İMAMI BEĞAVİ

                                                                                                           Bekir ŞAHİN
Ebû Muhammed Muhyissünne el-Hüseyn b. Mes'ûd b. Muhammed el-Ferrâ' el-Begavî’nin çocukluk ve gençlik yılları hakkında kaynaklarda bilgiye rastlanılmamaktadır. Kendisine Bağşûr (Bağ) kasabasına nisbetle Begavî denmiştir. Ferrâ lakabı ise kürk­çülük yapmasından dolayı verilmiştir.  Bu sebeple İbnü'l-Ferrâ diye de anılır.
Zühd ve takvası, sade giyimi, önceleri sadece ek­mekle, fakat zayıf düşmesi üzerine zey­tin ekmekle yetinmesi, abdestsiz ders vermemesi gibi özellikleriyle tanınan Be­gavî bulunduğu çevrenin dışına çıkmadı.
Begavî yaşayışında ve ilmî anlayışında da selefîdir. Şafiî mezhebine bağlı bir çevrede yetiş­tiği ve hatta Şafiî fıkhına dair et-Tehzîb adlı önemli bir eser yazdığı halde mez­hep taassubuna düşmedi. Bütün mez­heplerin görüşlerini inceleyip naslara en uygun ve delil yönünden en Kuvvetli bul­duklarını benimsemekte tereddüt et­medi. Kur'an ve Sünnet kültürünün yay­gınlaşmasına gayret ederek müslümanları bu iki kaynağa sarılmaya çağırdı. Bu sebeple de kendisine "Muhyissünne" ve "Rüknüddin" lakapları verildi. Bütün ça­lışmalarını sünnet üzerinde yoğunlaştır­dığını belirten Begavî, hadis metinleri üzerinde daha fazla durulmasını sağla­mak için senedsiz hadis nakil geleneği­ni başlatmıştır. Nitekim kendisinden son­ra bilhassa halk için tertip ve tasnif edi­len hadis kitaplarında hadis senedleri alınmamış, sahabeden olan râvi zikredil­mekle yetinilmiştir.
Kay­naklarda, Begavî seksen yaşlarında Merverrüz'da vefat etmiş ve çok sevdiği hocası Ka­dı Hüseyin’in yanına Tâlekân Kabristanı'na defnedildiği ifade edilmektedir. Vefat tarihi ise 516 /1122 olarak da geçmektedir.
Şerhu's –Sünne,  Meşâbîhu's-sünne, Şerhu Câmi'i't-Tirmizî, Fetâvâ-ı Begavî'ye , Me'âlimü't-Tenzil eserlerinden bazılarıdır.
         Adı bütün veliler listesinde yer alan İmam-ı Begavî, Merhum Hacıveyiszade Mustafa Kurucu’nun dualarında adını zikrettiği dört-beş zattan birisidir.
 Türbesi Sadreddin Konevi türbesine giden yol üzerinde idi. Zamanla harap olan türbe, sonradan tamamen yıkılarak, üzerine yüksek binalar yapılmıştır. Türbede yatan zatın kemiklerinin de Sadreddi-i Konevi türbesinin avlusuna nakledildiği rivayet edilir.
         Konyadaki İmam-ı Begavî, Türkiye’de yaşamış olan Begavîler’den birisi midir? Yoksa türbesi Bağ Köyün’de doğan 516/1122. Yılında Merv’de vefat eden büyük hadis âlimlerinden İmam-ı Begavî’nin bir makamımıdır? Bunu kesin olarak bilemiyoruz.

         Sadreddin-i Konevi türbesinin bahçesine nakledilen kabir üzerindeki taşın kitabesinde:

         “Bu makam, Ulemadan İmam-ı Begavî’nin olup, Hicri 516 da vefat etmiştir.
         Allah rahmet eylesin” deniliyor.

         Burada verilen vefat tarihi ile Horasan’da yetişen ve orada vefat eden büyük hadis âliminin vefat tarihleri birbirini tutuyor. Ayrıca İmam-ı Begavî’nin tekke kapısı üzerinden alınıp tamir sırasında çeşme üzerine konulan kitabedeki “… bin Mesûd el-Begavî” ibaresi, buranın adı geçen hadis alimi İmam-ı Begavî’nin bir makamı olduğu kanaatını kuvvetlendiriyor. Zira onun adı da Hüseyin bin Mesut bin Muhammed’dir. Bu kitabe üzerindeki tarih, mescidin yapım tarihi olabilir. Bu duruma göre oradaki kabir, zamanın şeyhlerinden birisine aittir.

         Mehmet Önder,  Ocak 1951 tarihli Yeni Meram gazetesinde neşrettiği, “İmam-ı Begavî Konya’da mı metfundur” başlıklı makalesinde şu bilgileri vermektedir.         İşte birinci ihtimale göre, İmam-ı Bâgavî’nin Konya’daki türbesi de bunun gibi bir makamdır. Yani bu şöhretli bilginin adına bir türbe yaptırılmış, bir türbedar yerleştirilmiş, zengin vakıflar bağlanmış ve ziyaret edilmiştir.

Diğer bir ihtimale göre, İmam-ı Bâgavî hakikaten Konya’da vefat etmiştir. İmam-ı Bâgavî’nin vefat ettiği XIII. yüzyılın başlarında Konya, Anadolu Selçuklu Devletinin Başkenti ve bir ilim yuvasıdır. Horasandan, Hindistan’dan, Arabistan’dan yüzlerce bilgin, derviş, seyyah, şair tüccar, talebe Konya ya akın etmekte bu ünlü Türk şehrinden feyz almaktadır. Bu devirde, ilim ve sanat eserlerine karşı sempati geniştir. Bilginler hürmet görmekle, bunların ders vermesi vaaz etmesi için geniş medreseler inşa edilmektedir. İmam-ı Bâgavî’ nin de Mervel- Rus’dan kalkarak Konya’ya gelmiş olması ve burada vefat etmesi kuvvetle muhtemeldir.

              Bazı devirlerde, bir şehirde metfun meşayihlerin isimlerini kaydeden kronik ve silsilenameler yazılmıştır. Bunlardan Konya’ya mahsus 2 yazma elimizdedir. Bu yazmalardan biri Konya müzesi ihtisas kitaplığı No/2188 de kayıtlıdır. Bu eserde Konya’da metfun olan meşhur şahsiyetler sayılmakla, bu arada imam-ı Bagavî de zikredilmektedir. Yine aynı kitaplıkta 1075 numarada kayıtlı bir yazmada İmam-ı Bagavî’ nin Konyada öldüğünü işaret edilmektedir. Ansiklopedik eserlerden bir kısmı da imam-ı Begavî nin Konyada metfun bulunduğunu kaydetmişlerdir. Bu arada Ahmed Cerahda da  Begavî nin Konya’da gayet muntazam bir türbesi olduğunu ve ziyaret edildiğini yazar.
            Her ne kadar imam-ı Begavî nin Konya daki mezkûr türbesine ait vakfiyeye henüz tesadüf edememiş ise de elimizde ki bir kayda göre bu türbeye ait büyük bir bahçe olduğunu yine türbeye ait musluğun sultan Selim-i sani evkafından tayin edilen bir mütevelli tarafından işletildiğini ve vakıf bahçe ile musluğun bir bekçi tarafından son yıllara kadar muhafaza edildiğini öğreniyoruz. Hatta türbenin civarında Begavî adına yaptırılmış birde mescit bulunuyormuş. Zamanla harap olan bu yapının kitabesi türbe civarındaki bir çeşmenin üzerine konulmuştur.
                  İmam-ı Begavî meselesinde zayıf bir ihtimal de, adı geçen Horasanlı İmam-ı Begavî’nin Anadolu’nun fethine katılarak Konya’ya gelip yerleşmiş olmasıdır. Bu duruma göre İmam-ı Begavî Hazreti Mevlâna’nın babası, Baha Veled din’in doğumundan otuz yıl kadar önce vefat etmiştir. Bu yüzden Mevlevî kaynaklarında Begavi’nin adı geçmemiş olabilir.

BİBLİYOĞRAGYA:
DİA, C.5,s.340;Yeni Meraram gazetesi, Ocak 1951.;
M A Ali Uz ,Konya Alim ve Velileri,Konya 2004, s.80-81.;
Mehmet Önder, Mevlâna Şehri Konya,Ankara 1971,s.267-269;.
C.Brockelman, (1961) “Begavî”, İA,II/449.;
İbn Imâd, Ebu'l-Felâh Abdu'l-Hayy el-Hanbelî, Şezerâtu'z-Zeheb fî Ahbâri men Zeheb C.4,s.48,49
Hayreddin ez-Zirikli ,el- A’lâm, Kamusu Terâcim, , Beyrut 1992,C.2, s.259
Ömer Rıza Kahhale, Mucemu'l-Müellifin Terâcimu Musannifi'l-Kutubi'l- Arabiyye, Beyrut,c.4, s.61

Yorumlar

Popüler Yayınlar