VAKIF ARAZİ VE MÜLKRİNDEN KAÇMALI MIYIZ? OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ ==> http://www.konyayenigun.com/vakif-arazi-ve-makale,1883.html Konya Yeni Gün

 VAKIF ARAZİ VE MÜLKRİNDEN KAÇMALI MIYIZ? Medeniyetimiz bir vakıf medeniyetidir. Vakıf, yaratandan ötürü yaratılanlara merhamet, şefkat ve sevginin müesseseleşmiş şeklidir.  Allâh Rasûlü: "-Dilersen bu hurmalığın aslını Allâh için vakfet! Gelirini de tasadduk et! Artık o hibe edilmez, ona vâris olunmaz, onun mahsûlü yalnız infâk edilir, muhtaca yedirilir." buyurdular. Ecdat; Hadîs-i şerîfte buyurulan: "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır." beyânını kendilerine düstûr edinerek vakıf yoluyla sayısız, muazzam ve kalıcı eserler vücûda getirdiler. Hazret-i Câbir: "Muhâcir ve ensârdan imkân sahibi olup da vakfetmemiş bulunan tek kişi bilmiyorum." demektedir. Ecdadımız da, peygamberimizin ve sahabenin yolundan gitmiştir. Kurulan bu vakıfların hizmet ve faâliyetleri, zengin bir muhtevâya sahipti. Bunların, topluma faydalı olmak kasdı ile zaman, zemin, yöreler ve eğilimlere göre çeşitlilik göstermesi, sistemin, statik değil, dinamik bir yapıya sahip olduğunun açıkça bir ifâdesidir. Câmî, mescid, tekke, zâviye, muallimhâne, medrese, dârulhuffâz, dârulhadîs, imâret, kervansaray, dâruşşifâ hizmetlerinin yanında su yolları, su kemerleri, çeşme ve sebiller, yollar, aşevleri, çocuk emzirme ve büyütme yuvaları; ayrıca namazgâh, kütüphâne, dükkân, misâfirhâne, kuyular, han, hamam, bedesten, türbe, iskele, deniz feneri, ok ve güreş meydanları, dikmek, borçtan hapse girenlerin borcunu ödemek, dağlara geçitler kurmak, yetim kızlara çeyiz hazırlamak, borçluların borçlarını ödemek, dul kadınlara ve muhtaçlara yardım etmek, mekteb çocuklarına gıdâ ve yiyecek yardımı, fakir ve kimsesizlerin cenâzesini kaldırmak, bayramlarda çocukları ve bîkesleri sevindirmek, kalelere, istihkâmlara veya donanmaya yardımda bulunmak, kış aylarında kuşların beslenmesi, göç edememiş olan hasta ve garîb leyleklerin bakımı ve tedâvîsi gibi uzayıp giden daha pek çok maksatla muhtelif vakıflar te'sîs edilmiştir. Bu gelenek zaman zaman kesintiye uğramış veya yanlış bilgi ve ya bilgisizlik dolayısıyla yok olmaya yüz tutmuştur. Bugün gasp edilmiş, yok edilmiş, pek çok vakıf taşınmazı mevcuttur. Bunun yanında vakıf hassasiyetiyle terk edilmiş, atıl vaziyette bırakılan vakıf arazi ve mülkleri kaderine terk edilerek Vâkıflarının (Vakfedenlerin) kemiklerini sızlatmaktadır. Vakıf olan mülklerin değerleri adeta yok edilmiş durumdadır. Fakat, bulaşmayalım korkusuyla halkımızın büyük çoğunluğu buraların canlandırılmasından adeta kaçmaktadır. Bu problemin halliyle ilgili Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku (Fıkıh) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan ÇEKER bir mütalaa yayınladı. Bu mütalaayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım Sadakayı cariye olsun diye bırakılan mülkler, araziler tekrar aslî hüviyetine kazandırılarak ecdadın ruhu şâd olur. VAKIF EMLAK HAKKINDA BİR MÜTALAA ve TEKLİF “Çevremizden vakıf emlak ile ilgili epeyce soru gelmektedir: İnsan dükkân, ev! yapmak, tesis kurmak üzere bir arsa/tarla satın alıyor, sonradan arsanın veya tarlanın vakıf olduğu ortaya çıkabiliyor. Veya bir ev! satın almıştır fakat sonradan arsasının vakıf olduğunu tesbit etmiştir. Bu durumda ne yapılabilir, meselenin çözümü ne olabilir? Her şeyden önce şunu söyleyelim ki vakıf emlaki kiralayarak veya vakıf tarlaları yine kiralayarak ya da ortağa ekerek mümkün olduğu kadar çok işletmek gerekir ki vakıf gelir elde etsin ve yaşasın. Vakıf emlaki işletmezsek vakıf, ibtal edilmek ve gayesini yerine getirmemekle karşı karşıya kalır. Artık kullanılmayan cami halılarını da bir odaya kapatarak çürümeye terk etmek ayrıca vebaldir. Bu halılar ya başka camiye aktarılmalı veya açık artırma gibi bir şekille satılmalı, halk onları mülk olarak satın almalı ve elde edilen paralar o camiye veya başka camilere harcanmalıdır. Her nasılsa vakıf emlak satın alınmış ve mülke geçirilmiş, üstüne ev, dükkân, tesis! yapılmış sonra da vakıf olduğu tesbit edilmişse o emlakin resmen sahibi olan kişi, o arsanın mülk olmadığını ve vakıf olmaktan çıkmayacağını bilmelidir. Buna göre kendisini o vakıf arsa/emlak üzerinde kiracı saymalıdır. Yani vakıf arsanın resmi sahibi o arsayı/tarlayı! ilgili vakıftan kiralamış demektir. Bu durumda o kişi bu emlak üzerinde ne istiyorsa yapabilir ANCAK her kira dönemi için ilgili vakfa emlak kirası ödeyecektir. Kirasını düzenli ödedikten sonra o emlaki ne kadar işletebilirse işletsin vebale girmediği gibi ayrıca vakıf malını işletip vakfa gelir sağladığı için çok güzel bir iş yapmış olur. Hatta resmiyette mülke geçmiş olan emlak, yılların geçmesiyle unutulmasın diye o emlake bir de vakıf olduğu yazısı asılmalıdır. Böylece vakıf olduğu nesiller boyu unutulmamış ve kirası ödenmiş olur. Kira bedeli tesbit edilirken, erbabına danışılarak ve vakfın menfaati ön planda tutularak hareket edilmeli ve belli müddetlerle yeniden değerlendirme yapılmalıdır. Kiracılık veya ortaklık işlemleri düzgün ve dürüstçe yapıldıktan sonra vakıf emlaki kullanmanın sakıncası olmadığı gibi kullanmaya teşvik etmeli ki vakıf yaşasın.” Prof. Dr. ORHAN ÇEKER İslam Hukuku (Fıkıh) Öğretim Üyesi   Yorum Gönder 0 Facebook Yorumları


OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ ==> http://www.konyayenigun.com/vakif-arazi-ve-makale,1883.html

Konya Yeni Gün

Yorumlar

Popüler Yayınlar