VEFATININ 11. YILINDA TAHİR BÜYÜKKÖRÜKÇÜ

 


Bekir ŞAHİN

İnsanoğlu, toplumsal hafızasını genç nesillere devredebildiği ölçüde geleceğin belleğine yatırım yapabilmiş ve diğer canlılardan ayrışabilmiştir.

Bir kültür mirasının temel taşları o toplumda yetişmiş büyük şahsiyetlerdir. Tarihe mal olmuş bu şahsiyetleri takdir etmeyip yeni kuşaklara aktarmadığımız sürece, onlar kendilerine başka kültürlerin ürünü olan şahsiyetleri örnek alacak dolayısıyla bir tür kültürel yozlaşma ortaya çıkacaktır. Bu sebeple İslâm âlemi, yetiştirdiği âlimleri iyi tanımak ve onların kristalleşmiş fikir ve davranışlarını örnek almak durumundadır.

Tahir Büyükkörükçü, Konya topraklarında yetişen manevi mimarlardan biridir. Tahir Hoca, ülkenin uzun süren siyasi ve idari anlamda sıkıntılarının yaşandığı bir döneme şahitlik etmiştir.

 Bu sıkıntılar Tahir Hoca’nın hayatına yansımış ancak bu dönemlerde bile idealinden vazgeçmemiştir.

Stresin, manevi hastalıkların ve aile içi geçimsizliklerin hayli arttığı günümüzde Tahir Hoca ve onun gibi şahsiyetlerin nefes ve himmetlerine çok ihtiyaç vardır.

İşte tam bu noktada topluma –tabiri caizse- terapi yapacak, onlara Yaratıcıyı hatırlatıp sevdirecek örnek şahsiyetlere dünden daha fazla muhtaç olduğumuz izahtan varestedir.

TAHİR BÜYÜKKÖRÜKÇÜ

Konya Uluırmak Mahallesi’nde 23.03.1926 tarihinde doğdu. Babası Körükçüler’den Marangoz Mehmed Efendi (1907-1964), annesi Dülgerzâdeler’den Aliye Hanım’dır (1906-1958). Tahir Hoca, ilk eğitimini, mahalle hocalarından olan Bahçıvan İsmail Efendi’den aldı. İlkokulun ardından Konya Erkek Ortaokulu’na kaydoldu (1939).

Bu arada Kur’an eğitimi aldı ve tecvit okudu. Ortaokulun son sınıfında iken dinlediği Hacı İsa Ruhi Efendi’nin (Bolay) vaazından etkilenerek 1942’de resmî öğrenimini yarıda bırakıp İslami ilimler tahsiline başladı. 4 sonra icazet aldı.

Merhum Tahir Büyükkörükçü Kapu Câmii’nde uzun yıllar sürdürdüğü vaaz ve sohbetleri ile meşhur olmuştur. 1950 yılında resmî olarak başladığı dinî faaliyetlerini ömrünün son dönemlerine kadar bilfiil sürdürmüştür.

 

I.    HAYATI VE KİŞİLİĞİ

1. Evliliği

15.05.1957 tarihinde Atçekenlerden Fahriye Hanım’la evlendi.

2. Çocukları

Üç kız ve bir erkek evladı olan Tahir Hoca’nın oğlu Abdurrahman Büyükkörükçü, Konya başvaizi olarak görev yapmış ve 2021 yılında emekli olmuştur.

II. EĞİTİMİ

1. Mektep ve Medrese Eğitimi

Tahir Hoca’nın ilkokula gittiği yıllarda maddi yönden fevkalade fakirlikler vardı. O günleri kendisi şöyle anlatırdı; Gençlerin bunları duymasında fayda var. Sabahleyin yediğimiz zeytinyağlı bulgur pilavı, akşamleyin yediğimiz zeytinyağlı bulgur pilavı, yiyecek öyle çok kısıtlı. Çoğu zaman çarşıdan ekmek alınırsa ev ekmeğine katık yapardık.”

Tahir Hoca, ilkokulu 3 ayrı okulda okumuştur. Daha sonra o dönemin en meşhur okullarından olan şimdiki Karma Ortaokulu’nda 3.sınıfta iken, hem eğitimine devam etsin hem de birkaç kuruş harçlığını çıkartsın diye Kapu Cami’nin yanında dürüst bir esnaf olan Kunduracı Mustafa Efendi’nin yanına çırak olarak vermiştir.

 Kapu Camii’nin kuzey kapısından çıkınca üçüncü sokakta küçücük bir dükkânda kunduracılık yapan Endaze’nin Mustafa Efendi; hocalarla muhabbeti olan, o günün ulemasını bilen, seven, sayan ve namaz vakitleri Kapu Cami’nin cemaatine devam eden bir insandı.

Küçük Tahir çıraklığa başladığının ertesi günü, sonradan hocası olacak Hacı İsa Bolay’ı Kapu Camii’nde dinler.

 Daha ortaokul 3. sınıf talebesiyken gönlüne bir ateş düşer. Namazdan sonra dükkâna gelir; hemen ardından vaaz eden hoca efendi de dükkâna girer. Endaze Mustafa Efendi kendisine Kur’an-ı Kerim’i öğreten İsa Bolay Hocaefendi’ye “Hocam Tahir evladımız çok zekidir, ilme merakı vardır. Ben kendisine Kur’an-ı Kerim’i okuttum. Namazında abdestinde sevdiğimiz bir yavrumuz.” diyerek küçük Tahir’i arz eder.

Daha sonra Mustafa Efendi aralarında Tahir’in de bulunduğu bir grubu alıp Hacı İsa Bolay Hocaefendi’nin Şems Camii’nin arka taraflarındaki evine götürerek “Hocam bunlar da senin taleben olsun” der.

Hocaefendi ise “Mustafa Efendi kardeşim biz derslerde çok ilerdeyiz bu halkayı bitireyim, bu halkadan sonra alayım onları da…” diye cevap verir.

Mustafa Efendi’nin; “Hocam ben Tahir’e bu konuda güveniyorum, hiç olmazsa Tahir’i alın ders halkanıza.” diye ısrar etmesiyle küçük Tahir ders halkasına katılır.

Kısa sürede erken başlayan arkadaşlarını derste yakalar, hatta onları geçer. Ancak, amcalar ve dayılar; “Oğlum bu meslek muattal oldu. Yani burada gidip de ölü mü yıkayacaksın? Ne işin var senin burada? Ortaokula devam etsen ya?” diye telkinde bulunurlar.

2. Tasavvuf Eğitimi

Tahir Büyükkörükçü’nün, ilmî yönü kadar, tasavvufî yönü de vardır.

Konya’mızda henüz çocukluk çağında tanıyıp sohbetlerinde bulunduğu Nakşîbendi Halidi silsilesinin Türkiye’deki önemli kollarından Mahmut Sami Ramazanoğlu hazretlerinin ders vekili olan Mustafa Doğanay’dan ders alarak Erbili Dergâhı Postnişini Mahmut Sami Ramazanoğlu’na intisap etmiştir.

Burdur’da görev yaptığı dönemde Şeyhi’nin ders vekilliğini üstlenmiş, Erenköylü Hikmet Tuzkaya, Yahyalı Hacı Hasan Dinç, Musa Topbaş, Çarşambalı Mahmut Ustaosmanoğlu, Ali Ulvi Kurucu, Mehmet Zahit Kotku, Necip Fazıl Kısakürek ve Muhammed Harrani gibi şahsiyetlerle dostluklar kurmuştur.

Ayrıca Osman Çelebizade Sıdkı Çelebi’den (Yarkın) icazet alarak Mevlevî Dergâhına da intisap etmiştir.

III. EĞİTİMCİLİĞİ

1. Kendini İnsanları Eğitmeye Adamıştı

1951’de açılan Konya İmam Hatip Okulu’nda Hacıveyiszâde Mustafa Efendi ile birlikte Arapça öğretmenliği yaptı (1952-1953).  

Vaizliğin yanı sıra gençlere İslami ilimler okuttu. Bu gençler arasında Hasan Hüseyin Varol, Ermenekli İbrahim Koçaslı, Eğisteli Kerim, Memiş Yöntem, Ahmet Küçük, Mehmet Cinkara, Bekir Doğanay, Mehmet Kabakçı gibi şahsiyetler vardı.

Güvenlik güçlerince derslerinden birisine yapılan ani baskın sonrası on üç, on yedi yaş arasındaki on dört çocuğa Arap harfleri ve Arapça sarf ve nahiv tedris ettirmek suçuyla kısa süre başkanlık emrinden alındı. (28 Mart-15 Mayıs)

Vaizlik görevini sürdürürken açılan imtihanı kazanarak Saraçoğlu (Boncuk) Camii imam hatipliğini üstlendi (15 Şubat 1956). Hafızlığını da bu sıra tamamladı.

2. Vaazları

Tahir Büyükkörükçü, kelimenin tam anlamıyla “bir hitabet dâhisiydi.” Vaaz etmedeki mahareti sebebiyle Sultanü’l-Vaizin olarak anılmıştır. İrşat faaliyetlerini yaklaşık elli yıl kadar sürdürdüğü Konya ve civarındaki bölge halkı için bir kanaat önderi hâline gelmiştir.

Onun vaazları çok etkili idi. Hatta bu etki bugün bile devam etmektedir. Televizyondan ve sosyal medyanın değişik mecralarınsa’dan vaazlarını takip eden pek çok takipçi vardır.

Tahir Hoca’nın kitleler üzerinde bu kadar etkili olmasının arka planı irdelenmelidir. Yarım asırdan fazla kürsülerde ve salonlarda konuşan ve konuşmalarını binlerce kişinin takip ettiği merhum Tahir Hoca’nın şöhreti Türkiye'yi de aşarak Avrupa'ya, başta Mekke, Medine olmak üzere İslam ülkelerine ulaşmıştır. Tahir Hoca’nın, dinleyenler ve cemaat üzerinde etkili olmasının sebeplerini, şöyle sıralayabiliriz:

Her şeyden önce Hocaefendi, ilmiyle amil bir insandı

Yaşantısında inandığı değerlerden ve dinî prensiplerden taviz vermemiştir. Onun tesirli oluşunun temelindeki gerçeklerden biri budur.

Vaazları çok heyecanlı idi. Konuşmasının sonuna kadar heyecanı hiç eksilmezdi. Kürsüde âdeta bir aslan gibi kükrerdi. Bu heyecanı sayesinde cemaatinin dikkati hiç kaybolmuyordu.

Konuşmalarında, meşhur şairlerin coşkulu ve heyecanlı şiirlerini okurdu: Bunların başında Hz. Mevlâna, Muhammed İkbal, Mehmet Akif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek gelmektedir. Kullandığı mısralar, konuşmayı etkili hâle getiriyordu.

Zemin metinlerimizden, klasik kaynaklarımızdan olan Mesnevi, Bostan ve Gülistan ile Safahat’tan nakiller yaparak o ölümsüz sözleri, hikâyeleri naklederek cemaatin dikkatini toplamış mesajları muhataplarına ulaştırmıştır.

Hayatı boyunca hayra, iyiliğe ve güzelliğe çağıran bir davetçi olarak içtimai ıslah faaliyetlerini sürdürmüştür. Muhatap kitle ile gönül köprüleri kurarak bütün varlığını buna adamıştır.

“Umulur ki öğüt alırlar” düsturuyla hareket etmiştir. O, gündemi takip ederek hayatı okuyabilmiş toplumun dert ve problemlerini tespit ederek bunlara çözümler üretmiştir

Vaazını, mutasavvıfların hâlleri ve sözleriyle süslerdi. Meşhur mutasavvıflardan İbrahim Ethem, Bayezid-i Bestamî, Hz. Mevlâna, Şeyh Sadreddin Konevî, Muhiddin Arabî, Lâdikli Ahmet Efendi’den vaazlarında sık sık bahsederdi. Dolayısıyla konuşmalarında, ilim-irfan bütünlüğü vardı.

Tahir Büyükkörükçü, konuşmalarında güncel konulara yer verip halkın merak ettiği konuları işlediği için halk, konuşmaları ilgiyle takip etmiştir.

Tahir Hoca efendi, vaazlarında, ayet ve hadislerin metinlerini, meşhur şairlerin şiirlerini ezberden okuyarak konuşmasını daha tesirli kılıyordu. Mevlâna hayranıydı ve Mesnevi’den binlerce beyti vaazlarında ezbere okurdu.

3. Konferansları

Vaazları Türkiye sınırını aşar. Müftülük yaptığı yıllarda vaaz etmekten ve çevre illerde konferanslar vermekten hiç geri kalmaz. 1965’te Denizli’de başlayan salon konuşmaları, uzun yıllar çeşitli bölgelerde devam eder. 1968’te İzmir Alsancak Spor Salonu’nda yaptığı bir konuşma dönemin siyasilerinin de dikkatini çeker. İsmet İnönü’nün meclis kürsüsünden şöyle dediği söylenir: “Düzenin iki ayağı vardır, biri seçim kanunu, diğeri Konya müftüsüdür.” Milletvekilliğini de konuşmalar ve konferanslar için bir fırsat olarak değerlendirir.

Birçok ilimiz konuşmalardan istifade eder. Almanya, Avusturya, İsviçre ve Hollanda’da gurbetçilere çeşitli konferanslar verir. Pek çok şehirden konferans istekleri resmî olarak Diyanet İşleri Başkanlığına yazılı olarak bildirilir.

IV. İLMÎ YÖNÜ

Tahir Büyükkörükçü Hoca, ilk eğitimini, Bahçıvan İsmail Efendi’den aldı. Sonra Konya Erkek Ortaokulu’na kaydoldu (1939).

Bu arada Kur’an eğitimi aldı ve tecvit okudu. Ortaokulun son sınıfında iken dinlediği Hacı İsa Rûhi Efendi’nin (Bolay) vaazından etkilenerek 1942’de ortaokuldan ayrıldı. İslami ilimler tahsiline başladı. Dört yıllık eğitiminden sonra tefsir, hadis, usûl ve furu ile ilgili naklî ve akli ilimlerden icazet aldı.

1. İcazeti. İcazetinin Özeti

İcazeti veren; İsâ Rûhî Bolay b. Mehmed Hulûsî el-Konevî Efendi, Hacı İsazâde diye meşhurdur.

İcazeti alan; Körükçüzâde diye meşhur Mehmed Tahir Efendi b. Mehmed.

İcazetin yazılış tarihi; H 1365.(1945)

İsa Ruhi Bolay, birinci icazetin sonunda Tahir Büyükkörükçü’ye ayrı bir icazet daha vermiştir.

Bu icazete göre; İsa Ruhi Bolay> Mehmed Vehbî Efendi> Hüseyin Kadınhânî> Ahmed Hâzim en-Nevşehrî> üstadım (İmamzâde Muhammed Es’ad)> Hibetüllah el-Balî silsilesi ile; Şifâ-yı Şerîf, Kütüb-i sitte ve bunlardan başka hadis kitapları ile tefsir kitaplarından kendisine ulaşan rivayetleri nakletmesi için Mehmed Tahir Büyükkörükçü’ye icazet vermiştir.

Bu sırada Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu’dan hadis, ahlak, fıkıh, tefsir, akaid, meani, beyan, bediî dersleri aldı.

Müsevvid Mehmet Bülbül Efendi’den ferâiz, Hacı Hâkî Efendi’den (İzler) Farsça, Hacı Haydar Efendi’den (Ulukapı) kıraat tahsil etti. Bu yıllarda Konya il merkezindeki mescitlerde vaazlar verdi.

V. GÖREVLERİ

1. Vaizlik ve İmamlığı

Askerliğini İzmir Foça’da tamamladı (1946-1949). İleride ismiyle özdeşleşecek olan Kapu Camii’nde ilk vaazlarını askerden izinli geldiği Ramazan ayının son günlerinde yaptı. Askerlik dönüşü vaazlarına devam ettiği sırada Konya’da bir vaazını dinleyen dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki’nin talimatıyla Konya merkez vaizliğine tayin edildi (28 Şubat 1950).

Vaaz ve sohbetlerine gösterilen büyük ilgi nedeniyle ilk görev yeri olan Asri Cami’den Şerafeddin Camii’ne nakledildi. Vaizlik görevini sürdürürken açılan imtihanı kazanarak Sancıoğlu (Boncuk) Camii imam hatipliğini de üstlendi (15 Şubat 1956). Hafızlık için önemli bir merkez olan Bulgur Tekkesi’nde başladığı, ancak askerlik görevi vesilesiyle ara verdiği hafızlığını da bu sırada tamamladı.

Tahir Büyükkörükçü Hoca: “O günler çok sıkıntılı günlerdi. Nedensiz, niçinsiz tutuklamalar oluyor, gidenlerden haber alınamıyordu. Bu adamlar beni de almaya gelirlerse çamaşır, pijama almama bile müsaade etmezler diye, sekiz ay çantam odamda hazır bekledim. Çok imalı sözler duyardım. Ancak bir tek vaazımdan geri kalmadım.” diye anlatırdı.

a. Burdur Günleri:

Kendisi resmen Diyanet İşleri Başkanlığı vaizi idi. Konya’da uyandırdığı dinî heyecan bazılarını korkutmuştu. 1964 yılında Burdur’a tayini çıktı. O gün için Konya’ya nazaran daha değişik bir yapıya sahip olan bu küçük ilimizde Hoca Efendi’nin yalnız kalması hedeflendi. Ancak Burdurlular yeni hocalarına o kadar sahip çıkmışlar, o kadar çok sevmişlerdi ki, “Ensar’ın muhacirine sahip çıktıkları gibi Burdurlu kardeşlerimiz de bize sahip çıktı, hiç yalnızlık çekmedik, hiç garip kalmadık” diyerek o günleri yâd ederdi.

Ali Ulvi Kurucu hatıratında bu günleri şöyle anlatıyor; “Burdur’a gönderilmesi, tabii Burdurlular için bir nimet oldu. Burdur’dan gelen hacılara onu sorardım. Hepsi kendisini hayırla anarak şöyle derlerdi:

 “Allah razı olsun, Tahir Hoca’mızın gelmesiyle, Burdur ve Isparta yeniden canlandı. Biz, cihat nedir, ilmî sohbet nedir, zikir nedir, fikir nedir bunları bilmezdik. Tahir Hocamız, çocuklarımızı okutmamız, İmam Hatip Okulları’na vermemiz için bizleri uyandırdı. Eskiden İmam Hatip okullarına hep köylerden çocuk gelirken, şimdi artık şehirlilerin de çocuklarını bu okullara gönderdiğine şahit oluyoruz.”

Yapılan vaazlar sonucu, Burdur ile Isparta âdeta tek il olmuş, civar vilayetlere ve ilçelere Tahir Hoca konuşmalara gitmiştir. Cuma vaazlarına ise Isparta’dan otobüslerle gelip dönmüştür. Bir hoca olarak ilk salon konuşmasını 1965’te Burdur’dan giderek Denizli’de yapmıştır.

b. Üstad Necip Fazıl’la Tanışması

Tahir Hocaefendi’nin Burdur hatıralarının en önemlilerinden biri de Üstad Necip Fazıl’la tanışmasıdır. Konferans için Burdur’a gelen Üstad, halkın övgülerle kendisinden bahsettikleri hocalarını yakından tanımak ister. Akşam kaldığı evde banttan bir vaazını dinler. Ertesi gün verdiği konferansında da bizzat tanışırlar. Kolay kolay kimseyi beğenmeyen Üstad, Tahir Hocaefendi’yi çok sever ve onun hakkındaki o ilk ve meşhur yazısını yazar. Bu ilk tanışmadan sonra karşılıklı, çok seviyeli bir dostluk Üstad’ın vefatına kadar devam eder.

Necip Fazıl kendisini dinledikten sonra tebrik etmiş ve şunları söylemiştir: “Tahir Büyükkörükçü’yü, çölde, bir çorak vadide yetişmiş bir güle benzettim.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan sonra, Arapça okumak, din ilimlerini tahsil etmek şöyle dursun, Kur’an-ı Kerim’in bile yasak olduğu bir devirde, böyle bir vaiz, böyle anlayışlı bir insan, söylediklerini, benim gibi müşkülpesent bir kimseye dahi dinletebiliyorsa, bu kabiliyeti bir deha eseri ve bunu İslâm’ın bir mucizesi olarak sayarım. İslâm, meyvelerini ve mucize şafağını ufuklardan sökmeye başlamıştır.”

2. Konya Müftülüğü

1965 yılında yapılan seçimlerde siyasi iktidarın değişmesi sonucu, o gün Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olan Yaşar Tunagür, Hocaefendi’nin ısrarlarıyla, sürgünle çıkarıldığı Konya’ya müftü olarak döner (19 Mart 1966). Altı yıl devam eden müftülük yılları unutulmaz hizmetlerin yapıldığı yıllardır.

Konya’ya meşhur üstatlar getirtilerek önemli konularda hocalara dersler verdirilir.

 Konya’mıza, bugün Meram Müftülüğü olarak hizmet vermeye devam eden müftülük binası kazandırılır.

Müftülükte de devamlı kürsüde olmuştur. Altı yıl süren bu görevin ardından tekrar vaizliğe döndüyse de bir yıl sonra emekliye ayrılır (20 Haziran 1973).

Yirmi beş kadar arkadaşıyla geniş bahçelerin içine yapılan, yüksek duvarları sayesinde birbirini hiç görmeyen evlerin meydana getirdiği mahalleye, “Erenköy” adını verdi. “Sadece ezan ve kuş sesi duyulur.” dediği mahallesi, hâlâ Konya’nın mutenâ(seçkin) bir semtidir. 1970’te kurulmasına öncülük ettiği Konya Selçuklu İlçesi Erenköy Mahallesi’nde fahri imamlık yaptı (1971-1975). Sabah namazlarından sonra tefsir dersleri yapılırdı. Cuma vaazlarına ve haftada en az bir defa yapılan yatsı namazı sohbetlerine şehirden de gelen büyük cemaatler iştirak ederdi.

Hac mevsiminde Haremeyn’de vaazlar verdi. 1976’dan itibaren irşat hizmetlerini Avrupa ülkelerine taşıdı.

VI. SİYASETE ATILMASI

1977 yılında, MSP’den milletvekili olur. Bu görevi de konuşmalar ve konferanslar için bir fırsat olarak değerlendirir. Bu vesileyle birçok ilimizde konuşmalar yapar ve böylelikle kendisinden daha çok kimse istifade eder. Zira Tahir Hoca milletvekili de olsa aslında bir vaizdir ve o görevine devam etmektedir. Milletvekilliği avantajı, usulüne uygun olarak tebliğ için vesile kılınmıştır.

1. MSP’den Milletvekili Olma Nedeni

Niçin Millî Selamet’e evet dedim.

Ezelden ebede akan tek hakikatin kalpler ve ruhlar yıkayıp hayat veren güçlü ve ulvi davanın ilmin hizmetinde geçen 30 senelik tebliğ ve irşad devrinde zaman zaman uzak ve yakından siyasete atılmak için ciddi teklifler oldu. Siyaset sahasındaki çalışmalarımın da vatan ve millet için çok faydalı olacağı söylendi. Her seferinde bu samimi tekliflere verdiğim cevap “Böyle bir şeyi hiç düşünmüyorum, ilmin içinde ve kitaplarımın gölgesinde öleceğim.” Bu defa gördüm ki memleketimiz çeşitli badirelere sürüklenmek istenmektedir ve necip milletimizi her gün biraz daha tedirgin eden korkunç hadiseler sahnelenmektedir. Buna mukabil vatan ve milletini sevenlerin gösterdiği feragat ve gayret ıslahat ve kalkınma faaliyetleri fenalık ve yıkıma mâni olma çabaları görmezlikten gelinemez.

2. Hapishane Hayatı

12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra gözetim altına alınıp mahkeme kararıyla tutuklanır. Partisi kapatılıp dava açılınca, hapis yatar ve zindan çilesini de çeker. On bir aya varan tutukluluk süresinin ardından yargılanmak üzere serbest bırakılır (25 Temmuz 1981). Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askerî Mahkemesi tarafından tutuksuz yargılama neticesinde verilen 3 yıl ağır hapis cezası temyiz edilir (28 Şubat 1983).

1982 Anayasası’nda şekillendirilen yeni yasayla kendisine 10 yıl siyaset yasağı getirilir. Beş yıla yakın devam eden mahkeme süresi sonunda beraat eder (3 Şubat 1985). Yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması üzerine Haremeyn’e mücavir olur (1985-1999). Bu süre içerisinde Türkiye’de bulunduğu zamanlarda Kapu Camii’nde Cuma vaazlarına devam eder.

Büyükkörükçü 1960’tan itibaren hemen her yıl gittiği hac ve umre yolculuklarında Suriye ve Irak’ta ilim tahsili için bulunan Türk öğrencilere maddi ve manevi yardımlarda bulunmuş, bu seferler esnasında aldığı birçok Arapça eseri kütüphanesine kazandırmıştır. O yıllarda Türkiye’de Arapça kitap bulmak zordur. İlk haclarından getirdiği kitaplarının onun için ayrı bir değeri vardır.

Haremeyn’de mücavir kaldığı yıllarda Muhammed Ali es-Sabuni ve Muhammed b. Alevi el-Malîki gibi şahsiyetlerle tanışarak dostluklar tesis etmiştir. Türkiye’de İslami hayatın yeniden canlanması için büyük önem verdiği İmam Hatip okullarını memleketin geleceğini inşa edecek ilim yuvaları olarak görmüş, bu okullara maddi ve manevi katkılarda bulunmuştur.

Henüz hayatta iken Konya 3. Organize Sanayisi’nde (2009) vefatından sonra da Konya Erenköy Mahallesi yakınlarında (2015) adına inşa edilen camiler, Meram Gülbahçe’de açılan İmam Hatip Okulu (2014) ve Erenköy’deki evinde bulunan kütüphanesiyle hatırası yad edilmektedir.

VII. VEFATI

Koca bir ömrü ilim, irfan ve dine hizmet uğurunda geçen Tahir Büyükkörükçü, solunum yetmezliği sebebiyle bir ay boyunca hastanede tedavi görmüş ve 86 yaşındayken 5 Mart 2011 tarihinde saat 06.00 sularında ruhunu Rabbinin rahmetine teslim etmiştir.

Cenaze namazı Konya Kapu Camii’nde oğlu Abdurrahman Büyükkörükçü tarafından kıldırılmış, naaşı Üçler Mezarlığı’na omuzlarda on binlerce Müslüman tarafından götürülmüş ve burada ebedî istirahatgâhına tevdi edilmiştir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar