DEĞİŞEN DÜNYA'DA DEĞİŞMEYEN DEĞERLERİMİZ

 

                                                                    Ayşe ŞAHİN

 

Dünya gerçekten hızlı bir değişim yaşıyor.

Değişen dünyada değişmemesi gereken değerlerimiz.

Geliştirilmesi gereken değerlerimiz.

En  önemlisi de verilen değeri koruyabilmemiz gerekiyor bunların başında da insanlığımız geliyor.

Rabbimiz Bakara suresi  30. ayeti kerimede şöyle buyuruyor

Hani bir zamanlar Rabbim meleklere ben yeryüzünde bir halife tayin edeceğim demişti. Melekler, orada bozgunculuk yapacak kan dökecek birini mi halife yapacaksın? Oysa biz seni övgü ile yüceltip kutluyoruz dediler.

Allah ben sizin bilmediklerinizi bilirim buyurdu.

Ve Allah insanı eşref-i mahluk olarak yarattı.

Tin Suresi 4. Ayeti


 “4.Biz insanı en güzel biçimde yarattık.


5. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.

6. Ancak iman edip dünya ve ahitret için yararlı işler yapanlar başka; onlar için kesintisiz bir ödül vardır.”

 

Ahsen'i takvim (en güzel biçim) diye çevirdiğimiz insana Allah tarafından verilen en güzel, mükemmel biçim ve yapıyı bu sayede insanın yeryüzü varlıkları içinde gerek fizyolojik gerekse ruhsal ve zihinsel yetenekler bakımından en mükemmel ve en seçkin canlı olarak yaratılmış olmasını ifade eder. Yaratılmışların en mükemmeli olan insanda bulunan ayetteki deyimi ile bu güzelliğin kaynağı Allah'ın onu kendi eliyle yaratıp ruhundan üflemesi kendi sıfatlarından ona insanlık düzeyinde olmak üzere lütufta bulunarak yaratması.

 Allah insanı canlı, bilen, irade sahibi, konuşan, işiten, dinleyen, gören, düşünüp tedbir alan, hikmetle hareket eden ve bütün bu özellikleri sayesinde fizik bakımından kendisinden daha güçlü varlıklar üzerinde bile hakimiyet kurabilen kültürler ve medeniyetler geliştirebilen bir varlık olarak yaratmıştır ki Allah (CC) sıfatlarının birer yansımasıdır bu.

 5. Ayet: sonra onu aşağıların aşağısına (esfel-i safilin) indirdik ifadesini müfessirler iki türlü yorumlamışlardır. İnsanın aşağıların aşağısına indirilmesi onun bedensel ve zihinsel gelişimini tamamladıktan sonra fizyolojik ve psikolojik olarak gerilemeye başlaması algı hafıza ve düşünme kapasitesinin ve fonksiyonlarının gittikçe zayıflamasıdır.

Yaşlanma Müminler içinde inkârcılar içinde geçerli olan kaçınılmaz bir durumdur buna göre 6. ayet inanıp iyi işler yapan yaşlı kimselerin itaatlerinden dolayı kesintisiz ödül alacaklarını bedenen ve zihnen gerileseler bile manen ilerleyeceklerini ifade eder buradaki ifade yaratılış amacına uygun hareket etmeyip ahlaki değerleri hiçe sayan ve en güzel biçimde yaratılmış olmanın şükrünü yerine getirmeyenlerin cehenneme indirileceğini gösterir iman etmeyen ve salih amel işlemeyen kimseler Allah Teala'nın insana verdiği onu yaratılmışların en mükemmeli kılabilecek imkanları verimli ve doğru bir şekilde kullanmadıkları ve kötüye kullanmış oldukları için hayatın başlangıç noktasından ileriye doğru gitmek kesintisiz  gelişme ve ecir imkanından yararlanmak yerine geriye, insandan geri canlılar alemi ne doğru gitmiş alçalmış olacaklardır.

 

Evet insan yaratılmışların en şerefli olanı en kıymetli olanıdır. Bu yüzden yeryüzündeki her şey ama her şey insanın emrine amadedir. Emre amade olan bütün mahlukat da hiçbir şekilde görevinde aksaklık görmüyoruz.

Tavuk yumurtasını, inek, koyun sütünü, arı balını yapıyor.

İşe yaramayan tek bir mahluk var diyemeyiz.

Bir de değer verip Bu mükemmel sistemi kuran Rabbimiz değerimizi nasıl koruyacağımızı da bize ayetlerde öğretiyor

 

Kıyamet suresi 36 ayet-i kerimede

“İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?” Buyuruluyor.

 

İnsan akıllı ve Sorumlu bir varlıktır. Allah'ın insanoğluna verdiği en güzel malzemedir akıl.

Bu malzemeyi güzel ve doğru kullanmakta insanlığın gereğidir

 

İnsanı en güzel mükemmel bir şekilde yaratan Allah elbette onu başıboş bırakmamış bazı sorumluluklar yüklemiştir. İbadet etmek haramlardan sakınmak gibi bunu da hem ilahi mesajı olan Kur'an ile hem de Peygamber ile yapmıştır.

İbadet etmek haram ve helallere dikkat etmek gibi tüm emredilen ibadetler insanı olgunlaştırmak ve ahlakını güzelleştirmek içindir.

Mesela: Namaz insanı kötülükten alıkoyar ayetini duyan beş kez Allah'ın huzuru divanına çağrılacağını bilen biri namaz kılıp hırsızlık yapabilir mi adam öldürebilir mi?

 

Oruç günahlara kalkandır hadisini duyup Rabbine Asi olabilir mi?

Rabbimiz ne buyuruyor;

“Kulumun oruç dışında her ameli kendisi içindir, oruç benim içindir. Mükafatını da ben vereceğim buyuruyor.”

İbadet eden şuur sahibi olur, şuur sahibi olan huşu ile yaşar, huşu ile yaşayan her an kontrol edildiğinin farkındadır. Bu sebeple haramlardan kötü davranışlardan kaçar ibadetlerine bağlı kalır ve ahlakı da bu sayede güzelleşir.

Allah katında değeri bir kat daha artar

Her insan doğuştan Allah katında değeri aynıdır değerine değer katacak olan da insanın kendisidir.

 

Rabbimiz Hucurat Suresi 13 de şöyle buyur


 

Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır.

 

Bu ayetlerde kadın erkek ayrımını görmeyip Sadece erkeklere seslenildiğini düşünen Ümmü Seleme Ayşe ve Zeynep Binti Cahş  Validelerimizin de aralarında bulunduğu muhacir ve Ensar hanımlarından oluşan bir grubun Resulullah'a gelerek “Ya Resulallah bizler Allah'ın kitabında neden erkeklerle birlikte zikr edilmiyoruz biz de bir hayır yok mu ? Biz Böyle bir şeye layık değil miyiz?” şeklinde serzenişte bulunmaları üzerine Ahzap suresiyle karşılık verildi.

 

Ahzap 35

 

Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar

Mümin erkekler, mümine kadınlar

İbadet ve itaat eden erkekler, ibadet ve itaat eden kadınlar

Özü sözü doğru olan erkekler, özü sözü doğru olan kadınlar

Sabreden erkekler, sabreden kadınlar,

Gönlünü ibadete vermiş erkekler, gönlünü ibadete vermiş kadınlar

Allah için yardım yapan erkekler, Allah için yardım yapan kadınlar

Oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar

İffetlerini koruyan erkekler, iffetini koruyan kadınlar

Allah'ı çokça anan erkekler, Allah'ı çokça anan kadınlar

İşte bunlar için Allah büyük bir ödül hazırlamıştır.

 

Ayette hem kadınlara hem de erkeklere nasıl bir kul olunacağı, Allah indinde değeri nasıl artıracağı öğretilip Allah'ın hazırlamış olduğu ödülle müjdelenmiştir.

Allah kitabında kadınlarla öyle ilgilendi ki bir Kadın kocasından şikayetçi idi onun üzerine “Tartışan Kadın” anlamına gelen Mücadele Suresi indi.

Mücadele 1.


“Kocası hakkında Seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir.

Allah sizin konuşmanızı işitir. çünkü Allah işitendir bilendir.”

Mekke'den kafir kocalarından kaçıp Müslümanlara katılmak isteyen, hicret etmek isteyen kadınlarla ilgili ayetler nazil oldu. Bu ayetlerin içinde olduğu surede imtihan edilen kadın anlamında “Mümtehine” adını aldı.

Kur'an'ın en uzun surelerinden biri kadınlar anlamına gelen “Nisa” Suresi oldu.

Kadınlar özel hallerini dahi Allah resulüne sordular, ayet indi, cevabını Allah'tan aldılar.

Kadın Kur'an'da Melike (kraliçe) oldu sorgulanmaksızın.

Övgüye layık Meryem oldu, Asiye oldu. Neticede Nikahtan boşanmaya mirastan özel hallerine kadar kadınla ilgili her sorunun Kur'an-ı Kerim'de yer bulduğunu görmekteyiz.

Rahman sıfatını sadece zatına has kılıp Rahim sıfatını ise ana rahminden başlayarak kalp sahibi insana da lütfeden yüce Rabb'imizin Merhamet sıfatı anne rahminde başlar. Rabbim isimlerinden Rahim sıfatını kadına yükler ve dünyaya bir kul göndermek için anneleri vesile kılar.

Anne ki topluma yön veren, insanın ilk mürebbisi Eğiticisi olandır.

Cennet annelerin ayaklarının altındadır hadisini hepimiz biliriz.

Yani Cennet annenin rızası dahilindedir.

Buraya kadar Allah'ın halifem  dediği kuluna ve özellikle de kadına vermiş olduğu değeri bir kez daha hatırlamış bulunmaktayız.

Bizim derdimiz de bu değeri korumak değerimize değer katmak olmalı.

 

Eğer sadece inandım iman ettim Hakkun Eşhedüella ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluh.

Müslüman oldum Elhamdülillah deyip Nüfus cüzdanını da İslam yazdırıp İslam'ı sadece inançtan ve etiketten ibaret görür, üretimden tüketime, evlilikten çocuk terbiyesine kadar hayatı kuşatan her şeyi devre dışı bırakırsak Allah Teâlâ'ya İnanır fakat ona düşman olanların yediğini yer giydiğini giyersek onlara benzemeyi bir meziyet bir medeniyet gibi görürsek onlardan oluruz Allah muhafaza.

 

Bu konuda ciddi bir şekilde uyaran hadisi Şerife de kulak vermemiz gerekiyor “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır” buyuruyor Allah Rasulü.

Medeniyet adı altında yapılan rezaletliklere ne yazık ki   hepimiz şahid oluyoruz. Mehmet Akif Ersoy bu konuyu çok güzel özetlemiş;

 

Kim demiş Avrupa insanı medeni

Ne edep kalmış ne haya çırılçıplak bedeni

Eğer medeniyet açıp saçmaksa bedeni

Desenize hayvanlar bizden Medeni

 

İçler acısı kendi durumunuza dönüp bir baktığımızda onlar gibi giyinen ya da tesettür emrine uygun giyindiğini zanneden, vücut hatlarının belli olduğu giysilerle örtündüğünü zanneden, başörtüyü kuşa çeviren, başörtümüzü daha güzel tutsun diye içine taktığımız boneleri biraz daha süsleyip tesettür niyetine sadece başındaki saçlarını örtmeye çalışan, başlarını deve hörgücü gibi yapmayın emrine kulak asmayan ki açıp okuyabilirsiniz Sahihi Müslim’in Cennet konusunu ele aldığı 53. bölümünde Ebu Hureyre’den şöyle rivayet edilir; “Ateş yani Cehennem ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim birinci sınıf yanlarında sığır kuyruğu gibi birşey taşıyıp onlarla insanlara vuran kimseler, İkincisi ise giyinmiş çıplak kadınlardır ki bunlar Allah'a itaatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar hem kendilerini hem de başkalarını baştan çıkarırlar, başları deve hörgücü gibidir bu gibi kadınlar cennete girmek şöyle dursun onun kokusunu bile alamazlar, halbuki cennetin kokusu şu şu kadar uzak mesafeden hissedilir buyurur.

Halbuki bize Nur Suresi 31 ayet-i kerimede nasıl örtünmemiz gerektiğinden başlayıp nasıl yürümemiz gerektiğine kadar ayrıntılı bir şekilde açıklanıp öğretiliyor;

Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Dışarıda kalanlardan başka ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, başka kadınlar, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!”

 

Evet tesettür çizgisinden çıkmış vaziyette ki durumumuz içler acısı pardesülerimiz önce kap sonra tunik , etek ceket şekline kadar gelip ev kıyafeti mi, dış kıyafeti mi belli olmayan belinden kuşaklı dar kıyafetlere döndü, başörtülerimiz omuzlardan aşağıya sarkıtılırken boğaza bağlanır daha sonra gevşek bir şekilde kulaklar görünür oldu. En sonunda da süslü bonelere dönüp tesettürden eser kalmadı.Hele birde başörtünün rengine göre makyaj yapılması anlaşılır gibi değil.

 

Kısacası onlar gibi giyinen, onlar gibi düğün yapan, onlar gibi yaş günü kutlayıp mum üfleyen cahil bir topluluk haline geldik yaptığımız düğünlerimize  bakalım…

 

Onlar kilisede etrafındaki alkışlayanlar arasında yürürken biz de onlar gibi konfetiler maytaplar arasında yürüyerek haremlik-selamlık hak getire bir ortamda nikah kıyıyoruz.

Nikahtan sonra onca kişinin içinde damadın gelinin alnından öpmesi ardından yapılan dans. Gelin  kızımızın hayatı boyunca olup olabileceği en güzel halini damat dan başka onca erkeğin, erkek arkadaşlarının görmesi, güzelliğini çirkinliğini yakışıp yakışmadığı yorumlarının yapılması ne Allah'ın ne de Habibinin istediği bir izdivaç değildir.

Bu şekilde dine muhalefetle evlilik gibi bir kurumun temeli atılamaz

İslami bir tavrımız olmalı sınırlarımız hudutlarımız olmalı tavrımız yoksa tavizimiz çok demektir.

Bizi İslami çizgiden yavaş yavaş çıkardılar.

Arif Nihat Asya şiirinde içine düştüğümüz durumu ne güzelde özetlemiş;

Bize Nazar oldu cumamız pazar oldu

Bize ne olduysa azar azar oldu

 

Allah Resulü (sav) “andolsun ki sizden öncekilerin yoluna karış karış, kulaç kulaç uyacaksınız. Öyle ki onlar keler deliğine girseler siz de gireceksiniz” Ashap bu sözleri duyunca dedi ki; “ey Allah'ın Resulü Yahudi ve Nasranileri yani Hristiyanları mı kastediyorsunuz?

Kim olacaktı diye cevap verdi.

Günlük hayattaki her şeyde hatta ibadette bile  onlara benzememek için titizlenen bir Peygamberin ümmetiyiz biz.

Hepinizin malumu olduğu üzere Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) tırnaklarını keserken Yahudilerin çocuklarından biri yanına yaklaşıp “Babam da aynı sizin gibi tırnaklarını kesiyor” deyince Peygamber Efendimiz (sav) öyle mi deyip o zaman bende parmaklarımı atlayarak tırnaklarımı kesiyorum buyurur.

Yine Yahudilerin Muharrem ayının 10. gününde oruç tuttuklarını duyan Allah Resulü onlara benzememek adına bir gün önce ya da bir gün sonra orucunu ilave eder 9 ile 10 ya da 10 ile 11. günlerinde oruç tutar ve bunu tavsiye ederdi.

Navigasyonsuz iki il arasında seyredemeyen insan iki dünya arasında rehbersiz seyredeceğini düşünüp Kur'an'dan sünnetten uzak kalırsa sonu hüsran olur.

 

Halbuki Bakara suresinin başında kendisinde şüphe olmayan Kur'an'ın Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol gösterici olduğu bize bildirilmektedir.

 

Bizim dini değerlerimiz, Manevi değerlerimiz var.

İnsanlık tarihi boyunca bütün toplumlarda belirleyici olan temel değerlerimiz var. Bunların başında Adalet, Hikmet, İffet, Şecaat gelir.

 

ADALET; insanların sahip oldukları hakların belirlenmesini ve bu hakların sahiplerine teslim edilmesini sağlayan temel değerlerdir

Yüce Allah Nisa 58 . de


Allah size emanetlerini mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor ayeti ile yalnızca inananlar için değil Tüm insanlar için adaletin gerçekleştirilmesi gerektiğini emrediyor.

Ayete göre dost düşman herkese adaletli davranmak ve hiç kimseye zulüm etmemek gerekiyor.

 

HİKMET; kişinin doğru davranışı bilmesi ve uygulamasını ifade eder.

 

Ancak Hikmet sahibi insan düşünce ve eylemde dengeyi yakalayabilir ve aşırılıktan uzaklaşabilir

Mehmet Akif Ersoy

Allah'a Dayan Saye Sarıl hikmete ram ol

Yol varsa budur bilmiyorum Başka çıkar yol

 

(Allah'a Güven çalış, gayret et, takdirini rıza göster

Benim bildiğim yol budur başka bir doğru yol bilmiyorum) ( Safahat)

 

 

İFFET; insanların ahlak kurallarına bağlı kalarak namusunu şerefini ve haysiyetini korumasının yanında nefsin aşırı istekleri karşısında ölçülü davranması anlamına gelir. İffet kelimesi Kur'an-ı Kerim'de gözü ve gönlü tok olmak anlamında da kullanılmıştır.

Örneğin Bakara Suresi 273 te


Sadakalar kendilerini Allah yoluna adayan yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı dilenmedikleri için bilmeyen onları zengin sanır sen onları yüzlerinden tanırsın insanlardan arsızca bir şey istemezler” buyrularak İffetli kimselerin tasviri yapılmıştır. Hz Muhammed (sav) İffetli olmaya özen göstermiş ve yüce Allah'tan bunun için yardım istemiştir. Kim Allah'tan İffetli olmayı isterse Allah da onu İffetli kılar buyurmuştur ve ümmetine şu şekilde dua etmelerini öğütlemiştir “Allah'ım senden Hidayet Takva İffet ve gönül zenginliği istiyorum” (Müslüm)

ŞECEAT; yiğitlik kahramanlık cesaret gibi anlamlara gelmektedir.

İslam dini Müslümanların canlarını mallarını vatanlarını koruması için cesur davranmalarını ister çünkü inancımız, ezanımız, bayrağımız ve vatanımız gibi değerlerimiz olmazsa bir anlamamız da olmaz.

Ki bunu 15 Temmuz'da birebir yaşamış bulunmaktayız

DİNİ DEĞERLERİMİZ

1.Nefis Muhasebesi Yapmak

Haz ve hız çağında nefis muhasebesi yapmak zor olsa da, bugün Allah için ne yaptın? sorusunu akşam başımızı yastığa koyarken kendimize sormamız lazım.

Hz Ömer hakikatin adaletin mücadelesini verirken akşam ayaklarını kırbaçlayarak “konuş ey ayaklarım Allah'ın huzuruna çıktığın zaman bugün ne yaptığını söyleyebilecek misin? Allah için ne yaptın?”  diye kendini sorgularmış. Çünkü o mübarek Yasin suresi 65 ayeti okuyunca hesap günü gelmeden kendini hesaba çekmenin gerekliliğini çok iyi anlamıştı. Yasin 65


Ayette şöyle buyrulur; “o gün onların ağızlarını mühürleriz yapmış olduklarını elleri bize anlatır, ayakları da tanıklık eder”

2. İnsanların Kusurlarını Örtmek

Hücurat 12 ayet-i kerimede

İnsanların ayıplarını araştırmanın haram olduğunu görüyoruz araştırılıp ortaya dökülmesi insanlara birbirine düşürmekten aralarına kim ve düşmanlık tohumları ekmekten başka bir işe yaramaz.

İnsanların gizli kalmış kusurlarını açıklamak sosyal kontrolün  azalmasına ve böylece ahlaksızlığın yayılmasına sebep olur

3. Öfkeyi yenmek

Ali İmran 134

“O takva sahipleri bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcarlar öfkelerini yutar insanların kusurlarını affederler Allah da böyle iyilik ve ihsan sahiplerini sever.”

Hadis: “Güçlü kişi güreşte gücünü gösteren değil öfke anında kendine hakim olandır.” (Buhari)

Peygamber Efendimiz (sav) şu tavsiyesinde dikkate almamız gerekiyor “kim ki şiddetlenir öfkelenirse kalkıp abdest alsın iki rekat namaz kılsın.” Biliyoruz ki insan vücudunun yüzde 70'i su, abdest aldığımızda biraz rahatlıyoruz namaz kıldığımızda ise üzerimizdeki elektiriği yere aktarmış oluyoruz.

İnsanları tanışırken değil tartışırken tanırız çünkü öfke saklanan kişiliği ortaya çıkarır.

 

 

4. Bağışlayıcı Olmak

Affetmek onurdur bağışlamak ise şereftir. Özür dilemek erdemliktir kabul etmek iki kere erdemliktir.

Affetmeyi öğreneceğiz Allah kulunu günde kaç kez hatasından dolayı affettiğini bile bile kulun kulunu affetmesi zor olmamalı.

Affede affede affedilmeyi öğrenecek ve affedilmeye layık olacağız inşallah.

5. Beddua Etmemek

En önemlisi de beddua almamaya özen göstermek, Mazlumun müslim veya gayrimüslim olması önemli değildir. Dini inancı ne olursa olsun mazlumun duası karşılık görür.

 Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste diye boşuna denmemiştir.

Mazlumun ahını yerde kalmadığına bizzat şahit olunmuştur.

Beddua etmemek gerekiyor. Haşa Allah'a nasıl hüküm vereceği hakkında fikir sunacak kadar haddi aşan olmamalıyız. Rabbimin adaletine tam teslimiyet ile Allah'a havale etmeliyiz. Bu yüzden de Allah'a havale edilenlerden değil Allah'a emanet edilenlerden olmalıyız

Bedduaya sormuşlar nereye gidiyorsun diye geldiğim yere demiş.

6. Kibir Ve Gururdan Sakınmak

Şeytana ait olan kibir onu Adem'e secde etmesinden  engellemişti ve cennetten çıkarılmasına sebep olmuştu. Kibir insanı helak edici sebeplerdendir. Kibri söküp atmak farzıayındır. [ Lokman 18]

Kibirlenip de insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme Zira Allah kendini beğenmiş övünüp Duran kimseleri asla sevmez.

kendini beğenme ve böbürlenme hali insanın sahip olduğu nimetlerin Allah'tan geldiğini yine bir gün yok olup gidebileceğini düşünmemesi halidir. Şeytanda kendisinin dumansız ateşten yaratıldığını âdemoğlunun topraktan yaratıldığını ve kendisinin daha üstün olduğunu söylemişti.

7. İnsanlarla Alay Etmemek

Alay etmek en düşük zeka biçimi.

وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍۙ ﴿

Hümeze 1. Ayet

“İnsanları arkadan çekiştirmeyin yüzlerine karşı da el, kaş, göz işaretleriyle alay etmeyi adet haline getiren her bir kişinin vay haline”

 

İslam dininde her müslümanın haysiyet ve şerefi garanti altına alınmıştır. Yani dokunulmazlığı vardır. Kişinin manevi hayatını ifade eden şerefi haysiyeti namusu fiziki yapısı alay konusu yapılamaz. İslam bu alay etme fiilini reddeder. Hucurat 11. ayeti kerimesinde de şöyle ikaz eder.

Ey iman edenler! İçinizde bir topluluk başka bir topluluğu alaya almasın. Belki de alay edilenler kendilerinden daha hayırlı bulunurlar. Hiçbir kadın diğer kadınları alaya almasın, küçümsemesin. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdır. Hem birbirinizi ayıplamayın ve kötü lakaplarla çağırmayın.

(Şişko sıska bücür alık gibi)

 

8. Sabırlı Olmak

Sabır İlk anda gösterilen sabırdır. Sonrası katlanmaktır.

Her şeyin sırrı sabırdır.

Acıya sabredersin adı metanet olur.

Açlığa sabredersin adı oruç olur.

İnsanlara sabredersin adı hoşgörü olur.

Dileğe sabredersin adı dua olur.

Duygulara sabredersin adı gözyaşı olur.

Özleme sabredersin adı hasret olur.

Sevgiye sabredersin adı aşk olur.

Ve Allah sabreden kullarıyla beraberdir dediği kullarından olursun.

 

MANEVİ DEĞERLERİMİZ

1.Büyükkere Saygı Göstermek 

Sevgi ve saygıyı hak eden, bizleri yetiştiren çınarlarımızdır büyüklerimiz. Bizim kültürümüzde yaşlıların yeri hürmet makamıdır. Yaşlılara saygı Müslüman türk kültürünün vazgeçilmez özelliğidir. Bizleri bir müddet karnında sonra kollarında ve ölünceye kadar da kalplerinde taşıyan annelerimize ya da bize annelik eden büyüklerimize gösterilecek sevgi ve saygıda kusur işlememek gerekiyor. Bu dinimizin de bir gereğidir.

Küçüklerine merhamet etmeyen büyüklerine saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmizi)

Bir genç yaşından dolayı bir kimseye saygı gösterirse Allah  (c.c) da yaşlanınca kendisine saygı gösterecek kişiler takdir eder. (Tirmizi)

 

2.Yardımlaşmak

“Rasulullah zalimde olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et” buyurdu.

Bunun üzerine birisi ey Allah'ın rasulü eğer mazlum ise yardım ederim. Ancak zalim ise nasıl yardım edeceğim dedi.

Bunun üzerine Allah resulü şöyle buyurdu;

“Onu yaptığın yardımla zulümden uzaklaştırırsın veya onun zulmüne engel olabilirsin.”

Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir. Komşun açsa onu doyurmakla mükellefsin, zor durumda ise yardım etmek senin inancın gereğidir.

Yardımlaşma konusunda Osmanlı'daki anlayış;

 ”İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”. Herkes gibi fakirinde onuru olduğu unutulmamış, yardım ederken incitmemek adına sadaka taşları konmuştur. Zimen defteri (veresiye) oluşturulmuştur

Batıda Osmanlı'dan esinlenerek herkesin ulaşabileceği bir yere asarak askıda kahve uygulamasını getirmiştir.

Osmanlı’da bu uygulamadan esinlenerek askıda ekmek uygulamasını getirmiş.

Bu uygulamayı halen bazı fırınlarda görebiliyoruz.

 

3.Sevgi Göstermek

Sevmek insanı insan yapan en önemli değerlerden birisidir.

Sevgi; hava, su kadar önemlidir. Benliğimiz, aklımız, kalbimiz sevgi ile beslenir.

Birçok hastalığın tedavisinde ilgi alaka ve sevgi ile desteklenir ise daha çabuk iyileşmeye neden olur.

Çevremizde gülümseyerek bakıp, insanları Allah'ın selamı ile selamlayalım.

Osmanlı kültüründe selamın anlamı şu idi;

Ey selam verdiğim kişi benden sana zarar gelmez. Benden yana emin olabilirsin, benim senin hakkında iyi niyetlerim ve hayırlı temennilerim var. Benim yanımda kendini emniyette hissedebilirsin. Osmanlı selamı böyle anlardı. Tanıdık olsun olmasın karşılaştığı herkese selam verirdi. Bugün bu selamı alan ve veren insanların sayısı çok azdır. İnsanlar tanımadığı kimselere selam vermediği gibi yabancı birinin selam vermesini de tuhaf karşılıyorlar. Büyükşehirlerde aynı apartmanda oturan insanlar birbirini tanımıyor. Sokakta ,merdivende kapıda karşılaşıyor ama selamlaşmıyorlar. Halbuki Bunlar Osmanlı'nın torunlarıdır.

Osmanlı kültüründe komşuluğun insan hayatında çok önemli bir yeri vardı. Komşu aileden, akrabadan biri gibi görülürdü. Müslüman denince elinden ve dilinden kimseye zarar gelmeyen kişi anlaşılırdı. Komşular arasında bir anlaşmazlık çıkınca polise değil mahallenin büyüklerine gidilirdi. Mahallenin büyükleri sevilen sayılan adaletinden ve  tarafsızlığından emin olunan layık kimselerdi. Şimdi bunların hepsi hayal oldu.

O büyükler ki daima ceplerinde bozuk para veya şeker bulundururdu. Çocuklarla karşılaşınca hemen ellerini ceplerine atar onları sevindirirlerdi. Bunun istisnası düşünülemezdi. Daha büyüklerine hal hatır sorulur, imkanlar ölçüsünde hediye verilirdi.

Osmanlı adabında küçüğe hatır soramaz ayıp sayılır daima büyük küçüğün hatırını sorardı.

Küçüğün bir hatası veya ayıbı görülmüş ise o anda müdahale  edilmez, görmezden gelinirdi. Büyüğün bu hoşgörü ve asaleti karşısında küçük ziyadesiyle mahcup olur büyüğün sevgisini ve güvenini kaybetmekten korkardı. Dolayısıyla bir daha aynı vaziyette görülmekten çekinirdi, kendisine çekidüzen verirdi. Bazen gerekli görüldüğünde bir başka zaman gayet kibar bir lisanla zarif bir şekilde küçüğe hatasını düzeltmesi ima edilirdi. Hiçbir zaman kırıcı ve genci mahcup edici cümleler kullanılmazdı. Küçük ve latifeli dokundurmalar yapılır; öyle ki orada başkaları varsa bunu anlamazlar bile. Ancak konuşanla muhatabı anlardı .

4. Kibar Olmak

Furkan 1. Ayet


“Rahman'ın has kulları o kimselerdir ki yeryüzünde tevazu ile yürürler.”

Hadis;

“Kim Allah için huşuundan dolayı tevazu gösterirse Allah onu kıyamet gününde yüceltir. Herkim kibrinden dolayı böbürlenir ise Allah da onu kıyamet günü alçaltır.”

Kibir yüklü, batılı bir ilim adamı İslam ilminin merkezi olan Bağdat'a gelerek ilmi yönden oradaki bulunan ilim ehli ile mücadele etmek için birtakım sorular yöneltir ve şöyle der. Bana ne sorarsanız sorun Ben hepsini cevap veririm diye kibirlenir.

Memleket halkı arasında büyük alim İmamı Azam bulunuyor idi. (Allah ondan razı olsun.)

Büyük İmamı Azam kibirli olan kişiye, ben sana bir soru soracağım der.

 

Kibirli olan ise sor bakalım.

Hz Süleyman'la konuşan karınca erkek mi yoksa dişimi idi der.

Kibirlenen ilim adamı bir anda şok olarak sükut eder ve Allah bilir demekle yetinir.

İmamı Azam kibirli olan ilim adamına şöyle der.

Hz Süleyman ile konuşan  karınca dişiydi. 

 İlmiyle gururlanan kişi İmam azama karıncanın dişi olduğuna dair delilin nedir? İmamı Azam kibirlenene karşı, Kur'an-ı Kerim'indeki  “Neml”  kelimesi müennestir. Hülasa kibirlenen kişi İmamı Azamın  kendisinden dünyada daha fazla ilim sahibi olduğunu itiraf eder.

Ve bu şekilde kibirliliği yüzünden Allah huzurunda mahcup ve zelil olan şeytan gibi imam-ı Azam'ın huzurunda batılı , aynı  şekilde zelil ve mahcup olur.

 

AHLAKİ DEĞERLERİMİZ

1. Samimiyet

Rasulullah (sav) bir hadisinde « النَّصِيحَةُ الدِّينُ » buyurmuştur. Sahabe-i Kiram merak edip kime karşı samimiyet Ya Resulallah diye sorunca sevgili Peygamberimiz şöyle cevap vermiştir.” Allah'a kitabına rasulüne bütün Müslümanlara.”

Samimiyet Rabbimize gönülden iman etmek bu imanın gereği olarak da hiçbir dünyevi karşılık ve menfaat beklemeden sadece Allah'ın rızasını amaçlayarak yaşamaktır. Samimiyet canlı cansız bütün varlıklara iyi niyet beslemektir. Samimiyet; “Ya olduğun gibi görünmek ya da göründüğün gibi olmaktır.”

2. Cömertlik

Kur'an'ın üzerinde durduğu güzel bir özellik ise cömertliktir. Allah cömert kullarını sevdiğini ve onları cenneti ile müjdelediğini pek çok ayette açıklamıştır. ancak İsra suresi 29. Ayette şöyle buyurmaktadır.

“Harcamalarında ve başkalarına yardım da eli sıkı olma, ancak varını yoğunu da saçıp savurma.”

İnsanların en cömerdi Allah resulüdür.Elinde olmasa da borçlanır verirdi. Hz Ebubekir cömertliği ile bilinir ve sahip olduğu mallarını Allah yolunda harcardı. Hz. Ömer onun cömertliğini şöyle anlatıyor; Hz. Peygamber bir gün bizlere sadaka vermemizi emretti. O sıralar mal bakımından oldukça zengindim. Kendi kendime eğer Ebubekir'i geçebilmem mukadder ise ancak bugün olabilir dedim ve malımın yarısını getirdim. Hz Peygamber aile efradına bir şeyler bıraktın mı? diye sordular. Evet onlara da bir şeyler bıraktım dedim. Ne kadar bıraktığımı sorduklarında da bunun kadar da onlara bıraktım cevabını verdim.

 Biraz sonra da Ebubekir geldi Hz Peygamber ona  Ya Ebu Bekir Sen ailene ne bıraktın? diye sordu. Oda onlara Allah'ı ve Resulünü bıraktım dedi. Bunun üzerine onu hiçbir zaman geçemeyeceğim anladım.

3. Saygı

 İsra 23- 24


“Rabbin sana sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme, onları azarlama, ikisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.

Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. Rabbim onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster niye dua et.

Anne baba duası cennete gitmek için kestirme yoldur.

Anne ve babanın duası kadar koruyucu bir kaza sigortası da bulamazsınız.

Rasulullah ( s.a.v)

“Anneler dua ettiklerinde çocuklarının çevresindeki zırhı görselerdi duayı hiç bırakmazlardı.” buyuruyor.

4. Fedakarlık

Fedakarlık etmek özellikle bir kişinin kendi iyiliğini bir kenara bırakmak suretiyle başkasına yaptığı iyilik olarak nitelemek mümkündür. Çıkar gözetmeksizin hiçbir karşılık beklemeden her şeyi ile yardım etmek olarak da anlatmak mümkündür

Karşılıklı ilişkilerde yalnız bir taraf, her zaman feda eder, diğer taraf  her zaman kar ederse bunda ticaret zihniyeti var demektir .Halbuki iki tarafta feda ederse iki tarafta kardan payını almış olur.

Diğerkâm olmalıyız diğerkâmlık herhangi bir çıkar gözetmeksizin başkalarını da düşünme demektir. kendisi için istenen her faydalı durum başkaları için de istenir. Bu bakımdan diğerkâmlık bencillik düşüncesini öldürür .

İnsanoğlu değeri ile yaşar. Değer verdikleri ile değer bulur. Rabbim hepimizi değer veren ve değer bulanlardan eylesin inşallah. Amin!

Yorumlar

Popüler Yayınlar