MERAM İLÇESİNDEKİ YER ADLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Ahmet KUŞ
Yer adları bilimi (Toponymy), yer belirten özel adları
inceleyen bir bilim dalıdır. Batıda adbilimin bir alt kolu olarak gelişmeye
başlayan yer adları bilimi, yalnızca dilbilimin konusu olarak kalmamış, tarih,
sosyoloji, antropoloji, biyoloji, coğrafya, etimoloji gibi değişik bilim
dallarının da ilgilendikleri bir alan olarak dikkati çekmiştir. Verilişinde pek
çok etkenin bulunduğu yer adları, bir coğrafyanın, toprak parçasının oraya
yerleşen halklar tarafından vatanlaştırılmasının ilk ve en önemli aşamasını
teşkil eder. Bir yerleşim biriminin adı çoğu zaman ufak tefek değişikliklere
uğrasa da tarihten gelen en eski adıyla anıla gelmiştir. Aslında yerleşim
biriminin geçmişi çok eskiyse ve bir medeniyeti temsil ediyorsa eski adına
yakın bir ad vermekte fayda vardır. O bölgenin adını tamamen değiştirmektense
eskiyi andıran bir ad koymak daha uygundur. Örneğin Kilistra, Meram ilçe
sınırları içerisinde yer alan çok eski bir yerleşim biriminin adıdır. Kilistra
adı Gökyurt olarak değiştirilmiştir. Kilistra’nın tarihî geçmişiyle hiçbir ilgisi
olmayan, Kilistra hakkında hiçbir fikir vermeyen Gökyurt’un yerine Kilistra
adını andıran bir ad kullanılması daha uygun olurdu. Çünkü yer adları bir
toplumun sosyal ve kültürel yapısı ile bulundukları, kullanıldıkları mekânın
tarihî geçmişi ve coğrafi özellikleri hakkında da önemli ipuçları taşırlar. Yer
adları insanlığın ve uygarlığın izlerini yansıtırlar. Aynı zamanda toplumların
coğrafi mekânla bütünleşmesinin göstergesidirler.
ABDÜLAZİZ:
Atatürk Caddesi’nin güneyinde yer alan mahalleye adını veren mescit Keykubat
Sokağı ile Kadı İzzettin Sokağı’nın kesiştiği noktada yer alır. Mahalle adını Selçuklu döneminin ileri
gelen din ve devlet adamlarından Abdülaziz Sultan ile mahallede onun adını
taşıyan tarihî mescitten almıştır. Abdülaziz Sultan, Sultan Alâeddin Keykubat
döneminin şeyhlerindendir. Onun Sultan Alâeddin’e vezirlik yaptığı rivayet
edilir. Mescit Onun tarafından veya Onun adına inşa edilmiştir. Meram ilçesinin
en eski mahallelerinden biri olan Abdülaziz 2009 yılında yapılan değişiklikle
birlikte Bahçelievler ve Cedidiye mahalleleri ile birleştirmiş ve sınırları
daha da genişlemiştir.
AKSİNNE: Mahalle
adını aynı adı taşıyan mezarlıktan almıştır. “Sin”, eski Türkçede mezar,
“sinle” ise mezarlık anlamındadır. Furkan Dede Caddesi üzerinde bulunan ve
günümüze küçük bir bölümü ulaşabilen tarihî mezarlık korunmaya alınmıştır.
Geçmişi Selçuklu dönemine kadar giden mahalle dış kale surlarının dışında kalan
mahallelerden biridir. 2009 yılında yapılan düzenlemeyle Hoca Faruk, Akbaş ve
Gemalmaz Mahallelerinin bazı bölümleri de Aksinne Mahallesi’ne dahil
edilmiştir. Mahalleyle aynı adı taşıyan Aksine Mescidi Selçuklu döneminde inşa
edilmiştir.
ALAKOVA: Eski Konya
Gölü kuruduktan sonra Konya Kapalı Havzası’nda Hotamış, Arapmezarlığı, Alakova,
Aslım ve Akgöl gibi bataklıklar oluşmuştur. Bu bataklıklardan biri olan Alakova
bataklığının oluşmasında Meram Çayı’ndan gelen suların katkısı vardır. Bölgenin
bataklık olduğu dönemde burada su birikintileri ve gölcükler oluşurdu. Oluşan
göller içerisinde balıklar da yaşardı. Bu su birikintilerinden dolayı halk
arasında buraya Balıkova adı verilmiştir. Eski kayıtlarda bölgeden Balıkova
olarak bahsedilmektedir. Halk ağzında bu tabir zamanla Alakova’ya dönüşmüştür. Konya’nın
güneyinde yer alan ve yaklaşık 20
km karelik bir alanı kaplayan Alakova, Meram Çayı’nın
ıslah edilmesiyle kurumuş ve mera haline gelmiştir. Günümüzde Alakova, Meram
ilçesi sınırları içerisinde yer alan çok geniş bir semttir.
ARAPOĞLU MAKASI:
Araboğlu Kosti’nin konağı Alâeddin Tepesi’nin güneyinde bugünkü Mimar Muzaffer
Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Konak, 20. yüzyılın başlarında Konya’ya
yerleşen zengin Marunîlerden Avukat Araboğlu Kosti tarafından yaptırılmıştır. Konak
yaptırıldığı yıllarda şehrin yeni açılan caddelerinden birisi üzerinde atlı
tramvayın makas değiştirdiği yerde bulunuyordu. Konya’nın atlı tramvayları,
demir hat üzerinde belirli semtlerden geçip Türbeönü ile İstasyon arasında
yolcu taşırlardı. Tramvay bu konağın önündeki makasta değişim yaptığı için
buraya Araboğlu Makası denilmiş ve semt günümüze kadar bu adla anıla gelmiştir.
AYDIN ÇAVUŞ:
Aydın Çavuş olarak tanınan Aydın Aydınöz, Osmanlı devleti Kosova eyaleti Bosna
Hersek sancağına bağlı Taşlıca şehrinde dünyaya gelmiştir. Bosna Hersek’ten
Konya’ya gelip Konya Belediyesi’nin park ve bahçeler bölümünde çalışmıştır.
1925 – 1969 yılları arasında vefatına kadar bu göreve devam etmiştir. Göksu
Barajı’nın çevresi ve Tavus Baba Tepesi, O’nun gayretli çalışmaları sonucunda
ağaçlandırılmıştır. Aydın Aydınöz 12 Aralık 1969 tarihinde vefat etmiştir.
Vefatından sonra çok sevip hayatını adadığı Konyalı hemşerileri de kendisine
bir kadirşinaslık ve vefa örneği göstererek ağaçlandırdığı Tavus Baba Tepesi’ne
“Aydın Çavuş” adını vermişlerdir.
AYNA: 1970’li
yıllarda Mengene – Uluırmak yoluna trafiği düzenlemek amacıyla büyükçe bir ayna
konulmuştur. Ayna daha sonra kaldırılmasına rağmen bu bölge halk arasında Ayna
adıyla anılmaya devam etmiştir.
BORDABAŞI:
Karaman Caddesi üzerinde yer alan tarihî bir mahalledir. Mahallenin adının
nereden geldiği bilinmemekle birlikte bir rivayete göre Konya eskiden bu
mahalle ile son bulduğu için “burada” demişler. İbrahim Hakkı Konyalı bu
yakıştırmanın doğru olmadığını belirtir. Öte yandan eskiden Konya – Karaman
çevresinde “borda” kelimesinin “iki kanatlı büyük kapı, sokak kapısı” anlamında
kullanılması mahallenin adının burada bulunan büyük bir kapıyla ilintili
olabileceğini de akla getirir. Mahalle, bazı eski resmî kayıtlarda Sırçalı
Tekye Mahallesi olarak da geçmektedir. Semtin geçmişinin Selçuklu dönemine
kadar uzanması kuvvetle muhtemeldir. Zira burada yer alan Miskinler, diğer
adıyla Sırçalı Sultan Tekkesi’nin Alâeddin Keykubat’ın vakıflarından olması bu
tahmini güçlendirmektedir. 2009 yılında yapılan değişiklikle Bordabaşı
Mahallesi, Hacı Fettah Mahallesi’ne dahil edilmiştir.
ÇAYBAŞI: Çaybaşı,
düne kadar Konya’nın en eski caddelerinden biriyken birkaç yıldan beri de o
caddenin bir bölümünü içine alacak şekilde yeni bir mahallenin adıdır. Semt
adını 1970’li yılların başına kadar var olan çaydan almaktadır. Konya’nın batısındaki
su kaynaklarının birleşmesiyle oluşan birkaç ırmaktan biri olan çayda, yılın
birkaç ayında, sonbahardan ilkbahara kadar su akardı. Çay caddeden önce ve
sonra da devam ederdi. Semt buradan geçen çaya istinaden halk arasında Çaybaşı
adıyla anıla gelmiştir.
DEDE BAĞI: Dede
Bağı, Eski Dere yolu, şimdiki Turut Sokağı üzerinde Cemel Ali Dede
Külliyesi’nin doğusunda geniş bir alan üzerinde yer almaktadır. Bağ, Tekke ve
İdris Bağı olarak da bilinir. Bağın doğu ucu Yaka yoluna kadar uzanır. Bağ
kaynaklarda Cemel Ali Dede vakıfları arasında zikredilmektedir. Günümüzde ise
bağ parsellere bölünmüş ve ortasından yol geçirilmiştir. Bağ daha önce Cemel
Ali Dede Mescidi ve Türbesi’nin de içerisinde yer aldığı bir Mevlevî
külliyesine dahilmiş. Bağ içerisinde sema edilen geniş bir çayırlık ve Şehir Irmağı
üzerinde Turut Değirmeni de bulunuyormuş. Külliyeden günümüze sadece mescit ve
türbe kısmı ulaşmıştır. Bağın doğu tarafı sonradan fidanlık haline
dönüştürülmüştür.
DERE: Günümüzde
Meram ilçesi sınırları içerisinde yer alan Dere semti daha önce Konya merkeze
bağlı bir kasabaydı. 1980 yılında Dere Belediyesi lağvedildi ve mahalle
statüsüne dönüştürüldü. Dere iki dağ arasındaki uzunca bir vadi üzerine
kurulmuştur. Adını Altınapa Barajı’ndan çıkarak Meram’a uzanan Meram
Deresi’nden almıştır. Bir zamanlar Konya’nın en meşhur un değirmenleri de
Altınapa Barajı istikametinden Meram’a uzanan vadide yer alıyordu. Beypınarı ve
Mukbil adıyla bilinen Konya’nın iki önemli su kaynağı da Dere sınırları
içerisindedir.
DÖRTOKKA: Günümüzde
Yorgancı Mahallesi sınırları içerisinde yer alan Dörtokka mevkii, şeriye
sicillerinde “Dörtokka” ve “Dörtvukıyye” adlarıyla bazen bir mevkii, bazen de
mahalle olarak geçmektedir. Vukıyye (bir okka), 400 dirhemlik bir ağırlık
ölçüsüdür. Konya’da Anadolu Selçukluları döneminden itibaren Meram Çayı’ndan
her ırmağa verilen su miktarı bellidir. Mevkiin adının, bu dönemde Sahip Irmağı
ve bu ırmağa verilen su miktarı ile ilgili olması muhtemeldir. Bu bölgede bir
cadde ve mescit de Dörtokka adını taşımaktadır.
.
DURUNDAY:
Meram’ın güneybatısında yer alan Durunday, doğuda Lalebahçe ve Karahüyük,
kuzeyde Yorgancı mahalleleri, batıda da Dutlu Caddesi ile çevrilidir. 19.
yüzyılın ortalarına kadar şeriye sicillerinde mahallenin adına rastlanmamaktadır.
Durunday adı 1848 yılı Temettuat Defterleri’nde vergilendirilen mahalleler
arasında bulunmaktadır. Mahalle adını, Anadolu Selçukluları dönemi devlet
adamlarından Seyfeddin Torumtay’dan almaktadır. Seyfeddin Torumtay, Sultan Alâeddin’in
azatlı kölelerinden, aynı zamanda sultanın beylerbeyi, tanınmış kumandan ve
atabekidir. Seyfeddin Torumtay’ın bu bölgede bir çiftliği bulunuyormuş. Bundan
dolayı bu bölge asırlar boyu Durunday semti olarak anılmış, 19. yüzyılın
ortalarından itibaren de Durunday Mahallesi adıyla tanınmaya başlamıştır.
FAHRUNNİSA: Mahalle
adını burada yaşayan ve vefat eden Fahrunnisa adlı bir hanımdan almıştır. Esas adı Nizam Hatun olan bu hanım,
Hz. Mevlâna Celaleddin Rumî’nin müritlerindendir. Ahmet Eflâki onun hakkında şu
bilgileri vermiştir; “Mevlâna Hazretlerinin zamanında, Konya şehrinde veli ve kâmil
bir kadın vardı. Ona umumiyetle Fahrünnisa (kadınların övüncü) derlerdi. Dindar
ve çok sadık bir hanımdı. Zamanın Râbiası idi. Dünyanın uluları ve gönül sahibi
arifler bunun mûtekidi idiler. Onun görünen kerametleri haddi aşmıştı. O daima
Mevlâna Hazretlerinin sohbetlerinde bulunurdu. Mevlâna da çok defa onu görmeye
giderdi.” Mezarı, aynı adla anılan mescidin avlusundadır. Onun adına yaptırılan
türbe ve mescit zamanla yıkılmıştır. Şu andaki mescit yenidir.
GAZEZLER:
Gazezler semti günümüzde Uluğbey Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır.
Sahip Ata Külliyesi’nin doğusunda yer alan Gazezler dış kale surlarının dışında
kalıyordu. Adını daha önce burada bulunan Gazezler (İpekçiler) Tekkesi ve
Mescidi’nden almıştır. Arapçada “el-gazzu”, “ipek, ham ipek, bükülmüş ibrişim”;
“el-gazzâz” da “ipekçi, ipek işleyen, ipek satan” anlamlarına gelir. Bu bölge
Selçuklu döneminden beri ipekçilerin bulunduğu bir semttir. İpekçilerin bir
nevi merkezi durumundaki Gazezler Tekkesi de ipekçilikle uğraşan
Nakşibendîlerin tekkesidir. Şu anda ibadete açık olan Gazezler Camii, Gazezler
Çeşmesi ve Gazezler Mezarlığı Furkan Dede Caddesi üzerinde yer almaktadır.
HACI FETTAH: Hacı
Fettah günümüzde bir mahallenin adı olsa da daha çok bir semti ifade
etmektedir. Semt adını Hacı Fettah Mezarlığı içerisinde mezarı bulunan Abdülfettah
Çavuş’tan almıştır. Abdülfettah Çavuş Hoşhavanata Mahallesi halkındandır. Konya’nın
üçüncü büyük mezarlığı olan Hacı Fettah Mezarlığı ve bitişiğindeki cami de adını
bu zattan almıştır. Yeniçeri Çavuşu olan Abdülfettah Çavuş ve oğlu Abdullah bilinmeyen
bir sebepten dolayı 1131/1718-19 yılında idam edilmişler ve bu mezarlığa
defnedilmişlerdir.
HAVZAN: Havzan,
“Havuzan” kelimesinin bozulmuş şeklidir, havuzlar anlamına gelir. Selçuklu
döneminde bu bölgede havuzlar bulunduğu için semte bu ad verilmiştir. Havuz,
Arapça “havz” kelimesinden türetilmiştir. Aslı Havuzan olan kelime zaman
içerisinde Havzan’a dönüşmüştür. Havuzlar Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahreddin
Ali tarafından 13. yüzyılın ortalarında yaptırılmıştır. Havuzlara ait bazı
kitabe parçaları Havzan Çeşmesi üzerindedir. Sahip Ata Irmağı’ndan gelen vakıf
suyu buradaki havuzlarda dinlendirildikten sonra künklerle şehrin muhtelif
bölgelerine veriliyordu.
.
İHTİYAREDDİN:
Selçuklu döneminden günümüze intikal eden tarihî mahallelerden birisidir. Konya
dış surlarının güney sınırında Larende Kapısı yanında yer alır. Mahalle adını II.
Kılıçaslan’ın Selahaddin Eyyubi’ye elçi olarak gönderdiği büyük devlet adamı,
emir ve vezir İhtiyareddin Hasan’dan almıştır. Halk tarafından çok sevilen
İhtiyareddin Hasan, II. Kılıçaslan’ın çocuklarının iktidar mücadeleleri
sırasında öldürülerek cesedi parçalanmış, bu vahşetten galeyana gelen halk,
Onun cesedini sokaktan alarak Kayseri’de Hoca Hasan Medresesi’nde toprağa
vermiştir. Mahallede bu adla anılan bir de mescit bulunmaktadır. Yavuz Sultan
Selim dönemindeki Konya’nın 79 mahallesinden biridir. 2009 yılında yapılan
değişiklikle birlikte mahalle Şükran Mahallesi’ne dahil edilmiştir.
KALECİK: Günümüzde
Şükran Mahallesi sınırları içerisinde yer alan Kalecik de bir Selçuklu dönemi
mahallesidir. Yan yana iki mahallenin Kalecik ve Kalecelp adını taşıması, yakın
çevresindeki mahallelerde sur kalıntılarına rastlanması bu iki mahalle adının,
bir kale ve surla ilgili olabileceği ihtimalini kuvvetlendiriyor. Sephavan ve
Şükran ile birlikte çevrede daha pek çok mahallede, Şer’iye Sicilleri’nin
muhtelif yerlerinde kale duvarlarından ve kale kalıntılarından bahsedilir. O
tarihlerde dış sur tamamen ayaktadır. 1127 Safer (1715) tarihli kayıtta Şükran
Mahallesi’nde bir mülk taksimi dolayısıyla, kale surlarına rastlanmaktadır.
Kalecik Mahallesi bu mahalleyle komşudur. Demek ki Kalecik adını çevresindeki
surdan almaktadır. Mahallede aynı adı taşıyan bir de mescit bulunmaktadır.
KALECELP: Kalecelp
de Kalecik gibi günümüzde Şükran Mahallesi sınırları içerisine yer alan tarihî
mahallelerden biridir. Kalecelp adı Şer’iye Sicilleri’nde Kal’a-i Celb Sultan
olarak geçmektedir. Mahalle muhtemelen adını bu zattan almış olmalıdır. Ne
yazık ki adına Şer’iye Sicilleri’nde rastladığımız Kal’a-i Celb Sultan hakkında
pek fazla bilgimiz yoktur. Kim olduğu ve nerede medfun olduğu bilinmemektedir.
Sadece türbesinin Erdemşah Mescidi’nin yan tarafında olabileceği tahmin
edilmektedir. Hakkında kesin bir bilgi yoktur. Daha önce Erdemşah Mescidi’nin
çevresinde küçük bir hazire yer alıyormuş, hazire daha sonra kaldırılmış.
Mahallede aynı adı taşıyan bir de mescit bulunmaktadır. Erdemşah Mescidi olarak
da bilinen Kalecelp Mescidi I. Alâeddin Keykubad’ın ikinci hükümdarlık
döneminde, 617/1220 yılında Hacı İsmailzade Şemseddin Erdemşah tarafından
yaptırılmıştır. Mescidin adı Şer’iye Sicilleri’nde (1069 Ramazan/1659) yer yer
Kal’acelp Sultan Mescidi olarak da geçmektedir.
KANLIGÖL: Konya
Belediye Mezbahası daha önce şimdiki Etnografya Müzesi’nin bulunduğu alandaydı.
Mezbahada kesilen hayvanların kanları açıktan aktığı için mezbahanın yakınında
kan gölcükleri oluşuyordu. Bu kan gölcüklerine istinaden bölge Kanlıgöl adıyla
anılmıştır. Kanlıgöl semtinde bulunan ve aynı adla bilinen mezarlığın yerine
Çocuk Yuvası ve Mehmet Karaciganlar Mevlâna İlköğretim Okulu yapılmıştır.
KARAHÜYÜK: Kuzeyinde
Harmancık ve Durunday, batısında Kozağaç, güneyinde Hatıp ve Alakova, doğusunda
ise Hasanköy Mahallesi bulunmaktadır. Günümüzde Meram ilçe sınırları içerisinde
yer alan bir mahalle olan Karahüyük, adını aynı adla anılan bir höyükten
almıştır. Karahöyük Konya ilinde yer alan tarihî höyüklerin en önemlilerinden
biridir. Karahöyük’teki kazılar 1953 yılında Ord. Prof. Dr. Sedat Alp
başkanlığında başlamıştır. Zaman zaman ara verilen kazılar 1982 yılında sona
ermiştir. Kazılar sonucunda Orta Tunç, Asur Ticaret Kolonileri, Erken Tunç, Geç
Kalkolitik Çağlarına ait kalıntılar bulunmuştur. Özellikle kazılarda bulunan
silindir ve damga mühürler son derece önemlidir.
KÜRKÇÜ: Daha önce
Meram ilçesine bağlı bağımsız bir mahalle iken son yapılan mahalle birleştirmeleri
sonucunda Şükran Mahallesi sınırları içerisine dahil edilmiştir. Mevlâna
Caddesi’nin sağ tarafında İplikçi Camii ile Alâeddin Tepesi arasında yer alan
mahalle Selçuklu ve Osmanlı döneminde de aynı adla anılıyordu. Geçmişi
muhtemelen Selçuklu dönemine kadar dayanan mahalle iç kale civarında bulunan
tarihî Uzun Çarşı’nın yakınındaydı. Genellikle kürkçülükle uğraşan meslek
erbabının yer alması nedeniyle semt Kürkçü Mahallesi olarak adlandırılmıştır. Uncular,
iplikçiler, Sipahi Pazarı gibi önemli ticari alanlar da Kürkçü Mahallesi
içerisinde yer alıyordu. İplikçi Camii’nin de yer aldığı mahalle Selçuklu
döneminde Konya’da ticaretin en yoğun olduğu semtti.
LARENDE: Selçuklu
döneminde inşa edilen dış surların bir bölümü buradan geçiyordu. Dış sur üzerinde
bulunan 12 adet kapıdan biri de burada Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından
yaptırılan hanikâhın karşısında bulunmaktaydı. Buradan Larende’ye yani bugünkü
Karaman’a gidildiği için bu kapı Larende Kapısı olarak adlandırılmıştır. Sahip
Ata Camii’nin önünden geçen cadde günümüzde Larende Caddesi adıyla
anılmaktadır. Bu semt Konya dış surlarının Larende Kapısı’na istinaden
yıllardan beri Larende adıyla bilinmektedir. Sırçalı Medrese Caddesi’yle
Larende Caddesi’nin birleştiği yerde bulunan yokuşa da “Larende Yokuşu”
denilmektedir.
LASTİK DURAĞI:
Günümüzde de Lastik Durağı olarak adlandırılan bölge Meram Yeni Yoldan Sivaslı
Ali Kemali Caddesi’ne dönülen kavşağın sağ tarafında kalan alandır. Daha önce
bu bölgede Fazıl Kişioğlu’nun lastik ayakkabı üretilen fabrikası bulunuyordu.
Zaman içerisinde fabrika kapansa da bu bölge Lastik Durağı adıyla anıla
gelmiştir.
MUHACİR PAZARI:
Sahip Ata, Furkan Dede ve Larende Caddelerinin kesiştiği kavşağın yakınında yer
alan bir kapalı pazaryeridir. Kuzeyinde Larende Caddesi, batısında Meram
Ticaret Meslek Lisesi, güneyinde Pirebi Caddesi ve doğusunda Konya Balık Hali
yer alan Muhacir Pazarı sadece Pazar günleri kurulmaktadır. Her ne kadar pazaryeri
bu adla anılsa da halk arasında Muhacir Pazarı denildiği zaman pazaryerinin çevresindeki
büyük bir semt kastedilmektedir. Bölgede genellikle Rumeli göçmenleri ikamet
ettiği için semt genellikle bu adla bilinmektedir.
ÖLÜBEKLEDİ: Sahip
Ata Hanikâhı’nın güneydoğusunda yer alan tarihî bir mahalledir. Günümüzde
Uluğbey adıyla bilinen mahalle 2009 yılında yapılan düzenleme sonucunda Hacı
Fettah Mahallesi’ne dahil edilmiştir. Ölübekledi adı Meram ilçesindeki yer
adları içerisinde en ilginç olanlarından biridir. Halk arasında Öylebekledi,
Öylebanladı, Öylebenledi, Ölübanladı, Ölübenledi gibi farklı şekillerde
telaffuz edilmiştir. Tarihi Selçuklu dönemine kadar giden bir mahalledir.
Menkıbeye göre, mahallede kendi halinde, erenlerden bir zat varmış. Biri vefat
ettiğinde Salı musalla taşına koyulunca veya mezarlığa götürülürken salın yanına
yaklaşır ve: “Senin de ervahına yuh olsun!” diye bağırırmış. Halk meczup
gördüğü bu şahsın davranışını ciddiye almaz, güler geçermiş. Gün gelmiş, bu zat
da vefat etmiş. Cenazesi kaldırılırken mahallenin gençlerinden biri sala
yaklaşıp: “Senin de ervahına yuh olsun!” diye bağırınca adam birden başını
saldan kaldırıp: “Eğer onlar gibi gidiyorsam, bana da yuh olsun!” demiş ve
tekrar uzanmış. Bu durumu şaşkınlıkla takip eden halk: “Ölü belinledi” demiş.
Mahallenin adı o olaydan sonra Ölübelinledi diye anılmaya başlamış, zamanla bu
ad Ölübanladı veya Ölübekledi şekline dönüşmüştür.
PİREBİ: Kısaca
Pirebi ya da Pirebi Mahallesi adıyla bilinen bölge adını burada medfun olan
Pirebi Sultan’dan almıştır. Rivayetlere göre Pirebi Sultan, Hoca Fakih’in
müritlerindendir. Halk tarafından sınanmış bir ermiş kişi olduğuna inanılır.
13. yüzyılda yaşamıştır. Türbe ve zaviyesi Konya’nın güney batısında Söylemez
Tekkesi’nin ilerisinde, adını taşıyan mahallededir. İbrahim Hakkı Konyalı,
“Burada yatan zatın bir Selçuklu veliahdı mı, bir Selçuklu âlimi mi, bir devlet
adamı mı veyahut Hoca Fakih gibi bir şeyh mi olduğunu tespit edemiyoruz.”der.
Fatih devrinde Sultan Pirebi Zaviyesi vakıfları bulunduğuna göre, Sultan Pirebi
muhtemelen bir şeyhtir. Hacı Bektaş-ı Veli Velâyetnamesi’ne göre de, Pirebi
Hacı Bektaş-ı Veli’nin çerağcısı, halifesidir. Sadreddin-i Konevî’nin talebi
üzerine Konya’ya gönderilmiştir.
ŞEKERFURUŞ: Meram
ilçesinde yer alan en eski mahallelerden biridir. Dış surların içerisinde
kurulan mahallenin adı Selçuklu’dan beri aynıdır. 2009 yılında Gazialemşah,
Şeyh Osman Rumi, Furkan Dede ve Selimiye mahalleleriyle birlikte tek çatı
altında toplanarak Sahip Ata Mahallesi’ne dahil edilmiştir. Bu değişiklikle
birlikte Şekerfuruş adı da tarihe karışmıştır. Mahalle adını sınırları
içerisinde bulunan Şekerfuruş Mescidi’nden almaktadır. Mescit Selçuklu dönemi
ileri gelenlerinden Şekerfuruş lakabıyla bilinen zat tarafından 617/1120
yılında yaptırılmıştır. Şekerfuruş “şeker satan” demektir. Şekerfuruş’un asıl
adı Hasan olup, Şaban adında bir zatın oğludur. Gıyaseddin Keyhüsrev ve I.
Alâeddin Keykubat dönemlerinde yaşamıştır. Şekercilik yaptığı için adından çok,
meslek unvanı olan Şekerfuruş kelimesiyle anılmıştır. Yaşadığı dönemin hayır ve
hasenat sahibi şahsiyetlerinden biridir. Açıktan keramet izhar eden evliyadan
kabul edilir. Tuzu şeker yapmak gibi kerametlerinden bahsedilir. Hoca Ahmet
Fakih’in talebe ve bağlılarındandır. Şekerfuruş, hocasına ve şeyhine
bağlılığından dolayı türbesini, Hoca Ahmet Fakih Külliyesi karşısında yaptırmış
ve vefatından sonra da buraya defnedilmiştir. Şekerfuruş’un günümüzde Şeker
Fabrikası içerisinde kalan türbesi, 19. yüzyıl sonlarında harap olmuştur.
TURUT: Cemel Ali
Dede Türbesi eski Dere yolu üzerinde, Turut olarak anılan semttedir. Türbeye
bitişik mescidi ve tekkesi vardır. Külliye Cemel Ali Dede tarafından
yaptırılmıştır. Tekkenin şeyhliğinde bulunan Şeyh Turut’tan dolayı tekke, türbe
ve semt Turut (Durud) adıyla da anılmıştır. Şeyh Turut, tekkede şeyhlik,
mektebinde hocalık yapmıştır.
Yorumlar