MEHİR

MEHİR

Mehr, erkeğin evlenirken kıza vermesi gereken altın, mal veya bir menfaattir. Mehrin altın olması şart değildir. Herhangi bir mal [ev, apartman, bağ, araba, fabrika] veya bir menfaat de olabilir. Dul kadınla evlenen de mehr verir.

Mehr söylenmeden yapılan nikah da sahihtir. Fakat evlendikten sonra da erkeğin hanımına Mehri misil vermesi gerekir.





Düğünden önce, kıza verilen takılar, nikahta mehirden söz edilmemişse, mehr yerine geçer. Erkek, nişan için gönderdiğim şeyler mehr idi dese, kadın ise, hediye idi dese, yenilen şeyler hediye olur. Başka şeyler, mehr olur.



Mehr iki kısımdır. Mehri muaccel ve mehr-i müeccel. Her iki mehr, nikahta bildirilmedi ise, Mehr-i misil verilmesi gerekir. Kadının baba tarafından akrabasına verilen kadar verir.



Mehri muaccel: Acele verilmesi gereken mehr demektir. Bir bilezik, bir küpe, bir buzdolabı vesaire olabilir. Nikah yapılınca, verilmesi vacip olur. Zifaftan veya halvetten önce verilir. Mehr-i muacceli geciktirmek caiz değildir. Hanım ayrılmaya sebep olan bir şey yaparsa, mesela mürted olursa, hürmet-i musahere’ye sebep olursa, mehr-i muaccel verilmez. Erkek boşarsa veya ayrılığa sebep olanı yaparsa, yarısı verilir.



Önce kıza takılan takılardan hangisinin mehri muaccel olduğu bilinmeli. Nikah kıyılırken o zaman (malum olan) denilir. Bilinmiyorsa, malum olan demek yanlış olur. En uygunu ise, mehri müeccel gibi muaccel de tespit edilip, şu kadar mehri muaccel ve şu kadar mehri müeccel ile denmelidir. Taraflar, mehri muacceli tespit ettikleri halde söylemek istemezlerse o zaman, (aralarında malum olan mehri muaccel ile) ifadesi kullanılır. İleride boşanma vaki olunca takılan takıların hangisi emanet, hangisi hediye, hangisi mehri muaccel olduğu bilinmeli, herhangi bir uyuşmazlığa sebep olmamalı.



Mehr-i müeccel: Hemen verilmeyip daha sonra verilmesi gereken mehr demektir. Halvet olmuşsa veya ikisinden biri ölmüşse, mehri müeccelin verilmesi vacip olur. Hanımının istediği zamanda verilir. Eğer istemedi ise, ikisinden biri ölünce, verilmesi vaciptir. Hanım ölünce, kocası, hanımının vârislerine verir. Kocası ölünce, mirasından hanımına verilir. Mehrin başlık parası ile ilgisi yoktur. Başlık parası almak haramdır.



Boşanma halinde, zifaf veya halvet olmuşsa, müeccel mehrin tamamı, olmamışsa yarısı verilir. Bir âyeti kerime meali:

(El dokunmadan boşadığınız kadınlara, mehrin yarısını verin!) [Bekara 237]



Nikah kıyılırken mehr söylenip de, ne kadarı muaccel olduğu bildirilmedi ise, âdete ve hanımının emsaline göre, söylenilenin bir miktarı muaccel olur. Nikah kıyılırken, mehr-i müeccelin belli bir tarihte ödenmesini şart etmek caizdir. Boşanma halinde, mehrin ödeme tarihi beklenir. Ödeme tarihi belli değilse, boşarken hemen ödenir. (Fetvayı Hindiyye)



Mehr biçilmeden yapılan nikah da sahihtir. Ama daha sonra mehr-i misil vermek gerekir. Mehrin çoğunun bir sınırı yoktur. Fakat en azı, 5 gram altındır.



Boşadığı kadına mehrini ödememek kul hakkıdır. . Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Kadınlara mehrlerini gönül rızası ile verin; kendi arzuları ile mehrin bir kısmını size hediye ederlerse, onu da afiyetle yersiniz.) [Nisa 4]



Hadisi şeriflerde de buyuruldu ki:

(Mehr vermemek niyeti ile evlenen, kıyamette hırsızlarla haşrolur.) [R.Nasıhin]

(Hanımını bırakıp mehrini vermemek haramdır.) [Hakim]



(Mehr olarak, bir yüzük olsa da verin!) [Müslim]

(Mehr parası hayırlı maldır.) [Deylemi]



(En iyi mehr kolay ödenendir. Mehirde kolaylık gösterin. Çok mehr istemek düşmanlığa sebeptir.) [Abdürrezzak]





Bir kız ile bir erkek nikahlanıp, sonra boşanırlarsa, böyle meşru bir halvet de olmamışsa, mehrin yarısını verir. Halvet olmuşsa mehrin tamamını verir.



Zifafa girmeyen ve halvet de olmayan kız, bir kere boşanınca, bain [kesin boşanmış] olur. Erkeğin buna hemen yarım mehir vermesi lazım olur ve iddet beklemez. Boşandığı gün bile, başkası ile evlenebilir.



Evliliğin ilerleyen seneleri içinde ortaya çıkan meselelerden birisi, kız için mehir konuşulurken erkek tarafının tedarik etmekte güçlük çekeceği külliyetli bir paranın talep edilmesidir. Veya hediye ve ev eşyası alınırken kız veya erkek tarafın bütçesini zorlayan nispet ve kalitede eşya istenmesidir. Bu durum karşısında taraflar imkân ve mâlî kaynaklarını zorlayarak, gerektiğinde borç altına girerek istenileni yapmakta ve tedarik etmektedir. Her ne kadar ilk başta mesele hallolmuş, talepler yerine getirilmiş olsa da, ya anne-babanın üzerine veya eşlerin payına büyük bir külfet ve ağır bir yük gibi miras kalmış olacaktır. Bazen bu borç ödeme müddeti seneleri bile aşmaktadır. Böylece genç evlilerin gamsız tasasız geçmesi gereken ilk yılları taksit veya borç ödeme sıkıntısıyla geçmiş olacaktır.



Her meselede olduğu gibi, bu hususta da bize en salim ve mâkul yolu gösteren Peygamberimiz "Nikâhın en hayırlısı en kolay olanıdır"(1) buyurarak, nikâhta herkesin kaldırabileceği ve kolayına gelen kadar bir masrafa girmesini tavsiye etmişlerdir.



Kadının bir hakkı olarak erkek tarafından verilmesi gereken mehrin miktar ve ölçüsü de yine sünnette mevcuttur. Bu husus gerek Peygamberimizin kendi şahsî tatbikatında, gerekse mümtaz Sahabîlerine gösterdiği örneklerde açıkça görülmektedir.



Hz. Fâtıma'nın çeyizi ve ev eşyası, zarurî olarak evde bulunması gereken birkaç parça eşyadan ibaretti. Nikâh muamelesini kolaylaştırıp gençlerin meşru olmayan yollara düşmelerine set çekilmesini isteyen Peygamberimiz, hiç parası olmayan, mâlî durumu pek zayıf bulunan Sahabîleri de yuva sahibi yapmıştır. Nitekim bir seferinde evlenmek isteyen bir Sahabîye "Demirden bir yüzük bile olsa kadına mehir olarak ver" buyurur. Sonra o zat Peygamberimize, "Demirden bir yüzüğüm de yoktur" deyince, Resul-i Ekrem Efendimiz, "Kur'ân'dan ezberindeki sûreleri kadına öğretmen şartıyla seni onunla evlendirdim" buyururlar.(2)



Adalet güneşi Hz. Ömer de insanların aşırı derecede mehir istemeleri üzerine şu hitabede bulunur: "Ey mü'minler, kadınların mehrini çoğaltmak hususunda aşın gitmeyiniz. Çünkü bunda aşırı gitmek, eğer dünya hayatında övünülecek bir şey veya Allah katında bir takva olmuş olsaydı, buna en çok hakkı ve liyakati olanınız Muhammed (a.s.m.) olacaktı.Halbuki o, hanımlarından hiçbir kadının mehrini on iki ukiyyeden [500 dirhem> fazla yapmamış ve onun kızlarından hiçbirinin mehrİ de on iki ukiyyeden fazla yapılmamıştır." (3)



îslâm hukukunda "başlık parası" değil, mehir vardır. Bazıları mehirle başlık parasını karıştırır. Mehir doğrudan kıza, erkeğin bir hediyesi olarak verilirken, başlıkta kızın babasının, kızına mukabil kendi hesabına istediği bir para bahis mevzuudur. Damat adayından istenen bu para evliliği maddî bir pazarlık mevzuu haline getirmektedir.



Mehrin Kısımları:



İslâm hukukuna göre, bir Müslüman erkekle evlenen kadın, mehir adı altında bir mal alma hakkına sahip olur.Nikâh kıyılırken mehrin zikredilmesi tavsiye edilmektedir. Ancak nikâh esnasında mehir zikredilsin edilmesin, hattâ yok sayılıp inkâr edilse bile, kadın mehir almaya hak kazanır. Yâni, mehir kadının en tabiî hakkıdır.

Bu aynı zamanda İlâhî bir haktır, ancak evlilikten sonra, kadın, mehri kocasına bağışlayabilir. Kadın gönül rızâsı ile hibe etmediği takdirde bu hak devam eder.



Nisa Sûresinin 4. âyet-i kerimesinde bu husus meâlen şöyle ifâde buyurulur: "Kadınların mehirlerini gönül hoşluğu ile verin. Eğer kendi istekleriyle bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yiyin."



Mehir daha çok iki tarafın karşılıklı rızâlarıyla tespit edilip edilmemesi itibariyle mehr-i müsemma ve mehr-i misil olarak iki kısma ayrılır. Konuşulup kararlaştırılan mehir (mehr-i müsemma) muaccel (peşin olarak) ve müeccel olmak üzere iki şekilde mütâlâa edilir. Nikâh akdi yapılırken veya birkaç gün içinde verilen mehre muaccel (peşin) adı verilir. Daha sonra vermek üzere söz verilen mehre de müeccel (veresiye) mehir denir. Her iki çeşit mehrin bir kısmı peşin verilerek bir kısmı da sonraya bırakılabilir.



Müeccel mehir için bir tarih verilmişse, vaktin girmesinden sonra kadın mehri hak eder, verilmesi icap eder.

Verilen süre bitmeden erkek ölse bile, kadına vaad edilen, mehir borç para gibi erkeğin geriye kalan mal lığından ayrılarak verilmesi gerekir. Müeccel olan mehirde bir müddet tayin edilmemiş, kararlaştırılmamışsa; boşanma veya vefat haline kadar tecil edilmiş sayılır. Boşanma yahut vefat vuku bulursa ödenmesi gerekir. Kocanın veya vârislerinin söz verilen meblağı ödemesi vaciptir, bunu ödemekle mükelleftirler.



Bir de mehr-i misil vardır ki, bu da başta mehir tayin edilmese, tabiî olarak kadın yaş, ahlâk, güzellik, mal gibi evsaflarda mümasili olan, benzeri diğer kadınlar göz önüne alınarak tespit edilen bir mehir esas alınır. Kararlaştırılan miktar peşin veya daha sonra ödenir.



Mehrin miktarı meselesine gelince, bunun azamî sınırı için belli bir miktar yoktur. Ancak en azı, Hanefî mezhebine göre on dirhem gümüştür. Bu da yaklaşık 40 gram eder. Ancak mehir hususunda itidali muhafaza etmeli, aşırıya varmamak, erkeğin de kadının da hukukî menfaatlerine riâyet edilmelidir.(4)



1. Ebu Dâvud, Nikâh: 31.

2. Müslim, Nikâh: 76.

3. İbniMâce, Nikâh: 17.

4. Reddü'l-Mubtar, 2: 329; Hukuk-u islâmiye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kamusu, 2: 115-124.




Yorumlar

Popüler Yayınlar