KONYA’NIN YÜZLERİ PROJESİ – BEKİR ŞAHİN SORULARI
1. Hocam
merhabalar, Bekir Şahin kimdir? Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1960 yılında Kadınhanı’nın Hacı Oflazlar köyünde dünyaya
geldim. Köyü dedelerim kurmuşlar. Of’dan geldikleri için “Oflazlar” denmiş.
Dedemin birisi hac dönüşünde vefat ettiği için “hacı” kelimesini de ekleyerek
köyün adı Hacı Oflazlar olmuş. İlk-orta ve liseyi Kadınhanı’nda okudum.
Konya’da Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden 1985 yılında mezun
oldum. Ağrı, Afyon, Burdur’da
öğretmenlik ve idarecilik görevlerinde bulundum. 28 Şubat 1997’de Kültür Bakanlığına intisap
ederek 1997–2002 yılları arasında Burdur İl Halk Kütüphanesi Müdürlüğü yaptım.
2002 yılında Konya Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü, 2010 yılından itibaren de
Konya Yazma Eserler Bölge Müdürü olarak göreve devam etmekteyim.
2. Konya’nın
sizdeki anlamı nedir?
Konya ; 13.Yüzyıl'da İslam Düşünce geleneğini temsil eden
Tüm düşünce ekollerinin büyük temsilcilerini kendisinde barındıran bir merkez,
bir okul. İslam düşüncesinin en önemli entelektüel merkezlerinden biridir.
Osmanlı Düşünce
geleneğinin de nüvesini teşkil edecek bir mayalanma alanı. Özellikle Sultan Alaaddin döneminde asrın en
önemli bilgin ve filozoflarına ev sahipliği yapan bir şehir.
Konya: Önemli eğitim kurumları arasında bulunan Karatay
medresesi, İnce Minareli Medrese ve Sırça Medrese gibi yükseköğretim kurumları
bu havzada üretilen bilginin İslam coğrafyasının farklı bölgelerine dağıtan
ilim merkezi.
İslam tasavvufunun en
önemli isimlerinden Mevlâna Celaleddin er- Rumi, vahdeti vücut geleneğinin
kurucusu; eş- Şeyhu’l- Kebir Sadreddin Konevî ve felsefe kelam geleneğinin en
önemli isimlerinden kadı Siraceddin Urmevî Konya da teşekkül eden düşünce
okulunun 3 temel saç ayağını oluştururlar. Selçuklu düşüncesi Mevlana ve
Konevi’nin şahsında bulduğu tasavvufî, irfanî, hikmeti Urmevi, Kudbuddin Şirazi
ve Ekmeleddin Nahcivani gibi isimler şahsında bulduğu felsefi kelami hikmetle
telif etmiştir.
Konya; dönemin
coğrafyasıyla horasan maverâünnehir coğrafyası açısından değil küre ölçeğinde,
en önemli entelektüel merkezlerden biri olarak
hatırlanmalıdır..
3. Konya Bölge
Yazma Eserler Kütüphanesi’nen başlayalım. Kütüphane
ne zaman ve hangi amaçla kuruldu biraz Konya Bölge Yazmalar
Kütüphanesi ne zaman, nasıl ve ne amaçla kuruldu? Sizin bir rolünüz oldu mu?
Konya Bölge Yazmalar Kütüphanesi, 28 Aralık 2010’da 6098
sayılı kanunla kuruldu. Bu konuda tek bir şahsa bağlı kalmamak lâzım… Şahıslar
o kadar önemli değil. Şahıslar belki bir dereceye kadar önemli; fakat işi
beraber yürüttüğünüz ekip hepsinden önemli.
Bu kütüphanenin kurulmasının başkahramanı rahmetli Lütfi
İkiz’dir. Çok iyi bir kütüphaneci olan Lütfi İkiz, korunmaya muhtaç kitapları
tespit ediyor ve bir komisyon oluşturarak bir değerlendirmeye tabi tutuyor ve
korunması için gerekli resmi işlemleri yürütüyordu. Bu çalışmaya esas teşkil
edecek önemli bir tabii olay meydana gelmiş. 1972’de Burdur’da bir sel felâketi
olmuş. Rivayet olunur ki kitaplar suyun üzerinde yüzmüş ve evlere kadar
dağılmış. Pek çok eser telef olmuş. Daha sonra sular çekilince ev sahipleri
kitapların bir kısmını kurutup temizlemişler. Kültür varlıklarının bu şekilde
yok olduğunu gören duyarlı insanlar harekete geçmiş ve 1984’te Konya’da bu
eserlerin korunması ve tedavisi için şu anda bulunduğumuz kütüphaneyi
kurmuşlar. Burdur’da telef olan eserleri kurtarma komisyonuna Konya’da
Kütüphaneciliğin pîrî kabul edilen Hasan Yörük de katılıyor. Vardıkları zaman
çok kötü manzaralarla karşılaşıyorlar. Kitaplar birbirine yapışmış. Biz Burdur
Kütüphane Müdürü olarak atandığımız zaman 600 civarında kitabın kaydının olup
kendisinin olmadığını tespit ettik. Sonra Süleymaniye Kütüphane’sine tamir için
gönderildiğini duyduk. O günden bu güne bekleyen Burdur Yazmaları 3 yıldır
tamir ediliyor. İçinde gerçekten tarihimize ışık tutacak, kültürümüze kaynaklık
edecek kitaplar mevcut.
1972’de Burdur’da meydana gelen sel faciasının bir benzeri
Karaman’da yaşanıyor. Karaman’ın kitapları da o günün şahitlerine göre sular
üzerinde yüzmüş. Suyun üzerinde yüzen kitaplar evlerin içine kadar girmiş.
Evlere giren kitaplar kurutulmuş, bir kısmı gelmiş, bir kısmını ev sahipleri
geri getirmemiş. Bir kısmı da Ahmed Rasih İzzet Koyunoğlu tarafından satın
alınarak kütüphaneye kazandırılmıştır. Karaman’da yaşanan sel felaketinin
ardından kurtarılabilen kitaplar bu gün kütüphanemizde sergilenmektedir.
4. Son dönemde
tarihimize sahip çıkmak adına yapılan önemli hamleler var ve bu noktada yazılı
eserler de çok büyük önem arz ediyor. Bu manada kütüphanedeki eserler nereden
temin ediliyor?
Kurumumuz vatandaşlarımızdan, müzayedelerden hatta yurtdışı
müzayedelerinden satın alıyor. Bağış yoluyla gelenler var. Müze ve
küüphanelerden devir yoluyla kazandırılan eserlerimiz bulunmaktadır.
4. Kütüphanenin
eserleri hangi süreçlerden geçerek muhafaza ediliyor ve okur kitlesi yeterli mi
sizce?
El yazması eserler
insanlığın ortak kültürel mirasıdır. Aynı zamanda medeniyetimizin birinci
derecede kaynaklarıdır. Bu kitapların özel ortam ve bakım istediğini, naylon
poşetlerin içine konulmaması, havasız ortamlarda bırakılmaması, uzun süre rafta
tutulmaması ve iklimlendirmeye azami dikkat edilmesi gerekmektedir.
Mesela; hava kirliliğinin insan sağlığına verdiği zarar
kadar, kitaplara da zarar verebilmektedir. Bu nedenle insanlığın ortak kültürel
değeri haline gelen el yazması eserlerin titizlikle korunması gerekir. Yazma
eserler uzun süre rafta tutulmamalı. Çünkü uzun süre aynı rafta tutulan
eserlerin minyatür, tezhip veya yazıları hava almadığı için bozulabiliyor. El
yazması kitapların yıpranmasının önlenebilmesi için belirli aralıklarla tek tek
elden geçirilerek, tozlarının alınması ve eserlerin havalandırılması gerekir.
El yazması eserleri her rafa, her odaya da konulamaz. El
yazması eserlerin bulunduğu yerin ısısının kışın 18-24 derece olması gerekir.
Ani ısı değişimlerinden kaçınılması ve nem oranının yüzde 50, ışık şiddetinin
de 50 lux olmasına dikkat edilmelidir. Konya bu anlamda bu gibi eserlerin tam
yaşayacağı yerdir. Örneğin, Kurtuluş Savaşı sırasında bir takım önemli
belgelerin İstanbul'dan Konya'ya binamızın karşısındaki Anber Reis Camii'ne
getirilerek saklandığını gösteren bir belgeye rastladık. Yani Konya nem, ısı ve
deprem konusunda oldukça şanslı bir bölgemiz."
Kitapların değerinden insanları haberdar etmede önemlidir. Evlerdeki bazı el yazması
kitaplar, ya bodrum katlarında ya da tavan aralarında, rutubetli, tozlu,
topraklı yerlerde muhafaza ediliyor. Bunlar ancak eğitimle önlenebilir.
Kitapların dostu olduğu kadar düşmanları da vardır. Hatta
düşmanları kadar dostların da kitaplara zaman zaman zarar verdiğini görüyoruz.
Bir insan art niyeti olmadan nasıl kitaba zarar verir? Bunlar bizim batıl inanç
diyebileceğimiz geleneklerdir. Kitabın içindeki muhteva hiç önemli değildir.
Bakıyor kitaba, 'Ha bu Arap harfli demek ki kutsaldır' diyor. Bizdeki kutsallık
kavramı da çok yanlış yorumlanıyor. Arap harfleriyle yazılmış kitaplara el
değmenin bile zor olduğu düşünülüyor. 'Madem biz okumuyoruz. Okumamak da günah.
Bunları ocakta yakalım. Küllerini de ayak değmedik bir yere koyalım' gibi
yanlış düşüncelere sahip insanlar var. Bunlara hala rastlıyoruz. Bizde kağıt da
kutsaldır, kalem de kutsaldır. Bunlar ayak altında durmasın, bunlara ayak
basılmasın düşüncesiyle, götürülüp mezara gömülmüştür. Mesela bundan 7-8 yıl
önce Hoca Cihan Mezarlığı'ndan bize bir ihbar geldi. Gittiğimizde gördük ki
küreği nereye saplasak, sanki kitap tarlası. Kitaplar oraya gömülmüş. Kim tarafından
gömüldüğü bilinmiyor. Kitaplar çürümüş vaziyette bulundu. Bizde bununla ilgili
yaşanmış birçok örnek var. Neden? Ayak basılmasın diye. Mezarlık da kutsal
atfediliyor, orada çok gezilmiyor, mezara ayak basılmıyor. Yine suya kitap atma
batıl bir gelenek.
Yazma eser kütüphanelerine ilgi her geçen gün artıyor. Eser
kopyalarından alınan ücrette kaldırıldı bundan sonra ilginin daha da artacağını
düşünüyoruz.
6. Göreve
başladığınız günden bugüne Kütüphanede ne gibi gelişmeler oldu? Kısaca
dinleyebilir miyiz?
El yazması kitaplarımız, matbaanın Türkiye'de kurulmasından
evvel, elle yazılan ve elle çoğaltılan kitaplardır. Bu eserler; akıllara elçi,
ilimlere hüccet, medeniyetlere senettir. İlimlerin Hucceti medeniyetlerimizin
senetleri olan el yazması kitaplarımız, birer sanat şaheseridir. Bunlar her
sayfasında, en az (10-12) sanatkârın hünerlerini sergilediği eserlerdir. Bu
eserlerimiz, tezhipli, minyatürlü, altın cetvelli vb. süslemelerle bezenmiştir.
Cildleri itina ile yapılır. Her döneme ait cilt sanatının (Lâke, zerbahar,
cihargûşe, soğuk ve sıcak şemse vb.) eşsiz numuneleri sergilenir. Yazma
eserlerimiz büyük bir titizlikle, büyük bir itina ile hazırlanan kağıdı,
mürekkebi ve satır düzeniyle, kalemiyle de mükemmellik arz ederler. En önemlisi
de bu eserlerimizde hattıyla göz nuru, gönül aydınlığı katan hattatlarımızın
mükemmelliği, zarâfeti hâkimdir.Yazma eserlerimiz, muhtevası bakımından da
milletimizin güzel ve önemli hasletlerini dile getiren, dini, kültürel ve
sosyal hayatımızın önemli belgeleridir. Bunlar yok oldukça, ait oldukları
devirlere ait bilgi ve belgelerimizde yok oluyor. Bu kayıpların telâfisi de
mümkün değildir. Çünkü özel çalışmalardır, dönüşü yoktur.
Ne yazık ki, düne kadar Türkiye kütüphanelerinde bulunan
"Yazma Eserlerin" 'basmaların' eksiksiz bir kataloğu hala mevcut
değil idi. Bu bakımdan kayıplarımızın da sağlıklı bir tespiti yapılamıyordu.
2010 Yılında Yazma
Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruldu. Ve hizmetler yeni bir ivme kazandı. Katalog
çalışmaları hızlandı.
Eserlerimizin tıpkıbasımları, tercümeleri yayımlanmaya
başlandı. En önemlisi bütün eserler e- kitap haline getirildi.
Okuyucular eskiden üç
ile altı ay bekleyerek kitapların kopyalarını elde edebiliyordu. Uzun süren bir
izin alma süreci vardı. Şimdi 15 dakika gibi bir sürede kitapların kopyasını
alabiliyorlar. Yerli araştırmacılar ücret //ödeyerek kopyaları alırlarken şimdi( 007/05/2017)
Tarihinden itibaren beş kuruş ödemeden
almaya başladılar. Bu medeniyet tasavvurumuzun birinci derece kaynaklarının
araştırılması bakımından çok önemli bir milattır.
Güvenlik tedbirleri geliştirildi.
Kitapların depo şartları dünya standartlarının önüne geçti
diye biliriz. Kitap sayımız, koleksiyon
çeşitliliğimiz inanılmayacak derecede arttı.2003 7 yılında 32 koleksiyon varken
şimdi koleksiyon sayımız 138 ‘e ulaştı. Nitelikli personel atamaları başladı.
Ödenek sıkıntımız hiç kalmadı. Yeni
modern bir binamızın yapımı başladı.
Babamızdan, dedemizden hatıra diye evlerimizin çatı
katlarında, bodrumlarında, sandıklar içinde kalan pek çok yazma eserlerimiz
vardı. Bunlar oralarda korunamaz gün be gün de yok olmaktaydılar.
Vatandaşlarımızda bilinç gelişti artı bunlar ya bağış yapılıyor yada kurumumuza
satılıyor.
Konya’mızda kitap sanatları gün be gün gelişmektedir.
Kütüphanemizde de bu konuda kurslar düzenlenmektedir. Kütüphanemiz Kütüphaneler Yayımlar Genel Müdürlüğüne Bağlı Kütüphane Müdürlüğü
iken Diyarbakır Manisa , Kayseri ve Konya Yusufağa Yazma Eser Kütüphane
Müdürlüklerinin bağlandığı Bölge Müdürlüğü haline gelmiştir.
Dününü ve bugününü kısaca anlatmaya çalıştığımız kültür
mirasımızın bu koşullar altında yarını için ümit var olduğumu söyleye bilirim.
Hatta dün için yazma eserler kefenini yırtmıştır diye biliyorduk. Âmâ bugün
yazma eserlerimizin göz yaşları dindirilmiş ve sıhhatli bir şekilde ayağa
kaldırılmıştır. Fakat daha yapılacak çok işimiz vardır.
7. Gençleri
kütüphanelerle tanıştırmak için neler yapılmalı sizce?
Gençlerimize her şeyden önce değer verilmeli. Örnek
olunmalı. Okullarımızda kütüphanelerimiz
geliştiriliyor. . Teşvik, güdüleme konusunda belki eksiklerimiz var ama
gençlerimiz ümit vadediyorlar. Artık gençler okumaya başladı diye biliriz.
8. Son olarak
aşağıdaki kelimeler sizin için ne anlam ifade ediyor? Birer cümle ile alabilir
miyiz?
*KONYA: Anadolu’yu bize
vatan kılan, şehirlerimizi yaşanılabilir hale getiren ecdadın oluşturduğu
medeniyetimizin başkenti.
*ÇOCUKLUK: Âlemin en küçük hali.
*KİTAP VE OKUMAK
Kitap: En sadık dost; Okumak :
Erdemli bir fert olmak için atılan ilk adım, erdemli toplum oluşturmak için
yapılan kutsal eylem.
*İMECE: Sen ve Ben’in BİZ hali
Yorumlar