KONYA KADILIĞI
KONYA KADILIĞI
Konya
kadılığının teşekkülü XI. yüzyılda Selçukluların Anadolu hakimiyetiyle
gerçekleşmiş olmalıdır. Selçuklu hanedanından Kutalmış oğlu Süleyman Bey
tarafından 1074 yılında fethedilen Konya şehrinin ilk kadıları hakkında bilgimiz
yoktur. Bu dönemde kadılar Anadolu dışından gelmişti.
XI. yüzyıl sonları ile XII. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’daki ilim hayatı
henüz gelişmemiş olduğu için 1084 yılında zabtedilen Tarsus’a, Trablusşam
idarecisi İbn Ammar tarafından kadı gönderildiği gibi Konya’nın tesbit
edebildiğimiz ilk kadılarından biri olan Fakih Ali b. Muhammed b. Hibetullah
el-Buhârî de (ö. 1169) Konya dışından gelerek kadılık yapmıştı. XIII. yüzyılın
önde gelen alimlerinden Siracüddin el-Urmevî de (ö. 1283) Musul’daki tahsilinden sonra Anadolu’ya
gelmiş ve 1272 yılında tayin edildiği Konya kadılığı görevinde uzun yıllar
kalmıştır. Siracüddin el-Urmevî Selçuklu kadılık uygulamalarının
Osmanlılara aktarılmasında da önemli bir rol üstlenmiştir. Nitekim ilk Osmanlı
müderrislerinden Davud-ı Kayserî ve Taceddin Kerderî fıkıh tahsilini
M.1273-1283 yılları arasında Konya baş kadısı Siracüddin el-Urmevî’den
yaptıktan sonra Orhan Bey’in saltanatının üçüncü yılında 1331 senesinde kurulan
İznik medresesine müderris tayin edilmişlerdi.
Konya başkent olduğu için, Konya
kadıları aynı zamanda kadı'l-kudatlık veya kadıaskerlik vazifelerini de
üstlenebiliyordu. Selçuklu tahtı için IV. Rükneddin Kılıçarslan ile II.
İzzeddin Keykavus arasındaki mücadeleler döneminde kardeşler arasında elçilik
yapan Cemaleddin Hoteni, kendisi için, II.
İzzeddin Keykavus’dan Konya kadılığı ile birlikte
baş kadılık makamı olan Rum memleketleri kadılığını talep etmiş ve bu talebi
olumlu karşılanarak kendisine tayin menşuru verilmişti. Fakat
kadıaskerlik görevi Konya kadılarına has bir görev değildi. Kadıaskerlik
müstakil olarak verilebildiği gibi Konya kadılarının haricindeki şehir kadıları
da kadıasker olabiliyordu. Mesela Evhadüddin Hüseyin b. Abdülkerim, Aksaray
kadısı ve Anadolu Selçukluları kadıaskeri unvanını taşıyordu. Kadı-ı leşker de
denilen ordu kadıları askerlerin şer'î ve hukukî davalarına ve işlerine bakar
ve sefer zamanlarında hükümdara refakat edip, yine ordu mensuplarına ait
davaları görürlerdi.
Selçuklular döneninde Konya kadılarının
görevleri kendilerine verilen tayin menşurlarında detaylı bir şekilde
kaydedilmiştir. H.680/M.1281-82 yılından önce düzenlendiği tahmin edilen bu tür
bir menşurda Konya kadısının şerî işlere nezaret etmesi; davaların
halledilmesinde, münazaa ve husumetlerin kaldırılmasında zengin, fakir, yabancı
ve yakın arasında fark gözetmemesi emredilmişti. Kadılar ayrıca şeri belgelerin
tanziminde, vasiyetlerin yerine getirilmesinde, yetim ve kayıp mallarının
muhafazasında din ve emanet şartlarına riayet edeceklerdi. Tayin menşurlarında
kadıların vazifeleri arasında, şahitlerin doğruluğu ve tezkiyesine dikkat
etmesi; vakıf, cami, medrese, hankah, zaviye, türbe ve yol gibi hayır işlerine
nezaret etmesi; yetim çocukların mallarını temiz ve emin kimselere tevdi ederek
ziyan edilmesine meydan vermemesi; ölen kimselerin terekelerini muhafaza
etmesi, mirasları hak sahiplerine teslim etmesi; nikah akitlerine itina
göstermesi ve vakıfların tamirine himmet etmesi gibi hususlara da yer
verilmektedir.
Konya kadılarının mesleki geçmişlerine
bakıldığında kadılıktan önce müderrislik veya atabeglik gibi görevlerde
bulundukları anlaşılmaktadır. Kadı
Siraceddin Urmevî (ö. 1283) mantık ve kelâm sahasında medreselerde dersler
vermiş ve bu alanda yüzyıllarca otorite teşkil edecek Metaliu’l-Envâr
adlı eserini kaleme almıştı. Kadı İzzeddin
Urmevî de felsefe ve mantıkla meşgul olmuş,
Konya medreselerinde dersler vermişti.
Konya kadıları arasında Mezalim Divanı
başkanlığının yanı sıra vezirliğe yükselenler de bulunmaktadır. 1247-1248
yıllarında Konya kadısı olduğunu bildiğimiz Reyli İzzeddin Muhammed bin Mahmud,
iki defa Sultan İzzeddin Keykavus'un veziri olarak görev yapmıştı. Aksaray
civarında, Sultan Hanı önünde Baycu ile girişilen muharebede şehit düşen (1256)
İzzeddin Muhammed, kadılıktan önce
atabeg unvanı taşıyordu.
Selçuklulardan sonra Karamanoğlu İbrahim Bey
döneminde Konya’da Karaman-oğulları yönetimi kesin bir şekilde yerleşmiş ve bu
dönemde Konya başkent hüviyetini kaybettiği için Konya kadılığı da ikinci
derecede bir kadılık haline gelmiştir. Konya, 1467 yılında Fatih tarafından
fethedilmesinden sonra Osmanlı kadılık sistemine dahil edilerek yönetimine bir
kadı tayin edilmiştir. Daha sonra Karaman Eyaleti’nin merkez sancağı olan
Konya’da, kadılar beylerbeyilerle beraber şehrin yönetimini üstlenmişlerdir.
XVI. yüzyıl sonlarına kadar Konya kadılığı mevleviyet statüsünde değildi.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Konya’nın 980/1572’de mevleviyet olduğunu ifade
etmektedir. Ruus kayıtlarına göre ise
Konya, 21 Zilhicce 989 tarihinde Mevlana Muhyiddin’in bu göreve tayini ile
mevleviyet derecesine yükseltilmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Kepeci
Tasnifi Ruus Defterleri, No:239, s. 247). Konya’ya mevleviyet ile tayin edilen
ilk kadı Mevlana Muhyiddin, Haseki Sultan Medresesi müderrislerinden olup
munfasıl iken yani fiilen ders vermediği bir dönemde kadılığa tayin edilmiştir.
Konya kadılığı devriye mevleviyetleri arasında bulunuyordu.
Konya kadılarının faaliyetlerini
yürüttüğü müstakil bir mahkeme binasının mevcudiyeti XVII. yüzyıldan itibaren
bilinmektedir. Bu mahkemenin yeri Şerafeddin Camiinin kuzeydoğusunda Saraçzade
Hanı yakınındaydı. Mahkeme Kasım Halife Camii vakfına ait bir binada faaliyet
gösteriyordu. Konya kadısı Mehmed Efendi’nin Ağustos 1585 tarihinde Şerafeddin
Camii yakınında vakfettiği bu ev, Konya mahkemesi olarak uzun süre kamu hizmeti
görmüştür.
Osmanlı kadılık sisteminde kadıların
maaşları günlük bir rakam üzerinden belirleniyor ve buna yevmiye deniyordu.
Konya kadısının yevmiyesi 1513 tarihli bir deftere göre 80 akçe idi. 1528
yılında bu miktar yaklaşık iki kat artarak 150 akçeye çıkmıştır. Kadıların
maaşları mahkeme gelirleri ile bağlantılı olduğu için zaman içerisinde kadı
maaşları sıkça değişmiştir.
Konya kadıları XVI. yüzyılda birkaç yıl
süreyle görevde kalabiliyorlardı. 1528 tarihli bir defterden Konya kadısı
Mevlana Cevri’nin bu tarihe kadar dört yıl iki ay görev yaptığı
anlaşılmaktadır. Konya kadılığının mevleviyet derecesine yükseltildiğini
gösteren bir ruus kaydı, mevleviyet öncesi son Konya kadısının görev süresinin
üç defa uzatılarak yedi yıl süreyle görev yaptığını bildirmektedir. XVI.
yüzyıldan sonra diğer mevleviyet kadılıklarında olduğu gibi Konya kadılarının
görev süreleri de bir yılla sınırlandırılmıştır.
Konya kadıları gördükleri davaları
sicil adı verilen mahkeme defterlerine kaydediyordu. Bu sicillerinin büyük bir
kısmı kaybolmuştur. Günümüze Konya’nın H.970-1325/M.1562-1908 tarihlerine ait
151 sicili ulaşmıştır.Daha sonra bulunan iki sicille birlikte sayı 163’ e
ulaşmıştır.
Bilgin AYDIN
Bibliyografya:
Ramazan Şeşen, “Selçuklular Devrindeki İlme Genel Bir Bakış”, III.
Uluslararası Mevlana Kongresi, Konya 2004, s. 233-244; Osman Turan,
“Kılıçarslan”, İA, c. VI, s.701;
Osman Turan, Selçuklular zamanında Türkiye, İstanbul 1971, s.
233; Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar,Türk Tarih Kurumu
Basımevi, Ankara 1958; Turan Gökçe, “934 (1528) tarihli bir deftere göre
Anadolu vilayeti kadılıkları ve kadıları”, 3 Mayıs 1944 Türkçülük Armağanı,
İzmir 1994, s. 83; Turan Gökçe, “Anadolu vilayetine dair 919 (1513) tarihli bir
kadı defteri”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri
Dergisi, 9 (1994), s. 215-259; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı
Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1965, s. 96; Mehmet İpşirli, “Medrese”,
DİA, c. XXVIII (2003), s. 327; Murteza Bedir, “Osmanlı Tarihinin Kuruluş
Asrında (1389’a kadar) İlmiye’ye Dair Bir Araştırma: İlk Fakihler”, Türk
Hukuk Tarihi Araştırmaları, 1 (2006), s. 34-35; Yusuf Oğuzoğlu, 17.
Yüzyılın İkinci Yarısında Konya Şehir Müesseseleri ve Sosyo Ekonomik Yapısı
Üzerinde Bir Araştırma, Doktora Tezi Ankara 1984; Yusuf Oğuzoğlu, “17.
Yüzyılda Konya Şehrindeki İdari ve Sosyal Yapılar”, Konya, haz. Fevzi
Halıcı, Ankara 1984, s. 99; Özer Ergenç, Osmanlı Klasik Dönem Kent
Tarihçiliğine Katkı: XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, Ankara Enstitüsü Vakfı
Yayınları Ankara 1955; Kansu Ekici, Anadolu Selçuklularında Üç Kardeş Devri
(1246-1266), Süleyman Demirel Üniversitesi, Tarih Bölümü, Yüksek Lİsans Tezi,
Isparta 2005.
Yorumlar
Ben beysehir de görev yapmış Kadi Ahmet Efendinin torunuyum. Lakin soy agacimi net olarak araştırmak istiyorum ve kadilarin isimlerinin olduğu Bi liste mevcut mudur mevcut ise nereden ulaşabilirim ?