ILGIN’DA OSMANLI DÖNEMİ EĞİTİM KURUMLARI




     Bekir ŞAHİN

Osmanlı Devleti çok geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş ve pek çok milleti bir arada uzun yıllar barış içinde yaşatmıştır. Devletlerin uzun soluklu olmalarının temelinde, eğitim-öğretim, sosyal ve kültürel alanda yapmış olduğu hizmetler önemli bir yeri vardır. Şehirleşmeye önem veren Osmanlı, insanların ihtiyaçlarının karşılanması için her şeyi en ince detayına kadar plânlamış, sosyal tesislerle mektep, medrese, tekke ve zâviye gibi eğitim kurumlarını geliştirmiştir.
Osmanlı Devleti'nde XIX. yüzyılda mahalle mekteplerinin yerine ibtidaî adı verilen modern anlamda okullar açılmaya başlanmış, ülkede bunun yayılması için devlet önemli çalışmalar yapmıştır . Ilgın kasabasında H 1302 / M 1884 tarihli Konya Vilâyet Salnâmesi'nde iki mektepte yeni düzende ders verildiği ve 70 talebesinin olduğu belirtilmiştir . XX. yüzyılın başında iki mektebin daha inşası ilgili yazışmalar yapılmıştır. Nitekim bu durum, kasabada 17 Şaban 1328/ 22 Ağustos 1910 yılında yapılan teftiş sırasında tutulan raporda görülmektedir. Buna göre Pir Hüseyin Bey Camii'nin yanına sıkışmış çok bakımsız bir mektep mevcut olup bunun Türk milletine uygun bir biçimde inşa edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Adı geçen mektebin eğitime uygun olmamasından dolayı yıktırılması daha önce istenmiş, fakat bununla ilgili bir kararın çıkmaması yüzünden bu işlem gerçekleşememiştir . Lala Mustafa Paşa yakınlarında bulunan mektebin de kısa sürede inşa edilerek eğitime devam edilmesi emredilmiştir .
XIX. yüzyılın son çeyreğinde kaza sınırları içerisinde eski usul ile ders işleyen mekteplerde de eğitim öğretime devam ediliyordu. Ilgın'da 1884 yılında 40 mektebin, 1 937 erkek ve 523 kız öğrencisinin olduğu kaydedilmiştir ..........yılında Ilgında Numuneyi Terakki İbtidayiyesi’nde 120, İnası Terakki İbtidaiyyesinde55, Rum Terakki İbtidaiyyesinde 25 talebe bulunmaktaydı ..
30. Salnemeye göre  Ilgın İhsaniye köyünde 1325 yılında açılan ibtidaiyede 50, Aşağı çigil köyünde 26, Derbent köyünde 45, Bulcak köyünde 19 talebe bulunmaktaydı. Buna göre Osmanlı döneminde Ilgın'da okullaşma oranının yüksek olduğu ve eğitim-öğretim alanında önemli gelişmelerin kaydedildiği söylenebilir.
Ilgın, Osmanlı döneminde kaza merkezi idi. Sosyal ve eğitim kurumları
Osmanlı Devleti'nde eğitim-öğretimin ilk basamağını, sıbyan mektebi ya da küttap denen ilkokul düzeyindeki okullar oluştururdu. Vakfiyelerde bu kurumların adı, darüttâlim, mektep, mekteb-i sıbyan, mektephane, muallimhane ve darülilim şeklinde geçerdi[1]. Halk ise bu okullara mahalle mektebi veya sıbyan mektebi derdi. Bu okulları, devlet adamları ya da varlıklı kişiler vakıf yoluyla kurarlar ve giderlerini buradan karşılarlardı. Bunların yanında köylerde ve mahallelerde halk elbirliği ile mektep yapar ve öğretmenin ücretini öderdi[2]. Mektepler genellikle cami ve mescit ile beraber inşa edilirdi. Burada Kur'an ezberletilir, ilmihâl bilgileri öğretilirdi[3].
Lala Mustafa Paşa Külliyesi içinde bulunan bu mektep üzerinde daha önce genişçe durulmuştur.
Cömert Mehmet Ağa Mektebi, Cömert Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Aynı adla anılan mescide atanan imamlar mektebin de öğretmenliğini yürütmüşlerdir. Rebiyülâhır 1169/ Ocak 1756 yılında imam ve muallim-i sıbyanlığa daha önceden atanmış olan Mustafa Halife'nin beratı yenilenmiştir[4]. Recep1185/ Eylül 1771'de imam ve muallim-i sıbyan olan Mustafa Halife'nin ölmesi üzerine Seyyit Hacı Abdullah, Kadı İmam Ahmet arzı üzerine bu göreve beratla tayin edilmiştir[5]. Seyyit Mehmet'in Hacı
Abdullah'tan bu görevi ne zaman devraldığına dair bir belge bulunamamıştır. Seyyit Mehmet'in Şaban 1219/ Kasım 1804'te çocuğu olmadan vefat etmesiyle Hacı Ali oğlu Hacı Süleyman'ın yine yarım akçe karşılığında bu göreve tayin edilmesi emredilmiştir[6]. Hacı Süleyman, Recep 1224/ Ağustos 1809'da bu görevden kendi rızasıyla çekilince, bunun üzerine Sait'in oğlu Abdurrahman muallim-i sıbyanlığa atanmıştır[7]. Ancak o da Rebiyülâhır 1226/ Aralık 1811'e kadar bu görevi yürütmüş ve kendi rızasıyla görevden çekilerek Seyyit Mustafa'nın oğlu Seyyit Hacı Numan'a aynı görev tevdi edilmiştir[8].
Şeyh Vefa Sıbyan Mektebi, muhtemelen XV. yüzyılda yaşamış Konyalı mutasavvıf Şeyh Vefâ tarafından mescitle aynı tarihte inşa ettirilmiştir. Bitişiğindeki mescitte çalışan imamlar muallimliği de beraber yapmışlardır[9].
Mescit ve sıbyan mektebi çok büyük değildi. Bunun için tek bir muallim hizmet vermiştir. Sıbyan mektebinin ne zamana kadar varlığını koruduğu hakkında bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak atamalar Recep 1219/Ekim 1804'e kadar devam ettiğine göre[10]XIX. yüzyılda bile hizmet veriyordu.
Hacı İdris Sıbyan Mektebi, Çavuş Mahallesi'nde Hacı İdris tarafından inşa ettirilmiş olan mescidin tamiratı sırasında, bitişiğine Recep 1186/ Mayıs 1772'de hayır sahiplerince yaptırılmıştır. Buna göre mektep, XVIII. yüzyılın son çeyreğinde eğitim hizmeti vermeye başlamıştır.
Hacı İdris Mescidi'nde görev yapan İsmail, Ilgın Naibi Şeyh Osman'ın arzıyla buraya imam olarak atanmış ancak imamet için aynı zamanda sıbyan mektebinde çocuklara ders verme şartı konulmuştur. Bu şartı kabul eden İsmail, muallim-i sıbyan olarak Rebiyülâhir 1188/ Haziran 1774'te beratla görevlendirilmiştir[11].
SUBYAN MEKTEPLERİ(Ana Okulları)
Sabi denilen beş-altı yaşındaki kız ve erkek çocukların okutulması için açılan Okul öncesi bir okuldur. Halk ara­sında Mahalle Mektebi denir. Konya salnamesine göre Ilgın’da H. 1295/M. 1878 yılında yayınlanan 10. Salnamede 58 tane  sübyan mektebinin olduğu yazılıdır.[12]
Ilgın’ın her köyünde sübyan mektebi var­dır. H. 1294/M. 1877 tarihinde 58 tane sübyan mektebinin olduğu 10. numa­ralı   Konya     Salnamesinde   kayıtlıdır.[13]. Bu dönemde 1745 erkek, 431 kız öğrenci bulunmaktadır
30. Salnameye göre:Ildın merkezde Şemsü’l-Mearif Sıbyan mektebi sayısı 6 tanedir.Öğrenci sayısı 480 dir.[14]
Bu mekteplerde; çocuklara  Kur'an okutulur, namaz kılma usulle ve namaz­da okunacak ayetleri öğretilirdi. Biraz da yazı yazma çalışmaları yaptırılırdı. Süb­yan mekteplerinde çocuklar parasız oku­duklarından başka, üste de harçlık adı al­tında gündelik verilirdi. Yiyeceği, giyece­ği de verilirdi. Senede bir defa okul gezi­leri  düzenlenirdi.  Mektep talebelerinin yemek   yiyebilmeleri    için ekseriya bu okullar imaretlerin yanlarına ve yakınla­rına  kurulurdu.
II.Beyazıt Vakfiye namesinde:“her  iki  nöbet (sabah-akşam)fukara içün pişen tamdan,eytamdan ve evlat-ı fukaradan mektepte hazır olanlara adet üzere her birine birer aş verile  eti ve ekmeği ile “
 Bu mektepler 1926 yılına kadar varlığını sürdürmüştür. Bu tarihten onra bu okulların öğrencilerin ilk mekteplere nakil edilmiştir.Bu okullar Hususi Şems-i Maarif Mektebi,Hadika-i Maarif Mektebi,Darü’l-Feyz ve Darü’l-Fazilet Mektepleridir.Bu okullar daha sonra da   2-3 yıl eğitim veren ibtidaiyye binici bölümlerine dönüştürülmüştür.
    İlkokullara öğrenci hazırlayan bu okullar Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemlerinde “Subyan Mektebi” ismi ile anılıyordu..Bazı yörelerde “Taş Mektep”  veya “Mahalle Mektebi” deniyordu
Bu mektepler Tanzimat’tan sonra  eğitim ve öğretim süreleri artırılarak, İbtidaiyye ismini aldı.Günümüzde tekrar kurularak Ana Okulu ismini aldı.

İBTİDAİYELER(İlkokullar):
Bu okullar Sübyan Mektepleri’ni geliştirmek ve Islâh etmek amacı ile 1862 yılında ilk defa kuruldu. Bu tarihten önce bu okul­ların görevini Sübyan Mektepleri ve Rüş­tiyeler yapıyorlardı. Bu tarihte bu mektepler Evkaf Nezaretine bağlıydı.
Öğrencilerin harfleri daha rahat öğ­renmeleri için, yazılıp, silinebilen, araç­lar icat edilmiş, devlet taş yazı tahta­ları, taş kalemler hazırlatarak öğren­cilere dağıtmış[15], bir kısım öğrenciler -ka­ğıt bulabilenler- divit ve kamış kalem kullanmışlar, hiçbirisini bulamayan da kum sandıklarında, kuma yazarak öğrenmeye çalışmışlardır.
Kurulduğu devrede İbtidaiye Mekteplerinin amacı Kur'an-ı Kerimi iyi­ce okumuş, ilmihâl ve tecvidi güzelce öğrenmiş olanlara, Türkçe okuyup, yazmayı iyi kavratmaktı.Bu niteliği kazanmayan öğrencileri Rüş­tiyelere (Ortaokullara) almıyorlardı.
İşte 25. Cemazielâhir. 1279 (1862) tarihlî Maarif Komisyonu bu amaçlarla İptida iyeleri kurdu. Daha sonra Avrupa’ya gönderilen öğrencilerden, program geliştirici çalışmalar yapılması istendi. Bu konuda çalışanların görüşleri alınarak, daha bir dizi yenilikler yapılarak 1288 (1971) yılına kadar gelindi. Bu yıl, bu okul­lar bütün yurt sathında geliştirildi. Bu ki­şilerin başında Selim Sabit Efendi geli­yordu[16].
Maarif Tarihçileri tarafından önemli bir olay kabul edilen Numune Mektebleri 1289 (1872) yılında kuruldu.Bu okullarda Usul-i Cedlde-i Tedriseyye adı altında geliştirilmiş yeni program uyguluyorlardı. Öğrenim süreleri de 6 yıl oldu.
         Cevdet Paşa'nın Maarif Nazırlığı za­manında bu okulların ders programlarına ilaveler yapıldı. Yeni Elifba cüzleri hazır­latıldı. «Kavaid-i Türkiye», «Miyar-i Sedad
ve Adab-ı Sedad» , «Siyer-i Enbiya ve Tevarîh-i Hülafa» isimli dersler kondu[17]

Osmanlı Dönemindeılgın İbtidaiyeleri’nin I.Devre  ders programları
Sıra No
 Dersler
I.Sınıf
II.Sınıf
III.Sınıf
1
Elifba
12 saat
-
-
2
Kur’an-ı Kerim
12 saat
6 saat
5 saat
3
Tecvit
-
2 saat
2 saat
4
İlmihal
2 saat
3 sat
3 saat
5
Ahlak
2 saat
3 saat
3 saat
6
Sarf-ı  Osmani
-
-
2 saat
7
İmla
3 saat
3 saat
2 saat
8
Kıraat
3 saat
2 saat
1 saat
9
Muhtasar Tarih-i Osmani
-
-
2 saat
10
Muhtasar Coğraf-i Osmani
-
-
2 saat
11
Hesap
1 saat
2 saat
2 saat
12
Hüsn-i hat(Güzel yazı)
1saat
2 saat
1 saat

TOPLAM
34 sat
22 saat
24 saat

4,5,6 sınıflarda Arapça,Fansça,Fransızça,fen  dersleri ilave edildi.
            İbtidaiyye  Mektepleri     23.Eylül.1329 (1913) tarihli Tedrisat-i İbtidaiye Muvak­kat Kanunu çıkıncaya kadar hemen hemen eski halini yaşamış,   Evkaf Nezaretince yönetilmiş, bu kanunla devlet   bütçesin­den bu okullara ödenek ayrılmıştır. Ayrı­ca sistem olarak bu tarihe kadar ayrı ayrı olan İbtidaiye (İlkokul) ve Rüştiye (Ortaokul) birleştirilerek Mekâtib-i İptidâiyye-î Umumiye ismini almıştır. Bu okullarda üç devreye ayrılmış: Devre-i İptidaiye, Devre-i Vasatiye, Devre-i Aliye  Bu okul­lar parasız ve mecburidir. [18]
İbtidaiyelerde öğrenciye ilgi : Aşısını yaptırmış, bulaşıcı hastalığı olmayan ve 6 yaşını doldurmuş çocuk okula kabul edilir. Öğrenci derse de­vam etmek zorundadır. Gelmeyen öğren­cinin velisi okula bizzat özür tezkeresi ile gelerek durumu sınıf öğretmenine ve okul idaresine bildirmek zorundadır. 6.Mayıs. 1913 tarihinde okula gelmeyen bir öğren­ci velisi   özür tezkeresi   ile okula şöyle başvurmuştur.
 Hadika-i Maarif  Mekteb-i İbtidaiyesi Mual­limi Abdülkadir Efendiye
 Mektebiniz şa­kirdanından mahdumum Halil İbrahim, va­lidesinin yedinde, rûzu hızrı teferrüce git­tiğinden 6.Mayıs.1329 günü mektebe gelememiştir. Özürünün     kabulünü arzınıza efendim. 6.Mayıs.1329. Kazâ-i mezkürün Nakkaş Mahallesinde Hasan Hüseyin , bin Ali (Mühür)”[19]
          Devamsızlığı alışkanlık haline getiren çocuğun kaydı silinirdi. Öğrencinin bağı­rarak konuşması, etrafını rahatsız etme­si kesin yasaktı. Öğrencinin en büyük gö­revlerinden birisi de kendisini, kitapları­nı, okulunu, ders araçlarını korumak ve iyi kullanmaktı.
Teneffüs - Dinlenme :
Kesin ders saatleri ve teneffüs süre­leri belirtilmemiş, bazı nizamnamelerde dersler 40-45-50 dakika gösterilirken; te­neffüsler 10-15 dakika gösterilmiş. Dinlenme sürelerinde öğretmen okul civa­rında öğrenci ile dolaşır, sağlıklı, faydalı, eğitici oyunlar oynardı.

    Disiplin işleri :
1.     Nasihat
2.     Uygun bir dille tektir
3.     Şubesinden aşağı indirme
4.     Şubesinden ayırıp ders çalıştırmak
5.     Kitaplarını alıp ayakta durdurmak
6.     Teneffüs ve yemek vakitleri sınıfta durmak
7.     Velisi ile görüşüp, bir süre okuldan uzaklaştırmak.
Görüldüğü gibi cezalar hafiften, ağıra doğru, sıralanmış, amaç öğrenciyi eğit­mek, kazanmak ve hoşgörülü olmaktır.
     Ödüllendirme
1.     Aferin Belgesi (kırmızı renkli)
2.     Tahsin Belgesi (Yeşil renkli)
3.     İmtiyaz Belgesi (Sarı renkli)
4.   Sınıf birincisi ilan etme
5.     Taktir Belgesi (mavi renkli)
6.     Öğrencilerin önünde övme
7.     İsmini onur listesine yazma (İftihar Listesi)
      Hafta   boyunca   başarılı öğrenciye Aferin, bir ay boyunca başarılı öğren­ciye Tahsin (On Aferin değerinde), üç ay boyunca başarılı öğrenciye   Taktir (beş Tahsin değerindedir.) Altı ay boyun­ca başarılı öğrenciye İmtiyaz Belgesi (iki taktir değerindedir.) Eğer öğrenci bir öğretim yılı boyu başarılı olmuşsa imti­yaz ile birlikte hediyeler verilirdi. Bunun yanı sıra örnek olması için sınıfını geçen her öğrenciye ödül verilirdi. Sınıf başkan­ları ve müzakereciler iki kat ödül alırlar­dı. Öğretmenler, örnek öğrencilerini git­tikleri toplantılara götürerek, ödüllendiril­mesini isterdi.
              Her öğretim yılı sonunda sınav yapılırdı.Başarılı öğrenciler bir üst sınıfa geçirilir.Son sınıf öğrencileri mezun edilerek şahadetname(diploma) verilirdi .Sınav salonunda kazanın üst düzey amirleri ve öğretmenlerden oluşan bir gurup huzurunda imtihan yapılırdı.Bu durum öğrencinin ne kadar yetiştiğini gösterirdi.Öğretmen içinde ölçü olurdu.Oklun kalitesi yönünden çevrede değer taşırdı.
            Diploma törenine çevre sakinleri ve kazadaki  protokol  katılırdı. Diplomayı sınava katılan üyeler mühürlerler.Kaymakamın onayı ile diploma tamamlanırdı.
            Akşehir Kazası Hadika-i Maarif  Mekteb-i İbtidaiyesine müntehi sınıf şakirdanından balada ismi ve künyesi muharrer Eyüp Efendi bin Hüseyin Efendi mekteb-ibtidaiyede tahsile meşrut olan derslerin umumundan lede’l-imtihan kazandığı numaralarına nazaran âlâ derecede şahadetname ahzına kesb-i istihkak eylemiş olduğundan mekteb-i rüştiyeden herhangisine isteğine bilâ imtihan  kabul edilmek üzere İşbu şahadetname dahi ita kılınmıştır.08 Temmuz 1328

RÜŞTİYELER(Ortaokullar): 21 Zilkade 1254(1838)tarihinde Meclis-i  Vâla toplanarak , Sübyan Mekteplerini üzerine Rüştiye adıyla  yeni usul tedris yapan bir orta dereceli okul açılmasına karar verdi. 1275/1858 yılında İbtidaiyelerle birleştirildi.  Önce Erkek Rüştiyeleri sonra Kız Rüştiyeleri açıldı. Ilgın Rüştiyesi, 30. Salnameye göre 1323 yılında açılmıştır. 32 talebesi vardır. 


II MEDRESELER         
Medreseler sistemli bir şekilde merkezden, nahiyelere ve köylere kadar yayılmıştır. Arşiv kayıtlarından yaptığımız tespite göre Osmanlı döneminde Akşehir'de merkezde 24, Doğanhisar'da 5, Turgut Nahiyesinde 2, Ökes (Yayla belen) Köyünde    1,Eğrigöz’de 1 medrese 1924 yılında Medreselerin kaldırma tarihine kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bunların dışında çeşitli kayıtlarda ismine rastladı-ğımız, fakat yerini tespit edemediğimiz 3 medrese daha vardır.

      Selçuklu ve Osmanlılarda bir yüksek öğretim kurumu olan medreseler, İslam kültürünün verildiği ve yerleştirildiği eğitim ve kültür merkezleridir. Bu yüzden medrese bulunan il, ilçe ve kasabalar, her dönemde eğitim, kültürel ve sosyo-ekonomik yönden varlıklarını halk üzerinde tesiriyle göstermektedir
       Medreselerde eğitim yapanlara müderris (profesör) baş müderrislere ders-i am denirdi. Onlar medreselerinde eğitim yaparak çevrelerini dini, ahlaki, tasavvufi, ilmi ve sosyokültürel  yönden aydınlatmışlardır. Osmanlı şehirlerinin vazgeçilmez kurumlrı olan ve zengin vakıflarla beslenen medreseler, halka kültür ve eğitim hizmeti veren önemli kurumlardı.[20].
Selçuklu ve Osmanlı devletleri medreselerden yararlanma olanaklarını sonuna kadar açarak toplumun bunlardan yararlanmasını sağlamıştır. Vakıflar kurularak ihtiyaç sahibi öğrencilere ücret tahsis edilmiş, böylece zengin fakir ayrımı yapmadan ilim öğrenmek isteyenlerin yolu açılmıştır[21]. Medreseler bir caminin müştemilâtı içerisinde yer aldığı gibi müsrakil olarak da inşa edilmiştir[22].
Ilgın merkezinde XVIII. yüzyılda müstakil bir medresenin bulunduğuna dair bir kayda şimdilik rastlanmamıştır. Ancak, Müderrisler, bazı camilerde ders veriyorlardı. Gözü Büyük Mehmet Efendi tarafından yaptırılan cami, yalnız namaz kılınan bir yer olmayıp aynı zamanda medrese talebesinin eğitildiği bir yerdi. Camilerde görev yapan vaizler aynı zamanda medresede müderrislik de yapmaktaydılar. O halde, Gözü Büyük Mehmet Efendi Camii, Ilgın'da medrese konumundaydı. Nitekim, bu camide müderrislik yapan Hüseyin oğlu Ahmet'in erkek çocuğu olmadan vefât etmesi üzerine boşalan yerine, atama hakkına sahip olan erkek kardeşi Seyyit Hacı Mustafa müracaat etmiştir. Yapılan tahkikat ile Rebiyülahir 1129/ Temmuz 1716'da Şeyhülislâm Mustafa Asım Efendi'nin işaretiyle bu göreve atanmıştır[23]. Bu tarihten sonra Hurufat Defterleri'nde atamalarda kopukluk olmuştur. Daha sonra Abdülbaki'nin evlâdı olmadan Ramazan 1169/ Haziran 1755'te ölmesi üzerine Kadı Hasan Efendi'nin arzı ve Şeyhülislâm Mevlânazâde Kadı Ahmet Efendi'nin işaretiyle vaizlik ve müderrislik görevleri Şeyh Hasan'a verilmiştir[24]. Şeyh Hasan'ın bu görevleri ne zamana kadar yürüttüğü hakkında bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Ilgın kazası genelinde XIX. yüzyılın ikinci yarısında altı medresenin olduğu, kayıtlara geçmiştir[25].1287/1870 Tatihinde 2 medrese[26] 1286/1863 Tarihinde 5 Medrese [27]  1294/1877 Tarihinde 4 medrese[28] 1293/1876 Tarihinde 5 Medrese bulunmaktaydı.
Osmanlı Devleti iskân politikası içerisinde hakimiyeti altındaki toprakları mamur hale getirilmesi hedeflenmiştir. Bu nedenle başta padişahlar ve üst düzey devlet adamları olmak üzere, yeni fethedilen yerler ile kalkınmada yetersiz kalan veya insanların yerleşmedikleri mekânlara külliye, kervansaray, han, hamam, cami, mescit, mektep ve medrese gibi sosyal tesisler inşa ettirerek vakıf eserleri vücuda getirmişler bu sayede Osmanlı şehir tipini geliştirmişlerdir
Ilgın'da eğitim öğretim hizmetlerinin en uç noktalar olan mahallelere kadar götürülmesi ve bunda halkın katkılarının bulunması, hem Osmanlı toplumunun hem de Osmanlı Devleti'nin eğitim öğretime verdiği önemi göstermiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'ndeki Hurufat Defterleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri ve Konya Vilâyet Salnâmeleri esas alınarak yapılan inceleme ile XVIII ve XIX. yüzyılda klâsik bir Osmanlı kenti olan Ilgın'da vakıflar çerçevesinde oluşturulan ortamda sosyal yapının işlediği ortaya çıkmıştır.

                                 OSMANLILAR DÖNEMİNDE ARGITHANI’NDA EĞİTİM VE ÖĞRETİM
MEDERESELER:
      Argıthan’ında eğitim ve öğretim Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın kasabayı yeniden kurmasından itibaren başlamıştır. Argıthanı Derbend’i inşaa edilirken bu kuruma çarşı, camii, zaviye ve mektep yapılmıştır. Bu dönemde zaviye şeyhi hem tasavvuf alimi hem de müderristir. Bugün İskân mahallesinde Şeyh Ali sokağı o şeyhin adını yaşatmaktadır.
     
          Argıthanında 4 medrese vardır:
1-      Veli Efendi, 2- Tosun Mehmet Efendi, 3- Mestan Efendi,  4- Süleyman Efendi (İbrahim Paşa Camii Kebir).

1-) Veli Efendi Medresesi:
      Konya valisi Mehmet Said Paşa zamanında (1301/1885) yılında çıkarılan Konya vilayeti salnamesinde Argıthanında iki medrese vardır. Bu iki medresede seksen öğrenci tahsil yapmakta ve sarf, nahiv, mantık ve tasavvurat derslerini okumaktadırlar. (1).
    Bu medreselerden biri Şemsüd-Din Altun Aba’nın kervansarayında bulunan Veliyüd-Din Efendi’nin, diğeri Ulu Camii dibinde Süleyman Efendinin Medresesidir.
       (1317/1901) Konya vilayet salnamesine göre  Argıthanında yeni  usul üzerine bir mektep, yirmi öğrenci, eski usul üzerine Argıthanı çevresiyle birlikte on mektep, iki yüz kız ve erkek öğrenci, iki medrese, iki müderris ve kırk iki öğrencisi bulunmaktadır (2).
       Yesevi şeyhlerinden Pir Hasan Efendi’nin torunu olan Müderris Hacı Veliyüd-Din Efendi, Yesevi ekolünü Argıthanında devam ettiren son tasavvuf şeyhlerinden, zaviye sahibi, alim, fazıl ve ulu insandır. Medresesi Şemsüd-Din Altun-Aba kervansarayı içinde idi. Medrese tahsilini İstanbul’da Fatih ve Beyazıt medresesinde yirmi yılda tamamlamıştı. Medresesi 1978 yılında Argıthanı belediyesi tarafından  istimlâk edildi. Yeri, bugünkü belediyenin batısında Doğanhisar çayına doğru idi. Hacı Veliyüd-Din Efendi (1310/1894) yılında Argıthanında öldü. Türkmen mezarlığında bulunan kitabesinde:  ‘’ Medar-ı ulema, mesayıh-ı hanedân zaviyedâr eş-Şeyh, el-Halebi Veliyyüd-Din Efeni ruhuna fatiha 1310/1894’’ yazılıdır.
     Oğlu Abdüs’selam Efendi, babasının medresesinde müderrislik, şeyhlik ve zaviyedarlık yapmıştır. Kadiri şeyhi idi, açık zikir yapardı. Kendisi hafız, alim, fazıl ve çok çekgin bir zat idi. Tahsilini babasında tamamlamıştır. Babasının yolunu devam ettirmiş, medreselerin kapanmasına kadar babasının medresesinde müderrislik, Argıt  Baba zaviyesi zaviyedarlığı yapmıştır. 1929 yılında Argıthanında öldü. Mezarı Tükmen mezarlığında ve babasının yanındadır. Kardeşi Salih Efendi de müderris idi.
      Müderris Abdüselim Efend’nin oğlu müderssi Hasan Bilgin Efendi (1305/1889) da Argıthanında doğdu. İbtidai, rüştüye tahsilini babasından medrese tahsilini amcası Salih Efendi’den tamamladıktan sonra Doğanhisar’a giderek Yeşil Mustafa Efendi ve İzzet Efendi’lerde okudu. Daha sonra Konya’da İrfaniye Medresesinde Yalvaçlı  Ömer Vehbi Efendi’den tahsilini tamamladı. Bu medresenin seçkin müderris kadrosu vardı.
      Hasan Bilgin Efendi, 1329/1913 yılında İfra niye medresesinden mezun oldu. Önce Ereğli Osmaniye nahiyesinde 1337/1921 de öğretmenliğe başladı. Askeri levazım subaylığından sonra 17 Nisan 1338/1922  Argıthanın’na nakil oldu. Buradan 1338/1922 Eğrigöz’e tayin oldu. Maaşı 600 kuruştu. 1340/1924 de geçici ehliyetnâme aldı. Bu arada üç sene çalıştıktan sonra 1 Mart 1341/1925 de Argıthanı’na geldi (3). 21 Ağustos 1927 de Argıthanı’ndan Bulcuk köyü öğretmenliğine tayin olduktan sonra tekrar Argıthanı’na dönerek İbrahim Paşa camiinde, imam-hatip ve vaizliğe devam etti. 1962 yılında ölümüne kadar bu görevine ve halkı aydınlatmaya devam etmiştir.  Mezarı Türkmen mezarlığında dede ve babasının yanındadır. Oğlu Nüzhet  Bilgin, 1926 yılında Argıthanı’nda doğdu. Tahsili babasında tamamladı.  Uzun yıllar Damat İbrahim Paşa camiinde görev yaptıktan sonra emekli oldu. Argıthanı tarihi hakkında epeyce faydalandık. Şahsına bu hizmetlerden dolayı teşekkür ederiz. Müderris Yusuf oğlu Mehmet Efendi; 1329/1913 yılı Argıthanı imtihan kayıtlarında mümeyyiz olarak eğitime hizmet eden Camii Kebir Medresesi müderrisleri Yusufoğlu Ali Efendi, Mehmet Efendi, Mustafa Şefik Efendinin adı geçmektedir.

 2-) Tosun Mehmet Efendi ve Medresesi:
     Müderris Mehmet Efendi, Argıthanı’nda doğdu. Kahire Ezher medresesinde tahsil yaptı. Daha sonra Anadolu’ya dönünce Ilgın’a geldi. Ilgın Çukur camiide vaaz etti. Vaazdan sonra Ilgın kadısı davet etti ve çok beğendi. Kadı Mehmet Efendi’nin kızı Adile Hanımla evlendi. Oradan Argıthanı’na geldi. Kendisi, dedesinin Torun mahallesindeki bahçesine bir medrese yaptırdı. Medrese, büyük bir salon, büyük bir dershane, özel çalışma odası  ve bir de misafir odası ile buna ek binalar vardı. Kendisi Ilgın’da bir ara müftülük yapmıştır. Müftülükten geri döndükten sonra medresesinde talebe okutmuştur. Talebeleri arasında Müderris Hasan Efendi ve müderris Mestan Efendi, Akşehirli Hüseyin Efendi bulunuyordu. İhtiyarlayınca on sene köşesine çekildi. Seksen iki yaşında iken tahminen 1303/1887 yıllarında Argıthanı’nda öldü. Mezarı Türkmen mezarlığında ve kitabesi yoktur. İki oda dolusu kitabı vardı.
     Medresesi bir müddet ölümüyle kapalı kaldı. Talebesi Mestan Efendi, Oğlu Osman Sayhan Efendi (öl. 1927) den kendisine ait olan Sivri mevkiindeki bağ karşılığnda satın aldı. Bu eğitim yuvasını medreselerin kapanmasına kadar devam ettirdi. Bu medrese 1978 yılında Argıthanı belediyesince istimlak edildi.

   3-) Müderris Mestan Efendi ve Medresesi:
       Argıthan’nda müderrislik yapan büyük bilgilerdendir. Dingil oğullarındandır. Medresesi Torun mahallesinde idi. Bu medrese varisleri tarafından Ali Ustaya satıldı. Daha sonra da belediye tarafından istimlâk edilmiştir. Kendisi, medreselerin kapanmasına kadar burada müderrislik yapmıştır. Argıthanı’nda (1347/1931) yılında ölmüş Türkmen mezarlığına gömülmüştür.

   4-) Ders-i âm (Ord. Prof.) Süleyman Efendi (Camii-Kebir) Medresesi:
        Ders-i âm (Ord. Prof.) Süleyman Efendi, son asırda yetişen Argıthanı’nın büyük bilgilerindendir. Şeyh Veliyüd-Din Efendi’nin öğrencisidir. İlk tahsilini hocasında tamamladıktan sonra İstanbul Fatih ve Beyazıt medreselerinde okumuştur. İstanbul’da medrese hocalığı yaptı. Ders-i âm (Ord. Prof.)oldu. Daha sonra Hamidiye İbtidai imtihan cetvelindeki veskiya göre mührü ‘’Bende-i Huda Süleyman ‘’ Argıthanı Nahiyesi Camii Kebir medresesi müderrisi, ders-i âm (Ord. Prof.) olarak tavsif edilmiştir. Kendisi (1325/1909) yılından sonra ölmüştür. ‘’ Büyük Hoca’’ lakabıyla anılırdı. Medresesi Damat İbrahim Paşa Camii dibinde, doğusunda abdest alınan çeşmenin yanında bulunuyordu. Daha sonra bu medrese yıkıldığı için oğlu Ali Kemal Bilge tarafından Halkevi yapılmıştır.
B-) İbtidailer ve Osmanlılar Döneminde Argıthanı’nda İlk Öğretim:
 Osmanlılar döneminde ilk öğretim 1839’ta Tanzmimat Fermanı ile mecburi olmuştur. Fakat modern eğitim ve öğretime 1857 yılında Maarif-i Umumiye Nezareti kurulduktan sonra başlanabilmiştir. Okuma yazmanın ilk basamağı sayılan sıbyan (mahalle) mektepleri, Kur’an, namaz sureleri ve yazı yazmayı öğreten metrelere öğrenci yetiştiren kurumlardır. Rüşdiye (Ortaokul), idadi (lise) ve modern eğitim yapan özel okullar daha sonra açılmıştır. İlk öğrenim üç yıldı. Okutulan dersler arasında Kur’an-ı Kerim, tecvid ilmihal Sarf-ı Osmani (Osmanlıca gramer), hesap, imla, İslam tarihi, coğrafya, ahlâk, kıraat, hüsn-ü hat (güzel yazı) bulunuyordu.
   Konya’da ilk ibtidailer (ilkokullar) 1874 yılında Konya valilerinde Sakızlı Ahmet Paşa tarafından açılmıştır. Bu yılda, Konya yedi semte bölünmüş bu semtlere birkaç dershaneli, salonlu, bahçeli modern okullar yaptırılmıştır. Bu hizmet Ahmet Esat Paşa ile devam etmiş Vali Avlonyalı M. Ferit Paşa tarafından şehirde on sekiz ilkokul daha yaptırılmıştır. Bu dönemede Argıthanında yapılan ibtidailer şunlardır: 1- Hamidiye, 2- Şemsül Maarif, 3- Ravza-i Terakki.
  1323/1907 yılında Argıthanı Mektep Muallimleri:
1-)   Abdülhamit Han döneminde açılıp, öğretime devam eden Hamidiye mektebi muallimi es- Seyyid Mehmet Tevfik Efendi idi.
1324/1908 yılında Argıthanında iki mektep açıldı
a-      Ravza-i Terakki Mektebi b) Şemsül Maarif kem
                 1328/1912- 1329/1913yılında Argıthanı mektepleri:
                 a-) Ravza-i Terakki Mektebinin iki muallimi vardı:
                1-) Muallim Ali Efendi, 2- Muallim Ali Sabir Efendi
                b-) Şemsül Maarif mektebinin iki muallimi vardı.
               1-) Osmanlı teb’asından gayr-i müslim Rum Aleksandros Efendi.
               2-) Beyşehirli Abdurrahman Efendi.
               Argıthanı’nda Mehmet Ferit Paşa döneminde modern tipte bir hamidiye iptidaisi açılmıştır. Elimizde fotokopisi bulunan 1323/1907 yılında Argıthanı’nda yapılan Argıthanı Hamidiye ibtidaisinde okuyan öğrencilerin okudukları derslerden aldıkları notlar mümeyyiz  (ayırtman dışarıdan çağırılan jüri ve imtihan komisyonu tarafından tasdik edilmiştir.
  c-) Argıthanı Rüşdüyesi
     Argıthan’nda orta öğretim kurumu olarak Argıthanı rüşdiyesi (orta okulu) Tosun mahallesinde, çayın batısında Kadir Ertekinin evinin önünde ve şemsüd-Dün AltunAba’nın kervansarayının batı tarafında idi.
   
 

                           






[1]    Cahit BALTACI, "Mektep", DİA, S. XXIX, (Ankara 2004), s.6-7.
[2]     VAD. No. 1059, vr. 32/2.
[3]    ÇADIRCI, aynı eser, s. 96.
[4]    V.A.D. No: 1062, vr.15.
[5]     V.A.D. No: 1058, vr. 51.
[6]     V.A.D. No:531, vr.81.
[7]     V.A.D. No:533, vr.157.
[8]     V.A.D. No:533, vr.158.
[9]     V.A.D. No: 1141, vr.82.
[10]   V.A.D. No: 531, vr.81.
[11]   V.A.D. No: 1065, vr.540/2; VAD. no.1059, vr. 32.
[12] Konya Salnamesi(1295/.1878).s.?
[13] Konya Salnamesi(1294/.1877).S.110
[14] Konya Salnamesi (30) s.689.
[15] Taş yazı tahtası ve taş kalem son zamanlara kadar kahve hanelerde kâğıt oynayanların sayı yazmak için kullandık­larını herkes hatırlar
[16] Selim Sabit Efendi : 1829 yılında Edirne'nin   Vize    ilçesinde    doğmuştur. Dar'ül Muallimin (öğretmen okulunu) bi­tirdikten sonra Avrupa'ya gönderilmiştir. Paris'te, Türk   öğrenciler   için   kurulan «Mekteb-i   Osmani'de»    öğretmen oldu. Yurda dönüşünde Maarif Nazırlığının üst kademelerinde görev aldı. Okul kitaplar da yazdığı, bu kitaplar uzun   yıllar okullarda okutuldu. En güzel eseri «Rehnüma-î Mu­allimin» isimli eseridir. (Öğretmenin Rehberi) (İstanbul. 1287 )
[17] Türk Şairleri Ansk. s.1036 (Hazine-i Fünundan nakledilen yazı)

[18] Bu günkü İlköğretim okulları uygulamalarının aynısıdır.
[19] Hadika-i Maarif Mektebi öğretmeni Abdülkadir Efendiye, okulunuz öğrencilerinden oğlum Halil İbrahim 6.Mayıs.1913 günü annesi ile «Hıdırellez» eğlencelerine katılmış, bu nedenle okula gelememiştir. Özrünü ka­bul ediniz.   Akşehir   Kazası Nakkaş Mahallesi halkından Ali oğlu Hasan

[20]   Yusuf KÜÇÜKDAĞ, " Konya'da Osmanlı Döneminde İnşa Edilen Medreseler", Konya Şehrin'nin Fizikî ve Sosyo-Ekonnomik Yapısı, Makaleler I , Konya 2004, s. 351-394.
[21]   Yusuf KÜÇÜKDAĞ, " Konya'da Hacı Ali Efendi Dârü'l-Kurrâsı ve Vakfiyesi", Ata Dergisi, SÜ. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yay., S. VII, (1997), s. 130-181.
[22]   Semavi EYİCE, "Medrese", İA.,VIII., MEB Yay., İstanbul 1979, s.112-118.
[23]   V.A.D. No: 535, vr.64.
[24]   V.A.D. No: 1062, vr.15.
[25]   V.A.D.. No: 1141, vr.82; KOMİSYON, Konya Vilâyet Salnâmesi, 1289/1872, s.86,1321, s.122.
[26] Konya Vilâyet Salnâmesi 1287, s. 3 salname
[27] Konya Vilâyet Salnâmesi 1286,s.2Salname
[28] Konya Vilâyet Salnâmesi 1294, s. 10 salname

Yorumlar

Popüler Yayınlar