BİR MEDENİYETİN TASFİYESİNDE VAKIFLAR
BİR MEDENİYETİN
TASFİYESİNDE VAKIFLAR
Türkiye cumhuriyetini
şekillendiren kadro yeni yönetim şeklini yapılandırırken vakıfları tasfiye
yoluna gitmiştir. Yalnız bu tasfiye basit manada vakıf anlayışına yapılan bir
operasyon değildir, ESASATA ,”BİR MEDENİYETİN TASFİYESİDİR” yapılan hareket.
Dine bakışları böyle olursa, vakıf ne olur ki,
diye şu örneği aktarmak yerinde olur. Falih Rıfkı Atay’ın hatırat-ı:-”M Kemal
paşanın son dileği ezandan başka ibadetleri de Türkçe olarak yaptırmak ve Türk
kafasını Arap kafası köleliğinden kurtarmaktı. Türk ocağına gittiğimiz gün, Kuran-ı
Türkçe ye çevirme konusunu açmıştı, orada bulunan Kazım Karabekir, şöyle
dedi:-Kuran-ı azimüşşan Türkçeye çevrilemez, Paşa hazretleri, dedi. Paşa:-niçin
çevrilemez efendim? Bu sözünüz kuranın manası yoktur, demektir, dedi. Karabekir:-Hayır
efendim ama mesela ”elif-lam-mim ”ne diyeceğiz buna? Paşa:-ne demektir
”elif-lam-mim? Karabekir:-meçhul efendim… Paşa:-öyleyse karşısına bir sıfır
koyar çevirmeye devam edersiniz.(Atatürkçülük nedir. shf 47-48,1966,ist)
18.asırda başlayıp kesintisiz
devam eden yenileşme hareketlerinin öncesin de, hiçbir fikri hazırlık ve
araştırma yapılmadığı için, ortadan kaldırılan müesseselerin yerine yenileri
konulamamış batılı bazı yazarların ifadesiyle, cumhuriyetin reformcuları KÖTÜ
olmayan eski düzeni yıkmışlar, fakat onun yerine kendi başıboş iradelerinden
başka bir şey koyamamışlardır”(tytç vakıf müessesi, shf 552),bu durum, BATININ
BEKLEDİĞİ HUSUSLARIN TAHAKKUKUNA, buna karşılık, BİZİM TOPLUMUMUZDA
HUZURSUZLUKLARA ve devletin yeniden yapılaşmasında kargaşaya yol açmıştır.
(Nazif Öztürk, Türkiye yenileşme tar. Vakıf müessesi, shf 552).
Bu dönemde vakıfların idaresinde
yolsuzluklar artmış, yenilerin oluşturulmasında ise menfaate dayalı bazı
hilelere sapılmıştır. Bu tasfiye operasyonunda 1926-1972 sadece vakıflar genel
müdürlüğü eliyle 2997 si cami,316 sı medrese,207 si sosyal hizmet,380 i müteferrik,
toplumda 3900 vakıf hayrat eser satılmıştır. Vakıfların Hayri ve sosyal bir
hizmet kuruluşu olma özelliği devre dışı bırakılarak, dini çevrelerle ilişkisi kesilerek,
EKONOMİK bir kuruluş haline getirilmeye çalışılmıştır.(vakıflar genel müdür. Kayıtları)
Tüzel kişiliklere, azınlık ve
yabancılara gayr-ı menkul edinme hakkı veren kanunlarla, hukuk dışı bazı
uygulamalarla vakıf taşınmazları Gayr-i Müslimlerin eline geçince, Tanzimat ile
devletin bu ülkede yaşayan herkesi eşit görme MÜSAMAHASINDAN yararlanan
azınlıkların güçlenmesi, yeni hak taleplerine ve onların dış destekle de
bağımsızlıklarına kadar gitmiştir.
Azınlık hakları SÖZ KONUSU
OLUNCA devletin adının değişmesi hiçbir şeyi değiştirmemektedir.
Cumhuriyetle yürürlüğe konan
kanunlar ile vakıf sular- mezarlıklar, vakıf arazilerin büyük kısmı BELEDİYELERE,
mektep ve zaviyeler özel idarelere, medrese-kütüphane-türbe ve müzeler (maarif)milli eğitime, şehir içi vakıf arsa
ve araziler imar müdürlükleri ve belediyelere, akar ve hayratı aynı köyde
bulunan vakıflar, köy tüzel kişiliklerine,
toprak reformu uygulamalarında vakıf arazi-zeytinlik-incirlik-fındıklıklar-
topraksız köylere ve muhacirlere, şifahane-hastana vs. olan yerler sağlık
bakanlığına dağıtılmıştır. Vakıfların esaslı arazileri de cüzi bir bedelle
valiliklere terk edilmiştir.
1926-1972 tarihleri arasında, KONYA’ da 71 mescit,9 cami,20 camii arsası,35 mescit
arsası,1 türbe,2 türbe arsası,2 medrese,3 teneşirlik,1 medrese arsası,5
tekke-zaviye-dergâh,11 tekke-zaviye-dergâh arsası,2 imaret arsası,1 çeşme-sebil
arsası,11 vakıf akaratı satıldı.(age, Öztürk)
1939-1945 arasında, asker
koğuşu-mutfak-yemekhane-erzak ve hayvan yemleri muhafazası için depo-sığınak
ambar-ahır gibi kullanılan mescit ve medreseye yüzlerce örnek mevcuttur.
1926-72 arasında
YIKILAN-SATILAN 3000 civarındaki camii ve mescide karşılık kilise ve manastır
sayısı 3 ü arsa olmak üzere 6 tanedir.(age)
Konya Anberreis Camii, önce erkek
lisesi deposu-sonra yatakhane olarak 1936 ya kadar kullanıldı. Cuma ve bayram
namazlarında dolu diğer günlerde cemaat az diye satım kararına valilik ve
vakıflar müdürlüğünün ısrarlı itirazları ile kurtulmuştur. (1936 v.i m.530-494)
Konya’da TESPİT EDİLEBİLEN yaklaşık 65 CİVARINDA MEDRESE MEVCUT, SATILAN
VE YIKILANLAR arasında dikkat çeken akıbetleri ile birkaçı;
1-İnceminare medresesi(1922
silah deposu, yıkılmaktan bir gayr-i Müslim’in etkin
bürokrasisi ile kurtuldu)
2-Kadıkalemşah medresesi:
Arapoğlu makası ve kilise karşısı; yıkılıp Fahrettin paşa parkı yapıldı, şimdi
özel mülk
3-Nizamiye nalıncı medresesi: 1927
de yıkıldı, şimdiki tekel binası
4-Muiniye medresesi: İl Sağlık
müdürlüğü
5-Ataiye medresesi: Selçuk otel
civarı
6-Islah-ı medaris, paşa dairesi:
Merkez bankası
7-Hacı Ahmet Ağa medresesi:
Köprübaşı karakolu
8-Molla cedit medresesi: Mevlana
katlı otopark
9-Yağmuroğlu Mehmet Efendi medresesi:
Ziraat bankası
10-Ziyaiye medresesi: WC,
Şerafettin camii yanındaki(Caner arabacı-vakıflar).
İstisnalar bir tarafa, OSMANLI VE
TÜRKİYE vakıfları arasında isim benzerliğinden başka örtüşen bir yön kalmadı. Eski vakıfları gerçek ve tek kişiler
kurardı. Günümüzde birden fazla insan bir araya gelerek vakıf kuruyor. Eski
vakıflar kurbet kastı (Allah'a yakınlığı ve rızasını kazanmak)ile kurulurdu,
şimdilerde sosyal ekonomi veya hoşgörü şirketi amacıyla kuruluyor. Eskiden
vakıflar, alınmamak, satılmamak, miras olunmamak üzere, menafii ibadullaha ait
olmak (toplum ve insanlık yararına) kaydıyla Allah'ın mülkü hükmünde bir malın
belli bir amaca tahsisi ile kurulurdu. İslâm hukukunda mevcut olan bu manevî
derinliği, yeni hukuk sistemine taşımak mümkün olmadığı için günümüzde
vakıfların kuruluşu da şekil şartına bağlanmıştır. Bu şekil şartını yerine
getiren ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine uyan herkes vakıf kurabilmektedir.
Eski vakıflar veren
kuruluşlardı, şimdikiler alan, para toplayan vakıflar. Bu bozulmaya son
dönemlerde bir de kamu bünyelerinde kendi üyelerine menfaat sağlamak üzere kurulan
vakıflar eklendi. Temelde vakıflar kanununun yetersiz kaldığı noktalarda,
imkânı olan kimselerin devreye girerek, kamuyu desteklemek ve hiç bir ayırım
yapmadan toplumun bütün kesimlerine hizmet götürmek üzere kurulması gereken,
rızaya dayalı sosyal ve kültürel kuruluşlardır. Şimdilerde bu vakıflar kamuya
destek vermek şöyle dursun, kamu mallarını çeşitli yönlerden kendilerine
kanalize eden ve insanlara yardım yapma yerine, o kurumda işi olan
vatandaşlardan zoraki tahsilat yapan bir görünüm sergilemektedir. Batılılaşma
ve yenileşme dönemlerine kadar, şart-ı vâkıf ke nassış-şârî (vakıf kuran kimsenin
vakfiyede öngördüğü kurallar, Allah'ın koyduğu kurallar gibidir) hükmü uyarınca
vakfa Allah'ın mülkü hükmünde bir emanet olarak bakılırdı. Vakfiyeler, vakıfların
anayasasıdır. Günümüzde vakfiyeler, uygulanabilir hukukî metinler olma
özelliğini tamamen kaybetmiştir.
Şimdi, toprak meselesi ve buna
hükmetme meselesinde, gücü-iktidarı-idareyi-siyaseti YÖNLENDİREN VE
YÖNETENLERİN vahiy almaları mümkünsüzlüğünden hareketle, nefisleri-menfaattarı-hırsları
ile toprak ve mülk edinme meselesinde,18O derecelik birbirine ters bir
anlayışla şekillenen, Osmanlı idare sisteminden Türkiye idare sistemine GEÇİŞTE,
vakıf! GERÇEKTEN bizim inancımıza göre şekillenen VAKIF mıdır sorusunu sormak
gerekmez mi? “VAKIFLAR tahsis olmalıydı, SİLDİK.”(Caner arabacı) Şimdi, bu cümleyi
cumhuriyetin şekillenmesine EMEĞİ geçenler bilmiyor mu ya da görmemişler miydi, şekline dönüştürürsek, MUTLAKA farkındaydılar, istismar-suistimal-iltimas-kokuşmuşluk-köhnemişlik,
lakin YETKİ SERHOŞLUĞU-İKTİDAR GÜCÜ, tek parti fikrine ve siyasetine
intikal eden dar ve nispeten mütecanis bir kadro!
Bu kadronunda “dini hassasiyetleri
güçlü değildi, DİNİN ÖĞRENİLECEĞİ makamlarda: ÖRNEK:1-1951 de Türkçe ezanın
mimarlarından hafız ALİRIZA SAĞMAN ‘ın itirafı ”azim ve pür dehşet bir sel önünde,
bir koca” kütük olamadık, saman çöpü olduk”,2-Elmalı merhum: ”eğer biz bu
makamlarda durmasaydık, TAHRİBAT DAHA GÜÇLÜ VE ÇOK OLACAKTI, derken, mesela 4
ŞUBAT 1933 tarih ve 360/128 sayılı yazıda DİB RİFAT börekçi:
“TÜRKÇE EZAN OKUMAMAMA DA EN
UFAK BİR MUHALEFET İRTİKÂP EDECECEKLERİN KAT’İ VE ŞEDİD MÜCAZATA MARUZ kalacakları”,
genelgesi dikkate alındığında, BU DURUMDA idiler.
MUSTAFA EROL
Yorumlar