AHİLİK GENEL


            ABDÜLVEHHAB BİN CELȂLEDDİN MUHAMMED HEMEDANÎ (ö. 1547)           

Ahilik konusunda önemli bilgiler veren Ahmed Eflâkî’nin Menâkıbü’l-Ârifîn adlı eserinin kısaltılmışı olan Sevâkıbü’l-Menâkıb-ı Evliyâullâh’ı hazırlayan âlimdir. Hemedanlı olup, Babası Celâleddin Muhammed, bir Nakşi şeyhi idi. Bunun için Nakşibendi Tarikatı’nın büyüklerinin yanında yetişti. Şah Tahmasb (1524-1576), Hemedan’ı aldıktan sonra Sünnilere karşı baskı uygulayınca, birçok Sünni âlim gibi İran’ı terk ederek Osmanlı Devleti’ne sığınmak zorunda kaldı. Kınalızade’ye göre önce Anadolu'ya, Esrar Dede'ye göre ise Mısır'a gitti. Olaylar, onun Mısır’a gittiğine işaret etmektedir.
Kahire’de o sırada Mevlevi şeyhi olan Abdülcelil Efendi'ye intisap etti. Kınalızade Ali Çelebi'nin Kahire'de iken onunla görüştüğünü ve şairi pek fazla sevdiğini oğlu Hasan Çelebi tezkiresinde kaydetmektedir. Esrar Dede ise ömrünün sonlarına doğru Hicaz'a gittiğini ve Hz. Peygamber'i ziyaretinden sonra Medine'de vefat ettiğini, Kınalızade Hasan Çelebi de Şam'da gömülü olduğunu yazmaktadır. 945/1538 senesinde Mısır’da bulunduğu kendi ifadelerinden anlaşılmaktadır.
Kahire Mevlevihanesi’nde ikamet ettiği sırada bu tekkenin kütüphanesinde bulunan Eflâkî’nin Menâkıbü’l-Ârifîn adlı eserinin özetini çıkararak, buna Sevâkıbü’l-Menâkıb-ı Evliyâullâh adını verdi. Mevlevihane'nin şeyhi vefat edince kendisine onun makamı teklif edildi. Uzleti sevdiği için bunu kabul etmedi. Kısa süre sonra Kahire’den ayrılarak Medine’ye gitti. Burada vefat edince Ravza-ı Nebi yakınındaki Mevlevihane’nin haziresine defnedildi.
Kitapları; Nevâ-yı Horos, (Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi Bölümü, nr. 3911); Muammayât-ı Esmâü'l-Hüsnâ, (Süleymaniye Kütüphanesi, Pertev Paşa Bölümü, nr. 610); Şerhi Muammayât-ı Mîr Hüseyin, (Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi, D. nr. 5342/1)’dir.
KAYNAKÇA:
Kâtip Çelebi, Keşfü’z-Zunûn,(yay. Şerafettin Yaltkaya-Kilisli Musallim Rifat), İstanbul 1941-1943, II, s. 1742;  Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyetü’l-Ârifîn Esmâü’l-Müellifin ve Âsârü’l-Musannifîn, I,  İstanbul 1951, s. 641;  Ömer Rıza Kehhale, Mucemü’l-Müellifîn, s. 230-231; Seyyid Sahih Ahmed Dede, Mevlevîlerin Tarihi/Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye, (haz. Cem Zorlu), İstanbul 2003, s. 263-266; Sezai Küçük, Mevlevîliğin Son Yüzyılı, İstanbul 2003, s. 177; Abdülvehab b. Cemaleddin Muhammed Hamedanî, Sevâkıbü’l-Menâkıb-ı Evliyâullâh, (çev. Mahmud Dede, yay. Bekir Şahin), Konya 2007, s. 11.
Bekir ŞAHİN AHİLİK
Yusuf Ekinci tarafından yapılan bu çalışmada Ahilik tarihi, dinî, eğitim ve ekonomik boyutlarıyla ele alınır. Eser; önsöz, giriş ve altı bölümden meydana gelir. Ankara’da, 2012 yılında yayımlanan eserin, yazarı tarafından eleştiri ve önerileri değerlendirmek suretiyle, on ikinci baskısı yapılmıştır.
Yazar, giriş kısmında eserin, daha önce yapılan baskıları ve içindeki eleştirileri de dikkate alarak hazırlandığını belirtir.
İlk bölümde, Ahîlik kavramını açıklayan yazar, Ahilik, Ahilik ve toplum, ekonomi, Ahilerin hayatında ekonominin yeri, üretim, tüketim, emek-değer, rekabet konularına değinerek Ahilikte ideal insan portresini çizer. Bunu takiben günümüz görgü kuralları ile Ahilerin görgü kurallarını hayattan örnekler vererek karşılaştırır. Bu bağlamda, yemek yemekten su içmeye, konuşma tarzından giyim kuşam tarzına, alış-veriş adabından hasta taziye ziyaretlerine varıncaya kadar, hayatın her safhasından bahseder. Ayrıca Ahi Evran’ın, hayatı, yaşam tarzı, şahsiyeti ve inancı üzerinde durur. Buna ilaveten, günümüzde Ahiliğe bakış tarzını; “Yirminci yüzyılın sonlarından itibaren ekonomi, eğitim ve yönetim alanlarında beliren yeni eğilimlerin Ahilik düşüncesine yaklaşma” olarak değerlendirir.Ahiliğin ahlak, edep, sanat,  dürüstlük  anlayışından, ince zevk ve nüktelerinden sahneler sunar.
Eserin ikinci bölümü; Ahi birliklerinin kuruluşuna tahsis edilir. On üçüncü yüz yılın ortalarından itibaren Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve kültürel hayatında önemli rol oynayan Ahi birliklerinin, loncaların kaynağı tespite çalışılır. Bu arada Fütüvvet ahlakıyla ilgili bilgiler de sunulur. Akabinde Ahi birliklerinin yapısı incelenir ve bu bağlamda; Esnaf şeyhi, Yönetim kurulu, büyük meclis gibi yönetim organlarına, bunların seçimleri, denetim ve ceza hususları ile bazı ürünlerinin fiyatlarına değinilir.
Üçüncü bölümde,  İş hayatında  dürüst, cemiyette edepli, siyasette faziletli, savaşta cesur, zaviyede  mütevazı olmayı gaye edinen Ahilerin, eğitim ve sosyal alanlarda yaptıkları faaliyetler ve düzenlemeler üzerinde durulur.
Dördüncü bölümde, Ahilerin çözülme sebepleri yer alır. Bu bağlamda XVI. yüzyıl sonlarından itibaren kurumun yavaş yavaş çözülmeye başladığı belirtilir ve kurumun yeniden yapılanması ile ilgili düşünceler ileri sürülür.
Beşinci bölümde, Ahilik ile toplam kalite yönetimi karşılaştırılarak, ortak noktalar tespit edilmeye çalışılır. Ancak geçmişi ihya etmek, onu yeniden canlandırmak gibi bir niyetin olmadığını da vurgular.
Altıncı bölümde ise, ek yazılar yer almaktadır. Burada daha ziyade günümüz bir takım kurum ve kuruluşlarının, geçmiş dönem kuruluşlarıyla ortak ürün vurgusunun yapıldığı görülür.
Bekir ŞAHİN



AHİLİK VE ÇEVRESİNDE OLUŞAN KÜLTÜR DEĞERLERİ BİBLİYOGRAFYASI (1923-1988)
Esat Bozyiğit tarafından hazırlanan eser; Ahilik üzerine ne gibi çalışmaların yapıldığını tespit ve sonra bu konuda çalışacaklara fikir verebilmek amacıyla bibliyografya olarak düzenlenmiştir.
Bibliyografya, 1923-1988 yılları arasında yapılan çalışmaları incelemektedir. Bibliyografya da yer alan künyelerin dışında çalışmanın en büyük eksikliği, yurt içi ve yurt dışındaki kütüphanelerde bulunan yazma Fütüvetnâmeler, İcazetnâmeler, Beratlar, Şecereler ve Ahilikle ilgili diğer yazma belgelerin yer almamasıdır.
Ayrıca, Esnaf Türkleri, Esnaf Destanları ve Esnaf konulu Seyirlik oyunları içeren başka bir çalışma Ahilik Bibliyografyasını bütünlemektedir. Çalışmalarda yer alan kitaplardan görülebilenlerin içerikleri Not’larda açıklanmıştır. Görülemeyen künyelerin yanına (*) işareti konulmuştur. Bu bakımdan Alfabetik Kitap Kataloglama Kurallarının yanı sıra birkaç künye de Anglo-Amerikan Sistemi ile yer almaktadır.
 Ahilik Yan Dallarından Bahseden Kitaplar, Ahilikten Bahseden Kitaplar ve Kişi Adları Dizini olmak üzere üç bölümden oluşan kitap 63 sayfadır.
Yazı künyelerinin tespitinde: Yazar Soyadı, Adı: Yazının başlığı verilmiştir. Süreli Yayın Adı, yıl veya cilt (sayı), tarih, sayfa verilmiştir.
Ankara Üniversitesi Basımevi’nde 1989 yılında basılan eser Kültür Bakanlığı Millî Folklor Araştırmaları yayınları tarafından Bibliyografyalar dizişsinin 20. eseri olarak neşredilmiştir.
Bekir ŞAHİN

ANKARA’NIN KALBİNDE BİR AHİ EREN TAPDUK EMRE
Mustafa Tatcı’nın eseri olan Ankara’nın Kalbinde Bir Ahi Eren Tapduk Emre kitabı, 2013 yılında Ankara’da basılmıştır. Takrîz, yazısını, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in yazdığı eser, 168 sayfadır. Altı ana bölümden ve eklerden oluşmaktadır.
Kitabın başlangıç bölümünde, Tapduk Emre’nin menakıpnamelerdeki izleri üzerinde duran yazar, Firdevsî’nin, Vilâyetnâme-i Hacı Bekşaş Veli’sinden, Ebu’l-Hayr Rumî’nin kaleme aldığı Saltukname’den ve İbrahim Hâs’ın Tezkire adlı eserlerindeki bilgilerden örnekler vermiştir. Bu kitapta incelenen belgelerden hareketle, Tapduk Emre “Emrem Sultan” Köyündeki zaviyesinde yaşayan ve vefat eden bir ahî olduğu tespitinde bulunulmuştur.
Yunus Emre şüphesiz bu zaviyede yetişmiş hayatının en az kırk yılını bu zaviyede geçiştirmiştir. Görüşünü ön plana çıkarmıştır. Tapduk Emre’nin hayatının ilk defa müstakil olarak yayımlanan bir kitap hüviyetine sahip olan eserde, arşiv belgelerindeki, edebiyat tarihindeki, tezkirelerdeki, arşiv kaynaklarının yanında bu güne kadar araştırma yapanların görüşlerine de yer verilmiştir.
Kitaptan, Tapduk Emre’nin çocuklarından, halifelerinden bazılarının Varna’ya gönderilmesi olayını öğreniyoruz. Bu çerçevede Tapduk Emre’nin halifelerinin Balkanlara gönderilmesini sağlayan Osmanlı Devlet ricalinin gayri Sünni bir düşünceye destek olmayacağını hatırlatarak, Yunus Emre, Tabduk Emre ve Sarı Saltuk gibi zevatın bâtını birer zaviye mensubu ve inanç önderi olduğunu iddia edenlerin düşüncelerini yeniden gözden geçirmelerinde fayda olduğu mülahaza edilmektedir. Bu eserde Tapduk Emre ve izinden giden Tapdukların Azerbaycan ve Balkanlarla ilgisi kesinleştirilmiştir. Konuyla alakalı önemli bir boşluğu dolduracağını inandığımız eser, Yunus Emre’den Şiirler, dipnotlar ve geniş bir bibliyografyayla son bulmaktadır.
Bekir ŞAHİN

BOZYİĞİT, ALİ ESAT
(d. 1945-ö. 2006)
Ahilik ve Çevresinde Oluşan Kültür Değerleri Bibliyografyası (1923-1988) Deneme adlı eserin yazarıdır. Ankara'da doğdu. AÜDTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Sonra Ankara İktisadi ve Ticari İlimleri Akademisi Ekonomi ve Mali İşletmecilik Bölümü’nden mezun oldu. Radyo ve tv için senaryolar yazdı. Folklor Araştırma Kurumu'nca, "1995 Türk Folkloruna Hizmet Ödülü“ne layık görüldü.
  Kitapları; Nasreddin Hoca Bibliyografyası Üzerine Bir Deneme, Ankara 1987; Ahilik ve Çevresinde Oluşan Kültür Değerleri Bibliyografyası (1923-1988) Deneme,Ankara 1989; Türk Dokuma El Sanatları Makaleler Bibliyografyası, Ankara1996; Bizde Adet Böyledir (Halk Kültürü Yazıları), Ankara (trz); Güvercin Uçuverdi (Halk Kültürü Yazıları), Ankara, 1998; Ankara İli Ağzı Sözlüğü, Ankara 1998; Ankara'nın Taştır Yolu Türk Yazınında Ankara (Seçki - II), Ankara 2001; Öykülerde Ankara, Ankara 2002; Ankara'dan Uçan Kuşlar Türk ve Dünya Yazınında Ankara (Seçki - III), Ankara 2002; Karpuz Kestim Yiyen Yok Ankara Halk Kültürü Yazıları, Ankara (trz); (Hayrettin İvgin ile birlikte, Kalecikli Aşık Mir‘ati, Ankara 2004; Ankara İli Halk Kültürü Bibliyografyası, Ankara (trz).
KAYNAKÇA:      
Bekir ŞAHİN



ÇALIŞKAN, YAŞAR
(d. 1950- )
Kültür Sanat ve  Medeniyetimizde Ahilik(M. L. İkiz’le birlikte), adlı kitabın yazarıdır.Karaman, Ermenek İlçesi Adiller köyünde doğdu. İlkokulu aynı köyde, orta ve liseyi devlet parasız yatılı olarak Konya’da okudu. 1976 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Liselerde edebiyat öğretmenliği, Gaziantep Eğitim Enstitüsü’nde hocalık ve idarecilik yaptı. Konya Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda  (1983-88) müdürlük hizmetinde bulundu. Ağustos 2000’de Konya Lisesi edebiyat öğretmenliğinden emekli oldu. Konya televizyonlarında sohbet programlarının yanısıra, Konya’da çıkan mahalli gazete ve dergilerde kültür ve sanat yazıları yazmaktadır.
Kitapları:(M. Lütfi İkiz’le birlikte), Mesnevi’de İslamın Esasları, Konya 1990; Mavi Kartal, Konya 1991; Mümtaz Hoca,, Ankara 1992; Maddî Manevî Yüce Hedefler, Mâvedî’den tercüme, Konya 1993; , (M. L. İkiz’le birlikte), Kültür Sanat ve  Medeniyetimizde Ahilik, Ankara 1993; Latîfeler, Lâmi’-zâde Abdullah Çelebi’den çeviri, Ankara 1994; Yavuz Sultan Selim/İslam Birliği Siyaseti, Konya 1995; Bir Hilal Uğruna,  Konya 1996; Gurbette Bir Garip, Konya 1996; Sevgi Köprüsü, Konya 1996; Zambaklar Solmasın, Konya 1996; Sabır Çiçeği, Konya 1996; İkindi Güneşi, Konya 1996; Ahmakların Reisi,  Konya 1996; Garip ve Gizli, Konya 1999; Gazneli Sultan Mahmut, Ankara 2004; Sevgi Dünyası, Ankara 2004; Kızıl Postun Eşiğinde Mevlânâ’dan Seçme Hikâyeler, Konya 2006; Mevlânâ’dan Seçme İnciler: (A’dan Z’ye Mesnevi Sözlüğü), Konya 2008; Yüce Hedefler Kitabı, Mâverdî’den çeviri, İstanbul 2012.
Bekir ŞAHİN Adnan KARAİSMAİLOĞLU
DİVAN-I SULTAN VELED
Selçuklu Ahîleri ile ilgili birtakım bilgiler verenSultan Veled’in yazdığı divanıdır. Babası Mevlâna'ya uyarak, tahminen 1267-1291 tarihleri arasında tanzim ettiği  bu Divanında, 925 gazel ve 455 rubai mevcuttur. Aruzun muhtelif kalıplarıyla yazdığı eserin tamamı, 12719 beyittir. Bunun 129 beyti Türkçe'dir. Gerisi Farsça’dır. Büyüklerden Kılıç Arslan, Taceddin Hüseyin, Emin Alâmeddin Kayser, Muinûddin Pervane, Sahip Atâ Fahreddin Âli, Güneş Hatun, Selçuk Hatun ve Tabib Ekmelüddin için yazılmış övgüler ve mersiyeler müstesna, bütün gazeller tasavvufi ve didaktik bir mahiyettedir. Bu gazel ve rubailerin en büyük özelliği, açık ve sâde oluşudur.
 Divan; Selçuklu tarihi ve Türk dili bakımından önemlidir. Sultan Veled Divanı’nda Selçuklu Ahîleri”ne de değinilmekte ve Ahi Muhammed Seyid Averî, Bayburtlu Ahi Emir Ahmed, Ahî Saadeddin isimli Ahileri tanıtmaktadır. Bu arada Ahi Muhammed ile birlikte Ahi Yusuf’dan da söz eder.   
Sultan Veled’in Divân’ında, dönemin Selçuklu tarihi ve Konya tarihi ile ilgili bilgiler verilerek, bazı şahsiyetler tanıtılır. Nitekim eserde, bahsi geçen devrin Ahilerinin özellikleri ile onların kendilerine yakınlığı hususuna da yer verilir. Sultan Veled Divânı’nda sözü edilen dönemin Ahilerinden bir kaçını tanıdığımız gibi, aynı zamanda onların kimlikleri, kişilikleri ve özelliklerini de Sultan Veled’in gözüyle görme ve tanıma  imkânı buluruz.
                O, düşüncelerini babası Mevlânâ ile özdeşleştirmiştir. Doğrudan kendisi de gazel ve rubâilerinde ilhamını babasının Mesnevîsinden aldığını belirtmektedir. Sultan Veled Dîvân’ında   sözü edilen   Ahi Sadeddin’in Konya Ahilerinin başı olduğunu şu ifâdelerle dile getirir: “Ahî Sadeddin şehrimizin (Konya) Ahileri ve asrının fityânının başıdır.”
Sultan Veled, Ahilikle ilgili bilgi vermeye devam eder: “Böyle güzel hâl ve tavra sâhib olan Sadeddin’i nazm ve nesir ile iki yüz defa övsen yeridir, yakışır; Ey Veled, ona benzer bir Ahi gördün mü, onun gibisini işittin mi? Zira, Sadeddin, zenginlik içinde, hakiki “fakr”a mâliktir.”
Sultan Veled, Dîvân’ında Ahi Muhammed’in ölümünün ardından, hem Ahi Muhammed, hem de Ahi Yusuf  hakkında bir mersiye yazmaktan kendini alamamış, buna karşılık hayatta olan diğer Ahilerin de onlar gibi meziyet sahibi olduklarını vurgulamıştır. Böylece döneminin şahsiyetlerine dair bilgiler  vermesi, eserin önemini artımaktadır.

KAYNAKÇA:
Ahmed Eflâkî, Menâkıbu’l-Ârifîn, (Çev. Tahsin Yazıcı), İstanbul 1973, II, s. 397; Divan-ı Sultan Veled, nşr. Feridun Nafız Uzluk, Ankara 1941,  s. 78-82; Mehmet Şeker, Türk-İslâm Medeniyetinde Ahîlik ve Fütüvvet-nâmelerin Yeri,  İstanbul 2011, s. 47-67; Sultan Veled, Maârif, Çev: Meliha Ambarcıoğlu, İstanbul 1991, s.XXIII.
Bekir ŞAHİN

EKİNCİ,  YUSUF

 (d. 1943 )

Ahilik ve Cumhuriyet Döneminde Meslek Eğitimi adlı doktora tezini hazırlayan Yusuf Ekinci, Burdur’un Tefenni ilçesinde doğdu. İlköğrenimini Büyükalan İlkokulu’nda bitirdi. Isparta Gönen İlköğretmen Okulu’ndan mezun oldu (1962). Yükseköğrenimini Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nde tamamladı (1965). 1980 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde lisans tamamlama eğitimini bitirdi. 1982 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İdari Bilimler Enstitüsü’nde Kamu Yönetimi dalında Yüksek Lisansını yaptı. Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde “Ahilik ve Cumhuriyet Döneminde Meslek Eğitimi” konulu tezi ile doktor unvanı aldı (1987).
Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne 1975 de Şube Müdürü olarak atandı. 1976-1977’de aynı kurumda Özlük İşleri Genel Müdür Yardımcısı, 1978-1979 Yaykur Mektupla Öğretim Okulu Öğretmeni, 1979-1980’de Özlük İşleri Genel Müdür Yardımcısı, 1981-1984’de Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdür Yardımcısı, 1987-1988 Hizmet İçi Eğitim Dairesi Başkanı, 1989-1992’de Müşteşar Yardımcısı, 1992-1994 yılları arasında da Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı yaptı. 1986-1989 yıllarında Polis Akademisi ile Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’nde dersler verdi. 24 Aralık 1995’te Burdur Milletvekili seçildi.
Eserleri: Ahilik ve Meslek Eğitimi, İstanbul 1990; Eğitim Üzerine Düşünceler, Ankara (tsz.); Tarih İçinde Türklerde Meslek Eğitimi, Burdur 1994; Hükümet ve Siyasi Parti Programlarında Millî Eğitim, Ankara 1994; Hoca Ahmet Yesevi, Ankara 1995; (İzzet Çevik ile birlikte), Sorunlu Eğitimde Zorunlu Eğitim, Ankara 1996; Gaspıralı İsmail, Ankara 1997; (Kadir ÇavdarMesut Şengirgin ile birlikte), Teknolojinin Bilimsel İlkeleri Meslek Yüksekokulu Programları İçin,Ankara 2000; Makaleler, Ankara 2005; Kitapları; Ahilik, Ankara 2008.
Bekir ŞAHİN
ESNAF DUASI
Esnafın sabah işe başlamadan önce toplu halde dua etmeleri yüzyıllardır sürmekte olan bir gelenektir. Bu dua günümüzde bazı Ahi adı taşıyan vakıf ve derneklerin veb sitelerinde Ahilik Duası olarak da kaydedilmiştir. Günümüzde Konya, Kırşehir, Urfa, Bolu vb. Anadolu şehirlerinde bu gelenek sürdürülmektedir. Örneğin Mudurnu’da yapılan bereket duası Orta çarşı ve demirciler çarşısı olmak üzere iki ayrı yerde aynı anda yapılır. Orta çarşıda yapılan duaya esnaflar ayakta dikilerek amin derken Demirciler çarşısı esnafları duaya oturdukları yerden amin derler. Bunun sebebi ise orta çarşı esnafının hafta boyunca dükkanlarında oturduğu yerden ticaret yapmalarından dolayı demirciler çarşısı esnafı ise hafta boyunca ayakta demir dövdükleri için Ahilik geleneğinden gelen bir saygı gösterisi olarak kabul edilir. Bu duanın Mudurnu için başka bir önemi daha vardır. Mudurnu’da her kim yeni bir işyeri açmak isterse açılışını mutlaka Cuma duasından sonra yapar. Açılışı yapılacak olan dükkan dua sonrası anons edilir kalabalık cemaat açılış yapılacak dükkanın önüne giderek orada dükkanın bereketli olması hayırlı kazançlar sağlaması için hep birlikte dua edilir.
Mudurnu ilçesinde yüzyıllardır süre gelen Cuma duası, her Cuma günü Cuma salası verildikten sonra Mudurnu Orta çarşısında esnafların toplanmasıyla birlikte başlar. Cuma duasına esnaflar dükkanlarının önüne dikilerekten hocanın duasına amin demekle birlikte katılmış olurlar. Her hafta yapılan bu duada dua edenlere hemen hemen her hafta küçük kesilmiş hayır ekmeği ve katık hayırseverler tarafından ikram edilir.
Aralarında bazı ufak farklılıkların bulunduğu dualar euzu besmele ve salavât ile başlamakta, Peygamber Efendimizin ve âlinin, hulefâ-yı râşidin ve diğer ashabın ruhlarına, Ahi Evran ve bazı meslek pirleri peygamberlerin ruhları için Fâtiha okunarak tamamlanır.
Kaynakça:
   Bekir ŞAHİN
ESRAR DEDE FÜTÜVVETNAMESİ
Esrar Dede Divanı’nda yer alan Fütüvvetname, tasavvufi nitelikli manzum bir eser olup, 173 beyitten meydana gelir. Fütüvvetnamenin giriş bölümünde tevhid, nat ve methiyeler yer alır (1-42). “Agaz-ı Kitap” bölümünden sonra (54-68) “Hikayet” başlıklı bölümde, Feridüddin Atar ve Tellak arasında geçen bir sohbette fütüvvetin kuralları anlatılır (69-152). Eser, Hz. Ali Fütüvveti (155-163), bir münacat, dua bölümü (164-173), tarih beyitleri ve mesnevi ile sona erer (174-176). Fütüvvetnamede konu iki temel düşünce etrafında işlenmektedir. Bunlar, din ve nasihattir. Esrar Dede, eserinde Ahi tipinin değişik adlandırmalarına yer vererek bunların özelliklerini sıralamıştır. Ayrıca ihvân, civanmert, karındaş, merd, civan, pîr, Ahî, birâder, fetâ, merdân beyitlerinin yer aldığı kayıtlar, şairin, Ahi tipine doğrudan gönderme yaptığını gösterir. Eserde, daha çok iyilikler üzerinde durulmuş, olumsuzluktan ve olumsuz tiplerden daha az söz edilmiştir. Fütüvvetnamenin sonunda yer alan Hz. Peygamberin ile Hz. Ali ile sohbetinde halkı rahat ettirmenin kulları anlatılmıştır.
KAYNAKÇA:
Metin Akkuş, “Edebiyatımızda Ahi Tipi ve Esrar Dede Fütüvvetnamesi’nde Ahi Tipinin Özellikleri”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, IV/2 ( 2005), s. 93-94.
Bekir ŞAHİN
FÜTÜVVETNAME-İ EMİRELMÜMİNÎN HZ. ALİ
Tahran Üniversitesi Merkezi Kütüphanesi elyazmaları bölümü, nr. 3478’dedir. Şah Süleyman dönemine ait bazı Kalender risalelerini içermektedir. Bu nüshanın bir bölümü Fütüvvetname-i Emirelmüminîn Hz. Ali’dir.
Risalenin başlangıç bölümü Fütüvvet ehlinin ahlak normları ve kanunlarının Muhammed şeriatı ile uygun olduğu hakkındadır. Sonra Kalenderilerin tıraş olmaları hakkında bilgi vermektedir. Çünkü Fütüvvet ehli saçlarını her ne kadar uzatsalar da Kalenderiler, Safevilerin tesiri ile saçlarını kesmekte idiler.
Bu Fütüvvetname’de Hz. Muhammedin, peygamberliğe ulaştıktan sonra Fütüvvet şerefine nail olduğu, Cebrail'in kendisinin beline kemer bağladığı, bundan sonra saç tıraşı ayinin icra edildiği ve sonra da Hz. İbrahim’den kalan fütüvvet libasını giydiği hakkında bilgi verilmektedir.
  KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik”, Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kalite Merkezli Bir Yaşam, Kayseri 2011, s.36.
Bekir ŞAHİN


FÜTÜVVETNAME-İ HACCAMAN

 Hacamatçılarla ilgili Fütüvvetnamedir. Asıl metin bir buçuk sayfadan ibarettir.
Asıl adı, Kesvetname-i Haccaman’dır. Bazı risalelerde berberleri "Selmânî", bazılarında "dellâk", bazılarında ise "haccam" adlandırılmıştır.
Fütüvvetname soru-cevap şeklinde yazılmıştır. Metinde hacamat edenlerin farklı töreleri hakkında ilginç sorular sorulmuş ve cevabında, hacamat işleminin yapıldığı sırada okunması gereken ayetler ve dualar yazılmıştır.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik”, Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kalite Merkezli Bir Yaşam, Kayseri 2011, s. 34.
Bekir ŞAHİN

FÜTÜVVETNAME-İ KASSAB
         Molla Hüseyin Kâşifi Sultani tarafından yazılan eser, İran’da Baharistan Şura Meclis Kütüphanesi’nde nr. 8898’de kayıtlı olup, asıl metni yedi sayfadan meydana gelir. Fütüvvetnamenin yazıldığı tarih hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır. Safeviler dönemine ait olduğu düşünülür.
         Fütüvvet geleneğinde kasaplar da kendilerini diğer Ahiler gibi peygamberlerden birine bağlarlar. Buna göre, Hz. Âdem bu meslekte pir olarak kabul edilir. Fütüvvetnamede Hz. Âdem’in, Hz. Havva ile cennetten yeryüzüne geldikten sonra önce çiftçilikle uğraştığı, fakat bu işten yorulduğu için hayvancılığa yöneldiği yazılıdır.
         Molla Hüseyin Kâşifi Sultani Fütüvvetnamesinde “Kadirhum günü” Hz. Ali’nin koyun kesme ve derisini yüzme işini Ahilere havale ettiğini belirtir. Fütüvvetname-i kasap, Ahilerin inançları, gelenekleri hakkında malumat verir. Efsaneler arasına ayetler, hadisler ve dualar serpiştirilmiş; kesilmiş hayvanın helal, haram ve mekruh uzuvları hakkında bilgiler verilmiş ayrıca hayvanın kesildiği zamanda "Bismillah" veya "Tekbir" getirilmesi gerektiği hususları üzerinde durulmuştur.
            KAYNAKÇA:
            Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik” Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kayseri 2011, s. 32.
Bekir ŞAHİN

FÜTÜVVETNAME-İ KEFŞDUZAN
Ayakkabıcılarla ilgili Fütüvvetnamedir. Bu formda olan Fütüvvetnameler İran ve Pakistan'da Fars Araştırma Merkezi ve Gencbahş Kütüphanesi’nde, nr. 1133’deki mecmuada yer alır.
Risalede ayakkabıcılar ve nalbantların geleneklerine dair bilgiler verilmektedir. Soru-cevap şeklinde Gulam Muhammed Kureyşî tarafından 1315 yılında kaleme alınmıştır. Adı geçen zat, bu mecmuada bulunan diğer risalelerin de yazarıdır.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik”, Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kalite Merkezli Bir Yaşam, Kayseri 2011, s.36.
Bekir ŞAHİN

FÜTÜVVETNÂME-İ SEYYİD
Seyyid isimli biri tarafından XII-XIII. yüzyıllar arasında yazıldığı tahmin edilmektedir.  Eserin asıl konusu Ahilerin ahlâka dair kaideleri hakkındadır. Metinde, Fütüvvetin, Hz. Peygambere Allah tarafından bağışlandığı, gökten inen nurun da müminlerin emiri Hz. Ali olduğu yazılır. İran sahasında yazıldığı için Şiî etkisi altında kaleme alınmıştır.
            KAYNAKÇA:
            Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik” Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kayseri 2011, s. 30.
Bekir ŞAHİN


FÜTÜVVETNAME-İ SEYYİD EZZİ MERVİ
Attar Fütüvvetnamesi ismiyle de bilinir. Müellifi Seyyid Ezzi Mervi adlı bir şair olup, VIII. yüzyılın Ahi şairlerinden olduğu tahmin edilmektedir. Eser, 83 beyitten ibaret bir mesnevidir.
Konusu, Ahiliğin 72 ahlâkî esası hakkındadır.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik” Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kayseri 2011, s. 30.
Bekir ŞAHİN


FÜTÜVVETNAME-İ TABBAHAN
Aşçılarla ilgili bir eserdir. İran’da Bahrestan Meclis Kütüphanesi’nde nr. 2777’de kayıtlı mecmuadaki iki risaleden birincisidir. Fütüvvetnamenin asıl metni yedi sayfa olup, Şah Abbas Safevi’nin “Nurullah” adlı bir aşçısı tarafından yazılmıştır. 1093/1682 yılında Muhammed Cafer bin Muhammd Emin Ensari Mübarekeyi'nin hattı ile istinsah edilmiştir.  İreç Avşar, Fütüvvetnameyi “Ferhengi-İranzemin” adlı kitapta yayımlamıştır (İran 1332).
Fütüvvetname-i Tabbahan, Safevi döneminin Fütüvvetname örneklerinden olup, Ahi üstatlarının mesleklerinin adabını Ahilere öğretmek için kaleme aldıkları eserlerdendir. Metinde ayetler, dualar ve Fütüvvet ehline dair efsanelere de yer verilmiştir.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik” Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kayseri 2011, s. 34.
Bekir ŞAHİN

FÜTÜVVETNAME-İ SELMANİAN
Berberlerle ilgili bu Fütüvvetnamenin Meşhed Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi,  nr. 860’ta kayıtlıdır. Metin 13 sayfadan ibarettir. Bazı yerleri Fütüvvetname-i Emirelmüminîn, bazı yerleri ise Fütüvvetname-i Dellakan ile aynıdır. Bazı konuları ise Şehid Mutahhari Ali Medresesi Kütüphanesi’nde olan 1632 sayılı elyazması ile benzerlik göstermektedir. Yazarı Kerbelayi Ali Tahran’dir, yılında kaleme almıştır.
KAYNAKÇA:
Ziver Hüseyinova, “Fars Edebiyatı’nda Ahilik”, Ahilik Uluslararası Sempozyumu, Kalite Merkezli Bir Yaşam, Kayseri 2011, s.36.
Bekir ŞAHİN





GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KONYA ESNAFI
Necati Ayas tarafından hazırlanan bu eser (by ty), “Ahilik Kültür Haftası” kutlamaları çerçevesinde 8-14 Ekim 1990 tarihleri arasında “Geçmişten Günümüze Konya Esnafı Fotoğraf Sergisi”nde sergilenen fotoğraflardan derlenmiştir. Sanatların Ahilik kronolojisine göre sıralanmasının yapıldığı albümde yer alan eski fotoğraflar, çeşitli kuruluşların arşivlerinden derlenmiştir. Birçok ailenin özel arşivleri de taranmıştır. Albümde 45 fotoğraf yer almakta ve her fotoğraf ve sanatla ilgili kısa bilgiler verilmektedir.
Bekir ŞAHİN

İKİZ, MEHMET LÜTFİ
(d. 1929- ö. 2007)
Kültür, San'at ve Medeniyetimizde Ahilik, (Y. Çalışkan’la birlikte) adlı kitabın yazarıdır. Kırşehir’de 29. 05. 1929 tarihinde doğdu. Babası İbrahim Ethem Bey, annesi Fatma Hanım’dır. Kökeni, Maraş’a yerleşen Oğuz Boylarına dayanır. İlk ve orta tahsilini memleketi Kırşehir’de tamamlayan Lütfi İkiz, lise tahsiline Konya’da başladı, Ankara, Yozgat, Samsun’da devam ederek Kayseri’de tamamladı.
Liseyi bitirdikten sonra Kırşehir’e dönen Lütfi İkiz, Erol Güngör’ün dedesi Hafız Osman Efendi’den Arapça ve dini ilimler tahsil etti. Kırşehir’de Müftü Mehmet Efendi’den de özel dersler aldı. Ayrıca, Ermenekli Büyük Saffet Efendi’den icazet aldı. Maraşlı Rahmi Eray’ın, eğitim halkasında bulundu. İstanbul’daki eğitiminden sonra, memleketi Kırşehir’e döndü.
Bursa’da askerliğini tamamladı. Askerlik dönüşü Nevşehir Kütüphane müdürlüğüne tayin edildi. İki yıl sonra kütüphane müdürlüğü görevine son verildi. Bunun üzerine Almanya’ya giderek, Yazma Eserler ve Kitap Restorasyonu üzerinde iki yıla yakın kurs gördü.
Almanya dönüşünde, Ankara Türk Ocağı müdürlüğüne getirildi. Ocağın genel Başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver’le birlikte altı yıl çalıştı. Türk Ocağı müdürü iken, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Şark Dilleri Bölümüne devam etti. Son sınıfta iken okuldan ayrıldı.
Kastamonu İl Halk Kütüphane Müdürlüğüne atandı. 24/01/ 1984 tarihinde Nevşehir İl Halk Kütüphanesi’nden, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’ne Müdür olarak atandı. 19 Mart 1984 tarihinde Konya’da görevine başladı. Nevşehir, Kastamonu, Çorum, Konya kütüphane müdürlüklerinde bulundu. 1988 yılında Kütüphane Müdürlüğünden emekli oldu.
Ömrünü kitap ve kütüphaneye adayan İkiz, görev yaptığı kütüphanelerin koleksiyonlarının gelişmesine önemli katkılar sağladı. Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’nin binasının yapılmasına, kütüphanenin açılmasına ve burada kitap şifahanesinin kurulmasına öncülük etti. İkiz’in yayımlanmış eserlerinden bazıları şunlardır: Türkiye Masonları, Komünist Hücrelerinin Faaliyeti, İstanbul 1963; Yufağa Kütüphanesi Tarihçe Teşkilat ve Katalogu, Konya 1985; Konya Bölge yazma Eserler Katalogu, Konya 1985; Mesnevi’de İslamın Esasları , (M. Lütfi İkiz’le), Konya 1990; Türk Tarihi İçinde Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Konya 2001; Kültür, San'at ve Medeniyetimizde Ahilik, (Y. Çalışkan’la beraber), Ankara 2001.
İkiz, 24 Ağustos 2007 tarihinde Konya’da vefat ederek Üçler Mezarlığı’na defnedildi.
Bekir ŞAHİN

KÂHYALAR KURULU
Büyük Kurul da denilen Kâhyalar Kurulu, 24 esnaf ileri geleninden oluşur. Kâhya başının görevi, mütevellilerin davranışlarını, genel durumlarını ve loncaların toplanıp toplanmadıklarını tektik ederek, mütevelliler hakkındaki şikâyetleri dinler. Kâhyalar Kurulu, esnaf arasında çıkan, mütevelli tarafından halledilemeyen anlaşmazlıkları, hükümete başvurmadan, hükûmetçe müdahaleye meydan vermeden halleder. Loncalar tarafından verilip, Kâhyalar Kurulunca onanan cezaları uygular. Esnafa ait hususlarda, hükûmet ve memleket ileri gelenleri ile temas kurarak, hükûmetin emir ve kararlarını esnafa bildirir. Kâhyalar meclisinin teklif ve temennileri, mahalli hükûmete arz edilir. Hükmet memurları veya ileri gelenlerinin, şehrin genel haklarına tecavüzleri olduğunda, hükûmet katında savunmak. Törenlere kurul adına katılmak, kurulun görevi olarak, lonca tarafından sunulan hususları onaylamak, herhangi bir mütevelli hakkında lonca tarafından şikâyet vaki olursa inceleyip, mütevellinin yerinde bırakılıp bırakılamayacağı hakkında karar vermek. Hükümet tarafından vuku bulan önerilerin, esnafın çıkarlarına uygun olup olmadığını araştırmak, esnaf adına resmî makamlardan talep edilecek istekleri belirtmek ve olağan üstü törenlerde hazır bulunmaktan ibarettir.

KAYNAKÇA:
Neşet Çağatay, Bir Türk Kurumu Olan Ahilik,  Ankara  1997, s. 148.;  Fahri Solak, Ahilik Kuruluşu, İlkeleri ve Fonksiyonları,  İstanbul 2010, s. 17.
Bekir ŞAHİN


KİTÂB-I FÜTÜVVETNÂME
Millet Yazma Eser Kütüphanesi nr. 1009/2’da kayıtlıdır.  Müellifi, Mamud isimli bir şahıs olup, Medine’de yazılmıştır. Eser, fütüvvetin üç kısım olduğuna ilişkin bir hadis ile başlar. Sonrasında bu hadisin açıklaması yapılır. Tasavvufta, Hz. Ali’nin âşığın terk etmesi gereken dört şey ve âşıkta bulunması gereken on özellik hakkındaki sözlerine yer verilir.
KAYNAKÇA:
Mahmud, Kitab-ı  Fütüvetname, Millet Kütüphanesi, nr. 1009/2, vr.7b-12a.
Bekir ŞAHİN

 






KÜLTÜR SANAT VE MEDENİYETİMİZDE AHİLİK
                Yaşar Çalışkan ve M. Lütfi İkiz tarafından hazırlanan veKültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından 1983 yılında yayımlanan kitap 126 sayfadır. Gelenek görenek ve inançlar dizisinin 15. Kitabıdır. Eser Kültür Bakanlığı tarafından açılan Ahilik kültürünü araştırma yarışması mansiyon ödülünü almıştır.
                 Eser 25 ana başlıktan oluşur. İlk kısımda; Ahi Evran’ın menkıbeleri, hayatı, kerametleri, şahsiyeti ve inancı üzerinde durulur. Akabinde, Ahiliğin ahlak, edep, sanat,  dürüstlük anlayışından, ince zevk ve nüktelerinden çizgiler sunulur.
                  Bunu başlıklar halinde; Ahiliğin koruyucusu olarak nitelendirilen Osman Gazi’nin, Orhan Gaziye vasiyeti; Ahilere rehber olan hadislerden bazıları; Ahiliğin prensipleri;  Ahiliğin kıyafetleri ve renkleri, Ahiliğin menşei,  Hılf’ul- Füdül ve Ahilik’te orta sandığı kısımları takip eder.
                 Üçüncü kısımda ise; Ahilere ait çeşitli  vakıflardan bahsedilir. Ayrıca Fatih Sultan Mehmed’in tıp ve temizlik ile alakalı vasiyetnamesiyle birlikte, Guraba Hastanesi ve Hamamları, imaretler v.s. gibi konularla ilgili kısa bilgiler verilir. Bacıyan-ı Rûm yolunda İsnanbul’daki kadın su hayratı anlatıldıktan sonra Artukoğulları zamanında yapılan robotlardan bahsedilir.
                  Ahiliğin hayattaki yansımaları ise; Çorağ (çırak) olmak, terzilik, misafir, mühürcülük, Tuzcular esnafı,  fırıncılar esnafı ve benzeri meslek gurupları altında verilir ve “pabucu dama atma” ve “iflas topunu atma” deyimleri hikâye edilir.
  Ahiliği anlatan kitapların tanıtıldığı bölümde, kitapların bulunduğu kütüphaneler ve kitapların içeriklerinden bahsedilir. Bu çerçevede; Fütüvvet, Ahilik, Ribat, Bahadırlık terimleri açıklanmış, akabinde;” Anadolu ve Rumeli’de fethedilen şehirlerde kurulan ahilik teşkilatının esnafın birlik beraberlik ruhu içinde bu teşkilatla şehrin ekonomisine hakim olduğu” tespitinde bulunulur.
                  Ahilikte merasimlerin anlatıldığı bölümde,  esnafların bu merasimlere nasıl destek verdikleri belirtilir ve  ayrıca . Ahi teşkilatında iş ve ahlak disiplini örneklendirilerek ortaya konulur.
                  Loncaların vazifelerinden de bahseden eser, esnafların birbirlerini nasıl kontrol ettiklerini çarpıcı ifadelerle anlatır  ve nihayet İbn-i Battua’nın korkusu ve duası, Esnaf ve sanatkârların nüktelerle edebiyatımıza aksedişi, Ahiliğin çöküşü, Ahi Evran’ın kerametleri ile esere son verilir.
               
Bekir ŞAHİN



MECMÛATÜ’T-TEVÂRÎHİ’L-MEVLEVİYYE / MEVLEVÎLERİN TARİHİ
Selçuklu dönemi Ahileri hakkında bilgi veren Seyyid Sahîh Ahmed Dede’nin (ö.1189/1775) yazdığı kitabın asıl adı; Mecmuatü’l-Tevârihi’l-Mevleviyye’dir.  Aslı Mevlâna Müzesi Kütüphanesi, nr. 5446’da kayıtlıdır. Ahmed Remzi Dede ( 660/1267-1363/1945) tarafından istinsah edilmiştir. Cem Zorlu, Yüksek Lisans çalışması çerçevesinde günümüz Türk harflerine “Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye/ Mevlevîlerin Tarihi” ismiyle çevirmiş olup, İstanbul‘da 2003 yılında İnsan yayınlarında neşredilmiştir. Esasta Mevlevi Tarikatı’nı konu olan eser; Hz. Peygamber’in çocukluğundan başlayarak hayatını anlatır.  On iki imam, onlarla ilgili olaylardan bahsederken meşhur pek çok mutasavvıf dervişin ilim tahsilleri, istinabeleri ve kendilerine bağlanan müritlerin eğitim ve terbiyelerini kaleme alır. Bu bağlamda; Selçuklu tarihi ve Ahi Hüseyin Urmevi, Ahi Muhammed Urmevi, Ahi Natur, Ahi Türk gibi XIII. yüzyılda yaşamış Konya’nın önde gelen Ahileri ile ilgili bilgiler verdiği için Ahilik kültürü bakımından da önemlidir.
            Eserde bahsi geçen devrin Ahilerinin kimlikleri, kişilikleri ve özelliklerini tanıma  imkânı bulmaktayız. Sahih Ahmed Dede meşhur tarihî olayları, ölümleri, doğumları tarih, hatta bazen gün olarak verir. Cem Zorlu’nun yayımladığı kitap, 381 sayfa olup Sonuç, Bibliyografya ve indeksle sona ermektedir.
Bekir ŞAHİN





MEMLEKET TOPLANTISI
Ahilikte; memleketin her yerindeki esnaf ve sanatkârların, yılın belli bir gününde düzenlenen eğlencelere katılması bir gelenek idi. İstanbul' da bu eğlenceler daha kalabalık ve parlak törenlerle yapılırdı. Bu eğlencelerde hiç bir mesleki konu ele alınmaz, yalnız kahya ve kahyabaşı bütün esnafa öğütte bulunurdu. Her zümrenin bir sancağı bir de alemdarı vardı. Bu sancakta alış-verişi ve iş hayatını öven ayet ve hadislerin yanında, o zümrenin alameti de bulunurdu. Genel eğlencelerde bu bayraklar da merasim yerine götürülür ve her zümre toplu olarak giderdi. Bazı durumlarda olağanüstü toplantılar da yapılabilirdi. Resmi makamlarca halkın tahammülünün üstünde bir vergi konduğu veya kahyalar kurulunun kesinlik kazanan kararlarının uygulanmansa engel olunduğu zaman ya da esnaf arasında olağan yöntemlere aykırı bir işlem yapıldığında kahyalar kurulu toplanıp, her esnafın üstatlarından üçer kişi davet ederek durumu incelerdi. Fikir birliği sağlanırsa Kahyabaşı ile öteki iki kahya ve iki üstad şer’i ye hakimine ve en büyük hükümet yetkilisine yollarlardı. Hükümetle anlaşma olursa toplantıya son verilir, uyuşulamazsa ertesi gün "memleket toplantısı" yapılırdı.
Bu toplantıda kâhyalar ve bütün üstadlar, memleketin ileri gelenleri, bilginleri, zenginleri, ilân yoluyla çağrılır. Hâkim ve müftiye de davetçi gider. Müfti gelir hâkim gelmezse, kâhyalar kurulu başkanı, toplantı nedenini, esnaf toplantısının kararının hükûmetin cevabını ve uzlaşmaya çalışıldığı halde hükûmetin yanaşmadığını açıklar ve halkoyuna başvurur. Eğer toplantıya katılanlar kâhyalar kurulunun kararının beğenirse, bilginler başkanı “Reis ül- Ulemâ” kürsüye çıkarak “küçüklüğümüze merhamet ve şefkat, büyüğümüze saygı gösterip ululamayanlar bizden değildir” anlamındaki Peygamberin sözünü okuduktan, Padişaha itaat ve sadakat gereğini açıkladıktan sonra kasabadaki hükûmet temsilcisinin zulmüne karşı susmanın şeriata uygun olmadığını bildirir. Hükûmet mümessili durumunu değiştirmezse Padişaha şikâyet edileceğini açıklanır.

KAYNAKÇA:
Neşet Çağatay, Bir Türk Kurumu Olan Ahilik,  Ankara  1997,s.152.;  Fahri Solak, Ahilik Kuruluşu, İlkeleri Ve Fonksiyonları, İstanbul 2010,s.17
Bekir ŞAHİN

MUHAMMED b. SEYYİD ALİYÜDDÎN FÜTÜVVETNÂMESİ
Millet Kütüphanesi 1009/3 numarada kayıtlı olup, müellifi Muhammed b. Seyyid Aliyüddîn’dir. Fütüvvetname, kısa bir hamdele ve salveleden sonra müellifin ismiyle başlar. 12b-13b’de bir nevi sebeb-i telif bölümü vardır. Müellif, eserinde fütüvvetdarlar arasında söylenmiş ve işitilmiş erkânın önemli olanlarını kaleme aldığını ve bu erenlerin sözlerinin en sağlam rivayetlerini ve sünnete uygun olanlarını aldığını söyler ve okuyanlardan Fatiha ister. Fütüvvetnamede ayet ve hadislere, ayrıca çeşitli sorulara cevap verilir. 
KAYNAKÇA:
Fütüvvetname, Millet Kütüphanesi, nr. 1009/3, vr.12a-62a.

Bekir ŞAHİN
OMBUDSMAN ARANIYOR
Galip Demir tarafından kaleme alınan eser (İstanbul 2002), beş bölümden meydana gelir. İlk bölümde Ombudsmanlık, Selçuklu ve Osmanlı’daki kurumlarla karşılaştırılarak açıklanmaya çalışılır. İkinci bölümde Ahilik, Anadolu’da ortaya çıkan temel bir kurum olarak değerlendirilir. Üçüncü bölümde; Ombudsmanlıkla ilgili analizler yapılır ve Ombudsmanlığın kavram olarak Türklerden Avrupa’ya taşındığı iddia edilir. Dördüncü bölümde Ombudsmanlık kavramının anlamı kadar ismiyle de farklılık arz ettiğine dikkat çekilir. İngiltere’de Parlamento komiseri, Fransa’da arabulucu, Kanada’da yurttaş koruyucusu, İtalya’da sivil haklar savunucusu, Avusturya’da halk avukatı, Polonya’da yurttaş hakları savunucusu olarak görülen ombudsmanlığa benzer yapılanmaların, Ahilik kültüründe de olduğu ileri sürülür. Bu bağlamda Ahi Babaların, Ombudsman’ın işlevlerini içerdiği izah edilir. Eser, Ahiliğe ve Ombudsmanlığa farklı bir bakış açısı getirmesi açısından önem arz etmektedir.
Bekir ŞAHİN

ORDUCU ESNAFI
Sefere çıkacak ordunun çeşitli alanlardaki ihtiyaçlarının karşılanması için bir takım görevlilere ihtiyacı vardı. Bunlar genel olarak “orducu” veya “orducu esnafı”, nadiren de “ordu pazarı”  olarak adlandırılan zanaat erbabından oluşuyordu. Ordunun levazım işlerini görecek esnaf, merkezce tayin edilen  "Orducu ağası" ve "Orducu başı” denilen görevli memurlar tarafından kadılara hitaben yazılan fermanla organize edilirdi.
Eski Türk-İslam devletlerinde Gazneliler, Büyük Selçuklular, Irak ve Türkiye Selçukluları, Eyyubiler ile İlhanlılar’da da orducu gibi görev yapan ordu pazarı ve ordu pazarları bulunmaktaydı. Osmanlılarda ise “ Orduculuk” hizmeti, avarız türü bir vergileme olarak algılanmaktaydı. Aynî ve nakdî olmak üzere iki şekilde uygulanıyordu. Aynî yükümlülükte bizzat hizmetin yerine getirilmesi gerekirdi. Savaş zamanlarında özel olarak devlet hizmetinde çalışanlar için pazar kurulmasına da ihtiyaç duyulması halinde devlet, hangi zanaat gurubunun ne kadar çadır, kaç nefer zanaatkâr göndereceğini bir ferman ile belirler, ordubaşı adlı görevli ile ilgili kazanın kadısına bu iletilirdi. Emri alan kadı, loncaların yöneticileri olan esnaf kedhüdaları, yiğitbaşları ve ihtiyarları aracılığı ile sefere gidecek zanaat erbabını belirler, bunların adları, sınıfları, kendilerine sefer dolayısıyla verilecek sermaye miktarı ve kefillerini bir deftere kaydederlerdi. Belirlenen kişilerin mesleğinin erbabı olmasına dikkat edilirdi. Orducu olacakların hizmeti kabulü ile aldıkları para, mahkemede orducu esnaf kethüdası ve ustaları ile şahitler huzurunda tescil olunurdu.
 Esnaf kethüda ve yiğitbaşları kefil sisteminden dolayı ağır cezalara çarptırılmamak için sefere gidecek ustaların seçiminde titizlik gösterirlerdi. Ordu esnafına sermaye olarak verilecek nakdi para kazadaki esnaf birliği içerisindeki diğer ustalardan toplanır ve bu paralar, sefer sırasında üretim için gerekli malzemenin alımında kullanılırdı. Orducu çıkan esnaf alet edevatıyla orducu başının maiyetinde belirli bir süre hizmet ettikten sonra sefer bitiminde orduyla geri dönerlerdi.
   Orducu esnafı, sefer yolunda, savaş mahallinde ve dönüş sırasında askerin giyim, kuşam, yiyecek, sağlık, silah, donanım ve tamirat gibi çeşitli ihtiyaçlarını ücret karşılığında karşılarlardı. Halk da ordunun geçeceği güzergâhta belirlenen bir mekânda ürettikleri şeyleri getirip geçerli narh üzerinden ordu mensuplarına satabilirdi.
Yeniçeri Teşkilatının 1826’da ortadan kaldırılmasından sonra, yeni askerî yapılanma süreci içerisinde Sanayi Alayları kurulmuş; Orducu esnaf teşkilatı lağvedilmiştir.  
KAYNAKÇA:
Orhan Kılıç, “1585 Yılında Tebriz Seferine Çıkan Osmanlı Ordusunun İkmal ve İaşesi”, Askeri Tarih Bülteni, S. 46, s. 120-121;Antoine Galland, İstanbul’a Ait Günlük Hatıralar,(çev. Nihat Sırrı Örük), I, Ankara 1987, s. 110-111 ; Mehmet Zeki Pakalın,”Orducu Esnafı”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II, İstanbul 1982; Şenol Çelik, “Osmanlı Sefer Organizasyonunda Orducu Esnaf ve İstanbul Orduları”, Eski Çağdan Modern Çağa Orducular, İstanbul 2009 s. 355 ; aynı yazar, ”Orducu”, DİA, XXXIII, s.370-371.
Bekir ŞAHİN


SEVȂKIBÜ’L-MENÂKIB-I EVLİYÂULLÂH
Ahilikle ilgili bilgiler bulunan bir eserdir. Ahmed Eflâkȋ’nin hazırladığı Menâkıbü’l-Ȃrifȋn isimli menakıbname, Abdulvehhab bin Celâleddin Muhammed Hemedanî tarafından yine Farsça olarak kısaltılarak âdeta yeniden yazılmış ve buna Sevâkıbü’l-Menâkıb-ı Evliyâullâh ismi verilmiştir. Eflâkî’nin tekrarı gibi olmasına rağmen, düzenlenmiş biçimi ve minyatürleriyle Mevleviliğin temel kaynaklarından biri durumundadır. Kitapta, Ahilik ve Ahilerle ilgili bilgi ve minyatürlere de yer verilmiştir.
Sevȃkibü’l-Menâkib-ı Evliyâullâh, 1540'ta tamamlanmıştır. Bir mukaddime ile her birine "zikr" adı verilen dokuz bölümden oluşmaktadır. Her bir zikir, Bahaeddin Veled, Mevlâna, Şems-i Tebrizî, Selahaddin-i Zerkub, Çelebi Hüsameddin, Sultan Bahaeddin, Çelebi Ârif, Şemseddin Emir Çelebi gibi Mevlevî büyüklerine ayrılmıştır. Özellikle Bahaeddin Veled, çok geniş olarak anlatılmıştır. Eserin birçok yazması mevcuttur. Bunlar arasında, 1577'de istinsah edilmiş olan Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi,  Emanet Hazinesi, nr. 1194’teki nüsha, nadide bir eserdir. Yazıldıktan kısa bir süre sonra Türkçe’ye çevrilmiştir. Bu tercümelerden ilki Derviş Halil Senaî'ye ait olup Kanuni (1520-1566)’ye sunulmuştur. Süleymaniye Kütüphanesi Halet Efendi ilavesi, nr. 49 ve 50’de iki nüshası daha bulunmaktadır. Mesnevihan Derviş Mahmud Dede'ye ait olan ikinci tercüme ise, 1590’da Konya'da tamamlanmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan, nr. 1479’da bulunan nüsha minyatürleriyle birlikte Mevlâna’dan Hâtıralar: Sevâkıb-ı Menâkıb adıyla Süheyl Ünver tarafından 1973’te neşredilmiştir.
Sevâkıbü’l-Menâkıb-ı Evliyâullâh; mukaddimeden sonra dokuz bölümden oluşmaktadır. Ayrıca sonunda da bir hatime bulunmaktadır. Mukaddimede eserin hazırlanış amacı ve kitap hakkında özet bilgiler verilmektedir. Birinci bölüm Bahaeddin Veled; ikinci bölüm Burhaneddin Muhakkik; üçüncü bölüm Mevlâna Celaleddin-i Rumî; dördüncü bölümŞems-i Tebrizȋ; beşinci bölümŞeyh Selahaddin Konevi hakkındadır. Altıncı bölümde,Çelebi Hüsameddin; yedinci bölümdeSultan Bahaeddin  Veled’le ilgili bilgiler verilmektedir. Sekizinci bölümdeÇelebi Ȃrif diye bilinen Celaleddin Feridun’un biyografisi bulunmaktadır. Dokuzuncu bölüm,Çelebi ŞemseddinEmir Âbid ve Sultan Veled’e ayrılmıştır. Hatimede ise kitabın bitiş tarihi ve münacat ile yazarın tavsiyeleri bulunmaktadır.
Kitapta anlatılan olaylar minyatürlerle âdeta canlandırılmıştır. Burada bulunan 22 adet minyatür, XVI. yüzyıl sonlarına ait olup Türk resim sanatı açısından önemli belgeler durumundadır. Ancak bunları yapan nakkaşların imzaları bulunmamaktadır. İşlemesindeki renk ahengi ve yüzlerdeki ifadeler değişik olup, derin izler taşımaktadır.
                Minyatürler, XVI. yüzyılda insanların Mevlâna ile ilgili düşüncelerini, yine o döneme ait giyim, kuşam ve yaşam tarzlarını aksettirmesi bakımından da önemlidir. Menkıbelerde anlatılan olaylar olağanüstü öğelerle bezense de geçmiş yüzyılların gerçeklerini günümüze yansıtmaktadır. Eserde, değişik konuları anlatan çokça minyatür bulunmaktadır.
Bekir ŞAHİN SULTAN VELED
(1226-1312)
Türkiye Selçukluları döneminde Konya’da yaşayan bir çok Ahi’ye dair Divan adlı eserinde bilgi veren Sultan Veled, Lârende/Karaman’da dünyaya geldi. Babası, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî, annesi Şerafeddin Lala’nın kızı Gevher Hatun’dur. Gelenek olarak ilk erkek torunlarına Dedelerin  isimlerini aynen verdikleri için, Mevlâna da ona babasının adını vermiştir. Mevlâna ve yakınları, Bahaeddin diye çağırırdı. Ancak daha çok Sultan Veled olarak bilinmektedir.
Çocukluğunun ilk yıllarını, dedesi Bahâeddîn Veled ile birlikte geçiren Sultan Veled, ilk eğitimini babasından almıştır. Konya'da ve Şam'da çeşitli âlimlerden, özellikle babasından medrese ilimlerini öğrenmiştir. Seyyid Burhâneddin Tirmizî, Şems-i Tebrizî, Hüsâmeddin Çelebi'ye kadar birçok büyük sûfîyle ve zamanın âlimleri ve şairleriyle sürekli münasebetlerde bulunarak, ilim ve sülûk yönünden yükselmiştir. Onun yetişmesinde, inanış ve duyuş tarzı ile düşüncelerinin şekillenmesinde, babasının büyük etkisi vardır.

Sultan Veled gençliğinde Şems’e mürid olmuştur. Sonra Sultan Veled, babasının ölümü ardından, Hüsameddin Çelebi’nin müridi olmuştur. Şeyh Salâhaddin-i Zerkûbî’nin ölümünden sonra Mevlâna, mürîdlerinden Hüsameddin Çelebi’yi halife seçmiştir. Mevlâna’dan gerekli dinî ve tasavvufi bilgileri elde eden Sultan Veled, bunları yalnız öğretmekle yetinmemiş, bilgilerini başkaları için faydalı bir hale getirmeğe ve öğretmeğe de çalışmıştır. Selâhaddin-i Zerkûbî’nin kızı, Fatma Hatun’la evlenmiştir.

Hanefilere dair tabakat kitaplarında, Sultan Veled fakihlerin en meşhurları arasında yer alır. Eserlerini, Farsça yazmakla birlikte, Türkçe şiirleri de bulunmaktadır. Bu açıdan O, Ahmed Fakîh ile birlikte, Anadolu Türk edebiyatında bir öncü durumundadır.
Sultan Veled Mevlevîliğin, sistemli bir tarikat haline getirilmesini sağlamıştır. Nitekim Mevlevî mukabelesinde semâhânenin üç defa devredilmesinden ibaret, “Devr-i Veledî” zikrinin yapılması ona izâfe edilmektedir. Tarikatın ilk şeyhi de Hüsâmeddin Çelebi olmuş, 1284 yılında vefat etmesi üzerine, yerine Sultan Veled geçmiştir.
1312 tarihinde vefat eden Sultan Veled, az da olsa, gerçek manâda Türkçe gazel yazan ilk şairdir. İlk olması bakımından bazı aksaklıklar bulunsa da bu şiirler, edebî yönden önemlidir. O, gazellerinde daha ziyade babasının etkisi altında, topluma hitap eder.
Sultan Veledin eserleri, Mevlâna’nınkiler gibi manzum ve mensur olmak üzere ikiye ayrılır. Babası gibi bir divan, üç mesnevi ve bir de mensur Maârif’i yazmıştır.
Manzum eserlerinin, toplam beyit sayısı 30.000'e ulaşan Sultan Veled'in, devrinde çok eser veren bir şair olduğu anlaşılmaktadır.
KAYNAKÇA:
M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında ilk Mutasavvıflar, Ankara 1991, s. 216, 235-239; Reşat Öngören, “Mevlâna Celâled- dîn-i Rûmî”, DİA, XXIX/444; Nuri Özcan, “Mev­levî Âyini”, DİA, XXIX/464; Barihüda Tanrıkorur, “Mevleviyye”, DİA, XXIX/468;Veyis Değirmençay “Sultan Veled”, DİA, XXXVII,s. 521-522; Divan-ı Sultan Veled, nşr. Feridun Nafiz Uzluk, Ankara 1941,  s. 78-82; Sultan Veled, Maârif, Çev. Meliha Anbarcıoğlu, Konya 2002, s. 18.
Bekir ŞAHİN
ŞEYH EŞREF b. AHMED FÜTÜVVETNAMESİ
Fütüvvetname,“Fâ’ilâtn, Fâ’ilâtün, Fâilün” vezninde yazılmış olup 444 beyitten meydana gelmektedir. XV. yüzyılın ilk yarısında telif edildiği tahmin edilmektedir.
   Müellif eserde iyiliğe yönelmeyi, gafleti bırakmayı öğütler. Aklı nefsin arzularını bırakıp hak yola girmenin gerekliliğini anlatır. Akıl ile nefis arasındaki münakaşayı hikâye ederek nasihatlerde bulunur. Nefsin isteklerinden fayda gelmeyeceğini anlayarak tartışmaya son verir. Sıkıntılarını gidermek için gezmeye çıkar. Bu arada bir ihtiyarla arasında geçen diyaloğu anlatır. Bu diyalogda da önemli öğütlerde bulunur. Dış görünüşün önemli olmadığını, asıl güzelliğin insanın iç dünyasında olması üzerinde durur. Er olmak isteyenlerin öncelikle iç fethini yapması esastır. Erin sözü ve sohbetiyle gönüller mamur olur. Kendisi için ne dilerse başkaları aynı şeyleri ister. İlim öğrenme ve bununla amel etmenin önemine değinir. Bu hususlara riayet etmeyenleri de tenkit ederek.
KAYNAKÇA:
Şeyh Eşref b. Ahmed, Fütüvvetname, (yay. Orhan Bilgin), İstanbul 1992, s. V-VI.
Bekir ŞAHİN TATCI, MUSTAFA
(d. 1961).
Denizli ’de doğdu. İlk ve orta okulu Kızılcabölük’te, liseyi Denizli Lisesi’nde bitirdi (1978). Uludağ Üniversitesi Necati Bey Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu (1984). Gazi Üniversitesi’nde “Hayretî Dîvânı’nda Din ve Tasavvuf” konusunda yaptığı teziyle Yüksek lisansını (1986); “Yûnus Emre Dîvânı-İnceleme-Tenkitli Metin” adlı teziyle doktorasını tamamladı (1990). Silvan E. Meslek Lisesi’nde Edebiyat öğretmenliğinden (1985-1986) sonra Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak atandı. Halen aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. MEB Yayınlar Dairesi’nde yayın kurulu üyeliğinde bulundu. TRT’de belgesel danışmanlığı da yapan yazarın klasik Türk edebiyatı ve özellikle Türk tasavvuf edebiyatı sahasında yayınladığı pek çok araştırma bulunmaktadır.
KAYNAKÇA:
http://www.mustafatatci.com/ (Erişim: 26.05.2014).



ZORLU, CEM
(d. 1963)
Ahilerle ilgili bilgiler  bulunan Ahmed Sahih Dede’nin Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye adlı eserini Yüksek Lisans tezi olarak hazırlayan Cem Zorlu, Konya’nın Ereğli ilçesinde 1963 tarihinde doğdu. 1974 yılında ilkokulu bitirdikten sonra, hıfzını tamamlayarak 1977 yılında Ereğli’de başladığı İ.H.L. ni, 1983 yılında Konya’da tamamladı.
Aynı yıl girdiği Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden 1988 yılında  dönem birincisi olarak mezun oldu. 1988 yılı Kasım ayında Kırıkkale Fatih İlköğretim Okuluna Din Kültürü öğretmeni olarak atandı. 1,5 yıl öğretmenliğin ardından 1990 yılında S. Ü. İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi Ana Bilim Dalı Araştırma Görevlisi olarak göreve başladı. Bu bilim dalında, 1992 yılında yüksek lisansını, 1999 yılında doktorasını tamamladı. 2002 yılında aynı bilim dalında doçent, 2007 yılında ise profesör oldu.1999-2000 Öğretim Yılı içerisinde Bakü Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde ardından S. Ü. İlahiyat Fakültesinde görev yaptı.1986 yılında Almanya’da, 1992 Yılında Mısır’da, 1995-1997 yılları arasında Ürdün’de ve 1999-2000 Yılları arasında Azerbaycan’da, 2005-2009 yılları arasında Almanya’da bilim dalı ile ilgili eğitim-öğretim faaliyetlerinde ve araştırmalarda bulundu. 2009-2010 yılları arasında Malatya İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığını yaptı. 2011 yılı Haziran ayında yapılan genel seçimlerde 24. Dönem Konya Milletvekili olarak TBMM’ne girdi. TBMM’de milletvekilliğin yanı sıra AB-Karma Parlamento Komisyonu üyeliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) üyeliği yaptı.
Kitapları:Abbasilere Yönelik Dinî ve Siyasî İsyanlar, Ankara 2001; İslam’da İlk İktidar Mücadelesi, Konya 2002; Mevlevîlerin Tarihi, İstanbul 2003; İslam Tarihi, İstanbul 2005; Din ve Siyasal Söylem, İstanbul 2006; Alim ve Muhalif, İstanbul 2011.
Bekir ŞAHİN









Yorumlar

Popüler Yayınlar