ELLİ
YIL SONRA KARATAY·
Genel bir portre olarak, Karatay’ın elli yıl sonrası ile ilgili görüşlerin
ortaya konabilmesi için öncesi ve mevcut hali ile ilgili bilgilere de
başvurulmuştur. Bunun için deneme üç ana kısımdan oluşmaktadır. Bugünkü ve dünkü
Karatay ilk kısımda değerlendirilmektedir. Burada, elli yıl sınırı çok göz
önünde tutulmamıştır. Çünkü 1970 öncesine gidildiği zaman değişimdeki yavaşlık
göz önünde tutulursa, yirmili, otuzlu, kırklı ve ellili yılların aşırı bir
farkının olmadığı anlaşılacaktır. Bu yüzden 1930-50 arası Konya gazetelerinden
elde edilen bilgiler, önceki durumun çerçevesini çizmede kullanılmıştır.
Bugünkü Karatay ile ilgili bazı bilgiler, Karatay Belediyesi’nden temin
edilmiştir. Elli yıl sonraki duruma ait görüşler ise bazı tedbirleri öneren ilk
kısımda iyimser bakış adı altında değerlendirilmiştir. Gerekli görülen
tedbirlerin alınmaması halinde Karatay’ı bekleyen durum, kötümser bakış başlığı
altında verilmeye çalışılmıştır.
Ortaya konan görüşlerde, afakî kalmamak için çevre faktöründen hareket
edilmiş, toplumsal yapı, kültür ve değerler üzerinde fikir yürütülmemiştir.
I-
BUGÜNKÜ KARATAY
Karatay, 1989 yılında kurulmuştur. Konya’nın Büyükşehir statüsüne
geçirilmesi ile oluşturulan üç merkez ilçe belediyesinden birisidir. Kuruluşta
nüfusu, 165 bindir. Bu miktar, elli yıl önceki Konya’nın tamamının dört katı
demektir. Kuzeyde Ankara, güneyde Karaman yolu ile sınırlanan Karatay’ın
gelişmesi, diğer ilçelere göre zayıf olmak zorundadır. Çünkü doğusu, Çevre
yolu/Aslım çukur düzlüğü; batısı tarihî şehir merkezi olduğu için adeta arada kalmıştır.
Fakat Karatay, bölgesinde gerçekleştirilen toplu konut projeleri ile altı yıla
yakın bir sürede, sadece 18 kooperatif bünyesinde yapılan 8424 yeni daire ve ek
nüfusu ilçeye kazandırır. Mevlâna Kültür Merkezi’nin bitirilmesi, Adliye
Sarayı’nın taşınması, KTO Karatay Üniversitesi’nin faaliyete geçirilmesi,
parklar, Hobi Bahçeleri ile canlılığı artar. Yakında Adliye Sarayı’na eş bir
üst bölge mahkemesinin gelecek olması, Hilton Garden Oteli inşaatının
tamamlanmasına Yüksek İhtisas Hastanesi yapımı da eklenirse canlanmanın
hızlanacağı açıktır.
Ama bütün bunlar, Karatay’a çizilen mevcut sınırlar içinde
gerçekleşmektedir. Ve bu sınırlar, Karatay’a; kabul edilmelidir ki, Meram’a,
Selçuklu’ya tanınan şansı vermeye yeterli değildir. Bugün 230 bine ulaşan nüfusu
da doğru, mantıklı açılımlar gerçekleştirilmezse bu anlamda çok parlak bir
gelecek vadetmemektedir. Karatay’ın geleceği; göl, dağ ve havaalanı üçgeninde bir açılımla
iyileştirilebilecektir. Değilse ilerleme, eski şehrin toprakları ve
mahallelerindeki gelişmelerle yetinme mecburiyetiyle sınırlanacaktır. Fakat “Karatay Sihirli Üçgeni”ne geçmeden
önce, şehrin “dün”üne bakmak
gerekmektedir. Ardından, şehrin yarınları ile ilgili, gelecekçi yaklaşımlarda
bulunmak yerinde olacaktır.
II- ELLİ YIL ÖNCESİNDE DURUM
Elli yıl önceye gidildiğinde Karatay, Konya’nın kalbindedir. Zira “Türbe civarı” yani Mevlâna’nın türbesi,
Mevlevîliğin tarihî Âsitanesi’nin bulunduğu yöre, yani kışlık şehir merkezi
Karatay’dadır. Yazlık mesireler içinde, şehir nüfusunun taşındığı yerlerden
birisi Meram olsa da bağ evleri olarak düşünüldüğünde Meram, alternatifi
geliştirilen bir yöredir. Ama Türbe Önü’nün alternatifi dünyada yoktur.
Onun için şehircilik, gelişme düzeyi açısından nerden nereye gelindiğini
göstermek açısından genel hatları ile Konya’ya bakılması gerekmektedir. Burada
elli yıl öncesi dense de süre, otuzlu yılları da kapsamaktadır. Zaten 1923’ten
1970’lere gelinceye kadar genel gelişme çizgisinde kayda değer bir fark gözükmemektedir.
MODERN
KONYANIN AMAÇLARI
1923’te 54 bin olan Konya, 1970’te ancak 70 bin nüfusa sahiptir. Konya’nın
tümü, bugün seksen bini aşan Selçuk Üniversitesi’nin öğrenci sayısı kadar
yoktur. İmar yönüyle hak ettiği yere gelmemiş olan Konya, tozu, çamuru çok bir
şehirdir. Onun için, “Konya’nın tozu,
Sille’nin kızı” deyimi meşhur olmuştur. Çok sık toz ve at idrarı kokulu
sokak ve caddelerden kurtulma özlemi dile getirilir. Diyelim ki, 1930’lu
yıllarda Konya’da “buz fabrikası”
açmak, şehre Dutlu içme suyunu getirmek, “modern
belediyecilik” adına; belediye otobüs işletmesini kurmak, itfaiye
teşkilatını modernize etmek, Meram’a yeni yol açmak, arozözle yol sulamak, otel
yapmak, Selimiye önünü 1325 metrekarelik park yeri haline getirmek, Tellâl
Pazarı yerine modern müzayede pazarı kurmak, Yapağı Borsasını, At Pazarını
geliştirmek, Alâeddin Tepesi’ne umumi tuvalet yapmak (19 II.Teşrin/Kasım 1937),
yine aynı tepeye havuz yapmak, General Fahrettin Paşa Parkı’nı, Kültür Parkı’nı
açmak, Zindan Kale’de “paraşüt kulesi”
dikmek amaçtır.
Kıtlık, sel baskını Konya için önemlidir. Zira selden, kerpiç evler
yıkılmaktadır. 1937’de “bütün caddelerin
parke” olması bir özlemdir. Konya Valisi Cemal Bey’in, 1936’da hasret
duyduğu ihtiyaçlardan birisi bin kişilik konferans salonu, diğeri
üniversitedir. Yaklaşık yetmiş kilometre çapındaki dağların içindeki Konya’nın,
yazları en çok ihtiyaç duyduğu serinleticilerden birisi “buz”dur. Onun için, Konya Elektrik Şirketi’nin, AEG’ ye 4500
liraya, “şehrin buz ihtiyacını
sağlayacak” buz makinesi siparişini vermesi haber olur (24 Mayıs 1938). Bu
yeni makine, aynı zamanda 1926’da Amerikalılardan satın alınan “buz makinesine” de bir alternatif
oluşturmaktadır. Belediyeden beklenilen hizmetlerden birisi, caddelerde görülen
çukurlukların doldurulmasıdır. Belediye, şehir merkezindeki çukurları
doldurmuştur. İnsanları bizar eden bu engeller o kadar önemlidir ki, 27 II. Teşrin/Kasım
1943’te belediyenin çukur doldurma işi, “memnuniyet
verici” bulunmuştur.
Karatay değil, vilayetin tüm bütçesi 1940’ta; 1.256.200 liradır. Ülke
çapında zenginliği artan kurum, halkevleridir. 1940’ta yani sekizinci kuruluş
yıldönümünde (25 Şubat 1932), ülkede halkevi sayısı 520 olmuştur. Konya
dâhilinde 1938’de dört halkevi varken 1940’ta bu sayı 27 olmuştur. Eğitim
kurumu yönünden kıyaslanırsa, 1937’de Konya merkez ve kasabalarında 39,
köylerinde ise 196 ilkokul vardır. Toplam öğretmen sayısı ise, 442’dir. Konya
Vilayetinde toplam belediye sayısı ise, sadece 24’tür (13 Birinci teşrin/Ekim
1938).
Konya lokantalarında 1938’de sürahi ve su şişesi yoktur. Garson, su
isteyene, “bardağı içinden avuçlayarak” su
doldurmaktadır. Onun için “masalara su şişesi konamaz mı” teklifi dile
getirilir
(25
Ağustos 1938).
Konya gazetelerinin 1950 başlarında önde gelen isteklerinden birisi, otuzlu
yıllarda dillendirilen özlemin tekrarı durumundadır. Yani, “Selçuk Üniversitesi”nin kurulmasıdır. Bunun için “özel mahiyette
bir heyet” ile üniversite fikrinin yürütülebilmesi için “bir dernek” kurulması teklif edilir. Üniversite, yeri yurdu,
kadrosu, öğrencisi ile geleceğe dönük bir hayaldir. Bir süre sonra bu
taleplerin bazılarının, gerçekleşip/bittiği görülür. Yarım asır sonra bu hayal
gerçek olur. Günümüzde ise, artık Konya’da birisi Karatay’da olmak üzere dört
üniversite bulunmaktadır. Elli yıl sonra, enstitüler gibi çok daha özel
amaçlara dönük çalışan, gövdesi hantal olmayan birçok üniversite var olacaktır.
KAHVELER,
OTEL-HAN
Yarım asır öncesinin Konya merkezinde sinemalar, “Kızlı Kahve”ler yaygındır. Bazılarında “Arap Rakkase”, göbek oyunları, lehçe bozukluğu ile eğlendirmekte; “kemiksiz kız, bel kırmaktadır”. Ücret
elli kuruş, garsoniye ile birlikte elli beş kuruş yani günlüğünün yarısıdır (11
Ağustos 1948). Sinemalar hakkında, “istiap
haddinden fazla” seyirci alma ile ilgili şikâyetler gazetelere yansımış bulunmaktadır
(Ekekon, 10 Mayıs 1948). Tabi bu durum seyir işini, kâbusa çevirmektedir.
Yalnız bir de hatıralara akseden bir sinema yüzü var ki, durum daha vahimdir.
Ara verildiği zaman daralan insanlar, yeterli kabin olmadığı için helâ sırasına
girmektedir. Tabii sırası gelen içeri girememektedir. Çünkü helâya girmek için “çizmeli” olmak zarureti vardır. Peki,
onca insan, ihtiyaçlarını nerede, nasıl giderecektir? Seyircilerin bulduğu
yöntemlerden birisi gazoz şişeleridir. Girişte gazoz alınmakta, içtikten sonra
saklanan gazoz şişeleri, seyir sırasındaki karanlıktan istifade edilerek, “ufak su def-i hacetinde” değerlendirilmektedir.
Sinema o yıllar rağbette olan bir sektör durumundadır. Konya, Galip
Yıldırım gibi yirmi civarında sineması olan işletmeciler, o devirdeki tabirle “Sinemalar Kralı” çıkarmıştır. Ticaret
ve Sanayi Odası Başkanı Ceylani, aynı zamanda sinema işletmecisidir. Açık hava
sinema salonları, günümüze gelmemiştir. Kapalı olanlar da öyle. Yalnız
kapalılar, artık lüks alış-veriş merkezlerinin nostalji birimleri halinde
farklı bir makyajla varlığını sürdürmektedir. Üç boyutlu gösteren gözlüklerle,
farklı bir seyir denemesi ancak insanları çekebilmektedir.
Elli yıl sonra ise sinema salonlarının yerini; katılımcı seyirciliğin
bulunacağı film setlerinin alacağını tahmin etmek mümkündür. Zira toplu seyre
insanları mecbur bırakan unsurlardan birisi kocaman film makineleri, makinist
dairesinden ışığın üzerine yansıtılacağı dev beyaz perdelerdir. Araya
yerleştirilen koltuklarda insanlar, teknolojik sanal harikaya kendilerini kapıp
koyuvermektedirler. Elli yıl sonra teknolojik gelişmenin sağladığı imkânlarla,
dev makineler yerine minnacık aygıtlarla isteyenin istediği filmi
seyredebildiği, içine dahledebildiği bir katılımcı seyircilik geliştirilecek,
bunun için çok özel mekân ve salonlara da ihtiyaç olmayacaktır.
Elli yıl önce, “her türlü daktilonun”
garantili ve ucuz tamiri, Konya’ya bir müjde olarak verilmişti. Günümüzde yeni
yetişenler artık daktiloyu bilmemektedirler. Çünkü yerini, bilgisayar
klavyelerinin almasının üstünden onlu yıllar geçmiştir. Elli yıl sonra, klavye
de bilinmez hale gelecektir. Yazma işi, sözle daha kolay yapılıp geçecektir.
Onun için bütün kurumlar gibi, Karatay Belediyesi’nin de memur tasarrufu, yüksek
olacaktır.
Elli yıl önce, Konya’ya gelerek “Selamet
Palas” otelinde kalan bir vatandaş, tifüse yakalanır. Bunun üzerine
belediye harekete geçerek, “Tephirhane
memurluğu vasıtasıyla” Konya’nın bütün otel ve hanlarına, bit vb.
haşerelere karşı DDT tatbik edilir (28 Ocak 1949). Bit ve pireye karşı en etkin
yöntemlerden birisi o dönem, buhar makinelerinde çamaşır kaynatmak ve sonra da
ütülemektir. İlaçlamak bir ileri yöntem olarak kullanılmaktadır.
ULAŞIM
Elli yıl önce Konya merkezinde ruhsatlı 2900 bisiklet bulunmaktadır. Kaza
ve nahiyelerinde ise, toplam bisiklet miktarı 87’dir. Gazete, haberini şöyle
verir: “Konya’da 2987 pisiklet var” (Ekekon, 7 Mart 1949). 1949’daki bisiklet
miktarının nüfusa oranı, günümüze göre yüksektir. Fakat şehir coğrafyasına
uygun miktarda değildir. Geneli düzlük üstünde olan şehirde bisiklet
kullanımının çok daha fazla olması gerekmektedir. Benzeri coğrafyalarda
bisiklet kullanımı, ticari anlamda da geliştirilmiştir. Almanya’da bisiklet
taksiler kullanılmaktadır. Önde pedal çeviren sürücüsü, ardında iki yolcuyu
taşıyacak yeri olan üç ince tekerli araç, şehir trafiğine yük de
getirmemektedir. Hint coğrafyasında yaygın kullanılan rikşaların tek farkı, iki
kişi yerine Hindistan’ın keşmekeş trafiğine uygun olarak beş kişiye kadar
binilmesidir. Kore çekçekleri bunlara
göre, biraz daha yük taşımacılığı kalıbında kalmaktadır. Ama Konyalılar
bisiklet kullanımını ticari olmasa da, yük taşıyıcılığından, süt güğümlerini
taşımaya, aile fertlerinden birkaçını öne arkaya bindirerek götürmeye kadar
geliştirirler.
Elli yıl önce Karatay bölgesinde; bağ evlerine, mesire yerlerine bahar
gelince insanların gitmelerini sağlayacak toplu taşıma araçları yok gibidir.
Var olan da şehir merkezinden, daha çok Meram’a Yeni Yoldan yolcu taşımaktadır.
O da sabah 8.30, öğle üzeri 12.30 ve bir de 16.00’da sefer yapmaktadır. 10
Mayıs 1948 tarihli bir Konya gazetesi, bağlara göçlerin ve gezintilerin
başladığı mevsimde, tarifelerin yeniden yapılması ve daha sık sefer konmasını
istemektedir. Tabii at arabaları, iki tekerlekli insan-hayvan gücüyle çekilen
vasıtalarla yüklerini taşıyanların, bir tarifeye ihtiyaçları yoktur. Elli yıl
sonra, bahçesi olmayanlara hobi bahçelerinin üretildiği, seferlerin, otobüs
sayılarının artırıldığı bir Karatay’a gelinmiştir.
GIDA
İHTİYAÇ MADDELERİ
Elli yıl öncesinin, gıda ihtiyaç maddeleri ile ilgili acı hatıraları
unutulmamıştır. Toz şeker, valilik tarafından şahıs başına bir kilo hesabı ile
dağıtılmaktadır. Önceden dağıtımı yapılan kesme şekerdir. 16 Temmuz 1948
tarihli gazetede verilen müjdeye göre, ithal edilen 800 çuval şeker Konya’ya
dağıtılmak üzere, Ziraat Bankası’na verilmiştir. Şeker dağıtma komisyonu
tarafından şeker, halka, imalatçılara “nüfus
cüzdanlarına işaret verilmek” suretiyle dağıtılacaktır. Benzeri durum,
ekmek, bezde de görülmektedir.
Elli yıl sonra, isteyenin istediğinden dilediği miktarda alabildiği bir
ortama gelinmiştir. Bu defa da gıda ve ihtiyaç maddelerinde sağlığa uygunluk
yönünden sorunlar öne çıkmıştır. Fazla kazanma hırsının gözleri bürüdüğü,
insanî erdemleri erittiği bir ortamın gizli vahşeti, zararlı olmaya
başlamıştır. Gıda boyalarından, hormonlara varıncaya kadar kullanılan
malzemeler; insan sağlığını tehdit eder hale gelmiştir.
III- İYİMSER BAKIŞA GÖRE ELLİ YIL
SONRA KARATAY
Düz, çukur, su toplayan yerler, hem deprem tehdidi hem de tabiatın
intikamını alması sonucu yerleşim yeri olarak kullanılamaz hale gelecektir.
Onun için alternatif yerleşim yerleri aranarak bulunacaktır. Hızlı-güvenli
ulaşım ağları kurulduğundan Karatay’ın gözde yerleşim yeri, Boz dağlar
olacaktır. Yaban Koyunlarından alınan güneybatı kesimler, yaban koyunlarına
zarar verilmeden iskâna açılarak şehre bağlanacaktır. Bunun için “Karatay Sihirli Üçgeni”nin harekete
geçirilmesi gerekmektedir.
KARATAY SİHİRLİ ÜÇGENİ
Karatay’ı, manevî merkezi etrafında, huzur içinde yaşanan bir gelişmiş
şehir haline getirmenin üç somut ayağı bulunmaktadır. Birbirinin vazgeçilmezi
gibi gözüken bu üçayaktan birisi, tabii çukurluğun küçük ölçekli göstermelik
gölet değil, adı üstünde bir gölalanı oluşturmaktır. Diğeri, onun kontrası
olarak hemen yakınındaki dağları, ormanlık alan haline getirerek önünü
yerleşime açmak olacaktır. Üçüncü ayak ise, Karapınar çölüne uzanan hava alanı
olacaktır.
ASLIM
GÖLÜ VE ADASI
Konya Vilayeti Salnameleri’nde
anlatıldığına göre, Aslım, Konyalıların ördek vb. av kuşlarını avladıkları,
derinliği az bir göl/sulu alandır. Bundan kırk yıl önce Aslım, Konya’nın
özellikle Karatay bölgesi avcılarının, ördek başta olmak üzere göçmen kuşları
avladıkları av alanı olmaya devam etmiştir.
Göl oluşumu tabii birikinti şeklindedir. Sille’den, Keçili Deresi’nden
gelen sular, bu tarafta sakin olmaktadır. Selçuklu çağında, Konya merkezini
basan sel suları, önce kale dışına açılan hendekler aracılığı ile, çok
sonraları da Erenköy içinden Kanal boyu ile dolandırılıp yönlendirilerek, Konya
merkezi korunmuştur.
Fakat daha sonra bu alanda gerçekleştirilen “ıslah” çalışmaları ardından bölgede yapılaşma artmıştır. Hâlbuki
tabiatın, kendine müdahaleden intikam almak, bozulan yapıyı aslına rücu
ettirmek, yoksa farklı afetleri yöre üzerine çekmek gibi bir âdeti vardır.
Onun için Aslım yöresinde bilinçli bir gölet oluşturma çalışması
yapılmazsa, o yöreye yapılan yatırımlar risk altına atılmış olacaktır. En
hafifiyle, su altında kalacağı için içinde insan bulunan her birim, Venedik gondolları
tipinde ulaşım araçlarını önceden temin edip hazır tutmazsa, ikinci katlar iş
yeri, mesken yapılmazsa, zamanla yaban kuşlarına bağrını yeniden açan
sazlıklara dönüşecektir.
Bilinçli göl ise, şehri rahatlatan unsur olacaktır. Meram’daki ağaçlık
alanlar artık Aslım sulak alanının cazibesi ile meltem üreten kontrası olmaktan
uzaktır. Hem koyu betonlaşan şehrin iri gövdesi ile araya girmesi hem de Meram
bağlık ve bahçeliğinin yapılaşması, bu konudaki tabii cazibeyi hava
sirkülasyonuna çevirmede güçlü gözükmemektedir. Onun için Aslım Gölü’ne cazibe
oluşturacak ormanlık alan, Halka dağların uzantısında aranmalıdır. Boz dağların
özellikle güney doğusu 2011’den itibaren ağaçlandırma planı içine alınmalıdır.
Çok geçmeden kendini göstermeye başlayacak ormanlık alan elli yıl sonra gür
yeşil örtüsü ile koynuna yerleştirilecek uydu kente ve Aslım Gölü’ne ılgıt
tebessümler gönderecektir.
Aslım’ın kurutularak iskâna açılması, tabii olarak otuz-kırk yıl içinde
mümkün olmuştur. Fakat gelecek açısından uygun değildir. Aslım, yeniden aslına
dönecektir. Halkı zorda bırakmaya gönlü razı olmayan Karatay Belediyesi,
Aslım’ın en uygun yerini, genişçe bir alan olarak gölet yapmıştır. İnsanların
gönlünce gezip-dinlendiği, kayıkla kürek çektiği sayfiye yeri, park alanı
haline gelen Aslım, Boz dağlardaki ağaçlık alanla hava akımları oluşturarak
tabii cazibe ile şehrin nefes almasını sağlamaya başlamıştır. Şehirdeki
boğulma, böylece normale döndürülmüştür. Gölün bir kısmının, Temmuz ve Ağustos
aylarında su sporlarına açılması, karşısında oluşturulacak kumluk alanda
güneşlenmek isteyenlerin güneşten faydalanması düzenlemeyi zenginleştirecektir.
Aslım gölalanı ortasında; bütün gölet tabanından alınan topraklarla,
çevredeki inşaatların temellerinden getirilerek dökülecek yer aranan toprakların
bir araya yığılmasından suni bir yükselti oluşturulmuştur. Bu yükselti, ikinci bir
Alâeddin Tepesi gibi göl ortasında ağaçlandırılmış bir şirin adadır. Göl
manzaralı tepenin üstü, yazın çay içilen gölgelenilen, kışın camlı olduğu için
tabiatla bütünleşen ama sıcak ortamında sohbetlerin devam edebileceği, iş arası
insanların karınlarını doyurabileceği bir tatlı fantezi mekânı, kaynaşma yeri,
düğün salonu olarak görev yapacaktır. Ayrıca tepenin altı, tavanı en az otuz
metre kalınlığında toprak olan bir müze, otel, alış-veriş merkezi, sinema vb.
tesislerle yeraltı çarşısı olarak ilgi odağı haline getirilmelidir. Ayrıca,
adayı karaya bağlayan köprüler, düzenlemeye farklı bir güzellik katacaktır.
Türkiye’de bu türden yerler vardır. 1999’da Buca Belediyesi’nce iki yılda
tamamlanan, “Türkiye’nin en büyük suni gölü”
iddiasına sahip olan Gölet bunlardandır. 29.000 m2lik bir alana, 138.000
m2lik rekreasyon olmak üzere 167.000 m2lik toplam genişliğe
sahiptir. Bu yönüyle, Karatay Aslım Gölü, Buca Göleti’nden çok daha büyük
olacaktır. İnsanların boş zamanlarında, eğlence ve spor amacı ile gönüllü
olarak faaliyetlere katılabileceği bir ferah alana da sahip olan Aslım, sadece
Karatay’ı değil Konya’yı da ferahlatacak bir mekân olacaktır. Karşı dağlar, at
koşusu yapılan, isteyenin av ve yaban hayatı ile macera heveslerini tatmin
ettiği yer olacaktır.
HALKADAĞLAR’A
AÇILIŞ GEREKLİ
Karatay, tabii olarak Konya’nın en çukur, kodu en düşük bölgesinde
bulunmaktadır. Onun için sanayi siteleri oluşturulmadan önce de sis, duman
atmosferini kaplardı. Sanayi siteleri, şehrin kuzeyine kurulunca, onların
kirlettiği hava, yerleşim yerlerinin üstüne abanır oldu. En çok etkilenen yer
Karatay bölgesidir.
Çünkü Meram; Hatıp’tan Akyokuş’a uzanan hatta yüksek, temiz havalı
semtlerde kaçış yerleri bulabilmiştir. Selçuklu da Sille’den Buzlukbaşı’na
uzanan doğrultuda yüksek yerlere sahiptir. Fakat Karatay’ın günümüzde böyle bir
alanı bulunmuyor. Karatay’a da öyle bir açılım alanının kazandırılması
gerekmektedir. Böyle bir şans da vardır. Meram’la Selçuklu ’nun dayandığı
Halkadağlar’ın devamı, Karatay’ın karşı yakasındadır. Bozdağlar, Tutubun
Beli’nden Yarma’ya doğru uzanan yüksek bölge, artık Karatay’a uzak değildir.
Arada engel yoktur. Şehir Tatlıcak, Aslım üstünden doğuya Çevre Yolu ötesindeki
parklar, tesisler, çöplük olarak değerlendirilen alanlar ile uzanmıştır. Dağlar,
tabir yerinde ise “bir kurşun atımı”
mesafededir. Kuzeydoğu, doğu hattındaki düzlük, hızlı ulaşımla aşılarak Karatay’ın,
yerleşim yerlerini, Halkadağlar’ın uzantısına tam bir uydu kent mantığı ile
taşıması mümkündür. Böylece hem kodu düşük, ekili-dikili alan, yerleşim yeri
olmayacak hem de kuzey ve batıya açılması mümkün olmayan şehre, doğu yakada
büyüme imkânı tanınacaktır. Bunun için Aslım yöresinde, önceleri gerçekte var
olan bir suni gölün oluşturulması zor değildir. Bunu tamamlamak üzere doğuda
meydana getirilecek ormanlık alan, arada tabii bir cazibe ile hava akımı
geliştirecektir. Göl için zaten var olan tabii cazibe şimdiden planlanarak
büyütülecek bir ormanlık alanla güçlendirilmelidir. Orman önünde Konya’ya bakan
taraflarda, uygun uydu kent alanları imara açılmalıdır. Tabii burada
Bosna-Hersek Mahallesindeki şehircilik ayıbının işlenmemesi için iyi bir
planlama, ızgara plan yollar, park, okul, iş merkezleri, cami, bisiklet yolu
dâhil, gelişmiş mükemmel bir şehir planının hazırlanıp uygulanması
gerekmektedir.
Uydu kentte, bir engelliler köyü ile ülkenin ilk örnek teşebbüsü olarak
dahiler okulunun da olması uygundur. Zira bu ülkede, sadece engelliler değil,
aynı zamanda dahi çocuklar yani milletin geleceği heder edilmektedir. O örnek şehir,
alternatifi çok ulaşım bağı ile Mevlâna civarıyla irtibatlandırılmalıdır.
Uydu kenti, eski şehre bağlayacak hızlı metro hattı, otomobil yolu,
bisiklet yolu hatta doğrudan doğruya Çevre Yolu’na ulaşan bir su yolu
bulunabilir. Suyolu, gerektiğinde beslenmek üzere gölle irtibatı olan kayıklı,
kürek çekerek gidip-gelmek isteyenlerin tercih edeceği bir kanal olabilir.
ULAŞIM/HAVAALANI
Karatay’ın gelişme üçgenini tamamlayacak üçüncü ve en kolay ayak,
Karapınar tarafına yapılacak olan havaalanıdır. Bütün Konya için de önemli olan
bu hava alanı, zaten bir ihtiyaçtır. Zira mevcut havaalanı yetersizdir. Üstelik
İstanbul tarafından gelen uçaklar, doğrudan inemedikleri için Çumra/Karapınar
tarafına gitmekte, bir geniş kavis çizerek dönüp doğrultuyu sağladıktan sonra
inebilmektedirler. Zaman israfı, enerji kaybı yanında havaalanı yetersizliği
açıktır. 2000’li yıllar yetersizliği belirgin olan havaalanının Cumhuriyet’in
yüzüncü yılında, ihtiyaçları karşılamayacağını görmek gerekmektedir. 2060’lı
yıllar ise, hepten sıkıntı olacaktır. Çünkü hava taşıtlarının, taksi gibi
yaygınlaşacağı hesap edilirse, havaalanlarına olan ihtiyacın her yönde artacağı
da açıktır.
TAŞITLAR,
BİSİKLET
Yaşadığımız XXI. yüzyılda dünya çapında, her gün doğan çocuktan daha çok
otomobil üretilecektir. Bu durum araç sayısının, insan sayısını geride
bırakması demektir. Trafik kazalarında ölen insan miktarının, II. Dünya Harbi’nde
ölenlerden fazla hale gelmesi ise, katliamın bir başka türüdür.
Ayrıca, arabaların sebep olduğu çevre kirliliği uç düzeydedir. Bir
arabanın yılda bir tondan fazla oksijen emdiği, atmosfere yılda yaklaşık dört ton
karbondioksit bıraktığı düşünülürse, karanlık tablo anlaşılabilir. Yeryüzündeki
araba sayısı ile oksijen tüketimi ve karbondioksit çoğalması çarpıldığında bu
milyarlarca ton edecektir. Karatay gibi, şehir merkezlerinin yükünü çeken yerlerde
araba, ölüm aracı olmaktadır. Onun için özel ulaşımdan 25 kat daha az yer
kaplayan, daha az enerji tüketen, daha rahat, güvenli ve daha sosyal olan toplu
taşımacılığa, önem vermek gerekmektedir. En azından ana hatlarda, tramvay,
metro türü toplu taşıma araçlarının işletilmesi gerekmektedir. Zira elli yıl
sonra, otobüs türü toplu taşıma araçları olmayacaktır. İnsanlar, ana hatlarda
güvenli olan tramvay veya yer altı trenlerini tercih edecektir. Diğer yerlerde
ise güneş pilli, elektrikli araçlarla, birilerinin tarife, sefer sayısı
belirlemesine ihtiyaç duymadan istediği zaman, çevreyi kirletmeyen vasıtaları
ile istedikleri yerlere gidip geleceklerdir.
Karatay, en düz bölge olarak Konya’da bisikletli ulaşımın, çok yönlü
olarak öncülüğünü yapmak zorundadır. Tek kişilik bisikletler yanında “Aile boyu bisiklet” uygulaması, Karatay’da
geliştirilebilir. Zaten zorunluluktan var olan uygulama, halk yararına
geliştirilebilir. Ortada baba, ardında annenin bindiği bisiklette, anne de
pedal kullanacaktır. Çocuk oturağı; iki çocuklu aileler için güvenli olarak
arkada ve baba ile direksiyon arasındaki alanda olacaktır. Tek çocuk, üç
çocuklu aileler için de bisikletler geliştirilmelidir. Bu bisikletlerin
Konya’da yapımı ise, bir istihdam alanı olarak işe ayrı bir güzellik
katacaktır.
Şehir altyapısı açısından
Karatay’ın, “güvenli bisiklet yolu”
ağını zenginleştirmiş olması gerekmektedir. Yeni yapılan her yolda bisiklet
yolu, bir “insanlık yolu” olarak
özellikle ayrılmalıdır. Bisiklet yonun, uzanmadığı yol, cadde kalmamalıdır.
Zaten hava kirliliği sorunu olan şehrin, elli yıl sonraya kadar azami oranda
trafikten motorlu taşıt çekilmesini sağlaması bir zorunluluktur. Bunun
planlaması yapılarak her yıl belli bir oranda motorlu taşıt kullanımını
azaltmaya halk özendirilmelidir. Belediye Başkanı, Kaymakam, şöhret/varlık
sahibi kimselerin bisiklete binmesi, bisiklete binenlerin ödüllendirilmesi ve
onlara ayrıcalıkların tanınması teşvik edici olacaktır. İşyerine düzenli
bisikletle gidip-gelenlere uygun ödüllerin verilmesi, onlarla ilgili haber,
yayın, belgesel türü çalışmaların yapılması yönlendirici olacaktır. Bisiklet
taksilerden kullananlar için de teşvikler geliştirilmelidir.
Aile boyu bisiklet, bisiklet taksiler başta olmak üzere her türlü
bisiklette bataryalı motorların isteğe göre bulunması sağlanmalıdır. Yorulan
yoluna elektrikli bisikletle devam etmeli, dinlendiği zaman pedal çevirmeye
başlamalıdır. Güneş pillerinin geliştirilmiş şekillerinin kullanımı, fosil
yakıtlara göre hava açısından çok daha iyi olacaktır.
GIDA İHTİYAÇ MADDELERİ
Gıda ve ihtiyaç maddelerine ihtiyaç, elli yıl sonra günümüzden çok fazla
olacaktır. Özellikle organik tarım ürünlerine duyulan özlem, hormonsuz beslenme
ihtiyacı çok artacağı için hobi bahçeleri uygulaması, tatlı bir hatıra gibi
kalacak, bütün ekilebilir alanlar, mülk sahiplerinden kiralanarak belli zaman
dilimlerinde kullanma hakları elde edilerek değerlendirilecektir.
Hiroşima-Nagazaki kurbanları gibi, toplum içinde sağlıksız gıdaların, hormonlu
yiyeceklerin, insanların dış şekillerini de bozduğu görülecektir. Onun için,
tabii üretime, yetiştirmeye yöneliş artacaktır. Evlerde elektrikli süpürgeler
gibi elektrikli-güneş pilli çapa, pulluk, sürgü, tırmık araçları bulunacaktır.
Atadan görme tarım tekniklerini bilenler kalmadığı için, tarım sektöründe
ekme-dikmeyi, gübreleme, sulama, budamayı bilen “uzman” arayışı, teknik elaman yetiştirme ihtiyacı çok olacaktır. Bu
yüzden ihtiyaç görüldüğü için, Karatay bölgesindeki üniversitelerden birisi de
tek başına Tarım Üniversitesi olacaktır. Bu üniversitenin en gözde
bölümlerinden bazıları ise; balkon bitkileri, bahçe sanat bitkileri, çatı-teras
tarımı bölümleri olacaktır. Zira çatılardaki kullanılmayan geniş yüzeyler,
tarım alanı bulmada güçlük çeken veya bahçesini evinde görmek isteyenler için ideal
arazi olacaktır. Gelişmiş yalıtım örtülerinden sonra, çatının üst kısmı belli
kalınlıkta toprakla kaplanarak tarım alanı haline dönüştürülecektir. Karatay
Belediyesi, çatı kullanımını yaygınlaştırmak, kendisinden tarım alanı üretme
talebini azaltmak için, çatı bitkileri festivalleri, balkon bitkileri
birincileri seçen ve ödüllendiren sosyal faaliyetler organize edecektir.
DUVARSIZ, BİDONSUZ ŞEHİR
Aslında buna duvarları, yeşil örtüye büründürülmüş şehir de denilebilir.
Karatay Belediyesi’nin gayretleri ile beton duvar ortadan kaldırılmıştır. Çünkü
beton duvar, bir süre sonra eskimekte, bileşenlerine ayrılırken de kötü
görüntüler vermektedir. Üstelik de masrafları dışında hiçbir yararı
bulunmamaktadır. Onun için kaldırılmayan beton duvarların mutlaka hanımeli türü
güzel koku yayan bitkilerle örtülü hale getirilmesi zorunlu tutulmuştur. Duvar
yerine, mazı başta olmak üzere park ve bahçe bitkileri tavsiye edilmekte,
isteyenlere belediye eliyle temin edilmekte, bakımından mülk sahipleri sorumlu tutulmaktadır.
Böylece Karatay sokakları, bahçe duvarları veya duvar yerine yetiştirilmiş
bitkilerin yaydığı rayihaların teneffüs edildiği “yaşanılabilir” sokaklar olmuştur. Değilse, ızgaraların sızdırdığı
kokular, sokağa egemen olacaktır. Belediye, halk katkısını sağlayarak bütün
cadde ve sokakları, aydınlatma direklerini, balkonları, ev çıkıntılarını güzel
kokulu bitkilerle donatmıştır.
Ayrıca Karatay yöresinde çöp bidonları da bulunmamaktadır. Çünkü hane
sahipleri, çöplerini ağzı bağlanmış poşetlerle belirli yerlere koymakta, oradan
gün doğmadan belediye görevlileri toplamaktadır. Günün belirli saatleri dışında
sokağa çöp dökmek, çöp poşeti atmak mümkün değildir. Sadece belediye
görevlileri değil, halk da sağlık açısından sakıncalı olan sürekli ağzı açık bakteri
yayıcı unsurların gözükmesini istememektedir. Yanlış yapanlara müeyyide
uygulanmaktadır.
IV- KÖTÜMSER BAKIŞA GÖRE ELLİ YIL
SONRA KARATAY
Güzel şehir, mutlu insan; rahatsız eden etkenlerin mümkün olduğunca
ortadan kaldırılması ile temin edilebilir. Alt yapı, çevre ile ilgili
sorunlarını çözmeden şehrin büyümesi; ileride sorun birikimi ve sıkışmaları
getirecektir. Sorunların üst üste gelmesi ise, patlamaları davet edecektir.
Bundan elli yıl önce sözü edilmeyen temiz hava, bugün üst düzeyde dile
getirilen bir konudur. Onun için, kömür kalitesini artırma, doğal gaz
kullanımı, baca filtreleri, egzoz gazı ile ilgili kontroller vb. tedbirler
geliştirilmektedir. Gelecekte temiz hava, Karatay için en önemli problemlerden
birisidir. Aslım Gölü hakkındaki öneriler göz ardı edildiği için, “Mal bulmuş Mağribî gibi” üstüne
abanılan çukur düzlüklerdeki yapılaşma artırılacaktır. Bu durum, göl alanının
yok edilmesi ile iki kat risk taşımaktadır. Çünkü hem tabii hava akımı ortamı
ortadan kaldırılmış, hem çevredeki kirli havanın bütün ağırlığı ile üstüne
çökmesine davetiye çıkartılmıştır. Meram, Akyokuş sırtları, Takkeli Dağ,
Sulutas Gevelesi ve Buzlukbaşı’na kadar devam eden sırtlar, Boz dağların devamı
yeterince ağaçlandırılmadığı, ağaçlandırılsa bile Aslım’a hava zıtlığı
oluşturmadığı için tabii meltemler, şehre nefes aldırmak üzere esmeyecektir.
Aslım ve çevresinde bugün de var olan “kurşun
gibi ağır”, lağım parfümlü (!) kirli hava, kendisini sadece akşamları,
geceleri değil, günün her saatinde hissettirir hale gelecektir. Şehir havasının
çekilmez hale gelmesi, yerleşim yeri aleyhinde gelişmeleri tetikleyecektir.
Üstü kapatılsa da çöplüklerin, kanalizasyon hattının gönderdiği bunaltıcı
koku, bazı üretim yerlerinin lağımı aratan hava kirliliği katkısı; Hobi Bahçeleri
karşısındaki çok katlı şehir iskân alanının cazibesini yok edecektir. Önce
evlerin pencereleri açılmaz hale gelecek, ardından sağlıksız hava; daire
sahiplerini Karatay dışında alternatif aramaya yöneltecektir. Günümüzde bile
benzerlerine göre düşük fiyatta giden daireler, Karatay’ın hayalet şehre
çevrilişinin görülen yüzü olacaktır. Zira çocuklarının temiz hava almasını
isteyen anne-babalar, hastalar, yaşlı insanlar, mevcut dairelerini satarak,
satamayanlar terk ederek yöreden ayrılmayı tercih edeceklerdir. Onun için
evler, apartman blokları, siteler boşalacak; insansız, bakımsız, terk edilmiş
mezbelelik mekânlar haline gelecektir. Çünkü insanlar, aynı şehirde daha temiz
bir ortamda yaşama şansı varken kirli bir atmosferde boğulmayı
istemeyeceklerdir.
Tabii elli yıl sonra Karatay’ın her tarafı aynı olmayacaktır. Zira
Karatay’ın kalbi durumundaki Mevlâna Türbesi civarı aynı şekilde terk
edilemeyecektir. Dış rağbet, turistik ilgi devam edecektir. Hava kirliliği, oksijensizlik
arttığı için turistik yöreye, şehir nüfusunun yoğunlaştığı merkezi caddelere
belli aralıklarla, otomatik dev koku makineleri yerleştirecektir. Belli
aralıklarla, hasret duyulan gül, leylak, hanımeli, kavun vb. kokular suni
olarak verilecektir. Bunun için Karatay Belediyesi, artan masraflarını karşılamak
niyetiyle, bölge sakinlerinden çevre-çöp vergisine, güzel koku vergisini
eklemek zorunda kalacaktır.
Suni güzel koku, mevcut hava kirliliğini esasta ortadan kaldırmamaktadır.
Onun için şehir esnafına; temiz hava satan dükkânlar, acil ihtiyaç sahiplerine
ulaşmak üzere de simitçi gibi poşetlerle temiz hava satan “havacı” sokak satıcıları eklenecek, sanayi tesisleri ile birlikte
yeni bir geçim kaynağı oluşacaktır. Ayrıca daha “uzun vadeli” hava tedbiri almak isteyenlerin sırt çantalı/oksijen
tüplü görüntüleri, şehirde insan ve giyim tarzını zenginleştiren bir unsur
olacaktır.
Elektrik, güneş enerjisi ile çalışan araçlara ihtiyaç hayati önemde
arttığı için Karatay bölgesinde kirliliğe çözüm olarak, fosil yakıt tüketen
bütün makinelerin kullanımı yasaklanacaktır. Onun için de şehir bölgesinde
elektrikli, güneş pilli otomobillerin kullanımı artacak, bu da benzin
istasyonları gibi dolum dükkânlarının artmasını sağlayacaktır. Uzun şarj veya
paket enerji atan dolum tesisleri yanında, bisiklet dolum birimleri de
bulunacaktır. Enerjili veya elektrikli bisikletlerin kullanımı, sadece yorgun
ve yaşlılar için değil, az hava teneffüsü için herkese tavsiye ve teşvik
edileceğinden, özellikli bisikletlerin kullanımı yaygınlaşacaktır.
Mesken alanı olarak çevre yolu, sanayi alanları, çöplükler ile kuşatıldığı
için Karatay merkezinde, arazi darlığı hat safhaya varacaktır. Bu yalnız
kıymetli oluşun sonucu değil, aynı zamanda egoizm, çok kazanma hırsı artığı,
denetim mekanizmaları iyi işlemediği için de yüksek binalar üst üste
dikilecektir. Balkonun balkona baktığı, ev içi konuşmaların karşı bloktan
işitildiği, yeşil alanın olmadığı bir beton binalar yığını.. Travertenden
alüminyuma, ısı yalıtımlı dış cephe kaplamalar, çeşitli mantolama tiplerindeki
renk cümbüşü, dâhilde ailelerin huzur içinde yaşamalarını temin etmeyecektir.
Çocuklardaki asosyal gelişmeler, mutsuzluk, tatminsizlik hat safhaya
ulaşacaktır. Bu durum, bir sonuçtur. Çünkü çocuklar yani gelecek nesil,
büyüklerin bencilliğine, çok kazanma hırsına feda edilmişlerdir. Çocuk parkı,
oyun alanı olacak yerler, yeşil ağacın tabiilik daha doğrusu iyimserlik telkin
edeceği yeşil alanlar beton yığınlarıyla dolmuştur. Dışarıdaki betonlaşma,
ruhlarda da katılık, güvensizlik üretmiş, o ortamı yaşayan çocuklar,
sosyalleşme sorunlarını yaşar hale gelmişlerdir. Onlar artık, “öğürleri” olmayan, arkadaşlık
mutluluğunu yaşayamayan, birlikte oynamayan, tek salıncakta salınma zevkini
bile hayal edemeyen kimseler olarak, evlere kapanıp, bilgisayar oyunlarının
mahkûmu olarak yalnız büyümüşlerdir. Dostluk, arkadaşlık, vefa duyguları
gelişmediği için robotlaşacaklar, insanî erdemleri tanıma fırsatını
bulamayacaklardır. Saldırganlık, uyuşmazlık ve tatminsizlik onları, yasaklanan,
kötü, suç görülen her şeye yöneltecektir. Acımasız, yalnız, vicdan kontrolü
gelişmemiş etten ve kemikten otomatlar olan çocukların, ruh iklimindeki
tahribatı tedavi de çok masraflı olacaktır. Kendilerine, ailelerine, çevreye
verdikleri zararlar; yeşil alan, çocuk parkı, oyun alanı ihmal edilerek
kazanılan paradan kat be kat fazla olacaktır.
GÖLLÜ
ŞEHİR ÖZLEMİ BAŞKA TÜRLÜ GİDERİLEBİLİR
Karatay’ın Aslım Gölü’nü gerçekleştirmemesi, bir çevre afeti olarak üstüne
dönecek gelişmeleri tetikleyecek durumdadır. Buna karşılık Karatay, hazır
göllerden yararlanabilecektir. Burası, Beyşehir Gölü’dür.
Türkiye Selçukluları devrinde, başkent olan Konya’dan devlet başkanı ve
ileri gelenler; Beyşehir Gölü kıyısında, adalarda kendilerine saraylar, köşkler
yaptırmışlar, Anamaslar’ın eteğindeki bu beldede yaz aylarını serin, av
yaparak, atlı-yaya sporlarla değerlendirmişlerdi. Beyşehir Gölü’nün en yakın
deniz kıyılarından daha yakın, günü birlik gidilip gelinebilecek mesafede
olduğu hatta Şişli’den Florya’ya gitmekten daha rahat ulaşılabilecek yerde bulunduğu
açıktır. Konya’nın yakın çevresindeki bu tabii sayfiye yeri ve havuz, yüzme,
dinlenme, gezi, su sporları bakımından değerlendirilirse, Konya daha yaşanır
bir şehir olduğunu hissedecektir. Bunun için Karatay Belediyesi, Beyşehir,
Üstünler, Yeşildağ belediyelerinden biri veya birkaçı ile ilişki kurarak bir
sahil şeridini, büyük külfet altına girmeden birlikte Karataylılara tahsisli,
kullanım alanı haline getirebilir.
Kısaca Karatay Belediyesi, hem kendisi hem de hizmet verdiği kitle adına
geleceği ile ilgili hazırlıklar yapmak, geleceğini planlamak durumundadır.
Belediyeler için en somut planlamalar, arazi üzerinde yapılan çalışmalar
hakkında olmaktadır. Karatay, insanlarını mutlu edecek, huzurlu bir şehirle
ilgili çalışmalarını insanı kuşatan çevre üstünden yapmak durumundadır. Huzurlu
bir çevre, huzurlu bir kentleşme, insan mutluluğunu da davet edecektir.
Karatay, coğrafya itibariyle kuşatılmış bir şehir konumundadır. Düşük
kodlu yerleşim alanı üzerinde olması, hava kirliliği yönünden gelecekte önemli
sorunlarla yüzleşmesini zorunlu kılacaktır. Onun için bugünden geleceğe dönük
planlamalar yapmak durumundadır. Karatay’ın önünü, Aslım Gölü, Halka dağların
uzantısı ile Karapınar tarafına yapılacak havaalanı üçlemesi açacaktır. Güvenli
ve hızlı ulaşım hatları ile bu üçgen içi, tarım/hayvancılık ile dinlenme
tesisleri haline getirilerek şehrin ufku açılacaktır. Değilse Karatay’ın
geleceği, şehircilik açısından çok parlak gözükmemektedir. Zira sanayi
bölgesinin, Konya çöplüklerinin, atık suların başka unsurlarla birlikte;
havasını solunmaz hale getirdiği bir belde olacaktır. Bu durum da Karatay’a
nüfus kaybettirecek, şehrin cazibesini azaltacaktır.
Yorumlar