MİLLET KÜTÜPHANESİNDE BULUNAN (DEMİRBAŞ NO:539/1, 2, 3) ŞEMSEDDİN SİVASÎ’NİN; MİR’ATÜ’L- AHLÂK ,İRŞÂDÜ’L-AVÂM, HEŞT BİHİŞT” İSİMLİ ESERLERİ
Bekir ŞAHİN
MİLLET YAZMA ESER KÜTÜPHANESİ’NDE BULUNAN (DEMİRBAŞ NO:539/1, 2, 3) ŞEMSEDDİN SİVASÎ’NİN; MİR’ÂTÜ’L- AHLÂK , İRŞÂDÜ’L-AVÂM, HEŞT BİHİŞT” İSİMLİ ESERLERİ
Bekir ŞAHİN
Millet Yazma Eser
Kütüphanesi’nin kuruluşunun 100. yılı münasebetiyle Millet Yazma Eser
Kütüphanesi ve kurucusu Ali Emirî Efendi’ye ithaf edilmek üzere Millet Kütüphanesinde bulunan (Demirbaş
No:539/1, 2, 3)“Şemseddin Sivasî’nin;
Mir’âtü’l- Ahlâk, İrşâdü’l-avâm, Heşt Bihişt” İsimli
eserleri bu makalede
tanıtılacaktır
A- MİR'ÂTÜ'L-AHLÂK
Mir'âtü'l-Ahlâk, Hezec bahrinden mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün kalıbıyla
996/1588 yılında Sivas’ta nazm olunmuştur. Yaklaşık olarak, 3622 beyitlik bir
mesnevdir.[1] Mir’âtül- Ahlâk’ın beyit sayıları değişik nüshalara göre farklılıklar
göstermektedir.[2]
Mir’âtü’l-Ahlâk’ta
mesnevîyi oluşturan esas kısım iyi ahlâkın ve kötü ahlâkın özelliklerinin
işlendiği bâb ve fasıllardır. Şair, “Mukaddime”de bu bâb ve fasıl ayrımını
nasıl yaptığını anlatır.
Giriş bölümü iki ayrı "tevhid" ile başlar.
Farklı vezinlerdeki üç "na't''i, dört halifenin ve Hz. Peygamber'in ashabının
övüldüğü "medhiye" takip eder. Mir’âtü’l- Ahlâk'ın tanıtıldığı
"mukaddime" ile giriş bölümü bitirilir ve asıl konunun işlendiği
bölüme geçiş yapılır. Bablarda güzel ahlâk, fasıllarda kötü ahlâk olmak üzere
on bab ve on fasılda tasavvufa yeni intisab edenlere nasihatler verilmektedir. Hâtimetü’l-
Kitâb’la eser sona ermektedir.
Mir’âtü’l-Ahlâk’ta
hem güzel ahlâk hem de sakınılması gereken kötü ahlâk özellikleri karşılıklı
olarak ele alınmaktadır. Eser; güzel ahlâk on bâb, kötü ahlâk on fasıl olmak
üzere bölümler hâlinde ve bir birinin zıddı huylar arka arkaya verilmek suretiyle
tertip edilmiştir. Güzel ahlâk özelliklerinden ölümü hatırlama, kanaat, tövbe,
tevazu, rıza, ihlas, şükür, cömertlik, muhabbet ve nefis muhasebesi işlenirken,
bunların karşısındaki kötü özellikler de tûl-i emel, hırs, şehvet, kibir,
haset, riya, küfrân-ı nimet, cimrilik, hak düşmanlığı ve ihmal olarak
belirlenmiştir.
Mir’âtü’l-Ahlâk,
Eski Anadolu Türkçesine ait kelimeler ve özellikler açısından oldukça
zengindir. Atasözleri ve deyimler de ifade içerisinde sıkça fakat gayet yerinde
kullanılmıştır.
Mir’âtü’l-Ahlâk,
Sultan III. Murad’a sunulmuş, karşılığında İşhanı tuzlası Şemseddin-i Sivasî’ye
hediye edilmiştir.
Mir’âtü’l-Ahlâk’ın
çeşitli kütüphanelerde tespit ettiğimiz on altı nüshasının bulunması ve
bunların çok iyi korunmuş olması, eserin çok sevilip okunduğunu göstermektedir.
Aynı durumun Şemseddin-i Sivasî’nin diğer eserleri için de geçerli olması,
Mevlid ve Menâkıb-ı Aʻzam’ın defalarca basılması, şairin
bütün eserlerinin beğenilerek okunduğunun bir işaretidir.
1.
Nüsha Tavsifi
Müellif Adı: سيواسى الدين
شمس
Şemseddin
Sivasi, ö.1006 (1597)
Eser Adı: مراة الاخلاق
Miratü’l-ahlâk
Başı: 1b
اله الكل لامعبود غيره
به الطّول فلا مسجود غيره
Sonu: 131a
حبيبكله اولوب دارالبقاده
صفاده اوله وز يوم اللقاده
Millet Yazma Eser Kütüphanesi, AE Manzum bölümünde No:539/1’de kayıtlıdır. Miklepli, şirazeli, kalın mukavva cilt içindedir. 131 varaktır. 193x137 142x63 mm. ebadında sarımtırak, orta
kalınlıkta, aharlı, filigranlı kağıda çift sütuna nesih hatla 19 satır olarak
yazılmıştır. Osmanlı Türkçesi olan eserin başlıkları ve cetvelleri kırmızı
mürekkepledir. Telif Tarihi: 996 /1588, Sivas’dır. Mir’âtü’l-Ahlâk, 1b-131a varaklar
arasında yer almaktadır. Kimi sayfa kenarlarında kelimeler ve
beyitler yazılıdır. 23b, 24b ve 30a’da kenarda Mehmed Sa‘id adlı biri
tarafından ek beyitler bulunmaktadır.
Vakıf, Mülkiyet, Okuma Kayıtları: 1a’da Kenan Bey’in teberrusu olduğu kaydı
vardır. Kitabın isminin kaydı, Şeyh Şemseddin hazretlerinin vefatından bir gün
mukaddem yazdığı kaydedilen manzum Türkçe bir beyit ve Millet Kütüphanesi mührü
vardır.
Mir’âtü’l-Ahlâk’ın
Yazma Nüshaları
Yazma Eser kütüphanelerinde aynı eser; Kitâbu
Mir’âti’l-Ahlâk ve Mirkâti’l-Eşvâk,
Mişkâtü’l-Eşvâk, Müşevviku’l-Eşvâk isimleriyle kaydedilmiştir. İsimdeki
bu farklı tespitler Şemseddin-i
Sivasî’nin eserleri sayılırken Mir’âtü’l- Ahlâk’ın farklı adlarla tekrar
edilmesine sebep olmuştur.[3]
Mir’âtü’l-
Ahlâk: Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Yeniler Böl., Nu. 270;
Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, Nu. 471; İstanbul Ü Merkez Kütüphanesi., Nu. 2750
ve 6372; Kütahya Tavşanlı Zeytinoğlu İlçe Halk Kütüphanesi, Nu. 1105;
Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Fatih Böl., Nu. 2863; Hâlet Efendi İlavesi
Böl., Nu.,17; Hekimoğlu Böl., Nu. 612.;Mihrişah Sultan Böl.260; Diyarbakır
Yazma Eser Kütüphanesi Nu:888. Kazan Tataristan, Galimcam İbrahimov, Dil Tarih
Araştırma Enstitüsü, Kol.39 Liste1-2/2489, Mısır Milli Kütüphanesi Mecamiʻi Türki Talat 139.
Mirkâtü’l-Eşvâk: Süleymaniye Yazma Eser
Kütüphanesi., Şehid Ali Paşa Böl., Nu. 1555.
Mişkâtü’l-Eşvâk: Süleymaniye Yazma Eser
Kütüphanesi, Fatih Böl., Nu. 2835
Mir’âtü’l-
Ahlâk ve Müşevviku’l-Eşvâk;
Koyunoğlu Müzesi ve Kütüphanesi., Nu. 12101., İBB Atatürk Kitaplığı
Osman Ergin Yazmaları Nu:570/01.
Mir’âtü’l-
Ahlâk ve Mirkâtü’l-Eşvâk: Milli Kütüphane Nu:9037;
Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi A-Tekelioğlu Nu:401.
Mir’âtü’l- Ahlâk dinî-tasavvufî muhtevalı bir
nasihat-nâmedir. Şair, eseri hakkında açıklama yaptığı “Mukaddime”de Mir’âtü’l- Ahlâk için “nâsih” kelimesini
kullanır:
163 Ki bu
bir merd-i sâf u sâde-dildür / Sana nâsih durur şehrî degüldür[4]
Asıl konunun
işlendiği bölümlerde de sık sık öğüt veren ifadelerle karşılaşırız:
123 Sımâh-ı cân ile eylersen ısgâ /Cevâhirler
takam ol gûşa eşfâ [5]
Mir’âtü'l-Ahlâk, klasik mesnevi
plânındadır: Giriş bölümü, konunun işlendiği bölüm ve bitiş bölümünden meydana
gelmektedir. İran ve Türk edebiyatında uğur getireceğine inanılarak Arapça bir
beyt veya mısra ile başlama geleneğini bu eserde de görmekteyiz.[6]
Giriş bölümü iki ayrı "tevhid" ile başlar (v.1b-4a.
)Farklı vezinlerdeki üç "naʻt''ı, dört
halifeyi konu alan “medh-i çâryâr” (
v. 4b-5a) ve Hz. Peygambe’in ashabının övüldüğü "medhiye" takip eder.
Der-Medâyıh-i
Âl ü Sahb-ı Güzîn
Mefâ’îlün
Mefâ’îlün Fe’ûlün
111 Saʻâdet mesnedinde âl u ashâb / Çü
oldular her birisi halka-i bâb
112 Kim el ursa oların dâmenine / İrür lâbüd saʻâdet mahzenine
113 Ne şehlerdir o kapunun gedâsı / Ki hâk-i pâyı
gözler tûtiyâsı[7]
5a-7b mukaddime (6a.)’da iyi ve kötü ahlakla ilgili tablo mahiyetinde bir şekil
mevcuttur.
Mir’âtü’l-
Ahlâk'ın tanıtıldığı "mukaddime" ile giriş bölümü bitirilir ve asıl
konunun işlendiği bölüme geçiş yapılır. Şair, eserine Mir’âtü’l- Ahlâk adını
verdiğini bildirmektedir:
193 Hemân dem kalbe ilhâm
etti Hallâk / Dedim adın onun Mir'âtü'l-Ahlâk[8]
Ancak bu isim,
Hâtimetü'l-Kitâb'da Farsça tamlama şeklinde ve şairin yazdığı eserlerin
isimleri sıralanırken de Mirkât-ı eşvâk ilavesiyle birlikte verilmiştir:
4503 Ona sâmin durur Mir'ât-i Ahlâk / Yaraşır ger
desem Mirkât-i Eşvâk [9]
Eserin ismindeki bu ikilik
hem kütüphane kataloglarına hem de şair hakkında bilgi veren eserlere
yansımıştır.
Yazılış Sebebi
Eserin sebeb-i
te’lif kısmı bulunmamaktadır. Ancak, şairin 34.(v.2b) beyitten sonra “vasl”
başlığı altında ifade ettikleri sebeb-i te’lif i açıklar niteliktedir. Buna
göre insanda bulunan akıl ve nefs sürekli savaşmaktadır. Bu savaşta aklın gâlip
gelmesi esas amaçtır. Bu ikisinden hangisinin gâlip olduğu kişinin ahlâkı ile
anlaşılmaktadır. Ahlâkın özellikleri bilinirse aklın kazanması için gerekenleri
uygulamak daha kolay olacaktır. Ayrıca aklın, nelere sahip olduğunu ve
düşmanlarının özelliklerini bilmesi gereklidir. Bu sebeple insanın kendinde
bulunanları eksiksiz gösterecek birine daha doğrusu bir aynaya ihtiyacı vardır.
İşte şair, eserini bu gayeyle kaleme almıştır. Sahip olunan ahlâkın nasıl
olduğunu öğrenmenin yanında, hoşlanılmayan hususlardan da kurtuluşun yine Mir’âtü’l-
Ahlâkyardımıyla olmasını ister:
159 Bu üslûb üzre bak Mir’âta rûşen / Bilesin tâ seni kem mi ya ahsen
162 Ki söyler yüze karşu
vasf-ı hâlin / Ana hep bildürüp naks u kemâlin
Yazılış Tarihi
Eser, H.996
Recep / M.1588 Mayıs ayında bitirilmiştir. Şair Mir’âtü’l- Ahlâk’ın telif
tarihini eserin sonunda açıkça belirtir.
Tokuz yüz toksan altı idi târih /
Bunı yazardı hep ehl-i tevârih
Receb ayında idi hayrü’l-eyyâm / Bi-hamdi’llah
kitabum buldı (hitam)
Mirâtü’l-Ahlâk,
klasik mesnevî plânına göre tertip edilmiştir. Müstakil mesnevîlerde yaygın bir
şekilde kullanılan bu plân; giriş bölümü, konunun işlendiği bölüm ve bitiş
bölümünden meydana gelmektedir.
Herhangi bir
alt başlık verilmeden Arapça iki beyitle başlayan 22 beyit “tevhid”
mahiyetindedir. Şair ayrıca “tevhid” olduğunu bildirerek ikinci bir manzume
daha yazmıştır. Değişik vezinlerde kaleme alınan üç “naʻt”ı, dört halifenin ve Hz. Peygamber’in ashâbının övüldüğü “medhiye” takip
eder. Mir’âtü’l-Ahlâk’ın tanıtıldığı “mukaddime” ile giriş bölümü bitirilir ve
konunun işlendiği bölüme geçiş yapılır. (7b- 128b ) Hikâye-i Münâsib-i hâl
(v.6b)
170 Var idi bir huceste merd-i ârif / Salâh u zühd ile ehl-i maârif
mısralarıyla başlayıp
187 Çü hüsnünü temâşâ kıldı onda / Gehî başa kodu geh cîb-i cânda( v.7a)
mısraı ile bitmektedir
Sırasıyla; Vasl, Tevhid (1-21
Mısraları, v.1b-20a) Der Tevhid-i Efaâl (22-34. Beyt, v.2a-2b) Vasl (Sebeb-i Tevhid, 35-80. Mısralar) ,Vasl
(81-121. Mısralar,3b-4b), Kaside-i Diğer (102-122. Mısralar,v.4b-5a) Mukaddime
(123-152. Mısralar,v.5a,5b),Zikrü’l-Mevt, (v.7b-8a.) tövbe, tevâzû, rızâ,
ihlâs, şükr, cûd ve sehâ, mahabbet, mehâsinül’l-nefs ve bunların zıddı olan
yine sırasıyla evsâf-ı zamîme, tûl-ı emel (v.12a), Hikâye-i ʻÂd (12b-14a.)
İşitgil kıssa-i
Şeddâd u Âdı / Diyem icmâl ile ondan murâdı
Dokuz yüz
yaşamıştı gerçi kim Âd /Velî hîç etmemişti mevtini yâd
Binip tûl-i emel
atına mahzûl / Yilerdi sağ u sola durmadan ol…..(v.12b.) mısralarıyla başlamakta
Emel râhı
dürüldü buldu gâyât / Ecel çâhına düştü cümle heyhât
İrem şehrini ol
zâtü’l-‘ımâdı / O hâl ile kodu ol Rabb-i Hâdî
Velî aʻyünden etti onu mestur / Adendedir dediler şimdi ol sûr (v.14a.).
Mısralarıyla sona ermektedir.
Eser, H.996 Recep / M.1588
Mayıs ayında bitirilmiştir. Şair Mir’âtü'l-Ahlâk'ın telif tarihini eserin
sonunda açıkça belirtir. (4490-4491. beyitler)
Mesnevinin sonunda ketebe kaydı vardır. (v.130a-131a)
Şaire göre insanın aklı ve nefsi sürekli
savaşmaktadır. Bu savaşta aklın kazanması gerekmektedir. Hangisinin kazandığı
ise kişinin ahlâkı ile anlaşılmaktadır. Ahlâkın özellikleri bilinirse aklın
kazanması için gerekenleri uygulamak daha kolay olacaktır. Asıl konunun
işlendiği bölüm, on bâb ahlâk-ı hamîdeye ve on fasıl evsâf-ı zemîmeye ayrılmak
suretiyle toplam yirmi ana başlıktan oluşur.
Eserde, ahlâkın iyi
özelliği önce ele alınarak işlenmiştir. Devamında ise, bu iyi özelliğin tersi
olarak bilinen huy ele alınmıştır.
Şair, her bâb ve fasılda
yer alan ahlâk vasfını tarif eder, özelliklerini sıralar, bu vasıf hakkında
öncelikle âyet ve hadis iktibasları yapar. İktibasta bulunacağını belirten
şair, iktibası genelde Arapça tam metin hâlinde aktarır ve bunların anlamını
açıklar.
Mirʼâtüʼl-Ahlâkʼta yirmi beşi tam metin hâlinde beyitlerin arasında,
elli altısı da beytin bütünlüğü içerisinde nâkıs iktibas olmak üzere toplam
seksen bir âyet iktibası yer almaktadır.[11]
Âyetleri hadisler takip
eder. Hadislerin kullanımı da âyetler gibidir. Kırk üç tanesi tam metin olarak
beyitlerin arasında, yedi tanesi nâkıs iktibas olarak beyit içinde, beş tanesi
meâlen, yedi tanesi hikâye şeklinde hadis olduğu bildirilerek toplam altmış iki
hadis iktibas edilmiştir. Dokuz hikâyede ise Hz. Peygamber ile ilgili hadiseler
aktarılırken Hz. Peygamberin sözlerine yer verilmiştir.
Şair, ele aldığı konuları
âyet ve hadislerle desteklemektedir. İhyâu Ulûmi'd-din ve Kimyâ-yı Saadet gibi
eserlerden, Fahreddin-i Râzî, Enes, İbni Sîrîn, Mevlânâ gibi önemli
şahsiyetlerden alıntılar yapmıştır.
Bunlardan sonra da din
büyüklerinin sözlerini bazen isim vererek aktarıp konuyla ilgili gördüğü
hikâyeler anlatır. Hikâyelerin hepsinde ayrı birer başlık bulunmamaktadır.
Ancak şair, âyet veya hadis iktibasında bulunacağını belirttiği gibi hikâye
anlatacağını, açıklayacağı konuyu da belirtir.
Mirʼâtüʼl-Ahlâkʼta toplam yetmiş yedi hikâye anlatılmaktadır. Bu hikâyelerin kaynağı Mesnevi, Meʻâricü'n-nübüvve, Ihyâu Ulûmi'd-din ve Kimyâ-yı Saʻâdet gibi eserlerdir. Ayrıca eserdeki üç hikâye Kur'an-ı Kerim'den
alınmıştır.
Bu hikâyelerin büyük bir
kısmı "vasi" başlığı altındaki
bölümlerde anlatılmaktadır.
Her bâb ve fasl
"münâcât" türünde beyitlerle bitirilmektedir. Bunların bir kısmında
"münâcât" başlığı bulunmaktadır. Münâcâtlar genellikle bölüm
sonlarında yer almakla birlikte bazen de konuya giriş, münâcât ile yapılmıştır.
Bitiş bölümünde ise
"naʻt" ve "hâtimetü'l-kitâb" bulunmaktadır. Burada eserin ismi,
telif tarihi bildirilmiş, zamanın padişahı Sultan III. Murad övülmüştür. Dikkat
çeken bir husus ise şairin Sultan III. Murad zamanında kaleme aldığı eserleri
isim belirterek telif sırasına göre saymasıdır. Mir’âtü’l- Ahlâk dua niteliği
gösteren beyitlerle sona ermektedir.
B- İRŞÂDÜ’L-AVÂM
İrşâdü'l-Avâm
dinî, tasavvufi nasihatname türünde bir mesnevidir.
Şemseddin
Sivasî’nin 964/1557 yılında Sivas’a
yerleştikten sonra telif ettiği ilk eser İrşadü’l- Avam’dır. Başlıklarla ayrılmamış olmasına rağmen, eser
muhteva açısından giriş bölümü, konunun işlendiği bölüm ve bitiş bölümü
sayılabilecek üç bölüm hâlinde değerlendirilebilir.
Şemseddin
Sivasî, Menakıb-ı İmam-ı Aʻzam
isimli mesnevisinde o güne kadar yazdığı eserlerini sıralarken İrşadü’l- Avam’ı dördüncü eseri olarak sayar[12].
Şemseddin Sivasî’nin bizzat kendisinin haber verdiği İrşâdü’l-Avâm, bazı
kaynaklarda mensur olarak zikredilmiştir.[13]
Nüsha
Tavsifi
Müellif
Adı: سيواسى
الدين شمس
Şemseddin Sivasi, ö.1006
(1597)
Eser Adı: ارشاد العوام
İrşadü’l-‘avâm
(Bu eser Nasihatname adıyla da bilinmektedir.)[14]
Başı: 131b
الا اى پادشاهلر پادشاهى
قولاى ايله سكا وارماغه راهى
Sonu: 138a
چو دين يولنده سعى ايدنلر اولى
اولردن راضى اولسون حق تعالى
Eser, Millet Yazma
Eser Kütüphanesi, A.E.Manzum bölümünde
No:539/2’de kayıtlıdır. Miklepli,
şirazeli, kalın mukavva cilt içindedir.
Sekiz varaktır. 193x137, 142x63 mm.
ebadında sarımtırak, orta kalınlıkta, aharlı, filigranlı kâğıda çift sütuna
nesih hatla 19 satır olarak yazılmıştır. Osmanlı Türkçesi olan eserin
başlıkları ve cetvelleri kırmızı mürekkepledir. İstinsah Tarihi; 1064/1636’dır.
İrşadü’l-‘Avâm, 131b-138a varaklar arasında yer almaktadır.
Eserin telif tarihi İrşâdü’l-Avâm’ın
sonunda müteakip beyitle verilmektedir:
256 Be-zâ vü ‘ayn ü
dâl-i harf-i ebced / Zi-rûz-ı hicret seyr-i Muhammed[15]
Beytitte geçen “Zı-’ayn-dal” harfleri ebced hesabıyla
974 tarihi işaret etmektedir. İrşâdü’l-Avâm Kanuni Sultan Süleyman döneminde
kaleme alınmıştır. Kanuni Sultan
Süleyman 974/1566 yılının ilk iki ayında hayattadır. Bu verilere göre İrşâdü’l-Avâm’ın,
1 Muharrem-22 Safer 974 ( 18 Temmuz-7 Eylül 1566) günleri arasında yazıldığı
ortaya çıkmaktadır.[16]
Eserin Diğer Yazma Nüshaları:
Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Haled
Efendi Bl. nr:123/3(315b 324a.); Kasidecizade Bl. nr:717/3. (53b-58b.)
İBB Atatürk Kitaplığı,
Osman Ergin Bl. nr.1657
Koyunoğlu Müze ve
Kütüphanesi, nr:13716.
Milli Kütüphane, nr
4290/2. (70a-110b); nr:7529/2 (29b-51b.)
Hasan Paşa Yazma Eser
Kütüphanesi, nr.3156/3 (8b-12b.)
Eserin sekiz nüshası
olduğuna dair bilgiye ulaşılmıştır. Ancak Hasan Aksoy gibi
bazı araştırmacılar; “Şemseddin Sivâsî’nin bu
isimde bir eseri olduğu bizzat kendi eseri Menâkıb-ı İmâm-ı Âʻzam
(s. 163)’da ve Keşfü’z-zunûn (I, 66)’da zikredilmektedir. Ancak, yapılan
kütüphâne araştırmalarında Şemseddin Sivâsî’ye âit böyle bir esere tesâdüf
edilmemiştir. İhtimal ki eserin başka bir adı daha olup bu adla isimlendirilmiş
olabilir.”[17]
demektedir.
Bahse konu eser 258
beyitlik küçük bir mesnevi olup aruz vezninin mefâîlün
mefâfâîlün feûlun kalıbıyla
nazm olunmuştur. Koyunoğlu nüshasında 225 beyit bulunmaktadır.[18]
Bazı nüshalarda beyit sayısının 255 olduğu ifade edilmektedir.[19]
"Nasîhat-nâme-i Şemseddin-i Sivâsî"[20]
adıyla da kayıtlı olan mesnevîde, kişiye doğruyolu gösterecek, şeraiti
öğretecek, âlim, ilmiyle âmil bir şeyhin gerekliliği belirtilir. XVI. yüzyılda Anadolu'da
sürdürülen yoğun Safevi/Şii propagandasına karşı kaleme alınmıştır. Dinî,
tasavvufî ve ahlâkî mahiyette bir nasihatnamedir. Eserde sahte şeyhler, sapık
tarikatlar, yanlış inançlar ve cehalet eleştirilir. Sünni görüşler, sahabenin
ahlakı hakkında bilgi verilir.[21]
Eserde Sebeb-i telif’e
dair bir bölüme rastlanmamaktadır. Eserin 1-24. beyitleri
(v.131b-132a)
giriş bölümü olarak kabul edilebilir. Bu bölüm geleneğe uyarak iki beyitlik
münacatla başlar. Ancak Şairin hayatına ve devrin siyasi şartlarına bakarak
telif sebebiyle ilgili bazı sonuçlara ulaşmak mümkündür.
Şiilerin bozuk inançlarını
Hz Ali’ye duydukları aşırılıkları, tarikat anlayışındaki yanlışlıkları
tenkit eden bu eser ; zemin ve zaman itibariyle Osmanlıların Safevilere karşı
yürüttükleri politikalara da uygun
düşmektedir. Safevilerin Anadolu halkı üzerindeki tesirlerini, bu tesirlerin
zamanla ortaya çıkaracağı kötü neticeleri farkeden Sivasî, duyduğu dini,
tasavvufi ve siyasi endişelerle İrşadü’l-Avâm’ı nazmetmiştir.[22]
Hulefâ-i Râşidîn’e hakaret edenlerin başına gelecek felaketler
hikâye edilmiştir.
210 Ebu Bekr u Ömer Osman’ı sevmez / Olara dil uzatır dine
gelmez
211 Dedi al bıçağı tut başını boğazla ol iti bitir işini
212 Ki ürmeye dahi ol kelb-i bed-rû / Sözün işitme olma dahi
sayru
213 Mübarek yüzüne baktım sevindim / Bıçağı sundum geri döndüm.[23]
Eser
telif edildiği dönemde tasavvuf alanındaki yanlış anlayışları düzeltmek, halkı
bu
hatalı bilgi ve telakkilere karşı uyarmak amacıyla yazılmış nasihatname türünde
bir eserdir.
İblis’in ve ona uyan
nefsin insanı kötü yola sürüklemesi anlatılır. Eserde
münacat
beyitleri peş peşe sıralanır. Şair, Cenab-ı Hakk’a hitaben bir an bile olsa
kendisini nefsine bırakmaması gerektiğini ifade eden beyitlerle giriş bölümünü
bitirir.[25]
24 Beni bir dem koma beni bildüğüme / Ki yetmez bildüğüm
yanulduğuma[26]
Konu başlıkları
fazlaca bulunmamaktadır. 25-255 (v.132a128b) arası beyitler
konunun
işlendiği bölümdür. Burada işlenen konular farklılıklar arz etmektedir.
Şair burada öncelikle Şiilerin bozuk inançlarını, tarikat
anlayışlarındaki yanlışlıkları dile getirir.
Dünyanın tuhaflaştığı, insanların yalancılara uydukları, ifade
edildikten sonra bir şeyh taslağının şahsında sahte şeyhlerin özellikleri
anlatılır Hz. Ali sevgisindeki aşırılıklar tenkit edilir:
99 Alî aslâ yememiştir harâmı /Nice oğlu olursun ey harâmî
100 Alî nâ-mahremi görse kaçardı /Senin gözün zinâ suyu kaçardı
101Alî hiç çözmedi kuşak zinâya /Zinâda sen seni verdin hebâya
107 Alî söylememişti hiç yalanı /Düzüp sen halka söyler idin
anı…[27]
111 Alî hiç etti mi âdeme secde /Senin işin bu idi erde geçte
112 Ya kimse etti mi secde Alî’ye /Meğer bühtân etsin ol velîye…[28]
Şair beyitler arasına fikirlerini destekleyen üç ayet-i kerime
(Mü’minûn 23/101, Tevbe 9/100, Hucurat 49/15) ile üç hadis-i şerif
yerleştirmiştir. Zikri geçen hadislerden biri
şöyledir: "Cennet, Allah'a itaat edenler içindir, Habeşli bir köle
dahi olsa: cehennem Allah'a isyan edenler içindir. Kureyşli bir melik dahi
olsa.” Müellif iki beyit sonra, “Ameli kendisini geride bırakanı, nesebi öne
çıkarmaz""[29]
mealindeki bir hadisi iktibas eder.
83
Meşârıkta bu söz mestûr olubdur /Bunu iman eden mağfur olubdur.[30]
beytiyle hadisi
yorumlamaya başlar. Bu yorumlarda insanların seferde oldukları, iyi ve güzel
işler yapmadan cennete giremeyecekleri, hayır ameli bulunmayan bir kulun soy
sop ile bir adım yol alamayacağı, ahirette Allah'ın insanlardan iyi amel
istediği, amelsizlerin hüsrana uğrayacakları dile getirilir.
Sivâsî’nin tasavvufî
ya da sufî ahlâkın birer unsuru olarak zikrettiği hususlar aynı
zamanda
nebevî ahlâkın bir benzeridir. Dolayısıyla böyle bir ahlâk nebevî ahlâkla
ahlâklanmak demektir. Ahlâkta ise pratik olarak amaç; ahlâkı, Kur’an ahlâkı olan
peygamberî ya da nebevî ahlâkı edinmektir.[31]
Sivâsî’ye göre tasavvufî
ahlâkın belli başlı bazı özelliklerini kısaca şu şekilde
sıralamak
mümkündür: Şer’i şerifi bilmekle birlikte ilim ile âmil olmak;[32]
zühd, hilm, takva ve emanet sahibi olmak.[33]
Sivâsî bu hususta bir diğer önemli noktanın daha altını çizmektedir:
29
“Buyurmuştur zîrâ sultan-ı kâmil/Veli olmaz cihânda merd câhil
30
Nedir câhil demek a’mâ demektir/ Nedir a’mâdemek yol görmemektir.”[34]
Hakk’ın
rızasını gözetmeyen kimsenin içi ile dışının bir olmayışı, amel ve niyetinin güzel olmayışıdır.
Dolayısıyla böyle bir kimse velilik iddiasında bulunsa bile bu hasletleri, onun
bu iddiasını geçersiz kılacaktır.[35]
Eserin 137-202 beyitleri
(v.125-127) ile 203-223 beyitlerinde (v.127b) önce
“Hikâyet-i münâsib-i hâl der-în
makâm” ve “Hikâyet-i münâsib” başlıkları altında
konuyla ilgili iki hikâye anlatılır.
İrşâdü’l-Avâm’ın
son üç beyiti (256, 257, 258) bitiş bölümü sayılabilir.[36]
Şair bir
tarih
beyti ile mesnevînin 964/1556 yılında yazıldığını ifade eder. (256, v.128b)
Daha sonra eserini tamamlayabildiği için Allahü Teâlâ’ya hamd eder. Arzusunun,
erenler meclisinde anılmak olduğunu dile getiren bir beyitle eser son bulur.
C-
HEŞT BİHİŞT
Şemseddin Sivasî 992/1584 yılında
Sivas’ta dinî ve ahlâkî bir mesnevî
tarzında nazmettiği eserine Heşt Bihişt ismini vermiştir. Bu eser aruz vezninin hafif bahrinden
Fe’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilün kalıbıyla nazmedilmiştir[37].
Heşt Bihişt; “Sekiz
Cennet” anlamına gelmektedir. Kur'an'da adı geçen bu sekiz cennet [Huld,
Dâr-üs-selâm, Dâr-ül-karâr, Adn, Me'vâ, Naîm, İlliyyîn, Firdevs’dir].[38] kasdedilmektedir. Letafet ve
güzellikte bir benzeri olmayan bağ ve bahçeye de denir. Dünyada iyi amel
işleyenlerin öldükten sonra yaşadıkları yere de “Bihişt” denir.[39]
Sultan III. Murad (ö.1595) döneminde kaleme alınan bu eser klasik tertibe
uyularak tevhitle başlamakta, münâcaat ve naat’la devam etmektedir. Ashâb ve
Hulefâ-i Râşidîn’e de methiyeler vardır. Bundan sonra devrin padişahı III.
Murad ile Vezir Osman Paşa’ya da methiye yer almaktadır.
Müellif eserini Osman Paşa’nın
Irak’ta Râfızî nüfûzunu kırıp yok etmesi ve Ehl-i sünnet inancını tesis etmesi
nedeniyle Osman Paşa’ya ithaf etmiştir. [40] Bu
husus Mukaddimetü’l-kitâb’da şöyle belirtilmektedir:
“Râfızî bulalı Irak’ta zuhûr /Bulmış
idi ferâyiz anda küsûr
Râfızî nakşını bozup o dilîr /Ola hatt-ı ferâyiz anda münîr”[41]
2800 beyitten oluşan bu eser Şemseddin
Sivasî’nin altıncı eseridir.[42]
Eserin Millet Yazma Eser Kütüphanesinde bulunan, (Demirbaş No:539/3)
nüshası dışında çeşitli kütüphanelerde görebildiğimiz kadarıyla üç ayrı yazma
nüshası daha bulunmaktadır.[43]
Eserin Millet Yazma Eser Kütüphanesi nüshasının çalışıldığına dair bir bilgiye
ulaşılamamıştır.[44]
Nüsha Tavsifi:
Başı: 139b
الله ادينى مبتدا ايله
خبرى رفع ايدوب ادا ايله
Allah adını mübtedâ eyle
Haberi
ref' edip edâ eyle
Sonu:218b.
كعبۀ مقصده ارشدى قلم
كل ياغينى يوزه سور م او د م
Kaʻbe-i Maksada erişti kalem
Gülyağını yüze sürerim o dem
Millet Yazma Eser
Kütüphanesi, A.E.Manzum bölümünde, Nr:539/3’te kayıtlı, miklepli, şirazeli kalın mukavva bir cilt
içindedir. 79 yaprak bulunmaktadır. 193x137
142x63 mm. ebadında sarımtırak, orta kalınlıkta, aharlı, filigranlı
kağıda çift sütuna nesih hatla 19 satır olarak yazılmıştır. Osmanlı Türkçesi
olan eserin başlıkları ve cetvelleri kırmızı mürekkepledir. İstinsah Tarihi;
1013/ 1604’tür. Heşt-behişt, 139b-218b
varaklar arasında yer almaktadır. Eser besmele ve hamdele ile başlamaktadır;
1
Allah adını mübtedâ eyle /Haberi refʻ edip edâ eyle
2
Elifin gör ki nice yektadır /Remz-i vahdette sana üstâttır
3
Lâm-ı lutf ile heybet-i hâyı/Havf-ı ümmîde saldı ârâyı
4
Şeddesi şâne-i hidâyettir /Feth-i muğlaklara delâlettir
5
Bî-nukâta olması delâlet eder / Ki sivâ noktasıyla bula keder[45]
Der-Tevhîd-i Efʻâl
34
Bü’l-aceb kârhânedir âlem/Geldi bu sahâya benî-âdem
35
Birisi birine değil hem-vâr/Kimi fî-dalâl ü kimi jengâr
36
Her birin bir işe komuş Bârî/Onun ile
geçer onun kârı
37
Kimisi râh-ı Hakk’a sâlikdir/Zabt-ı emmâresine mâlikdir…[46]
Teşbîh-i Dünyâ Be-Nat'-ı Şatranc
86 Natʻ-ı
şatranca benzedi bu edîm/Geldi kondu buna bu halk-ı dilim
87 Biri şehdir saʻâdet ü
iclâl/ Ona yâr ola devlet ü ikbâl
88 Kutb-ı vakttir ki merkezi bekler /Mahzarında
gazâ eder beyler
89 Kubbedir sâyesi onun halka/Avn-i Hak
ola havline halka
90 Kimi fil gibi pür-mehâbettir /Kimse
durmaz önüne âfettir…[47]
Fi-Münâcât-ı
Kâdiye’l-Hâcât
118 Gerçi bende hatâ vü zillet çok /Lîk eltâfına
nihâyet yok
119 Mücrim isem nola adın Gaffâr /Müznib isem ne gam
ki sen Settâr
120 Bî-garez bahşişinden et cûdî /Yolum aç sana doğru
ey Hâdî
121 Dilimin ukdesin gider benden /Dileye yâ Ganî seni
senden
122 Eylesem dergâhına arz-ı hâl /Beni reddetme yâ
Hafiyye'l-hâl …[48]
Fî-Medhi'n-Nebî (sav)
163 Ey nübüvvet berâtına ünvân/Ve’y
risâlet serîrine sultân[49]
164 Kişver-i ilm ü hikmete vâlî/Sadr-ı
eyvân-ı rütbete âlî
165 Bezm-i cûdunda bu nücûmdan câm/Nüh-tabakadır
felek verir kâm
166 Mâh u meh bu iki sulağındır/Cebrâîl
hazrete ulağındır
167 Kadrine arş u kürsî bir pâye /Pâyin
irgördü kadrin aʻlâya
168 Âsitânında şems-i âlem-tâb /Bir
kalaylıca mıhdürür deryâb…[50]
Der-Medâyih-i
Âl ü Ashâb
206 Şol tehâyâ ki
müntehâlardır /Şol hedâyâ ki pür-bahâlardır
207 Şol medâyih ki elif-i ahyâr/Şevk ile ettiler onu
tekrâr
208 Şol cevâhir ki dürr-i efkârdır /Şol zevâhir ki
zuhr-ı ezkârdır
209 Cümlesi sahb u âle lâyıktır /Kim olar efdal
halâyıktır
210 Âsumân-ı saâdetin necmi /Cümle-i dev-sîretin zahmı
211 Nahle-i bâğ-ı millete esmâr /Zümre-i şâh-ı ümmete
ezhâr
212 Ravza-ı millete olup vâlî /Hıtta-ı dîne oldular
hâmî
213 Himmet esbine bindiler çâlâk /Maksada sürdüler onu
bî-bâk…[51]
Der-Medh-i Ebûbekr
es-Sıddîk (ra)
216 Hâssa ol server-i serîr-i dîn/Bihterîni
gürûh-ı sahb-ı güzîn
217 Âsuman-ı sadâkatin mihri /Sadef-i
safvetin odur dürrü
218 Yâr-ı gâr-ı Rasûl-i Rabb-i Latîf /Sâniyi’sneynle bulan teşrîf[52]
219 Kadem-i sıdkı evvel ol bastı/Kavs-ı
îmânı arşa ol astı
220 Sâbık oldu kamu umûrunda /Her işi
görmüş idi yerinde
221 Çünkü bastı hilâfete ol pâ /Beyʻata el
uzattılar cemmâ
Der-Medh-i Ömerü’l-Fârûk
(ra)
223 Geldi Ömer ikinci merdâne /Dikti
âyât-ı adli meydâna
224 Dürre-i dâdı destine muhkem /Tutup
etti siyâseti bî-kem…[54]
Der-Medh-i Osmân-ı
Zi’n-Nûreyn (ra)
230 Sâlisen geldi hizmete Osmân /Onu sadra geçirdiler
ihvân
231 Verdi İslâm'a bu dahi revnak /Tâze ahde eriştiler
el-hak
232 Hıten-i şâh idi o zü'n-nûreyn /Hilm ile mâh idi o
zü'n-nûreyn
233 Kızarırdı güneş hayâsından /Utanırdı melek
likâsından…[55]
236 Geldi dördüncü Haydar-ı Kerrâr /Bunun
ile tamâm olur Çâr-ı yâr
237 Menbaʻ-ı ilm ü mahzen-i esrâr /Maʻden-i
hilm ü mecmaʻ-ı
âsâr
238 Hıtta-ı ilm ü hikmete vâlî /Arsa-ı akl
u fıtnata 'âlî
239 Hel etâ
şânına eder teşrif /La fetâ vasfını ede târîf
240 Bîşe-i şer'-i Ahmed'in esedi /Sâlikân-ı
tarîkatin senedi
241 Mâhi-i küfr ü hâmi-i millet /Zevc-i
Zehrâ vü vâli-i ümmet
242 Hûşe-çînidir evliyâ cümle /Tûşe-gîridir
esfiyâ cümle
243 Yâ İlâhî bi-hürmet-i hulefâ /Ki
bulardır hüdât-ı râh-ı Hudâ
244 Bizi eylegil onlarla mahşûr /Âl ü
ashâbtan eyleme mehcûr [56]
Der
medh-i pâdişâh-ı İslâm Zillullâhi fi’l-arzı ale’l-enâm
252
Kıble-i mü’minîne oldu hakem /Kâbe’ye taş atar bakan ona kem
253
Ravza-ı servere budur hâdim /Buna yâr olmayan ola nâdim …[57]
269
Ulemâ zümresine müttefiktir /Sulehâ fırkasına müşfiktir…[58]
273
Cümle fenne vukûfu vâfîdir /Kenz-i irfâna şerhi kâfîdir
“Mukaddime-i Kitâb”
313 Kıl tevekkül Cenâb-ı Rahmân’a /Et
tevessül Habîb-i Yezdân’a
314 Söyle bir dâstân-ı rahmet-bâr /Bağla
bir bûstân-ı ni'met-bâr
315 Sal yine sofra-ı kerâmetten /Hân-ı ma'nâ
düşe sehâvetten
316 Şecer-i ömrün erdi sittîne /Korkarım
vermemiş ola tîne
317 Bağ-ı nev dikmeye heves eyle /Merkeb-i
şevki hoş feres eyle
318 Aʻnî bâg-ı maârif-i Mevlâ /Ki
budur cümleden olan evlâ
319 Onda her meyveden nişân eyle /Anı vakf
eyleyip feşân eyle
320 Bünye-i ömre îtimât etme /Sele
gitmiştir îtikât etme…[61]
Dünyanın dört kavram üzere kaim
olduğunu ifade eden Şemsî, Heşt Bihişt’i de dört makama ayırır ve her makamda
bir kavramı zıddıyla birlikte birer ravzada anlatır.
Böylece Heşt Bihişt; Adalet ve Zulüm, İlim ve
Kötü İlim Adamları (Cehalet), Cömertlik ve Cimrilik, Fakirlere Övgü ve
Fakirlere Yergi konularının işlendiği sekiz kısımdan müteşekkil bir eser olarak
karşımıza çıkar. Burada tasavvufta ve özellikle Mevlâna’nın eserlerinde
sıklıkla karşımıza çıkan zıtlıkların birliği – her şey zıddı ile kâim olur –
ilkesi de görülür. Kâinat nasıl ki zıtlıkların birbirini ortaya çıkarmasıyla
kaim olmuşsa, Şemseddin Sivasî de eserini bu durum üzerine bina etmiştir.[62]
Makam adı
verilen dört bölümden oluşan eserin her bölümü de ravza diye adlandırılan
ikişer kısımdan meydana gelmektedir.[63] Sivasî,
eserini dört makama ayırdığını şu beyitlerle açıklar;
378 “Pes bu evrâkı döt makâm üzre /Eyledim
umarım bulam behre “…[64]
1. Ravza:
Adâlet
379 Adl odur râh-ı Hakk’a
gitmektir /Her ne kim der Hak onu etmektir
380 Adl odur şerʻa hâdim olmaktır /Onu icrâda ʻâzim olmaktır
381 Yâni mîzân-ı şerʻe uya amel /Vermeye râh-ı murtazâya halel
382 Adl odur kendi bârını gayra /Yükletip
vurmaya ona yara
383 Adl odur olmak için âsûde /Etmeye
hiç nüfûsı rencîde
384 Adl odur kendiye girye olanı /Kimseye
etmeye fakîr ü ganî
diye
devam eden bu bölümde adalet üzerinde durulur, adalet ve adaletli kişinin
nitelikleri tarif edilir.
“Hz Musa”, “Nuşirevan” ve “Sultan Mahmud” ile ilgili üç hikâyeye
yer verilen bu kısımda hikâye aralarında münacat türünde iki şiire yer
verilmiştir. Şemsî, Kur’an, hadis ve tasavvufa olan vukûfiyetini burada da
göstermiş, şiirlerinde ayet ve hadislere iktibasta bulunmuş, tasavvuf
düşüncesini mısra aralarına ustaca yerleştirmiştir.
Hikâye: Hz. Musa
388 Dinlegil bu hikâyeti diyeyin /Sana
ahval-i adli şerh edeyin
389 Bir gün ol Hazret-i Kelîm-i
Hudâ /Tura çıkmıştı dedi ey Mevlâ…[66]
diyerek devam etmektedir.
Daha sonra Hikâye-i Nuşirevân [67] yer
almaktadır. Hikâyenin akabinde Münacat bulunmaktadır:
Münacat
434 Beni yâ Rabbi vâkıf-ı esrâr /Eylegil
bunda ki olam ona yâr
435 Koma üstümde kimsenin bârın /Ki
onu istemeyeler yarın
436 Bunda vü onda etmegil beni hâr
/Ve kınâ Rabbenâ azâbe’n-nâr…[68]
Sultan Mahmut ile Ayâs Hikâye
ediliyor.[69] Hz. Mevlâna’nın
Mesnevisindeki dünyayı hamama benzeten Hikâyesi,[70] Hikâye: Zalim Şah[71], Hikâye:
İbn-i İlyâs[72]
Münacat [73]
Hikâyet-i Dehgan (köylü) Enûşirvân kıssası[74],
Hikâyet-i Enişirvan[75],
hadis ve âyetler şerh ederek ele alınmış, zulüm, kibir, mal, mülk ve mevki
hırsının kötülükleri anlatılmıştır. Münacatla birlikte birinci makam sona ermektedir.[76]
İkinci Makam
Bu makamda; ilmi ile âmil olan âlimlerin durumlarından övgüyle bahsedilmektedir.[77]
Âlim-i
mutlak, Allah’ın sıfatıdır. O’nun ilmi; zâtı gibi ezeli ve ebedidir, her şeyi
kuşatır. O, ilmiyle her şeyi yaratmış ve nizam vermiştir. Hz. Adem’i yaratan ve
ondan da tüm insanlığı türeten O’dur. İnsan, yeryüzünde Allah’ın halifesidir.
Onu bu yüce makama çıkaran da Allah tarafından kendisine verilen ilimdir. İlim,
aynı zamanda insanı Allah’a yaklaştıran araçtır.
Hikâyet-i İskender ve Âb-ı Hayât başlığı
altında İskender’in âb-ı hayatı araması, âlim ve âbid arasındaki farkı gösteren
iki hikâyeden sonra[78]
Münacat[79],
Hikâyet[80],
Münacat[81]
ve akabinde bir Hikâyet [82]
bulunmaktadır.
I.
Ravza;
Bu Ravzada; ilim adamı çeşitleri[83]
anlatılır. Burada anlatılan bir diğer hikâyede “Dilci ile Derviş Hikâyesi”dir.[84]
Münacat[85]
II.
Ravza;
Bu Ravza’da; Kötü İlim Adamları ve Kötü Şeyhlere yer verilmektedir. İlim ehli görünüp, sırrına vakıf
olamadıkları bilgi ile şahsi menfeat sağlama uğraşısı içinde dine zarar veren
güruha ağır eleştiriler getirir.[86] Burada sarhoş ile köpeğin hikâyesine yer
verilmiştir.[87],
Münacat[88]
ile sona ermektedir.
Üçüncü Makam
Bu makamda, cömertlik ve cömertler
övülmekte ve cimrilik ve cimrilerden de bahsetmektedir. Burada dünya malı Hakk’a yakınlaşma vesilesi
olarak görülür. Mal muhtaçlara tasadduk edilerek, sıla-i rahim için harcanarak
veya konum komşuya ikramda bulunarak kişi malını yaradana yaklaşma vesilesi
olarak kullanmalıdır, tavsiyesinde bulunulur[89].
I.
Ravza:
Üç
ibretamiz hikâyeye yer verilir.[90]
(Bu hikâyelerde dünya malının aldatıcılığı, zenginlik ile fakirliğin geçiciliği
ve aslolanın kanaat ve malı hayra harcamak olduğunu vurgulanır. Kişi zenginken
cömert, yoksulken kanaatkâr olmalıdır. Yüce Allah, zenginliği dilediğine verir
ve dilediğinden alır. Her şey Kâf ile Nûn arasında cereyan ederken insan hem
varlıkta hem de yoklukta Rabbine ulaşmanın yollarını aramalıdır.
Hikâyet[91],
Hikâye-i Hz. İbrahim[92],
Münacat,[93],
Hızır ile Dilenci Hikâyesi[94]
Münacat[95],
Teşbih-î Mâl-u Câh[96]
bölümleri yer almaktadır.
II.
Ravza;
Cimrilik ve cimrilere yergi üzerinde durularak, dünya zenci bir
köleye benzetilmiştir.[97]
Hz. İsa ve Saʻlebe’ye ait iki hikâye
anlatılmaktadır; Hikâyât-ı Hz. İsa[98],
Münacat[99]
Teşbih-i dünyâ be gulâm-ı Zencî[100],
Hikâyât-ı Saʻlebe[101],
Münacat,[102]
ile bu makam hitam bulmaktadır.
Dördüncü Makam
Bu makam, fakirler ile
alakalıdır.[103]
I .Ravza:
Övgüye layık olan
fakirleri anlatır.
İnsan, Allah’ın
verdiği rızka razı olmalıdır diyen Şemsî; asıl fakirliğin, hırs ve tamah içinde
kalmak olduğunu söyler;
2257 Fukarâ ol değil ki malı yok/Hırs ile züll
ile suâli çok[104] diyen Şemsî; insanoğlunun dünyaya muhtaç
olarak geldiğini, yaşı büyüdükçe ihtiyaçlarının arttığını bildirir. Bununla
birlikte manevi ihtiyaçlar da hâsıl oluğunu anlatır. Bazıları tamahkâr bazıları
kanaatkâr olur, kimi nefsine kul olurken kimi Mevlâ’ya kul olur, kimi zevk
uğruna ömür harcarken kimi Rabb için ömrünü sunar. Kanat sahibi fakirlere
övgüler ve tamah ile her dem muhtaç olanlara yergilerden sonra Şemsî gerçek
fakirlere nasıl davranılması gerektiğiyle ilgili nasihatler verir.
(v.202b-203b)
Konuyla ilgili Hikâye ve
aralarında münacatlar yer alır: Hikâye[105],
Münacat[106]
Hikâye-i Sultan Mahmut ile Fakir.[107]
Münacat[108],
Hikâyet-i Şeyh Ahmed Hadraviyye[109]
Takrib[110]
, Münacat[111].
I.
Ravza;
Yerilmesi gereken fakirler Hikâye
edilmektedir.[112]
Hikâyet[113],
Takrib[114],
Hikâye[115],
Münacat[116]
ile birlikte her bölümde anlatılan konuyla ilgili olarak çok sayıda hikâyeye
yer verilmiştir. Bölümlerde çok sayıda münacat da bulunmakta ayrıca yine
anlatılan konuyla ilgili ayet ve hadis metinleri de yer almaktadır.
Metin derkenarında[117]
eserin yazılış tarihini bildiren ;
2798
Çün dokuz yüz sekiz dahi doksan/Olmuş idi beyâzıma hüsbân
2799
Aşr-i âhirde idi şehr-i sıyâm /Kadre erdi kitâb-ı misk-i hitâm
beyitleriyle
bitmektedir. Bu tarih Temmuz 1590’a tekabül etmektedir.
SONUÇ
Şemseddin-i
Sivasî, hayatının büyük bir kısmını halkı ve talebelerini yetiştirmek için ders
vermekle geçirmiştir. Uzlete çekilmek yerine aktif bir şekilde sosyal hayatın
içinde bulunmayı tercih etmiştir. İçinde yaşadığı toplumu çok iyi tanıyan bir
eğitimci olarak, sosyal hayata ve halkın inançlarına ait izleri ustaca
kullanır.
Telif tarihleri itibariyle Sivasî’nin her üç eseri de Eski Anadolu
Türkçesine ait özellikleri tamamen yansıtmaktadır.
Şemseddin-i Sivasî’yi edebî eser kaleme almaya
yönlendiren husus şairlik iddiası değildir. Müellif, tasavvufî fikirlerini
yaymak ve halkı eğitmek amacındadır.
Eserlerinde
genelde bir sohbet havası hâkimdir.
Özellikle
hikâye anlatıldıktan sonra alınması gereken dersin tekrar edildiği durumlarda
şair, bir öğretmen edasıyla mutlaka okuyucuya seslenir. Bunda Şemseddin-i
Sivasî’nin hayatı boyunca verdiği vaaz ve sohbetlerin etkisi olduğu açıktır.
Eserlerinde
dikkat çeken bir başka üslûp özelliği de şairin olumlu tutumudur. Özellikle
kötü huylar konusunda okuyucuyu utandırıp ümitsizliğe düşürmek yerine, tıpkı
müşfik bir baba gibi iyiliğe teşvik eder. Nasihatler kuru, sert ve incitici
olarak verilmez. Okuyucuyu iyi ahlâka imrendirmek ve teşvik etmek esastır.
Şair, eserin
bir nasihat-name olmasından dolayı sanatlı anlatımı tercih etmez. Ancak, mânâyı
kuvvetlendirmek, ifadeyi güzelleştirmek, sözü kısaltmak ve etkili kılmak gibi
özellikleriyle edebî sanatları kullanmaktan da geri durmamıştır.
Yine şair her
üç eserinde de irsâl-i mesel ve âyet-hadis iktibasları da zengin bir şekilde
kullanılmıştır.
Şair, başta
Türkçe olmak üzere Arapça ve Farsçaya hâkimdir. Fakat bunu sanat gayesi güderek
kullanmaz. Bilinçli bir şekilde sade, anlaşılır bir dil kullanmaya özen
gösterir.
On altıncı
yüzyılın mutasavvıf âlimlerinden
Şemseddin-i Sivasî’nin, manzum ve mensur otuzdan fazla eseri vardır. Bugün
elimizde olan eserleri Şemseddin-i Sivasî’yi iki hamse sahibi yapmaktadır denilebilir.
Şemseddin-i
Sivasî, velûd ve usta bir şairdir. En karmaşık konuları bile herkesin rahatça
anlayabileceği şekilde ifade kabiliyetine sahiptir.
Eserlerinin hikâye
ve temsillerle süslenmiş, işlek bir dil ve akıcı bir üslûpla yazıldığı dikkât
çekmektedir.
Şemseddin-i
Sivasî, Arapça ve Farsçaya eser verecek kadar vâkıf olmasına rağmen, bilinçli
bir şekilde sade Türkçeyi tercih eder.
Eserdeki
bilgilerin kaynağı, Kur’ân-ı Kerim, hadis, siyer, Tezkiretü’l-evliya ve İslam
tarihidir. İmam Gazâlî’nin İhyâu Ulûmi’d-din ve Kimyâ-yı Saadet adlı eserleri
ile Mevlânâ’nın Mesnevî’si şairin açıkça ifade ettiği kaynaklar arasındadır.
Şemseddin-i Sivasî, Halvetiyye tarikati içerisinde Şemsiye kolunu kuran bir
şeyhtir. Bir tarikat şeyhi olmasına, ilim ve edebiyatın merkezi İstanbul’dan
uzakta yaşaması da eklenince hiçbir tezkireci ondan bahsetmemiştir.
Özellikle tanıtmaya çalıştığımız her
üç eseri de diğer dinî-tasavvufî-ahlâkî nasihat-namelerden bir farkı yoktur.
Eserlerinde özellikle kötü
ahlâkın anlatıldığı kısımlarda belirgin olarak hissedilen olumlu yaklaşım da
şairin insan psikolojisinden çok iyi anladığı kanaatine ulaşılmaktadır.
Sivasî’nın eserleri üzerinde çalışma yapanların tanıtımını yaptığımız eserlerin
Millet Yazma Eser Kütüphanesi nüshalarını görmedikleri kanaatine varılmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Akkaya, Hüseyin, "Şemseddin
Sivasi Külliyatı Kaside-i Bürde İrşadü'l-Avâm”,Sivas 2015.
Akkaya, Hüseyin, "Şemseddin
Sivâsî'nin İrşâdü'l-avâm adlı mesnevîsi", Sivas, 2003, Cumhuriyet Üniv.
İlahiyat Fak. Dergisi, c. VII, s. 2, s.130.
Akkaya, Hüseyin, The Prophet Solomon in Ottoman
Turkish Literature and the Süleymaniye of Şemseddin Sivasf, Textual Analysis,
Critical Edition and Facsimile (Part 1:
Texyual Analysis) (Osmanlı Türk Edebiyatında Süleyman Peygamber ve Şemseddin
Sivasi'nin Süleymaniyesi, İnceleme, Tenkidli Metin ve Tıpkıbasım) ,(1. Kısım: İnceleme), Sources
of Oriental Languages and Literatures (Doğu Dillerinin ve Edebiyatlarının
Kaynakları)-42, Turkish Sources (Türkçe Kaynaklar)-XXXVII, Harvard
Üniversitesi, 1997.
Aksoy, Hasan Şemseddin Sivâsî,
Hayatı, Şahsiyyeti, Tarikatı, Eserleri,Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi Cilt IX/2 s. 1-43 Aralık 2005. s.30.
Aksoy, Hasan,” Şemseddin Sivâsî,
Hayatı, Şahsiyyeti, Tarikatı, Eserleri”,Cumhuriyet Üniversitesi ilahiyat
Fakültesi Dergisi Cilt IX/2 s. 1-43 ARALIK 2005. s.30. Koyunoğlu Müzesi Ktp.,
Nu. 13716.
Arıcan, M. Kazım, “Şemseddin Ahmet es-Sivâsî’nin Ahlâk Anlayışı”,C.Ü.
İlahiyat Fakültesi Dergisi XII/1 - 2008 s.121-146
Buluz, Nermin, Şemseddin Sivâsî’nin
Heşt-Bihişt Mesnevisi (İnceleme-Karşılaştırmalı Metin), Cumhuriyet Ü., SBE,
Sivas 1997.
Develioğlu, Ferit, Osmanlıca Lügat, Ankara 1980.
Gölpınarlı, Abdülbâkî, “Şemsiyye”,
İslâm Ansiklopedisi, XI (İstanbul 1970), s. 422-423.
Heşt Bihişt, Süleymaniye Kütüp., M.
Arif-M. Murad -Mihrişah Sultan Bl. Nr.19.
Heşt Bihişt, Süleymaniye Kütüp., Mihrişah Sultan Bl. Nr.282.
Heşt Bihişt, Topkapı Hazine Kit. Nr.285.
İdris Bitlisi, İdris-i Bitlisî, Heşt Behişt, VII. Ketibe (Fatih Sultan
Mehmed ve Devri),(Çeviri: Yıldırım, Muhammet İbrahim) TTK, Ankara 2013.
İrşâdü’l-Avâm, Millet Yazma Eser Kütüphanesi, A.E.Manzum, Nr:539/2.
Kaplan, Mahmut , “Divan Edebiyatında
Manzum Nasihat-Nâme Yazan Şairler ve Eserleri I” isimli makalesinde Nasihat-nâme adı altında bu
mesnevîyi tanıtmıştır, (Yüzüncü Yıl Ü, Fen-Edebiyat Fak., Sos., Bil., Dergisi,
C. III, Sayı 3, 1992, s. 56.)
Mir’âtü’l-Ahlâk, Millet Yazma Eser Kütüphanesi, A.E.Manzum, Nr:539/1.
Şemseddin Sivâsî, Heşt Bihişt, (Haz. Alim Yıldız)Sivas 2015.
Toker, Birgül, Şemseddin-i Sivasî Mir’âtü’l-Ahlâk, Ankara 2010.
Toker, Birgül, Mir’âtü’l-Ahlâk,
Sivas 2015.
Toker, Metin, Mirâtü’l-Ahlâk,
İstanbul 2010.
Yeniterzi, Emine,” Anadolu Türk Edebiyatında Ahlaki Mesneviler”, Türkiye
Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 5, Sayı 10, 2007.
[1] Hüseyin Akkaya, The Prophet Solomon in
Ottoman Turkish Literature and the Süleymaniye of Şemseddin Sivasi, Textual
Analysis, Critical Edition and Facsimile
(Part 1: Texyual Analysis) (Osmanlı Türk Edebiyatında Süleyman Peygamber ve
Şemseddin Sivasi'nin Süleymaniyesi, İnceleme, Tenkidli Metin ve Tıpkıbasım) ,(1. Kısım: İnceleme), Sources
of Oriental Languages and Literatures (Doğu Dillerinin ve Edebiyatıarının
Kaynakları)-42, Turkish Sources (Türkçe Kaynaklar)-XXXVII, Harvard
Üniversitesi, 1997,s.137.Sivasi, Textual Analysis, Critical Edition and Facsimile (Part 1: Texyual Analysis) (Osmanlı
Türk Edebiyatında Süleyman Peygamber ve Şemseddin Sivasi'nin Süleymaniyesi,
İnceleme, Tenkidli Metin ve Tıpkıbasım)
,(1. Kısım: İnceleme), Sources of Oriental Languages and Literatures (Doğu
Dillerinin ve Edebiyatıarının Kaynakları)-42, Turkish Sources (Türkçe
Kaynaklar)-XXXVII, Harvard Üniversitesi, 1997,s.137.
[2] Toker,
Birgül, nüsha karşılaştırması sonucu beyit sayısını 4520 olarak tespit
etmiştir. Bkz; Toker, Birgül, Şemseddin-i Sivasî Mir’âtü’l-Ahlâk, Ankara 2010,
s.54.
[3] Bursalı Mehmed Tahir,
Osmanlı Müellifleri’nde Mir’âtü’l-Ahlâk’ı Müşevviku’l-Eşvâk adıyla verdikten
sonra Mir’âtü’l-Eşvâk adında başka bir eseri de zikreder ki Şemseddin-i
Sivasî’nin böyle bir eseri yoktur.
[13]Hasan, Aksoy , Şemdeddin Sivasî,
Gülşen-âbâd, s. 13; Âmil Çelebioğlu, Kanûnî
Sultan Süleyman Devri Türk Edebiyatı, s.28.
[14]
Kaplan,
Mahmut, “Divan Edebiyatında Manzum Nasihat-Nâme Yazan Şairler ve Eserleri I” isimli makalesinde Nasihat-Nâme adı altında bu
mesnevîyi tanıtmıştır, (Yüzüncü Yıl Ü, Fen-Edebiyat Fak., Sos., Bil., Dergisi,
C. III, Sayı 3, 1992, s. 56.)
[16] Akkaya, Hüseyin,
"Şemseddin Sivasî'nin İrşadü'l-Avâm isimli Mesnevisi", Cumhuriyet
Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, 2003, c. VII/2, s.
1-30.
[17] Aksoy, Hasan, “Şemseddin
Sivâsî, Hayatı, Şahsiyyeti, Tarikatı, Eserleri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi Cilt IX/2 s.
1-43 Aralık 2005. s. 30.
[20]
Yeniterzi,
Emine, “Anadolu Türk Edebiyatında Ahlâkî Mesneviler”, Türkiye
Araştırmaları
Literatür Dergisi, Cilt 5, Sayı 10, 2007, 433-468
Üniversitesi
İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 2003, c. VII/2, s. 1-30.
[31] Arıcan, M.
Kazım, “Şemseddin Ahmet es-Sivâsî’nin Ahlâk Anlayışı”, C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi XII/1 - 2008 s. 121-146
[37] Akkaya,
Hüseyin, The Prophet Solomon in Ottoman
Turkish Literature and the Süleymaniye of Şemseddin Sivasî, Textual Analysis,
Critical Edition and Facsimile (Part 1:
Texyual Analysis) (Osmanlı Türk Edebiyatında Süleyman Peygamber ve Şemseddin
Sivasi'nin Süleymaniyesi, İnceleme, Tenkidli Metin ve Tıpkıbasım) ,(1. Kısım: İnceleme),
Sources of Oriental Languages and Literatures (Doğu Dillerinin ve
Edebiyatlarının Kaynakları)-42, Turkish Sources (Türkçe Kaynaklar)-XXXVII,
Harvard Üniversitesi, 1997, s.137.
[39] İdris
Bitlisi, İdris-i Bitlisî, Heşt Behişt,
VII. Ketibe (Fatih Sultan Mehmed ve Devri), (Çeviri: Yıldırım, Muhammet İbrahim)
TTK, Ankara 2013, s.LII.
[41] Buluz,
Nermin, Şemseddin Sivâsî’nin Heşt-Bihişt
Mesnevisi (İnceleme-Karşılaştırmalı Metin), Cumhuriyet Ü., SBE, Sivas
1997.
[42] A.g.e.,
İstanbul 2010,s.38, Hüseyin Akkaya eserin beyit sayısının 2820 olduğunu ifade
etmektedir. Bkz; Akkaya, Hüseyin, The Prophet Solomon in Ottoman Turkish
Literature and the
Süleymaniye of
Şemseddin Sivasf, Textual Analysis, Critical Edition and Facsimile (Part 1:
Texyual Analysis) (Osmanlı Türk Edebiyatnda Süleyman Peygamber ve Şemseddin
Sivasi'nin Süleymaniyesi, İnceleme, Tenkidli Metin ve Tıpkıbasım) ,(1. Kısım:
İnceleme), Sources of Oriental Languages and Literatures (Doğu Dillerinin
ve Edebiyatlarının Kaynakları)-42, Turkish Sources (Türkçe Kaynaklar)-XXXVII,
Harvard Üniversitesi, 1997,s.137.
[43] Heşt
Bihişt, Süleymaniye Kütüp., Mihrişah Sultan Bl. Nr.282.
Heşt Bihişt,
Süleymaniye Kütüp., M. Arif-M. Murad -Mihrişah Sultan Bl. Nr: 19.
Heşt Bihişt,
Topkapı Hazine Kit. Nr: 285.
Yorumlar