ELVEDA RAMAZAN
Emine
CIRIK
„Elveda
ya sehr-i Ramazan“ sözünü birçok iletilerde okuyoruz bugün.
On bir
ayin sultani geldi gidiyor işte. Bir yıl boyunca beklediğimiz mübarek üç
ayların habercisi olduğu rahmet ayı, bin yıldan daha hayırlı olan Kadir gecesini içinde barındıran
affedilme umudu, şeytanın zincirlere vurulmuş bir zaman, „nasılda çabucak
bitti, anlayamadım? “ diye düşündüğümüz o güzel günler bu gece son bulmakta.
Acaba
bu „Elveda“ yı nelere söyledik, düşündük mü? Günlük yaptığımız dedikodulara mı...“Yanımda
olsa yüzüne söylerim!“ diyerek kendimizi kandırdığımız gıybetlere mi...yoksa
kardeşimizin bizden daha başarılı olduğunu gördüğümüzde hissettiğimiz hasete
mi...yoksa nefsimizin sürüklediği günahlara mı...çenemizi bir türlü tutamamaya
mı... bizleri ilgilendirmeyen konulara burnumuzu sokuşumuza mı...büyüklerimize
karsı gün ve gün sergilediğimiz saygısızlıklara mı... Kendimden yola çıkarak bu
saydıklarımın sonu gelmez.
Hepsine
bir kelime ile cevap vermek isterim „İnşallah!“ diyerek. „Asla bir daha
yapmacam!“ derken, kaç tövbeyi bozduk. Ancak korku ile ümit arasında yasayarak
iyi bir mümin olabilir insanoğlu. Ne kibirleneceksin „BEN başardım!“ diyerek, ne de seni yaratanın rahmetinden ve
merhametinden ümidini keseceksin.
Bu
Ramazan bambaşkaydı benim için. Hem acı dolu, özlem ve hasret dolu,
imtihanlarla dolu... Sevdiklerimden uzakta, ama yine de çok sevdiklerimle
birlikteydim. „Din bağı, kardeşlik bağı, kan bağından da ötedir“ dediklerini bu
Ramazanda tam manasıyla anladım elhamdülillah. Yürekleri ayni çarpan
kardeşlerimi tanıdım. Birbirini yıllarca tanımadan „Seni Allah için çok
seviyorum kardeşim“ diyebilmeyi öğrendim bu Ramazanda. Onun derdiyle
dertlenmeyi öğrendim. Hesap yapmadan güvenebilmeyi öğrendim. Ama en çokta neyi
anladım biliyor musunuz? Kendimin ne kadar aciz olduğunu. İnsanoğlunun
„Ben...Ben...Ben...“ diye kendini pohpohlayıp durmasının ne kadar yersiz ve
doğru olmadığını anladım. Bu ömrün ne zaman biteceğini yalnız Rabbimizin
bildiğini ve belirlediğini, türlü türlü sebepleri buna vesile kıldığını, biz
insanoğlunun da bu sebeplere bir türlü anlam veremeyip gafil bir şekilde
yasamaya devam ettiğimizi anladım.
Meğer
benim güvendiğim Rabbime olan imanımın çoğu tek dilimde kalmış. Yüreğime
inememiş bir türlü...
Takvime
bakmadan namaz vakitlerini okunan ezan ile takip etmeyi nasip etti Rabbim. İlk
defa Ramazanı kendi vatanında, kendi memleketinde, Allah dostu Hz. Mevlana
(r.a.)'nın ev sahipliği altında yasamayı nasip etti alemlerin Rabbi.
Gece
sahur vaktinde davul sesi ile imsağa az kaldı“ diyebilmeyi nasip etti Rabbim.
Sabah namazını eda ederken, apartmandaki yan komsunun sahur sofrasını kaldırdığını,
bütün bir ailenin, küçükten büyüğe, hep birlikte sahur yaptıklarını, yaratıcılarının
emrine itaat ettiklerini, teslim olduklarını duymayı
nasip etti Rabbim. Komşuluğun ne kadar önemli olduğunu öğretti Rabbim. „Sen
bana bir adim gelsen, Ben sana koşarım!“ diyen Rabbimi tanıdım ben bu
Ramazanda. Dualarımın anında kabulünü gördüm defalarca. Meğer ne çok seviyormuş
bizi Allah’ım... Bunu anladıkça utanır, lal olur bu dil, bu gönül...
Vatanımda
ilk ve belki de son Ramazanı yasadım. Bu sebepten benim için „Elveda ya Şehr-i
Ramazan“ nice nice vedaları içinde barındırmakta. Dilerim kalan ömrümüz Ramazan
gibi geçer ki, son nefesimizi verdiğimizin sabahı hep birlikte bayram ederiz,
Efendimiz S.A.V.'in misafiri olmayı nasip eder Yüce Rabbim.
Elveda
ya Şehr-i Ramazan! Elveda gözümün nuru, başımın tacı, affedilme umudum,
elveda...
Yorumlar