Yazma Eser Ciltlerinde Cilt Ustası İsimleri ve Cilt Tamir Kitabeleri
Yazma Eser Ciltlerinde
Cilt Ustası İsimleri ve Cilt Tamir Kitabeleri
Bekir Şahin
Kültür ile sanatın ince ve zevkli
konularından birisi kitap sanatlarıdır. Cildin, kitap sanatları arasında çok
önemli bir yeri vardır.
Cilt; bir kitap veya mecmuanın
yapraklarını dağılmaktan korumak için yapılan koruyucu kapağın adıdır.
Türk cilt sanatı, Uygurlularla başlamıştır.
Cilt sanatı Türklerin İslâmiyet’e
girmesinden sonra büyük bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmenin sebeplerinden
biri, yazı ve kitabın Müslüman Türklerce mukaddes sayılmasıydı. Özellikle dinî
kitaplar belden yukarı seviyedeki yerlerde korunmaktaydı. Yazı ve kitaba
gösterilen bu özel ilgi onun tezyinine ve ciltlenmesine de ayrı bir önem
verilmesini sağlamıştır.
Cilt ustaları isimlerini ekseriyetle
gizlemişler veya isimlerini pek yazma ihtiyacı duymamışlardır. Ancak azda olsa
Türkiye Selçuklu ve bu üslubu taşıyan ciltleri yapan usta isimleri, ciltlerin
köşebent içlerinde, şemse merkezinde, mikleb şemsesinde, sertabda, köşebent
önünde, zencirek kartuşunda ve kapak içlerinde görülmektedir.
XV. yüzyılda sağlanan kuvvetli siyasi istikrar, memleketin
iktisadi hayatında, dolayısıyla kültür ve sanat faaliyetlerinde de canlılık
yaratmış, bunun sonucu olarak birçok sanat dalında olduğu gibi, Türk
ciltçiliğinde de en güzel eserler meydana getirilmiştir. İşte bu dönemde
yapılan, Osmanlı üslubu taşıyan ciltleri yapan usta isimlerine de azda olsa
rastlamak mümkündür.
Ayrıca tarihe tanıklık eden, yorulmuş, tamirine ihtiyaç
duyulmuş ciltlerde de tamir kitabelerin rastlanmaktadır.
Biz bu bildirimizde ülkemizde bulunan Yazma Eser
Kütüphanelerindeki yazma eser ciltlerinde rastladığımız cilt uslarının isimleri
yeralan ciltleri ve yurt dışında rastladığımız tamir kitabeleri bulunan
eserlerdeki tamir kitabelerini tanıtmaya çalışacağız.
Yüzyıllar süren
İslam- Türk Medeniyeti’nin ve sanatının önemli bir bölümünü teşkil eden nefis
ciltleri yapanlar kimlerdir?
Bu soruya
cevap verebilmek birkaç bakımdan zordur:
1-
Ciltler
üzerinde mücellit imzaları yok denecek kadar azdır.
2-
Mücellitler
aynı zamanda nakkaş, müzehhip, musavvir, minyatürcü ve ebru’cudurlar. Bunları
birbirinden ayırmak zordur.
Mücellitlerden, yaptığı ciltler üzerine ismini yazanlar çok azdır. Ömrünü
bu alana adayan Prof. Dr. Saim Arıtan Selçuklu dönem ciltlerinden sadece 22 cilt imzasına rastladığını
ifade etmektedir.
Hat sanatın da icazeti olmayan
kişilerin yazılarına imza atmadıklarını, bazı önemli sanatçıların da mütevazılık
adına imza kullanmadıkları düşünülürse Mücellitlerden, imza ve isim kullananlar,
ancak Osmanlı Sarayı’nda çalışan ve önemli kişilere cilt yapanlardır. Demek
doğru olacaktır.
Mücellitlerin, aynı zamanda diğer kitap sanatları ile uğraşmaları da,
işi zorlaştıran ayrı bir unsur olmaktadır.
Gelibolulu Ali'nin Menâkıb-ı Hünerverân'ı, Nefeszâde'nin Gülzâr-ı Savâb'ı, ... Ve
Müstekîmzâde'nin Tuhfe-i hattâtîn'i gibi eserlerde mücellitlere ve sanatlarına dair verilen malumat pek azdır.
Bütün tarihi kaynaklarda isimleri bilvesile zikredilmiş olan mücellitlerin
miktarı otuzu bulmaz; haklarındaki tavsifler de, basmakalıp sözlerden ibarettir.
Hâlbuki sadece ülkemizde 500000 cilt civarında yazma eser
vardır. Bu eserlerin hepsi bir mücellidin elinden geçmiştir. Ancak bugün değişik vesikalardan elde dilen
mücellit isimlerinin sayısı 200 ü bile bulmamaktadır. Yine Ahmet Saim Hocamızın
tespitini zikredersek 140 civarındadır.
Bir takım
vesikalardan – aşağı yukarı – üç asırlık bir müddet içinde Enderun’da yetişmiş
ve Hassa hizmetinde çalışmış olan mücellitleri; yaşadıkları dönemi. ,
dereceleri, hatta sanata intisab ve vefat tarihleri ile öğrenmekteyiz.
“ İnsan gibi
maddelerinde muayyen bir ömrü olduğuna göre, zamanın tahribatından kurtulup bu
güne kadar gelebilmiş sanat eseri vasfı olan maddeler üzerinde incelemelerde
bulunmak, eğer varsa sanatkârının adı etrafında araştırmalar yapıp, sanat
değerini ve sanatkârını bilinir bir hale getirmek, sanat ve kültürümüz adına
önemli bir hizmet olacaktır.”
“Müzehhipler,
sadece tezhibi değil, kâğıt boyamağı, aherlemeği, ebru ve cilt yapmağı da
bilirlerdi. ”
“Cilt
sanatçılarının, bu sanatla sıkı sıkıya ilgisi bulunan tezhip, tasvir yazı vb.
sanatlarda da üstad oldukları, kaynaklarda bildirildiği gibi, arasıra rastlanan
bazı ciltler üzerinde mücellit, musavvir ve müzehhip imzalarının aynı sanatkâr
tarafından atılmış olması ile anlaşılmaktadır. ”
“Cilt
üzerinde, ciltçi, müzehhip ve nakkaş unvanı ile sanatkâr imzalarına pek
rastlanmaz. Bir kısım ciltçilerin imza yerine mühür ve ya bir işaret
kullandıkları ve bunlarla tanındıkları söylenilebilir.”
Bu işaret ve ya mühür (damga)lerden,
cildi yapan ve hatta cilt üslubu belki çıkarılabilir. Bunun için de kolektif
bir çalışmaya, en azından münferit çalışmaları derleyip toparlayabilmek gibi
bir organizeye ihtiyaç vardır.
Mücellit İsimleri:
Gerek eserlerinden, gerekse ehl-i Hıref defterlerinden XVI. yy. Kanuni devri Nakkaş ve Mücellitleri: XVI. yy. başından XVIII. yy. sonuna kadar mücellid-başıların ve XIX. yy. Mücellitlerinin azda olsa isimleri tespit edile bilmiştir.
Gerek eserlerinden, gerekse ehl-i Hıref defterlerinden XVI. yy. Kanuni devri Nakkaş ve Mücellitleri: XVI. yy. başından XVIII. yy. sonuna kadar mücellid-başıların ve XIX. yy. Mücellitlerinin azda olsa isimleri tespit edile bilmiştir.
Ciltçilik Teşkilatı:
Türk cilt Sanatı’nın XVI. yy.da en parlak devrini yaşamış ciltte
“klasik devir”teşekkül etmiştir.
Türk hükümdarlarının kitap
sevgisi, Osmanlı sarayında kitap sanatlarının gelişmesini sağlayacak bir
ortamın doğmasına sebep olmuştur. Saray’da hat, tezhip, cilt ve minyatür atölyeleri
kurulmuş, devrin yerli-yabancı sanatkârları bu atölyede görev almışlar, Türk
sanatının gelişmesinde rol oynamışlardır.
Cilt sanatının hızla
gelişmesi, cilt sanatkârlarının da bir teşkilata tabi olmalarını icap
ettirmiştir.
Mücellitleri iki grup
halinde görüyoruz:
a)Saray’da ayrı bir sanat zümresi olarak çalışan mücellitler
b) serbest
olarak, Bayezid semtinde çalışan mücellit esnafı.
“Ciltçiler, meslekte Üstat olarak
sahabe’den Abdullah Yemeni’yi kabul etmiştir.”denilmektedir. Ancak, yaptığımız
araştırmalarda tabakat kitaplarında böyle bir isme rastlayamadık.
İlk defa sultan II. Bayezid zamanında
( XVI. yy.) sarayda bir lonca kuran saray mücellitleri, diğer sanatkârlar gibi
bir zümre teşkil ederek, önce “usta” ve “şakird” olarak ikiye ayrılmışlar,
ustalar da kendi maharet ve kıdemlerine göre “ser-mücellide”,”ser-bölük”,”ser-oda”,”kethüda”
ve “ser-kethüda” gibi rütbe ve mevkiler almışlardır. Bunları Topkapı Sarayı
Müzesi Arşivi’ndeki “Ehl-i Hıref” defterlerinden öğreniyoruz. Buralarda sadece
mücellitlerin isimleri yer almış, bazen baba ve memleket isimleri de
verilmiştir. Bu defterlerde, bir arada çalışan hassa mücellitleri sayısının 50
nefere kadar yükseldiğini öğreniyoruz. Ayrıca, altın döğücü (zergub) ve
mürekkepçi (mürekkebi) sanatkârları da Hassa ciltçileri teşkilatına bağlı
idiler. Hassa ciltçileri, esas bölüklerinden başka, Kemhacılar, çilingirler,
Divan Kâtipleri ciltçiliği gibi saray içinde, fakat esas bölükleri dışında da
görev almaktaydılar.
Saray dışında serbest olarak
çalışanlar ise, Sultan Abdülaziz zamanına kadar, toplu olarak şimdiki İstanbul
Edebiyat Fakültesi’nin bulunduğu yerde toplanmışlardı. Daha sonra XVII. yy.da
Evliya Çelebi’den 300 mücellidin 1oo dükkânda çalıştığı öğrenilmektedir.
İMZALARIN
BULUNDUĞU YERLER:
A)Köşebent içlerinde: 12
(İbrahim)Süleymaniye,
laleli:411
(Muhammed
er-Reşit)Süleymaniye, Turhan valide:253
(Sermedi)Süleymaniye,
Ayasofya:1369
(Hasan)
Süleymaniye, Ayasofya:1066
(Mağribi)Süleymaniye,
Ayasofya:58
(Muhammed
es-Seyyid)Süleymaniye, Şehid âli paşa:371
(Emin)Süleymaniye,
Ayasofya:3437
(Emin)bursa,
Yebek, Hüseyin çelebi:795.
(Emin)bursa
Yebek, ulu cami:435.
(Emin)Süleymaniye,
Ayasofya:543(resim:17)
(Emin)
T.S.M.K. A.2334(RESİM:18)
(Mecdüddin)T.S.M.K.
A.2334(resim:21)
B)şemse merkezinde: 5
(İbrahim)
T.S.M.K. III. Ahmet:28/2 (resim:5).
(Yusuf
el-kon evi)Süleymaniye, Fatih:228(resim:6).
(Esed)Süleymaniye,
Ayasofya:3248(resim:9).
(Hasbiyallah)Süleymaniye,
Turhan valide:228,(resim:24).
(Muhammed
eş-Şehid)Süleymaniye, Ayasofya:1065(resim:19)
C)Mıklep şemsesinde:2,1 *3
Merhum
a.Süheyla Ünver(a.g.e. s.79)imzayı böyle okumuştur. Ancak ”Muhammed
eş-şerif”,gibi de görülmektedir.
(
Hasbiyallah ) Süleymaniye, Turhan Valide: 228 (resim: 24).
d ) Sertabta:1
(
hasbiyallah ) Süleymaniye, Turhan Valide: 228 (resim: 24).
e
) Köşebent önünde:1
(
hasbiyallah ) T.S.M.K. ,A. 347/3 (RESİM: 27)
f ) Zencirek Kartuşunda:1
(
abdurrahman ) T.S.K.M. ,E.H.: 247 (resim: 20).
g ) Kapak İçlerinde:5
(Amel-i
Mücellid Sahibuhu Hasan) Süleymaniye, Ayasofya: 1018 (resim: 22).
(Mücellid
Hasan) TSMK. A. 286 (resim: 11).
(Mücellid
Hasan (Hamdi) Bursa, YEBEK, Hüseyin Çelebi: 481(resim:22))
(Mücellid
Eyyüb sahibuhu Hasan ) Bursa, YEBEK, genel: 931(resim: 23)
(Mahmüd)
Vakıflar Genel Md. Arşivi no:51 (resim: 15).
h)Salbekte 2
3-İMZALARIN
UYGULANIŞ ŞEKLİ:
Bu
imzalar, çoğunlukla 4-6-11 mm. çapında yuvarlak mühürler şeklinde
uygulanmıştır.
Bunun
dışında:
Zencirek
kartuşunda baklava dilimi içinde
Kapak
içlerinde, tezyinat arasına ustaca yerleştirilmiş, yuvarlak veya basık altıgen
şekiller içlerinde de uygulanmıştır.
Osmanlı
ciltlerinde şemse ve salbek formunda kullanılmıştır.
Tamir
Kitabeleri:
Bu
kitabelere Rodos Hafız Ahmet ağa Kütüphanesinde rastladım.
Yaklaşık
20 kadar kitabede cilt ustasının değil cilt yaptıran şahısların isimleri ve
okuyuculardan dua ve Fatiha okunması istekleri vardır.
Vakıf
belgelerinde ve Şeri mahkeme sicillerinde bu ciltlerin ne zaman nerede ne
kadara yapıldığına dair bilgilere rastlamak mümkündür.
Karapınar
Sultan Selim Camii’ne de 9 Kur’ân’ın vakfedildiği, son dönem belgelerinden
anlaşılmaktadır. Bunlar 1895’de iki sandık içine konarak onarılmak ve
ciltlenmek üzere Konya’ya gönderilmiş, Evkaf Sandığı’nda görevli Mücellit
Hüseyin Efendi, 13 gün içinde ciltleyerek Karapınar’a iade etmiştir. Tamirler için
497 kuruşun harcandığı görülmektedir.
Aynı
tarihte Çorum'da bir medresenin tamiri için 5739 kuruşun harcandığı düşünülürse
aslında oldukça büyük bir meblağdan söz edildiği ortaya çıkmaktadır.
Sonuç
olarak:
Bazı sanat dallarında da olduğu
gibi, sanatkârın tevazuundan –olsa gerek, şimdiye kadar ancak üçü Osmanlı tarzı
olmak üzere 25 adet imzalı cilde rastlanmıştır.
Bu cildler 1256-1434 periyodunda
yapılmışlardır. Bu, bize Selçuklu, Beylikler(Memluk), Osmanlı zincirini de göstermektedir.
Bu imzalar; şemse, köşebent,
zencirek, Sertab, mıklep ve kapak içlerinde olmak üzere cildi bütün
bölümlerinde kullanılmıştır.
Yorumlar