaten beşer kile temiz buğday tayin ve lutf-i kereminden
müderris ile vâizden her birine beşer kile ziyade eyledi. Ve kâtib hâfız
müezzin ve muallimden her birine yevmiye beşer dirhem ile senevî ikişer buçuk
kile temiz buğday ve keza evkâfın tamîrcisi ile mekteb kalfasından her birine
yevmiye üçer dirhem ile senevî birer buçuk kile buğday ve kayyım ile çeşme
yollarını tamir iden kimselere hidmetlerini iyi görmek şartı ile râyic yevmiye
ikişer dirhem ile birer kile buğday ve câmiin kandilleri ile hasır ve sâir
levâzımına yevmiye beş gümüş dirhem tayin ve tahsis eyledi ve mûmâ-ileyhimden
müderris vâiz hatîb muallim ve imâmın kâtib ve mütevellî ile evkâfın tamamına
nâzır olmalarını şart eyledi ve evkâfın mahsûlât ve icâratından tecdîd termîm
ıslah itmam ve vezâif ve mesâriftan artan fazlayı kasâbanın hâkimi ve kâtib ve
nâzırların marifetleri ile mütevellî emin bir mahallde muhâfaza etmesini ve
vâkıfın tayin eylediği masraflara sarfettiğini vâkıfa bildirmesini şart ve
beyân eyledi. Vakfın şürût ve zevâbıt-ı kuyûd ve revabit-i tekemmül itdikten
sonra vekîl-i mûmâ-ileyh vakf-ı mütevellî Abdülgafuroğlu Abdullah′a teslîm
eylemekle mütevellî dahi vekîlden tesellüm ve kabz idüp uslub-ı mezkûr üzre
tasarruf eyledikten sonra vakfın usûl ve furuunda adem-i lüzûma kail olarak
vekâleti hasebi ile vakıftan rücû ve sâir mamekleri gibi müvekkilinin milkine
istitdâd itmek istedi mütevellî dahî vakfın lüzûmuna kail olarak rücûa rıza ve
muvafakat etmedi.Bunun üzerine vakfiyyenin balâsında tevkii bulunan hâkim
huzûrunda muhasame ve mürafaa olmaları ile emr-i tescilde riayeti lâzım gelen
husûsata uyduktan sonra vakfın umûm ve husûsunda sıhhat ve lüzûmuna hüküm
eyledi.Binâen-aleyh eimme ve ulemânın ittihadi müctehid ve fuzelânın ittifakı
ile lâzım ve müebbed bâkî ve muhalled bir vâkıf oldı. Artık bu vakfın iptal ve
tağyirine nakz ve tahviline şurû helâl ve câiz olmaz .Vâkıfın umduğu ecir ve
sevâb kerîm ve rahim olan Cenâb-ı Hakk′a aittir. Bu vakfiyye bin üç yüz otuz
senesi Zi′l-kaade ayının onunda cari olup yazıldı”.
Osmanlı döneminde bölgenin önemli külliyelerinden olan bu eserden
günümüze XIX yüzyılda yenilenen camiden başka bir yapı ulaşamamıştır.
BİBLİYOGRAFYA
İ
Hakkı Konyalı, Konya Tarihi, 369, ; Haşim Karpuz, Türk Kültür
Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009; Vakıflar Genel
Müdürlüğü’nün 88-734- 0132/133,Varak No:
125/A-200/A Ve Vgma
Defter: 734 Sh: 248; Mevlüt Çam, "Ilgın Vakıfları", I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (Baskıda); Ali Boran, “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi
Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57;
a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının
Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010
(baskıda)
Ali BORAN
ILGIN EVLERİ
Konya evleri, Türk ev mimarîsi içinde önemli bir yere
sahiptir. Konya ev mimarîsinin benzeri olan Ilgın evleri, zeminde taş malzeme,
beden duvarlarında kerpiç, üst örtüde ahşap ve toprak malzeme kullanılarak inşâ
edilir. Ev mimarisinin oluşumunun temelinde insanların beğeni ve ihtiyaçları
yatmaktadır. Yerel ustalar ile banisinin ortak tasarımı olan Ilgın evlerin ölçü
oranları insanın her yere rahtça ulaşabilecek biçimde yapılmıştır. İnşaatlarda
kullanılan malzemeler en yakın yerel kaynaklardan, ustalar veya ev sahipleri tarafından
temin edilmekteydi. Malzemenin seçkinliğinden ve sağlamlığından ziyade kolay
temin edilmesi ve iklim özelliklerine uygunluğu daha büyük bir önem
taşımaktadır. Konya ev mimarisinin benzeri olan Ilgın evleri zeminde taş
malzeme beden duvarlarında subasman seviyesinden sonra kerpiç üst örtüde ise
ahşap ve toprak malzeme kullanılmaktadır.
Ilgın çevresinden günümüze olaşan sivil mimari
örnekleri genel olarak XIX. yüzyılın sonu XX.yüzyılın ilk çeyreğine aittir. Türk
ev mimarîsini tekrarlayan Ilgın evlerinde oda, mâbeyn, sofa, hayat, tahtabaşı,
izbe, mutfak, ahır ve samanlık bölümleri mevcuttur. Ayrıca evler hayatlı,
sofalı ve dış sofalı olarak gelişme göstermektedir. Ilgın’daki
iki-üç katlı evlerde ana malzeme kerpiç ve ahşaptır. Birinci katlarda sofa,
mutfak ve günlük hayatta kolaylık sağlayacak mekânlar yer alırken; ikinci
katlara evin uygun bir yerinde yapılmış ahşap bir merdivenle çıkılır. Evin üst
katında ana caddeye bakan çıkma (baş oda) ve yatak odaları yer almaktadır.
Yatak odalarında yatak ve yorganların konulması için yüklükler ve aynalıklar
yer almaktadır. Ayrıca bu dolapların içlerinde gusülhaneler yer almaktadır.
Ilgın evlerinin dış cepheleri ahşap cumba, pencere ve kapı korkulukları
süslemektedir. Evler, cumbaları ile dış mekâna açılmaktadır. Evlerin üzerleri
de ya kırma çatı ya da toprak dam şeklinde örtülmektedir.
Lala Mustafa
Paşa külliyesinin arkasındaki mahallede Müftü Evleri denilen karşılıklı birkaç
ev günümüze ulaşabilmiştir. Bu evler, iki katlı, sofalı Konya evlerinin genel
planı şemasını tekrarlamaktadır. Ilgın merkez, Gökçeyurt, Eldeş, Bulçuk, Balkı
ve Çatak’takiler başta olmak üzere, köylerdeki evler, iki katlı, alt kat ahır,
üst kat sofalı evdir. Kullanılan malzeme kerpiç ve taş, tavanda ise ahşap ve
düz dam şeklindedir. Özellikle evlerin ahşap kapıları ile değişik form ve
şekillerdeki kapı tokmakları önem arz etmektedir. İki-üç katlı evlerde ana
malzeme kerpiç ve ahşaptır.
BİBLİYOĞRAFYA
F. Sarre, Küçükasya Seyâhati-1895 Yazı, (Çev.: Dârâ Çolakoğlu), İstanbul,
1995, 29; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara,
2009; Ali Boran, “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”,
Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.;
"Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal
Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)
Ali BORAN
BALKI BELDESİ CÂMİSİ
Balkı Beldesi, Ilgın’ın 16 km.
güneyinde, Sultan Dağları eteklerindedir. Beldenin merkezindeki cami, eğimli
bir arazi üzerinde kurulmuştur. Eski
Câmi olarak isimlendirilen yapının mihrabındaki kitâbede “mâşallah sene
1309” yazmaktadır. Buna göre caminin H.
1309 / M. 1891 tarihinde inşâ edildiği anlaşılmaktadır. 1999 yılındaki depremde
hasar gören yapı, 2002 – 2003 yıllarında
tamir edilmiştir. Cami günümüzde ibadete açıktır.
Yapı, dıştan 13.10 X 19.20 m ölçülerinde derinlemesine
dikdörtgen planlı, ahşap direkli ve ahşap tavanlı olup üzeri geleneksel kırma
çatı ile örtülüdür. Kuzeybatı köşedeki minare 1990’larda yapıya eklenmiştir.
Câmide kırma taş malzeme kullanılmış, doğu, kuzey ve batı cephelerde altlı
üstlü pencereler açılmıştır. Dış cephelerde süslemeye yer verilmemiştir.
Kuzeydeki üç bölümlü son cemaat
mahallinden harime girilmektedir. Son cemaat yerinin üzeri ahşap malzemedendir.
Harime girişi sağlayan kapı ahşaptan ve iki kanatlıdır. İç mekân ahşap
direklerle derinlemesine üç sahına ayrılmıştır. Ahşap tavan iki ana kiriş
üzerine oturmaktadır. Harim mekânının beden duvarlarındaki kalem işi süslemeler
dönemin süsleme özelliğini yansıtmaktadır.
Mihrab: Kıble duvarının ortasında,
giriş eksenindeki mihrab, duvar yüzeyinden dışa taşıntılı ve alçı malzemeden
yapılmıştır. Günümüzde mihrab altın yaldızla boyanmıştır. Mihrab; kenar
bordürü, dış köşe sütünçeleri, yarım daire planlı niş, mukarnaslı kavsara ve
tepelikten oluşmaktadır. İki dış köşedeki silindirik gövdeli birer sütünce ile
dış kenarlardan oturtmalık üzerinden mihrabı çerçeveleyen sütünce ve kenar
bordürleri yer alır. Kenar bordürleri mihrabı üç yönden dolaşmakta olup bu
bordürlerde kaval silme ve mukarnas dizisi şeklinde süslenmiştir. Sade tutulan
mihrab nişi, dıştan üç dilimli kemer şeklinde olup, altı sıra mukarnasla
doldurulan kavsara ile sonlanmaktadır. Mihrabın tepelik kısmı iki bölüm halinde
düzenlenmiş olup, alt sıra sütünçe başlıkları arasında yivli kaval silmelerin
yan yana sıralanmasıyla oluşturulmuştur. Tepeliğin ikinci kısmı dıştan ince
şeritler halinde olup, ortada yapının inşa kitabesi ve iki yanındaki boşluklar
s kıvrımlı bitkisel süslemelerle doldurulmuştur.
Minber: Mihrabın sağında yer alan
minber küçük boy minberler grubunda yer almaktadır. Minber, dikdörtgen
görünüşlü kapının kapı kanatları yoktur. Yan korkuluklar kaval silmelerle
sınırlandırılmıştır. Bunların içlerinde barok üslupta bitkisel süslemeler
mevcuttur. Aynalık kısmı üçgen biçiminde olup ortadaki madalyonun içi ve etrafı
yine barok üsluptaki bitkisel süslemelerden oluşmaktadır. Süpürgelik kısmı dört
kısma ayrılmış ve ortadakiler dilimli kemer şeklinde, iki yandakiler ise selvi
ağacı ile tezyin edilmiştir.
Mahfil: Harimin kuzey duvarına bitişik
mahfil, altta müezzin mahfili üstte ise kadınlar mahfili olarak yapılmış olup
ahşap malzemeden yapılmıştır. Alttaki müezzin mahfili girişin iki yanındaki
sahında yer almakta olup s biçimli korkuluklara sahiptir. Kadınlar mahfilin
orta sahına gelen kısmı yarım daire biçiminde bir çıkması mevcuttur. Ahşap
merdiven girişin doğusundadır. Mahfilin korkulukları s motifi şeklinde olup alt
kısımlarda ise geometrik süslemelere yer verilmiştir.
Harim mekânının beden duvarları kelem
işi ile süslenmiştir. Beden duvarlarının doğu, batı ve kıble duvarının tamamı
ile kuzey duvarının üst kısmı geometrik bir bordür şeklindeki kalem işi
süslemeler mevcuttur. Doğu, batı ve kıble duvarındaki kalem işi süslemeler ise
ikinci kat pencerenin seviyesine kadar tezyin edilmiş ve içinde gelincik motifi
olan bir bordürle sınırlandırılmıştır. Doğu duvarında iki kat pencere
aralarında buket güller açık sarı zemin üzerine pembe renkte işlenmiştir.
Bunların üst kısmına ise madalyonlar biçiminde yazı kompozisyonları
yerleştirilmiştir. Ortadaki büyük madalyon içinde müsenna kompozisyon celi
sülüs yazı ile üst madalyon yine celi sülüs yazı ile Hz. Hasan Hz. Hüseyin
isimleri yer almaktadır. Kıble duvarı ortada mihrab, iki yandaki iki katlı
pencerelerle bölümlenmiş, bunun dışında kalan alanlar süsleme alanı olarak
değerlendirilmiştir. Mihrabın etrafını kuşatan bordür mavi zemin üzerine palmet
ve rumilerle süslenmiştir. Mihrabın
üzeri yuvarlak kemer şeklinde olup kemer yüzeyinde Âyet’el - Kürsi, üstte tuğra
biçiminde Besmele, altta ise madalyonlar içinde Allah(C. C.) ve Muhammed
(S.A.V.) lafzı, celi sülüs yazı ile yazılmıştır. Mihrabın sağında, altta
dikdörtgen biçimli pano içindeki madalyon içinde Kabe tasviri ile geri planda
Ecyad Kalesi tasvir edilmiştir. Üstte isi yine madalyonların birinin içinde
Ayet, diğerinde ise Hz. Ömer ismi yine celi sülüs yazı ile tezyin edilmiştir.
Mihrabın batı tarafında, köşedeki pano içinde buket güllerle duvar
süslenmiştir. Batı duvarı genel olarak doğu duvarının süsleme anlayışını
tekrarlamaktadır.
Ahşap malzeme, Orta Asya’dan Anadolu’ya tarih boyunca Türk
mimarîsinde üst yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Anadolu Selçuklu
döneminde ahşap işçiliği, XIII. yüzyılda belirli bir üslup özelliği
kazanmıştır. Selçuklu ve Beylikler döneminde ağaç işçiliği Konya ve ilçelerinde
yaygın olarak kullanılmıştır. Eşrefoğlu döneminde ve özellikle de Beyşehir
Eşrefoğlu Câmisi ile klasik çağını yaşamıştır. Bu gelenek, taşrada ve özellikle
de köylerde Selçuklular’dan günümüze kadar uygulanmış ve hâlâ Konya yöresi
başta olmak üzere Anadolu’nun pek çok bölgesinde de sevilerek uygulanmaktadır.
Balkı Beldesi Camisi (1891) ahşap direkli, ahşap tavanlı mimari yapısı ve kalem
işi süslemeleri ile bu geleneği yansıtan önemli bir örnektir.
BİBLİYOĞRAFYA
Yılmaz Önge, “Selçuklarda ve Beyliklerde Ahşap Tavanlar”, Atatürk
Konferansları, V, Ankara, 1975, s. 179 – 195; a. mlf., “Anadolu’da XIII- XIV Yüzyılın Ahşap Camilerinden Bir
Örnek: Beyşehir Köşk Köyü Mescidi”, Vakıflar
Dergisi, IX, Ankara, 1971, s. 291 -296;
Yaşar Erdemir, Konya ve Yöresindeki Nakışlı Ahşap Camiler
( S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi), Konya, 1985;
a.mlf., “ Konya Beyşehir Bayındır Köyü
Camii”, Vakıflar Dergisi, XIX, Ankara, 1986, s. 193 – 206; Remzi Duran,
“Konya Sarayönü’nde Üç Ahşap Cami”, Vakıflar
Dergisi, XX, Ankara, 1988, s. 47- 62; Tahsin Samur, Ilgın’da Türk Devri Yapıları, Konya,
1992; F. Sarre, Küçükasya Seyâhati-1895
Yazı, (Çev.: Dârâ Çolakoğlu), İstanbul, 1995, 29; Haşim Karpuz, “ Konya
Kadınhanı’ndaki Vakıf Camiler”, Vakıf
Medeniyeti Sempozyumu Kitabı, Ankara, 2003, s. 201 – 221; a.mlf., “ Konya ve Çevresinde Yazlık Mekanlı Camiler”, IX. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat
Tarihi Araştırmaları Sempozyumu ( 21- 23 Nisan 2005), Erzurum, 2006,
s.288 -305; Ahmet Çaycı, Eşrefoğlu
Beyliği Dönemi Mimari Eserleri, Ankara, 2008, s.122- 142; Ali Boran, “Ilgın
Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın,
İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki
Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02
Temmuz 2010 (baskıda)
Ali BORAN
ILGIN KÖYLERİNDEKİ
ESERLER
Anadolu Selçuklu döneminde ahşap işçiliği, XIII. yüzyılda
belirli bir üslup özelliği kazanmıştır. Selçuklu ve Beylikler döneminde ağaç
işçiliğinin önemli bir yeri vardır. Konya ve ilçelerinde yaygın olarak
kullanılan ahşap malzeme, Eşrefoğlu döneminde ve özellikle de Beyşehir
Eşrefoğlu Câmii ile klasik çağını yaşamıştır. Bu gelenek, taşrada ve özellikle
de köylerde Selçuklular’dan günümüze kadar gelmiş ve hâlâ Ilgın’ın köylerinde
özenle uygulanan bir mimarî özellik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çatak Köyü Câmisi: Câminin
duvarındaki kitâbeye göre, 1302 / 1886 yılında inşâ edilmiştir. Enlemesine
dikdörtgen planlı câmi, dıştan kırma çatı ile örtülüdür. Câminin iç mekânı
enlemesine üç sahna ayrılmış olup, ahşap direkli câmiler grubunun devamı
niteliğindedir. Cami günümüzde sağlam olup ibadete açıktır.
Sâdık Köyü Eski
Câmisi: Sâdık Köyü içinde yeni câminin karşısındaki köy mezarlığının
içindedir. Kitâbesi bulunmayan yapının XIX. yüzyılın sonlarında yapıldığı,
kullanılan malzeme ve teknikten anlaşılmaktadır. Dikdörtgen planlı câmi, dıştan
toprak dam şeklindedir. Girişi doğudaki ahşap merdivenlerle sağlanmaktadır.
Giriş bölümündeki kısım, yine mihrablı bir ikinci mekân olarak
değerlendirilmiştir. Câminin zemin katı da depo şeklinde değerlendirilmiş
olmalıdır. İki ahşap direkle derinlemesine üç sahna ayrılmış yapı, yine ahşap
direkli câmiler grubuna girmektedir. Ahşap mihrab, minber ve mahfili, dönemin
özelliklerini yansıtan güzel bir örnektir. Kerpiç malzemenin üzeri alçı ile
sıvanarak barok tarzda bitkisel, geometrik ve yazı motifleriyle süslenmiştir.
Günümüzde yıkılmaya terk edilen yapı metruk haldedir. Eser günümüzde sağlam
olup ibadete açıktır.
Eldeş Köyü Câmisi: Merkez
Câmi olarak da isimlendirilen câmi, ahşap direkli câmilerden biridir. 1980’li
yıllarda tâmir geçiren yapının iç mekânında mihrab ve minberi de ahşap malzeme
işçiliğinin güzel birer örneğidir. Cami günümüzde sağlam olup ibadete açıktır.
Selçuklu Döneminde Âb-ı Germ ( sıcak su) olarak isimlendirilen
Ilgın’da çok fazla çaşme bulunmaktadır. Türk kültüründe su önemli bir yere
sahiptir. Hayatın kaynağı olan suyu ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için
suyolları, kuyular, şadırvanlar, sebiller, selsebiller ve çeşmeler yaptırmak en
önemli hayır sayılmış ve bunun için vakıflar kurulmuştur. Bu amaçla şehirlerin,
mahallelerin ve köylerin belirli noktalarına çeşmeler yaptırılmıştır. Ilgın
merkez ve köylerinde pek çok çeşme yapılmıştır. Özellikle Ilgın’ın
güneyindekisuyun bol olduğu köylerde ve köy yolların yoğun olarak
görülmektedir. Gökçeyurt Kasabası Çeşmesi (1206/ 1791), Eldeş Köyü Aşağı
Mahalle Çeşmesi, Geçit Cami Önü Çeşmesi, Aşağı Çiğil Kayıp Pınar Çeşmesi, Aşağı
Çiğil Orta Pınar Çeşmesi, Yukarı Çiğil Sıtma Pınar Çeşmesi, Yukarı Çiğil Zelve
Pınar Çeşmesi 1325 / 1907, Yukarı Çiğil Harman Pınar Çeşmesi, Belekler Emirler
Çeşmesi, Belekler Orta Çeşmesi, Sebiller Çukur Çeşmesi ( 1316 / 1898) Ilgın’ın
köylerindeki çeşme örneklerindendir.
Anadolu Selçuklu döneminde kervansaray, Osmanlı zamanında
menzil külliyeleri ve hanlarla yolcu ve kervanların barınacakları yerler inşâ
edilmiştir. Ilgın’ın köylerinde bu yapıların işlevini gören köy odaları hâlen
mevcuttur. Hemen her sülâlenin birer odasının bulunduğu köylerde yolcu ve
misafirler, bu odalarda barınmakta ve oda sahipleri tarafından ağırlanmaktadır.
Köy odaları, yolcu ağırlamanın yanı sıra, bayramlaşma, düğün tâziye ve diğer
işlevleride icrâ eder. Küçük ölçekli olarak hanların işlevine yakın bir görevi
olan köy odaları, genellikle iki katlıdır. Birinci katı, yolcuların hayvanları
için ahır, ikinci kat ise yolcunun barınması amacıyla yapılmıştır.
BİBLİYOĞRAFYA
F. Sarre, Küçükasya Seyâhati-1895 Yazı, (Çev.: Dârâ Çolakoğlu), İstanbul,
1995, 29; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara,
2009; a.mlf., “ Konya ve Çevresinde
Yazlık Mekanlı Camiler”, IX. Ortaçağ ve
Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu ( 21- 23
Nisan 2005), Erzurum, 2006, s.288 -305 Ali Boran, “Ilgın Ve Köylerindeki
Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s.
24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının
Durumu", I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010
(baskıda).
Ali BORAN
Yukarı Çiğil Büyük Camisi (
Zekeriya Şimşir)
Yukarı Çiğil Fazıl Camisi ( Zekeriya Şimşir)
Ilgın Çeşmeleri ( Zekeriya Şimşir)
Ilgın’daki Mezar Taşları (
Zekeriya Şimşir)
Ilgın Askerlik Şubesi ( Tolga Bozkurt)
Handevi Kandevi Türbesi ( Tolga Bozkurt)
Ilgın Emir Kandemir Zaviyesi ( Yusuf Küçükdağ)
Yorumlar