DİVAN-I KEBİR
DİVAN-I
KEBİR
Bekir ŞAHİN
Divan İslamî edebiyat’ta şairlerin yazdıkları
kendi şiirlerini alfabetik sırasıyla bir araya getirdikleri kitabın adıdır.
Divanlar şairlerin adıyla birlikte söylenirdi. Mesela Divan-ı Bakî, Divan-ı
Fuzulî, Divan-ı Hafız diye adlandırılır ve her gazelin son beytinde muhakkak
şairin adı geçerdi. Hz Mevlânâ’nın Divanına; elli bine yakın beyti ihtiva eden
çok büyük ebatta bir kitap olduğu için, Divan-ı Kebîr denmekle beraber, Dîvan-ı
Şems-i Tebrîzî de denmiştir.
Hazreti Mevlâna’nın “Âşıklar Divânım” diye
adlandırdığı bu mübarek kitabı bazı araştırmacılar; “Şemsî” diye anarlar. “Büyük Divan” anlamına gelen Divan-ı Kebîr Hz. Mevlâna’nın
heyecanla, gönül coşkunluğuyla söylediği ilahî aşk şiirlerini toplayan
kitabının özgün adıdır. Çoğunluğu Farsça olmak üzere, Arapça, Rumca ve Türkçe
şiirlerde yer almaktadır.
Beyit sayısı altı ciltlik Mesnevî
beyitlerinin toplamının iki mislidir. Hâlbuki Divân-ı Kebîr, en eski nüshaya
göre 44834 beyittir. Rubaisindeki 3530 beyit bunun dışındadır. Rubaî beyitlerini
de dâhil edersek, beyit sayısı elli bine yaklaşmaktadır.
Mevlâna Divân’daki birçok gazellerde
mesnevî hikâyelerini özetlemiştir. Mesnevisindeki konuların birçoğu Divânda da
geçmektedir. Divanla Mesnevi üslup, ifade ve konu bakımından aynıdır; yalnız bu
iki eserde tarz ve vezin farkı vardır.
Mevlânâ hem Mesnevi’sinde hem Divân’ında
Horasan ilinin halk Farsçasını kullanmıştır. Nasıl yaşayışında halktan ayrılmamışsa, sözü de özü gibi halkla
birleşmiştir. Halktan ayrı söz söylememiştir.. O Halkın kullandığı örfî
mecazları, atasözleri, O’nun şiirlerinde pek çoktur. Halk gelenekleri,
inançları O’nun şiirini ören ana temalardandır. Böyle olmakla
beraber,”amiyanelik” hiç yoktur.
Mevlânâ gazellerinin sonlarında, kendi adı
yerine hep Şems-i Tebrîzî adını kullanmıştır. Nadir olarak bazı gazellerinde,
Selahaddîn-i Zerkubî adını anmış bazen de “Hâmuş” lakabını kullanmıştır.
Bu durumu bilmeyenler, Divan-ı Şems-i
Tebrîzî kitabında bulunan şiirleri
Şems’in yazdığını zannederler. Hz. Şems’in şiiri yoktur, onun sadece Makalât ismli
bir eseri vardır.
Zaten Mevlânâ Şems ile buluşmamış olsaydı,
o coşkun, heyecanlı şiirleri içeren Divan-ı Kebîr de meydana gelmezdi. Nitekim
Hz. Mevlânâ “Tebrizli Şems bana İskender gibi, taç, taht, saltanat, verdi de
ben mana ordusu’nun başkumandanı oldum.” demiştir.
Şems Mevlânâ’da kendini gördü. Mevlânâ da Şems’te
kendini gördü, onlar birbirine ayna oldular. Birbirleri’nin hakikatini gördüler
ve birbirlerine âşık oldu. Şems Hak’tır, ne de Mevlânâ; her ikisi de birer
kuldur, ancak arif bir şairin dediği gibi, “Allah adamları hâşâ Hak değillerdir
ama Hak’tan da ayrı değillerdir.”Onun için Mevlânâ kendi şiirlerinde hep Şems’i
yâd etmiştir. Bu yüzdendir ki kitabı’nın adına “Şems Dîvanı” denmiştir. Mevlânâ,
Şems mahlasını kullanmıştır amma, aslında Şems yoktur. Hak vardır. Çünkü Şems-i
Tebrizi bir bahanedir, asıl Allah sevgisi vardır.
DİVAN-I
KEBİR’İN YAZMA VE BASMA NÜSHALARINDAN
BAZILARI:
1-
Eserin
İsmi: Divan-ı Kebir
Yazarı:Celâlü’d-Din
Muhammed Mevlânâ
Bulunduğu
yer:Konya Mevlânâ Müzesi No:68 (ciltl).
Cildi: 46.5x32 cm. Miklepli cildin dış
kapakları vişne çürüğü renk deridir. Dış kapaklar içi saz üslubunda bezenmiş
altın yaldız gömme bir şemseyle süslüdür.İç kapaklar Açık kahverengi, sade
deriyle kaplıdır.Eserin özgün cildi değildir.20. yüzyılda yapıldığı tahmin
edilmektedir.
Yapraklar: 153 yaprak,filikransız, aharlı
samani renktedir. Her sayfada dört sütun ve 33 satır vardır. Kırmızı cetvelli
yazı kısmı (40x27.7 cm)nesih hatla yazılmıştır.
Ketebe:Bu
cilde ketebe kaydı yazılmamıştır.
Tezhipler: Eserin başında , kimi
yaprakların alt kısmındaki boşluklarda levha (y,3-4, 134,267, 304); eserin
başında ve kimi yaprakların satır
sonlarının boşluklarında oval şemse(y.1-2,137,187); Divan’ın ilk satırlarının yazılı olduğu karşılıklı iki sayfada levha ve
çerçeve biçiminde (y.5-6), satır sonlarındaki boşluklarda madalyon (y,41,65,
287) ve satır aralarında başlık (y.30, 42, 64,126) biçiminde yaklaşık her
yaprakta yukarda sözü edilen şekilde tasarlanmış tezhipler vardır. Çok köşeli
yıldızlar , altıgenler, kenarı dilimli iri rozetler , hatayî çiçekleri, sarmal Rumîler
dolgu bezemeleri olarak , mavi, lacivert ,yeşil,kırmızı , beyaz, altın yaldız
renklerle boyanarak kullanılmıştır. Bordürler lacivert zemine birleşen altın
yaldız rûmiler ve beyaz çiçeklerle veya
altın yaldız geçme bantlardan oluşur.
1/a-
Eserin
ismi:Divan_ı Kebir.
Yazarı;
Mevlânâ Celaleddin Muhammed b. Muhammed el-Belhi el-Konnevî
Bulunduğu
yer:Konya Mevlânâ Müzesi, No:69 (cilt ll).
Cildi:
47x32 cm.Miklepli cildin dış kapakları koyu kahverengi renk deridir. Dış
kapaklarda hendesi tezyinatın altınla zenginleştirildiği görülmektedir.Orta
kısmına aletle oniki kollu yıldızlar ve yıldızların kollarının uzantısı olan
geçme dar bantlar ve altı kollu küçük yıldızlarla, enli bordür geçme bantlarla
doldurulmuştur. Köşebentler yoktur.Gerek ana motifin zemini gerekse gerekse
bordürdeki geçmelerin zemini altın kakmalarla bezenmiştir. Açık kahverengi renk
deri iç kapaklar rûmî ve stilize yapılarak mücellitin ismi yazılmıştır; “ Amelü
Ebubekir el- Mücellidî el-Mevleviyyü’l-Hamevî” ibaresi dikkar
çekmektedir. Desenlerinin mükemmelliğialtın yaldız ve altın kakmalarıyla cilt
dikkatleri çekmektedir.
Yapraklar: 173 yaprak. Kalın samani renk
kağıttır. Altın yaldız ve kırmızı renk cetvelli yazı kısmı (39.2x26.9 cm) nesih
hatla, dört sütun üzerine otuz üç satır.
Ketebe:Y.129b:Evâhir-i Muharrem Cuma 770 (24 Eylül 1368)’de
gazellerin buraya kadar olan kısmın istinsahı bitmiştir. Y.146a. Bu Divan’ın
yazılmasına 2 şevval 768 (l haziran 1367)tarihinde başlanmış , gurre-i
Rebiül’l-ahır 770(13 Kasım 1368)’de Hasan b.Osman el- Mevlevi tarafından
istinsah edilmiştir. Y.146b; Bu sayfada tezhipli bir daire içinde
yerleştirilmiş kenarı dilimli yedi daire vardır. Zeminleri altın yaldızla
boyanmış her bir dairenin içine beyaz sülüs hatla , eserin kimin için
yazıldığını belirten sözler yazılmıştır. Burada yazılanlara göre eser , büyük
önder , yücelik sahibi, Arap ve Acem önderlerinin büyüğü, milletlerin
vezirlerinin hası .kalem ehlinin üstadı, cömert ve nimet sahibi kişilerin önderi,
kerem ve şerefliliğin meydanı, iyilik ve yardımların en yücesini elinde
bulunduran, iyi ahlak ve güzel huyları kendisinde toplamış dinin ve dünyanın
şerefli büyüğü Ebû’l-meali Emir Satı el- Mevlevi b.el-merhum Hüsamü’d Din Hasan’ın okuyup yararlanması için gurre-i
Rebiü’l-ahır 770(13 Kasım 1368)’de yazılmıştır. Bu tezhipli dairenin üst
kısmındaki boşluğa divanî hatla bu eserin miras yoluyla Müstencid b. Satı el-
Mevlevi el-Erzincani’nin eline geçtiği, Hüdavendiğar’ın mukaddes,münevver
,mutahhar türbesinde tam bir divan bulunmadığı için, bu kitabın aşıkların ve
sadıkların türbede okumaları,istifade etmeleri, ve hayırla anmaları için
vakfedildiği , ancak bir başka yere nakledilmemesi ve çelebilerin, zaviye
şeyhinin bir başka yere nakletmemeleri;keza bir başkasına hediye olarak
vermemeleri ve bu Divan’ın Hazretin türbesinin vakfı bilmeleri ve kınama
ayetinden (Kur’an:ll/181)sakınmaları ve değiştirmemeleri gerektiği, gurre-i Muharrem 812 (16 Mayıs
1409) tarihinde yazılmıştır. Aynı dairenin alt kısmındaki boşluğa yine aynı
divanî hatla Sâtı b. el-Hasan el-Mevlevi’nin bu kitabın kağıdını Şam’dan
getirdiği, kâtib ve tezhip ücreti,
olarak 6000 dirhem harcamada bulunduğu, kitabı okuyan gönül sahiplerinin ve
âşıkların onu hayır dua ile anmaları yazılmıştır.Aynı sayfada, altta sayfa
kenarında, son kelimeleri kesilmiş olduğu için tamamı okunamayan iki satırlık
divanî hatla yazılmış yazıda, bir mesnevi nüshasının yazılması için büyük
kıtada doksan beş tabaka kağıt sarf edildiği sözleri ve 22 Cemâziü’l-evvel
tarihi bulunmaktadır.
Tezhipler:
Bir önceki cildin tezhipleriyle aynı tasarım.
Bazı
Sahifelerinde Bulunan Önemli Notlar:
a-
“ Sat’ıl Mevlevî’nin bu Divan’ın yazıldığı
kağıtları Şam’dan getirdiğini, yazana,tezhibini yapana 6.000 dirhem
verilmesini,, bunun da Yüce Allah’ın izniyle gönül sahipleriyle aşıkların, mütalaa ile şeref buldukları zaman , hayır
dua ile anılmaları için kaydedildiğini”
yazmaktadır.
b-
Divan-ı Kebir’in sayfa içinde bir Mesnevî nüshasının
yazılması için büyük kıtada 95 tabaka kağıt harcandığı bildirilmektedir.
c-
147 a-b yapraklarında Mevlânâ’nın Sultan
Veld’in, Ulu Arif Çelebi’nin doğum ve vefat tarihleri aynı tarz yazı ile
yazılmıştır.
2-
Eserin
ismi:Divan_ı Kebir.
Yazarı;
Mevlânâ Celaleddin Muhammed b. Muhammed el-Belhi el-Konnevî
Bulunduğu
yer: Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi- BB0000007059
Özellikleri:Çaphane-i
Danişğah Tahran-1336O.Boy 306 Syf,FARSÇA
3-
Eserin ismi:Divan_ı Kebir.
Yazarı;
Mevlânâ Celaleddin Muhammed b. Muhammed el-Belhi el-Konnevî
Bulunduğu
yer: Yusuf Ağa Yazma Eserlewr Kütüphanesi-Konya -YY0000000680,
Özellikleri:
1.cilt. 253 Yk.22 St.506 Sy.245x190-185x120 Talik , Sırtı meşin, siyah bez kaplı, şemseli, ıstambajlı, şirazeli cilt
içindedir. Farsça
4- Eserin
ismi:Divan_ı Kebir.
Yazarı; Mevlânâ Celaleddin Muhammed b.
Muhammed el-Belhi el-Konnevî Bulunduğu
yer: Yusuf Ağa Yazma Eserler Kütüphanesi-Konya – YB0000008164
Özellikleri:1. Cilt. -- Tahran, 1336 O. Boy 306+28 Farsça
7 –
Eserin ismi:Divan_ı Kebir.
Yazarı; Mevlânâ Celaleddin Muhammed b.
Muhammed el-Belhi el-Konnevî Bulunduğu yer: Yusuf Ağa Yazma Eserler
Kütüphanesi-Konya – YB00010636/3-
Özellikleri:
Tahran ,Üniversite matb. H.1379,O.Boy 304 S. Sırtı
Vinleks Bez kaplı ,Şirazeli,Bedi az-firuzan şen tarafından tashih ve havasi
edilmiştir: Arapça
8-
Eserin ismi:Divan_ı Kebir.
Yazarı;
Mevlânâ Celaleddin Muhammed b. Muhammed el-Belhi el-Konnevî
Bulunduğu
yer: -Süleymaniye Kütüphanesi- 000234
Özellikleri:
731 varakr,Farsça
9-
Eserin
ismi:Divan_ı Kebir.
Yazarı;
Mevlânâ Celaleddin Muhammed b. Muhammed el-Konnevî
Bulunduğu
yer: -Süleymaniye Kütüphanesi-000714-
Özellikleri:
152 varak,Farsça.
10-
Eserin ismi:Divan_ı Kebir.
Yazarı;
Mevlânâ Celaleddin Muhammed b. Muhammed el-Konnevî
Bulunduğu
yer: -Süleymaniye Kütüphanesi-003256
Özellikleri:
13-14 St ;135x65;206x115, Farsça
11
Eserin
ismi:Divan_ı Kebir.
Yazarı;
Mevlânâ Celaleddin Muhammed b. Muhammed el-Konnevî
Bulunduğu
yer: 1680-Süleymaniye Kütphanesi, Atıf Efendi -2109
Özellikleri: 572 yaprak.
13-
Eserin
ismi:Divan_ı Kebir.
Yazarı;
Mevlânâ Celaleddin Muhammed b. Muhammed el-Konnevî
Bulunduğu
yer: : Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi- BB0000007058
Özellikleri:
Çaphane-i Darişğah Tahran 1337,O.Boy 302 Syf,Bez cilt, FARSÇA.
Abdülbaki Gölpınarlı merhumun
seçtiği, manzum olarak dilimize çevirdiği şiirler de 1980 senesinde Gözlem
Yayınevince yayınlandı, bu kitabın adı “Bugünün Diliyle Mevlânâ”dır. Divan-ı
Kebir’den yabancı dillere de tercümeler yapılmıştır. Prof.Dr. Annemaria
Schimmel tarafından Almanca’ya manzum olarak elli altı gazel tercüme ve
neşredilmiştir.
Divan-ı Kebir’den, Rusça ve
Japonca’ya kadar birçok dünya dillerine seçme ve tercüme yapılmıştır.Tercümeler
her geçen gün artmakta , “seçmeler” tarzında yapılan yayınlar çoğalmakta ve
okuyucular tarafından da ilgi görmektedir.
Mevlânâ
Divan-ı Kebir’deki şiirlerini İslami edebiyattaki nazım şekillerinden olan
gazel şeklinde söylemiştir. Bilindiği gibi gazel, konu olarak lirik aşk
şiirlerini ele alır,
Konuları:
Divân’ın hemen hemen tamamını gazeller ve rubailer oluşturur.
O klâsik mânâda ; ilâhî aşkın nitelendirildiği gazel ve rubai üstadıdır.
Çeşitli yer ve zamanlarda, özellikle sema sırasında
duygularını irticalen dile getirdiği şiirler
“ Katib-i esrar” denilen özel katipler tarafından anında kaydedilerek
aruz bahirlerine göre düzenlenmiştir.
Mevlâna’nın gazelleri aruzun 21 ayrı bahrinde söylenmiş ve 21
ayrı divan oluşturulmuştur. Gazellerin sonunda yer alan iki bine yakın rubai
ise ayrı bir rubailer Divân-ı olarak telâkki edilebilir.
Mevlâna, gazellerinin büyük çoğunluğunu Şems olmak üzere az
sayıda Selâhaddin-i Zerkûb ve Hüsâmeddin Çelebi için söylemiş ve çoğunlukla
“Şems”, bazen de “Selâhaddin”, “Hüsâmeddin” mahlaslarını kullanmıştır. Ayrıca
gazellerinin bir bölümünde de “Hâmûş” (suskun) mahlasını kullanmıştır.
Allah’a duyulan aşkı, döneminin özelliklerine uyarak şiir
halinde yansıtan Mevlâna, Şems başta
olmak üzere, bağ-bahçe, gül-bülbül, âşık-mâşûk, deniz-damla, mey-sâkî gibi
sembollerle ilâhî aşkı hep ön plânda tutmuştur.
Mevlâna bu tarzdaki gazellerinde, Mesnevî’sinde olduğu gibi
Allah’a kavuşmadan gönlünün huzur bulamayacağını, ilâhî aşkı yazmada aciz kalıp
kaleminin kırıldığını, bu dünyanın bir balçıktan ibaret olduğunu, çok yemenin
menzile ulaşmada engel teşkil ettiğini, aşkın akla olan üstünlük ve yüceliğini,
nefsin kötülüğünü, miskin miskin oturan insanların bu tembellikleriyle maksada
(ilâhî aşk) ulaşamayacaklarını, gecelerin uyumakla değil de aşk ve ibadetle
geçirilmesi gerektiğini son derece vurgulayıcı olarak dizelere döküp hem lâfız,
hem de mânâ ustalığını gösterdiği gibi, okuyanı eğitmeyi de ihmal etmez. Bu
bakımdan Mesnevî’de olduğu gibi şiirlerinde de didaktik bir üslup hakimdir.
Bazı şiirlerinde de gazelin ruhundan farklı olarak sosyal
konulara girer; rüşvet yiyen kadıları eleştirir; yalancı şeyhleri, yobaz
bilginleri menfaatçi ve aşağılık olarak nitelendirir; pazar yerlerinden, düğün
adetlerinden, sokakta oynayan çocuklardan, zulmete direnişten, özgürlükten
bahseder. Mevlâna bu tarz şiirleriyle de adeta döneminin toplumsal olaylarını
ve konumunu bizlere yansıtmıştır.
Mevlâna, bazen de karşılaştığı olaylarla ilgili fikirlerini
şiirlerine yansıtır ve olayın içeriğine göre yine etkileyici bir üslubu tercih
eder.
Mevlâna
rubailerinde de şiir sanatları bakımından son derece başarılı olmuş; iki bine
yakın rubaisinde gazellerinde olduğu gibi ilâhi aşkı ön plana çıkarmış ve
yukarıda geçen konuları işlemiştir.
Yorumlar