YOLLAR VE İZLER

            Meram Bağlarının güzelliği nasıl dile gelir, oraları anlatmak dile zor.
            Papatyalar, iğde kokuları ve kayısı ağaçları arasında iş yapmak
            “Kadın çağımızın dünyası bambaşka.” Toplumun giderek yaşlıları dışına atmaya, buna da bir şey yapmak kimsenin elinden gelmiyor.
            İhtiyarlık tuhaf şey, nasıl oluyor da insan kendini buna hazırlayamıyor? Halbuki bir zaman sonra kendinin yalnız ve yaşlanmış olacağını akıl erdirip hazırlık yapamıyor.
            Meram bağlarında olmayı, Mevlâna’nın huzurunda durmayı, Osmanlı başkentinden Selçuklu başkentine sefere çıkmayı bir aile toplantısı yaparak, uzun tartışmalardan sonra karara bağlıyorlar.
            Konya’mız sessiz ve sade bir memleket. Konya’mız evliya yatağıdır. Mevlâna Hazretlerinden
başka  pek çok evliya vardır.
            Lütfiye hanım Konya’ya gitmeye kararlı fakat dünürlerinin yardımı olamadan bu işin olmayacağına inanırdı.
            “Kemal Ağabey bana ne zaman “gelinim” dediğini duysam zor bir mesele olduğunu anlıyorum. Bana yine “bacım” ..........  ve bu işi bir Konya’lı ustalığı ile hallederim...”
            Annesiyle babasının ..... yaşadıklarını bildiği için evin her tarafına sinen kadın kokusu, erkeksiz evin bütün özelliklerini taşıyordu.
            Benim niyetim, kadınlarımızın toplum içinde kalabalıklar arasında ezilmesini önleyecek çareler aramak.
            Mutlu ve başarılı insanlardan, sağlıklı toplumlar meydana gelir. Yalnız erkeklerin çalıştığı, kadınların süs bebeği gibi oturup pastalı dedikodular yaptığı bir toplumda sağlıklı gelişme olmaz.
            “Birbirimizi sayın ki, başkaları da sizi saysın”
            “Akraba özlemi, sılay-ı Rahim”
            Eyyüp Sultandan başlayacağız. Bursa üzerinden Eskişehir’e doğru ama Osman Beyi, Şeyh Edibali’yi ziyaret ederek şehir şehir, belde belde nerede ne varsa tespit edip  Emir Sultana uğranacak mübarek kimseler görülecek.
            Bir sabah erken saatlerde Eyyüp Sultandan başlayan Anadolu Seyahati ----- Ekip adamları dünyanın öte ucundan gelip geziyorlar. Biz kendi memleketimizin bilmiyoruz. “Siz Konya Mevlâna diyarısınız” benim içim yanıyor.
                Edibali Hazretleri için bir türbe de Eskişehir’de vardır ama mahsun olduğu söylenir. Yunus için de ........ kabir öyle değil mi? Çoğu mahsun ama hangisi mezar belli değil. Önemli olan onun manevi şahsiyeti öneminde onun ruhi için dua okumaktır.
            Konya ne de olsa Selçuklu’nun başkentiydi ve Osmanlı’dan çok Selçuklu’ya ait eserler vardır. Tanpınarın dediği gibi “bir başkent her zaman başkenttir.”
            Ulu makama ulaşmak için temiz niyetler ........ en önemlisidir bir nasibe sahip olmam gerekirdi.
            Osmanlı merkezinden Selçuklu merkezine giden yolculukta mimari eserler arasındaki farklılık insanları arasında da varmıydı? Beşyüz yıllık Osmanlı idaresi Selçuklu başkentini Osmanlı yapabilmişmiydi .
            Sayın yazar, Osmanlı’da böyle bir amaçmı gördü bilemiyorum ama Osmanlıların kökü Selçuklu’ydu demek yanlış olur mu?
            Bazı şeyler herşeye rağmen korunmuyor. Sanayileşmeyle değişenler hariç...
            Biz şunu da biliriz ki kentleşme, modernleşme ve getirdikleri ve beraberinde götürdükleri dışında demek herhalde daha doğru olacak.
            Konya Mevlâna demek
            Mevlâna’dan başka şeylerde var elbet. Hititlere ait eserler ilk hiristiyanlara ait kiliseler de var tabi ama göze çarpan işlenen mimarisi.
            Sayın Muyas ........ bu kitapları yazdığı 1991 yılında Çatalhüyük bugünkü kadar bulunmuyordu. Herhalde bulunsaydı ondanda bahsederdi.
            Rum asıllı Ermeniler Mevlâna zamanından beri hep Konya’da bulunduğu söylenir. Sille bunun en çarpıcı örneği.
            Tanpınarın  Beş Şehri’nde sık sık oturtularak yapılıyor. “.............................”
            Akşehir’e uğrayan roman kahramanların dört tarafı açık ama kapısı kilitli türbelerini ziyaret ederken “Nüktemin Timsalini” yaşıyoruz görüyorlar.
            Engin soruyor ‘halka malolmuş şahsiyetlerin pek çok makam olduğu halde Nasrettin Hocanın niye yok.’
            Cevap olarakta ; Kasabanın çok sahiplendiğinden olacak “Akşehir ruhu o...” deniliyor. Nereden bilirsin ki 2003 yılında bir Kayserili bilim adamının .... çekip “Nasrettin Hoca Kayseri’lidir” diyeceğini.
            Sayın Prof.Dr.Mikail Bayram Hoca’nın “Nasreddin Hocanın Ahi evren olduğunu, 1 Nisan 1261 yılında Kırşehir’de a...... başlattığını, isyan sırasında öldürüldüğünü, bu günkü tüm ........ altında cenazesinin bulunmadığını ve bunun bir makam olduğunu öne süren bir kitap yazacağının nasıl tahmin etsin.
            O zaman şöyle diyebiliriz. Halka malolmuş kişiler öldüler mi ki (Halkın gözünde yaşıyorlar) mezarları olsun
            Romanın önemli kahramanı Engin’e göre Akşehir’den sonra Konya havası başlıyor. Asıl Ilgın’dan sonra Kadınhanı’na kadar sabredin. Ondan sonra bu orta Anadolu insanının ruhundaki derinliğe sebep olan kavruk ..... daha yakından görebilirsiniz. Yunus’u derinleştiren bu bozkır havaların iklimi.
            Mevlâna ..............  ....... kendilerinden ......... roman çoğunun gaflet içinde ömür geçiriyordu. Halbuki Mevlâna “Yüzkere tövbeni bozsanda yine gel-Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değil” diyerek herkesi dergahına davet ediyor.
            Roman “Son Arzu” bölümüyle bitiyor. Ancak tam bir ..... Türk Filmi gibi. Konya’ya seyahati çok arzu eden ....... tam yolda acıklı bir şekilde ölüyor. Konya Devlet Hastanesine (şimdiki Numune Hastanesi) geldiklerinde orta yer ............ oluyor.
            Şimdi artık Numune Hastanesi ama trafik kazası geçiren bir yaralı vatandaşın sedyeyle bağlanmadığından Ambulanstan indirilirken düşüp öldüğünü ....... edildiği bir hastana. Hem de sağlık reformlarının yapıldığı artık hastalarını kusurlarının kalkmaya başladığı, hasta memurların özel hastanelerde rahatlıkla gittiği bir zamanda. Her ölümün bir tesellisi olur.
            Meram bağlarının bahane ederek Mevlâna huzurunda ruhunu teslim etmekten ...... ilim bilirler mi?
            -“Ölü aslan diri kediye yeğdir.”
            -“Nasibini ara”
            -“Konya tam bir gönül dergahı”
            -“Konya bir sırlar denizi gibiydi”
            Yollar ve İzler gerçekten okuyucusunun yollarda götürüyor ve kaybolmayacak izler bırakıyor. Şemsi Tebrizi’nin geldiği Konya sokaklarını düşünüyorum..................................................................
            Konya’da hem tabiat, hem tarih, hem sanayi barınıyor.
            Sultan .............. buyana camileri, sarayları tercih eden Türk padişahları ne kadar güzel ne kadar sade camiler yapmışlardır... Tabi böyle memleketin şahsiyeti de fedakarlık ve Allah rızası ile yoğrulacaktı. Bundan uzaklaştıran herkes yalnız bu millete değil, insanlarınada zarar vermektedir.
            Konya geleneklerinin herbiri şaşırtıcı olduğu kadar güzeldir.
            Güzele güller ka........ yakışır.
            Alaaddin Tepesinde ki meczup görünüşlü cami Kemal Bey’in dikkatini çeker. Bunlar sayfa sayfa odabaşını deyimle “Konya’nın gülleri, onları herkes sever.
            Ölümün nefesi soğuktur., kimse kendine ve çevresine yakıştaramaz.




           

           


Yorumlar

Popüler Yayınlar