AHİLİK GENEL
ABDÜLVEHHAB BİN CELȂLEDDİN MUHAMMED
HEMEDANÎ (ö. 1547)
Ahilik konusunda önemli bilgiler veren Ahmed Eflâkî’nin Menâkıbü’l-Ârifîn adlı
eserinin kısaltılmışı olan Sevâkıbü’l-Menâkıb-ı Evliyâullâh’ı
hazırlayan âlimdir. Hemedanlı olup, Babası Celâleddin Muhammed, bir Nakşi şeyhi
idi. Bunun için Nakşibendi Tarikatı’nın büyüklerinin yanında yetişti. Şah
Tahmasb (1524-1576), Hemedan’ı aldıktan sonra Sünnilere karşı baskı
uygulayınca, birçok Sünni âlim gibi İran’ı terk ederek Osmanlı Devleti’ne
sığınmak zorunda kaldı. Kınalızade’ye göre önce Anadolu'ya, Esrar Dede'ye göre
ise Mısır'a gitti. Olaylar, onun Mısır’a gittiğine işaret etmektedir.
Kahire’de o sırada Mevlevi şeyhi olan
Abdülcelil Efendi'ye intisap etti. Kınalızade Ali Çelebi'nin Kahire'de iken
onunla görüştüğünü ve şairi pek fazla sevdiğini oğlu Hasan Çelebi tezkiresinde
kaydetmektedir. Esrar Dede ise ömrünün sonlarına doğru Hicaz'a gittiğini ve Hz.
Peygamber'i ziyaretinden sonra Medine'de vefat ettiğini, Kınalızade Hasan
Çelebi de Şam'da gömülü olduğunu yazmaktadır. 945/1538 senesinde Mısır’da
bulunduğu kendi ifadelerinden anlaşılmaktadır.
Kahire Mevlevihanesi’nde ikamet ettiği
sırada bu tekkenin kütüphanesinde bulunan Eflâkî’nin Menâkıbü’l-Ârifîn adlı eserinin özetini çıkararak, buna Sevâkıbü’l-Menâkıb-ı Evliyâullâh adını
verdi. Mevlevihane'nin şeyhi vefat edince kendisine onun makamı teklif edildi.
Uzleti sevdiği için bunu kabul etmedi. Kısa süre sonra Kahire’den ayrılarak
Medine’ye gitti. Burada vefat edince Ravza-ı Nebi yakınındaki Mevlevihane’nin
haziresine defnedildi.
Kitapları; Nevâ-yı Horos, (Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi Bölümü,
nr. 3911); Muammayât-ı Esmâü'l-Hüsnâ,
(Süleymaniye Kütüphanesi, Pertev Paşa Bölümü, nr. 610); Şerhi Muammayât-ı Mîr Hüseyin, (Konya Bölge Yazma Eserler
Kütüphanesi, D. nr. 5342/1)’dir.
KAYNAKÇA:
Kâtip Çelebi, Keşfü’z-Zunûn,(yay. Şerafettin Yaltkaya-Kilisli Musallim Rifat),
İstanbul 1941-1943, II, s. 1742;
Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyetü’l-Ârifîn
Esmâü’l-Müellifin ve Âsârü’l-Musannifîn, I,
İstanbul 1951, s. 641; Ömer Rıza
Kehhale, Mucemü’l-Müellifîn, s.
230-231; Seyyid Sahih Ahmed Dede, Mevlevîlerin
Tarihi/Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye,
(haz. Cem Zorlu), İstanbul 2003, s. 263-266; Sezai Küçük, Mevlevîliğin Son Yüzyılı, İstanbul 2003,
s. 177; Abdülvehab b. Cemaleddin Muhammed Hamedanî, Sevâkıbü’l-Menâkıb-ı Evliyâullâh, (çev. Mahmud Dede, yay. Bekir
Şahin), Konya 2007, s. 11.
Bekir ŞAHİN
AHİLİK
Yusuf Ekinci tarafından yapılan bu çalışmada Ahilik tarihi,
dinî, eğitim ve ekonomik boyutlarıyla ele alınır. Eser; önsöz, giriş ve altı
bölümden meydana gelir. Ankara’da, 2012 yılında yayımlanan eserin, yazarı
tarafından eleştiri ve önerileri değerlendirmek suretiyle, on ikinci baskısı
yapılmıştır.
Yazar, giriş kısmında eserin, daha önce yapılan baskıları
ve içindeki eleştirileri de dikkate alarak hazırlandığını belirtir.
İlk bölümde, Ahîlik kavramını açıklayan yazar, Ahilik,
Ahilik ve toplum, ekonomi, Ahilerin hayatında ekonominin yeri, üretim, tüketim,
emek-değer, rekabet konularına değinerek Ahilikte ideal insan portresini çizer.
Bunu takiben günümüz görgü kuralları ile Ahilerin görgü kurallarını hayattan
örnekler vererek karşılaştırır. Bu bağlamda, yemek yemekten su içmeye, konuşma
tarzından giyim kuşam tarzına, alış-veriş adabından hasta taziye ziyaretlerine
varıncaya kadar, hayatın her safhasından bahseder. Ayrıca Ahi Evran’ın, hayatı,
yaşam tarzı, şahsiyeti ve inancı üzerinde durur. Buna ilaveten, günümüzde
Ahiliğe bakış tarzını; “Yirminci yüzyılın
sonlarından itibaren ekonomi, eğitim ve yönetim alanlarında beliren yeni
eğilimlerin Ahilik düşüncesine yaklaşma” olarak değerlendirir.Ahiliğin
ahlak, edep, sanat, dürüstlük anlayışından, ince zevk ve nüktelerinden
sahneler sunar.
Eserin ikinci bölümü; Ahi birliklerinin kuruluşuna tahsis
edilir. On üçüncü yüz yılın ortalarından itibaren Türk toplumunun sosyal,
ekonomik ve kültürel hayatında önemli rol oynayan Ahi birliklerinin, loncaların
kaynağı tespite çalışılır. Bu arada Fütüvvet ahlakıyla ilgili bilgiler de
sunulur. Akabinde Ahi birliklerinin yapısı incelenir ve bu bağlamda; Esnaf
şeyhi, Yönetim kurulu, büyük meclis gibi yönetim organlarına, bunların
seçimleri, denetim ve ceza hususları ile bazı ürünlerinin fiyatlarına
değinilir.
Üçüncü
bölümde, İş hayatında dürüst, cemiyette edepli, siyasette
faziletli, savaşta cesur, zaviyede
mütevazı olmayı gaye edinen Ahilerin, eğitim ve sosyal alanlarda
yaptıkları faaliyetler ve düzenlemeler üzerinde durulur.
Dördüncü
bölümde, Ahilerin çözülme sebepleri yer alır. Bu bağlamda XVI. yüzyıl
sonlarından itibaren kurumun yavaş yavaş çözülmeye başladığı belirtilir ve
kurumun yeniden yapılanması ile ilgili düşünceler ileri sürülür.
Beşinci
bölümde, Ahilik ile toplam kalite yönetimi karşılaştırılarak, ortak noktalar
tespit edilmeye çalışılır. Ancak geçmişi ihya etmek, onu yeniden canlandırmak
gibi bir niyetin olmadığını da vurgular.
Altıncı
bölümde ise, ek yazılar yer almaktadır. Burada daha ziyade günümüz bir takım
kurum ve kuruluşlarının, geçmiş dönem kuruluşlarıyla ortak ürün vurgusunun
yapıldığı görülür.
Bekir ŞAHİN
AHİLİK VE ÇEVRESİNDE OLUŞAN KÜLTÜR DEĞERLERİ BİBLİYOGRAFYASI
(1923-1988)
Esat Bozyiğit tarafından hazırlanan eser; Ahilik üzerine ne
gibi çalışmaların yapıldığını tespit ve sonra bu konuda çalışacaklara fikir
verebilmek amacıyla bibliyografya olarak düzenlenmiştir.
Bibliyografya,
1923-1988 yılları arasında yapılan çalışmaları incelemektedir. Bibliyografya da
yer alan künyelerin dışında çalışmanın en büyük eksikliği, yurt içi ve yurt
dışındaki kütüphanelerde bulunan yazma Fütüvetnâmeler, İcazetnâmeler, Beratlar,
Şecereler ve Ahilikle ilgili diğer yazma belgelerin yer almamasıdır.
Ayrıca,
Esnaf Türkleri, Esnaf Destanları ve Esnaf konulu Seyirlik oyunları içeren başka
bir çalışma Ahilik Bibliyografyasını bütünlemektedir. Çalışmalarda yer alan
kitaplardan görülebilenlerin içerikleri Not’larda açıklanmıştır. Görülemeyen
künyelerin yanına (*) işareti konulmuştur. Bu bakımdan Alfabetik Kitap
Kataloglama Kurallarının yanı sıra birkaç künye de Anglo-Amerikan Sistemi ile
yer almaktadır.
Ahilik Yan Dallarından Bahseden Kitaplar,
Ahilikten Bahseden Kitaplar ve Kişi Adları Dizini olmak üzere üç bölümden
oluşan kitap 63 sayfadır.
Yazı
künyelerinin tespitinde: Yazar Soyadı, Adı: Yazının başlığı verilmiştir. Süreli
Yayın Adı, yıl veya cilt (sayı), tarih, sayfa verilmiştir.
Ankara
Üniversitesi Basımevi’nde 1989 yılında basılan eser Kültür Bakanlığı Millî
Folklor Araştırmaları yayınları tarafından Bibliyografyalar dizişsinin 20.
eseri olarak neşredilmiştir.
Bekir ŞAHİN
ANKARA’NIN KALBİNDE BİR AHİ EREN TAPDUK EMRE
Mustafa Tatcı’nın eseri olan Ankara’nın Kalbinde Bir Ahi Eren Tapduk Emre kitabı, 2013 yılında
Ankara’da basılmıştır. Takrîz, yazısını, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek’in yazdığı eser, 168 sayfadır. Altı ana bölümden ve eklerden
oluşmaktadır.
Kitabın başlangıç bölümünde, Tapduk Emre’nin
menakıpnamelerdeki izleri üzerinde duran yazar, Firdevsî’nin, Vilâyetnâme-i Hacı Bekşaş Veli’sinden,
Ebu’l-Hayr Rumî’nin kaleme aldığı Saltukname’den
ve İbrahim Hâs’ın Tezkire adlı
eserlerindeki bilgilerden örnekler vermiştir. Bu kitapta incelenen belgelerden
hareketle, Tapduk Emre “Emrem Sultan” Köyündeki zaviyesinde yaşayan ve vefat
eden bir ahî olduğu tespitinde bulunulmuştur.
Yunus Emre şüphesiz bu zaviyede yetişmiş hayatının en az
kırk yılını bu zaviyede geçiştirmiştir. Görüşünü ön plana çıkarmıştır. Tapduk
Emre’nin hayatının ilk defa müstakil olarak yayımlanan bir kitap hüviyetine
sahip olan eserde, arşiv belgelerindeki, edebiyat tarihindeki, tezkirelerdeki,
arşiv kaynaklarının yanında bu güne kadar araştırma yapanların görüşlerine de
yer verilmiştir.
Kitaptan, Tapduk Emre’nin çocuklarından, halifelerinden
bazılarının Varna’ya gönderilmesi olayını öğreniyoruz. Bu çerçevede Tapduk
Emre’nin halifelerinin Balkanlara gönderilmesini sağlayan Osmanlı Devlet
ricalinin gayri Sünni bir düşünceye destek olmayacağını hatırlatarak, Yunus
Emre, Tabduk Emre ve Sarı Saltuk gibi zevatın bâtını birer zaviye mensubu ve
inanç önderi olduğunu iddia edenlerin düşüncelerini yeniden gözden
geçirmelerinde fayda olduğu mülahaza edilmektedir. Bu eserde Tapduk Emre ve
izinden giden Tapdukların Azerbaycan ve Balkanlarla ilgisi kesinleştirilmiştir.
Konuyla alakalı önemli bir boşluğu dolduracağını inandığımız eser, Yunus
Emre’den Şiirler, dipnotlar ve geniş bir bibliyografyayla son bulmaktadır.
Bekir ŞAHİN
BOZYİĞİT, ALİ ESAT
(d. 1945-ö. 2006)
Ahilik ve Çevresinde Oluşan Kültür
Değerleri Bibliyografyası (1923-1988) Deneme adlı eserin yazarıdır. Ankara'da
doğdu. AÜDTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Sonra Ankara İktisadi
ve Ticari İlimleri Akademisi Ekonomi ve Mali İşletmecilik Bölümü’nden mezun
oldu. Radyo ve tv için senaryolar yazdı. Folklor Araştırma Kurumu'nca,
"1995 Türk Folkloruna Hizmet Ödülü“ne layık görüldü.
Kitapları; Nasreddin Hoca
Bibliyografyası Üzerine Bir Deneme, Ankara 1987; Ahilik ve Çevresinde Oluşan Kültür Değerleri Bibliyografyası
(1923-1988) Deneme,Ankara 1989; Türk
Dokuma El Sanatları Makaleler Bibliyografyası, Ankara1996; Bizde Adet Böyledir (Halk Kültürü Yazıları),
Ankara (trz); Güvercin Uçuverdi (Halk
Kültürü Yazıları), Ankara, 1998;
Ankara İli Ağzı Sözlüğü, Ankara 1998;
Ankara'nın Taştır Yolu Türk Yazınında Ankara (Seçki - II), Ankara 2001;
Öykülerde Ankara, Ankara 2002; Ankara'dan
Uçan Kuşlar Türk ve Dünya Yazınında Ankara (Seçki - III), Ankara 2002; Karpuz Kestim Yiyen Yok Ankara Halk Kültürü
Yazıları, Ankara (trz); (Hayrettin İvgin ile birlikte, Kalecikli Aşık Mir‘ati, Ankara 2004; Ankara İli Halk Kültürü Bibliyografyası, Ankara (trz).
KAYNAKÇA:
Bekir ŞAHİN
ÇALIŞKAN, YAŞAR
(d. 1950- )
Kültür Sanat ve Medeniyetimizde Ahilik(M. L. İkiz’le birlikte),
adlı kitabın yazarıdır.Karaman, Ermenek İlçesi Adiller köyünde doğdu. İlkokulu
aynı köyde, orta ve liseyi devlet parasız yatılı olarak Konya’da okudu. 1976
yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Liselerde
edebiyat öğretmenliği, Gaziantep Eğitim Enstitüsü’nde hocalık ve idarecilik
yaptı. Konya Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda
(1983-88) müdürlük hizmetinde bulundu. Ağustos 2000’de Konya Lisesi
edebiyat öğretmenliğinden emekli oldu. Konya televizyonlarında sohbet
programlarının yanısıra, Konya’da çıkan mahalli gazete ve dergilerde kültür ve
sanat yazıları yazmaktadır.
Kitapları:(M.
Lütfi İkiz’le birlikte), Mesnevi’de
İslamın Esasları, Konya 1990; Mavi
Kartal, Konya 1991; Mümtaz Hoca,,
Ankara 1992; Maddî Manevî Yüce Hedefler,
Mâvedî’den tercüme, Konya 1993; , (M. L. İkiz’le birlikte), Kültür Sanat ve Medeniyetimizde Ahilik, Ankara 1993; Latîfeler, Lâmi’-zâde Abdullah
Çelebi’den çeviri, Ankara 1994; Yavuz
Sultan Selim/İslam Birliği Siyaseti,
Konya 1995; Bir Hilal Uğruna, Konya 1996; Gurbette Bir Garip, Konya 1996; Sevgi
Köprüsü, Konya 1996; Zambaklar
Solmasın, Konya 1996; Sabır Çiçeği,
Konya 1996; İkindi Güneşi, Konya
1996; Ahmakların Reisi, Konya 1996; Garip ve Gizli, Konya 1999; Gazneli
Sultan Mahmut, Ankara 2004; Sevgi
Dünyası, Ankara 2004; Kızıl Postun
Eşiğinde Mevlânâ’dan Seçme Hikâyeler, Konya 2006; Mevlânâ’dan Seçme İnciler: (A’dan Z’ye Mesnevi Sözlüğü), Konya 2008; Yüce Hedefler Kitabı, Mâverdî’den çeviri, İstanbul 2012.
Bekir ŞAHİN Adnan KARAİSMAİLOĞLU
DİVAN-I SULTAN VELED
Selçuklu Ahîleri ile ilgili birtakım bilgiler verenSultan
Veled’in yazdığı divanıdır. Babası Mevlâna'ya uyarak, tahminen 1267-1291
tarihleri arasında tanzim ettiği bu
Divanında, 925 gazel ve 455 rubai mevcuttur. Aruzun muhtelif kalıplarıyla
yazdığı eserin tamamı, 12719 beyittir. Bunun 129 beyti Türkçe'dir. Gerisi
Farsça’dır. Büyüklerden Kılıç Arslan, Taceddin Hüseyin, Emin Alâmeddin Kayser,
Muinûddin Pervane, Sahip Atâ Fahreddin Âli, Güneş Hatun, Selçuk Hatun ve Tabib
Ekmelüddin için yazılmış övgüler ve mersiyeler müstesna, bütün gazeller
tasavvufi ve didaktik bir mahiyettedir. Bu gazel ve rubailerin en büyük
özelliği, açık ve sâde oluşudur.
Divan; Selçuklu
tarihi ve Türk dili bakımından önemlidir. Sultan Veled Divanı’nda Selçuklu
Ahîleri”ne de değinilmekte ve Ahi Muhammed Seyid Averî, Bayburtlu Ahi Emir
Ahmed, Ahî Saadeddin isimli Ahileri tanıtmaktadır. Bu arada Ahi Muhammed ile
birlikte Ahi Yusuf’dan da söz eder.
Sultan Veled’in Divân’ında,
dönemin Selçuklu tarihi ve Konya tarihi ile ilgili bilgiler verilerek, bazı
şahsiyetler tanıtılır. Nitekim eserde, bahsi geçen devrin Ahilerinin
özellikleri ile onların kendilerine yakınlığı hususuna da yer verilir. Sultan
Veled Divânı’nda sözü edilen dönemin Ahilerinden bir kaçını tanıdığımız
gibi, aynı zamanda onların kimlikleri, kişilikleri ve özelliklerini de Sultan
Veled’in gözüyle görme ve tanıma imkânı buluruz.
O,
düşüncelerini babası Mevlânâ ile özdeşleştirmiştir. Doğrudan kendisi de gazel ve
rubâilerinde ilhamını babasının Mesnevîsinden aldığını belirtmektedir. Sultan
Veled Dîvân’ında sözü edilen Ahi Sadeddin’in Konya
Ahilerinin başı olduğunu şu ifâdelerle dile getirir: “Ahî Sadeddin şehrimizin
(Konya) Ahileri ve asrının fityânının başıdır.”
Sultan Veled, Ahilikle ilgili bilgi
vermeye devam eder: “Böyle güzel hâl ve tavra sâhib olan Sadeddin’i nazm ve
nesir ile iki yüz defa övsen yeridir, yakışır; Ey Veled, ona benzer bir Ahi
gördün mü, onun gibisini işittin mi? Zira, Sadeddin, zenginlik içinde, hakiki
“fakr”a mâliktir.”
Sultan Veled,
Dîvân’ında Ahi Muhammed’in ölümünün ardından, hem Ahi Muhammed, hem de Ahi
Yusuf hakkında bir mersiye yazmaktan kendini alamamış, buna karşılık
hayatta olan diğer Ahilerin de onlar gibi meziyet sahibi olduklarını
vurgulamıştır. Böylece döneminin şahsiyetlerine dair bilgiler vermesi, eserin önemini artımaktadır.
KAYNAKÇA:
Ahmed Eflâkî, Menâkıbu’l-Ârifîn, (Çev. Tahsin Yazıcı), İstanbul 1973, II, s. 397;
Divan-ı Sultan Veled, nşr. Feridun
Nafız Uzluk, Ankara 1941, s. 78-82; Mehmet Şeker, Türk-İslâm Medeniyetinde Ahîlik ve Fütüvvet-nâmelerin Yeri,
İstanbul 2011, s. 47-67; Sultan Veled, Maârif,
Çev: Meliha Ambarcıoğlu, İstanbul 1991, s.XXIII.
Bekir ŞAHİN
EKİNCİ, YUSUF
(d. 1943 )
Ahilik ve Cumhuriyet Döneminde Meslek
Eğitimi adlı doktora tezini hazırlayan Yusuf Ekinci, Burdur’un Tefenni
ilçesinde doğdu. İlköğrenimini Büyükalan İlkokulu’nda bitirdi. Isparta Gönen
İlköğretmen Okulu’ndan mezun oldu (1962). Yükseköğrenimini Balıkesir Necati Bey
Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nde tamamladı (1965). 1980 yılında Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde lisans tamamlama eğitimini bitirdi.
1982 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İdari Bilimler
Enstitüsü’nde Kamu Yönetimi dalında Yüksek Lisansını yaptı. Ankara Üniversitesi
Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde “Ahilik
ve Cumhuriyet Döneminde Meslek Eğitimi” konulu tezi ile doktor unvanı aldı
(1987).
Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel
Müdürlüğü’ne 1975 de Şube Müdürü olarak atandı. 1976-1977’de aynı kurumda Özlük
İşleri Genel Müdür Yardımcısı, 1978-1979 Yaykur Mektupla Öğretim Okulu
Öğretmeni, 1979-1980’de Özlük İşleri Genel Müdür Yardımcısı, 1981-1984’de
Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdür Yardımcısı, 1987-1988 Hizmet İçi Eğitim
Dairesi Başkanı, 1989-1992’de Müşteşar Yardımcısı, 1992-1994 yılları arasında
da Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı yaptı. 1986-1989 yıllarında Polis
Akademisi ile Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’nde dersler verdi. 24
Aralık 1995’te Burdur Milletvekili seçildi.
Eserleri: Ahilik ve Meslek Eğitimi, İstanbul 1990; Eğitim Üzerine Düşünceler, Ankara (tsz.); Tarih İçinde Türklerde Meslek Eğitimi, Burdur 1994; Hükümet ve Siyasi Parti Programlarında Millî
Eğitim, Ankara 1994; Hoca Ahmet
Yesevi, Ankara 1995; (İzzet Çevik ile birlikte), Sorunlu Eğitimde Zorunlu Eğitim, Ankara 1996; Gaspıralı İsmail, Ankara 1997; (Kadir Çavdar, Mesut Şengirgin ile
birlikte), Teknolojinin Bilimsel İlkeleri Meslek
Yüksekokulu Programları İçin,Ankara 2000; Makaleler, Ankara 2005; Kitapları; Ahilik, Ankara 2008.
Bekir ŞAHİN
ESNAF DUASI
Esnafın sabah işe başlamadan önce toplu halde dua etmeleri yüzyıllardır
sürmekte olan bir gelenektir. Bu dua günümüzde bazı Ahi adı taşıyan vakıf ve
derneklerin veb sitelerinde Ahilik Duası olarak da kaydedilmiştir. Günümüzde
Konya, Kırşehir, Urfa, Bolu vb. Anadolu şehirlerinde bu gelenek
sürdürülmektedir. Örneğin Mudurnu’da yapılan bereket duası Orta çarşı ve
demirciler çarşısı olmak üzere iki ayrı yerde aynı anda yapılır. Orta çarşıda
yapılan duaya esnaflar ayakta dikilerek amin derken Demirciler çarşısı
esnafları duaya oturdukları yerden amin derler. Bunun sebebi ise orta çarşı esnafının
hafta boyunca dükkanlarında oturduğu yerden ticaret yapmalarından dolayı
demirciler çarşısı esnafı ise hafta boyunca ayakta demir dövdükleri için Ahilik
geleneğinden gelen bir saygı gösterisi olarak kabul edilir. Bu duanın Mudurnu
için başka bir önemi daha vardır. Mudurnu’da her kim yeni bir işyeri açmak
isterse açılışını mutlaka Cuma duasından sonra yapar. Açılışı yapılacak olan
dükkan dua sonrası anons edilir kalabalık cemaat açılış yapılacak dükkanın
önüne giderek orada dükkanın bereketli olması hayırlı kazançlar sağlaması için
hep birlikte dua edilir.
Mudurnu ilçesinde yüzyıllardır süre gelen Cuma duası, her Cuma günü Cuma
salası verildikten sonra Mudurnu Orta çarşısında esnafların toplanmasıyla
birlikte başlar. Cuma duasına esnaflar dükkanlarının önüne dikilerekten hocanın
duasına amin demekle birlikte katılmış olurlar. Her hafta yapılan bu duada dua
edenlere hemen hemen her hafta küçük kesilmiş hayır ekmeği ve katık
hayırseverler tarafından ikram edilir.
Aralarında bazı ufak farklılıkların bulunduğu dualar euzu besmele ve
salavât ile başlamakta, Peygamber Efendimizin ve âlinin, hulefâ-yı râşidin ve
diğer ashabın ruhlarına, Ahi Evran ve bazı meslek pirleri peygamberlerin
ruhları için Fâtiha okunarak tamamlanır.
Kaynakça:
http://www.mudurnu.gen.tr/esnaf-duasi.html
(Erişim: 28.06.2014)
Bekir ŞAHİN
ESRAR DEDE FÜTÜVVETNAMESİ
Esrar Dede Divanı’nda yer alan Fütüvvetname, tasavvufi nitelikli manzum
bir eser olup, 173 beyitten meydana gelir. Fütüvvetnamenin giriş bölümünde
tevhid, nat ve methiyeler yer alır (1-42). “Agaz-ı Kitap” bölümünden sonra
(54-68) “Hikayet” başlıklı bölümde, Feridüddin Atar ve Tellak arasında geçen
bir sohbette fütüvvetin kuralları anlatılır (69-152). Eser, Hz. Ali Fütüvveti
(155-163), bir münacat, dua bölümü (164-173), tarih beyitleri ve mesnevi ile
sona erer (174-176). Fütüvvetnamede konu iki temel düşünce etrafında
işlenmektedir. Bunlar, din ve nasihattir. Esrar Dede, eserinde Ahi tipinin
değişik adlandırmalarına yer vererek bunların özelliklerini sıralamıştır.
Ayrıca ihvân, civanmert, karındaş, merd, civan, pîr, Ahî, birâder, fetâ, merdân
beyitlerinin yer aldığı kayıtlar, şairin, Ahi tipine doğrudan gönderme
yaptığını gösterir. Eserde, daha çok iyilikler üzerinde durulmuş, olumsuzluktan
ve olumsuz tiplerden daha az söz edilmiştir. Fütüvvetnamenin sonunda yer alan
Hz. Peygamberin ile Hz. Ali ile sohbetinde halkı rahat ettirmenin kulları
anlatılmıştır.
KAYNAKÇA:
Metin Akkuş, “Edebiyatımızda Ahi Tipi ve Esrar Dede Fütüvvetnamesi’nde
Ahi Tipinin Özellikleri”, Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, IV/2 ( 2005), s. 93-94.
Bekir ŞAHİN
FÜTÜVVETNAME-İ EMİRELMÜMİNÎN HZ. ALİ
Tahran
Üniversitesi Merkezi Kütüphanesi elyazmaları bölümü, nr. 3478’dedir. Şah
Süleyman dönemine ait bazı Kalender risalelerini içermektedir. Bu nüshanın bir
bölümü Fütüvvetname-i Emirelmüminîn Hz. Ali’dir.
Risalenin başlangıç bölümü
Fütüvvet ehlinin ahlak normları ve kanunlarının Muhammed şeriatı ile uygun
olduğu hakkındadır. Sonra Kalenderilerin tıraş olmaları hakkında bilgi
vermektedir. Çünkü Fütüvvet ehli saçlarını her ne kadar uzatsalar da
Kalenderiler, Safevilerin tesiri ile saçlarını kesmekte idiler.
Bu Fütüvvetname’de Hz.
Muhammed’in, peygamberliğe ulaştıktan sonra Fütüvvet şerefine nail
olduğu, Cebrail'in kendisinin beline kemer bağladığı, bundan sonra saç tıraşı
ayinin icra edildiği ve sonra da Hz. İbrahim’den kalan fütüvvet libasını
giydiği hakkında bilgi verilmektedir.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik”, Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kalite
Merkezli Bir Yaşam, Kayseri 2011, s.36.
Bekir ŞAHİN
FÜTÜVVETNAME-İ HACCAMAN
Hacamatçılarla ilgili Fütüvvetnamedir. Asıl
metin bir buçuk sayfadan ibarettir.
Asıl
adı, Kesvetname-i Haccaman’dır. Bazı risalelerde berberleri
"Selmânî", bazılarında "dellâk", bazılarında ise
"haccam" adlandırılmıştır.
Fütüvvetname soru-cevap
şeklinde yazılmıştır. Metinde hacamat edenlerin farklı töreleri hakkında ilginç
sorular sorulmuş ve cevabında, hacamat işleminin yapıldığı sırada okunması
gereken ayetler ve dualar yazılmıştır.
KAYNAKÇA:
Ziver
Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik”, Ahilik
Uluslararası Sempozyumu, Kalite Merkezli Bir Yaşam, Kayseri 2011, s. 34.
Bekir ŞAHİN
FÜTÜVVETNAME-İ KASSAB
Molla Hüseyin Kâşifi Sultani tarafından
yazılan eser, İran’da Baharistan Şura Meclis Kütüphanesi’nde nr. 8898’de
kayıtlı olup, asıl metni yedi sayfadan meydana gelir. Fütüvvetnamenin yazıldığı
tarih hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır. Safeviler dönemine ait
olduğu düşünülür.
Fütüvvet geleneğinde kasaplar da
kendilerini diğer Ahiler gibi peygamberlerden birine bağlarlar. Buna göre, Hz.
Âdem bu meslekte pir olarak kabul edilir. Fütüvvetnamede Hz. Âdem’in, Hz. Havva
ile cennetten yeryüzüne geldikten sonra önce çiftçilikle uğraştığı, fakat bu
işten yorulduğu için hayvancılığa yöneldiği yazılıdır.
Molla Hüseyin Kâşifi Sultani Fütüvvetnamesinde
“Kadirhum günü” Hz. Ali’nin koyun kesme ve derisini yüzme işini Ahilere havale
ettiğini belirtir. Fütüvvetname-i kasap, Ahilerin inançları, gelenekleri
hakkında malumat verir. Efsaneler arasına ayetler, hadisler ve dualar
serpiştirilmiş; kesilmiş hayvanın helal, haram ve mekruh uzuvları hakkında
bilgiler verilmiş ayrıca hayvanın kesildiği zamanda "Bismillah" veya
"Tekbir" getirilmesi gerektiği hususları üzerinde durulmuştur.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars
Edebiyatı’nda Ahilik” Ahilik Uluslararası
Sempozyumu, Kayseri 2011, s. 32.
Bekir ŞAHİN
FÜTÜVVETNAME-İ KEFŞDUZAN
Ayakkabıcılarla ilgili
Fütüvvetnamedir. Bu formda olan Fütüvvetnameler İran ve Pakistan'da Fars
Araştırma Merkezi ve Gencbahş Kütüphanesi’nde, nr. 1133’deki mecmuada yer alır.
Risalede ayakkabıcılar ve
nalbantların geleneklerine dair bilgiler verilmektedir. Soru-cevap şeklinde
Gulam Muhammed Kureyşî tarafından 1315 yılında kaleme alınmıştır. Adı geçen
zat, bu mecmuada bulunan diğer risalelerin de yazarıdır.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik”, Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kalite
Merkezli Bir Yaşam, Kayseri 2011, s.36.
Bekir ŞAHİN
FÜTÜVVETNÂME-İ SEYYİD
Seyyid isimli biri tarafından XII-XIII. yüzyıllar arasında yazıldığı
tahmin edilmektedir. Eserin asıl konusu
Ahilerin ahlâka dair kaideleri hakkındadır. Metinde, Fütüvvetin, Hz. Peygambere
Allah tarafından bağışlandığı, gökten inen nurun da müminlerin emiri Hz. Ali
olduğu yazılır. İran sahasında yazıldığı için Şiî etkisi altında kaleme
alınmıştır.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars
Edebiyatı’nda Ahilik” Ahilik Uluslararası
Sempozyumu, Kayseri 2011, s. 30.
Bekir ŞAHİN
FÜTÜVVETNAME-İ SEYYİD EZZİ MERVİ
Attar
Fütüvvetnamesi ismiyle de bilinir. Müellifi Seyyid Ezzi Mervi adlı bir şair
olup, VIII. yüzyılın Ahi şairlerinden olduğu tahmin edilmektedir. Eser, 83
beyitten ibaret bir mesnevidir.
Konusu,
Ahiliğin 72 ahlâkî esası hakkındadır.
KAYNAKÇA:
Ziver
Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik” Ahilik
Uluslararası Sempozyumu, Kayseri 2011, s. 30.
Bekir ŞAHİN
FÜTÜVVETNAME-İ TABBAHAN
Aşçılarla ilgili bir eserdir.
İran’da Bahrestan Meclis Kütüphanesi’nde nr. 2777’de kayıtlı mecmuadaki iki
risaleden birincisidir. Fütüvvetnamenin asıl metni yedi sayfa olup, Şah Abbas
Safevi’nin “Nurullah” adlı bir aşçısı tarafından yazılmıştır. 1093/1682 yılında
Muhammed Cafer bin Muhammd Emin Ensari Mübarekeyi'nin hattı ile istinsah
edilmiştir. İreç Avşar, Fütüvvetnameyi
“Ferhengi-İranzemin” adlı kitapta yayımlamıştır (İran 1332).
Fütüvvetname-i Tabbahan,
Safevi döneminin Fütüvvetname örneklerinden olup, Ahi üstatlarının
mesleklerinin adabını Ahilere öğretmek için kaleme aldıkları eserlerdendir.
Metinde ayetler, dualar ve Fütüvvet ehline dair efsanelere de yer verilmiştir.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik” Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kayseri
2011, s. 34.
Bekir ŞAHİN
FÜTÜVVETNAME-İ
SELMANİAN
Berberlerle ilgili bu Fütüvvetnamenin Meşhed Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Kütüphanesi, nr. 860’ta
kayıtlıdır. Metin 13 sayfadan ibarettir. Bazı yerleri Fütüvvetname-i
Emirelmüminîn, bazı yerleri ise Fütüvvetname-i Dellakan ile aynıdır. Bazı
konuları ise Şehid Mutahhari Ali Medresesi Kütüphanesi’nde olan 1632 sayılı
elyazması ile benzerlik göstermektedir. Yazarı Kerbelayi Ali Tahran’dir, yılında
kaleme almıştır.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik”, Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kalite Merkezli Bir Yaşam, Kayseri
2011, s.36.
Bekir ŞAHİN
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KONYA ESNAFI
Necati Ayas tarafından hazırlanan bu eser (by ty), “Ahilik Kültür
Haftası” kutlamaları çerçevesinde 8-14 Ekim 1990 tarihleri arasında “Geçmişten
Günümüze Konya Esnafı Fotoğraf Sergisi”nde sergilenen fotoğraflardan
derlenmiştir. Sanatların Ahilik kronolojisine göre sıralanmasının yapıldığı
albümde yer alan eski fotoğraflar, çeşitli kuruluşların arşivlerinden
derlenmiştir. Birçok ailenin özel arşivleri de taranmıştır. Albümde 45 fotoğraf
yer almakta ve her fotoğraf ve sanatla ilgili kısa bilgiler verilmektedir.
Bekir ŞAHİN
İKİZ, MEHMET LÜTFİ
(d. 1929- ö. 2007)
Kültür, San'at ve Medeniyetimizde Ahilik, (Y. Çalışkan’la
birlikte) adlı kitabın yazarıdır. Kırşehir’de 29. 05. 1929 tarihinde doğdu.
Babası İbrahim Ethem Bey, annesi Fatma Hanım’dır. Kökeni, Maraş’a yerleşen Oğuz
Boylarına dayanır. İlk ve orta tahsilini memleketi Kırşehir’de tamamlayan Lütfi
İkiz, lise tahsiline Konya’da başladı, Ankara, Yozgat, Samsun’da devam ederek
Kayseri’de tamamladı.
Liseyi
bitirdikten sonra Kırşehir’e dönen Lütfi İkiz, Erol Güngör’ün dedesi Hafız
Osman Efendi’den Arapça ve dini ilimler tahsil etti. Kırşehir’de Müftü Mehmet
Efendi’den de özel dersler aldı. Ayrıca, Ermenekli Büyük Saffet Efendi’den
icazet aldı. Maraşlı Rahmi Eray’ın, eğitim halkasında bulundu. İstanbul’daki
eğitiminden sonra, memleketi Kırşehir’e döndü.
Bursa’da
askerliğini tamamladı. Askerlik dönüşü Nevşehir Kütüphane müdürlüğüne tayin
edildi. İki yıl sonra kütüphane müdürlüğü görevine son verildi. Bunun üzerine
Almanya’ya giderek, Yazma Eserler ve Kitap Restorasyonu üzerinde iki yıla yakın
kurs gördü.
Almanya
dönüşünde, Ankara Türk Ocağı müdürlüğüne getirildi. Ocağın genel Başkanı
Hamdullah Suphi Tanrıöver’le birlikte altı yıl çalıştı. Türk Ocağı müdürü iken,
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Şark Dilleri Bölümüne devam etti. Son sınıfta
iken okuldan ayrıldı.
Kastamonu
İl Halk Kütüphane Müdürlüğüne atandı. 24/01/ 1984 tarihinde Nevşehir İl Halk
Kütüphanesi’nden, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’ne Müdür olarak atandı.
19 Mart 1984 tarihinde Konya’da görevine başladı. Nevşehir, Kastamonu, Çorum,
Konya kütüphane müdürlüklerinde bulundu. 1988 yılında Kütüphane Müdürlüğünden
emekli oldu.
Ömrünü
kitap ve kütüphaneye adayan İkiz, görev yaptığı kütüphanelerin
koleksiyonlarının gelişmesine önemli katkılar sağladı. Konya Bölge Yazma
Eserler Kütüphanesi’nin binasının yapılmasına, kütüphanenin açılmasına ve
burada kitap şifahanesinin kurulmasına öncülük etti. İkiz’in yayımlanmış
eserlerinden bazıları şunlardır: Türkiye
Masonları, Komünist Hücrelerinin Faaliyeti, İstanbul 1963; Yufağa Kütüphanesi Tarihçe Teşkilat ve
Katalogu, Konya 1985; Konya Bölge
yazma Eserler Katalogu, Konya 1985; Mesnevi’de
İslamın Esasları , (M. Lütfi İkiz’le), Konya 1990; Türk Tarihi İçinde Ermeniler, Rumlar, Yahudiler,
Konya 2001; Kültür, San'at ve
Medeniyetimizde Ahilik, (Y. Çalışkan’la beraber), Ankara 2001.
İkiz, 24 Ağustos 2007 tarihinde Konya’da vefat ederek Üçler
Mezarlığı’na defnedildi.
Bekir ŞAHİN
KÂHYALAR KURULU
Büyük
Kurul da denilen Kâhyalar Kurulu, 24 esnaf ileri geleninden oluşur. Kâhya
başının görevi, mütevellilerin davranışlarını, genel durumlarını ve loncaların
toplanıp toplanmadıklarını tektik ederek, mütevelliler hakkındaki şikâyetleri
dinler. Kâhyalar Kurulu, esnaf arasında çıkan, mütevelli tarafından
halledilemeyen anlaşmazlıkları, hükümete başvurmadan, hükûmetçe müdahaleye
meydan vermeden halleder. Loncalar tarafından verilip, Kâhyalar Kurulunca
onanan cezaları uygular. Esnafa ait hususlarda, hükûmet ve memleket ileri
gelenleri ile temas kurarak, hükûmetin emir ve kararlarını esnafa bildirir.
Kâhyalar meclisinin teklif ve temennileri, mahalli hükûmete arz edilir. Hükmet
memurları veya ileri gelenlerinin, şehrin genel haklarına tecavüzleri olduğunda,
hükûmet katında savunmak. Törenlere kurul adına katılmak, kurulun görevi
olarak, lonca tarafından sunulan hususları onaylamak, herhangi bir mütevelli
hakkında lonca tarafından şikâyet vaki olursa inceleyip, mütevellinin yerinde
bırakılıp bırakılamayacağı hakkında karar vermek. Hükümet tarafından vuku bulan
önerilerin, esnafın çıkarlarına uygun olup olmadığını araştırmak, esnaf adına
resmî makamlardan talep edilecek istekleri belirtmek ve olağan üstü törenlerde
hazır bulunmaktan ibarettir.
KAYNAKÇA:
Neşet Çağatay, Bir
Türk Kurumu Olan Ahilik, Ankara 1997, s. 148.; Fahri Solak, Ahilik Kuruluşu, İlkeleri ve Fonksiyonları, İstanbul 2010, s. 17.
Bekir ŞAHİN
KİTÂB-I FÜTÜVVETNÂME
Millet Yazma Eser Kütüphanesi nr. 1009/2’da kayıtlıdır. Müellifi, Mamud isimli bir şahıs olup,
Medine’de yazılmıştır. Eser, fütüvvetin üç kısım olduğuna ilişkin bir hadis ile
başlar. Sonrasında bu hadisin açıklaması yapılır. Tasavvufta, Hz. Ali’nin
âşığın terk etmesi gereken dört şey ve âşıkta bulunması gereken on özellik
hakkındaki sözlerine yer verilir.
KAYNAKÇA:
Mahmud, Kitab-ı Fütüvetname, Millet Kütüphanesi, nr.
1009/2, vr.7b-12a.
Bekir ŞAHİN
KÜLTÜR SANAT VE MEDENİYETİMİZDE AHİLİK
Yaşar Çalışkan ve M. Lütfi İkiz tarafından hazırlanan
veKültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü
tarafından 1983 yılında yayımlanan kitap 126 sayfadır. Gelenek görenek ve
inançlar dizisinin 15. Kitabıdır. Eser Kültür Bakanlığı tarafından açılan
Ahilik kültürünü araştırma yarışması mansiyon ödülünü almıştır.
Eser 25 ana başlıktan oluşur. İlk kısımda; Ahi
Evran’ın menkıbeleri, hayatı, kerametleri, şahsiyeti ve inancı üzerinde
durulur. Akabinde, Ahiliğin ahlak, edep, sanat,
dürüstlük anlayışından, ince zevk ve nüktelerinden çizgiler sunulur.
Bunu başlıklar halinde; Ahiliğin koruyucusu
olarak nitelendirilen Osman Gazi’nin, Orhan Gaziye vasiyeti; Ahilere rehber
olan hadislerden bazıları; Ahiliğin prensipleri; Ahiliğin kıyafetleri ve renkleri, Ahiliğin
menşei, Hılf’ul- Füdül ve Ahilik’te orta
sandığı kısımları takip eder.
Üçüncü kısımda ise; Ahilere ait çeşitli vakıflardan bahsedilir. Ayrıca Fatih Sultan
Mehmed’in tıp ve temizlik ile alakalı vasiyetnamesiyle birlikte, Guraba
Hastanesi ve Hamamları, imaretler v.s. gibi konularla ilgili kısa bilgiler
verilir. Bacıyan-ı Rûm yolunda İsnanbul’daki kadın su hayratı anlatıldıktan
sonra Artukoğulları zamanında yapılan robotlardan bahsedilir.
Ahiliğin hayattaki yansımaları ise; Çorağ
(çırak) olmak, terzilik, misafir, mühürcülük, Tuzcular esnafı, fırıncılar esnafı ve benzeri meslek gurupları
altında verilir ve “pabucu dama atma”
ve “iflas topunu atma” deyimleri
hikâye edilir.
Ahiliği anlatan kitapların tanıtıldığı bölümde, kitapların bulunduğu
kütüphaneler ve kitapların içeriklerinden bahsedilir. Bu çerçevede; Fütüvvet,
Ahilik, Ribat, Bahadırlık terimleri açıklanmış, akabinde;” Anadolu ve Rumeli’de fethedilen şehirlerde kurulan ahilik
teşkilatının esnafın birlik beraberlik ruhu içinde bu teşkilatla şehrin
ekonomisine hakim olduğu” tespitinde bulunulur.
Ahilikte merasimlerin anlatıldığı
bölümde, esnafların bu merasimlere nasıl
destek verdikleri belirtilir ve ayrıca .
Ahi teşkilatında iş ve ahlak disiplini örneklendirilerek ortaya konulur.
Loncaların vazifelerinden de bahseden eser,
esnafların birbirlerini nasıl kontrol ettiklerini çarpıcı ifadelerle
anlatır ve nihayet İbn-i Battua’nın
korkusu ve duası, Esnaf ve sanatkârların nüktelerle edebiyatımıza aksedişi,
Ahiliğin çöküşü, Ahi Evran’ın kerametleri ile esere son verilir.
Bekir ŞAHİN
MECMÛATÜ’T-TEVÂRÎHİ’L-MEVLEVİYYE
/ MEVLEVÎLERİN TARİHİ
Selçuklu dönemi Ahileri hakkında bilgi veren Seyyid Sahîh Ahmed Dede’nin
(ö.1189/1775) yazdığı kitabın asıl adı; Mecmuatü’l-Tevârihi’l-Mevleviyye’dir. Aslı Mevlâna Müzesi Kütüphanesi, nr. 5446’da
kayıtlıdır. Ahmed Remzi Dede ( 660/1267-1363/1945) tarafından istinsah
edilmiştir. Cem Zorlu, Yüksek Lisans çalışması çerçevesinde günümüz Türk
harflerine “Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye/
Mevlevîlerin Tarihi” ismiyle çevirmiş olup, İstanbul‘da 2003 yılında İnsan
yayınlarında neşredilmiştir. Esasta Mevlevi Tarikatı’nı konu olan eser; Hz.
Peygamber’in çocukluğundan başlayarak hayatını anlatır. On iki imam, onlarla ilgili olaylardan
bahsederken meşhur pek çok mutasavvıf dervişin ilim tahsilleri, istinabeleri ve
kendilerine bağlanan müritlerin eğitim ve terbiyelerini kaleme alır. Bu
bağlamda; Selçuklu tarihi ve Ahi Hüseyin Urmevi, Ahi Muhammed Urmevi, Ahi
Natur, Ahi Türk gibi XIII. yüzyılda yaşamış Konya’nın önde gelen Ahileri ile
ilgili bilgiler verdiği için Ahilik kültürü bakımından da önemlidir.
Eserde bahsi geçen devrin Ahilerinin
kimlikleri, kişilikleri ve özelliklerini tanıma imkânı bulmaktayız. Sahih
Ahmed Dede meşhur tarihî olayları, ölümleri, doğumları tarih, hatta bazen gün
olarak verir. Cem Zorlu’nun yayımladığı kitap, 381 sayfa olup Sonuç,
Bibliyografya ve indeksle sona ermektedir.
Bekir ŞAHİN
MEMLEKET TOPLANTISI
Ahilikte;
memleketin her yerindeki esnaf ve sanatkârların, yılın belli bir gününde
düzenlenen eğlencelere katılması bir gelenek idi. İstanbul' da bu eğlenceler
daha kalabalık ve parlak törenlerle yapılırdı. Bu eğlencelerde hiç bir mesleki
konu ele alınmaz, yalnız kahya ve kahyabaşı bütün esnafa öğütte bulunurdu. Her
zümrenin bir sancağı bir de alemdarı vardı. Bu sancakta alış-verişi ve iş
hayatını öven ayet ve hadislerin yanında, o zümrenin alameti de bulunurdu.
Genel eğlencelerde bu bayraklar da merasim yerine götürülür ve her zümre toplu
olarak giderdi. Bazı durumlarda olağanüstü toplantılar da yapılabilirdi. Resmi
makamlarca halkın tahammülünün üstünde bir vergi konduğu veya kahyalar
kurulunun kesinlik kazanan kararlarının uygulanmansa engel olunduğu zaman ya da
esnaf arasında olağan yöntemlere aykırı bir işlem yapıldığında kahyalar kurulu
toplanıp, her esnafın üstatlarından üçer kişi davet ederek durumu incelerdi.
Fikir birliği sağlanırsa Kahyabaşı ile öteki iki kahya ve iki üstad şer’i ye
hakimine ve en büyük hükümet yetkilisine yollarlardı. Hükümetle anlaşma olursa
toplantıya son verilir, uyuşulamazsa ertesi gün "memleket toplantısı"
yapılırdı.
Bu toplantıda kâhyalar ve bütün üstadlar, memleketin ileri
gelenleri, bilginleri, zenginleri, ilân yoluyla çağrılır. Hâkim ve müftiye de
davetçi gider. Müfti gelir hâkim gelmezse, kâhyalar kurulu başkanı, toplantı
nedenini, esnaf toplantısının kararının hükûmetin cevabını ve uzlaşmaya
çalışıldığı halde hükûmetin yanaşmadığını açıklar ve halkoyuna başvurur. Eğer
toplantıya katılanlar kâhyalar kurulunun kararının beğenirse, bilginler başkanı
“Reis ül- Ulemâ” kürsüye çıkarak “küçüklüğümüze merhamet ve şefkat, büyüğümüze
saygı gösterip ululamayanlar bizden değildir” anlamındaki Peygamberin sözünü
okuduktan, Padişaha itaat ve sadakat gereğini açıkladıktan sonra kasabadaki
hükûmet temsilcisinin zulmüne karşı susmanın şeriata uygun olmadığını bildirir.
Hükûmet mümessili durumunu değiştirmezse Padişaha şikâyet edileceğini
açıklanır.
KAYNAKÇA:
Neşet Çağatay, Bir
Türk Kurumu Olan Ahilik, Ankara 1997,s.152.;
Fahri Solak, Ahilik Kuruluşu,
İlkeleri Ve Fonksiyonları, İstanbul 2010,s.17
Bekir ŞAHİN
MUHAMMED b. SEYYİD ALİYÜDDÎN FÜTÜVVETNÂMESİ
Millet Kütüphanesi 1009/3 numarada kayıtlı olup, müellifi Muhammed b.
Seyyid Aliyüddîn’dir. Fütüvvetname, kısa bir hamdele ve salveleden sonra
müellifin ismiyle başlar. 12b-13b’de bir nevi sebeb-i telif bölümü vardır.
Müellif, eserinde fütüvvetdarlar arasında söylenmiş ve işitilmiş erkânın önemli
olanlarını kaleme aldığını ve bu erenlerin sözlerinin en sağlam rivayetlerini
ve sünnete uygun olanlarını aldığını söyler ve okuyanlardan Fatiha ister.
Fütüvvetnamede ayet ve hadislere, ayrıca çeşitli sorulara cevap verilir.
KAYNAKÇA:
Fütüvvetname,
Millet Kütüphanesi, nr. 1009/3, vr.12a-62a.
Bekir ŞAHİN
OMBUDSMAN ARANIYOR
Galip Demir tarafından kaleme alınan eser (İstanbul 2002), beş bölümden
meydana gelir. İlk bölümde Ombudsmanlık, Selçuklu ve Osmanlı’daki kurumlarla
karşılaştırılarak açıklanmaya çalışılır. İkinci bölümde Ahilik, Anadolu’da
ortaya çıkan temel bir kurum olarak değerlendirilir. Üçüncü bölümde;
Ombudsmanlıkla ilgili analizler yapılır ve Ombudsmanlığın kavram olarak
Türklerden Avrupa’ya taşındığı iddia edilir. Dördüncü bölümde Ombudsmanlık
kavramının anlamı kadar ismiyle de farklılık arz ettiğine dikkat çekilir.
İngiltere’de Parlamento komiseri, Fransa’da arabulucu, Kanada’da yurttaş
koruyucusu, İtalya’da sivil haklar savunucusu, Avusturya’da halk avukatı,
Polonya’da yurttaş hakları savunucusu olarak görülen ombudsmanlığa benzer
yapılanmaların, Ahilik kültüründe de olduğu ileri sürülür. Bu bağlamda Ahi
Babaların, Ombudsman’ın işlevlerini içerdiği izah edilir. Eser, Ahiliğe ve
Ombudsmanlığa farklı bir bakış açısı getirmesi açısından önem arz etmektedir.
Bekir ŞAHİN
ORDUCU ESNAFI
Sefere çıkacak ordunun çeşitli alanlardaki ihtiyaçlarının karşılanması
için bir takım görevlilere ihtiyacı vardı. Bunlar genel olarak “orducu” veya
“orducu esnafı”, nadiren de “ordu pazarı”
olarak adlandırılan zanaat erbabından oluşuyordu. Ordunun levazım
işlerini görecek esnaf, merkezce tayin edilen
"Orducu ağası" ve "Orducu başı” denilen görevli memurlar
tarafından kadılara hitaben yazılan fermanla organize edilirdi.
Eski Türk-İslam devletlerinde Gazneliler, Büyük Selçuklular, Irak ve
Türkiye Selçukluları, Eyyubiler ile İlhanlılar’da da orducu gibi görev yapan
ordu pazarı ve ordu pazarları bulunmaktaydı. Osmanlılarda ise “ Orduculuk”
hizmeti, avarız türü bir vergileme olarak algılanmaktaydı. Aynî ve nakdî olmak
üzere iki şekilde uygulanıyordu. Aynî yükümlülükte bizzat hizmetin yerine
getirilmesi gerekirdi. Savaş zamanlarında özel olarak devlet hizmetinde
çalışanlar için pazar kurulmasına da ihtiyaç duyulması halinde devlet, hangi
zanaat gurubunun ne kadar çadır, kaç nefer zanaatkâr göndereceğini bir ferman
ile belirler, ordubaşı adlı görevli ile ilgili kazanın kadısına bu iletilirdi.
Emri alan kadı, loncaların yöneticileri olan esnaf kedhüdaları, yiğitbaşları ve
ihtiyarları aracılığı ile sefere gidecek zanaat erbabını belirler, bunların
adları, sınıfları, kendilerine sefer dolayısıyla verilecek sermaye miktarı ve
kefillerini bir deftere kaydederlerdi. Belirlenen kişilerin mesleğinin erbabı
olmasına dikkat edilirdi. Orducu olacakların hizmeti kabulü ile aldıkları para,
mahkemede orducu esnaf kethüdası ve ustaları ile şahitler huzurunda tescil
olunurdu.
Esnaf kethüda ve yiğitbaşları
kefil sisteminden dolayı ağır cezalara çarptırılmamak için sefere gidecek
ustaların seçiminde titizlik gösterirlerdi. Ordu esnafına sermaye olarak
verilecek nakdi para kazadaki esnaf birliği içerisindeki diğer ustalardan
toplanır ve bu paralar, sefer sırasında üretim için gerekli malzemenin alımında
kullanılırdı. Orducu çıkan esnaf alet edevatıyla orducu başının maiyetinde
belirli bir süre hizmet ettikten sonra sefer bitiminde orduyla geri dönerlerdi.
Orducu esnafı, sefer yolunda,
savaş mahallinde ve dönüş sırasında askerin giyim, kuşam, yiyecek, sağlık,
silah, donanım ve tamirat gibi çeşitli ihtiyaçlarını ücret karşılığında
karşılarlardı. Halk da ordunun geçeceği güzergâhta belirlenen bir mekânda
ürettikleri şeyleri getirip geçerli narh üzerinden ordu mensuplarına
satabilirdi.
Yeniçeri Teşkilatının 1826’da ortadan kaldırılmasından sonra, yeni
askerî yapılanma süreci içerisinde Sanayi Alayları kurulmuş; Orducu esnaf
teşkilatı lağvedilmiştir.
KAYNAKÇA:
Orhan Kılıç, “1585 Yılında Tebriz Seferine Çıkan Osmanlı Ordusunun İkmal
ve İaşesi”, Askeri Tarih Bülteni, S. 46,
s. 120-121;Antoine Galland,
İstanbul’a Ait Günlük Hatıralar,(çev. Nihat Sırrı Örük), I, Ankara 1987, s.
110-111 ; Mehmet Zeki Pakalın,”Orducu Esnafı”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II, İstanbul 1982;
Şenol Çelik, “Osmanlı Sefer
Organizasyonunda Orducu Esnaf ve İstanbul Orduları”, Eski Çağdan Modern
Çağa Orducular, İstanbul 2009 s. 355 ; aynı yazar, ”Orducu”, DİA, XXXIII, s.370-371.
Bekir ŞAHİN
SEVȂKIBÜ’L-MENÂKIB-I EVLİYÂULLÂH
Ahilikle ilgili bilgiler bulunan bir
eserdir. Ahmed Eflâkȋ’nin hazırladığı Menâkıbü’l-Ȃrifȋn
isimli menakıbname, Abdulvehhab bin Celâleddin Muhammed Hemedanî tarafından
yine Farsça olarak kısaltılarak âdeta yeniden yazılmış ve buna Sevâkıbü’l-Menâkıb-ı Evliyâullâh ismi
verilmiştir. Eflâkî’nin tekrarı gibi olmasına rağmen, düzenlenmiş biçimi ve
minyatürleriyle Mevleviliğin temel kaynaklarından biri durumundadır. Kitapta,
Ahilik ve Ahilerle ilgili bilgi ve minyatürlere de yer verilmiştir.
Sevȃkibü’l-Menâkib-ı Evliyâullâh,
1540'ta tamamlanmıştır. Bir mukaddime ile her birine "zikr" adı verilen dokuz bölümden oluşmaktadır. Her bir zikir,
Bahaeddin Veled, Mevlâna, Şems-i Tebrizî, Selahaddin-i Zerkub, Çelebi
Hüsameddin, Sultan Bahaeddin, Çelebi Ârif, Şemseddin Emir Çelebi gibi Mevlevî
büyüklerine ayrılmıştır. Özellikle Bahaeddin Veled, çok geniş olarak anlatılmıştır.
Eserin birçok yazması mevcuttur. Bunlar arasında, 1577'de istinsah edilmiş olan
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi,
Emanet Hazinesi, nr. 1194’teki nüsha, nadide bir eserdir. Yazıldıktan
kısa bir süre sonra Türkçe’ye çevrilmiştir. Bu tercümelerden ilki Derviş Halil
Senaî'ye ait olup Kanuni (1520-1566)’ye sunulmuştur. Süleymaniye Kütüphanesi
Halet Efendi ilavesi, nr. 49 ve 50’de iki nüshası daha bulunmaktadır.
Mesnevihan Derviş Mahmud Dede'ye ait olan ikinci tercüme ise, 1590’da Konya'da
tamamlanmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan, nr. 1479’da bulunan
nüsha minyatürleriyle birlikte Mevlâna’dan
Hâtıralar: Sevâkıb-ı Menâkıb
adıyla Süheyl Ünver tarafından 1973’te neşredilmiştir.
Sevâkıbü’l-Menâkıb-ı
Evliyâullâh; mukaddimeden sonra dokuz bölümden oluşmaktadır. Ayrıca sonunda
da bir hatime bulunmaktadır. Mukaddimede eserin hazırlanış amacı ve kitap
hakkında özet bilgiler verilmektedir. Birinci bölüm Bahaeddin Veled; ikinci
bölüm Burhaneddin Muhakkik; üçüncü bölüm Mevlâna Celaleddin-i Rumî; dördüncü bölümŞems-i
Tebrizȋ; beşinci bölümŞeyh Selahaddin Konevi hakkındadır. Altıncı
bölümde,Çelebi Hüsameddin; yedinci bölümdeSultan Bahaeddin Veled’le ilgili bilgiler verilmektedir.
Sekizinci bölümdeÇelebi Ȃrif diye bilinen Celaleddin Feridun’un biyografisi bulunmaktadır.
Dokuzuncu bölüm,Çelebi ŞemseddinEmir Âbid ve Sultan Veled’e ayrılmıştır.
Hatimede ise kitabın bitiş tarihi ve münacat ile yazarın tavsiyeleri
bulunmaktadır.
Kitapta anlatılan olaylar minyatürlerle
âdeta canlandırılmıştır. Burada bulunan 22 adet minyatür, XVI. yüzyıl sonlarına
ait olup Türk resim sanatı açısından önemli belgeler durumundadır. Ancak
bunları yapan nakkaşların imzaları bulunmamaktadır. İşlemesindeki renk ahengi
ve yüzlerdeki ifadeler değişik olup, derin izler taşımaktadır.
Minyatürler,
XVI. yüzyılda insanların Mevlâna ile ilgili düşüncelerini, yine o döneme ait
giyim, kuşam ve yaşam tarzlarını aksettirmesi bakımından da önemlidir.
Menkıbelerde anlatılan olaylar olağanüstü öğelerle bezense de geçmiş
yüzyılların gerçeklerini günümüze yansıtmaktadır. Eserde, değişik konuları
anlatan çokça minyatür bulunmaktadır.
Bekir
ŞAHİN SULTAN VELED
(1226-1312)
Türkiye Selçukluları döneminde Konya’da yaşayan bir çok Ahi’ye
dair Divan adlı eserinde bilgi veren Sultan Veled, Lârende/Karaman’da dünyaya
geldi. Babası, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî, annesi Şerafeddin Lala’nın kızı
Gevher Hatun’dur. Gelenek olarak ilk erkek torunlarına Dedelerin isimlerini aynen verdikleri için, Mevlâna da
ona babasının adını vermiştir. Mevlâna ve yakınları, Bahaeddin diye çağırırdı.
Ancak daha çok Sultan Veled olarak bilinmektedir.
Çocukluğunun ilk yıllarını, dedesi Bahâeddîn Veled ile
birlikte geçiren Sultan Veled, ilk eğitimini babasından almıştır. Konya'da ve
Şam'da çeşitli âlimlerden, özellikle babasından medrese ilimlerini öğrenmiştir.
Seyyid Burhâneddin Tirmizî, Şems-i Tebrizî, Hüsâmeddin Çelebi'ye kadar birçok
büyük sûfîyle ve zamanın âlimleri ve şairleriyle sürekli münasebetlerde
bulunarak, ilim ve sülûk yönünden yükselmiştir. Onun yetişmesinde, inanış ve
duyuş tarzı ile düşüncelerinin şekillenmesinde, babasının büyük etkisi vardır.
Sultan Veled gençliğinde Şems’e mürid olmuştur. Sonra Sultan
Veled, babasının ölümü ardından, Hüsameddin Çelebi’nin müridi olmuştur. Şeyh
Salâhaddin-i Zerkûbî’nin ölümünden sonra Mevlâna, mürîdlerinden Hüsameddin
Çelebi’yi halife seçmiştir. Mevlâna’dan gerekli dinî ve tasavvufi bilgileri
elde eden Sultan Veled, bunları yalnız öğretmekle yetinmemiş, bilgilerini
başkaları için faydalı bir hale getirmeğe ve öğretmeğe de çalışmıştır.
Selâhaddin-i Zerkûbî’nin kızı, Fatma Hatun’la evlenmiştir.
Hanefilere dair tabakat kitaplarında, Sultan Veled fakihlerin
en meşhurları arasında yer alır. Eserlerini, Farsça yazmakla birlikte, Türkçe
şiirleri de bulunmaktadır. Bu açıdan O, Ahmed Fakîh ile birlikte, Anadolu Türk
edebiyatında bir öncü durumundadır.
Sultan Veled Mevlevîliğin, sistemli bir tarikat haline
getirilmesini sağlamıştır. Nitekim Mevlevî mukabelesinde semâhânenin üç defa
devredilmesinden ibaret, “Devr-i Veledî” zikrinin yapılması ona izâfe
edilmektedir. Tarikatın ilk şeyhi de Hüsâmeddin Çelebi olmuş, 1284 yılında
vefat etmesi üzerine, yerine Sultan Veled geçmiştir.
1312 tarihinde vefat eden Sultan Veled, az da olsa, gerçek
manâda Türkçe gazel yazan ilk şairdir. İlk olması bakımından bazı aksaklıklar
bulunsa da bu şiirler, edebî yönden önemlidir. O, gazellerinde daha ziyade
babasının etkisi altında, topluma hitap eder.
Sultan Veledin eserleri, Mevlâna’nınkiler gibi manzum ve
mensur olmak üzere ikiye ayrılır. Babası gibi bir divan, üç mesnevi ve bir de
mensur Maârif’i yazmıştır.
Manzum eserlerinin, toplam beyit sayısı 30.000'e ulaşan
Sultan Veled'in, devrinde çok eser veren bir şair olduğu anlaşılmaktadır.
KAYNAKÇA:
M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında ilk Mutasavvıflar, Ankara
1991, s. 216, 235-239; Reşat Öngören, “Mevlâna Celâled- dîn-i Rûmî”, DİA, XXIX/444; Nuri Özcan, “Mevlevî
Âyini”, DİA, XXIX/464; Barihüda Tanrıkorur,
“Mevleviyye”, DİA, XXIX/468;Veyis Değirmençay “Sultan Veled”, DİA, XXXVII,s. 521-522;
Divan-ı Sultan Veled,
nşr. Feridun Nafiz Uzluk, Ankara 1941,
s. 78-82; Sultan Veled, Maârif, Çev. Meliha Anbarcıoğlu,
Konya 2002, s. 18.
Bekir ŞAHİN
ŞEYH EŞREF b. AHMED FÜTÜVVETNAMESİ
Fütüvvetname,“Fâ’ilâtn, Fâ’ilâtün, Fâilün” vezninde yazılmış olup 444
beyitten meydana gelmektedir. XV. yüzyılın ilk yarısında telif edildiği tahmin
edilmektedir.
Müellif eserde iyiliğe
yönelmeyi, gafleti bırakmayı öğütler. Aklı nefsin arzularını bırakıp hak yola
girmenin gerekliliğini anlatır. Akıl ile nefis arasındaki münakaşayı hikâye
ederek nasihatlerde bulunur. Nefsin isteklerinden fayda gelmeyeceğini anlayarak
tartışmaya son verir. Sıkıntılarını gidermek için gezmeye çıkar. Bu arada bir
ihtiyarla arasında geçen diyaloğu anlatır. Bu diyalogda da önemli öğütlerde
bulunur. Dış görünüşün önemli olmadığını, asıl güzelliğin insanın iç dünyasında
olması üzerinde durur. Er olmak isteyenlerin öncelikle iç fethini yapması
esastır. Erin sözü ve sohbetiyle gönüller mamur olur. Kendisi için ne dilerse
başkaları aynı şeyleri ister. İlim öğrenme ve bununla amel etmenin önemine
değinir. Bu hususlara riayet etmeyenleri de tenkit ederek.
KAYNAKÇA:
Şeyh Eşref b. Ahmed, Fütüvvetname, (yay.
Orhan Bilgin), İstanbul 1992, s. V-VI.
Bekir ŞAHİN TATCI, MUSTAFA
(d.
1961).
Denizli ’de doğdu. İlk ve orta okulu Kızılcabölük’te,
liseyi Denizli Lisesi’nde bitirdi (1978). Uludağ Üniversitesi Necati Bey Eğitim
Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu (1984). Gazi
Üniversitesi’nde “Hayretî Dîvânı’nda Din ve Tasavvuf” konusunda yaptığı teziyle
Yüksek lisansını (1986); “Yûnus Emre Dîvânı-İnceleme-Tenkitli Metin” adlı
teziyle doktorasını tamamladı (1990). Silvan E. Meslek Lisesi’nde Edebiyat
öğretmenliğinden (1985-1986) sonra Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Eğitimi Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak atandı. Halen aynı bölümde öğretim
üyesi olarak çalışmaktadır. MEB Yayınlar Dairesi’nde yayın kurulu üyeliğinde
bulundu. TRT’de belgesel danışmanlığı da yapan yazarın klasik Türk edebiyatı ve
özellikle Türk tasavvuf edebiyatı sahasında yayınladığı pek çok araştırma
bulunmaktadır.
KAYNAKÇA:
http://www.mustafatatci.com/ (Erişim: 26.05.2014).
ZORLU, CEM
(d. 1963)
Ahilerle ilgili bilgiler
bulunan Ahmed Sahih Dede’nin Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye adlı eserini Yüksek Lisans tezi olarak
hazırlayan Cem Zorlu, Konya’nın Ereğli ilçesinde 1963 tarihinde doğdu.
1974 yılında ilkokulu bitirdikten sonra, hıfzını tamamlayarak 1977 yılında
Ereğli’de başladığı İ.H.L. ni, 1983 yılında Konya’da tamamladı.
Aynı yıl girdiği Selçuk Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi’nden 1988 yılında dönem
birincisi olarak mezun oldu. 1988 yılı Kasım ayında Kırıkkale Fatih İlköğretim
Okuluna Din Kültürü öğretmeni olarak atandı. 1,5 yıl öğretmenliğin ardından
1990 yılında S. Ü. İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi Ana Bilim Dalı Araştırma
Görevlisi olarak göreve başladı. Bu bilim dalında, 1992 yılında yüksek
lisansını, 1999 yılında doktorasını tamamladı. 2002 yılında aynı bilim dalında
doçent, 2007 yılında ise profesör oldu.1999-2000 Öğretim Yılı içerisinde Bakü
Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde ardından S. Ü. İlahiyat Fakültesinde
görev yaptı.1986 yılında Almanya’da, 1992 Yılında Mısır’da, 1995-1997 yılları
arasında Ürdün’de ve 1999-2000 Yılları arasında Azerbaycan’da, 2005-2009
yılları arasında Almanya’da bilim dalı ile ilgili eğitim-öğretim
faaliyetlerinde ve araştırmalarda bulundu. 2009-2010 yılları arasında Malatya
İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığını yaptı. 2011 yılı Haziran
ayında yapılan genel seçimlerde 24. Dönem Konya Milletvekili olarak TBMM’ne
girdi. TBMM’de milletvekilliğin yanı sıra AB-Karma Parlamento Komisyonu üyeliği
ve İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) üyeliği yaptı.
Kitapları:Abbasilere Yönelik Dinî ve Siyasî İsyanlar, Ankara 2001; İslam’da İlk İktidar
Mücadelesi, Konya 2002; Mevlevîlerin Tarihi, İstanbul 2003; İslam Tarihi, İstanbul 2005; Din ve
Siyasal Söylem, İstanbul 2006; Alim
ve Muhalif, İstanbul 2011.
Bekir ŞAHİN
Yorumlar