Rusya’nın Tarih, Kültür Şehri St. Petersburg ve Bazı Arşivleri
Bekir ŞAHİN
Avrupa’da
“Büyük” bizim coğrafyamızda “Deli” diye bilinen, anılan “Çar Petro’nun kurduğu
St.
Petersburg’a 24-28 Ocak 2011 tarihlerinde Rusya İlimler Akademisi Doğu El
Yazmaları Enstitüsü’nde bazı görüşmelerde bulunmak için gitmiştik.
Ziyarette bulunduğumuz Rusya’nın tarih, kültür şehri
St. Petersburg’un devrimden sonra ismi “Leningrad” olarak ismi değiştirildi. Ancak
şimdi eski ismiyle anılıyor. UNESCO tarafından tarihi miras listesine alınmış
tam bir müze şehir. Pek çok sanat erbabına ilham kaynağı olmuş bu şehrin her
yerinde müzeler, arşivler, kütüphaneler, galeriler, tiyatrolar, konser
salonları var. Adeta içinde yaşayan insanı eğiterek aklı selim, zevk-i selim
sahibi kılmak üzere planlanmış. Her biri ayrı mimar tarafından planlanmış
muhteşem binalar adeta insanın içindeki kraliyet yıldızını tahrik ediyor.
Binaları döneminin mimari özelliklerine göre kategorize edebiliyorsunuz.
Petersburg Rusya’nın kafasıdır,
Moskova ise yüreği. Çar, sadece
yeni bir şehir kurmadı; aynı zamanda St. Petersburg’u başkent ilân ederek Rus
muhafazakârlığının merkezi olan
St. Petersburg, Avrupalı mimar ve mühendisler
tarafından tasarlanıyor; bir adalar, köprüler, kanallar şehri olarak.. Şehrin
kurulurken ise bataklıklar kurutuluıyor, nehrin suyunu kanallara taşınarak
zeminin payandalarla sağlamlaştırmak için olağanüstü bir emek harcanıyor. Bu
çalışmalar esnasında, 150 bin işçi ölüyor ve büyük bir kısmı da sakat kalıyor. St.
Petersburg’da, on yıl içinde 35 bin bina inşa ediliyor; nüfusu 100 bine
yükseliyor.
St. Petersburg’un çarlık Rusya’sının başkenti
olmasının ötesinde iki büyük tarihsel önemi var. Buranın bir başka özelliğide,
dünyanın en büyük edebiyat ekolünün de doğum yeri olması. Aleksandr Puşkin, N.
V. Gogol, İvan Turgenyev, Nikolay Çernişevski, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski ve
diğerleri… Hepsi, St. Petersburg merkezlidir. Şehrin tarihi önemi ise hiç
kuşkusuz Rusya’da 18. Yüzyıldan itibaren gelişen siyasal ayaklanmaların ve en
nihayetinde 1917 Ekim’inde gerçekleşen Bolşevik Devriminin merkezi olması…
Bu tarihi şehre tekrar ;11-14 Eylül 2017 tarihleri arasında, Nadir
Eserler Dairesi Başkanı Hüseyin KUTAN, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürü
Abdüssettar YARAR ile Konya Selçuklu Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler
Müdürü Ali DÜZ (Selçuklu Belediyesi dijital çekim makinalarının alınasıda
sponsor olacaktı) Beylerle birlikte ziyaret gerçekleştirdik
17.
Yüzyıl'da yüzüne bile bakılmayacak, tenha bir bataklık bir şehir iken nasıl 18.
Yüzyıl Avrupa mimarisinin şaheseri bir şehir haline getirilmiş olduğuna
şahitlik ediyoruz.
Burayı tanımak
içinde görüşmelerimizin bitiminde sokaklarında yürümemiz, çarşılarında da
gezmemiz gerekiyordu.
Enteresan
müze isimlerine rastladık;
“Dinler Tarihi Müzesi”, “Rusya Etnografya
Müzesi”, “Rusya Siyasi Tarihi Müzesi”, “Rus Edebiyatı Müzesi”, “St. Petersburg
Şehir Tarihi Müzesi”, “Kahve Müzesi”, “Ekmek Müzesi”, …gibi
St.
Petersburg’u bu yıl gündeme taşıyan şey ise Bolşevik Devrimi’nin (Büyük Ekim
Devrimi diye anılır) 100. Yıldönümü Dünyayı sarsan bir devrime sahne olan bu
kentin sokaklarının dolaşırken, Ekim (miladi takvime göre kasım) Devrimi’nin
izini de sürebilirsiniz.
Bilindiği
üzere I. Dünya Harbi'nde büyük maddi ve manevi yaralar alan Rusya’nın son iki
Çar’ının başarısız ve basiretsiz yönetimi de buna eklenince halk Şubat 1917’de
bu yönetime karşı ayaklandı. Neticede masum isteklerle başlayan hareket din,
maneviyat ve metafizik karşıtı bir eksene götürüldü. Oysaki halkın derdi bu
değildi, başka şeydi.
Bu arada devrimciler
burjuva sanatı dedikleri bu şehrin estetiğini çok fazla tahrip etmemişler.
Hemen hemen her yerde görülen imparatorluk armaları dahi kazınmamış, sökülüp
atılmamış. Çarların heykelleri yıkılmamış. Şu açıkça anlaşılıyor ki devrimciler
daha çok kiliselere ve dini müesseselere saldırmışlar. Ama kilise alfabesi
denilip Kiril alfabesine de saldırabilirlerdi, bunu yapmamışlar. Yüzyıllardır
burada her şey Kiril alfabesiyle yazılmaya devam ediyor.
Bunlara
bakarken, yasaklı tuğralarımız, kazınan tahrip edilen kitabelerimiz, kışlaya
çevrilen camilerimiz, talan edilen vakıflarımız,gömülen, mağaralara saklanılan,
yakılan yazma eserlerimiz aklımıza geldi, gözümüzde canlandı ve derinden bir
ahhh çektik.
Tam bu
noktada Cemil Meriç üstad: “Tarih gömülmez. Binalarıyla, sokaklarıyla,
müzeleriyle, mezarlarıyla yok edilmesi imkansız bir şahittir..” demekle ne kadar
haklı imiş.
Hasılı
geleneksel değerlere yeniden dönüş çok daha görülür bir halde. Ekim Komünist
Devrimi artık bir tarih objesi. Putin ve danışmanı Dugin adım adım yeniden
“Büyük Rusya İmparatorluğu” geleneğini ihya ediyorlar.
Arkadaşlarımız ile birlikte St.Petersburg
Türkiye ile Kültürel ve Bilimsel İlişkiler Derneği'nin tanıtım toplantısına
katıldık. Dernek başkanı Prof. Dr.Aleksandr Kolesnikov’ un çok önemli bilgiler verdi. St.Petersburg Türkiye ile Kültürel ve
Bilimsel İlişkiler Derneği'nin tanıtım toplantısına katıldık. Dernek başkanı
Prof. Dr.Aleksandr Kolesnikov’ un çok önemli bilgiler verdi.
Buradaki arşiv
ve müzeler dünya insanlığının ortak kültürel mirası UNESCO tarafından tarihi
miras listesine alınmış tam bir müze şehir. Bizim külrür ve medeniyetimize ait
pek çok belge,bilgi içeren pek çok eser var.
Kolesnikov’
un, “Osmanlı köşesinin bulunduğu bu büyük
prens sarayında (şu anda bilim
evi) bir sembol vardır. Ve neden bunu Anlatmaya çalışacağım. En başta şunu
söylememiz lazım Türkiye'nin işbirliğine dair Saint Petersburg şehrinde çok
sayıda kanıta sahiptir. Osmanlı köşesinin bulunduğu bu büyük prens sarayında (şu anda bilim evi) bir
sembolü vardır. En başta şunu söylememiz lazım Türkiye'nin işbirliğine dair
Saint Petersburg şehrinde çok sayıda kanıta sahiptir.” Sözleri düşünmeye
değerdi.
Gerçekten de bu saraydan çıktığımızda ve sola
dönüp Neva Kıyısına vardığımızda Ermitaj Müzesi yer almaktadır ki bu müze Türk
tarihi ve Türk kültürüne dair çok sayıda eser bulundurmaktadır. Özellikle Osmanlı sancakları görmeye değer
önemli eserler arasındadır. 200’den fazla müze içerisinde en meşhuru ve en
büyüğü “Hermitage Müzesi” aslında imparatorun yazlık sarayı olarak yapılmış.
Planını da bizzat imparator, yani I. Pedro çizmiş. Bizim ona “Deli Pedro”
dememiz ile Rusların ona “Büyük Pedro” demesi arasında bence bir tenakuz yok.
Her “büyük insan” biraz “deli”dir zira.
Derler ki
şimdi müze olan bu saraydaki her bir sanat eserinin başında 10 saniye durulsa
tamamının incelenmesi ancak 10 yılda biter. Şehrin aristokrasisinin uzun
yıllarda oluşturmuş
Sadece Türk sultanlarının Rus çarlarına hediye
ettikleri eşyalar yani hediyeler ayrı bir odayı ayrı bir bölümü
oluşturmaktadır. Yine burada onlarca Osmanlı sancağı bulunmaktadır.
Ve yine biraz daha ileriye gittiğimizde
yine buna benzer çok güzel bir Prens Sarayında bulunan Doğu El Yazmaları
Enstitüsünde Türk tarihine ve kültürüne ait binlerce el yazmasının
bulunduğu bir binayı görüyoruz. Daha önce 24-28 Ocak 2011 tarihlerinde ziyaret ettiğimiz
Rusya İlimler Akademisi Doğu El Yazmaları Enstitüsü 11 Eylül 2017 tarihinde tekrar
Enstitü müdürü Prof. Dr. İrina POPOVA ile yapılan görüşmeler neticesinde; şu
bilgileri alıyoruz.
-
Kadim Kur’an-ı Kerim nüshaları ile Türk dili, kültür ve
medeniyetine ait Geleneksel Türk İslam
Sanatlarını (hat, tezhip, minyatür, cilt vs. ) barındıran çok sayıda eserin bulunduğu gözlemlenmiştir.
-
Enstitü bünyesinde bulunan Türk Kültür ve Medeniyetine
ait eserlerin dijital görüntülerinin mütekabiliyet esasına göre değişiminin
yapılabileceğini,
-
67 dilde 100.000 belgenin yer almaktadır.
Ve bu el yazmaları Selçuklu Osmanlı Türkler ve gerek
Rusya da gerek dünyanın dört bir tarafına dağılan Türklerin tarihine ait
eserlerden oluşmaktadır.
Ve yine
yanındaki topçu müzesinde Osmanlı askeri teçhizatına ait çok sayıda örneği
bulabiliriz.
Ve bu
örnekleri devam ettirmek mümkündür Saint Petersburg’un her müzesinde kültür
evinde ve benzer müesseselerde Türk tarihine ve Türk kültürüne ait çok sayıda
eşyanın olduğunu söyleye biliriz.
Katıldığımız anılan toplantıda da bulunan Dimitri Şerih “Türk
Saint Petersburg’u” adlı eserinde bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi
vermektedir. Bu kitabın Türkçeye tercüme edilmesi. Temennimizdir.
Osmanlı tarihine ve Osmanlı Rus münasebetlerine ait
çok sayıda ve daha araştırılmamış ve ortaya çıkartılmamış arşiv belgesinin
olduğunu da söylemeliyiz.
St.Petersburg'da
bulunan bir diğer Rusya Devleti Tarih Arşivi 13 Eylül 2017 tarihinde ziyaret ettik.
Arşiv Müdürü Dr. Sergey Chernyavskiy, belge kullanımından sorumlu Daire Başkanı
ve Arşiv Müdür Yardımcısı ile birlikte yapılan görüşmelerde verilen bilgilere
göre;
-
Arşivlerin toplam raf uzunluğunun 220 km olduğu,
-
7000 metrekare alana kurulduğu,
-
Kurumda toplam 200 arşiv personeli ve 120 idari
personelin çalıştığı,
-
Arşiv belgelerinin yaklaşık % 12’sinin
dijitalleştirilmiş olduğu ve dijitalleştirme ile mikrofilm çekimlerinin halen
sürmekte olduğu,
-
Arşiv dilinin çoğunlukla Rusça olduğu, Osmanlıca ve
Arap alfabesiyle yazılmış belgelerin de bulunduğu,
-
Arşivde Türk tarihiyle ilgili Rusça belgelerin de yer
aldığı,
-
Arşivin bütün araştırmacılara açık olduğu ve
araştırmacıların web sitesinde yer alan formu doldurarak araştırma izni
alabildiği,
-
Araştırmanın formatına göre önceden bilgilendirme ve
talep doğrultusunda arşiv tarafından gerekli hazırlıklar yapılarak araştırmacılara
yardımcı olunduğu,
-
Araştırmacıların web sitesinde belirtilen
ücretler karşılığında arşiv belgelerinin kopyasını edinebildiği,
-
Türkiye’den şimdiye kadar yalnızca 18 araştırmacının bu
arşivden faydalandığı öğrenilmiştir. Bu son madde üzerinde çokça düğşüneceğimiz
bir konu. 305 yııllık bir arşivte Türk araştırmacıların azlığı çok manidar.
Arşiv
Müdürü Dr. Sergey Chernyavskiy Türkiye’den gelen araştırmacılara her zaman
kapılarının açık olduğunu ve gerekli kolaylığı sağlayacaklarını müjdesi de
sevindirici idi.
Ayrıca
heyetimiz St.Petersburg Türkiye ile Kültürel ve Bilimsel İlişkiler Derneğinin
tanıtım toplantısına katılmış olup, toplantıda Prof. Dr. Aleksander Kolesnikov tarafından
St.Petersburg’da bulunan arşivlerle ilgili olarak; St. Petersburg’daki her müze, kültür evi ve
benzer müesseselerde Türk tarih ve kültürüne ait çok sayıda eser bulunduğu belirtilmiş, Osmanlı
tarihine ve Osmanlı-Rus ilişkilerine ait çok sayıda arşiv belgesinin olduğu ve
bunların bir çoğunun araştırılmamış olduğu dile getirilmiştir.
Rusya’nın St. Petersburg şehrindeki Rusya İlimler Akademisi
Doğu El Yazmaları Enstitüsünde bulunan
Arap Harfli yazma eserlerin dijital
mübadelesinin, 06 Ocak 2009 tarihinde
iki ülke Dışişleri Bakanlığı tarafından imzalanan "Kültürel İş
Birliği" programının 53. maddesinde geçen "Taraflar, el
yazmalarının mikrofilmleri ile ender el yazmaları ve kaligrafi kataloglarının
değişimine kolaylık sağlayacaklardır. Değişimi yapılan mikro film ve kataloglar
bilimsellik ve kütüphanecilik bakımından eşit değerde olmalıdır. Değişime
ilişkin koşullar tarafların ilgili kuruluşları tarafından
kararlaştırılacaktır." ifadeleri olduğu bilgiside bu ziyaretin önemli gördüğümüz
malumatlarda birisi idi.
Yorumlar