İBN-İ ARABİ VE YUSUFAĞA YAZMA ESER KÜTÜPHANESİ
Bekir ŞAHİN
Konya’mızda
bulunan Yusufağa Yazma Eserler Kütüphanesi Selçuklu medeniyetinin temel
kaynaklarının bulunduğu, ülkemizin hatta dünyanın en gözde kütüphanelerinden
birisi, hatta birincisi. Hele ibni Arabi konusunda tam kaynak. Tam tamına
kütüphanede 44 yazma 7 adet nadir matbu eser bulunmaktadır. Bölge Yazma Eserler Kütüphanesiyle birlikte
el yazması eser sayısı 55’e matbu eser sayısı 22 ye çıkmaktadır. Ayrıca Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’nde İbni Arabi,
Sadrettin Konevi, Hz.Mevlana ve Nasrettin Hocayla ilgili ayrı bir bölüm
oluşturulmuş, ülkemizin ve dünyanın neresinde olursa olsun bu şahsiyetlerle
ilgili bir yazma bulursak bu eserlerin kopyalarını temin etmeye gayret
ediyoruz. Gün geçtikçe bu bölümümüz
zenginleşiyor.
Yazma eserler
artık mahsun olmaktan da kurtuldu. Normal mesai saatleri içinde okuyucularına
hizmet veriyor, ziyaretçilerini kabul ediyor.
Kütüphanenin
geçen haftaki ziyaretçileri Merkezi ingilterede bulunan İbni Arabi derneğinin üyeleriyde. Konyaya
gelmeden altı ay önce e-posta
gönderdiler kütüphanemizi ziyaret etmeyi
çok arzuladıklarını, bunun mümkün olup olmayacağını sordular. Bizde
memnuniyetle kendilerini ağırlaya bileceğimizi belirttik.
Gezinin amacı;
Dünyanın dünyanın dörtbir yanında üyeleri bulunan İngiltere merkezli Muyhiddin
Arabi Derneği üyelerine, Şeyhu’l-Ekber’in yaşadığı, gezdiği yerleri tanıtmak. Gezinin
ilk durağı Konya idi.
Derneğin dünyanın
değişik yerlerinden 24 üyesi ilk olarak
Sadrettin Konevi türbesini ziyaret
ettiler. Burada çok duygulu anlar yaşayan misafirler dikkatliydiler. Sadrettin
Konevi türbesinin karşısında bulunan küçük mezarlıktaki “İmam-ı Busiri ŞIK
ŞERAFETTİN EBU ABDULLAH MUHAMMED’İN SAİD MEVATI…..” diye başlayarak mezar levhasını sordular,
burada olmaması gerektiğini söylediler.
Acaba isim benzerliğimi sorusu aklımıza geldi.
Ancak gerçek çok farklı idi: Yaklaşık 10-15
yıl önce bu mezarlığın ortadan kaldırılarak yerine apartman yapılması gündeme gelir. Bu konu ya
duyarlı bir vatandaş bu mezar ne yapmalıyım ki kaldırılmasın. Diye düşünür en
sonunda ben herkesin sevdiği “ İmam-ı Busuri’nin mezarıdır” diye bir levha
asarsam bunu kimse kaldırmaya
cesaret edemez der ve bu levhayı yazdırarak gece araya asar. Ve emeline ulaşır. Dernek
üyeleri sayesinde bizde bu bilgiyi öğrenmiş olduk.
Arkasından
Şemsi Tebrizi hazretlerinin türbesi ziyaret edildi ve akabinde Konya’da
Selçuklu döneminden kalma bugün müze olan tarihi binaları gezdikten sonra, çok
sayıda el yazması eski eserin bulunduğu Yusuf Ağa Kütüphanesini ziyaretine
geçildi. Bütün üyeler merakla kütüphaneyle ilgili anlattıklarımızı dinlediler. Sıra
Şeyhu’l_Ekber’in el yazısının bulunduğu kitabı görmeye gelince gözler
parlamaya, yüzler tebessüm etmeya başladı ve bir mutluluk rüzgarı esti ardından
kitap açıldı hepsi birden kitaba odaklandılar. Kitaba gösterilen hürmeti görmek
gerekirdi. O anı anlatacak kelime bulamıyorum. Akan sevinç ve mutluluk göz
yaşları bizleri de derinden etkiledi, Ne kadar büyük bir kültür mirasına sahip
olduğumuzu tekrar hatırladık ve kendi kendimize bu muazzam mirasının kıymetini
ne kadar bilip idrak ediyoruz sorusunu kendimize sorma ihtiyacı duyduk.
Kütüphane
önünde çektirdiğimiz hatıra fotoğrafıyla birlikte yaklaşık bir buçuk saat kadar
süren ziyaret sone erdi.
Üyeler
arasında akademisyenler ve yazarlar da bulunmaktaydı, gruplarında bulunan
ABD’li bayan profesör İbni Arabi ile
ilgili roman yazmak için İstanbul’a yerleştiğini anlattı . ABD de ki çalıştığı
üniversiteden istifa ederek Türkiye’ye
geldiğini belirtti.
Geliş amaçlarının ünlü düşünürün
Anadolu’daki izlerini bulmak ve onunla ilgili yazılan eserleri toplamak
olduğunu dile getiren Hirtenstein, “İbn Arabi’nin yaşadığı mekanları görmek,
hissetmek, fikirlerini ortaya koyduğu bu yerleri yaşayarak onun duygularını
paylaşmak istiyoruz. Batılılar Konya’yı, Urfa’yı, Malatya’yı bilmiyor, Türkiye’yi
tam tanımıyor, onlar için gezilecek yer
Ürgüp, peribacaları, ıhlara vadisi. Türkiye bunlardan ibaret değil.
Mekanlarında ruhları var. Biz buralarda Şeyhü’l-Ekber’in yaptıklarını,
yaşadıklarını hissediyoruz, anlamaya çalışıyoruz.” diye konuştu.
Bugüne kadar
İngiltere’de Muhyiddin Arabi ile ilgili 4 kitap yayınlamışlar, 6 ayda bir
yayınladıkları dergileri bulunuyor. Bu derginin 37. sayısına ulaştığını biliyoruz
İbni Arabi’nin
düşüncelerini tüm dünyaya anlatmak için etkinlikler düzenliyor, batı onu
yeniden keşfediyor. Bastırdıkları kitapları dergileri dünyanın birçok yerindeki
kütüphanelere gönderiyorlar, bize de göndereceklerine söz verdiler.
Tekrar İbni
Arabiye dönüyoruz:”Muhyiddin Arabi bir anahtar, o gerçeklerin kapısını açıyor Onu
okuduğunuzda müptelası olursunuz. Onda bütün dünyanın ihtiyacı olan saygı,
hoşgörü, sevgi ve gönüle hitap eden üslup vardır. O hem doğulu, hem de
batılı... Biz de biraz doğulu ve biraz da batılı olmalıyız. Ona göre, bütün
farklılıklar kendi içinde bir bütündür ve bugün ihtiyacımız olan farklılıkları
anlamaktır. Farklılıklar kargaşaya değil, bir zenginlik olarak insanları
buluşturmaya neden olmalıdır.”
Ünlü düşünürün
yaşadığı kentlerden Sevilla, Murcia ve Kurtuba’ya (Cordoba) gittiklerini
anlatırken gözlerinin içi parlıyor Hirtenstein’in, “Konya’da ünlü düşünürün
yaşadığı bir kent. Hem bu yönüyle hem de tarihi dokusuyla bizi
heyecanlandırıyor. Burada İbni Arabi’nin üvey oğlu ve Anadolu’daki en iyi
takipçisi Sadreddin Konevi’nin türbesi ve onun hakkında yazılan eserler var
bunlar mutlaka incelenmelidir” tespitinde bulunuyor.
Muhyiddin
Arabi’nin 6 yıl önce Yusuf Ağa Kütüphanesi’nden çalınarak İngiltere’ye
kaçırılan paha biçilemeyen el yazması “ Kitabü’l-Ba” ismli eseri tespit ederek
bizlere haber veren bayan görevlinde bu ekipte bulunması biz sevindirdi.
Gecenin geç
saatinde tekrar görüşmek, yeniden Konya’da buluşmak temennileriyle
vedalaşıyoruz.
Yorumlar