Bekir ŞAHİN İLE EL YAZMASI ESERLER ÜZERİNE MÜLAKAT
Yazma eserleri sıradan kitaplardan ayıran özellikler nelerdir? Sizin yazma eserlere yüklediğiniz özel bir anlam var mıdır ?
Yazma eserler, el yazması çağı olarak
nitelenen matbaadan önce yaşanan ve metinlerin el ile yazılarak nakledilen ürünlerdir.
Bu dönem insanlık tarihi kadar eskidir. Osmanlı’ da 13./19. Yüzyıl da matbaanın
dünyaya yayılmasına rağmen 20. Yüzyılın başlarına kadar uzanır. Bundan dolayı
Osmanlı İslam medeniyeti eserleri sayısı bakımından batı medeniyetinin
önündedir.
Bu eserlerin her biri, mücellidinden
hattatına, kâğıt yapanından aharcısına 10’dan fazla sanat ve zanaat erbabının
emeğini üzerinde barındırırlar. Yine bu eserlerde, müellifinin, müstensihin,
onu okuyan talebenin, onu tetkik eden âlimin ruhlarını hissedersiniz. Yazma eserler her zaman canlı kalmıştır,
kalmaya da devam etmektedir.
Yazma eserlerin adı müellifi aynı bile olsa
istinsah edilen her nüsha orijinaldir. Çoğaldıkça kendi hikâyelerini
barındırır. Dolaştıkları coğrafyaları bizlere tanıttıkları gibi sahiplerini de
bize haber verirler. Okuyucularıyla, sahipleriyle eser arasında tarifi imkânsız
duygusal bir bağ vardır.
Matbaada basılan her kitabın kopyası
aynıdır. Bu kitaplarda canlılık emarelerini bulmak zordur.
Yazma eserler Kültür belleğimizin mimarı,
medeniyetimizin yapı taşlarıdır. Sadece bizim değil dünyanın ortak kültürel
mirası haline gelmiştir. Bir milletin kimlik belgeleridir.
Bu eserler medeniyet tasavvurumuzun
birinci derecede kaynaklardır. Kültürel hayatımızı inşa eden şekillendiren
temel unsurlar buradadır.
Düşünce geleneğimizin dağılmış,
parçalanmış cüzleri ancak bu eserlerin yeniden ele alınmasıyla bir araya
getirilecektir.
Kayıp yüzyılların telafisi imkânsız gibi
görünen tahribatların giderilmesi bu eserlerin yeniden ele alınmasıyla mümkün
olacaktır.
Bunlar kurucu düşüncemizin kalıcı ve ufuk
açıcı eserlerdir.
Aynı zamanda entelektüel tarihimize yön
veren eserlerdir. Bu eserler;
çağdaş problemler karşısında yön tayinimize rehberlik etmekle birlikte, kültür ve medeniyet tarihimizdeki kurucu ruhu üstlenen, milletimizin vücuda getirdiği önemli nüshalardır.
çağdaş problemler karşısında yön tayinimize rehberlik etmekle birlikte, kültür ve medeniyet tarihimizdeki kurucu ruhu üstlenen, milletimizin vücuda getirdiği önemli nüshalardır.
Uzun yıllardır yazma eserlerle bir arada bir hayat yaşıyorsunuz. Tüm bu
tecrübe göz önüne alındığında en ilginç, en merak uyandırıcı veya öğretici
bulduğunuz yazma eser hangisidir?
Yazma eserlerin her birinde ararsanız bir orijinallik, öğreticilik
görebilirsiniz. Bulacağınız şey sizin aradığınıza, bakış açınıza göre
değişebilir. Yazma eserlerle uğraşanlar her zaman karşılaşacakları bir sürprize
hazır olmalıdırlar. Bu sürpriz bazen Ali Emiri’nin rastladığı “Divanü
Lugati't-Türk” gibi hiç kimsenin bulamadığı bir esere kavuşma olduğu gibi, hiç
ummadığınız bir anda kitap zahriyesinde düşülen bir not ile tarihin karanlık
bir döneminin aydınlatıldığını göre bilirsiniz. Sanata tutkulu iseniz,
gelenekli el sanatlarımızın nadide örneklerine her zaman rast gelebilirsiniz.
İlmin, bilimin, bilim tarihinin birinci derecede referans kaynakları
olmalarının yanında gelenekli sanatlarımızın da nadide örnekleri buradadır.
Tenbîhü’l-Gâfilîn: Mevlid, Müzekki’n-Nüfûs,
Muhammediyye, Envârü’l-Âşıkîn,Kara Dâvûd,Tarîkatü’l-Muhammediyye,Mızraklı
İlmihal, Ahmediyye, Marifetnâme, Delâilü’l-
Hayrât, Siyer-i Nebi, Garibnâme, Vikâye Tercümesi, Muhtasar Tercümesi vs. daha
birçok kitap zikredilebilir. İlâveten menâkıbnâme türünde ve Hz.Ali’nin cenklerini
anlatan birçok eser halkın talep ettiği türden kitaplardandır. Bunların
öğreticiliği tartışılmaz. Ancak son
asırda bu eserleri küçümsedik, beğenmedik, haksız tenkitlerde bulunduk.
Halbuki, toplumumuzda Anadolu irfanı bu eserler sayesinde oluşmuştur.
Anadolu’yu vatan kılan, şehirleri
yaşanabilir hale getiren ecdadın beslendiği kaynaklar tekrar ele alınmaya
başlamıştır. İnşallah tiken battığı yerden çıkarılacak, yiğit düştüğü yerden
kalkacaktır.
Anadolu çevrelerinde yazma eserlerin toprağa gömülmesi gibi batıl inançların
mevcut olduğu söyleniyor. Bu gibi örnekler üzerinden yazma eserlerle alakalı
yaşadığınız ilginç hadiseler varsa bizimle paylaşır mısınız?
Maalesef Anadolu’da, Kuran harfli kitapları okumuyor iseniz onları
hapsetmek günahtır. Ya ayak değmedik bir yere gömeceksiniz ya da yakıp külünü
akarsuya atacaksınız kabilinden batıl inançlar vardır.
Mezarlıklarara gömülen kitaplara şahit olmuşuzdur.
1983 yılında öğrenci iken evimize yakın bir yerde yaşlı bir komşumuz
sırtına bir çuval almış gidiyorken karşılaştık.
Ömer amca yardım edeyim yolculuk nereye? Diye Sordum. Mezara mezara… dedi.
Eşi bir ay kadar önce vefat etmişti. Ömer amca galiba hacı nineyi özlen dememin
üzerine
Yoo yoo Şu kitapları Üçler mezarlığına gömmeye gidiyorum dedi.
Bende Kitap gömülür mü? Deyince,
hemen sırtından çuvalı indirdi al o zaman senin olsun diyerek çuvalı bırakıp
yanımdan uzaklaştı. Çuvala baktığımda içinde yazma eserlerin de bulunduğu Kuran
harfli kitaplar vardı.
Yine Konya Hocacihan mezarlığında gömülmüş onlarca yazma esere şahitlik
edip rapor yazdık. Sonra kimlerin bu kitapları gömdüğünü, niçin gömdüğünü
öğrenince derin bir ah çektik. Okumuşta olsa batıl inancın zebunu olan
insanlarımız bu hatayı işlemeye hala devam etmekteler.
Yazma eser ve yazma eser kütüphanelerinin bugün müze harici ilgi gördükleri
söylenebilir mi?
Daha dün yazma eserler can çekişiyordu, Sonra kefenleri yırtıldı. Şimdi ise
uygun ortamlarda, beş yıldızlı otel konforunda muhafaza edilir hale geldi. Kendilerine
kolayca ulaşılır ve paylaşılır durumda diyebiliriz.. Bu konudaki gelişmeler
emin adımlarla iyiye hem de çok iyiye doğru gidiyor. Tıpkıbasımları aslına
uygun biçimde yayınlanıyor, cüzi fiyatlar ile satılıyor. İsteyenler
e-kitaplarına ücretsiz bir şekilde her yerden ulaşabiliyor.
Eskiden Yazma eser kütüphanelerimizi sadece yabancılar doldururken
şimdilerde gencecik Türk araştırmacılar kütüphanelerimizde harıl harıl
çalışıyorlar. Tabi eksiklikler elbette var. Ama gelişmeler çok ümit verici.
İlgi giderek artıyor. Sizin bu mülakatınız bile bunun bir göstergesi.
Geniş bir şahsi kütüphanenizin olduğu biliniyor. Kitap seçiciliğinizden,
kütüphanenizden, yakın zamanda çıkan kitabınızdan ve ileriye dönük varsa
hayallerinizden bahseder misiniz?
Çocukluğumuzdan buyana kitap almaya devam ediyoruz. Elbette seçici olmak
gerekir. Geçmişe baktığımızda aldığımız, okuduğumuz popüler kitaplar, kişisel
gelişimle ilgili yayınlara verilen emeğe ve zamanına acıyorum. Son zamanlarda
kitapla ilgili, kütüphaneler ile alaka ciddi yayınlar çıkıyor. Okur dergisinin
… sayısı bu konuda takdire şayan idi. Orada tanıtılan eserlerin hemen hemen
tamamı tarafımızdan temin edilmişti.
Seyahatnamelerle ilgileniyorum. Batılı seyyahların özellikle 15. Yüzyıldan
itibaren kültürel mirasımızı nasıl talan ettiklerini, kitaplarımızı ve tarihi
eserlerimizi şekilde ülkelerine taşıdıklarını, kültürel genlerimize sirayet
usullerini buralardan okuyoruz.
Geçen
yıl Konya’nın Kırk Kütüphanesi kitabımız çıktı. Bu yıl Temmuz itibariyle
Caner Arabacı Hocamız ile birlikte
hazırladığımız. İstiklal Marşını Değiştirme Çabaları ve Milli Şairde
Dirilmek isimli kitabımız yayımlandı.
Bu millet, Milli Mutabakat metni
olan İstiklal Marşımızı değiştirme girişimine daha Mehmet Akif hayatta iken
şahit oldu. Bu kitabımız; Zorunlu kültürel değişimin millet hayatındaki yıkıma
bir örnek ve toparlanışa işaret olması açısından sürecin öğrenilmesinin faydalı
olacağı kanaatiyle kaleme alındı.
Hayalim; Resimli ansiklopedik yazma eser
sözlüğü çıkarmaktı. Hatta 2017 yılında baskıya vermeyi düşünüyordum. Ancak Adam
Gecek’in Arapça El yazmaları İçim Rehber isimli eseri çıkınca çalışmamı sil baştan
gözden geçiriyorum. Bu eser gerçekten emek mahsulü alanında ciddi bir eser. İnşallah
bu hayalimiz gerçek olacak. Çünkü yazma eser terminolojisinde bir birlik yok.
Yorumlar