Akif ATAKAN ile Bulgaristan’da Kültürel Miras
Akif Atakan, namı diğer; Akif Mustafa
İsmail, 1936 yılında Bulgaristan/ Kırcali’de dünyaya geldi. Uzun yıllar
öğretmenlik yaptı. Eşi de eski bir öğretmen idi. Mestanlı’da emekli hayatını
yaşarken bir kenara çekilmedi. Devamlı kitapları ile iç içe oldu. Yıllar içinde
çeşitli yerlerden topladığı ve bir araya getirdiği, kitap, dergi, broşür, ilan
gibi basılı eserleri Balkanlar Vakfı bünyesinde topladı. Doğduğu topraklara
vefa olarak bir araya getirdiği bu eserleri ziyaret edecek, araştırma yapacak
kimseleri göreceği günlerin hayaliyle bu günlere geldi. Akif Atakan, eserlerine
sahip çıkacak gerçek değerini anlayacak kişileri kurumları dört gözle Mestanlı’daki
evinde bekledi. Kitapların mutlaka uzman
kişilerin ellerine teslim edilmesi, yıpranmış eskimiş olan bu hazinelerin
tekrar gün ışığına çıkarılmasını arzu ediyordu. Bu amaçla pek çok kişi, kurum
ve kuruluşa davetlerde bulundu, müracaatlar etti. Nihayet bu sesi, Bulgaristan,
Yunanistan ve Romanya'nın Kültür ve Turizm Müşavirliği görevini yürüten Cemal
Tekkanat duydu. Ve gereği için girişimlere başladı.
Türkiye Yazma
Eserler Kurumu Başkanlığı da bu konuya çok duyarlı davrandı. Çok geçmeden
görevlendirme gerçekleşti.
07/11/2012
Tarihinde Akif Atakan’a ait makaza sokağı no 24 A Mestanlı (Momçilgrat ) Kırcaali
ili, / Bulgaristan’da bulunan bu önemli kültürel mirasımızla ilgili
incelemelerde bulunmak üzere yola çıktık. Çok heyecanlı idik. Neyle
karşılaşacağımızı merak ediyorduk. 08/11/2012 saat 9.00 sularında Sofya havaalanına
indik. Kültür Müşavirimiz ekibi ile birlikte hava alanında bizi bekliyordu. Kısa
bir selamlaşma faslından sonra beklemeden Kırcali’ye doğru yola koyulduk.
Yaklaşık 380 km yol boyunca yemyeşil alanlardan, ceviz ağaçlarını seyrederek
ecdadın emanetlerini görmeye, mekanların ruhlarını hissetmeye çalıştık. Buarada Merhum Osman Yüksel Serdengeçti'in İmparatorluğa Mersiye sini bu topraklara uyarladık:
Altıyüz yıl oldu toprağına basalı
Hayli oldu kılıçları asalı,
Bülbüllerin onun için tasalı,
Sazlar kırık,ayar tutmaz telleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?..
Yol görünür,hakan emir verirdi,
Dalga dalga ordularım yürürdü,
Hamlemizden dağlar taşlar erirdi,
Dolu dizgin aştık nice belleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?..
Ferman çıkar,dal kılıçlar takınır,
Meydanlarda Rabbe dua okunur,
Gölgemizden bütün cihan sakınır,
Andırırdık coşkun akan selleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?..
Sofya, kırcali, Mestanlı bizsizdir,
Yosun tutmuş camilerim ıssızdır,
Boynu bükük minareler Öksüzdür,
Çil çil kubbeli camiler yılımış
Yerlerine kiliseler dikilmiş
Mezar taşları sökülmüş,
Kırılıp sokaklara saçılmış
Ecdadın mis kokulu gülleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?..
Şumnu'da müezzinler ezan okur,
Hatatlar kuran yazardı.
Maharetli, mücellitler, buralarda gezerdi.
Müzehhipler güller, laleler çizerdi
Yöneticiler hali görür, geleceği sezerdi,
Haritayı kendileri çizerdi,
Fetheyledik deryaları,çölleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?..
diyerek Saat 14 sularında Mestanla’ya Akif Atakan’ın kültürel mirasımızın emanet deposu durumunda olan evine ulaştık.
Altıyüz yıl oldu toprağına basalı
Hayli oldu kılıçları asalı,
Bülbüllerin onun için tasalı,
Sazlar kırık,ayar tutmaz telleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?..
Yol görünür,hakan emir verirdi,
Dalga dalga ordularım yürürdü,
Hamlemizden dağlar taşlar erirdi,
Dolu dizgin aştık nice belleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?..
Ferman çıkar,dal kılıçlar takınır,
Meydanlarda Rabbe dua okunur,
Gölgemizden bütün cihan sakınır,
Andırırdık coşkun akan selleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?..
Sofya, kırcali, Mestanlı bizsizdir,
Yosun tutmuş camilerim ıssızdır,
Boynu bükük minareler Öksüzdür,
Çil çil kubbeli camiler yılımış
Yerlerine kiliseler dikilmiş
Mezar taşları sökülmüş,
Kırılıp sokaklara saçılmış
Ecdadın mis kokulu gülleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?..
Şumnu'da müezzinler ezan okur,
Hatatlar kuran yazardı.
Maharetli, mücellitler, buralarda gezerdi.
Müzehhipler güller, laleler çizerdi
Yöneticiler hali görür, geleceği sezerdi,
Haritayı kendileri çizerdi,
Fetheyledik deryaları,çölleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?..
diyerek Saat 14 sularında Mestanla’ya Akif Atakan’ın kültürel mirasımızın emanet deposu durumunda olan evine ulaştık.
Kitaplarının
arasına gömülmüş, uzun boylu, beyaz saçlı, ileri yaşlı bir beyefendi karşımızda
duruyordu.
Selam verdik,
göz göze geldik, umut dolu gözler bizi süzerken Konya’dan geldiğimizi ve
Hazreti Pir’den selam getirdiğimizi söyleyince , sitem dolu, fakat kırıcı
olmamaya dikkat ederek; “bizde Konyalıyız atalarımız Konya'dan buraya gelmiş,
yıllardır ben sizleri bekliyordum, ne diye geciktiniz, gelmediniz. Ancak geç gelmek hiç gelmemekten daha iyidir.
Hoş geldiniz sefalar getirdiniz.” Dedikten sonra kısaca hayatını anlattı ve
devam etti:
Elinde yaklaşık 40 bin kitap olduğunu
ve bu kitapları yarım asırdır topladığını ancak şu güne kadar kitaplarına sahip
çıkan olmadığını dile getirirken biraz öfkeli, biraz ilgi bekleyen bir tavrı
vardı. Dünya üzerindeki 6 milyar insanın kendisini yalnız bıraktığını söyledi.
Bulunduğumuz odada, çeşitli kitaplar,
dergiler, gazeteler, basılı eserler, el yazması eserler, , tapu, şehadetname,
tezkere ve daha nice belgeler, nadir matbu eserler, Mezar taşlarının parçaları,
yıkılan camilerden kalan hatıralar, fotoğraflar, çeşitli etnografik malzemeler
ilk etapta dikkatimizi çekti.Bulgaristan’daki Türk okullarına mahsus baskısı
yapılan kitapların koleksiyonunu az eksikli de olsa buradaydı. Not defterinde bu
kitapları nasıl bulduğuna dair küçücük “hikâyecikler” yazmış. İşte bunlardan bir örnek; “1995 bahar mevsiminde Kırcaali ili
Çakırlar belediyesine uğradım. Helvacılar mahallesinde 1922 doğumlu Emin
Efendi’ye konuk oldum. Bir süre konuştuk ve evinde eski yazılı bir takım okul
kitapları bulunduğunu beyan etti. Ali oğlu Emin Efendi bana köşeden bucaktan
çıkardığı şu kitapları hediye etti: hakiki kolay hesap, Eşya bilgisi, kıraat
kitabı, Vücudu beşer, Hendese, Türk dili – sarf ve nahiv.”
Ayrıca Yazma eserlerin zahriyelerinde
de o bölgenin müelliflerinin tuttuğu özel kayıtlarda dikkate alınacak nitelikteydi.
10 Mayıs 2000 yılı Uzundere- Nedelino
Kasabası’ndan temin ettiği kitaplardan
576 sayfalı bir eski kitabın son sayfasında müstensihin kaydı:
“Bir gün ecel benim ömrüm heba kıla,
Toprak içre azalarım ceza kıla,
Allah’ım koru ol kişinin imanını,
Kim benim hattımı okuyup dua kıla.”
“Bitirdim eserimi sildim kalemimi.”
Toprak içre azalarım ceza kıla,
Allah’ım koru ol kişinin imanını,
Kim benim hattımı okuyup dua kıla.”
“Bitirdim eserimi sildim kalemimi.”
Evi gezmeye,
odalarına bir bir girmeye başlayınca İşte tam o anda nerede ve nasıl bir yerde
olduğumuzu daha iyi anlamaya başladık.
Raflarda ilgi bekleyen binlerce kitap vardı.
Bakımsızlıktan, nemden, ışıktan yılların tahrip unsurlarından adeta yorgun
düşmüş vaziyette idiler. Hele Korkudan, baskıdan toprağa gümülmüş kitapların
bulunduğu kavanozlar içimizi parçaladı. Bunlar bir dönemim dramını anlatıyordu.
Özgürlüğün değerini haykırıyordu. Beş yüz yıllık , binlerce gazi kültür- sanat
eserlerimizin, ata mirasımızın son haykırışı, son çırpınışını duyuyor ve
seyrediyorduk.
Bunlar çöplükten,
kuyudan, topraktan, mağaradan, tavandan, kömürlükten, samanlıktan kurtulabilmiş,
dokuz ülkeden, beş yüz köy ve kentten
toplanan eserler, Osmanlıca, Arapça, farsça, Fransızca ve diğer çeşitli Batı
dillerinde yazılmış kitaplardı.
Eserler arasında Kur’an-ı Kerimler, İnciller,
genel din bilgileri, alfabeler, tarih, coğrafya, mantık, ahlak, psikoloji,
sağlık, el işi, vatan bilgisi, beden eğitimi, matematik, hukuk, felsefe ve
edebiyatın tüm türlerine ait kitaplar bulunuyor. Eserler kimi zaman kitap
olarak, kimi zaman yüzlerce yıllık arsa tapusu olarak karşımızda duruyordu.
Kimileri
okunabilirken, kimileri çeşitli korkular nedeniyle uzun yıllar toprak altında
kalmış olmaktan dolayı taşlaşmış ve sadece tek parçadan ibaretti, adeta
kaldırım taşı durumundaydı.
Akif
Atakan burada bulunan eserlerde; kimi komutanların, idarecilerin,
milletvekillerinin, köylülerin, din adamlarının, öğretmen ve öğrencilerin
hayatlarından kesitler olduğunu ifade etti.
Tekrar
görüşmek üzere bu önemli kültür hazinelerin bulunduğu evden ayrıldık.
Bir daha gördük ve şahit olduk
ki;
Balkan
coğrafyası, kültür tarihimiz açısından fevkalade öneme sahiptir.
Sadece son
yüzyıla sığan insan, kültür kayıplarının büyüklüğüne rağmen birçok eser,
kültürel varlık günümüze gelebilmiştir. İşte unlardan birisi, yukarıda
anlatmaya çalıştığımız Bulgaristan-Kıracali-Mestanlı’da bulunan BALKANLAR VAKFI
KİTAPHANESİ’dir. Kırk bin civarında kitap, ayrıca belge, Balkanlar’da yayınlanmış
süreli yayınlar ve kültürel malzemelerin saklandığı vakıf kütüphane, özel öneme
sahiptir. Bu kütüphanede saklanan
eserlerin dijital kayda geçirilerek, yedeklenmesi kaybın büyümemesi için
aciliyet göstermektedir. Ayrıca eğitimci, emekli ve ileri yaştaki gönüllü
kütüphane görevlisi Akif ATAKAN ile birlikte kütüphanenin bir kültürel
fedakârlık örneği olarak, belgeselle yeni nesillere tanıtılması yerinde
olacaktır. (C.Atabacı. Rapor.)
Kültürün,
varlık ve korunmasının; insanın, coğrafyanın korunması anlamına geldiğini göz
önünde tutarak, kütüphanenin yaşatılması ve geleceğe taşınabilmesi için de
tedbirlerin geliştirilmesi gerekmektedir.
Yorumlar