EKMEKÇİ HAYIK (Hayk Buğdaycıgil) (1910-1982)
Beki ŞAHİN
Tarih boyunca Romalılar, Persler ve Bizanslılar tarafından
Anadolu’nun bir yerinden diğerine sürülen, savaşlara itilen ve çoğu kez üçüncü
sınıf vatandaş
muamelesi gören Ermeniler, Türklerin Anadolu’ya girişlerinden sonra bizim adil,
insani, hoşgörülü, birleştirici anlayış ve inancımızın kanatları altına
girmişlerdir. Bu ilişkilerin gelişme ve doruğa ulaşma çağı olan 19. Yüzyıl
sonlarına kadar süren devir, “Ermenilerin altın çağı” olmuştur. Osmanlı
devletinin çalışan, liyakatli, dürüst ve becerikli her vatandaşına sağladığı
imkanlar iki taraf içinde faydalı olmuştur. Askerlikten, kısmen de vergiden
muaf tutulurken, ticarette, zanaatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme
fırsatını elde etmişler ve devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış
olduklarından dolayı "millet-i
sadıka” olarak kabul edilmişlerdir. Bu çerçevede Türkçe konuşan, ayinlerini
bile Türkçe yapan bu topluluktan devlet kademelerinde önemli görevlere
yükselenler, hatta Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Maliye, Hazine,
Posta-Telgraf, Darphane Bakanlıkları, Müsteşarlıkları yapanlar olmuştur. Hatta
Osmanlı devletinin meseleleri üzerinde Türkçe ve yabancı dillerde eserler de
yazmışlardır.
Konya’da 1910 yılında doğan Hayık
Buğdaycıgil, İstiklal Harbi sonrası, Konya’ da yaşamayı tercih eden bu Ermenilerden
birisiydi. Halep’te yaşayan kardeşleri bir ara onun Haleb’e yanlarına götürdüler.
Ancak orada yapamayıp tekrar Konya’ya döndü.
O “Ekmekçi Hayık” lakabıyla
Konya’nın sevilen tiplerinden biridir. Ata Koçbeker (1910-1991), Fenni Fırın’ının
müsteciri oluduğunda Hayık ile yolları burada kesişti. O zamanın otuz kırk bin
nüfusluk Konya’sında az sayıda bakkal olduğu için fırının ürettiği ekmeğin
önemli bir kısmı da arabalı satıcılar marifetiyle evlere ulaştırılmaktadır. Bu
arabalı ekmek satıcılarından biri de Hayık’tır.
Hayık, Konya’nın en güzel caddesi
olan, Mevlâna, Alâeddin tepesi önü, Anıt ve çevresi, İstasyon arasındaki
evlere, dükkanlara ekmek dağıtırdı. Hayık, Konyalı
çocukların Ekmekçi Hayık amcaydı. Kır
saçlı, siperli şapkasının altında kara kalın çerçeveli bir gözlüğü ile güleç
yüzüyle hatıralardan çıkmamıştır. Sahibiyle karakteri özdeşleşmiş atın çektiği
ekmek arabasının ardı sıra, Alâeddin merkezli bütün Konya sokaklarını sabahtan
akşama turlardı. Onun: “Ekmeeek” çağrısını işiten çocuklar bir anda r arabasının
etrafını sarı verirdiler. Bu sarış, çocukların ekmek arabasına binme, dizginleri
tutma arzusudur.
Özel yapılmış kapalı tertemiz
arabayı çeken al renkli atı, koşumları, arabanın önünde takılı duran kamçının özenle
hazırlanmış olması boynundaki zili dikkat çekerdi. At öylesine eğitilmiş ve
alıştırılmış ki her gün hangi eve ekmek dağıtacağını bilir. Kendisi kapının önünde
durur. Hayık arabanın arkasından ekmekleri verir. Kapıdan ekmeği almaya çıkan
olmazsa at kafasını sallayarak boynundaki zili çaldırır, ekmek arabasının geldiğini duyururdu.
Bu görev her sabah tek atla
çekilen Hayık’ın arabasına fırından ekmeğin yüklenmesiyle başlar akşama kadar
sürer. Sonra da ekmeği dağıtmanın, görevinin tamamlamanın haklı gururu ve
mutluğu ile eve dönerlerdi.
Konya Lisesinin fizik öğretmeni Hüseyin Köroğlu, bazen
öğrencilere kızdığında, Sizde Ekmekçi Hayk’ın atı kadar izan ve düzen yok” diye
uyarısını yapardı. Çünkü Hayık’ın kendisiye
özdeşleşen bu ata Hayık’ın komut verdiğini gören olmamıştır. Çocuğundan yetişkinine
Konya sakinlerinden binmeyen hiç
kimsenin kalmadığı Haykı’ın ekmek arabasını çeken at da bir harikadır. At, sokak sokak, ev ev hangi saatte nereye
gideceğini, nerede duracağını, ne zaman hareket edeceğini bilirdi.
Atı ve arabası kendine ait olan ve
sattığı ekmek başına kârdan hisse alan Hayk, aylık veresiye sattığı ekmeklerin
yazılı kaydını tutmasa da; bütün ekmek abonelerinin bir ay boyunca kaç ekmek
aldığını günlük adetleriyle aklında tutardı. Hayk’ın bu hesabına ilk zamanlar
Ata Bey inanmazsa da; bu hesap hiçbir zaman açık vermedi. Hızla büyüyen
Konya’ya zamanla Fenni Fırın’ın ekmeği yetmemeye başlayınca Ata Bey, 1953
yılında Hapishane Caddesi üzerinde, İstanbul Caddesi yakınlarında Konya’nın en
büyük ekmek fırını Cumhuriyet Ekmek Fabrikasını yaptırınca Hayık da bu
fabrikanın ekmeğini satmaya başladı.
1970’li yılların başında bir gün
Doğumevi (günümüzde İl Sağlık Müdürlüğü) civarında bir pikap, Hayık’ın
arabasına şiddetle çarptı. Atının öldüğü, arabasının hurdaya çıktığı bu kazadan
Hayık ağır yaralı olarak kurtuldu. Uzunca bir tedavi süresinin ardından ayağa
kalksa da artık bir ayağını sürüyerek yürüyebiliyordu.
Elindeki yegâne sermayesini
kaybeden Hayık’a Ata Bey ısrarla fırınında maaşlı olarak çalışmayı teklif
ettiyse de; teklifi kabul görmedi. Bunun üzerine fırının ekmek arabalarından
birini Hayık’a verdi.
Bir gayrimüslim olmasına rağmen
İslam dinine oldukça saygılı olan Hayık, ezan okunurken şayet oturuyorsa bir
anda ezan sesinin geldiği yöne yönelir, bir nevi saygı duruşu hâletinde huşu
içerisinde ezanı dinlerdi. Bir gün onun bu durumunu yazıhanesinde oturduğu
yerden şaşkınlıkla seyreden Nazım Mutluer ezan bittikten sonra Hayık’ın yanına
giderek böle bir gayrimüslimden beklenmeyecek bu davranışının sebebini
sorduğunda Hayık’ın: “Olsun… Saygı göstermek gereki” şeklindeki kendince
sıradan cevabı, çoğu Müslümanlar için oldukça ibretamizdir.
Diğer yandan Hayık, bir cenaze
namazına denk geldiğinde hemen imamın ardında safa dâhil olarak o cenazenin
namazına iştirak ederdi. Yine bir cenaze namazında, cemaat arasında bulunan Ata
Bey, namaz sonrası, ona sık sık yaptığı Müslüman olma teklifinin bir defa daha
yenilirse de; Hayık: “Zaten Müslüman gibiyiz Ata Bey” deyip bu teklifi geri
çevirir.
Müslüman’da olması gereken pek çok
vasfı üzerinde taşıyan Hayık’ı vefatından kısa bir süre önce evinde, kendini
hasta yatağında ziyaret eden Ata Koçbeker ve oğlu Oğuz’un telkiniyle kelime-i
şahadet getirerek Müslüman olduğu anlatılır. 1982 yılında vefat eden Ekmekçi
Hayık’ın Musalla Mezarlığına Müslümanların arasına defnedilmesi ve Telkininin
Faik ismiyle ise verilmesi Onun Müslüman olduğunun en önemli kanıtı olarak
değerlendirile bilir.
Kendinden beş yıl kadar sonra Konya
Huzurevi’nde ölen eşi Yeranhui Hanım (1910-1987) ise Musalla Mezarlığı’nın
kuzeybatısındaki küçük Ermeni Mezarlığı’nda metfundur (Eşinin mezar taşındaki
soyadı Buğdaycı“dır).
Hayık ile ilgili pek çok ibretamiz
olay anlatılır. İşte olardan birkaç tanesi; . Bir gün bir mahallenin bakkalları bir
araya gelip Hayık’ı da buyur etmişler toplantılarına. Toplantının konusu ekmek
borçlarını ödeyemez duruma gelen bir mahalle sakinine uygulanacak ekmek
ambargosudur. Kendi aralarında bu adama ekmek vermeme kararını alan bakkallar, Hayık’a bundan sonra sen de verme, derler.
Hayık, ibretlik bir nazarla adamları süzdükten sonra Hakk’a teslim vicdanları derinden yaralayacak kararını açıklar: “ Ben veririm arkadaş!.. Sen vermeyeceksin, o vermeyecek, ben
vermeyeceğim de adam açlığından ölsün mü be!”
der
Hayık Ermeni asıllı vatandaşımızdı sokaklarda arabasıyla
ekmek satardı ve bir çok kişide veresiye
ekmek alırdı fakat hiç defter tutmazdı. Herkes arabasından ihtiyacı kadar ekmek
alır kaç tane aldığını dahi söylemeden giderdi bir gün bir vatandaş sormuş Hayık
sen hiç hesap
tutmuyorsun kimin kaç para borcu var nasıl biliyorsun? diye. O da alanların
hepisi Müslüman Müslüman insan Gâvurun Halkını yemez, onlar kendileri hesap
tutar borcu neyse verir .[1]
Bizim oturduğumuz Altın Çeşme mahallesinden gelirdi. Paralı
parasız çok ekmeğini yedik. Bunu kendisi de bilir, güler geçerdi. Sonunda
helâlleşme imkanımız oldu.( Ziya Ercan)
Onun arabasından kimsenin ekmek çalacağını düşünmüyorum
çünkü kime ne kadar ekmek verdiğini kapı üzerine ya da kapının yanındaki direğe
tebeşirle çiziktirirdi, o Konyalılara güvenirdi Konyalılar da ona.
(Zeki Oğuz)
KAYNAKÇA:
Ali IŞIK Hayık Buğdaycıgil, Nam-ı diğer Ekmekçi Hayık,
Akademik Sayfalar, 27 Nisan 2011 Çarşamba
Cilt: 11 Sayı: 15, s.226-229.
http://konyaarastirmalari.blogspot.com.tr/2015/09/ekmekci-haykin-musluman-olusu.html?spref=fb.
Erişim tarihi:09/10/2015
Kaynak kişi: Demir Ali Göker (Baba Adı: Abdurrahman
Göker) Emekli Öğretmen (08/10/2015 tarihinde görüşüldü)
https://www.facebook.com/#!/photo.php?fbid=804455743004576&set=a.148672671916223.31087.100003204739677&type=3&theater
Erişim tarihi:09/10/2015
https://www.facebook.com/#!/mevlutnafiz?fref=ufi
Erişim tarihi:09/10/2015
Yorumlar