SELÇUKLU VE SAHİP ATA DÖNEMİ YAZMALARI

SELÇUKLU VE SAHİP ATA DÖNEMİ YAZMALARI

 BekirŞAHİN 

ÖZET 

Sahib Ata Fahreddin Ali, yaklaşık kırk dört yıl süren meslek hayatında; idare ve divan işlerinde isabetli kararları, dürüstlüğü, dindarlığı ve iş bilirliğiyle tanınmıştır. Servetinin çoğunu hayır yolunda ve halk için harcadığından “Ata” unvanıyla anılmış; iyilikseverliği nedeniyle de “Ebu’l-hayrât” lakabıyla tanınmış; “zamanında kurt ile kuzu barış yapmış, aslan ve ceylan yavruları hep birlikte süt içmiştir.” Denilerek övülmüştür. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde yaptırdığı on sekiz mimarî eser çok önemlidir. Kurduğu medreselerde âlimler yetişmiş, önemli eserler telif edilmiştir. Sahip Ata Fahrettin Ali, şehrin düşmanlar tarafından harap ve helak olmasından, Anadolu’nun büyük ilim merkezlerinin boşalması ve ilim adamlarının buraları terk etmelerinden dolayı medreseler yaptıarak Anadolu’daki dini, fikri, ilmi hayatı tekrar canlandırmayı amaçlamıştır. Milletimiz atalarından çok eski ve o ölçüde zengin bir kültür mirası devralmıştır. Bu mirasın büyük bir kısmını kütüphanelerimizi dolduran zengin el yazması koleksiyonları teşkil eder. Bir çağın bir milletin bilim, sanat ve kültürünün, en güvenilir delilleri şüphesiz o döneme ait sanat eserleridir. El yazmaları sadece, içermiş olduğu bilgilerle bilim dünyasını değil ayrıca kitap sanatları açısından da kültür ve sanat dünyamızı da ilgilendirmektedir. Yazılı malzemeye gösterilen saygı Selçuklu Kütüphaneciliğinin ve Selçuklu dönemi kitap sanatlarının özünü teşkil etmektedir. Bu makalemizde “Selçuklu ve Sahip Ata Dönemi Yazmaları” konusunu işleyeceğiz. Anahtar Kelimeler: Elyazması, Kitap, Kütüphane, Medrese, Selçuklu, Cilt, Hat, Tezhib  

 GİRİŞ 

Kitap sanatlatı diye adlandırdığımız; Hat, tezhip, ebru, minyatür ve ciltçilik, iki kapak arasına sıkışmış ama ünleri kendilerinide aşmış güzîde sanatlarımızdır. “Kitap San'atları” deyimi, XX. asrın son çeyreğinde duyulmaya başlandı. Uğur Deman Bey; buna “kitâbî san'atlar” da denilebileceğini ifade etmektedir. Bir kitabın oluşmasında, öncelikle hat en büyük rolü oynadı. Çünkü hat olmasa kitap da olmazdı. Sonra onun yazıldığı sahifelerin birleştirilip, bir kap içine alınmasıyla mücellitlik doğdu. Yazılanların daha cazip hâle getirilmesi ise tezhip sayesinde oldu. Konya Selçuklular döneminde kütüphane ve kitap konusunda en önemli merkez olduğu görülür. Selçuklu devlet adamlarının, üst düzey yöneticilerinin bilme ve sanata verdikleri destek bilim ve sanat insanlarının saray çevresine toplanmasını sağlamış, Selçuklu sarayları önemli birer kültür ve sanat merkezi olmuşlardır. Sarayların dışında medreseler de önemli kültür merkezleridir. Bu mekânlarda sadece kitap koleksiyonları oluşturulmamış, yeni eserlerin hazırlanması yolunda da çalışmalar yapılmıştır. Konya, birçok medeniyete beşiklik etmiş, Anadolu Selçuklu Devleti’ne de başkentlik yapmış kültürel derinliği ve devamlılığı olan bir şehirdir. Bu da Konya’yı kitap ve kütüphane medeniyeti açısından çok özel bir yere taşımaktadır. Bir milletin bilim ve kültürünün en güvenilir delilleri şüphesiz o döneme ait kitaplardır. Türk toplumu, bunu yüzlerce yıl önce anlamış olan atalarından çok eski ve o ölçüde zengin bir kültür mirası devralmıştır. Yalnız koruyup övünmekle değil, tanımak, tanıtmak, yararlanmak ve yararlandırmakla yükümlü olduğumuz bu mirasın büyük bir kısmını kütüphanelerimizi dolduran zengin el yazması koleksiyonları teşkil eder. Türk-İslâm medeniyetinin temeli kitaba dayanır. Kültürümüzde kitaba en büyük değer atfedilmiş ve en yüce saygı gösterilmiş olup, kültür tarihimizde “kitap kültürü” diyebileceğimiz bir dalın doğmasına yol açmıştır. Yazma koleksiyonlarımız millî kültürümüz kadar, Türk-İslâm bilim tarihinin günümüze kadar gelebilen en önemli kaynaklarını da ihtiva eder. Türk-İslâm bilim, kültür ve sanat tarihinin bu değerli tanıkları, aynı zamanda insanlığın ortak kültürel mirasıdır. Yazmalar sadece içermiş olduğu bilgilerle bilim dünyasını değil ayrıca, kitap sanatları açısından kültür ve sanat dünyamızı da ilgilendirmektedir. Türk-İslâm kitap sanatlarından hat sanatını, kültür tarihimize de kütüphane diye adlandırdığımız çok yaygın bir müessese kazandırmıştır. Yazıya verilen değer, yazılı malzemeyi kutsarcasına son devirlere kadar gelmesini sağlamıştır. Yazılı malzemeye gösterilen saygı Selçuklu Kütüphaneciliğinin özünü teşkil etmektedir. Onun için İslam dünyasında kütüphane kurma, kitapların çok pahalı olduğu devirlerde, onu almaya gücü yetmeyenlerin faydalanabileceği kurumalar oluşturma geleneği olarak, Selçuklular’la başlamıştır. Kitap sanatları; cilt, hat, tezhip, minyatür alanlarından başka, değişik cinste mürekkep yapımı, kâğıt imali ve terbiyesi, aharlama, mühreleme, kalemcilik, kalemtıraşçılık, cilacılık, cetvelkeşlik gibi dallarıyla yazma kitap kültürümüze yüzyıllarca yaşama gücü vermiş ve bu alanlarda nadide eserler vücuda getirilmiştir. Sâhib Ata Fahreddın Ali’nin Dinî ve İlmî Kişiliği Tarihi kaynaklardan ve vakfiyesinden Konyalı olduğu anlaşılan, asıl adı Ali b.Ali b. Hüseyin el-Haç Ebûbekir olan Sahib Ata Fahreddin Ali Selçuklu bürokrasısinin tetiştirdiği önemli devlet adamlarında birisidir. Emirlikle başlayan 44 yıllık siyasi hayatının 27 yılını vezirlik yaparak tamamlamış siyasi bir dehadır. Sâhib Ata Fahreddin Ali, Anadolu’nun Moğol tahakkümü altında bulunduğu dönemde anadolunun birçok şehre Kervansaray zaviye, su vakıfları kazandırmış ayrıca; Akşehir’de Taş Medrese (1250) , Konya’da Dârü’l-Hadis (İnce Minareli) Medresesi (1261-62?), Kayseri’de Sâhibiye Medresesi (1267) ve Sivas’ta 1271 yılında Medrese-i Sâhibiyye-i Fahriyye adıyla anılan Gök Medreselerinini inşa ettirmiştir. Onun medrese yapımına önem vermesi, kendi ifadesiyle, “...şehirlerin kâfir ellerinde harap ve helâk olmasından, Anadolu’nun büyük ilim merkezlerinin boşalması ve ilim adamlarının buraları terk etmelerinden dolayıdır...” Bu sebeple, Anadolu’daki dinî, fikrî ve ilmî hayatı tekrar canlandırmak üzere medreseler inşa ettirmiştir. Fahreddin Ali’nin yaşadığı dönemin kaynaklarının çoğu onun adaleti, merhameti, hayır vermedeki cömertliği ve sultanlara olan yakınlığı üzerinde birleşmektedir. Mevlâna onu “Ulu, bilgin, dindar, huyları güzel, Allah’tan korkar, sonunu düşünür, mazlumları geliştirir, besler, padişahlarla sultanların yakını, büyük emîr ve kardeşimiz” olarak tarif etmiştir. Sultan Veled kendilerine malî destek ve başka yardımlar sağlamış olan Fahreddin Ali’yi yirmi bir beyitlik bir şiirle över ve “Senin zamanında kurt ile kuzu barış yapmış, aslan ve ceylan yavruları hep birlikte süt içmiştir...” diyerek vezirin hem siyasi maharetine hem de ihsanlarına ve Moğollara karşı izlediği adil ve dengeli siyasete dikkat çekmiştir. Kaynaklardan, başarılı devlet adamlığı yanında mütedeyyin ve hayırsever kişiliğiyle de öne çıktığı görülen Sâhib Ata Fahreddin Ali’nin çeşitli kaynaklarda; “ebu’l-hayrât”, “Sahib”,”Sahib-i muazzam”,”Hoca”, “Emir-i Divan”, “Kavvamü’l-mülk” gibi çeşitli elkaplarla anılmaktadır. Şüphesiz bu elkapların bazılarıyla anadolu’nun birçok şehrinde kurduğu vakıfları ve tasavvufi tarikatlara yaptığı çeşitli ihsanlar kastedilmiştir. Sâhib Ata Fahreddin Ali’nin Selçuklu Devri Alimleri ile Münasebeti Anadolu’nun fethi ve Moğol istilası sürecinde Orta Asya, İran ve Endülüs’ten Anadolu’ya gelen dervişler, Selçuklu sultan ve devlet adamları tarafından saygıyla karşılanarak adlarına tekke ve zaviyeler yaptırılmış, vergiden muaf tutulmuş ve çeşitli bölgelerdeki tarım arazilerini kullanmalarına imkân verilmiştir. Kadı Sirâceddîn Mahmûd el-Urmevî (ö. 1285), Sadreddin el-Konevî (ö. 1272) Mevlâna Celâleddin-i Rûmî (ö. 1273), Muhyiddîn ibnü’l-Arabî (ö.1240) Evhadüddîn Kirmânî, Hacı Bektâş-ı Velî, Hacı Mübârek-i Haydarî ve Seyyid Mahmudi Hayranî (ö.1268) gibi din âlimi ve süfîler Anadolu’da yüzyıllarca sürecek derin tesirler bırakmışlardır. Sâhib Ata Fahreddin Ali’nin de çeşitli vesilelerle bu âlim ve sûfîlerle görüşmeleri olmuştur. Sâhib Ata Fahreddin Ali günümüze ulaşmış olan Dârü’l-Hadis ve Sivas Gök Medrese vakfiyelerinde, vakıflarında Kur’an-ı Kerim okunarak kendisi ve ailesinin arkasından dua edilmesini özellikle istemiştir. Bunun için vakıflarının tamamında cüzhanlar görevlendirilmiştir. Zaviye içindeki türbede de bu geleneğin devam ettirildiği bilinmektedir. 1926 yılına gelindiğinde türbe içinde iki adet el yazması minyatürlü büyük “Kelam-ı Kadim”in yani Kur’an-ı Kerim’in Sâhib Ata Zaviyesi müezzin ve muhafızı Ali Remzi Efendi tarafından Yusuf Ağa Kütüphanesi’ne verildiği arşiv kaynaklarına kaydedilmiştir. Kütüphane memuru Kur’an-ı Kerimleri bizzat aldığını belirtmiştir. Ancak araştırmalarımızda bu adı geçen Kuran-ı Kerim’e rastlanılamamıştır. “Minyatürlü Kura’an” tabiri acaba “tezhibli” olduğunu mu? İfade etmektedir. Kütüphaneler, Kitap Koleksiyonları ve Telif Edilen Eserler Anadolu'da XII. yüzyıl başlarında ilk kurulan beyliklerde mütevazı ölçülerde de olsa kitaba ilgi duyulduğunu, beylerin kendi adlarına kitap telif ve istinsah ettirdiklerini bugüne ulaşabilen örneklerden anlıyoruz. Anadolu Selçuklu Devleti’nde ise (1075/467-1308/708 (Süleyman Şah - ll. Mesut) sultanların ve yönetici sınıfının bilime ve kültüre gösterdikleri ilgi ve himaye saray çevresinde büyük bir kültür muhitinin oluşmasını sağlamıştır. Toplantılarında ve davetlerinde çevrelerinden bilim adamlarını ve sanatçıları eksik etmeyen sultanların kitaba özel bir ilgi duydukları muhakkaktır. Örneğin Sultan Alaaddin Keykubad'ın sık sık “Kimya-yı Saadet” ile Vezir Nizamü'l-Mülk'ün “Siyerü'l­ mülük”ünü okuduğunu Daye adıyla bilinen Necmeddin Razi'nin yazdığı Mirsadü'l:-ibad (Mirsadü'l-ibad & mine'l-mebde' ile'l-mead Başlangıçtan Nihayete Allah'ın Kullarının Yolu) adlı eserinden dolayı sultanın müellifine iltifatlarda bulunduğunu ve ona büyük bir servet ödediğini biliyoruz . I. İzzeddin Keykavus'a takdim edilen Enisü'I-kulüb (Süleymaniye Küt. Ayasofya 2984), Tiflisi tarafından II. Kılıçarslan'a ithaf edilen rüya tabirnamesi, Gıyaseddin Keyhüsrev'in okuması için yazılan İbn-i Bibi'nin Selçuknamesi (Süleymaniye Küt. Ayasofya 2985) Celaleddin Karatay'ın okuması için hazırlanan Kur'an-ı Kerim (Konya Mevlana Müzesi İhtisas Küt. 3407) Alaaddin Keykubad'a ithaf edilen Mirsad'ül-İbad gibi eserler Selçuklu sultan ve yöneticilerinin saraylarında bulunan özel kütüphanelerinin bir kanıtıdır. Yönetici sınıf için saraylarda kurulan kütüphanelerin dışında asıl büyük kitap koleksiyonları medreselerde oluşmuştur. Anadolu Selçukluları devrinde ilk kütüphane Konya’da açılmıştır. Konya'da ilk Selçuklu Kütüphanesi, Şemseddin Altunapa tarafından yaptırılan iplikçi medresenin içinde açılmıştır. Bu kütüphane 1863’te Çerkez Zade Mustafa Efendi tarafından 128 kitapla yeniden kurulmuştur. Kütüphanenin 1901’de 123, 1907’de 83 kitabı vardır. XIX. yüzyıla kadar İplikçi Medresesinde kalan kitaplar, daha sonra Yusufağa Kütüphanesi’ne devredilmiştir. 25 Cemaziyelevvel 1316/11 Ekim 1898 tarihli bir şer’i kayda göre İplikçi Medresesi Kütüphanesi, “Ma’rifet-işer’le muayene olunur.” denilmiş; denetlemede 204 cilt kitabın bulunduğu görülerek tek tek şer’i sicile geçirilmiştir. Kitaplarda ağırlık; Fıkıh, Tefsir, Arap Dili konusundadır. Fakat müracaat kitabı olarak 2 sözlük vardır. Ayrıca 1 divan, 12 imamla ilgili 1 kaside kitabı, tasavvufla ilgili kitapların (Füsûs vb.) bulunması dikkat çekicidir. Bundan sonra Nizamiye Hangâhı’nda ve Sadreddin Konevî Medresesi’nde, Kutlu Melek Hatun tarafından ise Atabekiye Medresesi civarında çok sayıda kütüphane kurulmuştur. Bazı kitapların üzerinde Kadı Siracü’d-din’in elyazılarına rastlanmaktadır. Yusufağa Kütüphanesi nr. 5395’deki “Şerhü’l-Vecîz” adlı eser bunlardandır. Aynı kitabın 4815 no’daki nüshasının 1a sahifesinde Kadı Siracü’d-din-i Urmevî’nin bir şiiri bulunmaktadır. Bu kitaplar bugün Sadru’ddin Konevî Kütüphanesinde bulunmaktadır . Kutlu Melek Hatun Kütüphanesine ait kitabından Zahriye sayfasında bulunan Vakfiye kaydı. Kütüphane 1863’te Çerkez Zade Mustafa Efendi tarafından 128 kitapla yeniden kurulmuştur. Kütüphanenin 1901’de 123, 1907’de 83 kitabı vardır. XIX. yüzyıla kadar İplikçi Medresesi’nde kalan kitaplar, daha sonra Yusufağa Kütüphanesi’ne devredilmiştir. 25 Cemaziyelevvel 1316 / 11 Ekim 1898 tarihli bir şer’i kayda göre İplikçi Medresesi Kütüphanesi, “Ma’rifet-i şer’le muayene olunur” denilmiş; denetlemede 204 cilt kitabın bulunduğu görülerek tek tek şer’i sicile geçirilmiştir. Kitaplarda ağırlık; Fıkıh, Tefsir, Arap dili konusundadır. Fakat müracaat kitabı olarak iki sözlük vardır. Medrese vakfiyesinde; medresenin ihtiyaçlarından artan para ile her yıl kitap alınacağı, kitaplarının ödünç verilebileceği, ödünç verilen kitabın değeri kadar rehin alınacağı,“Allah kitabı ödünç alanın geri getirmesine de yardımcı olsun” gibi kayıtlara rastlanmaktadır. Okuyucuların kitap ihtiyaçlarını kolayca karşılayarak onlara gerekli kütüphane hizmetini sağlama amacında olan kurum, medresenin zengin vakıflarından gereğince yararlandırılmıştır . Sahip Fahreddin Ali'nin Sivas'taki meşhur Sahibiyye Medresesi'ne ait olan vakfiyesinde medresenin bir kütüphanecisi olduğu kayıtlıdır. Sivas'taki Burüciyye Medresesi'nin vakfiyesinden medresede bir kütüphane ve bir kütüphane memurunun varlığını; Sivas Gök Mederese Vakfiyesi'nden yine burada bir kütüphanenin ve kütüphanecinin olduğunu anlıyoruz. . Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı kütüphanelerindeki incelenen kitaplar üzerinde gördüğümüz kayıtlardan hareketle Selçuklu medreselerinde kitaplar telif edildiği ve birer kütüphane olduğunu ve düşünmek gerekir. 0687 Ebü'l-Hasan Ali b. Ahmed b. Muhammed En-Nisaburi tarafından, el-Vasît fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Mecîd, isimli eser Kayseri Sahibiyye Medresesi’nde 687/1288 tarihinde isninsah edilmiştir. El-Vâhidi, Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü: Fazıl Ahmed Paşa, koleksiyonunda yer almaktadır. El-Vasît fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Mecîd, Ebü'l-Hasan Ali b. Ahmed b. Muhammed En-Nisaburi El-Vâhidi, Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi v.315a Yine aynı kütüphanede bulunan, Sadruşşerî‘a es-Sânî, Ubeydullah b. Mes‘ûd b. Ömer el-Buhârî el-Mahbûbî el-Hanefî, nin Şerhu’l-Vikâye isimli eserinin zahriye sayfasında kitabın Akşehir Sahib Ata Medresesi’ne vakfedildiğine dair vakıf kaydı yer almaktadır. 1756 - Sadruşşerî‘a es-Sânî, Ubeydullah b. Mes‘ûd b. Ömer el-Buhârî el-Mahbûbî el-Hanefî’nin Şerhu’l-Vikâye isimli eserinin zahriye sayfasında kitabın Akşehir Sahib Ata Medresesi’ne vakfedildiğine dair vakıf kaydı. v.Ia. Konya'da şehrin dış kalesinin Ahmedek Kapısı dolaylarında Selçuklu• vezirlerinden müstevfi Emirü'I-Hac oğlu Ebu's-Sena Mahmud tarafından 670 (1271)'de Nizamiye Hankâhı Kütüphanesi kurulmuştur. Uzun yıllar Konya’da kadılık yapan Urmiyeli Kadı Siracu’d-Mahmud’un 5. Göbekten torunu Bedreddin Mahmud'un eşi Kutlu Melek Hatun da Konya Atabekiyye Medresesi önüne yaptırdığı Darü'I-Huffaz içinde bir kütüphane kurmuştur. Kutlu Melek Hatun’un vakfettiği kitaplardan 20-25 kadarı Yusufağa Yazma Eserler Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. KMM İhtisas Kütüphanesinde 3407 no'da saklanan, vezir Karatay'ın okuması için hazırlanmış bir Kur'an-ı Kerim'in ilk sayfasında kitabın Alaaddin Türbesi'nden geldiği kayıtlıdır ki bu kayıd da bize türbelerde dahi kitap bulundurulduğunu gösterir . Han ve kervansarayların çoğunda da kütüphane bulunmaktadır. Bu dönem kütüphanelerinin en önemlisi, 1926’da yeni bir düzenlemeyle 168 kitabı Karatay Yusufağa Yazma Eser Kütüphanesi’ne taşınan Sadreddin Konevi'nin, dış kalenin Çeşme Kapısı yakınında•kurulan cami ve türbesiyle beraber olan kütüphanesidir. Bu kütüphaneyle ilgili kitabe dış kapı alınlığında bulunmaktadır. Kitabenin tercümesi: “Bu kutlu yapının yanındaki türbede önder ve araştırmacı ilim adamı Sadreddin Muhammed b. İshak metfun bulunmaktadır. Türbedeki kütüphanede kendisine ait olup, şartları vakfiyesinde belirtilen vakfettiği kitapların bulunduğu kütüphane o'nun salih arkadaşları tarafından o’nun adına 673 (1274) yılında inşa edildi.” Cami'nin batısındaki kütüphane en eski Türkçe Kur'an çevirilerini, Şeyh Sadreddin Konevi'nin ve üvey babası Şeyhü'l-ekber Muhyiddin İbnü'l Arabi'nin kendi el yazılarıyla yazılmış eserlerini ihtiva ediyordu . Konya Mevlana Müzesi’nde de Mevlevilere ait sanat değeri oldukça yüksek yazma eserler günümüze kadar gelmiştir. Selçuklu yöneticilerine ait çok az sayıda eserin bugüne ulaşabilmesine rağmen Mevlevilere ait bu kadar çok yazmanın bulunabilmesi, Moğollar tarafından istila edilen Anadolu'da merkezdeki Mevlevi Tekkelerinin ve Konya'nın ciddi bir saldırıya maaruz kalmamasıyla açıklanabilir . Ayrıca Moğollar da Mevlana'ya her zaman büyük saygı duymuşlardır. Anadolu'nun XII. yüzyıl başlarındaki kültürel durumu hakkında oldukça az bilgiye sahibiz. Ancak 494-98 (1101-1105) tarihleri arasında telif edilen Keşfü'I Akabe adlı eser Anadolu'da fetih hareketleri devam ettiği sıralarda dahi bazı ilmi çalışmaların yapıldığını ve eserlerin yazıldığını göstermektedir. Yoğun kültür faaliyetlerine ise ancak XII. yüzyıl sonlarına doğru başlandığını görüyoruz. XIII. yüzyılda ise Anadolu gerçekten her alanda oldukça hareketlidir. Bu dönemde telif eserlere özellikle Mevlevi çevrelerinde telif edilen kitapları da eklemek gerekir. Mevlana'nın babası Sultanü'l-Ulema Muhammed Bahaeddin Veled'in “Maarif”i, Tirmizli Seyyid Burhaneddin Muhakkik'in “Makaalat”ı, Şems-i Tebrizi'nin “Makaalat”ı, Mevlana'nın “Mesnevi”si, “Divan-ı Kebir'i, “Fihi ma fih”i, “Mecalis-i Seb'a”sı “Mektubat”ı, Sultan Veled'in “Divan”ı, “lbtidaname”, “İntihaname”, “Rebabname” adlı üç mesnevisi, “Maarif”, Mecdeddin Feridun'un “Risale-i Sipehsalar be Menakıb-ı Hüdavendigar”ı ile Ahmed Eflaki'nin “Menakıbü'l-Arifin”i dönemin önemli başvuru kaynaklarıdır diyebiliriz. . Selçuklu Devleti’nin zayıflamasıyla teşekkül eden Anadolu Beylikleri de siyasi mücadelelere rağmen, ilim hareketlerinin başında bulunmuşlar birçok eserin telif edilmesini sağlamışlardır . SELÇUKLU DÖNEMİ ESERLERİNDE YAZI Selçuklu Dönemi kitaplarında özellikle ilk dönemde hat sanatında birliktelik görülmemektedir. Çünkü Selçuklu sultanları ilme ve ilim adamına değervererek değişik coğrafyalardan farklı bilginleri Konya' ya davet etmiş, her gelen kendi bölgesinin hattını kullanrnıştır. Bu hat çeşitleri daha sonra gelişecek olan hat sanatının temellerini oluşturmaya yardımcı olmuştur. Dönemin tipik “kufi” karakteri ağır basan “reyhani” diyebileceğimiz yazı örneği kütüphanelerde bulunmaktadır. Bu incelemede, bir yazma kitap içerisinde sadece bir yazı çeşidi olabildiği gibi aynı kitap içerisinde birkaç tane yazı çeşidi bulunduğun da tespit edilmiştir. Bazı eserlerin sayfaları “sülüs” bazı sayfalarda ise “reyhani” yazı türüne benzeyen yazılara rastlanılmıştır. Aynı sayfa içerisinde birkaç hat yazı tarzını andıran yazılan da görülmektedir. Selçuklu Dönemi eserlerinde yaptığımız bir başka tespit ise, bir eser aynı hattın elinden çıktığı gibi birden çok hattat tarafından yazılan eserlere de rastlanmaktadır (örneğin; Yusuf Ağa: 5042). Fasıl ve baplar kalın kamış kalemle veya la'l mürekkeple yazılmıştır. Metin içerisinde önemli kısımların üzerleri çizilmiştir. Bu dönemde genellikle nohudi ve samani renkli, aharlı, abadi olan, bir kısmı Dimeşki, bir kısmı Semerkandi az da olsa Bağdadi ve Mağribi kâğıtlar kullanılmıştır. Eserin ketebe sayfasında, Arap rakamlarıyla ya da Arapça olarak tarih verilmiş olup, zaman zaman hem yazı hem de rakamla tarih verildiği görülmektedir. Tarihlendirmede “Ebced Hesabı” yani tarih düşürme sanatının kullanılmadığını görülmektedir. Selçuklularda; Sülüs ve nesihle birlikte muhakkak ve reyhani yazıda kullanılmıştır, bilhassa Mushafların yazılmasında sık sık bu yazıya rastlanmıştır. • Bu yazılardan sülüs ve nesih, Selçuklular dönemine mahsus özellikleri ile Selçuklu Sülüsü ve Selçuklu Nesihi isimleriyle sembolleşmiştir. • Bunlarla yazılan kitaplara, müze, kütüphane ve koleksiyonlar da rastlamak mümkündür. Yalnız gerek sülüs ve gerekse nesih yazıları daha sonra ki asırlar içinde yazılan yazılardan oldukça geridir. • Selçuklu sülüsünün bazen zerendüd olarak yazılıp etrafına siyah tahrir çekildiği de görülür. Bu hususiyet Anadolu Selçuklular’ına mahsus bir özellik olup, XVI. yüzyıl içinde Ahmet Karahisari’nin bazı yazılarında da görülmektedir. • Usta müellifler nokta ve hareke fazla kullanmamışlardır. • Anadolu’ya mağripten çok gelen ilim adamı olduğu için Mağribî hat fazlaca kullanılmıştır. • Kûfi yazıyı andıran örneklere rastlamak mümkündür. Kitaplarda tam küfi yazıya çok az rastlanmaktadır. Mevlana Müzesi İhtisas Kütüphanesi’ne 1933’te Selçuklu Sultanlarının türbesinden getirilmiş olan dört adet Selçuklu dönemine tarihlendirilen Kur’an-ı Kerimlerden birisidir. Selçuklu dönemi kitap sanatlarının nadir örneklerinden olan bu Kur’an-ı Kerimler ketebe ve vakıf kayıtlarında ki bilgiler esas alınarak Selçuklu Dönemi devlet adamlarının sanatçıları korumak ve kitap sanatlarına olan desteklerini ortaya çıkartmak için kaynak teşkil edecektir. Sûre başlarında bulunan dikdörtgen çerçeve içindeki yazılar tevki hattıyla yazılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm nüshasında ana metinde yer yer “sülüs, tevkî ve rikâ” yazı karakterleri sayfa sonundaki “Abdu’llâh” ibâresinde bitişmeyen harflerden olan Abd’deki dâl harfinin Lafzatullâh’ın elif’i ile elif’in de lâm ile bitiştirilerek yazılması gibi) görülse de, zülfe kabul eden elif, lâm, dâl, râ, tı, kef gibi harflerin zülfesiz oluşları, bel, hel gibi sonu lâm ile biten kelimelerde lâm’ların, müfred yani bitişik olmayan lâm-elif’lerin, râ ve vâv’ların form olarak sülüs kâidelerine uymaması, bilakis tamamen nesih karakterler sergilemesi gibi sebeplerle metnin hattını biraz irice nesih, Selçuklu devri neshi olarak tanımlayıp kabul etmek daha isabetli olur. Yazının Selçuklu ya da 13. yy. olduğunu gösteren en bariz hususiyetler olarak kelime sonunda bulunan kef harflerinin baştaki ve ortadakiler gibi serenli yazılması, bitişik lâm-elif’lerde lâm’ın dik değil de geriye yani sağa yatık oluşu, cîm ve ayn türünden harflerin tek başına ya da kelime sonunda yazıldıklarında kuyruk uçlarının satıra paralel olmayıp daha açık ve aşağıyı işaret eder bir şekle sahip oluşları sayılabilir. MMK;3407,636/1239 Celaleddin Karatay tarafından yazdırılarak türbesine vakfedilmiştir. Kur’an Konya’da hazırlanan Anadolu Selçuklu dönemi yazmalarının erken bir örneğidir. Yazı ve tezhib dönemin özelliklerini taşımaktadır diyebiliriz. Selçuklu dönemi kitap sanatlarının nadir örneklerinden olan bu Kur’an-ı Kerimler ketebe ve vakıf kayıtlarında ki bilgiler esas alınarak, Anadolu Selçuklu döneminde Konya’nın başkent olması nedeniyle pek çok eser burada üretilmiştir diyebiliriz. Kitap sanatlarının önemli bir şubesi olan tezhip sanatında bir Konya ekolünün olduğu Süheyl Ünver ve Şahabettin Uzluk tarafından dile getirilmiştir. Konya’da hazırlanmış olan Mevlana’ya ait 1278 tarihli Mesnevi ile 1368 tarihli Divanı Kebir’in bu büyük ebatlı hazırlanmış olması, hat ve tezhip bakımından da büyük benzerlikler göstermektedir. Cüz, TİEM, 555 Selçuklu Dönemi Selçuklu Dönemi XI. yüzyıl başları krem rengi kâğıt, siyah mürekkep, meşrik küfisi hat, 5 satır, 91 yaprak. Kat.45 Rulo Kur’an-ı Kerim TİEM 4155 Selçuklu dönemi XI. yüzyıl parşömen, kahverengi mürekkep, Meşrik küfisi, 52 satır, İsra 17/81.106. ayetler yazılıdır. Şam Emeviye Camii’nden 1911 yılında Topkapı Sarayı’na 1913’de Müze’ye getirilmiştir. SELÇUKLU DÖNEMI KITAPLARINDA TEZHİB • Anadolu Selçukluları Dönemi’nde kitaplar kalın “Âbâdî” kâğıt kullanılmıştır. Bu dönemde zahriye kısımları bol tezhiplidir. Zahriye formları İran ve Irak’taki Selçuklular tarafından XII. yüzyıl boyunca daha da geliştirilmiştir. Böylece Serlevhalar ön plana çıkmıştır. • Selçuklular, XIII. yüzyılda Anadolu’da geniş bir kültür havzası oluşturmuş Konya bu dönemin merkezi olmuştur. 1270’ten itibaren yaygınlık kazanan tezhipli eserlerin motif iskeletini Rûmiler, münhaniler, geçmeler, XIV. yüzyıldan itibaren de bitkisel motifler oluşturur. Lacivert, kırmızı, mavi, pembe, turuncu, siyah, beyaz ve nadiren de turkuaz ve eflatun renkleri kullanmışlardır. Tasarım olarak dik-dörtgen, mekik, daire şekillerini kullanırlarken bunun yanında geometrik kompozisyonları da tercih etmişlerdir. • Şemseler Selçuklu eserlerinde çevresi münhanili yuvarlak bir madalyon tarzında kullanımıştır. • Zahriye ve serlevhalar kare, dâire veya dikdörtgen şekillerde düzenlenmiş olup, desenlerde geometrik üslûp hâkimdir. • Tezhiplerinde altın bol miktarda hem ezilerek, hem de varak hâlinde yapıştırılarak kullanılmıştır. • Kızıl kahve, siyah, açık lâcivert, kırık beyaz, pembe dönemin karakteristik renkleri arasındadır. 677 (1278) Tarihli bir Kur’an-ı Kerim. (İrlanda/Dublin, Chester Beatty Library, 1466). Konya Sadeddin Köpek Medrese'sinde, Hasan bin Cuban bin Abdullah el-Konevi tarafından istinsah edilmiştir. Nüshanın Tezhiplerinin Yapıldığı Merkez: Ketebe kaydına göre eserin tezhipleri, Muhlis bir Abdullah el-Hindi tarafından Konya'da yapılmıştır. Aynı sanatçı yine aynı tarihlerde Mevlana'nın Mesnevi'sinin ilk nüshasının (Konya Mevlana Müzesi, Müzelik Eserler Bölümü no: 51) tezhiplerini de yapar. Hz. Mevlâna'nın ölümünden beş yıl sonra yazılmış olan bu Mesnevî nüshası “Nüsha-i Kadîm” olarak kabul edilmektedir. Mehmet bin Abdullah Konevî hattı ile yazılmış olan Mesnevî’de altı cilt bir arada toplanmıştır. Mesnevi’nin kırmızı deriden yapılmış olan mıklepli cildi orijinal cildi olmayıp XVIII. yüzyılda Osmanlı döneminde yapılmıştır. Nesih hat ile yazılmış olan Mesnevî’nin 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. sayfaları tam tezhiplidir. Diğer sayfalarda başlık tezhipleri bulunmaktadır. K.M.M. 51. 1 b-2a'daki çift sayfada dikdörtgen levha tezhipler bulunur. Ortadaki dikey dikdörtgen bölüm baklava şeklinde dilimlere ayrılmış, büyük dilimlere ayrıntıları beyaz ve lacivertle belirlenmiş geçmeler, lacivert zeminli küçük dilimlere ise ayrıntıları kırmızı ile belirlenmiş altın kıvrık dallı palmetler yerleştirilmiştir. Merkezdeki paftanın dışında, lacivert zeminli, kıvrık dallar üzerine ayrıntıları kırmızı ve yeşille belirlenmiş, rumi ve palmetlerin yerleştirildjği kalın bir bordür bulunur. Onun dışında ise ayrıntıları yeşil, kırmızı ve lacivertle belirlenmiş münhanili bir bordür vardır. Tezhip endışta, ince geçme bir bordür onun dışında kalın geçme bir bordür velacivert tığlarla sonuçlanır.¼ oranında tasarlanan zahriye sayfası dört kademeden oluşmaktadır. Rûmî motifleri Selçuklu dönemi tezhip özelliklerini yansıtmaktadır. K.M.M.51. ½ simetrik beş kademeli, beyzî şemse formunun güzel bir örneğidir. Aynı eserin zahriye kısmı ile bütünlük oluşturmaktadır. Sıvama altın üzerine lacivert ağırlıklıdır. Dış zemindeki tığlar Selçuklu Dönemi’nin önemli örneklerindendir. KMM 68-69 numaralı iki ciltlik Divan-ı Kebîr nüshasının, 69 numaralı ikinci cildinin 129b varağındaki tetimme kaydına göre, eserin buraya kadar olan kısmı 770 Muharreminin (M. 1368) sonlarında yazılmıştır. 146a varağında ise bu Divan-ı Kebîr’in yazılmasına Mevlevî Osman oğlu Hasan tarafından 768 Şevvalinin ikinci günü (1 Haziran 1367) başlanmış, 770 yılı Rebîü’l-ahirinin ilk günü (13 Kasım 1368) buraya dek yazılmıştır şeklinde kayıt tutulmuştur. Divan-ı Kebîr v. 33b Tezhibi, v. 34a Bahir Başı Tezhibi (KMM 68) Divan-ı Kebîr3b-4a Serlevha Tezhibi (KMM 68) KMM.12 – Kur’ân-ı Kerim. 2.cildin hatime sayfası. KMM.12 – Kur’ân-ı Kerim. 2.cildin 2a zahriye sayfası Sultan Veled’e ait olan 1332 tarihli İbtidânâme, Rebabnâme, İntihânâme adlı üç bölümden oluşan Mesnevi-i Veledî’den Zahriye Sayfası Tezhibi, v. 223b (KMM 74) Şems-i Tebrizî’nin 1387-1388 tarihli Makâlât’ının Zahriyesi (SK Fatih 2788).   Anadolu Selçuklu Cilt Sanatının Özellikleri Kültür ile sanatın ince ve zevkli konularından birisi kitap sanatlarıdır. Cildin, kitap sanatları arasında çok önemli bir yeri vardır. Cilt kelimesi, dilimize Arapçadan geçmiş olup bir kitap veya mecmuanın yapraklarını dağılmaktan korumak için yapılan koruyucu kabın adıdır. Türk cilt sanatı, Uygurlularla başlamıştır . Selçuklu dönemi elyazması kitap ciltleri Osmanlı dönemi'nden oldukça farklıdır. Anadolu Selçuklularına ait en erken cilt örneği 549 (1154) tarihli “Kitabu'lGaribeyn fi'l Kur'an ve'l- Hadis” isimli eserin kapağında görülmüştür. Anadolu Selçuklu cildi kendinden önceki ve sonraki Türk ciltleri ve diğer İslam ciltleri ile bölümleri itibariyle aynıdır. Ancak, uygulama ve tezyinatta farklılık bulunmaktadır. Cilt sanatı Türklerin İslâmiyet’e girmesinden sonra büyük bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmenin sebeplerinden biri, yazı ve kitabın Müslüman Türklerce mukaddes sayılmasıydı. Özellikle dinî kitaplar belden yukarı seviyedeki yerlerde korunmaktaydı. Yazı ve kitaba gösterilen bu özel ilgi onun tezyinine ve ciltlenmesine de ayrı bir önem verilmesini sağlamıştır. Cilt ustaları isimlerini ekseriyetle gizlemişler veya isimlerini pek yazma ihtiyacı duymamışlardır. Ancak azda olsa Türkiye Selçuklu ve bu üslubu taşıyan ciltleri yapan usta isimleri, ciltlerin köşebent içlerinde, şemse merkezinde, mikleb şemsesinde, sertabda, köşebent önünde, zencirek kartuşunda ve kap içlerinde görülmektedir. Bu imzalar, çoğunlukla 4-6-11 mm. çapında yuvarlak mühürler şeklinde uygulanmıştır. Bunun dışında: zencirek kartuşunda baklava dilimi içinde Kap içlerinde, tezyinat arasına ustaca yerleştirilmiş, yuvarlak veya basık altıgen şekiller içlerinde de uygulanmıştır. • Seçuklu ciltlerinde: ön ve arka kapaklarda ayrı ayrı motifli şemselerin kullanılmasıdır. Mesela; ön kapakta rûmî’li bir tezyînat görülürken arka kapakta yuvarlak bir şemse kullanılmıştır. Bir başka önemli özellik, bir kapak, tam zeminli olarak yapılmışken diğerinin şemse tarzında yapılmasıdır. • Tam zeminli ciltlerde istisnalar dışında köşebent yoktur. • Osmanlı döneminde kitabı korumak amacıyla kitap mahfazası yapıldığı halde Selçuklu döneminde kitap mahfazalarına rastlanmamıştır. • Kapakları çevreleyen bir zencirek veya bordür mutlaka vardır. • Mikleb genellikle yapılmıştır. Bazen miklebsiz kapaklar da görülmektedir. • Geometrik tezyînât, kendi dönemindeki diğer ciltler kıyaslandığında daha girift ve sık yapılmıştır. • Sertab ilk devirlerde genellikle boş bırakılırken, daha sonraları tezyîn edilmiştir. • Anadolu Selçuklu Ciltleriinde sırt daima düzdür. • Geometrik şekiller görülmektedir. • İç kapaklar deri ile kaplıdır ve genel olarak rûmîlerle bezenmiştir. Anadoluda Selçuk ciltlerinin üstlerinde velev ki ufak ve çeşitli kalıplarla külfetli veya basit süslenrinden başka iç kısımlarında da deri kaplarup üzerine ateşte kızdırılmış kalıplarla ve yan yana konunca tekrar edilmekle ne kadar büyük olursa olsun salıayı tazyik ile bir motif güzellikleriyle kaplanmış olur. • Anadolu Selçuklu ve bu üslûbu taşıyan cildleri yapan usta isimleri; cildlerin köşebend içlerinde, şemse merkezinde, mikleb şemsesinde, sertâbda, köşebend önünde, zencirek kartuşunda ve kapak içlerinde görülmektedir. • Deri koyu veya kızıl kahverengi veya kahverenginin değişik tonları kullanılmıştır. Siyah renkli deri pek kullanılmamış • Osmanlı döneminde kitabı korumak amacıyla kitap mahfazası yapıldığı halde Selçuklu döneminde kitap mahfazası kullanılmamıştır. • Cilt motifleri modülerdir. et-Tenbih (BY2309), İshak b. Mahmud b. Hamza. Mıklepli, şemseli, şirazeli, salbekli, kahverengi tam meşin, Selçukî cilt. Her iki kapakta da aynı motifler kullanılmıştır. Sağ ve Sol kapakta farklı motifler Bölge Yazma: 2338 KBYEK No:2309 Sekiz kollu yıldızlı şemse örneği. Mıklep ve Şemsede Farklı Motifler (KBYEK D.No: 2627 ) Muhammed er-Reşit (Süleymaniye, Turhan Valide:253) Hasbi yallah (Süleymaniye Reisü’l-Küttab:13)Köşebent önünde. Mevlana Müzesi Divan-ı Kebir:69. Amel-i Ebubekr el-Mücellidi el-Mevlevi el-Hamevi Şerhu Te’vîlâtı Ebî Mansûr el – Mâtüridî, XIII. Yüzyıl I. Yarısı, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi III. Ahmed: 28/2, 4 dilimli Şemse merkezinde “ Amel-i İbrâhim ” yazılı Selçuklu Cild Kapağı.   SONUÇ Konyalı olduğu bilinen Ali b.Ali b. Hüseyin el-Haç Ebûbekir Sahib Ata Fahreddin Ali Selçuklu bürokrasisinin yetiştirdiği önemli devlet adamlarında birisidir. Sahib Ata Fahreddin Ali, yaklaşık kırk dört yıl süren meslek hayatında; idare ve divan işlerinde isabetli kararları, dürüstlüğü, dindarlığı ve iş bilirliğiyle tanınmıştır. Servetinin çoğunu hayır yolunda harcadığından “Ata” unvanıyla anılmış; iyilikseverliği nedeniyle de “Ebu’l-hayrât” lakabıyla tanınmış; “zamanında kurt ile kuzu barış yapmış, aslan ve ceylan yavruları hep birlikte süt içmiştir.” Denilerek idareciliteki mahareti ortaya konulmuştur. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde yaptırdığı on sekiz mimarî eser çok önemlidir. Sahip Ata Fahrettin Ali, medreseler yaptırarak Anadolu’daki dini, fikri, ilmi hayatı tekrar canlandırmayı başarmış, çeşitli vesilelerle âlim ve sûfîlerle güzel münasebetler kurmuştur. Yazılı malzemeye gösterilen saygı Selçuklu Kütüphaneciliğinin özünü teşkil etmektedir. Onun için İslam dünyasında kütüphane kurma, kitapların çok pahalı olduğu devirlerde, onu almaya gücü yetmeyenlerin faydalanabileceği kurumalar oluşturma geleneği olarak, Selçuklular’la başlamıştır. Selçuklu devlet adamlarının, üst düzey yöneticilerinin bilme ve sanata verdikleri destek bilim ve sanat insanlarının saray çevresine toplanmasını sağlamış, Selçuklu sarayları önemli birer kültür ve sanat merkezi olmuşlardır. Yönetici sınıf için saraylarda kurulan kütüphanelerin dışında asıl büyük kitap koleksiyonları medreselerde oluşmuştur. Konya Selçuklular döneminde kütüphane ve kitap konusunda en önemli merkez olduğu görülür. Konya'da Sarayların dışında medreseler de önemli kültür merkezleridir. Bu mekânlarda sadece kitap koleksiyonları oluşturulmamış, yeni eserlerin hazırlanması yolunda da çalışmalar yapılmıştır. Selçuklu dönemi kitap sanatlarının nadir örneklerinden olan el yazmaları, ketebe ve vakıf kayıtlarında ki bilgiler Selçuklu Dönemi devlet adamlarının sanatçıları korumak ve kitap sanatlarına olan desteklerini ortaya koymaktadır. Selçuklu Dönemi kitap ve kütüphaneleri, bilimin gelişmesine, sanatın yerleşmesine, büyük katkı sağlamıştır. Selçuklu yazmalarının her biri döneminin tarihini satır aralarında saklayan önemli tarihi kaynaklardır. Bu dönem kitaplarının aradan asırlar geçmesine rağmen sağlam kalması, kullanılan kâğıt, mürekkep, deri gibi malzemelerin sağlamlığını ve bu dönemde kitaba verilen önemi göstermektedir. Selçuklular, taş, tahta gibi sert cisimleri ne kadar ince süslemişler, kitap ve cildini de ihmal etmemişlerdir. Daha sonraki dönemde gelişen kitap sanatlarının temellerini o dönemde atmışlardır.


 KAYNAKÇA 


“SadreddinKonevî Kütüphanesi”,Bekir Şahin, Meram Kitabı,(Ed., Bekir Şahin, Dilaver Gürer), İstanbul, 2007. A.F. Baysal, (2010). Mushaf Tezyinatının Tarih İçindeki Gelişimi. Marife Dini Araştırmalar Dergisi, Kur’an Özel Sayısı, s.371. A.Süheyl ÜNVER, Anadolu Selçukluları Kitap Süsleri ve Resimleri, Türk Tarih Kurumu Atatürk Konferanslan, C.V, 1971-72, TTK Basımevi, Ankara. Abdükbaki Gölpınarlı, KMM. Yazmalar Kataloğu III, Türk Tarih Kurumu Basimevi-Ankara 1972. A. Saim Arıtan, Türk Cilt San’atı, Türk Kitap Medeniyeti, İstanbul 2009. A. Saim Arıtan, Selçuklu Ciltlerinde İmzalar, I. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi Bildirileri, C.I, Konya 2001. A. Saim Arıtan, Anadolu Selçuklu ve Bu Üslûbu Taşıyan Ciltlerde Zencirek Tipolojisi Denemesi, İstem, S.1, Konya 2003. A. Saim, Arıtan, Konya Dışındaki Müze ve Kütüphanelerde Bulunan Selçuklu ve Selçuklu Uslûbunu Taşıyan Cilt Kapakları, SÜ. SBE Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 1992. A. Saim Arıtan, Ciltçilik, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, C.7, İstanbul. Azade Akar ve Cahide Keskiner, Türk Süsleme Sanatlarında Desen ve Motif, Tercüman Sanat ve Kültür Yayınları: 2, İstanbul, 1978. Hatice Aksu, Anadolu Selçuklu Tezhip Sanatı ve Osmanlı (Klâsik Dönem)Tezhip Sanatının Mukayesesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, MSÜ SBE, İstanbul, 1992. Şeyda Algaç, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Tezhip Sanatı (XIII.-XV. Yüzyıllar), İÜ SBE Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul, 2000. Alptekin Yavaş, Anadolu Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahreddin Ali'nin Mimari Eserleri, TTK. Yayınları, Ankara, 2015. Seher Aşıcı, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesindeki Yazma Mushafların Zahriye Sayfaları, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, MÜ SBE, İstanbul, 1995. Seher Aşıcı, Fatih Devri Tezhip Üslûbu. Basılmamış Sanatta Yeterlilik Tezi, MÜ GSE, İstanbul, 2007. Seher Aşıcı, Kitap Dostu Bir Sultan: Fatih (Ed. Ali Rıza Özcan). Hat ve Tezhip Sanatı, Kültür Bakanlığı Yayınları, 301-319. Ankara, 2009. Naci BAKIRCI, Konya Mevlâna Dergâhı Kütüphanesi’nin Kurucusu Mehmet Said Hemdem Çelebi’nin Eserleri, Bilgi Yolu, Necip Fazıl Özel Sayısı, Yıl:4, S. 6, Konya, 2004. Naci Bakırcı “Anadolu Selçuklu Dönemi Vezirlerinden Celâleddin Karatay’ın I. Alâeddin Keykubat’ın Türbesine Vakfettiği Kuranlar”, XIII. Uluslararası: Türk Sanatı, Tarihi ve Folkloru Kongresi /Sanat Etkinlikleri,(Ed; Ahmet Aytaç) 20-23 Mayıs 2019 Kiev/Ukrayna. Bekir Şahin, Sadreddin Konevî Kütüphanesi, Yedi Kıta, S.288, 2015. Bekir Şahin, Konya’nın Kırk Kütüphanesi, Konya, 2017. Bekir Şahin, Selçuklu Dönemi Kitaplarının Bazı Özellikleri, I. Ulusal İslam Elyazmaları Sempozyumu, 13-14 Nisan 2007, Bildiriler Kitabı, İstanbul, 2009. Bekir Şahin, Yazma Eser Ciltlerinde Cilt Ustası İsimleri ve Cilt Tamir Kitabeleri, https://konyaarastirmalari.blogspot.com /2012/11/yazma-eser-ciltlerinde-cilt-ustas.html, e.t.;10.04.2022, 19:00. Fevzi Günüç, Anadolu Selçuklu Dönemi Celî Sülüs Yazısının Beylik Dönemine Etkileri, V. Millî Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri, SÜSelçuklu Araştırmaları Merkezi, 185–193, Konya, 1996. İnci A Birol ve Derman F. Çiçek, Türk Tezyîni Sanatlarında Motifler, Kubbealtı Yayınları, İstanbul, 1991. İsmet Binark, Eski Kitapcılık Sanatlarımız, Ankara 1975. M. Ferit ve M. Mesut, Selçuk Veziri Sahip Ata ile Oğullarının Hayat ve Eserleri, İstanbul 1934. Sadi Bayram ve Ahmet Hamdi Karabacak, “Sahib Ata Fahrü'ddin Ali'nin Konya, İmaret ve Sivas Gökmedrese Vakfiyeleri, Vakıflar Dergisi, S.XIII, Ankara 1981. Veyis Değirmençay, Sultan Veled'in Sâhib Ataoğullari'na Methiyeleri. Yıl 2014, Sayı 25. Zehra Odabaşı, Selçuklu’nun Veziri Konya’nın Sâhib Ata’sı Fahreddin Ali, Konya, 2021. Zehra Odabaşı, Selçuklu’nun Son Veziri Sâhib Ata Fahreddin Ali ve Vakıfları, Bilge Kültür ve Sanat, İstanbul, 2019. Zehra Odabaşı, Selçuklunun Son Veziri Sâhib Ata Fahreddin Ali ve Vakıfları, İstanbul, 2019.

Yorumlar

Popüler Yayınlar