ILGIN


ILGIN
İlçe.

Ilgın, İç Anadolu bölgesinin güney batısında yer alan Konya iline bağlı bir ilçedir. İlçe merkezi Konya’dan 87 km. kuzey batıda geniş bir ova üzerine kurulmuştur. İlçe sınırları 37 derece 17 dakika enlem (kuzey paralelleri) 31 derece 55 dakika boylam (meridyenleri) arasında yer alır. İlçe merkezi 1039 rakımlıdır. Coğrafî ve jeopolitik konumu sebebiyle Ilgın, antik dönemden günümüze kadar önemli bir yerleşim yeri olmuştur.


III. İdari Durum
Cumhuriyet Dönemi Ilgın Kaymakamları
            Cumhuriyet öncesinde de kaza merkezi durumunda olan Ilgın, Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte  Konya ya bağlı bir ilçe olma hüviyetini korumuştur.Eski bir Kaza olmasına rağmen Arşiv çalışmaları sonucunda Kaymakam isimlerine ve görev yaptığı tarihlere ancak 1939 yılından itibaren ulaşılabilmiştir.
Aladdin Özgelen (04.07.1939 - 17.01.1940)
Fahrettin Başel (29.02.1940 - 25.08.1941)
Muhlis Babaoğlu (27.09.1941 - 18.08.1943)
Hadi Sağnak (29.09.1943 - 12.07.1945)
Asaf Yalçın (19.02.1946 - 19.12.1948)
Fahrettin Ahıskalı (15.09.1947 - 16.07.1948)
İbrahim Koloğlu (24.08.1948 - 24.09.1949)
Mehmet Gümüşlü (25.07.1949 - 02.08.1950)
M.Ali Özgüner (02.08.1950 - 04.02.1952)
Mahmut Polat (19.02.1952 - 02.11.1953)
Rasim Özsoy (18.06.1953 - 18.03.1957)
Bahri Erkmen (29.01.1954 - 18.05.1955)
A.Hilmi Nalçalı (29.07.1957 - 24.06.1958)
Hakkı Gençoğlu (19.11.1958 - 21.08.1959)
Turan Sayar (17.09.1959 - 06.01.1960)
A.Naci Ekşioğlu (16.02.1960 - 20.07.1960)
Nazmi Çengelci (23.07.1960 - 18.11.1961)
Adnan Buhurcu (30.11.1963 - 08.02.1965)
O. Zeki Tuncel (17.03.1966 - 15.09.1966)
Necdet Uçan (09.12.1966 - 01.09.1969)
Yılmaz Kocabaş (01.09.1969 - 01.10.1970)
Nevzat Ünsal (30.10.1977 - 31.10.1980)
Nihat Yıldırım (30.11.1982 - 01.11.1983)
İbrahim Çay (30.09.1985 - 16.08.1990)
Ruhi Ezberci (27.08.1990 - 15.09.1995)
Hasan Gürsoy (21.08.1995 - 21.08.1996)
Necdet Türker (21.08.1997 - 24.06.1998)
Mehmet Kurt (17.08.1999 - 20.09.2004)
Emin Alıcı (17.09.2004 - 06.06.2006)
Cahit Işık (28.09.2007 - … )


Cumhuriyet Dönemi Ilgın  Belediye Başkanları
            Ilgın Belediyesi’nin kuruluş tarihi 1869’dur. Bu tarihe rağmen Belediye arşivlerinde ve Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nden istenen belgelerde Ilgın’ın Belediye Başkanları 1943 yılından başlar. Ilgın Belediyesi’nde günümüzde 82 Memur, 99 İşçi ve 80 geçici işçiyle birlikte toplam 261 personel görev yapmaktadır. Belediye Başkanları:

Bekir Ucarı
Şükrü Afacan (1943 - 1943)
Sabri Baran (1943 - 1946)
Ahmet Aydil (1946 - 1947)
İbrahim Pektaş (1947 - 1947)
Süleyman Ekmekçioğlu
Halit Özalp (1950 - 1954)
Kemal Türeli (1954 - 1955)
Mehmet Arslan (1955 - 1958)
Nazmi Çengelci (1960 - 1961)
Orhan Bali (1962 - 1963)
Nevzat İspir (1963 - 1972)
Muzaffer Nadaroğlu (1972 - 1979)
Halis Dağlı (1979 – 1980) --- (1989 - 1994)
Mesut Ünat (1984 - 1989)
Hüseyin Taşkın (1994 - 1999)
Yetkin Özalp (1999 - 2004)
Mehmet Can (2004)
H. Hüseyin Akıncı (2004 - 2009)
Halil İbrahim ORAL  (2009 - …)

BİBLİYOGRAFYA:
Ilgın Kaymakamlığı Arşivi;  Ilgın Belediyesi Arşivi
Aydın ARILIK


Ilgın’ın Kasabaları
Aşağıçiğil, Yukarıçiğil, Argıthanı, Beykonak, Gökçeyurt, Balkı, Çavuşçugöl'den oluşan yedi kasabası vardır
Ilgın’ın Köyleri
Büyükoba, Gölyaka, Tekeler, Dereköy, Misafirli, Yorazlar, Avdan, Çobankaya, Çömlekçi, Gedikören, Orhaniye, Kale, Düğer, Karaköy, Zaferiye, Boğazkent, Ağalar, Olukpınar, Sadık, İhsaniye, Eldeş, Bulcuk, Kapaklı, Mecidiye, Harmanyazı, Göstere, Geçit, Çatak, Ormanözü, Mahmuthisar, Barakmuslu, Güneypınar, Belekler, Dığrak, Gökbudak olmak üzere 35 köyü vardır.
IV. Sosyal Durum
Ilgın’da Dernek ve Vakıflar
Sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın müesseseleşmiş şekli olan vakıf ve derneklerin toplum için faydası çoktur. Hatta bu tip oluşumlar devletin yükünü paylaşıp ve hafifletmişlerdir. 2010 yılı itibariyle, Ilgın’da faaliyeti sürdüren derneklerin sayısı 62’dir. Bunlar: Derneği, Aşağıçiğil Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği, Balkı İlim ve Sanata Yardım Derneği, Ilgınspor Kulübü Derneği, Türkiye Kızılay Derneği Ilgın Şubesi, Çavuşçugöl Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği, Lala Paşa İlme ve Öğrencilere Yardım Derneği, Ilıca Mahallesi Camii ve Kuran Kursu Yaşatma Derneği, Ilgın Nur Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ilgın ve Civarı Avcılar ve Atıcılar Derneği, Ilgın Şekerspor Gençlik Kulübü Derneği, Türk Hava Kurumu Ilgın Şubesi, Argıthanı Bucağı Camileri Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Aşağıçiğil Bucağı Karşıyaka Mahallesi Sanayi Çarşı İçi Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Aşağıçiğil Güven Spor Kulübü Derneği, Ilgın Veremle Savaş Derneği, Emniyet Hizmetlerini Destekleme Derneği, Türkmen Camii ve Külliyesi Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ilgın Çavuşoğlu Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ilgın Ilıca Esentepe Mahallesi Camii ve Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ilgın Yüksek Öğretim Öğrencileri Eğitimi Geliştirme ve Yaşatma Derneği, Çavuşçugöl Kasabası Camii ve Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Aşağıçiğil ve Civarı Avcılar ve Atıcılar Amatör Balıkçılar Derneği, Ilgın Şıhbedrettin Mahallesi Yunus Emre Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ilgın Aşağıçiğil Çarşı Merkez Camii Onarma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği, Halkevleri Derneği Ilgın Şubesi, Ayvatdede Mahallesi Cumhuriyet Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Çavuşçugöl Kasabası Baba Küstü Mahallesi Yeni Camii ve Kuran Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Yönetim Hizmet Derneği, Konya Ilgın Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, Beykonak Kasabası Kuran Kursu ve Camilerini Yaptırma Yaşatma ve Koruma Derneği, Aşağıçiğil Eğitimi Destekleme Derneği, Ilgın Sağlık ve Eğitim Hizmetlerini Destekleme Derneği, Aşağıçiğil Kasabası Hacı Ali Mahallesi Camii Yaptırma Yaşatma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği, Ilgın Muhammediye Camii Yaptırma Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği, Argıthanı Yeni Belediye Spor Kulübü Derneği, Argıthanı Din Görevlileri Yardımlaşma Derneği, Çiğilliler Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, Ilgın Fenerbahçeliler Derneği, Ilgın Camiatik Mahallesi Yavuz Selim Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Ilgın Kız Öğrencileri Himaye Derneği, Çevik Spor Kulübü Derneği, Ilgın Organik Tarımı Geliştirme Merkezi Derneği, Ilgın Handevi Kandevi Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Eğitim ve Kültür Derneği, Ilgın Eğitim Gönüllüleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Ilgın Okulları Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Yukarı Çiğil Fazıl İlim Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Eğitim ve Kültür Derneği, Dilruba İlim Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Eğitim ve Kültür Derneği, Ilgın İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği, Ilgın Muhtarlar Derneği, Beleklerliler Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Ilgın Turizm Kültür ve Çevre Derneği, Ilgın Bilge Hanımlar Kültür ve Dayanışma Derneği, Ilgın İşadamları Derneği, Ilgın Sanayici ve İşadamları Derneği, Ilgın İlme ve Sanat Öğrencilerine Yardım Derneği, Reyhan Hanımlar Derneği, Gülderen Eğitim Kültür ve Sosyal Yarımlaşma Derneği, Ilgın Kuzey Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Ilgın Hüda Eğitim Kültür ve Hizmet Derneği, Ilgın Eğitim Kültür Sağlık Turizm ve Çevre Derneği, Ilgın Medine Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği
BİBLİYOGRAFYA:
Ilgın Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürlüğü Dernek Bürosu 07.02.2011 tarihli verileri. 

Aydın ARILIK

V. Eğitim ve Kültür
Ilgın’da Eğitim – Öğretim
İlçe merkezinde; 1 adet Yatılı İlköğretim Bölge Okulu ile birlikte 13 resmi müstakil ilköğretim okulu,  bir tane özel ilköğretim okulu;
         Kasabalarda 8 müstakil ilköğretim okulu, 2 birinci kademe İlköğretim Okulu; Köylerde 7 müstakil ilköğretim okulu ve 16 birleştirilmiş sınıflı ilköğretim okulu mevcut olup toplam 47 ilköğretim okulu vardır.
         İlçede 7 taşıma merkezi ilköğretim okuluna (Şeker İlköğretim Okulu, Gedikören İlköğretim Okulu, 75.Yıl Cumhuriyet İlköğretim Okulu, Aşağıçiğil İlköğretim Okulu, Beykonak Kemal Altınkaynak İlköğretim Okulu, Çavuşcugöl Atatürk İlköğretim Okulu, Kapaklı İlköğretim Okulu ) 24 köy ve yerleşim biriminden 196 birinci kademe ve 279 ikinci kademe olmak üzere, toplam 475 öğrenci taşınmaktadır. Bu öğrencilere taşıma merkezinde ücretsiz öğle yemekleri verilmektedir. Yunus Emre Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna, uzak ve taşıması zor olan ilköğretim okullarımızın II kademesinden 204 öğrenci yatılı olarak yerleştirilmiş olup pansiyonumuz 200 yatak kapasitelidir.
 İlçe Merkezinde 1 genel lise 1 Anadolu Lisesi olmak üzere  toplam 7 lise ve dengi okul bulunmaktadır.  Kasabalarımızda iki adet lise mevcut olup  Aşağıçiğil Lisesi ve Argıthanı Milli Eğitim Vakfı Çok Programlı Lisesi’dir. 
Selçuk Üniversitesi Ilgin Meslek Yüksekokulu : Yüksekokulumuz 1992-1993 Eğitim-Öğretim yılında 3 programla (İnşaat, Makine ve Sıhhi Tesisat) öğretime başlamıştır. Halen kendi binasında 4 program (Makine, Elektrik, Endüstriyel Elektronik ve Bilgisayar Teknolojisi ve Programlama Programı) ile öğretime devam etmektedir. Yüksekokulumuz; 1 Doçent,  15 Öğretim Görevlisi, 4 Okutman, 9 İdari personel, 7 geçici işçi olmak üzere olmak üzere toplam 31 personel ile hizmet vermektedir.
Ilgın’da Basın – Yayın
Ilgın’da Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze çok sayıda gazete çıktığı bilgisine rağmen kayıtlarda rastlanan 4 gazete mevcuttur.
Ilgın Postası: sahibi Güneri GÜVEN olan gazete 1965 yılında yayın hayatına başlamış 1999 yılında yayınına son vermiştir.
Yeni Ilgın: Sahibi Mustafa ÖZKUL olan gazete 1984 yılında yayın hayatına başlamış 2009 yılında yayına son vermiştir.
Yeni Ilgın Postası: Sahibi Hatice ÇİFTÇİ olan gazetenin Yazı İşleri Müdürü Sıtkı ÇİFTÇİ’dir. Gazete yayın hayatına 2005 yılında başlamış olup halen devam etmektedir.
Ilgın’ın Sesi: Sahibi İbrahim Soner GÜZEL olan gazete 2005 yılında yayın hayatına başladı ve halen devam ediyor.
Ilgın Tv: 1994- 1995 yılları arasında bir süre yayın yapan tv kısa sürede yayın hayatına son vermiştir.
Ilgın Fm: 1990 yılında Seda Fm olarak yayın hayatına başlayan radyo daha sonra adını Cest Fm olarak değiştirdi ve 06.06.2005 tarihinden itibaren Ilgın Fm olarak yayın hayatını sürdürmektedir. Sahibi Ramazan Kaya’dır.
İnternet Siteleri:
Ilgın Mekez

Büyükoba Köyü
Okul Web Sitesi
Büyükoba Yardımlaşma Der.
Gölyaka Köyü
Köy Web Sitesi
Tekeler Köyü
Tekeler Köyü Tanıtım
Misafirli Köyü
Köy Web Sitesi
Facebook web alanı
Dere Köyü
Dere Köy Tanıtım
Yorazlar Köyü
Yorazlar Köy Tanıtım
Avdan Köyü
Avdan Köyü Tanıtım
Facebook adresi
Facebook grup
http://avdanliyiz.azbuz.com/index.jsp
http://ilginavdankoyu.azbuz.com/index.jsp
Çobankaya Köyü
Çobankaya Der.
http://www.ilgin.biz/cobankaya-suhut-koyu.html
Tanıtım
Çömlekçi Köyü
Tanıtım
Facebook adresi
Çavuşcugöl Kasabası
Resmi web site
Tanıtım
Boğazkent(Reşadiye) Köyü
Tanıtım
Gedikören Köyü
Okul web site
Facebook
Argıthanı Kasabası
Resmi Web site
Kişisel Argıthanı
Argıthanı Radyo
Argıthanı okul web site
Facebookta argıthanı
Argıthanı okul web siitesi
Kişisel Argıthanı
Tanıtım
 Kale Köyü
Facebook
Tanıtım
Kapaklı Köyü
Resmi web sitesi
Facebook web
Mecidiye Köyü
Kişisel Mecidiye
Harman Yazı (Deli Köy-Mithatiye)Köyü
http://www.ilgin.biz/harmanyazi-mithatiye-delikoy.html
Tanıtım
Göstere(Köstere)Köyü
http://tr-tr.facebook.com/people/G%C3%B6stere-K%C3%B6y%C3%BC-Ilg%C4%B1n/100001138455281?sk=info
Facebook
Geçit Köyü
http://gecit.yetkinforum.biz/forum
Forum geçit
http://www.ilgin.biz/gecit.html
Tanıtım
Balkı Köyü
http://www.ilgin.biz/balki-kasabasi.html
Tanıtım
http://tr-tr.facebook.com/pages/BALKIl%C4%B1lar/159246804088143
Faceboook Balkı
Gökbudak(Balyas)Köyü
Tanıtım
Facebook
Dığrak Köyü
http://www.ilgin.biz/digrak-koyu.html
Tanıtım
Facebook dığrak
Aşağıçiğil
Resmi
http://www.asagicigil.org/
Resmi
Tanıtım
http://www.facebook.com/group.php?gid=20624130337
Facebook
http://asagicigil.blogcu.com/
http://asagicigil.blogcu.com/
çiğil Fm
Yukarıçiğil
http://yukaricigil.com/
http://www.yukaricigil.bel.tr/cigil/
Resmi
http://sehitaskerioo.meb.k12.tr/
Okul
http://www.cigil.com.tr.tc/
Web stesi
Belekler Köyü
http://belekli.blogcu.com/
Tanıtım
http://www.beleklerkoyu.com/
Resmi
Çatak Köyü
http://www.ilgin.biz/catak-koyu.html
Tanıtım
Ormanözü(Hamidiye-Şevketiye) Köyü
http://www.ormanozum.com/
Resmi
Bulcuk Köyü
http://www.facebook.com/group.php?gid=18617918132
Facebook Bulcuk
http://www.bulcuk.com/
Resmi
http://www.bulcuk.net/
Resmiii
Eldeş Köyü
Facebook
http://www.eldesnet.tr.gg/Ana-Sayfa.htm
Resmi
Gökçeyurt(Kembos)
http://www.ilgin.biz/gokceyurt-kempos.html
Tanıtım
http://www.facebook.com/group.php?gid=6110174182
Facebook
Güneypınar Köyü
http://www.ilgin.biz/guneypinar.html
tanıtım
Barakmuslu Köyü
http://www.ilgin.biz/barakmuslu-koyu.html
Tanıtım
MahmutHisar Köyü
http://www.facebook.com/group.php?gid=6379458324
Facebook
Beykonak
http://beykonak.de.tl/
http://tr-tr.facebook.com/pages/Beykonak-Kasabas%C4%B1/90227969496
Facebook
http://beykonakli.azbuz.com/forumCategories.jsp
http://www.beykonakvakif.tr.gg/Ana-Sayfa.htm
http://www.beykonak.bel.tr/
İhsaniye Köyü
http://bs-ba.facebook.com/group.php?v=wall&viewas=0&gid=7615059186
Facebook
http://adigegaziler.azbuz.com/readArticle.jsp?objectID=5000000004240301
Tanıtım
Sadık Köy
http://www.ilgin.biz/sadikkoy.html
Tanıtım
http://www.facebook.com/group.php?gid=125608907465887
Facebook
Oluk Pınar Köyü
http://www.ilgin.biz/olukpinar-koyu.html
Zaferiye(Bolasan)Köyü
http://www.ilgin.biz/zaferiye-bolasan-koyu.html
Tanıtım

BİBLİYOGRAFYA:
Ilgın Kaymakamlığı web sayfası www.ilgin.gov.tr, Selçuk Üniversitesi Ilgın MYO web sayfası: http://www.ilgin.selcuk.edu.tr/, Mustafa ÖZKUL (Yeni Ilgın Gazetesi Sahibi),


VI.Turizm

a) Sağlık Turizmi:
Ilgın Kaplıcaları;  Renksiz, kokusuz tabii lezzetinde kaplıca suyu 42 derece sıcaklıkta olup felç, siyatik, trahom, göz ağrıları, cilt hastalıkları, sinir ve yorgunluklar, kadın hastalıkları, romatizma ve içilmek suretiyle böbrek taşlarının düşürülmesinde çok faydalıdır.


b) İnanç ve Kültür turizmi:

 Gelin Kayaları:
Coğrafi nedenlerle zamanla farklı şekiller almış olan bu kayalar; Rivayete göre istemediği biriyle evlenen bir gelin dua etmiş ”Allah’ım beni taş et” diye  sonra bu şekilde taş olduklarına inanılır.
c) Doğa Turizmi:
Çavuşcu Gölü: Ilgın’ın 3 km kuzey batısında, Sultan Dağlarının Kuzey eteklerinde 51 km2 alana sahip, etrafı sazlık ve bataklıklarla kaplı, tektonik bir tatlı su gölüdür.
Gölde ördek ve kaz çeşitleri, flamingo, pelikan, sakarmeke, balıkçıl vb. kuş çeşitlerinin yanı sıra sazan, aynalı sazan, tatlı su kefali, kerevit gibi balıklar yaşamaktadır.
Bulcuk Göleti: Ilgın’ın 16 km güneyindedir. Kozlu ve Bulcuk dağlarının pınarlarıyla beslenir.1.000.000 m3 depolama hacmi vardır. İlçemizin en güzel ormanlık mesire alanlarından biridir.
Kumdöken Suyu Ve Piknik Alanı: Aşağıçiğil Kasabası sınırları içersinde Ilgın-Aşağıçiğil yolu üzerinde bulunan kumdöken suyu böbrek ve idrar yolu hastalıklarına iyi gelir. Ayrıca çeşme etrafına yapılan mesire alanıyla ilçemizin ve çevre il-ilçelerin insanlarının sıklıkla ziyaret ettiği bir piknik alanıdır.
Konaklama Yerleri:
Belediyeye ait oteller: 385 yatak
Üç yıldızlı termal otel :100 yataklı
Termal otel      : 150 yataklı
Otel     : 220 yatak
Pansiyon: 278 yatak
Yurtlar: 170 yatak
İlçede Meslek Yüksek Okulu’nda 850 öğrenci öğrenim görmektedir.İlçede Ilgın Tur, Ilgın Birlik, İnan Tur, Özkaymak, Kontur, Aksel, Aksaray Birlik gibi firmalar İç turizmde taşımacılık faaliyeti göstermektedir.
Turizmin Bölge Ekonomisine Katkısı: İlçede  kaplıca bulunmasından dolayı ekonomiye en büyük katkıyı Kaplıca Turizmi yapmaktadır. İlçedeki Meslek Yüksek Okulu ile birlikte turizmin ilçe ekonomisine katkısı yaklaşık 7.5 ila 10 Milyon TL arasında olduğu tahmin edilmektedir.
 Aydın ARILIK


VII. Ilgın’da Tarım, Hayvancılık ve Sanayi

            Tarım Ve Hayvancılık
            Ilgın, İç Anadolu Bölgesi’nde Konya iline bağlı bir ilçedir. İlçenin toplam nüfusu 60603, bu nüfusun kırsal alanda yaşayan sayısı 29432 ve tarımsal faaliyette bulunan üretici sayısı 6161 dir. Yüzölçümü 1394 km2 olan Ilgın’ı kuzey ve batı yönleri çıplak dağlar, güneyi meşe ağaçlarıyla örtülü, yer yer çam ormanlarıyla kaplı  yüksek dağlar çevirir. Denizden 1030 metre yükseklikte olan Ilgın merkezi, düz bir alanda verimli topraklar üzerinde kurulmuş ve günden güne büyüyüp gelişmektedir. İlçede İç Anadolu’nun karasal iklimi hüküm sürer. Yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer. Ilgın’ın  belli başlı akarsuları Bulasan Çayı ve Ilgın Çayı’dır.
İlçemiz arazilerinin; Tarım alanları %52.78 ‘ini (84074 ha), orman alanları  % 15,14’ini(24117 ha), çayır-mera alanları %8.59’unu(13690 ha), kullanılmayan ve yerleşim alanları ise %23.48 ‘ini (37410ha) alanı oluşturmaktadır. İlçede sulanabilir alan 26662 ha ve sulanan alan 14677 ha alandır.
            İlçemizin tarıma elverişli olan arazisindeki üretimde Hububat 56632 ha miktarla ön sırayı almaktadır. Nadas 19397 ha, yem bitkisi 2302 ha, yemeklik baklagil 1467 ha,meyve-sebze-bağ 1163ha, endüstri bitkileri 3113 ha ve tarıma elverişli olup kullanılmayan arazi miktarı ise 5000 ha alanı kaplamaktadır. Tüm ekiliş dikiliş içindeki yüzdelik payları ise hububat %67,nadas %23, yem bitkisi %3, yemeklik baklagil %1,7, meyve-sebze-bağ %1,3, endüstri bitkileri %3,7 ve tarıma elverişli olup kullanılmayan arazi ise %5,9 dur. Ayrıca Patates Üretim İzni için 6855 ha’lık alanda üretim izni verilmiştir.
            İlçemizde İl Özel İdare Kaynaklı olarak yapılan Bağ-Bahçe Faaliyetleri; Aşağıçiğil ve Yukarıçiğil Kasabaları ile Mahmuthisar köyünde 84 çiftçimize 314.400 adet çilek fidesi, Ilgın Merkezden 5 çiftçimize 250 adet Armut fidanı, Gökçeyurt Kasabasından 5 çiftçiye 500 adet asma çubuğu,Büyükoba köyünden 27 çiftçiye 2160 adet Badem Fidanı, Gökçeyurt, Aşağıçiğil ve Yukarıçiğil kasabaları ile Merkezde ve Mahmuthisar köyünde toplam 74 çiftçiye 5400 adet elma fidanı,Aşağıçiğil Kasabası Avdan Köyü ve Ilgın Merkezde toplam 113 çiftçiye toplam 6474 adet Kiraz fidanı ve son olarak Yukarıçiğil Kasabası Ilgın Merkez ve Mahmuthisar köyünde 20 çiftçiye toplam 2960 adet Yarı Bodur Elma Fidanı 2008-2009 ve 2010 yıllarında dağıtımı yapılmıştır. Bu çalışmalar doğrultusunda ılgın çiftçisinin Bağ-Bahçe bitkilerine yönelmesi sağlanmaktadır.
      İlçemizde tarım ve hayvancılık işletmeleri olarak 4 adet un fabrikası, 3 adet süt ürünleri işletmesi, 2 adet şekerleme işletmesi, 3 adet et ürünleri işletmesi, 2 adet yemek fabrikası, 6 adet ekmek fabrikası, 10 adet unlu mamuller işletmesi bulunmaktadır. Zirai Mücadele Alet ve Makine Bayii sayısı 8, Zirai Mücadele İlaç Bayi sayısı ise 11 adettir.
İlçemizde hayvancılık daha çok büyükbaş ve küçükbaş yetiştiriciliğine yönelmiştir ve canlı hayvan pazarına sahiptir. İlçede toplam büyükbaş sayısı 28.228,  toplam küçükbaş sayısı 74.375 ( Koyun: 65.750, Keçi: 8.628), kanatlı sayısı 62.115, at-katır eşek sayısı 288, arı kovanı sayısı 1.570’tir.

Recep BORAN




ILGIN LİNYİTLERİ İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ
 
İşletme Müdürlüğü Konya ili Ilgın İlçesi Çavuşçugöl kasabası İR.71666 ruhsat nolu ocak sahasındadır. Ocak sahası Ilgın'ın kuzeyinde 12 km mesafede bulunmaktadır.TKİ Yönetim Kurulunun 28.11.1978 tarih ve 1976 sayılı kararı ile Beyşehir Linyitleri İşletmesi kurulmuştur. Ilgın ve Ermenek’te bazı sahaların edinilmesinden sonra Yönetim Kurulunun 11.10.1983 tarih ve 2892/1335 sayılı kararı ile "S.S. Konya Linyitleri İşletmesi Müessesesi Müdürlüğü" kurulmuştur.1989 yılı sonunda TKİ Kurumunun yeniden yapılanması aşamasında Konya Linyitleri İşletmesi Müessesesi'nin tüzel kişiliği sona erdirilerek "ILGIN LİNYİTLERİ İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ" kurulmuştur.
 İşletmemiz halen, TKİ Yönetim Kurulunun 01.04.2004 tarihinden geçerli olmak üzere aldığı karar gereğince, Garp Linyitleri İşletmesi (GLİ) Müessesesine bağlı “ILGIN LİNYİTLERİ İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ” olarak faaliyetlerine devam etmektedir.
Çavuşçugöl sahamızda kömür horizonu kalınlığı 18 cm - 33,83 m. aralığında değişmektedir. Kalori bakımından da standart bir değer bulunmayıp, karotlardan alınan numunelerin analizinden alt ısı değerlerinin 1.939 ile 3.133 kcal/kg arasında değiştiği tespit edilmiştir.
Laboratuarımıza, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünce, 2006 yılında Ön Yeterlilik belgesi verilmiştir. Daha sonra yetkili kuruluş olan TÜRKAK’A akreditasyon müracaatında bulunularak, 2008 yılında TSE EN İSO/İEC 17025 standardı çerçevesinde Akreditasyonu tamamlanmıştır. Akreditasyon kapsamında, Kömür Deney Laboratuarımızda; kömürden numune alma ve hazırlama, kömürde nem, kül, uçucu madde, kükürt, kalori parametrelerinin tayini ASTM ve TS Standart Metotlarına göre yapılmaktadır.
İşletme Müdürlüğü bünyesinde hümik asit esaslı TKİ Hümas üretimi ve satışı yapılmaktadır. Hümik Asit, serbest asit ve metal tuzları (hümatlar) halinde bulunan, bağıl olarak yüksek molekül kütleli, amorf bileşiklerin oluşturduğu kompleks organik maddeler grubundandır. Hümik Asit; toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerini iyileştiren, biyolojik aktivitesini artıran, bitkilerin topraktaki element ve minerallerden daha fazla yararlanmasını sağlayan, toprağa karıştırılarak uygulandığında humus oluşturan organik bir materyaldir.
Toprak döküm harmanlarının ağaçlandırılması faaliyetlerini sürdüren İşletmemiz Ilgın İR. 727 nolu Gölyaka sahamızda AGM’ye 1998 yılında 30 hektarlık kısmın, 1999 yılında 65,5 hektarlık kısmın tohumlama ve fidan dikimini yaptırtmıştır. Toplam ağaçlandırılacak sahadan kalan 62,5 hektarlık alanın da 50 hektarlık kısmı 2003 yılında ağaçlandırılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA
Ilgın Linyitleri İşletmesi Müdürlüğü arşivi.
Ahmet BORAN


S. S. Akşehir - Ilgın Pancar Ekicileri Kooperatifi

S.S. Akşehir-Ilgın Pancar Ekicileri Kooperatifi 25.01.1952 tarihinde 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na tabi olarak  kurulmuştur. Kuruluş tarihinden itibaren merkez Ilgın olmak üzere çevre ilçelerdeki toplam 11 adet satış  mağazası ile faaliyetlerini sürdürmektedir.
S.S.Akşehir-Ilgın Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin amacı ortaklarının sosyal, ekonomik ve kültürel yönden kalkınmalarını sağlamak, tarımsal çalışmalarını düzenlemek, ortaklarının gereksinim duyduğu her türlü tarımsal araç  ve gereçleri temin ederek ortaklarına peşin veya uygun vadeli taksitlerde satmak, ortakların satın alma güçleri bakımından temin etmekte zorluk çektikleri büyük tarım araç ve gereçlerini satın alarak ortaklar yararına işletilmesini sağlamak, ortaklarının pancar dışındaki ürünlerinin pazarlanmasına ve değerlendirilmesine yardımcı olmak kısaca ortakların faaliyet konularıyla ilgili her türlü gereksinimlerini karşılamaktır.
1972   yılında  Pancar  Kooperatiflerinin  üst  birliği  olarak  Pancar  Ekicileri Kooperatifleri Birliği (Pankobirlik) kurulmuş ve Kooperatifimiz aynı yıl itibarı ile Birliğe ortak olmuştur.  Pankobirlik  kuruluşundan  bu  güne  kadar  pancar taban  fiyatının tespit edilmesinde etkin bir görev yürütmekte, Kooperatifimizin her türlü Kimyevi Gübre, Zirai ilaç, Tarımsal Alet ve Makine vb. tüm ihtiyaçlarının uygun fiyat ve ödeme şartlarında temini görevini yürütmektedir.
2010 yılı itibarı ile Kooperatifimiz 10 ilçede, 276 köydeki 56937 ortağına hizmet getirmektedir.  Kooperatifimizde 13 adet  üniversite mezunu, 25 adet lise mezunu, 3 adet İlkokul mezunu olmak üzere toplam 41 kadrolu personel ile görev yapmaktadır.
            Kooperatif ortaklarımızın ürünlerinin değerlendirilmesi amacıyla ortaklarımızla sözleşmeli mısır, tahıl, patates ve bakliyat ekimi yaptırılmaktadır.
Kooperatifimiz 2000 yılından itibaren sürdüre geldiği sertifikalı hububat tohumculuğunu 2007 yılında kurmuş olduğu Yeni Hububat Tohumu Üretim Tesisi ile ortaklarımızın ihtiyacı olan sertifikalı hububat tohumu üretmekte olup uygun piyasa şartlarında satışa sunmaktadır. Geçtiğimiz yıl 1500 ton sertifikalı buğday ve arpa tohumu üretimi yapılmış ve ortaklarımızın tohum ihtiyacı bünyemizdeki üretimle karşılanmıştır.
S.S. Akşehir-Ilgın Pancar Ekicileri Kooperatifi ortaklarının gelirini arttırmak için pancar ve hububatın yanında alternatif ürün yetiştiriciliği öneminin bilinciyle endüstriyel patates yetiştirmeyi ön plana almıştır. Şirketlerle işbirliği yaparak ortaklarına sözleşmeli patates ekimi yaptırıp ortaklarının gelir seviyesini arttırmaktadır.
Kooperatifimiz tarımın yanında hayvancılığın da öneminin bilincinde olarak süt hayvancılığı yapan ortaklarımızın elde ettiği sütü piyasa şartlarının üzerinde satın alarak süt hayvancılığının gelişimine katkıda bulunmaktadır. Her yıl ortalama 6000 ton ham sütü modern şartlarda ortaklarımızdan teslim alıp ham süt işleyen fabrikalara satışını yapmaktadır.
Kooperatifimiz süt toplama faaliyetinin yanında bu yıl 1000 büyükbaş kapasiteli hayvancılık tesisini hizmete açarak ilk etapta ABD’nden 300 büyükbaş damızlık Holstein cinsi hayvanı ithal ederek üretime başlamıştır. Böylelikle ülkemiz hayvancılığının içinde bulunduğu sorunu çözmek amacıyla çiftçilerin hayvancılık gelirlerine katkıda bulunmaya başlamıştır.
Yüzde 99’luk kısmı Kooperatifimiz iştiraki olan ILPAN A.Ş.  her yıl ortalama 50000 ton yaş pancar küspesini Ilgın Şeker Fabrikasından temin ederek modern şartlarda paketleyip besicilik yapan ortaklarımızın ihtiyaçları karşılanmaktadır. Paketlenmiş yaş pancar posasının yanında ortaklarımızla sözleşmeli sılajlık mısır ekimi yapılarak paketleme makinesi ile mısır sılajı da paketleyip bölge hayvancılığının gelişimine katkı sağlamaktadır. 2010 yılında 1000 ton mısır silajı paketlenip satışa sunulmuştur.
Kooperatif; kuraklıkla mücadele yanında verim artışını da sağlayan modern sulama sistemlerinin yaygınlaşmasını teşvik etmekte, ortaklarına yağmurlama ve damlama sulama sistemlerini projelendirmek suretiyle desteğini sürdürmektedir.
2000 yılından itibaren Kooperatifimiz Pankobirlikçe temin edilmek üzere Ilgın Şeker Fabrikası’nın faaliyet alanında pancar ekimi yapan çiftçilerimizin yılda ortalama 14000 ton kimyevi gübresinin dağıtımını yapmaktadır.
Recep BORAN

ILGIN ŞEKER FABRİKASI
            17 Aralık 1970 tarih ve 7/12733 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 1977 de temeli atılan Ilgın Şeker Fabrikası 28 Aralık 1982 de üretime başlamıştır. Toplam 1805506 m2 alan üzerine inşa edilen fabrika günde 7500 ton pancar işleme kapasitesine yıllık 120.000 ton şeker 40.000 ton melas  ve 230.000 ton yaş küspe üretim kapasitesine sahiptir. Toplam 12000 Çiftçinin pancar ekim sahasına hitap eden fabrikada kampanya içinde 1.000 kampanya dışında ise 5.00 kişi istihdam edilmektedir.
Recep BORAN



Ilgın’da Halk Kültürü

ILGIN EL SANATLARI
İşleme (Nakış)- Örgü İşleri:
Türk kültüründe olduğu gibi Ilgın’da da çeyiz geleneği halen devam etmektedir. Çeyiz yapma ve sergileme, eşe dosta gösterme geleneği canlılığını korumaktadır. Bu nedenle işleme(nakış) ve örgü sanatı yörede sürdürülen sanatlardandır.
 Günümüzde işlemenin genellikle ev tekstili ürünlerinde uygulandığı görülmektedir. Yöre ve yöreye bağlı köylerde yapılan alan incelemesinde örtüler, yastıklar, peçeteler, perdeler, seccadeler, yaygılar, bohçalar, karyola etekleri, çevreler, peşkirler, seccadeler, masa örtüleri,  kaşıklıklar, yastık kılıfları, mutfak peçeteleri ile karşılaşılmıştır. Bu örnekler rengârenk işlemelerle süslenmiştir.  Kız için hazırlanan çeyizler düğün öncesi duvarlara gerilen iplere asılarak çeyiz serme yapılmaktadır. Ayrıca gelin için alınan bütün eşyalar da sergilenmektedir. Bunda amaç kızın marifetlerini, eşyalarını gelenlere göstermenin yanında prestij sağlama da denilebilir. Bu adetle, gelen izleyiciler için bilgilenme veya model alıp verme de sağlanmış olmaktadır.
            Konya ve ilçelerinde yaygın sürdürülen dürü (aile bireyleri, yakın akrabalara hediye verme geleneği) geleneğinde yaşlılar için örgü yelekler, patikler, yün çoraplar,  hırkalar, namaz takkeleri, gençler için kazaklar, iğne oyalı, tığ veya mekik oyalı başörtüleri, yazmalar halen yapılmaktadır. Dürüde kayınvalideye kanaviçe işlemeli karyola takımı , seccade (namazlık denir) ,oyalı tülbent (Yörük köylerinde adı dastar),oyalı namaz örtüsü, patik ya da çorap, lif(sabunluk denir), tesbih koymak için örgü torba, yelek, kaynataya el örgüsü süveter, çorap konulmaktadır. Eskiden nişanlarda da dürü giderdi.  Davulcunun ardından dürü taşıyan kadınlar yürüyerek dürüyü götürürlerdi. Dürülerin üzerine pullu örtülürdü. Dürü götüren kadınlara yemek ve hediyeler verilirdi. Havlu, tülbent gibi. Şimdi yalnızca düğünlerde dürü gönderilmektedir.
            Hazırlanan eşyalar kare biçimindeki, üzeri işlemeli bohçalar içinde sunulmaktadır.  Ayrıca doğacak çocuklar için de türlü hazırlıklar yapılır. Yeni doğan çocuğa tığişi battaniye , patik, çorap, yelek , bluz, pantalon, ceket örülür. Tülbentten zıbınlar dikilip
etrafı dantelle tığlanır. Yeni doğan çocuğa tığ işli battaniye , patik, çorap, yelek ,bluz, pantalon, ceket örülür.
            Yeni doğan bebek 40 günlük olunca anne ve bebek içerisine 40 tane taş atılan suyla banyo yaptırılır. Buna Kırklama denir.
Oyacılık Ilgın’da yaygın olan el sanatlarındandır. Kızlarımızın çeyizlerinde tığ oyası, iğne oyası, mekik veya firkete oyası v.b her türlü teknikle yapılmış oyalar bulunmaktadır. Kız gelin olduktan sonra el öpmeye gittiği akrabalarına, oyalı tülbent ve yazmalarından kendince uygun gördüğünü hediye olarak götürmektedir. Gelin, oyalı başörtülerini, çemberlerini metal veya camdan yapılan küçük yazma sandıklarında, örtü dolaplarında, bohçalarda saklamaktadır.
Yöre oyalarının yapımında en çok kullanılan iplikler, ipek, pamuk ve sentetik ipliklerdir. Yörede tercih edilen oya ipi; kolay bulunan, çeşitli renkte, parlak, güzel görünüşlü ve çok bükümlü sentetik ipliklerdir. Bu ipliklerden genellikle doğadan esenlenilerek veya görünümü benzetilerek, ya da tamamen soyut olarak adlandırılan yöresel oya isimlerinden bazıları Hercai, Zambak, Biber, Limon, Elti Eltiye Küstü, Hanımeli, Kelebek, Örümcek, Telli, Filize’dir. Ilgın oya sanatında, ortası delik yuvarlak ince, metal pullar kullanılarak firkete ile örülen, beyaz tel kırma ile işlenen kare formlu tülbende dikilen ‘Telli’ isimli oyanın genç kız çeyizlerinde ayrı bir yeri olduğu bilinmektedir. 
Bunların elde yapılması el sanatlarının sürdürülmesi ve yaşatılması açısından önem taşımaktadır.
            Çeyizlerde yer alan işlemeli eşyalardan bazıları şu şekilde tanımlanabilir:
Bohça: eşyayı toz ve kirden korumak hedefine yönelik ürünler olarak, sedir, yüklük ve dolap gibi üniteleri bezemek ve tabiatın güzelliğini, renklerini değişik yorumlarla yapının içine getirmek amacıyla işlenmiş örneklerdir.
Çevre: Kare formda, dört köşesi işlemelidir.
Karyola Eteği: Dikdörtgen formda, bir uzun kenarı işlemelidir. Karyolanın kenarlarını kapatarak hem altının görünmemesi hem de yatağın süslenmesi için karyolanın kenarlarını çevreleyen örtülerdir.
Yastık ve yastık örtüleri: Yer minderleri veya sedirlerin arkasına dayanmak amacıyla yerleştirilen içi yün, pamuk veya kamışla doldurulmuş, dokuma veya işlemeli örtülü eşyadır.
Yaygı:  Kareye yakın dikdörtgen formda iki kısa kenarı işlemelidir. Yastıkların üzerini örtmek için yapılır.
Peşkir- havlu: Dikdörtgen biçimli, el- yüz kurulamak veya dekoratif amaçlı kullanmak amacıyla yapılmışlardır. Üzerleri işlemeli veya kenarları oyalı örneklerle karşılaşılmıştır. 
İşlemelerde son yüzyılda Anadolu’da yaygın olarak kullanılan ve halk tarafından kanaviçe olarak adlandırılan iğne tekniği yaygın olarak kullanılmıştır. Kanaviçe; keten, kenevir, jüt gibi sert lifli ipliklerden, bez ayağı dokuma tekniği ile oluşturulan seyrek görünümlü bir tekstil ürünü ve bu tekstil ürünü üzerine uygulanan çarpı işi tekniğidir.
Kanaviçe bezi işleme ile esas kumaş arasında kullanılan bir gereçtir. Düz dokunuşlu ipliği sayılmayan kumaşlar üzerine, kanaviçe bezi desen büyüklüğünde kesilerek teyellenir.
Kanaviçe tek ve çift iğne diye iki şekilde uygulanır.
Kanaviçe tek iğne: kanaviçe bezinin bir karesinden çıkan iğne, bir iplik sağa bir iplik yukarı sayılarak verev batılır. Bir iplik sola sayılarak kumaş yüzeyine çıkılır. Gerekli sayıya kadar işlem devam edilir. Geriye dönüşler bir iplik sağa bir iplik aşağıya sayılarak batılarak üst üste atılan iplikler çapraz(X) oluştururlar.
Çift iğne: Kanaviçe bezinin bir iğnesinden çıkılır. İki iplik sağa iki iplik yukarı sayarak verev olarak batılır. İki iplik sola sayılarak yüzeye çıkılır. İki iplik sağa iki iplik aşağıya sayılarak batılır. Üst üste atılan iplikler çapraz oluşturur. Çapraz ipliklerin ortasında kalan boş karelere, önce boyuna sonra enine olmak üzere (+) şeklinde iplikler atılarak bir puan bitirilmiş olur.
Yörede yapılan alan araştırması ile işlemelerde kullanılan kumaş malzemeleri; keten, pamuklu, sentetik, ipek dokumaklarla karşılaşılmıştır.
Yaygı, bohça, yorgan ağzı, yastık kılıfı ve çevre örneklerinde yaygınlıkla patiska kullanılmış,  peşkirlerde, uçkurlarda el tezgâhlarında dokunmuş keten dokumalar ile karşılaşılmış, peçete, yastık kılıfı ve seccadelerde etamin, başörtülerinde tülbent ve kalıpla süslü yazmaların yaygın kullanıldığı görülmektedir.
            İşleme ipliği olarak genellikle her rengin tercih edildiği koton ( pamuklu ) iplikler kullanılmıştır. Yazma, başörtülerinde ender olarak ipek kullanılmakla birlikte, yaygın olarak renkli naylon bobinler, örgülerde ise orlon ve yün malzeme yaygındır.

            İşlemelerde yaygın olarak gül, karanfil, lale, sümbül v.b bitkisel bezemeli kompozisyonlar görülür. Nesneli, kuş figürlü v.b örnekler de görülmüştür.

karaköy-2b
Fotoğraf No: 1 Hürriyet YILDIRIM’ ın koleksiyonundan bohça örneği
karaköy-3

Fotoğraf No: 2 Hürriyet YILDIRIM’ ın koleksiyonundan yastık kılıfı

karaköy-6
Fotoğraf No: 3 Hürriyet YILDIRIM’ ın koleksiyonundan yastık kılıfı

karaköy-4

Fotoğraf No: 4 Hürriyet YILDIRIM’ ın koleksiyonundan yaygı

karaköy-5

Fotoğraf No: 5 Hürriyet YILDIRIM’ ın koleksiyonundan bir yaygı

Dokumacılık:
Ilgın sahip olduğu kaplıcaları ve tarihi ticaret yolları üzerinde bulunması sebebiyle her dönemde önemini korumuş ve farklı kültürlere de ev sahipliği yapmıştır.
Ilgın merkez olmak üzere Avdan, Barakmuslu, Beykonak (Tekke), Karaköy, Çobankaya, Çömlekçi, Yukarıçiğil, Güneypınar, Gölyaka (Haremi), Misafirli, Dereköy, Kaleköy, Kapaklı, Boğazkent ve Tekeler köylerinde kilim, cicim, zili, sumak teknikleriyle dokunmuş yaygı, ölümlük, namazlık, yük örtüsü, heybe, yastık, çuval türlerinde düz dokuma yaygılara rastlanmaktadır. Bu merkezlerin birçoğu dokumacılığı devam ettirmemektedir. Ancak günümüze ulaşan örneklerden geçmişte köklü bir dokuma sanatının olduğu söylenebilir. Yukarıçiğil halkı gelenek ve göreneklerini yaşatmaya çalışmaktadır. Yukarıçiğil yöresinde bu yörenin adıyla tanınan “Çiğil kilimleri” halen dokunmaktadır. Bu bölgenin dokumalarını tanıtmak ve yeni örnekler üretmek amacıyla 2007 yılında bir proje yürütülmüştür.
Çobankaya Köyü’nde gelin olacak kızlara 12 halı yastık dokunmak zorundaydı. Ancak günümüzde bu adet çok fazla uygulanmamaktadır.
Ilgın ve köylerinde yapılan dokumalarda yün malzeme ve doğal boya kullanılmıştır. Dokumalarda genellikle al (kırmızı), koyu al (koyu kırmızı), sarı (turuncu),  açık yeşil, konur yeşil, hakiki mavi (mor), mor (mavi), lacivert, ak (beyaz), kara (siyah) renkleri ile dokunur. Eski tarihli örneklerinde bu renkler daha açık tonlarda, yeni tarihli örneklerde ise bu renklerin yerini daha koyuları ve siyah renk almıştır.
Tekniğe veya motife göre adlandırılan dokuma türleri şunlardır:
Çıbıklı kilimler: Ilgın ve çevresinde iliksiz kilim tekniği kullanılarak enine çizgili yaygılar dokunmuştur. Konya ve çevresinde enine ince ve dar şeritlere çıbık veya çubuk, bu desenlerle dokunmuş örneklere ise çıbıklı veya çubuklu kilim denir. Bu dokumalarda cicim tekniği ile yapılan motifler görülür. Bu örnekler Ilgın’ın Barakmuslu, Beykonak (Tekke), Karaköy, Çobankaya, Yukarıçiğil yörelerinde dokunmuştur. Bu dokumalara yaygı, sargı kilimi veya cenaze sargısı adı verilmektedir
Çuval: İçine buğday, un, bulgur, gibi yiyecek maddelerinin konup saklandığı eşyalara denir. İliksiz kilim tekniği kullanılarak enine kuşaklarla süslenmişlerdir. Bu çuvallara Dimi çuval, denk de denir. Yörede yünden veya kıldan çuvallar da dokunur. Kıldan dokunanlara tırıl çuval, kıl çuval denir. Ala çuvallar sumak tekniği ile süslü içine çoğunlukla giysi ve çamaşır konarak kullanılan çuvallardır.
Yörede namaz kılmak amacıyla, mihraplı Namazlağ, Göllü Namazlağ, Bıçkır Namazlağ, Tırıl Namazlağ, Koçboynuzlu Namazlağ, Eğer Kaşı-Turna Katarı Namazlağ (Tekeler köyü) adı verilen farklı teknik ve motiflere göre adlandırılan dokumalar görülmektedir.
Yaygı: Yere, sedir veya çeşitli eşyalar üzerine sermek amacıyla dokunan yaygılar tek parça veya iki şaklı (parça) olabilir. Ilgın’ın Çömlekçi Çobankaya, Tekeler ve Gölyaka köylerinde cicim teknikli, çeşitli motiflerle süslü dokumalarla karşılaşılır.
Cenaze Sargısı: Ilgın - Barakmuslu yöresinde enine ince çıbıklara ayrılmış çıbıklar üzerinde cicim teknikli süslemelerin bulunduğu yaygılara cenaze sargısı adı verilir. Bu dokumalarda kuşaklar üzerinde beğsimet, pıtrak, yarım alma, el ele, memiş nağışı, berber tarağı, sığır sidiği, koçboynuzu, kurbağa, çapraz motifleri yer alır. Yörede bu örneğin namazlıkları da dokunur.
Yastık: Hasır, yün, pamuk dolgulu ve sedir veya yer minderlerinin arkasına dayanmak amacıyla konan dokuma yastıklara Ilgın’ın Çobankaya, Güneypınar, Tekeler, Karaköy, Gölyaka gibi köylerinde rastlanır. Cicim tekniğiyle dokunan Tırıl Yastık, Sumak tekniğiyle dokunan Sumak Yastıklarla da(Çobankaya Köyü’nde) karşılaşılır.
Terke Heybesi: Eşya taşımak üzere at üstüne konan, iki gözlü ve askı bölümü iki parçalı olan heybelere terke heybesi denir. Geçmişte Ilgın-Güneypınar köyünde cicim tekniği ile dokunmuşlardır. Günümüzde heybe dokuması devam ettirilmemektedir.
            Çavuşçu Göl ve Sazlıklar:
            Konya ilinin kuzeybatısında yer alan gölün oluşumu tektoniktir ve suyu tatlıdır. Denizden yüksekliği 1019m. olan gölün derinliği 7-10 m. arasında değişir. Su ürünleri açısından önemli bir göl olan Çavuşçu Gölü yaklaşık 30 yıl önce çok zengin bir floraya sahip iken günümüzde Ilgın barajının kurulması ve dağlardaki suyun göle akıtılması ile göl seviyesinin yükseltilmesinden dolayı bu özelliğini büyük ölçüde kaybetmiştir.
            Göl üzerindeki sazlıklardan oluşan bölgeler suyun yükselmesi ile yok olmuş, böylece göl kaynaklı geçim kaynakları zarar görmüştür. Ayrıca Atlantı ovalarını da sulayan göl, içinde yaşayan canlılarla balıkçılık yapılmasına müsait bir ortam sağlamaktadır. Gölden elde edilen ve “pafır”adı verilen bataklık sazı düz damlı evlerde toprakla karışık izolasyon malzemesi olarak da kullanılmaktadır. Çavuşçu Göl’de geleneksel nitelikte bitkisel dokuma yapılmaktadır. 
            Yemek ve Kış hazırlıkları:
            Kadın ve anne adayı genç kızlarımızın ömrünün büyük bir kısmı mutfaklarda geçer. Ailenin günlük beslenmesinin yanı sıra, düğünlerde, ölümlerde, bayram ve kış hazırlıklarında en çok mutfak mekanı kullanılır. Genç kızlar için burası aynı zamanda eğitim yeridir.         
            Yörede mutfağa  aşene, ekmek damı ya da ekmekevi denilmektedir. Toprak evlerde sıva denilen beyaz toprakla  ya da bazı köylerde bası denilen (aşı toprağı ve haşhaş yağıyla yapılan bir çeşit sıva-kırmızı renk  saten alçıya benzer) sıvayla yapılmaktadır. Düzenli geliri olmayanlar genellikle ev ve ocaklarda kemre, kasnak denilen hayvan gübresinin kurutulmuşunu (bazen kömür tozuyla karıştırılarak kurutulur) ve odun yakarlar. Yemek veya ekmek için yakılan ocaklar kullanıldıktan sonra isli bırakılmaz mutlaka sıvanırdı. Bu ev hanımının temizliğini ve titizliğini gösterirdi.
            Yemeklerde yaygın olarak sadeyağ (tereyağı) kullanılırdı. Bunun yanında haşhaş yağı, gal denilen kuyruk yağı ve  haşhaş yağı yağının karışımı da kullanılırdı.
            Geleneksel yaşantıyı sürdüren Ilgın merkez ve köylerindeki aileler yemeklerini ortaya konan sini yöresel adıyla sofra’da tek bir kaptan yerlerdi. Ekmek, yemekler yere dökülmesin diye bir örtü açılır, sininin altına bir tencere, kasnak veya plastik kapla yükseltilirdi. Yemek ya da akmaklar yere dökülmesin diye sofra bezi açılır, açılan örtü yemekten sonra avlunun bir köşesine kuş ya da tavukların yemesi için çırpılırdı. Büyükler oturmadan, özellikle de evin reisi baba oturmadan sofraya kesinlikle oturulmazdı. Besmele çekildikten sonra yemeğe önce büyükler başlar, sofranın alt tarafına oturan çocuklar daha sonra yemeğe başlardı. Sofrada günah olur düşüncesiyle konuşulmazdı. Büyükler su içmeden, küçükler içmezdi.  Günümüzde yerde sofra ya da sinide yemek yeme geleneği devam etmekle birlikte masada da yenebilmektedir.
            Merkez veya köylerde genellikle iki öğün yemek yenilirdi. Sabahları kuşluk vakti, akşamdan kalan yemekler veya çorba içilirdi. Bu çorba genellikle tarhana, bulamaç çorbası, soğanlı ekmek aşı veya tirit olurdu. Özel günlerde düğün çorbası pişirilirdi. Öğlenleri peynir, zeytin, üzüm ile geçiştirilir, akşam yemeğine özen gösterilirdi. Bu öğünde eğer bulunabiliyorsa sebze yemekleri,  yoksa kurutulanlar yapılan yemekler, erişte, kuru fasulye, nohut, bulgur pilavı yapılırdı.
Yemekler bakır tencere, tava ve kazanlarda pişirilir, yine bakır tas ve sahanlarda tahta kaşıklarla yenirdi. Günümüzde tahta kaşık sadece pişirmede kullanılırken, metal kaşık ve çatallar yaygın olarak kullanılmaktadır.
            Kış için un tarhanası, yoğurt tarhanası yapılırdı. Domates, biber, patlıcan, kabak, erik, vişne, elma, armut, dut, kayısı kurutulurdu. Turşu yapılır. Kışlık koyun yoğurdu yapılır üzerine tereyağ kızartılıp dökülür ve bozulması önlenirdi. Eritme ve salamur peynir yapılırdı. Bu geleneklerin çoğu halen devam ettirilmektedir.  Eritme peynirleri toprak altına ters gömülür bozulması birkaç yıl önlenir. Bunlar köylerde yağ damı denen yer altında evden ayrı odalara da konur. Yörük köylerinde hala mevcuttur. Kış için erişte kesilir. Eskiden balık, mantar, işkembe kurutulurmuş. Etler ocakta kavrulur bol tuzlanır. Sepetlerin içerisinde tavana asılırmış. (havadar olsun diye)  Buğday kaynatılarak bulgur ve kısırlık düğü ile asma yaprağı tuzlanarak salamura yapılması halen sürdürülen kışlık hazırlıklar arasındadır.
            Her evde mutlaka yufka pişirilir kurutulur. Yeneceğinde kullanılır. Bazı yerlerde buna şebit deniyor. Yufka hamuruna çiğ haşhaş tanesi konularak yufka gibi açılır. Saç ta pişirilir. Kıtır kıtır hale gelen yufka bu şekilde tüketilir. Mayalı hamurun içerisine kavrulup ezilmiş haşhaş konulur. Yoğurulur. Bazlama büyüklüğünde açılır. Saçda  pişirilir kahvaltılık olarak kullanılır. Patlıcanlı, kabaklı, semizotlu, peynirli, patatatesli, etli, kaymaklı, yumurtalı, ıspanaklı, yöresel otlardan (sirken,kızılbacak, ısırgan ebegümeci, biber yaprağı,pancar  out , toklu başı  vb.) çeşit çeşit saç börekleri yapılır.
            Maya, un, su  ve  ezilmiş patates konularak yapılan bazlama, bezdirme, mayalı hamurdan yapılan yufkadan biraz daha kalın ve çap olarak daha küçük olan han çöreği, mayasız hamurdan yapılan  çörek, mayalı hamurdan yapılan haşhaşlı kömbe, iki saç arasında pişirilen saçarası yapımı halen sürdürülmektedir.
            Kuruyemiş olarak buğday ütmesi, kavurga (buğdayın sacta kavrulması), haşlanmış nohut  sacta tuzla  kavrulur.  Kurutulmuş  buğday haşlanır (gölle ) döğülmüş haşhaş, kenevirle karıştırılarak yenir. Kuru mısır haşlanarak da aynı şekilde tüketilir.
            Yöre kaplarından bazıları; bakraç, sini, tombalak(tas), meşirbe(su bardağı), göveç, çanak, haranı (tencere), sahan, kazandır. Mutfakta kullanılan bakır kaplar gerektiği zaman kalaycılara götürülür veya köyleri dolaşan kalaycılara kalaylatılarak kullanılırdı.
Eskiden bayram günü yemek  köy  odalarında yenilirdi. Köyün ileri gelenleri yemek getirir. Bütün köy erkekleri köy odasında yemek yerdi.
Ölüm olayında da ölü evi yalnız bırakılmaz, yakın komşu ve akrabalar taziye(başsağlığı) için gelenlere ve hane halkına yemek taşırlardı. Cenaze evinde Kur’an-ı Kerim okutulur, cenaze sahipleri ölümü takip eden 40. ve 52. günlerinde yemek vermektedir.
            Doğumlarda ise mutlaka nişasta ile hazırlanan palize veya pirinç çorbası doğum yapan eve götürülürdü.
            Yöresel Yemekler:
            Yoğurtlu Yuvalak
1 su bardağı bulgur,1 ortaboy soğan(rende), nane tuz
            1 yumurta ,2 kaşık un malzemeler yoğrulur sert olacak şekilde yoğurulur. Özleştirmek için un yaıda su koyulabilir. Bilyeden az büyük topalaklar yapılır. Kaynayan tuzlu suya atılır. Bulgurlar şişince tel kevgirle çıkarılır. Mantı kıvamında sarmısaklı yoğurtla harmanlanır. Üzerine tereyağda kızartılmış kırmızı biber konur.
            Topalak
1 su bardağı bulgur,1 soğan(rende), maydanoz, nane, tuz, kırmızıbiber, 1 kaşık salça,1 yumurta,2 kaşık un
            Malzemeler sert şekilde yoğurulur. Bilye şeklinde topalaklar yapılır. Sini içerisinde bir iki kaşık unla sallayarak topalaklar unlanır. Tencereye  tereyağ konulur. Eriyince salça ilave edilir. Salçanın güzel kokusu duyulunca 1 kaşık un ilave edilerek kavrulur. Üzerine su dökülür. Su kaynayınca topalaklar ilave edilir. Tuzu ve nanesi atılır. Bulgurlar şişince ocaktan indirilir. (Bu yemek malzemeye 250 gr kıyma ilave edip yoğurularakta yapılır.)
            Süle Köftesi
-İki su bardağı ince bulgur, un, patates rendesi, baharat, tuz, salça
            İnce bulgur, un, tuz, baharat, su karıştırılarak yoğrulur.
Haşlanmış patates rendelenerek ayrı bir tavada soğan ile kavrulur. İçine isteğe göre baharat konur. Patatesin içine isteğe göre peynir de karıştırılabilir. Hamur yuvarlak şekilde beze (menevse) haline getirilir. İki el kullanılarak bir elin avucunun içine çay bardağı tabağı şeklinde açılır ve içine patates konularak börek şeklinde ortası birleştirilir. İkiucu açık kalır. Tencerede üst üste döşenir. Ayrı bir tencerede ise yağ, salça, kırmızı toz biber, kızartılır ve üzerinesu eklenir. Kaynadıktan sonra köftelerin üzerine dökülür. Ve suyu çekinceye kadar pişirilir
            Ilgın Kavurması
            Ocak ateşi üzerine saç oturtulur. 4-5 kaşık  çekilmiş kuyruk yağı sacın içerisine konur. Yağ eriyince  kakırtmaklar  tel kepçeyle alınır. 1-2 kilo kadar Bıçak arasından geçirilmiş et  (kalın çekilmiş kıymada olur) yağın içine konulur. Kısık ateşte et suyunu çekene kadar pişirilir. Et suyunu çekince içerisine 3-4 tane iri kıyılmış biber , kabuğu soyulmuş çekirdekleri çıkarılmış halka halka doğranmış 2 limon konulur. Kavurma durmadan karıştırılır. Pişmesine yakın tuzu ayarlanır. Üzerine yine halka doğranmış domates konulur. Ayran, yufka ve soğanla servis yapılır.
            Kapama
2 patates, 1 havuç, 1 soğan, 1 kaşık salça, 1 domates rendesi, 1 kaşık tereyağı, karabiber, tuz, 2 diş sarmısak  1 tavuk ya da  av tavşanı.
            Büyük bir güvecin içerisine  bütün tavuk  yada av tavşanı ikiye bölünerek konulur.  Patatesler, havuç ve soğan irice doğranarak konur. Geri kalan malzemelerde  güvece konularak üzerine 1,5 su bardağı su konulur. Güvecin kapağı kapatılır. Kapağın etrafına  su ve unla yapılan hamur sıvanır. Kısık ateşte en az bir saat etler yumuşayıncaya kadar pişirilir.
            Tarkiç
            Yarım kilo kıyma ,1su bardağı ince bulgur 1 yumurta 1 soğan rendesi kırmızıbiber, karabiber, tuz ve maydanoz  yoğurulur. Beze açar gibi yuvarlak açılır. (yarım parmak kalınlığında) yağ içinde ,mangalda, yanmaz tavada  ya da fırında pişirilir.
            Mercimekli Topalak
            Yeşil mercimek haşlanır. Un, su, karabiber, kırmızıbiber, tuz ve su ile hamur yoğurulur. Çok küçük topalaklar yapılır. Tencereye tereyağı konulur. Salça eklenerek kavurulur. Haşlanmış yeşil mercimek ve suyu ayarlanır. Kaynayınca içerisine topalaklar atılır hamur pişip suyu özleşince ocaktan indirilir.
            Tereyağlı Kuru Fasulye
            Kurufasulye akşamdan ıslatılır. Sonra ocağa konularak yumuşayasıya kadar haşlanır. Ayrı bir tencereye tereyağı konulur eriyince içerisine bir adet kuru soğan çok ince doğranır. Üzerine salça eklenerek kavrulur. Üzerine haşlanmış fasulye konularak suyu eklenir. Tuzu ayarlanır.Suyu özleşene kadar kaynatılır.
            Yoğurt Tarhanası
            2-3 adet yazma tarhana suyla ıslatılır. Tarhanalar yumuşayınca suyu ayarlanıp ocağa konulur. içerisine haşlanmış nohut ve acı kuru kırmızı biber eklenir. Çorba özleşinceye kadar pişirilir. Üzerine tereyağında kızartılmış biber konulur.
            Süle Yazma
5 su bardağı düğü, 2 su bardaği un, nane, fesleğen, kırmızıbiber,  tuz aldığı kadar su ile özlü bir hamur yoğurulur.
            İçi için:Tencereye yağ konulur.Yağ ısınınca içerisine  3 tane soğan, yarım kilo kıyma ,3 adet ince küp doğranmiş patates , karabiber, kırmızıbiber, tuz koyup kavurulur.  İç ılıyınca içerisine tuluk peyniri koyulur.
            Kısır Yazma
            2 su bardağı düğü, yarım su bardağı un nane, fesleğen, kırmızıbiber, tuz aldığı kadar su ile özlü bir hamur yoğurulur. Yarım santim kalınlığında çay tabağı çapında elle yazılır. Yağda kızartılır.
            Yağlı Ufak
            Kuru yufka parçalara ayrılarak ufalanır. Tereyağı tencerede eritilir, ufalanmış yufkalar içerisine atılır. Yufkalar kızarıncaya kadar çevrilerek karıştırılır. Sade ya da içerisine süt katarak tüketilir. Bu kavrulan yufka ıslanmış yufkanın içerisine durum yapılarak da tüketilir. Üzerine yumurta kırılarak da yenilebilir.
            Kulak Aşı
            Erişte keserken köşelerinden çıkan üçgenler ayrı kurutulur. Bundan sarımsaklı yoğurtla karıştırılan kulak çorbası yapılır. Üzerine tereyağı dökülerek yenir.
            Bulgur Pilavı
            İçerisine haşlanmış mercimek, nohut, patates, domates, biber konularak bulgur pilavı değişik şekillerde pişirilir. Tereyağı ilave edilip ayranla karıştırılıp tüketilir.
Evlenme Gelenekleri:
            Türk halk kültürünü oluşturan en önemli unsurlardan birisi de Türk düğün gelenekleridir. Birçok geleneksel kültürümüzde olduğu gibi zengin düğün geleneklerimiz de değişime ve bozulmaya uğramıştır.
            Ilgın ve çevresi farklı coğrafya ve kültür çevrelerinden gelen göçmen toplumları bünyesinde barındırmasından dolayı çok zengin bir yapıya sahiptir.( Reşadiye köyü göçmenleri Ahıska Türkleridir. Çerkezler Kafkasya’dan göçerek İhsaniye köyüne, Bulgaristan’dan gelen Müslüman göçmenler Orhaniye’ye yerleşmişlerdir.)  Balkan göçmenleri veya Kafkas göçmenleri, yerli halkla birlikte yüzyıllardır büyük bir uyum ve anlayış içinde varlıklarını sürdürmektedir. Farklı kültür çevrelerinden gelen insanların birlikte uyumlu şekilde yaşaması ülkemizin zenginliğidir.
            Geçmiş dönemlerde Türk evlenme kültüründe yaygın olan dünürcülük geleneği Ilgın’da halen devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Evlilikler, her ne kadar erkek ve kız birbirini beğense ve anlaşmış olsa dahi dünür gidilerek yapılmaktadır.
            Geleneksel düğünler eskiden Çarşamba günü düğün yufkası  yapımıyla başlardı. Bu imece gerçekleştirilen bir faaliyettir. Perşembe günü yemek hazırlıkları başlar, yaprak sarması sarılır. Misafire göre koyun ya da inek kesilir, hoşaf için üzüm ayıklanır. Cuma günü  nikah yapılır, uzaktan yatıya gelen misafirlere yemek verilir, cumartesi  günü gündüz kızın eşyaları davulla traktör üzerinde erkek evine gönderilir. Cumartesi öğleden sonra kız hamamı yapılır. Cumartesi akşam kına gecesi yapılır.  Pazar günü gelin alınır pazartesi günü erte (yüz açımı)  yapılmaktadır.
Düğün yemeklerinin hazırlanmasına akşamdan başlanır.  Büyük kazan ve leğenlerde yemekler pişirilirdi. Yöre düğünlerinde sarma, toyga çorbası, pilav, et, hoşaf, helva verilmektedir.  Yemekler ya usta bir aşçı tarafından ya da imece usuluyle yapılmaktadır.
            Eskiden Köme Dünürü adı verilen bir adetin de uygulandığı yörede yaşayan insanlarla yapılan mülakatlar sonucu öğrenilmiştir. Bu geleneğe göre; Kıza dünür gidilip verildikten sonra küçük şerbet denilen söz takılır. Sözlenen kıza  düğünden önce büyük şerbet denilen nişan merasimi yapılır. Kız ve erkek evinden kadınlar kapı kapı okunarak şerbete davet edilir. Kadınlar arasında olan bu şerbet merasimine erkekler gelmez. Damat da gelmez. Biri kız evinden diğeri erkek evinden iki tane yaşlı kadın kızın annesinden kızı yeniden isterler. Kızın annesi kızı verince  kıza kadınlar yüzük küpe ve altınlarını takarlar. (Eskiden altınlar düğünde değil nişanda takılırdı.) Bahçede  oynayarak eğlence yapılır. Kazanla mercimekli pilav pişirilir. Helva yapılır. Yufka sulanır. Kız  şerbet hamamına götürülür. Hamama gelen kadınlara hamamın bahçesinde yufkanın arasına mercimekli pilav ve helva dürüm yapılarak verilir. Karnını doyuran hamama girer. Hamama giren kadınlara mum ve sabun dağıtılır. Gelin olacak kız yüzüne pullu örtülerek tef çalınarak arkasına tek sıra dizilmiş  eline mum yakmış  gençler tarafından hamamın içerisinde dolaştırılır.  Hamamın içerinde oynayan hanımlar  eğlenceden sonra banyo yaparlardı.
Giyim-Kuşam :
               Türk giyim kuşamı dönemlere, yörelere göre değişiklik gösterse de gelenekselliğini kısmen de olsa kaybetmemiştir denilebilir. Günümüzde bazı köy ve kasabalarımızda günlük yaşamda veya özel günlerde geleneksel giysiler giyilmektedir. Ilgın’a bağlı bazı kasaba ve köylerde de bunun devam ettiğini söyleyebiliriz. 
               Ilgın merkez ve köylerde geleneksel giysi işlik ve şalvardır. Bunu Konya ile Konya’ya bağlı diğer ilçe ve bazı köylerde de görebiliriz. Şalvar ve işlikler renkli ve yollu basma, canfes, kadife, gezi, meydani, alaca vb. kumaşlardan dikilmiştir.  İşlik ve şalvar kumaşları basma, pazen v.b. daha kolay ve ucuz bulunabilen kumaşlardan olabildiği gibi saten, atlas, çitari, meydani, sevai, kadife, son dönemlerde şip adı verilen simli ipliklerle oldukça parlak dokunan kumaşlardan da dikilebilmektedir. Bunlar yöre tabiriyle günlük veya kişilik(özel günler için) olabilirdi. Şalvar ve işliklerde suzeni, dival işi v.b. işlemeler de yapılabilirdi. Nişanlandıktan sonra düğüne kadar geçen zamanda ve evlendikten sonra ömür boyu giyilir. Yöre şalvarları 8-9 metreden dikilen, sadece ayak açıklığı bulunan torba biçimindeki giysidir. Bir uçkurla bele tutturulur. Bele bağlandığında oluşan dökümler önden kaldırılarak belin içine sokulur ve oluşan kıvrımlardan dolayı estetik bir görünüm kazanır. Bazen paça kısımlarındaki açıklıklara lastik de takılabilir.
               İşlik vücuda yapışırcasına sıkıca dikilen bir dış giyecektir. Yakadan göğüs boşluğu üzerine uzanır, buraya kadar düğmeli ve kapalı idi. Kolları bileklere kadar uzun olup, burada kol genişliği bir düğme ile daraltılarak giyilirdi. Mevsimlere göre renkleri ve kumaş cinsleri değişirdi. Şalvarla birlikte giyilen yaygın bir üst giysisidir. Genellikle şalvarla aynı kumaşla dikilerek takım şeklinde giyilmektedir.  
Ayrıca şalvarın üzerine giyilen bir çeşit gömlek ya da bluz olan Sıkma, Yukarıçiğil beldesinde saya gezmesi ve kına gecesinde giyilen, ön iki parçadan, arka tek parçadan oluşan, uzun kollu ve ayak bileklerine kadar uzun, beyaz renkli kumaştan dikilen Saya yöresel giysilerdendir. Bu giysi, evlenecek kızın masumiyetini, çevreye göstermenin yanında, alnının akıyla çıktığı ana evine ancak kefenle dönüleceğini ima etmesi açısından önemlidir. Sayanın içine sarı göynek giyilir. Bele kıl kuşak bağlanır. Üzerine kapak kuşağı takılır. Başa ak örtülür.
Yörenin diğer giyim çeşitleri şunlardır: 
               İç Çamaşırı (Göynek):
               Kadın ve erkekler tarafından kullanılan iç çamaşırı bükme iplikten, yerel el tezgâhlarına dokunarak, çamaşır bezi denilen kıvrık pamuklu bezden yapılırdı. Buna kıvratma da denilirdi. 
               İç gömleklerin yakaları yoktur. Erkek ve kadının kol uzunluğu bileklerine kadar uzanmaz. Etekler diz kapaklarının üzerine kadardı. Göğüs kısmı açık olurdu. İç don belden topuk üzerine kadar uzun ve paçaları daralmaktadır. Beli uçkurla bağlanan geniş bir giysidir. İç çamaşırının kol ve yaka kenarları oyalarla süslenirdi. İç don belden topuklara doğru daralan beli uçkurla bağlanan geniş bir giysidir.
               Entari:
               Yaygın giyilmeyen dış giyimlerdendir. Sadece gelinler ve yaşlı kadınlar tarafından giyilmekteydi. Günümüzde yaygın olarak giyilmektedir.
               Hırka:
               Hırkanın içi astarlıdır. Yünlü veya pamuklu kumaşlardan yapılır. İçerisine pamuk döşenerek aynı yorgan biçiminde kapitone tarzda dikilmektedir. Önemli günlerde giyilir. Boyu kalçaya kadar uzun olup bir çeşit cekete benzemektedir.
               Salta:
Yarım ceketi andıran, yünlü kumaştan dikilen, kollu ve ön kısmı açık, etekleri kısa bir yelektir. Metal pul, sırma ve kaytanlarla süslemeli olurdu.
               Fes ve tülbentler geleneksel başörtülerindendir. Ayağa ise yün çorap ve kundura giyilmektedir. Bele takılan kemerler, kemer tokaları, gerdanlık, hamail v.b takılar geleneksel giysilerimizi tamamlayan aksesuarlardan bazılarıdır.
Yörede yaygın kullanılan evlenme ile ilgili atasözlerinden örnekler:
-          Altın taht yaptırdım, altın baht yaptıramadım.
-          At, avrat, silah yiğidin bahtına.
-          Evlenenle, ev yaptıranın kefili Allah’tır.
-          Harman yel ile, düğün el ile.
-          Gelin çıkmadık ev olur, ölü çıkmadık ev olmaz.
-          Beslemeden kadın, gül ağacından odun olmaz.
-          Düğünde zurna, hamamda kurna beğenmez.
-          Kız kucakta, çeyiz bucakta.      

Halk İnanışları:           
            Orta Asya inanışlarının da etkisinden hareketle Türk toplumunun genelinde olduğu gibi Ilgın halk inanışlarında da ocağın ayrı bir yeri vardır. Ilgın’da yanan ocak asla söndürülmez. Ayrıca üzerine su dökülmez. Eskiden ikindin güneş battıktan sonra ocaktan başka bir komşuya kor verilmezmiş. Çok zorda kalınıp verilecek olursa da korun konduğu kabın içine biraz tuz serpilir. Böyle yapılmazsa evden bereketin gideceğine, ailenin dağılacağına inanılmaktaydı. Ayrıca gece tırnak kesmenin “kesen kişi için iyi gelmez” inancıyla tasvip edilmediği bilinmektedir. Yörede tırnaklar da kesildikten sonra gömülmekte ya da kâğıda sarılıp ocağa atılmaktadır.
            Ayrıca birinin öleceğine işaret sayıldığından yıldız kayması da iyi görülmez. “Düşman başına” derler. Yine ay-güneş tutulmalarının hayra alâmet olmayacağı, silâh atılıp teneke çalınması gerektiğine inanılır. Böylece toplanan kötü ruhlar korkup kaçarmış. Diğer halk inanmaları;
-          Akşam sokağa çıkmak iyi sayılmaz. Bela getireceğine inanılır.
-          Yaş ağaç kesmenin, yeşil ekini kesmek, hayvana yedirmek ve yakmanın insana bela ve musibet getireceğine inanılır.
-          Aynaya gece bakmak veya uzun süre bakmak ömrün kısa olacağına işaret sayılır. Göz seyirmesi ile ilişkili inançlar söz konusu olduğunda kişinin sol gözünün seyrimesi şerre, sağ gözünün seyrimesi ise hayra, sağlığa yorumlanmaktadır. Ayrıca sevilen birinin görüleceği şeklinde yorumlandığı da olur. Göz uzun süre seyrirse “Hayır getir Allah’ım” denir. Seyriyen göz kapağının üzerine saman çöpü yapıştırılır.
-          Kulak çınlaması da insanın yorumuna bağlıymış. Hayra yorarsan hayır, şerre yorarsan şer olurmuş. Yine kulak çınlaması uzaktaki sevenlerin o kişiyi andıklarına alâmettir.
-          Elin kaşınması, işlerin iyi gideceğine, o kişinin eline para geçeceğine işaret olarak değerlendirilir.
-          Ters dönmüş ayakkabı ya da terliğin sahibine uğursuzluk getireceğine inanılır.
-          Süpürgeyi kapı arkasına dik koymanın o ev için iyi olmadığına inanılır.
-          Boğmaca olmuş çocukların öksürükleri kesilsin diye boyunlarına kapı anahtarı takılırmış.
-          Anne hamile iken kime çok bakarsa çocuğun ona benzeyeceğine, onun için de hep babasına bakması istenir.
-          Yaşına girmemiş çocuğun önüne ayna konmaz. Bakarsa şaşı olacağına inanılır.
-          Kadınlar üzerimize kuma gelir korkusuyla başlarına üs üste iki başörtüsü örtmezler.
-          Ölü yılan yakılırsa yağmur yağacağına inanılır.
-          Yağmur çok yağdığı zaman sel felâketi olmasın diye sayacak (üç ayaklı sac ayağı) ev önlerine ya da meydana atılır ve böylece yağmurun kesileceğine inanılır.
-          Hıdırellez günü bahçe ekimi yapılır.  Mahsülün daha bereketli olacağı inanılır.
-          Sofra ortadayken misafir gönderilmez. Evin hanımının üzerine kuma geleceğine inanılır.
-          Bazı yörelerde bebeklerin elindeki pamuk  benzeri tüyler alınmaz bu tüylerin bebeğe uyku verdiğine inanılır.
-          Hıdırellez günü evi olsun isteyenler gül ağacının altına kibritten ev çatar
Ilgın’da yaygın olan Batıl inançların başlıcalarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
-          Kırk basması
-          Çocuğu cin çarpmasın diye anahtar, demir vb. şeyleri kullanma.
-          Kötülükleri önlesin diye çocuğun ilk kakasını kapı eşiğine koyma.
-          Kırkı çıkmamış bir çocuğun odasına çiğ et ve un koymama.
-          Kırkı çıkmamış bir çocuğun elbiselerini akşam güneş batmadan içeriye alma.
-          Kapı eşiğinde oturanın aklından ne geçerse o olur.
-          Çocuğa iğde ve nazar boncuğu takmak, çocuğa nazar değmesini önler.
-          Cuma günü iş yapanın, çamaşır yıkayanın işi rast gitmez.
-          Yıkanan elbiseler gece dışarıda bırakılmaz.
-          Kadının erkeğin önünden geçmesi uğursuzluktur.
            Ilgın halk inanışlarından birisi de Handevi ve Kandevi etrafında gelişen inanmalardır. Handevi ve Kandevi 12. 13. yüzyıllarda Anadolu’ya İslamiyet’i duyurmak ve yaymak için gelmiş Horasan erenleri olarak bilinmektedir. 1267’de Sahip Ata Fahreddin tarafından, Ilgın (Sahip Ata) Kaplıcasının yanında Kıdanî zaviyesi yaptırıldığı bilinmektedir. Bu zaviyeden günümüze sadece Handevi Kandevi Türbesi kalmıştır. Türbenin içerisinde Handevi Kandevi türbeleri vardır. Bu türbe etrafında gelişen halk inanmalarından bazıları şunlardır:
Bez bağlama: Türbeyi ziyaret edenler dilekte bulunduktan sonra dilek ve isteklerinin yerine gelmesi için türbenin herhangi bir yerine bez, ip, tülbent veya havlu bağladıkları görülür.
Taş Yapıştırma: Türbenin içerisindeki mezarın taşlarına taş yapıştırmak şeklinde görülen bu inanış, beze taş sararak mezarın üzerine atma; mezarın üzerine taş veya para atma şeklinde de yapılabilmektedir. Günümüzde türbe etrafında taş yapıştırma âdetine pek rastlanmasa da taş veya para atma geleneği halen görülebilmektedir.
     Bu hareketten maksat; türbeyi ziyaret esnasında yapılan istek ya da dileğin Allah katında kabul görüp görmediğini öğrenmektir. Anadolu’da bir çok türbede de yaygın kullanılan bu inanışta yapıştırılan taş tuttuğu zaman dileğin kabul olacağı; aksi takdirde, kabul olmayacağına inanılmaktadır.
Kurban Kesme : Handevi Kandevi Türbesinin ziyaretin yanı sıra bir adak yeri oluşu, burada yatan veli ya da velilerin keramet ve fazilet sahibi, kâmil kimse veya kimseler olduğunun bir başka göstergesidir. Kurban kesme, son dönemlerde pek görülmese de geçmişte uygulanan bir gelenektir. Türbeyi ziyaret eden hastalar; şifa, çocuksuzlar; çocuk, dertliler; derman, muradı olanlar; murat vs. istek ve dileklerinde bulunmadan önce türbenin hemen aşağı kısmında bulunan çeşmenin yanında kurban keser, etiyle yapılan pilavı oradaki kimselere dağıtırlar. Bu, kimi zaman da istek veya dilek gerçekleştikten sonra yapılmaktadır.
Kaynak Kişiler: Bu metnin hazırlanmasındaki yardımlarından dolayı sonsuz teşekkür ederim.
Hatice KALE- 79 yaşında, Ilgın’da yaşıyor.
İrfan CEYLAN- 79 yaşında, Ilgın’da yaşıyor.
Ayşe KARAKUŞ- 85 yaşında, Ilgın’da yaşıyor.
Ayşe DAĞLI-70 yaşında, Ilgın Çömlekçi’de  yaşıyor.
Fatma DAĞLI- 38 yaşında, Ilgın’da yaşıyor

BİBLİYOGRAFYA

BEZİRCİ, Zuhal, Göller Bölgesinde Bitkisel Dokumacılık ve Üretilen Hasır Dokumaların Bazı Özellikleri Üzerine Bir Araştırma, Ankara, 2007 (Basılmamış A.Ü. Fen bilimleri Enst. Ev Ekonomisi Anabilim Dalı Doktora Tezi);ÇAKIR, Müşerref , “Konya-Ilgın Aşağı Çiğil Kasabasında Geleneksel Düğün Adetleri Ve Gelin Giyimleri Üzerine Bir Araştırma”, Ilgın Sempozyumu Bildirileri, (Baskıda);GEZİCİ, Zuhal, Konya Merkez İle Akşehir Ve Ilgın İlçelerinde Bulunan 20. Yüzyıl Nakış İşlemelerinden Örnekler, Konya,2005 (S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi);HİDAYETOĞLU,H.M., “Ilgın (Konya) Yöresi Düz Dokuma Yaygılarından Örnekler”,  Ilgın Sempozyumu Bildirileri, (Baskıda); İLKER, Celale, Konya Evlerinde Müzelerinde Bulunan Kanaviçe İşlemeler, Konya, 1992 (S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi);KARPUZ, Emine, GEZİCİ, Zuhal, “Konya ve İlçelerinde (Ilgın- Akşehir) Bulunan Figürlü İşlemelerden Örnekler, (20. Yüzyıl)”, İpekyolu (Konya Özel Sayısı), VIII, Konya, 2005,s. 233-236;KAYIKÇI, GÜLŞEN (Dulkar), “Konya-Ilgın Yöresinin Doğası-Tarihi Ve Kültürel Yapısı İçinde Yöresel Kadın Erkek Kıyafetleri”,  Ilgın Sempozyumu Bildirileri, (Baskıda);SAĞIR, Adem-DİKİCİ Erkan, “Ilgın Yöresindeki Halk İnançlarının Sosyolojik Analizi”, Ilgın Sempozyumu Bildirileri, (Baskıda);TOPÇU, Abdullah, “Handevi Kandevi Türbesi Etrafında Şekillenen Menkıbe ve İnanışlar”, Ilgın Sempozyumu Bildirileri, (Baskıda)
Emine KARPUZ

Kültür Varlıkları
YALBURT SU ANITI
Yrd. Doç.Dr. Mehmet TEKOCAK yazıyor

ILGIN (SAHİP ATA) KAPLICASI
Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'ın inşa ettirdiği kaplıca
  Ilgın Kaplıcaları, ilçe merkezinin 2.5 km batısında Hamam Dağı eteklerinde yer almaktadır. Suyu hamam Dağı eteklerinde güneyden kuzeye doğru uzanan alivyum tabakası ile örtülü bir kırık üzerindedir, su yöresel olarak söylenen Hamam Dağının eteklerinden çıkar. Kadınlar hamamında saniyede 14 litre, erkekler hamamında ise 35–40 litreyi bulan su çıkmaktadır. Çıkan bu sular iki kadınlar hamamına iki erkekler hamamına otel ve motellere dağılmaktadır. Ilgın kaplıcaları şifa kaynağı olarak bilinir. Her yıl otel ve moteller hastalıklarını iyileştirmek isteyen insanlarla dolup taşar,bastonla gelip yürüyerek giden insanlar görülmektedir. Tahlil raporlarına göre, suyun içeriği şunlardır; potasyum, sodyum, amonyum, kalsiyum, magnezyum, demir, aliminyum, klorür, nitrat, sülfat ve hidrokarbonat gibi kimyasal özellikleri için de taşıyan şifa kaynağı kaplıca suları berrak, renksiz ve kokusuzdur. Su bir miktar da Bromür ve İyodür ihtiva ettiğinden kükürtlü ve hidrokarbonatli sular grubunda yer alır. Radyo aktivitesi 19,1 eman dır. Ayrıca su az miktar da tuz ihtiva etmesi ile dünyanın tanınmış sularına benzediği bilinmektedir.bu özelliklerinden dolayı şu hastalıklara şifa verdiği bilinmektedir. Bunlar göz hastalıkları, ekzama, cüzzam, felç hastalıkları, bers (abraş) hastalıkları, sinir hastalıkları, akciger iltihaplanmaları, böbrek ve idrar yolları hastalıkları, kadin hastalıkları ,her türlü iltihaplanma ve yara iyileşmelerine, deri ve cilt hastalıklarına, romatizmal gibi hastalıklar dır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Selçuklu devleti Sultanlarından Alaeddin Keykubat’ın romatizma (nikris-ayaksizisi) hastalığına yakalanmasından dolayı yapılan tavsiye üzerine Ilgın Kaplıcasına geldiğini, kaplıcada Hastalığına şifa bulduğunu sağlıklı şifa dağıtan su olmasından dolayı var olan inşaatın üzerine bir kubbe yaptırdığını yazmaktadır. Aynı kırık (fay) hattı üzerinde bulunan Çavuşcugöl ‘ün güney tarafında ve Ilgın’a 10 km kadar uzaklıkta bulunan ve halk tarafından Açık Ilıca olarak bilinen sıcak su büyük ve küçük ılıca suyu olarak adlandırılıp sazlıklar arasından Çavuşcu gölüne dökülmektedir. Kaplıca, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden kiralayan Ilgın Belediyesi işletmektedir.  
Ilgın Kaplıcası, günümüzde mevcut olmayan 633 / 1235-36 tarihli kitâbeye göre, Alâeddin Keykûbad’ın emriyle Mimar Cemâleddin’e yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Kitabe; “bu temiz, mübârek, şifâ yeri olan hamam, şahlar şâhı yüce sultan, milletlerin efendisi, Arap ve Acem sultanlarının efendisi, dünyada Allah’ın gölgesi, din ve dünyayı yücelten, fethin babası, mü’minlerin emîrinin delîli olan Kılıç Arslan’ın oğlu Keykubâd’ın -Allah onun devletini ve yönetimini ebedî kılsın- iktidarı zamanında 633 (H.) senesinde, Allah’ın güçsüz ve rahmetine muhtaç kulu Cemâleddin yaptı” şeklindedir.
Deprem ve savaş gibi sebeplerle yıkılan hamam, 666 / 1267 yılında Sultan Gıyâseddin Keyhüsrev zamanında, Sahip Ata tarafından Mimar Kaluyan’a yeniden inşâ ettirmiştir. Kadınlar bölümünün giriş kapısı üzerindeki dilimli iki kemer içindeki kitâbe, celî sülüs hatlı ve 666 / 1267 tarihlidir. İkinci kitâbe, kaplıcanın bugün kadınlar kısmı olarak kullanılan bölümüne ait kapının üstünde yer almaktadır. Herhangi bir nedenle tahrip olan hamamın ikinci kez inşâsına ait bu kitâbe, mermer malzemeye, celî sülüs yazıyla ve Arapça yazılmıştır. 75x100 cm. ölçülerinde iki ayrı parçaya yazılmış kitâbenin ortasında mimar adı ve onun üzerinde de geometrik süsleme yer almaktadır. Kitâbenin latin harfleriyle okunuşu şöyledir:
Sağ taraf:
1-  es-Sultânî
2-  Emera bi-imârati hâzihi’l-hammeti
3-  ’l-mübâreketi fî eyyâmi devleti’s-sultâni
4-  ’l-a’zam Gıyâsi’d-dünyâ ve’d-dîn ebi’l-feth
5-  Keyhusrev bin Kılıc Arslân burhâni emîri’l-mü’minîn
Sol taraf:
1-  el-Mülkü li’llâh
2-  es-Sâhibü’l-a’zam ebu’l-hayrât
3-  ve’l-berekât salâhu’l-âlem
4-  Ali bin el-Huseyin tekabbela’llâhü
5-  A’mâlehû fî târîhi sene sittetin sittîne sittimie
Orta kısım:
Amelü Kâlûyân
Anlamı: Mü’minlerin emîrinin delîli Kılıç Arslan’ın oğlu, din ve dünyanın yardımcısı, fetihler babası, büyük sultan Keyhüsrev’in yönetimi günlerinde, dünyanın iyisi, hayırlı ve bereketli işlerin babası, Hüseyin’in oğlu büyük vezir Ali -Allah onun iyiliklerini kabul etsin- 666 / 1267 yılında bu güzel hamamın inşâ edilmesini emretti. Mülk Allah’ındır.
Kitâbenin sağ tarafında “es-sultânî” kelimesi, Selçuklu sultanlarının bir anlamda “tuğra”sını yani imzasını ifade etmekte olup yapının sultan adına inşâ edildiğini göstermektedir.
Osmanlı döneminde Sultan Abdülmecid zamanında 1254 / 1838’de Hacı Nûman Efendi tarafından da tamir edilmiştir. Günümüze gelinceye kadar müteaddid defalar tâmirât görmüştür. Evliyâ Çelebi, nikris hastalığına tutulan Sultan Alâeddin Keykûbat’ın Ilgın kaplıcasında şifâ bulduğunu ve bu yapıyı yaptırdığını anlatmaktadır.
Kaplıcanın üçüncü kitâbesi, yine kadınlar kısmının girişinde sağ tarafta duvara yerleştirilmiştir. 180x90 cm. ölçülerindeki bu kitâbe, mermer malzemeye, celî ta’lîk yazıyla ve Osmanlı Türkçesi ile yazılmıştır. Beş satır hâlinde ve her satırı ikişer mısradan oluşan kitâbenin okunuşu şöyledir:
1-  Şehinşâh-ı cenâb-ı hazret-i Abdülmecîd Hânın /
Zemîn ü âsumânı pertev-i lütfî kılub tenvîr
2-  Bu bir hâkân-ı ekremdir ki ahdinde felek hâşâ /
Cesâret eyleyüb de idemez bir kimseyi dilgîr
3-  Hacı Nu’mân Efendi ya’nî Îlgîn hânedânından /
İdüb kaplûcanın i’mârına çok himmet-i tedbîr
4-  Bu hayrı fî sebîli’llâh icrâ itdi hakkâ kim /
Olunsun defter-i a’mâline ecr-i cezîl tahrîr
5-  Yed-i vâhidle geldi Sermedâ târîh-i itmâmı /
Hacı Nu’mân Efendi bu mahalli eyledi ta’mîr
6-  Sene 1254.
Kitâbeye göre Sultan Abdülmecid zamanında, Ilgın eşrâfından (ki bu kişi, Gözübüyük Câmii kuzey duvarındaki kitabeye göre 1241 / 1825 yılında Ilgın Müftüsü’dür) Hacı Nu’mân Efendi, 1254 / 1838 yılında kaplıcanın onarımını yaptırmıştır. Kitâbenin şâiri ise son beyitte geçen Sermed olup ayrıca bu beyitin ikinci mısrasında ebced hesabıyla tarih düşürmüştür.
Sultan Alâeddin Keykûbad zamanında soyunma ve sıcaklık kısımları bulunan yapının, daha sonra yıkılması sonucunda 1267 yılında Sahip Ata Fahreddin’in, han, zâviye ve kaplıcadan oluşan bir külliye yaptığı anlaşılmaktadır. Ilgın kaplıcası, kuzey-güney doğrultusunda kadınlar ve erkekler bölümlerinden oluşan çifte hamamdır. Yapıda kesme taş, kırma taş ve tuğla malzeme kullanılmıştır. Kadınlar kısmına, üzeri kubbe ile örtülü üçlü bir revakla girilmektedir. Giriş kapısı profilli bir çerçeve ile süslenmiştir. Giriş kapısından sonra kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü soyunmalık kısmına geçilmektedir. Kuzey duvarındaki bir kapı sıcaklığa açılmaktadır. Sıcaklık kısmının ortasında kare planlı bir havuz bulunmaktadır. Yine bu bölüm, kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Aydınlanma, doğu duvarındaki pencere ve kubbe merkezindeki dâirevî ışıklıkla sağlanmaktadır. Kubbeler, dıştan çokgen kasnaklar üzerinde yükselmektedir.
Erkekler kısmına giriş, günümüzde doğu taraftan sağlanmaktadır. Bu bölüm, sonradan ilâve edilmiştir. Asıl yapıya, kuzeybatıdaki tek kapıdan, beşik tonozlu kısımdan ortada kubbeli, kuzey ve güney yanlarında tonozlu soyunma kısmına geçilmektedir. Giriş bölümündeki bölümünün doğu tarafındaki kapısı sıcaklık bölümüne açılmaktadır. Sıcaklık bölümünün ortasında kare planlı havuz vardır. Sıcaklık ve halvet bölümleri, merkezî planlıdır. Merkezdeki kubbeleri, dıştan çokgen kasnaklar taşımaktadır. Ilgın kaplıcaları, günümüzde eski ve yeni hamam, A ve B blokları ve özel odaları ile bölgenin en önemli turistik tesislerinden biri durumundadır. Ilgın kaplıcalarına başta Konya olmak üzere Türkiye’nin her yerinden şifa bulmak için gelmektedirler.
BİBLİYOGRAFYA
Osman Turan, “Şemseddin Altun-Aba, Vakfiyesi ve Hayatı”, Belleten, C. XI, 1947, s. 42; Osman Özdemir, Ilgın Kaplıcasının Tarihi, Konya, 1959: Zeki Sönmez, Başlangıçtan 16. Yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslâm Mimarîsinde Sanatçılar, Ankara, 1989, 187-188; Zafer Bayburtluoğlu, Anadolu’da Selçuklu Dönemi Yapı Sanatçıları, Ankara, 1993, s. 166-167; Yılmaz Önge, Anadolu’da XII.-XIII. Yüzyıl Türk Hamamları, Ankara, 1993, 279; a.mlf., Türk Mimarîsinde Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde Su Yapıları, Ankara, 1997, 53; Evliyâ Çelebi, Seyâhatnâme, (Çev.: M. Çelik), II, İstanbul, 1993, 766-767; Tahsin Samur, Ilgın’da Türk Devri Yapıları, Konya, 1992,20;  H: Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009, s. 1966- 1970; Ali Boran,  “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)                     
  ALİ BORAN

ARGIT HANI VE KÖPRÜSÜ
Ilgın’ın Argıthanı Kasabasında günümüze ulaşamayan Selçuklu dönemi yapıları
Ilgın’ın Argırhanı kasabası içinde Yılan Yusuf çayı üzerindeki köprünün yanında, sağdaki hanın kapalı kısmı, günümüzdeki yola doğrudur. Şemseddin Altun-Aba vakfında geçen Altun-Aba kervansarayının Konya’nın batısında, Bizans yolu üzerinde Arkıt adını taşıyan yerde bulunduğu kayıtlıdır. Bu kervansarayın Argıt Hanı olduğu ve 598 / 1201’den önce yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Han günümüze gelememiştir.
05.09.1988 de Restoratör Yusuf Doğan tarafından han kaıltıları üzerine bir rapor hazırlanmıştır. Raporda yapılacak Pazar yerindeki mimari parcaların hana ait olduğu belirtilerek burada bir hazı yapılması istemşiştir.12. 10 1988 tarihinde  Vakıflar Genel Müdürlüğü uzmanlarınca bir inceleme daha yapılmış  ve önceki rapor doğrultusunda görüş bildirilmiştir. Prof Dr. Oktay Aslanapa hocaya bu han hakkında sorduğunda; hanı incelediğini ve beden duvarlarının bir kısmının ayakta olduğunu söyledi.
Argıt hanında;  hancı, yolculardan odun ve yağ ihtiyacı için çok düşük bir ücret talep etmektedir. Han, hac kervanları ve birçok yolcu tarafından kullanılmıştır. Karma plan tipindeki han, 13.50x23.00 m. ebatlarında, dikdörtgen şeklindedir. Plan olarak Kuruçeşme hanına benzeyen handan günümüze hiçbir iz ulaşmamıştır.
Argıt Han Köprüsü; Ilgın - Akşehir yolundaki Yılan Yusuf Çayı üzerindeki köprü, 641 / 1243 yılında yaptırılmıştır. İ. Hakkı Konyalı, köprünün kitâbesini uzaktan okuduğunu ve 841 / 1437 yılında Konyalı Hacı Hoca’nın yaptırdığını belirtmektedir. Bu kitâbe, köprünün yenilenmesinden sonraya ait olmalıdır. Matrakçı Nasuh’un da resmettiği köprü, iki gözlü ve kesme taş malzemeden yapılmıştır. Güney yönünde üçgen şeklinde bir selyaran ile üç satırlı celî sülüs hatlı bir kitâbesi vardır. Köprüde günümüze ulaşamamıştır.
BİBLİYOĞRAFYA
Osman Turan, “Şemseddin Altun-Aba, Vakfiyesi ve Hayatı”, Belleten, c. XI, 1947, s. 42, Ankara, 1942, 197-235; K. Erdmann, Das Anatolische Karavansaray Des 13. Jahrhunderts, Berlin, 1961; Cevdet Çulpan, Türk Taş Köprüleri, Ankara, 1975, 61; M. Nasuh, a.g.e., resim: 16; Konyalı, 1945, 633; Ali Boran,  “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)
Ali BORAN

ILGIN ŞEYH BEDREDDİN (SADEDDİN İSA) TÜRBESİ

Ilgın'da  Selçuklu çağında Sadeddin İsa'nın inşa ettirdiği türbe
           
Halk arasında Seyfuddin İsa ve Sadedin İsa olarak bilinen türbe, Ilgın ilçe merkezinin doğusundaki Ulu mezarlığın yakınında bir bahçe içerisinde yer almaktadır. Giriş kapısı üzerindeki dört satırlık Selçuklu sülüsü ile yazılan Arapça kitabeye göre türbe H. 685 M. 1286/1287 tarihinde Sadeddin İsa tarafından, Seyfuddin Emir Balaban adına yaptırılmıştır. İki katlı, kare bir kaide üzerinde sekizgen gövdenin, tuğla bir külahla örtülmesinden ibaret olan türbe geleneksel Anadolu Selçuklu kümbet özelliklerini yansıtmaktadır. Türbe inşasında moloz taş, kesme taş ve tuğla kullanılmıştır. Alt katın tamamı ile üst katın iç duvar cidarlarında moloz taş, kaide ve gövdenin iç ve dış kaplamasında kesme taş, kubbe ve külahta tuğla görülmektedir.
            Cenazelik girişi, üst kat girişi ile aynı yönde (batı cephesinde) olup, mekâna giriş üst kata çıkışı sağlayan merdiven sahanlığı altına açılan, düz atkılı küçük bir kapı ile sağlanmaktadır. Kare mekânın doğu ve güney cephesinde birer, kuzey cephesinde ise ikişer adet pencere yer almaktadır.  Örtüsü sivri kemerli, beşik tonozdur. Bu katın duvarları ve örtüsü sıva ile kapatılmıştır.
Türbenin ikinci katına, iki taraflı, yedişer basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Basık kemerli bir açıklıktan mekâna ulaşılmaktadır. Duvar yüzeyleri alt katta olduğu gibi sıva ile kapatılmıştır. İç mekân biri kuzey, diğeri doğuda yer alan iki pencere ile aydınlatılmaktadır. Kubbe örtülü mekân içinde sanduka tespit edilememiştir. Yapının süsleme programı dış cephede yoğunlaşmaktadır. Dış cephe süslemesinde dikkat çeken en önemli birimlerden biri giriş açıklığı diğeri ise kuzey penceresidir.
Üst kat giriş cephesi tamamıyla taç kapı düzenlemesine sahiptir. Basık kemerli giriş kapısı üç kademeli bordürlerle dikdörtgen çerçeve içerisine alınmıştır. En dış bordür birbiri ardına sıralanan yarım yıldız ve üçgen formlu motiflerle süslenmiştir. Orta bordürün yüzeyi boş bırakılmıştır. En içteki bordür ise kırık çizgilerin birbirini kesmesiyle oluşan altıgen, beşgen ve yıldız motifleriyle bezenmiştir. Kapı açıklığının üzerindeki kemer yüzeyi geometrik süslemeli olup, kilit taşına tam daire formlu, geometrik süslemeli rozet yerleştirilmiştir. Kavsara içerisinde mermer kitabe yer almaktadır. Giriş açıklığının iki yanında, bitkisel süslemeli başlıklara sahip, kaval silmeler şeklinde yükselen sütunceler bulunmaktadır.
            Yapının kuzey penceresi, üstte istiridye kabuğu formlu alınlığa sahiptir. Bu formun üstünde geometrik süslemeli iki rozet bulunmaktadır. Pencerenin her iki yanında ise geometrik süslemeli çift sıra bordür yer almaktadır. Türbede geometrik ve bitkisel süsleme motiflerinin yanı sıra figürlü süsleme de görülmektedir. Kuzey penceresinin üstünde yüzü deforme olmuş, saçları örgülü, heykel görünümlü bir insan maskı dikkat çekmektir. Şeyh Bedreddin Türbesi planı, mimarisi, geometrik, bitkisel ve figürlü süslemeleri ile Anadolu Selçuklu dönemi türbeleri içinde dikkate şayan bir eserdir.
BİBLİYOĞRAFYA
Tahsin Samur, Ilgın’daki Türk Devri Eserleri, Konya, 1992, s 17-19; O. Cezmi Tucer, Anadolu Kümbetleri, Cilt.I, Ankara, 1986; s. 195; Ali Boran, Ilgın ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, Konya, 2001, s.26–58; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya 42, Cilt: III, Ankara, 2009; Hakkı Önkal, Anadolu Selçuklu Türbeleri, Ankara, 1996 ; 155- 158
 Necla AKKAYA


PİR HÜSEYİN BEY (ÇUKUR) CÂMİSİ
Ilgın’da Karamanoğlu Döneminde yapılan cami
Ilgın Merkez, çarşı içinde kendi ismiyle anılan mahalledeki câmi, zeminden 1,5 m. daha aşağıda kaldığından, halk tarafından Çukur Câmi adıyla anılmaktadır. Câmiye ait herhangi bir kitâbe günümüze kadar ulaşmamıştır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki 23 Şevval 826 / 1422 tarihli vakfiyeden, yapının 1422 yılında Karamanoğlu döneminde Turgut oğlu Pir Hüseyin Bey tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Vakfiyede cami için Ilgın ve diğer yerlerde pek çok vakıf ihdas edilmiştir. Buradan gelecek akar ile caminin bakımı imam ve hatibi, hafızlara, hizmetliye verilmesini yazılıdır.
Günümüzde, eski hâlinden fazla bir şey kalmayan yapının, 1960’taki Vakıflar Genel Müdürlüğü tâmîrâtı ile üst örtü ve duvarların bir kısmı yenilenmiştir. İçten 16.5x33.10 m. ebatlarındaki câmi, enine gelişen dikdörtgen planlı ve mihrab önü kubbelidir. Mihraba paralel beş sahınlı ve mihrab önündeki kubbe “L” biçimindeki iki pâyeye oturmaktadır. Günümüzde mihrab önü kubbesi mevcut değildir. Yapıya, batı ve kuzeydeki birer kapıdan girilmektedir. Dış cephelerde devşirme malzemeler ile batı girişinin yanında, sütun şeklinde sadaka taşı mevcuttur. Kuzeybatı köşedeki minâre, kare prizmal kâide ve silindirik gövdelidir. Şerefe altlığında altı sıra mukarnas süslüdür. Beş sahınlı iç mekânın her sahnında sekiz sütundan oluşan toplam 32 sütun vardır. Ahşap tavanlı hariminde mihrab ve minber dikkat çekmektedir. Giriş ekseninde, kıble duvarının ortasındaki mihrab, yarım dâire planlı ve dikdörtgen görünüşlüdür. Cami günümüzde sağlam olup Ilgın’ın en büyük camisidir.
BİBLİYOĞRAFYA
VGMA Defter: 605 sayfa: 223 sıra: 306; M. Zeki Oral, “Turgut Oğulları, Eserleri-Vakfiyeleri”, Vakıflar Dergisi, III, Ankara, 1956, 43-45; Tahsin Samur, Ilgın’da Türk Devri Yapıları, Konya, 1992; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009; Ali Boran,  “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (Baskıda).
Ali BORAN
SUNGUR BEY TÜRBESİ
Karamanoğlu dönemine ait türbe
 Mahmuthisar köyünün 4 km. kuzeyinde, Ilgın ovasına hâkim bir tepededir. Türbenin inşâ kitâbesi yoktur. İçindeki 742 / 1341 tarihli kitâbe ve türbenin formundan, Karamanoğulları dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır. Türbe, 4.70 x 4.70 m. ölçülerinde, kare planlı ve üzeri pandantiflerle geçilen bir kubbe ile örtülüdür. Cephelerde kesme ve kırma taş ile bol miktarda devşirme malzemeden yararlanılmıştır. Kubbede ise tuğla malzemeden yararlanılmıştır. Türbenin etrafı zamanla mezarlık hâline dönüşmüştür. Giriş, kuzeydeki mermer çerçeveli kapı ile sağlanmaktadır. İç mekânda Sungur Bey’in mezarı yer almakta ve mezar taşları kırık olup yapı günümüze sağlam durumdadır.
BİBLİYOĞRAFYA
Ali Boran,  “Ilgın ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009; Ali Boran,  “Ilgın ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu", I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)
Ali BORAN


ILGIN LALA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ
Lala Mustafa Paşa'nın Mimar Sinan'a inşa ettirdiği Menzil Külliyesi

Tüccarların, hacıların, seyyahların ve askerî nitelikli kişilerin daha rahat ve güvenli olarak barınabilmeleri için belirli hizmetlerin sunulduğu menzil külliyeleri sultan, şehzâde ve vezir gibi saray çevresi tarafından yaptırılmış, bânîleri tarafından vakıflar kurulmuştur. Menzil külliyeleri sayesinde Osmanlı, şehirlerin çekirdeğini de oluşturmuştur. Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan menzil külliyesi, sağ kol güzergâhında İstanbul - Mekke hattında, Eskişehir - Konya arasındaki en önemli menzil durumundadır. Bu külliye, Osmanlı döneminde bölgenin ticarî merkezi olarak görülmüş ve külliyenin yapımında ticarî yapılar ön plana çıkarılmıştır. Konya Yusufağa Kütüphanesi arşivindeki 7710 numaralı defterde Şevval 985 h.  / 12 Aralık 1577 m tarihli  Arapça olan Ilgun Lala Mustafa Paşa Vakfı vakfiyesine göre; “Ilgın olarak bilinen kasabada şöhreti ahali tarafından bilinen içerisinde her türlü edevatı bulunan ve gelen geçen misafirlerin, köylülerin, fukaraların, miskinlerin, ziyaretçilerin faydalanacağı, her türlü ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir çok odalar, fırın, latif bir mutfağı, temiz ve ferah yemekhanesi, lüks mahzen, ahır kenif, odunluktan oluşan Daru’z-Ziyafe diye de anılan bir imaret, iki han öğrenme iştiyakı olan çocuklar için bir mekteb, kıble tarafından umumî yol, doğudan Tabhane olarak isimlendirilen evler, kuzeyden Pazar ve ekmek fırını ve batıdan ana yol ile sınırlı bütün zayıflamış kalpleri rahatlatan. İkizler burcuna ve şuârâyı yamânı yıldızının zirvesine uzanan kubbesi olan, gökyüzünün kıskandığı ve kendine ikinci eş gibi gördüğü, süslü bir eğer ve renklendirilmiş bir kandil gibi Sabite yıldızı kevkebleri veya acayip nurlardan zuhur eden bahçeleri süsleyen bir cami tesis etti ki O caminin öyle bir minaresi var ki, ibareler onun güzelliğini tâbir etmekten âciz kalır. Çok yüksek ve âlinin engeline dokunur. Sanki o ışıldayan bir nûr, parlak bir şihâb veya sidret′ul-muntehâ′daki me‘vâ cenneti gibidir. Kapalı kapılar, minber, menâzır, revâk, iç avlu ve iç mekân üzerine müştemildir. 
Vakfedilen küçük han Kıble′den Şahbula Hâtun mülkü, doğudan mezkûr kadının bahçesi, kuzeyden vakıf ile ve batıdan bu evkafların cümlesinden Tâbhane olarak bilinen evler ile dört taraf′dan hudutlarla sınırlı olup, yolda kalanların inmeleri için sebildir. İçinde on üç ocak vardır. Seferde yorgun düşen yolcuların güvenle istirahat edeceği uzunca toplanmış taş pervazlar ve binekler için geniş bir ahırı. — Allah vakfedenin sevap ve ecirlerini artırsın- kenef, iç avlu ve saha vardır ve daima açık kapıları bulunur. 
Büyük Han ise Zemheri’de misafirlere cenneti yaşatan bir mekan olup; içinde taş pervaz ve yirmi iki tane ocak olarak bilinen şömine, ehil hayvanlar için ahır, insanlar için kenef, iç avlu, saha, avâm ve havâssa açık kapıları bulunur. Bu han ise Kıble′den ve doğu′dan vakf edenin vakfı, kuzeyden Pazar ve batıdan Tabhâne olarak bilinen misâfirler için hazırlanmış evler ile sınırlıdır.
Fakir çocuklarına Kur′ân öğretmek için bina edilmiş mektep ise; Revâk, geniş bir duvar, kenif, kapalı kapılar, iç bahçe ve avlusu olan bir mekan olup, Kıble′den ve doğudan Alibali′nin mülkü, kuzeyden Fâkih Süleyman′in mülkü ve batıdan umûmi yol onu sınırlıdır. Vakfettik′den sonra (Allah çalışmasını mükâfatlandırsın) onu çağırana icabet ederek onu gözetti. Zikredilen binalar ve duvarları; yolda kalmış, miskin, fukara, gelen ve misafir olanlar ve sair insanlar, yola çıkan ve yoldan gelen, misafir ve gezgin, gelen ve giden, mukim ve misafir, oraya yönelen ve inenlere hizmet olsun diye bina edildi.
Cami ise, otururken ve ayakta Allah-ı zikreden, rükû ve secde eden ve mescidlerde itikâf eden Müslüman erkek ve Müslüman kadınlardan namaz kılan kimseler için, iki adet han samimî düşüncelerle yolcuların çocuklarının âmmesi için Okul ise, bütün yetim çocuklar, bulûğa ermemiş miskin ve fukara çocuklar vakfedildi”. Lala Mustafa Paşa külliyenin tamiri, görevli ücretlerinin karşılanması, imaret hizmetlerinin yerine getirilebilmesi için başta Ilgın merkez ve köyleri ve Konya olmak üzere Antep'de, Sivrihisar'da, Kilis'de, Turgut'ta, Mihalıç'te vakıflar  ihdas etmiştir.
Lala Mustafa Paşa Külliye; cami, bedesten, kapalı çarşı, imaret – mutfak, odunluk, fırın, tabhane odaları, sıbyan mektebi, samanlık, şadırvan, tuvaletler ve çifte hamamdan oluşmaktadır.  Câminin giriş kapısı üzerindeki üç satırlık celî sülüs hatlı kitâbeye göre, Sultan Selim oğlu Sultan Murad zamanında Kıbrıs Fâtihi Lala Mustafa Paşa tarafından 984 / 1576 yılında yaptırılmıştır. Câminin inşâsıyla ilgili bu kitâbe, mermer malzemeye, kabartma tekniğiyle, celî sülüs yazıyla ve Arapça yazılmıştır. İki satırdan oluşan kitâbenin ölçüleri 27 x 175 cm.’dir. Külliyenin tamiri 2010 yılında tamamlanmıştır.
Okunuşu:
1)         Kad benâ hâze’l-câmi’i’ş-şerîf ve’l-ma’bedi’l-münîf sâhibü’l-hayrât ve’l-müberrât ve zü’l-fazli ve’l-hasenât âsafü’s-sultâni’l-a’zam ve’l-hâkâni’l-mufahham Sultân Murâd Hân bin Sultan Selîm Hân
2)         Halleda’llâhü hılâfetehû ilâ inkırâzi’z-zemân Hazret-i Mustafâ Pâşâ fâtihi Kıbrûs yessera’llâhü mâ yeşâe ve enâlehû ilâ mâ yetemennâ fî seneti erbain ve semânîne ve tis’imie ve kıyle fî târîhi temâmihî “câmiun li’l-hayr” sene 984
Anlamı: Hayır, iyilik, fazîlet ve hasenât sahibi, büyük sultan ve ikrama lâyık hâkan Sultan Selim Han’ın oğlu Sultan Murad’ın -ki Allah onun hükümranlığını zamanın yok oluşuna kadar ebedî kılsın- vezîri, Kıbrıs fâtihi Hazret-i Mustafa Paşa -Allah onun istediklerini kolaylaştırsın ve arzu ettiklerine kavuştursun- 984 / 1576 yılında bu kıymetli câmi ve faydalı mâbedi yaptırdı. Câminin inşâsının tamamlanmasına dâir “hayır ve iyilik için bir câmi” anlamında “câmiun li’l-hayr” ifadesi tarih olsun diye söylendi. Kitâbe, yapıyı inşâ ettiren Mustafa Paşa’nın biyografisi hakkında önemli bilgi içermektedir.
Birbirine bitişik iki büyük han, açık ve kapalı bölümlerinden oluşan arasta, merkezdeki câmi, tabhâne, imâret, Sıbyan mektebi, hamam ve helâlardan oluşan külliye, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
Câmi: Külliyenin merkezindeki câmi, üç bölümlü son cemaat mahalli, kare planlı harim ve tek minârelidir. Son cemaat yerinin üzerini örten kubbeleri mermer sütunlar taşımaktadır. Sütun başlıkları mukarnas ve eşkenar dörtgen şeklindedir. Câminin doğu, batı ve güney cephelerde altlı üstlü ikişer pencere açılmıştır. Cepheler iki kademeli şekilde olup, kubbeyi payanda kemeri desteklemektedir. Son cemaat mahallinin önündeki şadırvanın ali halinin kurşun kaplı olduğu, daha sonraki zamanlarda yenilendiği anlaşılmaktadır. Şadırvan kurnalarından birindeki hayat ağacı motifi bunu göstermektedir. Câmi avlusunun güneybatısında dikdörtgen planlı, beşik tonozlu Sıbyan mektebi, batıda iki bölümlü, kubbeli imâret ve kubbeli mutfak, kuzeyinde odunluk ve fırın, doğusunda kubbeli ve tonozlu tophâne, samanlık ve depo yer almaktadır. Câminin kuzeybatısındaki minâre, kare planlı, prizmal kâideli ve silindirik gövdelidir. Taç kapı, dıştan silmelerle sınırlandırılmış, dikdörtgen görünüşlüdür. Kapı, eyvan türü formda, sivri kemerle sonlanmakta, köşelerde ise kum saati ile nihayetlenmektedir. Asıl kapı açıklığı, basık kemerli iki mermerle süslenmiştir. Alınlık kısmı altın varakla kalem işi tekniğiyle simetrik ve iki yana doğru dağılan rûmî motifleriyle tezyîn edilmiştir. Kare planlı iç mekânın üzerini, dıştan kurşunla kaplı tek kubbe örtmektedir. Kıble duvarının ortasında mihrab, bunun sağında minber, güneydoğuda vaaz kürsüsü ve giriş bölümünde de mahfil yer almaktadır. Câminin beden duvarlarında ve kubbede bitkisel, geometrik ve yazı ile tezyînâta rastlanmaktadır. Kıble duvarının ortasında, giriş eksenindeki mihrab, iki yandan sütuncelerle sınırlandırılmıştır. Mihrab nişi kum saati şeklinde ve yarım ongen planlıdır. Mihrab nişi sekiz sıra mukarnasla sonuçlanmaktadır. En üstte de üçgen biçimli yekpâre bir taç yer almaktadır. Mihrabın sağındaki minber ahşaptandır.
Han: Külliyenin doğu kısmında olup, ocağın konsolundaki kitâbeye göre, 992 / 1584’te yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Taphâne odalarına bitişik hana, câmi avlusundan ve doğudaki büyük kapıdan giriş sağlanmaktadır. Hanın dış duvarlarında kırma taş malzeme kullanılmış, beşik tonozlar dıştan kurşunla kaplanmıştır. Anıtsal kapıdan girilen iki hanın planı düzgün olmayan dörtgen şekildedir. Girişten sonraki orta koridorla kuzeydeki büyük han ile güneydeki küçük hana geçilmektedir. Orta koridorun kuzeyindeki han iki bölümlü ve dört pâye ile desteklenmiştir. Pâyeler arasındaki ahşap gergilerin bir kısmı yıkılmış durumdadır. Güney taraftaki küçük han, düzgün olmayan dörtgen planlı ve iki bölümlüdür.
Arasta: Lala Mustafa Paşa külliyesinin kuzeyini kaplayan arastanın dört taraftan girişi bulunmaktadır. Açık ve kapalı kısımdan oluşan arasta, halk arasında kapalı çarşı olarak anılmaktadır. Doğu - batı doğrultusundaki arasta, 11x87 m. boyutlarında dikdörtgen planlıdır. Kapalı bölümün ortasında eyvanlı şekildeki mekândan câmiye bir kapı ve bunun karşısında ayrı bir tonozlu küçük kapı daha açılmıştır. Birbirine bakar vaziyette düzenlenen arastanın 23’er dükkânı vardır. Dükkânlar beşik tonozla örtülüdür. Kapalı bölümün iki yanındaki kapılar akşamları kapanmakta ve kuzeye çıkışı sağlayan kapının üzerinde bekçi odası bulunmaktadır. Dükkânlarda birer ocak açılmıştır. Arasta, Ilgın’ın ticârî hayatı açısından günümüzde de önemli bir yer tutmaktadır. Lala Mustafa Paşa külliyesi, Osmanlılar döneminden bugüne ulaşmış önemli menzil külliyelerinden biridir.
BİBLİYOĞRAFYA
Fatih Müderrisoğlu, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Menzil Yolları ve Menzil Külliyeleri”, Osmanlı, X, Ankara, 1999, s. 376-383; F. Sarre, Küçükasya Seyâhati-1895 Yazı, (Çev.: Dârâ Çolakoğlu), İstanbul, 1995, s. 29; Halil Sahillioğlu, “Dördüncü Murad’ın Bağdat Seferi Menzilnâmesi (Bağdat Seferi Harb Jurnali)”, TTK Belgeleri Dergisi, C. XIII, S. 17, Ankara 1988, s.43-81; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009; Mevlüt Çam, "Ilgın Vakıfları", I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (Baskıda);  Ali Boran,  “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)
Ali BORAN

ARGITHANI NEVŞEHİRLİ DAMAT İBRAHİM PAŞA KÜLLİYESİ

              Nevşehirli İbrahim Paşa Ilgın’a bağlı Argıthan’da minareli cami, mektep, medrese, 16 ocaklı han, 14 dükkânlı çarşı, 6 çeşme ve kuyun oluşan külliyeyi 1133-m.1720 yılında yaptırmıştır. Külliye Ilgın ilçesi Argıthanı kasabasında inşa edilmiş olup külliyeden günümüze XIX üzyılda yenilenen cami gelebilmiştir. Cami, kareye yakın dikdörtgen planlı olup üstü düz dam şeklindeki üst örtüdür. İç mekân orta da bulunan üç sıra ahşap ayaklarla desteklenmiştir. Çatı düz dam iken sonradan kırma çatıyla kapatılmıştır. Cami günümüzde ibadete açıktır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 88-734- 0132/133,Varak No: 125/a-200/a ve VGMA Defter: 734 Sh: 248. Sr: 133 de vakfiyede  Ilgın’da “Vezîr-i Azam Nevşehirli İbrahim Paşa Vakfı”na ait 1133 târihli vakfiyesinin dua kısmı hariç vakfiyesi şöyledir: “Hamd u senâ ol Allahu azîmü′ş-şâne mahsûstur ki , insânları amâl-i sâliha ve evkâf yapmak için halk buyurdu. Salât ve selâm dahî mehâsin-i evsâf ile mevsûf olanların efdali hazret-i Muhâmmed ile âl ve ashâbına ve cemi-i ezmân ve etrâfta ânlara tâbi olanlar üzerine olsun. Hamd ü senâ ve salât ü selâm vecibesini edâdan sonra muhakkak dünyâ dâri′l-fenâ ve harâbdır. Sururi gamlardır. Şarabı serâbadır, lezzeti meşekkatle karışıktır. İyiliği hastalığa mukârindir. Dünyâ için çalışanın hali akar suya yazı yazma kabilindendir. Her kim dünyâya güvenirse yar kenarına tavattun etmiş gibidir. Kavi ve aziz sıfatlarına muttasıf olan ve yanında her cebbâri mütekebbir mağlub bulunan Cenâb-ı Hakk′ın huzûrunda gözlerin bir yere dikilib saplandığı ve kalplerin hayrette kaldığı bir günde doğru yola gitmeğe hâzırlanırlar ve mühimmattan ziyadesini vücûh-ı hayrete ve zarûretlerinden fazlasını meberrât yollarına sarf edenler saâdete muvaffık olmuşlardır. Âgâh ol ki anlardan biri de faideleri bâkî ve ihsânları daim olan ve vâridât-ı masrafına ve mahalline sarf edildikce vâkıfının adını ihya iden vâkıftır. Sultân-ı azam ve hakan-ı muazzam kara ve denizlerin sultânı Haremeyn-i Şerîfeynin hidmetkârı iki devlete mâlik ve iki saâdete sâhib alemlerde Cenâb-ı Hakkın gölgesi İslâm ve müslümanların yardımcısı Gazi Sultân Osman sülâlesinden Sultân Mehmed Han oğlu Gazi Sultân Ahmed zamanında (bu gibi hayırları yapmakla) müşerref olan bu sahife-i diniyye ve vesikâ-i yakiniyyenin sâhib-i makâm ve mefahiri yüce olan rükn-i râsih ve alem-i şamih erbâb-ı âlemin nazım-ı umûru ve bütün ümmet işlerinin merci-i memleket yollarını ve mazarratlarını temizleyen şart ve garbe adaleti yayan beldeleri ihya iden ve kulların susuzluğunu gideren yani dileklerini yerine getiren afakta misil ve nazırı olmadığı bi′l-ittifak meşhud olan zaman böyle bir zatına getirmiş ve nede getirir.Devlet sadedata ve ihsân sâhibi bütün dillerde medh u senasi şayi vezîr-i azam Hazret-i İbrahim Paşa Cenâb-ı Hakk anı dünyâ ve âhiret saâdetine nail buyursun.Bu yolda yürümeği müyesser kıldı ve bu hoş olan fevz ü saâdetle mesud kılmağa oda kalb-i selimden mâ’adâ ne mal ve ne de evlâdın fâide ve menfaat vermiyeceği bir günde kerîm olan Cenâb-ı Hakkın rızasını umarak hâlis ve safi ve kâfi bir azim ve niyyetle müteaddid vakıflar yaptı. İhya ve ihdâs ve temhîd eylediği vâkıf cümlesinden biri, korkunç bir mahall olup hiç bir kimsenin uyuyup istirahat edemediği ve her kesin kaçınıp çekindiği çokça askerden mâ’adâsının kurtulamadığı bir yer olup bu husûsta şek ve şüphe idersen gelib geçenlerin hepsinden sor belki taş ve topraklarından sor işte o yer Argıdhanı adı ile anılan yeni bir kasabadır. Cenâb-ı hakk bereketini ve maişetini ziyade eylesin bu kasâba arâzîsinin hudûdu Karaman eyâletinin muhâfızı dustûr-ı müfehham vezîr-i muazzam kılıç ve kalem tabıl ve alem sâhiblerini istihdâm iden melik-i müstean olan Cenâb-ı Hakkı′n teyidatı ile müeyyed vezîr-i mükerrem Hazret-i Osman Paşa Cenâb-ı Hakk anı arzusuna muvaffak buyursun anın marifeti ile ve vâkıfın eminyetli vekîli kuvvetli re’y-i sâhib-i bevvâbların reisi ve evvabların zübdesi şems ü kamer hâlikının teyidatı ile müeyyed Hacı Ömeroğlu Denizci Hacı Mehmed Ağa Cenâb-ı Hakk iki cihânda ki arzusunu vermekle merzûk kılsın mübâşereti ile tahdid edilmiştir. Vâkıfın orada binâ eyledği câmi-i şerîf ve mabedi münîfin güzelliği gönülleri parlatır ve kırık kalplere ferah iras eder gûya yüksek bir nur ve parlak bir yıldızdır. Dâhili kısmının önü örtü ve pencere ve minber ve kürsi ve mahfil ve açılıp kapanan kapıları ve saha ve minâreyi müştemildir. Bunları tavsif etmekte ibareler kasırdır. Ve biri dahî mümin çocuklarının okumaları için binâ eylediği mekteptir ki kıblesi herkesce malûm olan Molla Musa ve Molla Ömer evi şarkı umûmi yol şimâli lutuf ve inam sâhibi vâkıfın on aded dükkânları garbi mahkeme ile Musa Halîfe evi ile mahdûttur. Biri dahi mahkeme adı virilen mübârek bir menzildir ki , tahtânî iki oda ve bir matbah ve bir sofayı içini adalet ve iffet ile merzûk kılsın ve bir samanlığı ve bir helâyı ve hayvanata mahsûs geniş bir ahuru ve bir su kuyusunu ve abdest alınacak bir yeri ve bir avluyu ve halka açık bulunan kapuları müştemildir. Bununda kıblesi Molla Musa evi şarki mabedin (Cami) harimi ve şimâli büyük yol ve garbı Dağoğlu evi ile mahduttur. Ve biri dahi kış mevsiminde gelen misafirlerin barınmaları için vakfeylediği handır. İçinde on altı ocağı ve yorgun gelenlerin istirahatine mahsûs iki sofayı ve hayvanlara mahsûs geniş bir ahuru ve meydanlığı ve bir avluyu ve bir helâyı müştemil ve kapuları adi ve yüksek tabakaya açıktır. Bunun da kıblesi dört dükkân şarkı akârsu şimâli boş yer garbi sonradan açılan pazaryeri hudûdu ile mahduttur. Birisi dahi on dört dükkândır.Bunlardan on dükkânın kıblesi mezkûr câmiin harimi şarkı mezbûr yol şimâli ulu yol ve garbı hâkimin meskeni (Mahkeme binâsı)dır. Dört dükkânıın kıblesi geçer yol şarkı akar nehir şimâli mezkûr garbı yukarda yazılı Pazar yeri ile mahduttur. Ve birisi dahî câmi-i şerîf ile han-ı latîf arasında ve yolun iki tarafında büyüklerin ve küçüklerin geldikleri mahallde bir birine benziyen karşılıklı iki çeşme binâ eylemiştir. Suyu çok tatlı olup hayat bahşeder her çeşmenin suyu masradan ibarettir. Ve keza hafta pazarı denilen ve alışveriş için geniş bir yer dahi tayin etmiştir. Ve keza kıblesi ve şarkı yol ve han şimâl ve garbı han ağasının evi ile mahdûd mahallde taş ile örtülü su kuyusunu kazdırarak şerîf ve hasis kimselerin içmelerine tahsîs eyledi.Bundan sonra avatif-i sübhaniyyeye mazhar olan hazret-i vâkıf hulûs-i niyyet ve safa-yi taviyyetle yeniden icad ve ihya eylediği kasâba ve arâzî bağçeleri bağları tarlalrı câmi mahkeme mekteb ve han ve dükkânları pazaryerleri ve yolları çeşme ve kuyuları dere ve nehirleri dağları sahraları ve otlak yerleri levâhik ve tevâbi bi′l-cümle hudûd-ı maktu’a ve hukûk-ı meşrûası ile vakf-ı sahîh-i şer‘î ve tesbil-i sarîh-i mer‘î ile vakf idüp Cenâb-ı Hakk′ın merzuk kıldığı menfaat ve varidatından artık eksik olmıyarak mevkûfat kusursuz tashih ve tamir edildikten sonra vakfın varidatı masrafına tekabül itdikçe tebdil ve tağyirine kimsenin hakkı olmaksızın mezbûr evkâf için istikamet ve emanetle masruf kanaat ve diyanetle mevsûf hidmetini ihtimâm ile eda ve vazîfesini îfa iden bir mütevellî ve doğru dindar inhiraftan salim kitâbet usûllerine vâkıf muhâsebeye kadir varidat ve masrafı yazıp usûl ve ruunda en ufak bir şeyi ihmâl etmiyen bir kâtib ve şer‘-i şerîf ile âmil iyi halli vera ve takva sâhibi olup cuma günleri câmide havas ve avamdan ulum-i nâfia talebinde bulunanlara tedrisde bulunmak üzre âlim bir müderris ve iyi halli bir âlim cuma namazından sonra hâzır bulunan müminlere din ve şeriatın hükümlerini talim ve hidâyet yollarını irşad iden bir vâiz ve mezbûr câmide âlim ve iyi halli edip cuma ve bayramlarda mutad vech ile hutbe okuyan bir hatîb ve keza evkât-ı hamsede dâima imâmet vazîfesini îfa iden ve namazın erkân ve vâcibatına sünnet ve müstehablarına alim bir imâm ve güzel sesli olup usûle vâkıf ezan için namaz vakitlerini bilen ve abdestle minârenin etrâfını dönüp ezan okuyan bir müezzin ve hâfızlarardan tecvidin elfazına vâkıf ve her cuma cami mahfiline devam ederek devir okuyan bir hâfız ve câmiin mutad vech ile kapularını açup kapamak ve kandillerini yakmak ibâdet için gelenlere câmi-i süpürüp temizlemek için bir kayyım ve mezkûr mektebe sâlih ve hazik müslüman çocuklarını talim ve kitâb-ı mübîn-i telkin iden bir muallim ve iyi halli kimselerden olmak ve bu yolda hareket itmek üzre çocukların geçen derslerini tekrarlayan bir halîfe (kalfa) ve musakkafât-ı evkâfın bozulan kısımlarını ciddiyetle çalışan bir tamirci ve çeşmenin bozulan su yollarını yapmağa muktedir bir meremmetcinin tayin edilmelerini şart eyledi. İşbu hademe tayin olındıkları vazîfelerinde ihtimâm ile hidmet etmelerini ve emr olındıkları işleri ciddiyetle yapmalarını şart eyledi. Himmeti dâim olası vâkıf evkâfın vâridâtından bilâ mani velâ müzahim mütevellî müderris vâiz hatîb ve imâmdan her birine yevmiye onar dirhem ile Konya Kilesi ile müsavaten beşer kile temiz buğday tayin ve lutf-i kereminden müderris ile vâizden her birine beşer kile ziyade eyledi. Ve kâtib hâfız müezzin ve muallimden her birine yevmiye beşer dirhem ile senevî ikişer buçuk kile temiz buğday ve keza evkâfın tamîrcisi ile mekteb kalfasından her birine yevmiye üçer dirhem ile senevî birer buçuk kile buğday ve kayyım ile çeşme yollarını tamir iden kimselere hidmetlerini iyi görmek şartı ile râyic yevmiye ikişer dirhem ile birer kile buğday ve câmiin kandilleri ile hasır ve sâir levâzımına yevmiye beş gümüş dirhem tayin ve tahsis eyledi ve mûmâ-ileyhimden müderris vâiz hatîb muallim ve imâmın kâtib ve mütevellî ile evkâfın tamamına nâzır olmalarını şart eyledi ve evkâfın mahsûlât ve icâratından tecdîd termîm ıslah itmam ve vezâif ve mesâriftan artan fazlayı kasâbanın hâkimi ve kâtib ve nâzırların marifetleri ile mütevellî emin bir mahallde muhâfaza etmesini ve vâkıfın tayin eylediği masraflara sarfettiğini vâkıfa bildirmesini şart ve beyân eyledi. Vakfın şürût ve zevâbıt-ı kuyûd ve revabit-i tekemmül itdikten sonra vekîl-i mûmâ-ileyh vakf-ı mütevellî Abdülgafuroğlu Abdullah′a teslîm eylemekle mütevellî dahi vekîlden tesellüm ve kabz idüp uslub-ı mezkûr üzre tasarruf eyledikten sonra vakfın usûl ve furuunda adem-i lüzûma kail olarak vekâleti hasebi ile vakıftan rücû ve sâir mamekleri gibi müvekkilinin milkine istitdâd itmek istedi mütevellî dahî vakfın lüzûmuna kail olarak rücûa rıza ve muvafakat etmedi.Bunun üzerine vakfiyyenin balâsında tevkii bulunan hâkim huzûrunda muhasame ve mürafaa olmaları ile emr-i tescilde riayeti lâzım gelen husûsata uyduktan sonra vakfın umûm ve husûsunda sıhhat ve lüzûmuna hüküm eyledi.Binâen-aleyh eimme ve ulemânın ittihadi müctehid ve fuzelânın ittifakı ile lâzım ve müebbed bâkî ve muhalled bir vâkıf oldı. Artık bu vakfın iptal ve tağyirine nakz ve tahviline şurû helâl ve câiz olmaz .Vâkıfın umduğu ecir ve sevâb kerîm ve rahim olan Cenâb-ı Hakk′a aittir. Bu vakfiyye bin üç yüz otuz senesi Zi′l-kaade ayının onunda cari olup yazıldı”.
            Osmanlı döneminde bölgenin önemli külliyelerinden olan bu eserden günümüze XIX yüzyılda yenilenen camiden başka bir yapı ulaşamamıştır.

BİBLİYOGRAFYA 
İ Hakkı Konyalı, Konya Tarihi, 369, ; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009; Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün  88-734- 0132/133,Varak No: 125/A-200/A Ve Vgma Defter: 734 Sh: 248; Mevlüt Çam, "Ilgın Vakıfları", I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (Baskıda); Ali Boran,  “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)
 Ali BORAN


ILGIN EVLERİ
Konya evleri, Türk ev mimarîsi içinde önemli bir yere sahiptir. Konya ev mimarîsinin benzeri olan Ilgın evleri, zeminde taş malzeme, beden duvarlarında kerpiç, üst örtüde ahşap ve toprak malzeme kullanılarak inşâ edilir. Ev mimarisinin oluşumunun temelinde insanların beğeni ve ihtiyaçları yatmaktadır. Yerel ustalar ile banisinin ortak tasarımı olan Ilgın evlerin ölçü oranları insanın her yere rahtça ulaşabilecek biçimde yapılmıştır. İnşaatlarda kullanılan malzemeler en yakın yerel kaynaklardan, ustalar veya ev sahipleri tarafından temin edilmekteydi. Malzemenin seçkinliğinden ve sağlamlığından ziyade kolay temin edilmesi ve iklim özelliklerine uygunluğu daha büyük bir önem taşımaktadır. Konya ev mimarisinin benzeri olan Ilgın evleri zeminde taş malzeme beden duvarlarında subasman seviyesinden sonra kerpiç üst örtüde ise ahşap ve toprak malzeme kullanılmaktadır.  
Ilgın çevresinden günümüze olaşan sivil mimari örnekleri genel olarak XIX. yüzyılın sonu XX.yüzyılın ilk çeyreğine aittir. Türk ev mimarîsini tekrarlayan Ilgın evlerinde oda, mâbeyn, sofa, hayat, tahtabaşı, izbe, mutfak, ahır ve samanlık bölümleri mevcuttur. Ayrıca evler hayatlı, sofalı ve dış sofalı olarak gelişme göstermektedir. Ilgın’daki iki-üç katlı evlerde ana malzeme kerpiç ve ahşaptır. Birinci katlarda sofa, mutfak ve günlük hayatta kolaylık sağlayacak mekânlar yer alırken; ikinci katlara evin uygun bir yerinde yapılmış ahşap bir merdivenle çıkılır. Evin üst katında ana caddeye bakan çıkma (baş oda) ve yatak odaları yer almaktadır. Yatak odalarında yatak ve yorganların konulması için yüklükler ve aynalıklar yer almaktadır. Ayrıca bu dolapların içlerinde gusülhaneler yer almaktadır. Ilgın evlerinin dış cepheleri ahşap cumba, pencere ve kapı korkulukları süslemektedir. Evler, cumbaları ile dış mekâna açılmaktadır. Evlerin üzerleri de ya kırma çatı ya da toprak dam şeklinde örtülmektedir.
 Lala Mustafa Paşa külliyesinin arkasındaki mahallede Müftü Evleri denilen karşılıklı birkaç ev günümüze ulaşabilmiştir. Bu evler, iki katlı, sofalı Konya evlerinin genel planı şemasını tekrarlamaktadır. Ilgın merkez, Gökçeyurt, Eldeş, Bulçuk, Balkı ve Çatak’takiler başta olmak üzere, köylerdeki evler, iki katlı, alt kat ahır, üst kat sofalı evdir. Kullanılan malzeme kerpiç ve taş, tavanda ise ahşap ve düz dam şeklindedir. Özellikle evlerin ahşap kapıları ile değişik form ve şekillerdeki kapı tokmakları önem arz etmektedir. İki-üç katlı evlerde ana malzeme kerpiç ve ahşaptır.
BİBLİYOĞRAFYA
F. Sarre, Küçükasya Seyâhati-1895 Yazı, (Çev.: Dârâ Çolakoğlu), İstanbul, 1995, 29; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009; Ali Boran,  “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)
Ali BORAN

BALKI BELDESİ CÂMİSİ
Balkı Beldesi, Ilgın’ın 16 km. güneyinde, Sultan Dağları eteklerindedir. Beldenin merkezindeki cami, eğimli bir arazi üzerinde kurulmuştur.  Eski Câmi olarak isimlendirilen yapının mihrabındaki kitâbede “mâşallah sene 1309”  yazmaktadır. Buna göre caminin H. 1309 / M. 1891 tarihinde inşâ edildiği anlaşılmaktadır. 1999 yılındaki depremde hasar gören yapı,  2002 – 2003 yıllarında tamir edilmiştir. Cami günümüzde ibadete açıktır.
Yapı, dıştan  13.10 X 19.20 m ölçülerinde derinlemesine dikdörtgen planlı, ahşap direkli ve ahşap tavanlı olup üzeri geleneksel kırma çatı ile örtülüdür. Kuzeybatı köşedeki minare 1990’larda yapıya eklenmiştir. Câmide kırma taş malzeme kullanılmış, doğu, kuzey ve batı cephelerde altlı üstlü pencereler açılmıştır. Dış cephelerde süslemeye yer verilmemiştir.
Kuzeydeki üç bölümlü son cemaat mahallinden harime girilmektedir. Son cemaat yerinin üzeri ahşap malzemedendir. Harime girişi sağlayan kapı ahşaptan ve iki kanatlıdır. İç mekân ahşap direklerle derinlemesine üç sahına ayrılmıştır. Ahşap tavan iki ana kiriş üzerine oturmaktadır. Harim mekânının beden duvarlarındaki kalem işi süslemeler dönemin süsleme özelliğini yansıtmaktadır.
Mihrab: Kıble duvarının ortasında, giriş eksenindeki mihrab, duvar yüzeyinden dışa taşıntılı ve alçı malzemeden yapılmıştır. Günümüzde mihrab altın yaldızla boyanmıştır. Mihrab; kenar bordürü, dış köşe sütünçeleri, yarım daire planlı niş, mukarnaslı kavsara ve tepelikten oluşmaktadır. İki dış köşedeki silindirik gövdeli birer sütünce ile dış kenarlardan oturtmalık üzerinden mihrabı çerçeveleyen sütünce ve kenar bordürleri yer alır. Kenar bordürleri mihrabı üç yönden dolaşmakta olup bu bordürlerde kaval silme ve mukarnas dizisi şeklinde süslenmiştir. Sade tutulan mihrab nişi, dıştan üç dilimli kemer şeklinde olup, altı sıra mukarnasla doldurulan kavsara ile sonlanmaktadır. Mihrabın tepelik kısmı iki bölüm halinde düzenlenmiş olup, alt sıra sütünçe başlıkları arasında yivli kaval silmelerin yan yana sıralanmasıyla oluşturulmuştur. Tepeliğin ikinci kısmı dıştan ince şeritler halinde olup, ortada yapının inşa kitabesi ve iki yanındaki boşluklar s kıvrımlı bitkisel süslemelerle doldurulmuştur.
Minber: Mihrabın sağında yer alan minber küçük boy minberler grubunda yer almaktadır. Minber, dikdörtgen görünüşlü kapının kapı kanatları yoktur. Yan korkuluklar kaval silmelerle sınırlandırılmıştır. Bunların içlerinde barok üslupta bitkisel süslemeler mevcuttur. Aynalık kısmı üçgen biçiminde olup ortadaki madalyonun içi ve etrafı yine barok üsluptaki bitkisel süslemelerden oluşmaktadır. Süpürgelik kısmı dört kısma ayrılmış ve ortadakiler dilimli kemer şeklinde, iki yandakiler ise selvi ağacı ile tezyin edilmiştir.
Mahfil: Harimin kuzey duvarına bitişik mahfil, altta müezzin mahfili üstte ise kadınlar mahfili olarak yapılmış olup ahşap malzemeden yapılmıştır. Alttaki müezzin mahfili girişin iki yanındaki sahında yer almakta olup s biçimli korkuluklara sahiptir. Kadınlar mahfilin orta sahına gelen kısmı yarım daire biçiminde bir çıkması mevcuttur. Ahşap merdiven girişin doğusundadır. Mahfilin korkulukları s motifi şeklinde olup alt kısımlarda ise geometrik süslemelere yer verilmiştir. 
Harim mekânının beden duvarları kelem işi ile süslenmiştir. Beden duvarlarının doğu, batı ve kıble duvarının tamamı ile kuzey duvarının üst kısmı geometrik bir bordür şeklindeki kalem işi süslemeler mevcuttur. Doğu, batı ve kıble duvarındaki kalem işi süslemeler ise ikinci kat pencerenin seviyesine kadar tezyin edilmiş ve içinde gelincik motifi olan bir bordürle sınırlandırılmıştır. Doğu duvarında iki kat pencere aralarında buket güller açık sarı zemin üzerine pembe renkte işlenmiştir. Bunların üst kısmına ise madalyonlar biçiminde yazı kompozisyonları yerleştirilmiştir. Ortadaki büyük madalyon içinde müsenna kompozisyon celi sülüs yazı ile üst madalyon yine celi sülüs yazı ile Hz. Hasan Hz. Hüseyin isimleri yer almaktadır. Kıble duvarı ortada mihrab, iki yandaki iki katlı pencerelerle bölümlenmiş, bunun dışında kalan alanlar süsleme alanı olarak değerlendirilmiştir. Mihrabın etrafını kuşatan bordür mavi zemin üzerine palmet ve rumilerle süslenmiştir.  Mihrabın üzeri yuvarlak kemer şeklinde olup kemer yüzeyinde Âyet’el - Kürsi, üstte tuğra biçiminde Besmele, altta ise madalyonlar içinde Allah(C. C.) ve Muhammed (S.A.V.) lafzı, celi sülüs yazı ile yazılmıştır. Mihrabın sağında, altta dikdörtgen biçimli pano içindeki madalyon içinde Kabe tasviri ile geri planda Ecyad Kalesi tasvir edilmiştir. Üstte isi yine madalyonların birinin içinde Ayet, diğerinde ise Hz. Ömer ismi yine celi sülüs yazı ile tezyin edilmiştir. Mihrabın batı tarafında, köşedeki pano içinde buket güllerle duvar süslenmiştir. Batı duvarı genel olarak doğu duvarının süsleme anlayışını tekrarlamaktadır.   
Ahşap malzeme, Orta Asya’dan Anadolu’ya tarih boyunca Türk mimarîsinde üst yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Anadolu Selçuklu döneminde ahşap işçiliği, XIII. yüzyılda belirli bir üslup özelliği kazanmıştır. Selçuklu ve Beylikler döneminde ağaç işçiliği Konya ve ilçelerinde yaygın olarak kullanılmıştır. Eşrefoğlu döneminde ve özellikle de Beyşehir Eşrefoğlu Câmisi ile klasik çağını yaşamıştır. Bu gelenek, taşrada ve özellikle de köylerde Selçuklular’dan günümüze kadar uygulanmış ve hâlâ Konya yöresi başta olmak üzere Anadolu’nun pek çok bölgesinde de sevilerek uygulanmaktadır. Balkı Beldesi Camisi (1891) ahşap direkli, ahşap tavanlı mimari yapısı ve kalem işi süslemeleri ile bu geleneği yansıtan önemli bir örnektir.
BİBLİYOĞRAFYA
Yılmaz Önge, “Selçuklarda ve Beyliklerde Ahşap Tavanlar”,  Atatürk Konferansları, V, Ankara, 1975, s. 179 – 195; a. mlf., “Anadolu’da  XIII- XIV Yüzyılın Ahşap Camilerinden Bir Örnek: Beyşehir Köşk Köyü Mescidi”, Vakıflar Dergisi, IX, Ankara, 1971, s. 291 -296;  Yaşar Erdemir,  Konya ve Yöresindeki Nakışlı Ahşap Camiler ( S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi), Konya, 1985; a.mlf.,  “ Konya Beyşehir Bayındır Köyü Camii”, Vakıflar Dergisi,  XIX, Ankara, 1986, s. 193 – 206; Remzi Duran, “Konya Sarayönü’nde Üç Ahşap Cami”, Vakıflar Dergisi, XX, Ankara, 1988, s. 47- 62; Tahsin Samur, Ilgın’da Türk Devri Yapıları, Konya, 1992; F. Sarre, Küçükasya Seyâhati-1895 Yazı, (Çev.: Dârâ Çolakoğlu), İstanbul, 1995, 29; Haşim Karpuz, “ Konya Kadınhanı’ndaki Vakıf Camiler”, Vakıf Medeniyeti Sempozyumu Kitabı, Ankara, 2003, s. 201 – 221; a.mlf., “  Konya ve Çevresinde Yazlık Mekanlı Camiler”, IX. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu ( 21- 23 Nisan 2005), Erzurum, 2006, s.288 -305; Ahmet Çaycı, Eşrefoğlu Beyliği Dönemi Mimari Eserleri, Ankara, 2008, s.122- 142; Ali Boran,  “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu" I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda)
Ali BORAN

ILGIN KÖYLERİNDEKİ ESERLER
Anadolu Selçuklu döneminde ahşap işçiliği, XIII. yüzyılda belirli bir üslup özelliği kazanmıştır. Selçuklu ve Beylikler döneminde ağaç işçiliğinin önemli bir yeri vardır. Konya ve ilçelerinde yaygın olarak kullanılan ahşap malzeme, Eşrefoğlu döneminde ve özellikle de Beyşehir Eşrefoğlu Câmii ile klasik çağını yaşamıştır. Bu gelenek, taşrada ve özellikle de köylerde Selçuklular’dan günümüze kadar gelmiş ve hâlâ Ilgın’ın köylerinde özenle uygulanan bir mimarî özellik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çatak Köyü Câmisi: Câminin duvarındaki kitâbeye göre, 1302 / 1886 yılında inşâ edilmiştir. Enlemesine dikdörtgen planlı câmi, dıştan kırma çatı ile örtülüdür. Câminin iç mekânı enlemesine üç sahna ayrılmış olup, ahşap direkli câmiler grubunun devamı niteliğindedir. Cami günümüzde sağlam olup ibadete açıktır.
Sâdık Köyü Eski Câmisi: Sâdık Köyü içinde yeni câminin karşısındaki köy mezarlığının içindedir. Kitâbesi bulunmayan yapının XIX. yüzyılın sonlarında yapıldığı, kullanılan malzeme ve teknikten anlaşılmaktadır. Dikdörtgen planlı câmi, dıştan toprak dam şeklindedir. Girişi doğudaki ahşap merdivenlerle sağlanmaktadır. Giriş bölümündeki kısım, yine mihrablı bir ikinci mekân olarak değerlendirilmiştir. Câminin zemin katı da depo şeklinde değerlendirilmiş olmalıdır. İki ahşap direkle derinlemesine üç sahna ayrılmış yapı, yine ahşap direkli câmiler grubuna girmektedir. Ahşap mihrab, minber ve mahfili, dönemin özelliklerini yansıtan güzel bir örnektir. Kerpiç malzemenin üzeri alçı ile sıvanarak barok tarzda bitkisel, geometrik ve yazı motifleriyle süslenmiştir. Günümüzde yıkılmaya terk edilen yapı metruk haldedir. Eser günümüzde sağlam olup ibadete açıktır.
Eldeş Köyü Câmisi: Merkez Câmi olarak da isimlendirilen câmi, ahşap direkli câmilerden biridir. 1980’li yıllarda tâmir geçiren yapının iç mekânında mihrab ve minberi de ahşap malzeme işçiliğinin güzel birer örneğidir. Cami günümüzde sağlam olup ibadete açıktır.
Selçuklu Döneminde Âb-ı Germ ( sıcak su) olarak isimlendirilen Ilgın’da çok fazla çaşme bulunmaktadır. Türk kültüründe su önemli bir yere sahiptir. Hayatın kaynağı olan suyu ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için suyolları, kuyular, şadırvanlar, sebiller, selsebiller ve çeşmeler yaptırmak en önemli hayır sayılmış ve bunun için vakıflar kurulmuştur. Bu amaçla şehirlerin, mahallelerin ve köylerin belirli noktalarına çeşmeler yaptırılmıştır. Ilgın merkez ve köylerinde pek çok çeşme yapılmıştır. Özellikle Ilgın’ın güneyindekisuyun bol olduğu köylerde ve köy yolların yoğun olarak görülmektedir. Gökçeyurt Kasabası Çeşmesi (1206/ 1791), Eldeş Köyü Aşağı Mahalle Çeşmesi, Geçit Cami Önü Çeşmesi, Aşağı Çiğil Kayıp Pınar Çeşmesi, Aşağı Çiğil Orta Pınar Çeşmesi, Yukarı Çiğil Sıtma Pınar Çeşmesi, Yukarı Çiğil Zelve Pınar Çeşmesi 1325 / 1907, Yukarı Çiğil Harman Pınar Çeşmesi, Belekler Emirler Çeşmesi, Belekler Orta Çeşmesi, Sebiller Çukur Çeşmesi ( 1316 / 1898) Ilgın’ın köylerindeki çeşme örneklerindendir.
Anadolu Selçuklu döneminde kervansaray, Osmanlı zamanında menzil külliyeleri ve hanlarla yolcu ve kervanların barınacakları yerler inşâ edilmiştir. Ilgın’ın köylerinde bu yapıların işlevini gören köy odaları hâlen mevcuttur. Hemen her sülâlenin birer odasının bulunduğu köylerde yolcu ve misafirler, bu odalarda barınmakta ve oda sahipleri tarafından ağırlanmaktadır. Köy odaları, yolcu ağırlamanın yanı sıra, bayramlaşma, düğün tâziye ve diğer işlevleride icrâ eder. Küçük ölçekli olarak hanların işlevine yakın bir görevi olan köy odaları, genellikle iki katlıdır. Birinci katı, yolcuların hayvanları için ahır, ikinci kat ise yolcunun barınması amacıyla yapılmıştır.
BİBLİYOĞRAFYA
F. Sarre, Küçükasya Seyâhati-1895 Yazı, (Çev.: Dârâ Çolakoğlu), İstanbul, 1995, 29; Haşim Karpuz, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Konya, C.III, Ankara, 2009; a.mlf., “  Konya ve Çevresinde Yazlık Mekanlı Camiler”, IX. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu ( 21- 23 Nisan 2005), Erzurum, 2006, s.288 -305 Ali Boran,  “Ilgın Ve Köylerindeki Tarihi Eserler”, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, İstanbul, 2001, s. 24–57; a.mlf.; "Ilgın'daki Kültür Varlıklarının Durumu", I.Ulusal Ilgın Sempozyumu, 30 Haziran-02 Temmuz 2010 (baskıda).
Ali BORAN

 Yukarı Çiğil Büyük Camisi ( Zekeriya Şimşir)

Yukarı Çiğil Fazıl Camisi ( Zekeriya Şimşir)

Ilgın Çeşmeleri ( Zekeriya Şimşir)

Ilgın’daki  Mezar Taşları ( Zekeriya Şimşir)

Ilgın Askerlik Şubesi ( Tolga Bozkurt)

Handevi Kandevi Türbesi ( Tolga Bozkurt)

Ilgın Emir Kandemir Zaviyesi ( Yusuf Küçükdağ)




Yorumlar

Popüler Yayınlar