İstiklâl Marşı'nı Değiştirme Girişimleri ve Belgeleri (1925)
Arşiv, Kurumların, gerçek ve tüzel
kişilerin faaliyetleri sonucunda meydana gelen, idari, hukuki, kurumsal değeri
olan ya da tekrar kullanılmak üzere üretilen her türlü görsel, yazılı, dijital
belge ve bilgilerin muhafaza edildiği yer olarak tarif edilir. Bu zamana kadar
maalesef ülkemizde kültür ve tarihimize ait pek çok belge, eser kıymeti
bilinmeden ya da kasıtlı olarak yağmalandı veya yok edildi. Mesela;
İstanbul Defterdarlığı Maliye Arşivi'nde bulunan askeri,
mali, ticari, siyasi, hukuki, edebi, denizcilik ve bilim tarihimize ait evrakın
bir kısmı 1931 yılında konuyu bilen ve belgelerin değerini takdir edecek
yetkili hiçbir şahıs veya müesseseye danışılmadan kese kâğıdı yapılmak için
ayrılan kâğıtlarla birlikte OKKASI 3 KURUŞ 10 PARAYA Bulgaristan'a satıldı.
Bunun
son örneklerinden biri de 2009 yılının
Mayıs ayında yaşandı. Bir okuyucunun internet üzerinden satın aldığı belgeler
1925 yılında yapılan İstiklal Marşı'nı değiştirme girişimini resmen ortaya
koydu. Marş yarışması hakkında ki bilgiler yıllardır akademik çevrelerde
tartışılmasına rağmen, bu konuda yeterli bilgi ve belgeye ulaşılamıyordu.
Oldukça yıpranmış ve mantarlaşmış olan
belgeler Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesinde bakım ve onarıma alındı. 9 ay
gibi bir sürede restorasyon işlemleri bitirilerek araştırmacıların hizmetine
sunuldu.
Bu
kitapta söz konusu
belgeler tanıtılacak ve belgelerlere dayalı olarak istiklâl Marşı'mızın
değiştirilmesi girişimleri anlatılmaya çalışılacaktır
Tarih
1920'li yıllar,
Anadolu'da İstiklal mücadelesinin en hararetli günleri yaşanıyor,
bir destan daha yazılıyordu. Ülke sathında yazılan bu destanın kafiyesi eksik.
Millete milli bir marş gerekli idi. Bu eksiği hisseden İsmet Paşa Maarif
Vekâleti'ne müracaat ederek 'Milli Marş' yazılmasını teklif etti. İlk Meclis bu
teklife olumlu baktı ve hemen 500 lira ödül ile bir marş müsabakası
düzenledi. Yarışmaya 724 şiir katıldı. Dönemin önemli şairleri, para ödülünden
dolayı bu yarışmaya katılmak istemedi. Ödül karşılığında ısmarlama Milli Marş yazılamayacağına
inanan Mehmet Akif'te bu şairlerden birisi idi. Zaten O, bir taraftan şiirler
yazarak feryat ederken bir taraftan da gazetelerde makaleler neşrederek milleti
felaketlerden ders almaya çağırıyordu Ayrıca karış karış dolaştığı Anadolu
vilayetlerinde verdiği vaazlar ve neşrettiği yazılarıyla milli mücadeleye inanılmaz
destekte bulunuyordu.[1]
Neticede
724 şiir de başarılı bulunmadı. Akif'in
yakın dostlarından olan Hasan Basri Çantay'ın aracılığı ile İstiklal Marşı'nı yazma vazifesi Akif'e tevdi edildi.
Akif, Taceddin Dergâhı'nda inzivaya çekilerek kendisine tevdi edilen görevi
kısa sürede neticelendirdi. Marş Hamdullah Suphi tarafından Meclis'te vekillere
okundu. O kadar beğenildi ki, Mustafa Kemal Paşa dahil ayakta alkışlanıp
birkaç kere daha kürsüden okunarak oy birliği ile Milli Marş olarak 12 Mart
1921 günü kabul edildi.[2]
Tunalı Hilmi Bey gibi az da olsa aleyhte
bulunanlar da oldu. Meclis tutanaklarından anlaşıldığı kadarıyla bir komisyonun
kurulması ve bu komisyonun şiiri seçerek üzerinde gerekli düzeltmeleri yapması
gerektiği savunulmuştur.
Refik
Şevket Bey meclise "Âkif Bey'in
şiirinin aleyhinde olanlarda el kaldırsın ki muhaliflerin sayısı
anlaşılsın" teklifinde bulunur. Ancak kabul görmez. Bugün maalesef bu ilk
muhalifleri tam olarak bilemiyoruz. Görüldüğü üzere ilk mecliste bile İstiklal
Marşı'nın aleyhinde bulunanlar olmuştur.[3]
1925 YILI MİLLİ
MARŞ MÜSABAKASI
1925 Yılı
Siyasi Yapısı
Mustafa
Kemal cumhurbaşkanı
olduğu bu dönemde İnönü Hükümeti yönetimdedir. 2 Mart 1925'te güvenoyu alamayan
Fethi Bey (Okyar) hükümeti düşer. Yerine 3 Mart günü ismet İnönü kabinesi
geçer, İnönü Hükümeti'nde maarif vekili, Âkif tarafından yazılan marşın Milli
Marş seçilmesinde önemli rol oynayan Hamdullah Suphi Bey'dir. Ancak ne
ilginçtir ki, marş yarışmasının yapıldığı tarihlerde 21 Aralık 1925 günü Hamdullah
Suphi Bey Maarif Vekilliği'nden ayrılır, yerine Mustafa Necati Bey geçer.
Yarışmanın şartnamesini hazırlayan dönemin Hars (Kültür) Müdürü Dr. Hamit
Zübeyir Bey'dir. Aynı zamanda 1925 yılı pek çok alanda inkılâpların hız
kazandığı bir süreçtir. Örneğin şapka devrimi, tekke ve zaviyelerin
kapatılması, Takrir-i Sükûn Kanunu gibi pek çok yenilik bu tarihlere rastlar.
Niçin değiştirilemedi?
Milli
ruhu ve Milli Mücadeleyi
yansıtacak bir şiir ortaya konulsaydı belki de değiştirilecekti. Ama olmadı.
Yazılan bütün şiirler ya masa başında hazırlanmışlardı, ya da ısmarlama
yöntemlerle yazıldıklarından
samimiyetten uzaktı. Bu sebeple sadece milleti değil belki de yarışmayı
düzenleyenleri bile tatmin edecek bir eser ortaya çıkarılamamıştı, 1921 de ki
ilk müsabakada da aynı, netice ortaya çıkmamış mıydı? Yarışmaya katılan 724
şiirden hiçbirisi beğenilmemişti de marşı yazma görevi Akif'e tevdi edilmişti.
Mehmet Akif'in hayatını anlatan önemli eserlerde, hatta İstiklâl Marşı'nı konu
alan araştırmalarda, 1924-25'teki yeniden İstiklâl Marşı, güfte ve beste yarışmasının
açılmasına değinilmemiştir. Konuya değinenler ise; sadece 1937 ve sonrası hakkında
bilgi vermiştir. Bunun nedeni anlaşılabilir gözükmektedir. Zira Maarif
Vekâleti yanmış bakanlığa ait belgeler tahrip olmuştur. Ayrıca yeni marş
arayışları, kabul görmediği için açılan yarışmalar da sonuçsuz kalmıştır. Onun
için bu konuda araştırma yapanlar belgelere ulaşma şansını bulamamışlardır.[4]
1937 Yılı
Girişimi
Değiştirme girişimleri bununla da
sınırlı kalmamıştır. 1937 yılında yeniden Milli Marş yazdırılmasına teşebbüs
edilmişti. Ulus gazetesi aracılığıyla bir yarışma düzenlenmiş, Falih Rıfkı,
Necip Fazıl'a da katılması için teklif götürmüştür. O da bunu, müsabakanın
iptal edilip marşı kendisinin yazması koşuluyla kabul eder ve nihayetinde "Büyük
Doğu" marşını yazar:
Büyük Doğu Marşı
Büyük
Doğu Marşı
Tanrının
alnından öptüğü millet!
Güneşten
başını göklere yükselt!
Avlanır,
kim sana atarsa kement
Ezel
kuşatılmaz, çevrilmez ebet
Tanrının
alnından öptüğü millet
Güneşten
başını göklere yükselt
Yürü
altın nesli Fatih, Oğuz`un
Adet
küçük, zaman çabuk, yol uzun
Nur
dolu elinden tut kılavuzun
Fethine
çık, (doğru), (güzel), (sonsuz)un
Yürü
altın nesli fatih Oğuz`un
Adet
küçük, zaman çabuk, yol uzun
Aynası
ufkumun ateşten bayrak
Babamın
külleri, sen kara toprak
Şahit
ol ey kılıç, kalem ve orak
Doğsun
Büyük Doğu, benden doğarak
Aynası
ufkumun, ateşten bayrak
Babamın
külleri, sen kara toprak
Ancak
Mustafa Kemal Atatürk
1938 yılında vefat edince marş kendisine takdim edilemez ve bu girişim de
böylece neticesiz kalır.
Necip
Fazıl şiirini aynı adla kitabına da
almıştır. Bu şiir, 1940'lı yıllarda Necip Kazım Akses tarafından bestelenmiş ve
kendisi bu besteyi radyodan dinlemiştir.[5]
Yarışmanın Şartnamesi
1925
yılına ait "Maarif Vekâleti
Müsveddeliği" yazılı 4 sayfa üzerine Hars Müdürü Dr. Hamit Zübeyir Koşay
tarafından tutulan el yazısı notlarda aşağıdaki hususlar maddeler halinde
belirtilmiştir:
1.
Devletçe makbul olunacak resmi marşın umum
müsabaka suretiyle bestelenmesi hususunda heyet-î celilenin 7 9.05.7340
tarihli kararı muvakki tatbike konacağı cihetle, kararnamede meskut geçilen
bazı hususatı istihzaha mecburiyet hâsıl olmuştur.
a.
Kabul olunacak devlet resmi marşının
güftesi Millet Meclisi tarafından mazhar-ı takdir olan 'İstiklal Marşı'nın
aynı mıdır?
b.
Âkif Bey'in şiiri 'medeniyet dediğin
tek dişi kalmış canavar gibi gazetelerde kıyl-ü kail mucip olan ibarelerden ma
ada, Türk kelimesini zikir hususunda kıtlık gösterir.
2.
Âkif Bey'in İstiklal Marşı, mücadele
günlerinin bir hatırası olarak yaşamalı ve merasimlerde söylenmelidir. Fakat
resmi devlet marşının güftesi:
a.
Yüce Türk Milleti'nin metin gaye ile
yürüdüğünü ifade etmeli,
b.
Cumhuriyetten istidlal ettiğimiz
manayı ifade etmeli,
c.
Türk Milleti'ni saadete ulaştıranlara
umum tarzda şükran ifade etmelidir.
Marş Şartnamesi
"Devletçe kabul olunacak marşın umumî
müsabaka suretiyle bestelenmesi hususunda Heyet-i Celîlenin 19/5/340 tarihli
kararı mevki-i tatbika konacağı cihetle Kararnamede meskût geçilen zîrdeki
hususâtın istizahına mecburiyet hâsıl olmuştur.
1-
Kabul olunacak devlet marşının
güftesi Millet Meclisi tarafından mazhar-ı takdir olan İstiklâl Marşı'nın aynı
mıdır?
2-
Âkif Bey'in şiiri"
Medeniyet dediğin dişleri sırıtan bir canavar ilah" gibi gazetelerde kıyl
ü kali mucib olan ifadelerden maada Türk kelimesini zikir hususunda kıtlık
gösterir.
3-
Âkif Bey'in istiklâl
Marşı mücadele günlerinden bir hatırası olarak yaşamalı ve merasimlerde
söylenmelidir fakat bir resmi devlet marşının güftesi
• Yüce Türk Milletinin medeni gaye
ile yürüdüğünü
• Cumhuriyetin istidlal ittiğimiz
manayı
• Türk Milletini saadete ulaştıranlara
umumi tarzda şükran ifade etmelidir.
Merasimlerde ayakta kalacak zevatın
fazla yorulmaması bâis-i icab ittiği cihetle millî marşın nihayet 8-10 mısradan
fazla olmamalıdır, bunlardan 5-6; 9-10 uncu satırlar nakarat olabilir.
4-
Milli Marş
güftesinin vakur bestesinin de güfteye uyacak surette vakur aynı zamanda ümit
saçacak surette neşeli ve tasannulardan (yapmacıktık) ayrı olması lazımdır.
5- Âkif Bey'in Marşı İstiklâl Marşı olarak kalacağı cihetle
resmi devlet marşının güftesinin tayini için bir müsabaka yapılması icap eder.
Bu müsabakadan kabul olunan eser Heyet-i Celilenin 19/5/340 tarihli kararı
mucibince umumi müsabakaya arz olunur. Heyet-i Celilenin 19/5/340 tarihli
kararında umumî müsabakada ecnebi bestekârlarına
Verilecek
mükâfat miktarı ve mükâfatın hangi
fasıldan verileceği tasrih edilmiş değildir.
"Baş
Vekâlet-i Celîliye"
başlıklı ikinci belgenin içeriği şöyledir:
1925
yılına ait Maarif Vekaleti
Müsveddeliği yazılı 4 sayfa üzerine Hars Müdürü Dr. Hamit
Zübeyir Koşay tarafından tutulan el
yazısı notlarda aşağıdaki hususlar maddeler halinde belirtilmiştir:
"Devletçe kabul olacak resmi marşın umumî
müsabaka suretiyle bestelenmesi hususunda Heyet-i Celilenin ol babtaki
kararının mevki-i tatbika konabilmesi içün Kararname-i âlide meskût geçilen
zirdeki hususâtın istizahına (sorgulama, açık bilgi isteme) mecburiyet hâsıl
olmuştur.
Kabul
olunan resmi devlet marşının
güftesi Büyük Millet Meclisi tarafından mazhar-ı kabul olan İstiklâl Marşının
aynı mıdır?
Âkif Bey'in şiirinde "
medeniyet değdin tek dişi kalmış canavar "gibi gazetelerde kıyl ü kali
mucib olan ibarelerden ma'ada Türklüğe sembol olacak bir marşta Türk kelimesi
bir defa olarak geçmez.
Âkif Bey'in istiklâl Marşı mücadele
günlerinin bir hatırası olarak yaşamalı, merasimlerde ve mekteplerde
söylenmelidir. Fakat devlet marşının güftesi yüce Türk milletinin medenî gaye
ile yürüdüğünü, Cumhuriyete istidlal ettiğimiz manayı ve Türk milletini saadete
ulaştıranlara umumî tarzda şükran ifade etmelidir.
Merasimlerde
ayakta kalacak zevatın
fazla yorulmamasnı temin icap ettiği cihetle Millî Marş nihayet sekiz on
mısradan fazla olmamalıdır. Bunlardan 5-6, 9-70 uncu satırlar nakarat
olabilir.
Milli
marş güfte ve bestesinin vakur aynı
zamanda ümit saçacak surette neşeli olması lazımdır.
Âkif Bey'in marşı İstiklâl Marşı
olarak kalacağı cihetle resmi devlet marşının güftesinin tayini içün bir
müsabaka yapılması icap eder. Bu müsabakada kabul olunacak eser 79.5.7340
tarihli karar mucibince umum müsabakaya arz olunur. İş bu müsabakada ecnebi
bestekârlarına verilecek müsabaka mükâfatının hangi fasıldan verileceği
tezekkür buyrularak bir karara rabtı rica olunur.
Milli
Marşımıza yönelen eleştiriler
belgelerde şu hususlarda odaklanmıştır, sindirilmiştir: Batı Medeniyetine "canavar" deme, "Türk" kelimesinin geçmemesi,
"lidere şükrane yokluğu", "uzunluk…"
Arabacı bu hususlara ilişkin
değerlendirmeleri şu şekildedir: "Türk adına sığınarak marş değiştirme
isteği ile Avrupa Medeniyetine söz söyletmeme çelişmektedir. Bu Türk adı ile
Avrupa tercihi perdelenmektedir. Şükrane eksikliği ise istismardan başka bir
şey değildir. Zira Akif'in marşı, Şubat 192Vde kaleme alındığı için daha ne
Sakarya ne de diğer zaferler görülmemiştir. Dolayısıyla devrin liderinin adı
geçmemektedir. "Türk Milletini saadete ulaştıranlara şükraneden",
başka bir şeyin çıkartılması güçtür. O dönem basınında sık geçen
"Kurtarıcı, Büyük Kurtarıcı, Halâskâran Gazi" gibi ifadelerin
bulunmaması, yeni dönem için bir eksiklik olarak algılanmıştır."
Belgelerde Milli Mars'a yöneltilen eleştiriler ve değiştirilme gerekçeleri
şöyledir;
3.
Merasimlerde ayakta kalacak zevatın fazla yorulmamasnı temin ettiği cihetle Milli Marşın
nihayeti 8 mısradan fazla olmamalıdır. Bunlardan 5-6 ve 9-10'uncu satırları
nakarat olabilir.
4.
Milli Marşın
güftesi vakur, bestesinin de güfteye uyacak surette vakur, aynı zamanda ümit
saçacak surette neşeli ve tasannulardan ari olması lazımdır.
5.
Âkif Bey'in Marşı'nın İstiklal Marşı
olarak kalacağı cihetle, resmi devlet marşının güftesinin tayini için bir
müsabaka yapılması icap eder. Bu müsabakada makbul olunan eser heyet-i
celilenin 19.05.1340 tarihli karan mucibince umum müsabakaya arz olunur.
6. Heyet-i celilenin 19.05. T340
tarihli kararında umum müsabakada ecnebi bestekârlarına verilecek mükâfat
miktarı ve bu mükâfatın hangi fasıllardan verileceği tasrih edilmiş değildir. [6]
Hars
Müdürü
Belgelerden
anlaşıldığı kadarıyla bu şartname
dönemin Millet ve Akşam gazetelerinde 13 Kasım 1925 tarihinde resmen
duyurulmuştur.
Yarışmanın Süreci ve Katılanları
Müracaat dilekçelerinde belirtildiği
gibi 13 Kasım 1925'te başlayan katılım süreci, Ocak 1926 sonuna kadar devam
etmiştir. Eldeki belgelere bakıldığında 60 kadar müracaat olmuştur.
Yarışmaya katılanlara baktığımızda
içlerinde tanınmış şair ve bestekârlardan fazlaca bulunmamaktadır.
1925'teki
yarışmaya, İstanbul, İzmir, Erzurum,
Denizli, Halfeti, Muş, Kayseri, Sındırgı, Isparta, Eskişehir ve Diyarbakır'dan
şairlerin katıldığı görülmektedir, İstiklal Marşı'nın kabul edildiği ilk
yarışmaya oranla 1925 yılındaki yarışmaya katılım çok yetersizdir. Katılımcıların
hemen hemen pek çoğunda ortak nokta, para ödülünden duyulan rahatsızlıktır.
Yazdıkları marşları para ödülü için değil, böylesine önemli bir marşın altında
kendi imzalarının bulunması olduğunu belirtmişlerdir. Sadece, gözleri sonradan
ama olan bir katılımcı ameliyat olabilmek için bu paraya ihtiyacı olduğunu ve
bunun için katıldığını belirtmiştir Katılımcılardan bazıları şunlardır: Enis
Behiç Koryürek (Milli Neşide), İsmail Fenni Ertuğrul ( Millet,
Cumhuriyet, Vatan), Muhittin Akyüz (Milli Marş), İzmirli İsmail Hakkı Bıçakcızade (Türk
Milli Marşı), Muğlalı Ömer Efendi Zade Hafız Sabri ( Milli Marş) şiirleriyle
katılmışlardır. Bunlardan bazıları notaları ile beraber bestelenmiş şiirler
olarak yer almaktadır. Bu özellikler, Akif'in İstiklal Marşı dışında
bestelenmiş nadir şiirler arasında yer almalarını sağlamıştır.
Yarışmanın Neticesi
Yarışmanın sonucu hakkında eldeki bilgi
ve belgelere göre bir neticeye ulaşamıyoruz. Ancak belirtilen süre içerisinde
müracaatların olduğu ve başvuru sürecinin normal şekilde işlediği görülüyor.
Bugün Akif'in Marşı resmi marş olarak gönüllerde ve dillerde söylendiğine göre
sonucu tahmin etmek pek de güç olmasa gerektir. Şiirler incelendiğinde
anlaşılacağı gibi içlerinde Milli Mücadele ruhunu yansıtabilecek seviyede marş
bulunmamaktadır. Belki de yarışmayı düzenleyenler de aynı kanaate varmış
olmalılar ki, Akif'in şiiri Milli Marş olarak kalmıştır.
İşin bir diğer ilginç tarafı, devlet
eliyle resmen ve alenen düzenlenen böylesine bir müsabaka nasıl olur da
tarihin tozlu rafları arasında kaybolur gider? Bu konuda yapılan araştırmada
bilgiye ulaşamadığı gibi, döneme şahit olmuş kişilerin hatırat ve yazılarına da
baktığımızda hiçbir bilgiye rastlayamıyoruz. Oysa yarışma Âkif hayatta iken düzenlenmiş,
Akif'e marşı yazmasında ısrar eden Hamdullah Suphi, Hasan Basri Çantay gibi
zevat da bu dönemde hayatta idi.
Hatta
daha ilginci, Hamdullah Suphi bu ikinci yarışmanın yapıldığı tarihte Maarif Vekili iken, Kasım 1925'te
bu görevinden ayrılmasıdır. Diğer bir husus Akif'in 1925 yılı Kasım Ayı'nda
Mısır'a gitmesi ile yarışmanın bu tarihlerde düzenlenmesi arasında bir ilişki
var mıdır? Daha pek çok soru cevap beklemesine rağmen maalesef bugün bu
sorulara bir karşılık bulamıyoruz. Kim bilir belki bir gün ortaya çıkacak
belgelerde bu sorulara cevap bulunabilir.
YARIŞMAYA KATILAN ŞAİRLER VE ŞİİRLERİ
İZMİRLİ
İSMAİL HAKKI BIÇAKÇIZADE (1869-1946)
Osmanlının son döneminde yetişen ve
Cumhuriyet döneminde de faaliyetlerini sürdüren önemli fikir ve ilim adamlarındandır.
Memleketine izafeten "İzmirli" lakabıyla anılmış ve tanınmıştır. Hem
medrese, hem de okul eğitimi almış ve birçok kurumda hocalık yapmıştır.
İsmail
Hakkı, 1869 yılında İzmir'de doğdu.
İsmail Hakkı, eğitimini
tamamladıktan sonra İstanbul'un muhtelif okullarında çalıştı. Bu okullarda;
muallim, müderris olarak görev yaptığı gibi bazılarında müdürlük de yaptı.
Eğitim Bakanlığı, yani o zamanki adıyla Maarif Nazırlığının bünyesinde olan
Encümen-i Teftiş ve Muayene Heyetinde bulundu (1896). Bakanlığa bağlı bir büro
olan bu kurum; telif, tercüme vs. bastırılmak istenen eserleri inceler, bastırılmasında
sakınca bulunmayanların bastırılması için izin verirdi.
İzmirli, ittihat ve Terakki
Cemiyeti'ne üye oldu. Meşrutiyetin ikinci kez ilan edilmesinden sonra, yeni
durumun üstünlüklerini halka anlatmak maksadıyla yurt gezisine çıktı. Türk
Tarih Kurumu yedek üyeliği ve Paris'teki Milletlerarası İlimler Akademisi Türk
Gurubu üyeliğinde bulundu.[8]
Cumhuriyetin
ilk yıllarında, namazda sure ve duaların
Türkçe okunması tartışmaları gündemde bulunurken İzmirlinin de görüşüne
başvuruldu. Arapçayı telaffuz etmede güçlük çekenlerin namazda ayetlerin Türkçe
çevirisini okuyabileceklerine fıkhi cevaz bulunduğunu ifade eden rapor
hazırladı[9].
Yarışmaya aynı şiiri farklı tarihlerde iki kez göndermiştir.
Müracaat Dilekçesi ve Şiiri
(1)
İzmir maarif
müdüriyeti âliyesi vasıtasıyla hükümet-i cumhuriyeti maarif vekâleti
celilesine,
Şeraiti matlube
dairesinde açık Türkçe ve Türk evzânı ile tanzim ettiğim Türk Milli Marşının
vekâleti celilenin bu hususunda ilan buyurduğu müsabakaya va’z ve tektik
buyrulması istirhamıyla lütfen arz ve takdim ederim. [10]
İsmail Hakkı Bıçakzade
9 Kanun-ı evvel 1341
(2)
Türkiye Cumhuriyeti
İzmir Vilayeti
Maarif Müdürlüğü
Adet: 5892
Hulasa:
Bıçakzade İsmail Hakkı Bey’in tanzim ettiği Türk
Milli Marşı unvanlı manzumeyi lütfen takdim kılındığına dair
Maarif Vekalet-i Celilesine
Sabık muallimlerinden ve vilayetimizin ilk tedrisat
meclis azasından Bıçakzade Hakkı Bey tarafından Tanzim ve idaremize tevdi
olunan Türk Milli Marşı unvanlı manzumenin lütfen takdim kılındığı maruzdur
efendim.[11]
26.11.1341
Maarif Müdürü
Türk Milli Marşı
Türk'üm, Türk'üm, Türk'tür Şark'ın şanlı büyük
milleti
Müstakilim, nedir bilmem esareti zilleti
Türk'üm benim aslım Şark'ın güneşi
Tarihimin yazılamaz bir eşi
Altay, Türgiş, Yakut, Kaçar, Kın benim
Azer, Tatar, Kırgız, Macar, Çin benim
Durgun deniz, Tibet, Baykal, Altaylar
Demir dağlar, gümüş çağlayan çaylar
Türk ilidir, Türk ilidir, Türk ili
Beş bin yıldır Hakk’ı över Türk dili
Türk'üm, Türk'üm, Türk'tür Şark'ın şanlı büyük
milleti
Müstakilim, nedir bilmem esareti zilleti
Tan ağarır şafak benden söker, dünya uyanır
Sabah olur güneşimden cihan altına boyanır
Hayat benim, kuvvet benim, millet benim, can benim
Asya da sultan benim, hakan benim, şan benim
Dün ben idim Garp’ı ezen inleten
Fermanımı kaftan kafa dinleten
Geçti günler birçok renge boyandım
Fakat işte bugün yine uyandım
Göklerimde yıldırımlar uçuşur
Yurtlarıma giren düşman tutuşur
Kızıl şafak, parlak yıldız, bir hilal
Ben yapmadım bak da ondan ibret al
Azametli milletimle istiklalim ocağım
Hükümetim semavidir bunu söylüyor sancağım
Derya gibi ilerlerim, çekilirim, coşarım
Eski şan ve şevketime yeni yollar açarım
Türk'üm, Türk'üm, Türk'tür Şark'ın şanlı büyük
milleti
Müstakilim, nedir bilmem esareti zilleti
İstiklalim tarihlere altın ile yazılsın
İzmirli İsmail Hakkı Bıçakçızade
ENİS BEHİÇ KORYÜREK (1891-1949)
11
Mart 1891’de İstanbul'da doğdu,
Babası İsmail Behiç Bey, Annesi Fâike Hanım’dır.. Selanik, Üsküp ve İstanbul idadilerinde
öğrenim gördü. 1913'te Mülkiye Mektebi'nden mezun oldu. Hariciye Nezareti'nde
çalışmaya başladı. Bükreş ve Budapeşte'de görev yaptı. 1921'de Türkiye'ye
döndükten sonra Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen "Müdafaa-i Milliye" adlı gizli
örgüte katıldı. 1946 seçimlerinde Demokrat Parti'den milletvekili adayı oldu,
seçilemedi. Yaşamının son dönemini zorluklar içinde geçirdi. Ziya Gökalp'in
etkisiyle hece veznini benimsedi ve Milli Edebiyat akımına katıldı[13].
Hecenin Beş Şairi'nden birisidir. Ulusal duyguları ön plana çıkaran ve yiğitlik
temalarını uç noktalara götüren şiirler yazdı[14].
Bazı şiirlerinde biçim açısından hece kalıplarını kırma çabası da gösterdi.
1946'dan sonra mistik bir şiire yöneldi. 18 Ekim 1949'da Ankara'da öldü. (http://www.turkceciler.com/sairler/enis_behic_koryurek.html) Erişim; 2011.
Müracaat Dilekçesi
Maarif Vekaleti Celilesine
Vekil Bey Hazretleri,
Maarif vekaletince Türklerin Milli Marşı için
açılmış olan müsabakaya, ikinci yaprağa yazdığım şiir ile giriyorum.
Bendeniz bu şiirimde müsabakanın şartlarını toplamış
olmak için, milletimin şevkini, cengaverliğini, ırki rabıtalarını (kan
kardeşliklerini), cumhuriyet ve demokrasi esaslarını ve nihayet medeniyet ve
irfana doğru atılışını terennüm etmek istedim. Hususiyle milli bir neşideye
biraz anane çeşnisi vermek lüzumuna kani olarak, Altay ve Çamlıbel’den Orhun da
ki Kültiğin Abidesine kadar çıktım. Kısalık ve sadelikten ayrılmamak için de
bütün söylenecek fikirlerin veya heyecanların hepsini en…..üslup ile yalnız iki
parçada teksif etmeye çalıştım. Her iki parçanın sonunu – ki bunların ikincisi
birincisinin bestesiyle okumak tabiidir- aynı gidişte bir nakarat ile bağladım. Muvaffak olup
olmadığımı şüphesiz ben bilemem, siz takdir buyuracaksınız.
Şimdi, hemen bütün milletlerde milli marştan ziyade
‘neşide’ şekli galiptir. Malum-u Samileridir ki ‘Marsiyyaz’ ın marş tarzında
oluşu da vaktiyle bunun Fransızlara milli bir neşide olsun diye bestelenmiş
olmasından ve esasen harp türküsünden ibaret bulunmasından neşet etmiştir. Ağır
ve hatta biraz da ruhani bir ahenk ile uğuldayan bütün öteki milli
neşideler ise ‘ Marsiyyaz’ ın marş
tarzından ayrı bir azametle (belge de eksik)
Bu sebeple Türkler içinde milli bir marş değil fakat
milli bir neşide bestelettirmek lazımdır sanıyorum.
Lütfen kabul buyrulmasını dilerim efendim
hazretleri.[15]
Enis Behiç
6 Kanun-ı Sani 1926
Ankara’da
ticaret vekaleti mütercimi.
Türklerin Neşidesi
Biz kimleriz? Biz Altay'dan gelen erleriz.
Çamlıbel'de uğuldarız; coşar, gürleriz.
Biz öyle bir milletiz ki ezelden beri,
Hak yolunda, yalın kılıç, hep seferberiz...
"Zafer" bizim şaha kalkmış küheylanımız;
Atıldı mı durduramaz ne dağ, ne deniz...
Felaketler pençemizde oyuncak olur
Yangınlarda bütün cihan al sancak olur.
Tan yerinden yıldırımlar saçan sesimiz
Gün batısı üzerinde şöyle duyulur;
Fırtınalar yoldaşındır nara salan Türk!
Hey koca Türk, Tanrısından kuvvet alan Türk!
Yürüyoruz, başımızda Ayyıldız'ımız.
Genç ihtiyar, kadın, erkek, oğul, kızımız...
Soyumuzda ne kahraman kardeşler vardır:
Türkmen, Oğuz, Başkurt, Tatar ve Kırgız’ımız...
Zincirlere vurulamaz aslanlarız ki*
Orhun'da var Kültiğin’den kalma yazımız...
Hamlemizden yere geçer kanlı saraylar.
Bizce birdir gedalarla baylar, giraylar...
Medeniyet şimşeğinden gelir hızımız;
Sorma: Kimdir kanatlanmış bu genç alaylar?
Bunlar bütün nura doğru akın eden Türk!
Hey koca Türk, uzakları yakın eden Türk!
Enis Behiç[16]
*Aslanlarız ki yerine 'bozkurtlarız ki' dahi
denilebilir. Fakat aslanlarız ki bana daha muvafık geldi. Veyahut' Demir
dağlar delmiş olan bozkurtlarız' şeklinde bütün mısra değişebilir.
HÜSEYİN AVNİ
Müracaat
Dilekçesi ve Şiiri
Müracaat Dilekçesi ve Şiiri
Efendim,
Lütfen takdim ettiğim Milli Marş güftesini… tanınan bir aruz vezniyle tunç gibi oturaklı ve terkipli kelimelerle daha şatafatlı ve muhteşem Surette tanzim
etmek mümkün idi. Milletin kudsiyyetini
muzafferiyetini nutuk olacak olan Milli Marş’ın aruz değil hece vezniyle ve
fakat her bir mısraı teşkil eden hecelerin ikinci mısrasında ki hecelerle hemen hemen aruz veznine mütekarib bir
tenazürle ve munis ve sade Türkçe kelimelerle tanzimi muvafık gördüm. Zaten
talep de bu merkezde idi. Manzumeyi teşkil eden mısralarda zaman, mekan, şahıs
mevzubahis olamazdı. İzzetli milletimizin mazisini
sen şöyle idin böyle idin demekle değil “ hayrul kelem ma gall ve dell” düsturuna
tevfigan icmale çalıştım yirmi
senelik evide tatbikat ve iştiğalde ve bir diğer cesaret ve müellifatımda ümidim fevkinde
gördüğü rağbet bana müsabakaya iştirak cesareti bahş etmiştir.Tazimen ve
tekrimen mahzurumu takdimle kesbi
şeref ederim efendim.
Sene 2
kanunisani 1341
İzmir
Tütün inhisarı mehakimi seniyyesi Müdür Muavini
Hüseyin
Avni
Milli Marş
Türk’üm,
Türk’üm Türk’tür dünya güneşi
Türk’üm
yolum hak ve halâsı yoldur
Türk’üm,
Türk’ün bulunur mu bir eşi
Türk’üm,
yurdum yiğitlerle doludur
Ey Türk
korkma! Hâydi marş ileri
Yürü, sana
dokunamaz hiçbir el
Seni korur
Cumhuriyet askeri
Sarsılamaz
kurmuş olduğun temel
Zulme
boyun eğmedin asırlarca
Hür
yaşamak senin hakkı sarîhin
Ezilmedin,
bağlanmadın haraca
Altın
hatla yazılmıştır tarihin
Zafer senin,
şerefli hilal senin
Ey
dünyanın azametli milleti
Mazi
senin, şanlı istikbâl senin
Yaşatacak
sensin cumhuriyeti
İzmir tütün inhisarı muhakimi seyfiyesi
Müdür muavini Hüseyin Avni
MUĞLALI ÖMER EFENDİ ZADE HAFIZ
Muğla'nın yetiştirmiş olduğu ünlü şair
ve bestekâr. Muğla Kuvva-i Milliye teşkilatı kurucusu ve Menteşe Gazetesi
sahibidir.
Müracaat
Dilekçesi ve Şiiri
Ankara'da
maarif vekâletine,
Türk marş müsabakasına melfuzen
takdim ettiğim manzume ile iştirak ediyorum. Bunun vekâletin arzusuna uygun
olduğunu zannediyorum. Evvelen; köylümüzün de kolaylıkla anlayabilecekleri
tarzda açık Türkçe yazılmış, Türk'ün büyük mazisini, parlak istikbalini
göstermiştir. Saniyen; Türk tarihindeki ( yalnız harp kahramanlılarına değil
teceddüt ve inkılabatına da ait) Türk'ün yetiştirdiği meşahir isimlerin, bilhassa
köylümüzün gönlünde Türklük duygusunu
kökleştirmek duygusuna haiz beyitlerdir.
Bazı kelimat hali hazırda ve istikbale
uygun görünmezse mesela “Ergenekon” bir masal, bir hurafe addolunursa
yerine “yüce altay” va'z edilebilir. Ve yine bilhassa “hakanlık” kelimesi ruhlarda başka tesir uyandırması melfuz görünüyorsa yerine “yasalara”
yazılabilir.[18]
H. Sabri
Milli Marş
Ergenekon
dağlarından güneş gibi beliren
Yasa koyup devlet kuran, barbarlığı
deviren
Yeşil turan illerini cennetlere
çeviren
Yafes oğlu Türk devletinden Oğuz
Han'ın oğluyuz
Ehli
salib sürüsüyle nice leş, kan veren
Milyonlara karşı koyan, yurt yolunda
can veren
İslâmlığı kurtaran, millete şan veren
Türk kaplanı
Zengilerin, Alparslan'ın oğluyuz
Güçsüzlere arka çıkan, zorbaları
durduran
Yalvarana aman veren, dik başları
vurduran
Kırk obalık aşiretten, koca devlet
kurduran
Mert yürekli Ertuğrul'un, Şah
Osman'ın oğluyuz
Avrupa'ya
karşı duran, Yunanlıyı boğduran
Türklüğünü kaybetmiş, sultanları
kovduran
İstiklal’in, cumhurluğun güneşini
doğduran
Büyük Gazi Kemal gibi kumandanın
oğluyuz
Asilerin
başlarını huzurunda eğdiren
Lozan'da ki kurultay da Türk hakkını
verdiren
Bağrı yanık milletini bugünlere
erdiren
Yavuz adlı ismet gibi kahraman'ın
oğluyuz
Hafız Sabri
Milli
Marş (2)
Altın
dağında, Orhun da gülistanlar halk eden
Yatağına
sığmamış sanki coşkun nehir idin
Asya’ya,
Avrupa’ya, Afrika’ya kol salıp
Gayzımız
Hint ve İran, Mısır ve Balkan’a yetirdin
Üç kıtada
beş denizde nevbet çalan Türkleriz
Bir
zamanlar İslamlığa nigehbânlık eyleyip
Asya’nın
kapısında kilit olduk bekledik
Reayanın
dirliğini kendimizden üst bilip
Nankörleri
asırlarca sinemizde besledik
İnsanlığa
iyilikte şöhret alan Türkleriz
Bir gün
oldu o nankörler Türk’ü ölmüş sandılar
Nesli
bozuk… Hep düşmana kandılar
Fakat
Türk’ün çelik kolu bükülür mü kolayca?
Denizlerde
boğuldular, kovuldular, yandılar
Kahramanlık
meydanında safter olan Türkleriz
Bin dokuz
yüz yirmi üçün ilk teşrini sonunda
Cumhurluğu
ilan ettin taç ve tahtlar yıkıldı
Dini alet
eden miskin medreseler tekkeler
O taassup
yolları, hurafeler yıkıldı
Teceddütte Asya’ya rehber olan
Türkleriz [19]
NEŞET
Milli
Marş Namına Naçiz Bir Güfte
Sen büyük
Türksün, başın yükseklerde olmak şan sana
Yakışır
şan ve şeref saçmak bugün el hak sana
Aç ta bak
tarihteki ecdadının mazisine
Kâinatı
titreten şanlar bırakmıştır sana
Çık da geç
durma bütün güçlükleri tâ arşa var,
Bir güneş
ol gökyüzünde gıpta etsin ay sana
Parla,
nurlar saç o bir de her şehidin ruhuna
Öyle
yüksel ki küçük gelsin bütün eflak sana
Sen
çalıştıkça çalış kuvvet verir Mevlâ sana
Sen
yoruldukça yorul kudret verir Allah sana
Şu büyük
kalbindeki iman verir nusret sana
Bir Kemal
bahş eyledi ey Türk, büyük Allah sana
Canla başla
hizmet eyle şu vatan toprağına
Âşık ol,
kul ol esir ol dağına ırmağına
Değmesin
ağyar eli ey Türk sarıl sancağına
Sevgili
yurdunda hâkim olmasın düşman sana
Türk nedir
göster cihana, şan bırak evladına
Türk nedir
anlat zamana nam bırak ahfadına
Şanlı şöhretli
büyük Türkler desinler adına
Ya ölüm! Yahut şerefli bir hayat
lazım sana
Türk nedir göster cihana, şan bırak
evladına
Türk nedir anlat zamana nam bırak
ahfadına
Şanlı şöhretli büyük Türkler
desinler adına
Ya ölüm! ya şerefli bir hayat lazım
sana...
Büyük Gazimiz Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri Namına Yapılan Marş
(Suz-i
dil makamında bestelenmiştir.)
Millete
bahşetti ulviyet doğup nuru Kemal
Türkleri müstağrak etti nurlara nuru
Kemal
Kâinatı itti tenviri ol dehanın şulesi
Yer
değil hana semada buldu Hurşitler
Kemal
…
Hakkıdır millet sürurundan coşup koşsa
sana
En küçük ferdi de dinler edersin
hasbıhal
Zatına layık kemal bulmak tasvirden
baid
Lal olup aciz kalır.......Ehli kemal
DOKTOR ALİ
RIDVAN UNAR
Unar 1900yılında Üsküdar/ İstanbul’da
doğdu. Babası, Yazar Salih Saim Unar Beydir. Üsküdar Sultanîni (lise), daha
sonra Tıp Fakültesini (1924) bitirdi. Guruba Hastanesinde çalıştıktan sonra Tıp
Fakültesinde “birinci seririyat-ı dahiliye” ihtisası yaptı. Ankara Numune
Hastanesinde, Trabzon ve Samsun Devlet hastanelerinde iç hastalıkları uzamanı
olarak çalıştı. Trabzon ve İstanbul’da Sıhhî Muayene Komisyonu başkanlığına
getirildi. Daha sonra İstanbul’da Haseki Hastanesine geçti. Yedi Gün ve Dirim
dergilerinde edebî ve meslekî makaleleri yayımlandı[22].
Müracaat Dilekçesi ve Şiiri
Maarif
Vekalet-i Celilesine
Arz-ı acizanedir.
Vekalet-i
celilenin tamiminde ki esasata riayet ederek Türk Cumhuriyeti için bir Milli Marş güftesi tertip ettim.
Manzur-ı ali buyrulacağı üzere melfuz
manzume, açık bir Türkçe ile yazılmıştır. Tamimde zikr olunacağı ve talep
buyrulduğu vech ile Türk'ün büyük mazisini, varlığını ve yüksek istikbalini
vazıh bir üslup ile ifade etmektedir. Bütün mısralarında Türk'ün yüksek
kabiliyetlerinin izleri görüldüğü gibi, güftenin umumiyetle metanet ve ümit
verici bir tarzda olmasına itina edilmiştir.
Bu
cihetlerin nazarı
dikkate alınarak manzumenin Milli Marş güftesi olmak üzere kabulünü istirham
ederim efendim.
Milli Marş
Coşkun
yüreğim şevk ile ümit ile çarpar
Cennet
gibi Türk ülkesi baştan başa şâdân
Bir şafak
karşımda açık işte ufuklar
Göklerde
uçan şanlı hilâlim gibi tâbân
Her
kavgada düşmanları taştan taşa vurdum
Gönlümdeki
ateşte cehennemler erirdi
Yurdumda
şehâmetle bugün tahtımı kurdum
Artık kara
günler kara topraklara girdi
Yüksek
adımın şöhreti Altayları aştı
Tarihimi
keskin kılıncım yazdı serâser
Al bayrağa
coşkun kanımın rengi yaraştı
Arş üstüne
yükseldi hilâlimle beraber
Durmaz
yürürüm gayeme kuvvet bana haktır
Ferda
doğuyor pembe şafaklar gibi nevvâr
Cennet
vatanın her yanı pür nûr olacaktır
Ruhumda güneşler yaratan mucizeler
var
NUTKULLAH
Türkiye Milli Marş Güftesi
Yıllarca
semâmızda duran cehl ile zulmet
Birden
boğulup gitti ve kurtuldu millet
Artık o
taassup kararan ufka gömüldü
Her şanlı
mücâhit bu günün uğruna öldü
Korkunç
gecelerden büyük nuru doğurtan
Zulmette
bugün bir medeniyet yolu buldun
Türk genci
yürür nura bu ulvi emeliyle
Türk
mucize gösterdi o kutlu eliyle
Mâzide
nasıl milletimin varsa gururu
Âtiyi de
tes'it edecek say ve nuru
Artık yürü
Türk genci! Emin ol seferinden
Azminle,
kemâlinle bugün yükseliyorken
Âti, sana
hep tatlı emellerle gülümser
Şarktan
doğan her nurlu güneş Türklük'e benzer
Türk
ülkesi baştanbaşa Türk Milleti’nindir.
Türküm
diyen her fertte vatan hissi derindir
Türk azmi
ve Türk duygusu bir darbı meseldir
Bir Türk
eri bî-şüphe bu dünyaya bedeldir
Mâzide
nasıl milletimin varsa gururu
Âtiyi de tes’it edecek say ve nuru
28/12/1925
Nutkullah[25]
YAHYA SAİM
Yahya Saim (Ozanoğlu) 1898-1962
Yahya Saim, 1894'te İstanbul'un Mercan Mahallesinde
doğdu. Babası, son Osmanlı Mebusan Meclisine Erzurum milletvekillerinden
Belekzade Yusuf Ziya Bey'dir. İlk tahsilini İstanbul'da Cerrahpaşa Mahalle
Mektebi, Şemsülmaarif, Tefeyyüz ve Ravzatülmaarif iptidaîlerinde yaptıktan
sonra, Galatasaray Sultanîsine giren Ozanoğlu, buradan 1911-1912 ders yılında
mezun olup, Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesine girdi.
Darülfünundan mezuniyeti ise 1913-1914 ders yılındadır. Meslek (öğretmenlik)
hayatı İstanbul'da Çandarlı Kara Halil İptidaîsinde başladı. I. Dünya Savaşı
yıllarında, Harbiye Nezaretinde kâtip olarak askerliğini yaptıktan sonra,
1919'da Darüleytam (Balmumcu) hocası, 1920'de Haydarpaşa Hastahanesi Karantina
Müdürlüğü ve 1921'de Darüleytamları Genel Müdürlüğü memuru oldu. 1923'te Konya
Lisesi Türkçe öğretmenliğine atandı. Bu tarihten itibaren emekliliğine kadar hep
Türkçe, Edebiyat ve Felsefe öğretmeni olarak çalıştı. Görev yerleri, sırasıyla
şöyledir. 1924: Kayseri Lisesi ve Öğretmen Okulu, 1929: Trabzon Erkek Lisesi,
1932: Ankara Lisesi, 1933: Kayseri Lisesi, 1933: İstanbul Uluköy Ortaokulu,
1935: Emirgan Orta Okulu, 1938: Üsküdar 1. Orta Okulu, 1941: Haydarpaşa Lisesi.
Haydarpaşa Lisesi öğretmenliğinden 15 Eylül 1953'te emekliye ayrıldı. Yahya
Saim hem aruz, hem hece vezniyle şiirler yazdı. Servet-i Fünun, Millî Mecmua,
Türk Yurdu, Gündüz dergilerinde şiir ve yazıları çıktı. Şiirlerinde millî
Mücadeleyi ve kahramanlıkları, Cumhuriyetin erdemlerini dile getirdi. Yahya
Saim Ozanoğlu 3 Haziran 1962'de İstanbul'da vefat etti.[26]
Milli Marş
Dilber vatanın bağrını yüz bin sene evvel
Rabbim dökülen kırmızı kanlarla yarattı
Bayrak, ağaran göklere yıldızlara yüksel
Aşkım sana yurdum gibi bir cennet arattı
Yerlerde sürünmekte şeref yok, yaşamak hak
Göklerde meleklerle uçan sevgili bayrak
Ey Türk ili, ey gözleri matem dolu kardeş
Yaşlarla doğan günlerimiz hep sönecektir
Binlerce şafaktan daha parlak daha ateş
Bir kalbin içinden geliyor işte bu tekbir
Yerlerde sürünmekte şeref yok, yaşamak hak
Göklerde meleklerle uçan sevgili bayrak
Bel bağladım irfana, ümidim medeniyet
Tarihe şerefler taşıyan bir güneşim ben
Nurumla yakar alnını zulmet ve cehalet
Nurumla hakikat doğacak, yükselecek fen
Yerlerde sürünmekte şeref yok, yaşamak hak
Göklerde meleklerle uçan sevgili bayrak
Namusa tapan bir babanın varisiyiz biz
Toptan daha kuvvetli gönül ateşimiz var
Sönmez güneş goncasıdır seçtiğimiz iz
Gözlerde, gönüllerde, simalarda o iz var
Yerlerde sürünmekte şeref yok, yaşamak ha
Göklerde
meleklerle uçan sevgili bayrak
Kayseri
Lisesi edebiyat muallimi
Yahya
Saim-1926[27]
ASAF TALAT
Müracaat Dilekçesi ve Şiiri
Maarif
vekaleti celilesi kalemi mahsusa müdürlüğüne
Pek muhterem Bey Efendim,
Milli
Marşımızın güftesi için Kanun-ı Sâni; 1342
sonuna kadar bir müsabaka küşad edildiğini gazetede okudum. Bence şiir ilham
neticesi olmalıdır. Binaenaleyh, şevki tabi ile vücuda gelmiş olan eşarımdan
birini takdim ediyorum. Pek zayıf bir ümitle kazanacak olursam mükâfatını
Teyyare Cemiyetine takdim edeceğimi arz ve hürmetlerimle kabulünü niyaz ederim
efendim.
Bayezid
Mürettebmahkeme-i Asliye Reisi
Asaf Talat
25
Kanun-ı Evvel 1341[28]
Âsaf
Talat
Milli
Marş
Ey
yüce Türk, ey kahraman
Yiğitliğine
yok yaban
Sana
bu azamet bu şân
Miras
kalmıştır atadan
Ey
Türk her şeyin güzeldir
Bir
Türk dünyaya bedeldir
Sözü
bir darbı meseldir
Nice
büyüksün dünyadan
Bunu
sâde et ispat
Medeniyette
de kıl sebat
Hurafeleri
başından at
Olur
al Gazi Paşa’dan
Cumhuriyet
sana candır
Hâkim
kanun vicdandır
Seni
mahveden sultandır
Sultan
fenadır vebadan
Yüksel
ey Türk göklere çık
Zihnin
açık, yolun açık
Manilerin
varsa bak sen
Sakın
her türlü beladan
Uyan
ey Türk, fen ve sanat
Kazandırır
sana servet
Senden
gayret, senden himmet
Muvaffakiyet
Hüda’dan
Ey
Gazi Mustafa Kemal
Tarihte
yok sana emsal
Bu
zaferle bu istiklâl
Doğdu
sendeki zekâdan
Ay
yıldızı sen parlattın
Düşmanı
vatandan attın
Sen
harikalar yarattın
Yaşa ey Türk’ü yaşatan
Asaf
Talat
25
Kanun-ı Evvel 1341-1925[29]
Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti
Celilesine
Muş VİLAYETİ
12-12-1341
Milli
Marş güftesi için açılan müsabakaya –haddim olmadığı halde- acizane iştirakimi
ifade ve iblağ eden zîri imzalı manzumenin lütfen hak-i paye takdim kılındığını
arz-ı mücaseret eylerim efendim hazretleri.
Muş Vilayeti Tahrirat Müdürü Memduh
MUŞ VİLAYETİ TAHRİRAT MÜDÜRÜ MEMDUH
Milli Marş
Bilsin
artık bütün âlem hedefim hep ileri
İnkılâp
ordusunun her yüce Türk bir neferi
Okunur
neslimin nâsiyelerinden eseri
Yükselen
sancağımın menendi azmin zaferi
Ben
şerefle övüneyim, bendeki kuvvet haktır
Beni
bilmek dileyen hakkı tanır, mutlaktır.
Anadan hür
doğarak hür yaşamaktır şânım
Hilkatin
eski gününden beri var imanım
Daha çok
gün yaşatır, şan yaratır iz’anım
Ebedi
titreyecek yurdum için vicdanım
Kurtuluş
günlerinin açtığı yoldan dönmem
Ağaran
fecr-i hayatım gibi parlar, sönmem
Irkımın
şan dolu mazisi büyüktür, uludur
Uzanan
rehgüzârım hak yolu, irfan yoludur
Yıkan
engelleri, Türk’ün o bükülmez koludur
Yurdumun
her yanı kudret dolu, varlık doludur
Sönemez
varlığımın yurduma neşrettiği nur
Görünen
beniyyede ancak benim hakkım okunur
Medeniyetle
teceddüt bana bir aşk-ı Kemal
O benim
feyzi âtimdir, odur istiklâl
Açılan
ufuk hayatımda gülümser, ikbâl
Bana
değmiş her eli kanlı kör bir istikbâl
Yaşa ey
sevgili millet yalnız sen var ol
Seni sevmekteyiz gittiğimiz her yeni
yol
Muş Vilayeti Tahrirat Müdürü
Memduh
13-12-1341[30]
MUALLİM
BEHRAM LÜTFİ
Türkiye Cumhuriyeti Çorum Maarif Müdürlüğü
Maarif Vekâleti Celilesine
Hülasa: Muallim Behram Lütfi Bey
tarafından
Yazılan Milli Marşın lütfen takdim
Kılındığına dair
Milli
marş müsabakasına iştirak etmek üzere
erkek orta mektebi Türkçe muallimi Behram Lütfi Bey'in yazdığı eserin lütfen
takdim kılındığını arz eylerim efendim.
28 Teşrinisani 1341
Muallim Behram Lütfi
Muallim
Behram (Lütfi) 1890-?
Milli Marş
Daha dünya
karanlıktı giden yoktu izinden
Türk
varlığı parıldadı ışıkların içinden
Gök Tanrın
ilk ışığı Türk adını işledi
Hilâl,
Türk’ü sinesinde esirgedi, gizledi
Türk’ü
hilâl doğurdu
Türk
hilâli korudu
Hilâl
gökte duracak
Türk ebedi
kalacak
Bahtı kara
ülkeleri kanlı tufan yıkarken
Vahşi
ırklar birbirini ejder gibi boğarken
İnsanlığı
talim etti kâinata Türk adı
Medeniyet
Türk’ten doğdu, dünyayı Türk kurtardı
Türk’ü
hilâl doğurdu
Türk
hilâli korudu
Hilâl
gökte duracak
Türk ebedi
kalacak
Türk’ün
ulu varlığıdır insanlığın dileği
Tanrının
öz kabesidir, Türk arzın yüreği
Türk’ün
adı olmasaydı dünya zindan olurdu
Günün yüzü
kararırdı, gökler hicran okurdu
Türk’ü
hilâl doğurdu
Türk
hilâli korudu
Hilâl
gökte duracak
Türk ebedi
kalacak
Türk
varlığı tarihlerin güzel şanlı feyzidir
Türk
birliği dört bucağın mihveridir, özüdür
Tarihimin
her yaprağı lâ yemût bir âbide
Nasıl vecde gelmeyeyim Türklüğümün
önünde…
Muallim
Behram Lütfi[31]
MÜTEKAİT İSMAİL
Türkiye
Cumhuriyeti Maarif Vekaletine,
Ezine -Çanakkale
1 Kanun-ı Evvel 1341
Efendim Hazretleri,
Millet Marşı güftesinin tahriri hakkındaki müsabakaya dair ilanı okudum.
Yazdığım güfteyi lütfen arz ve takdim eylerim. İhtirâmâtınkabul
buyrulmasını rica eylerim efendim hazretleri.
Ezine ilk erkek mektep muallimi
İsmail Hakkı
Milli Marş
1. İleri marş ileri
Arkadaşlar ileri
2. Açıldı milletlere Medeniyet seferi
3. Erlere bak erlere Önünde ki rehberlere
4. Şecaat meydanının Hep şanlı gazanferi
5. Aslan yatağı yurdun Dünyaya nizam kurdun
6. Düşman kaçtı sen vurdun Üç bin seneden beri
7. Ey ulu Türk Milleti Ünün cihanı tuttu
8. Sancağında hilâle Bütün çıktı müşteri
9. İstiklâl hâkimiyet Cumhuriyetle daim
10. Sensin ancak vatanın Sahibi, fermanber[33]i
2. Açıldı milletlere Medeniyet seferi
3. Erlere bak erlere Önünde ki rehberlere
4. Şecaat meydanının Hep şanlı gazanferi
5. Aslan yatağı yurdun Dünyaya nizam kurdun
6. Düşman kaçtı sen vurdun Üç bin seneden beri
7. Ey ulu Türk Milleti Ünün cihanı tuttu
8. Sancağında hilâle Bütün çıktı müşteri
9. İstiklâl hâkimiyet Cumhuriyetle daim
10. Sensin ancak vatanın Sahibi, fermanber[33]i
Nedim
Halid
Milli
Marş
Bir
elinde bilgi ışığı yürür turan aslanı
Bir
zamanlar sen idin Hint’i Çin’i kurtaranı
Altınoluk
kalbinden sendin nurun yaratanı
Sensin,
sensin hep sensin şarkın yiğit insanı
Altayların
bozkurdu ergenekondan kurtuldun
Yıldızların
nuru gibisin turandan doğmuştun
Çok
işlerimiz var yapacak her şey bekliyor seni
Gündüzleri
gecelerden ayıran güneş gibi
Dünya
âlem değişti her şey şimdi oldu yeni
Yeniliktir
her yolumuz ey Türk bil ki
Altayların
bozkurdu ergenekondan kurtuldun
Yıldızların
nuru gibisin turandan doğmuştun
Hak
yoludur her yolumuz haktır Türk’ün her dileği
Hak
verilmez, hak alınır bunu böyle bilmeli
Ey
tunç yüzlü aslanlar yürüyelim hep ileri
Türklük
her şey demektir bu şerefle ölmeli
Altayların
bozkurdu ergenekondan kurtuldun
Yıldızların
nuru gibisin turandan doğmuştun
Çok
karanlık günlerde talih bizi denedi
Çok
dikenli yollardan ezdin geçtin hep ileri
Türk’üz
Türk’üz biz Türk’üz, biz her Türk’ün rehberi
Kini
gönder (Hak) çiçeği, kini kalbe gömmeli
Altayların
bozkurdu ergenekondan kurtuldun
Yıldızların nuru gibisin turandan
doğmuştun
7 Kanunuevvel 1341 Geyve
mahkeme-i asliye mustantifi
ERZURUMLU SALİM
POLAT
Vekil Bey Efendimiz Hazretleri
Ben
sonraları arız olan bir hastalık neticesi
gözden malul bir Türk dericisiyim. Gazete okuturken Türk edebiyatını ima eder
bir marş için seçim açıldığını öğrendim. Türklüğün vatanı hakkında titreyici
bir yürek taşıdığımdan senelerden beri
susmuş olan kalbimin atmasına sığındım. Buna merbuten takdim ettiğim.parçayı bahşetti.güftemin
tali’i Türk'ün lisan- ebediyeti gibi parlar birinciliği
tutabilirse,
kazanmış olacağı mükafatın da, mümkün ki
gözlerimin açılmasına medar teşkil edeceği ümidiyle tazimatı mahsusuma terdifen
takdim ediyorum vekil bey efendi hazretleri.
Erzurumî Salim Polat
l
Kanunusani 1341
Diyarbekir
de fatih paşa mahallesinde ve 562 numaralı hanede
Mukim
Erzurumlu Salim Polat [35]
Erzurumlu
Salim Polat
Türk
Ebediyet Marşı
Şu
gürbüz ses musiki mi, çağlayan mıdır? Yavaş..!
Yoksa
Türk’ün ebediyet marşı mıdır? Arkadaş…!
Dinle;
vecdim, heyecanım pâk ruhumu kükretti
Hakkım
bana yaşayışın körseğini öğretti.
Ey
aydınlık, nur yağdıran gecelerin hülyası!
Ebediyet
düştü işte, ah ırkımın rüyası.
Beni
böyle azametli, mehib tutmuş yaradan,
Türk
ölür mü, yenilir mi alçaklara? Bir zaman!
Ey
asırlık şanlarımın cilvegâhı vatanım!
Ben
senin için elde kılıç parçaladım, kefenim.
Ufuklarda,
yücelerde bayrağımı açarım,
Bir
güneşim, dünyalara kutlu emel saçarım.
Dünya
benim, çil, ufacık bir obalık dağımdır.
Yerler
benim, gökler benim, hep güllüğüm, bağımdır.
Ey
arkadaş, bu benim şanlarıma karşıdır
Dinlediğin
gürbüz sesler ebediyet marşıdır.
Ölüm
gelse, hep dünyayı yıkıp sökse, devirse,
Gülle,
barut, ateş her bir yanımı çevirse,
Ölmeyecek,
sermediyet tutacağım, Avrupa!
Ey
heyula medeniyet, heykel, anîd, kör kafa
Kirli
elin, kanlı dişin, bir de bana değemez,
Zayıf
kolun, her boynumu artık büküp eğemez.
Ben
Hakk’ıma, imanıma, vicdanıma dayandım,
Türk
Güneşi sönmeyecek, parlayacak inandım.
Asil
marşım, naralarım, yüreğini sızlatsın,
Varlığımın
sayhaları boş beynini çınlatsın.
Dünya
benim, çil, ufacık bir obalık dağımdır.
Yerler
benim, gökler benim, hep güllüğüm, bağımdır.
Dünya
şahit yönüm benim şanlara karşıdır.
Ey vatandaş dinle şu sesi ebediyet
marşıdır.
MUHİTTİN AKYÜZ (1870-1940)
1870 yılında İstanbul 'da dünyaya
geldi. 1885-1888'de Harp Okulu'nu bitirdi. Teğmen rütbesiyle askerliğe
başladı. 1888 yılında Harp Okulu'nda öğretmen yardımcılığına başladı. 1897'deki
Türk-Yunan Harbi'ne de katıldıktan sonra tekrar Harp Okulu'nda öğretmenliğe
döndü ve 1905'te sürgüne gönderilene kadar bu işi sürdürdü. Öğrencilere padişah I. Abdülhamid aleyhinde
görüşler aşıladığı gerekçesiyle 1905'te rütbesi geri alındı ve önce Fizan'a,
ardından Diyarbakır'a ve Erzurum'a sürüldü. İstiklal Madalyası sahibi olan
Muhittin Akyüz, 3 Ekim 1940 günü hayatını kaybetti ve Ankara Hava Şehitliği'nde
defnedildi.
Müracaat Dilekçesi ve Şiiri
Maarif
Vekaleti Celilesine,
Milli
marş güftesinin tanzim ve maarif
vekaleti celilesine irsal ve takdimi hakkında ceraid-i yevmiye ile vukuu bulunan
ilanattan cesaret alarak tanzim eylemiş bulunduğum marşın notasını lütfen
takdim-i huzur-u samilerine arz olunur efendim hazretleri.
12Kanun-ıSani1926
Mütekaidin-i Askeriyeden Miralay
Muhittin[37]
Marşı
Milli (1)
Cümle millet ferahlandı gülüyor
Aziz vatan sahibini buluyor
İslâm ile henüz nimetleniyor
Her taraf cennet asa oluyor
Yaşasın vatan yaşasın millet deniyor
Ne büyük nimet bu söz söyleniyor
Marşı Milli (2)
Ehli
vatan ahdi Zişan
ettiler
Vatan
için ölmeyi mukaddes bildiler
Vatandaşlar el ele birleştiler
Yaşasın adalet yaşasın müsavat dediler
Aslan
yürekli Kemal Paşa uludur
İtikadı iman ile doludur
Allah'ın pek sevgili kuludur
Askeri her tarafta doludur[38]
HACI HAŞİM
Hars
Müdüriyeti Aliyesine
Maarif
vekaleti celilesince Milli Marş
ittihaz edilmek üzere bir manzume inşadının müsabakaya va'z buyrulduğunu dün
akşam gazetesinde okudum.
Reisi
Cumhur Hazretlerinin geçenlerde
İzmir'e teşrif buyurdukları sırada bir kışla duvarında "Bir Türk dünyaya
bedeldir" ibaresini havi bir levha görmeleri üzerine bence doğrusu
"Bir Türk dünyaya bedeldir" buyurmuş olmalarından mülhem olarak
yazdığım manzumeyi takdim ediyorum. Şeraiti kabulleri sadelik olduğunu
bilmekle beraber lisanımızın henüz Arabi ve Farisi kelimattan
istiğna hasıl edecek ve her sözü ifade
için gerekli matlubeyi haiz olacak derecede zenginleşememesi sebebiyle bu şarta temelli
riayete imkan bulamadığımı maal ızdırar arz ederek bil vesile takdim ve....
eylerim efendim.
İstanbul
'da Beyazıt
civarında Mustafa Paşa Hanın da 11 numaralı yazıhanede
Milli Marş
Türk 'üz, bu şeref bizler için fahre
mahaldir
Bir Türk, sözün doğrusu dünyaya
bedeldir.
Türk 'ün ezeli, kudreti meşhur
meseldir.
Bir
Türk, sözün doğrusu dünyaya bedeldir.
Biz
halka teceddüd-i
medeniyet yolu açtık
Her yerde ilim ve marifet envarını
saçtık.
Hiç kimseden alemde ne yıldık ne de
kaçtık.
Bir
Türk, sözün doğrusu dünyaya bedeldir.
İmdad-ı Hûda, akıl ve zeka yaverimizdir.
Tedbir ve basiret ebedi
rehberimizdir.
Dünyada yine en güzel ülke yerimizdir.
Bir Türk, sözün doğrusu dünyaya bedeldir.
Hacı Haşim
BEKİR OĞLU MUHAMMED TEVFİK
Maarif
Vekaleti Celilesine
13 Teşrin-i sani 1345 tarihli Millet
Gazetesi’inde milli marş müsabakası açıldığı dermiyen edilmiş şerâiti deruhte
ederek acizanelerimle bir marş tanzim ettim. Maksadım mükâfat-ı nakdiye almak
değil, namımla milli marşın vücut bulundurulması mefkuremi birhayli helecanla
çalıştırmıştır. Müsabakada muaffak olduğum takdirde şimdiden ilan-ı bahtiyar
eylerim efendim.
24
Knun-ı evvel 1341
Yavuz
Donanması Seyfiyesi Mürettebatından
Bekir
oğlu Muhammed Tevfik
Antalya
Milli
Marş Güftesi
Tarihte
harikalar yaratan mert, yılmaz
Türkleriz
Cihanda efsaneler yaratan cengaver
bir milletiz
Ta
ezelden gökyüzünde
dalgalanan ay yıldız varlığımızın arması
Yüce münci-ü kemallerde Türk benliğinin
güneşi
Terakki
ve medeniyet yolunda ballar yapan anlar gibi çalışacağız
Hak uğrunda kudurmuş kaplanlar gibi
çarpışacağız
Eğer vatandaşlar şu aziz vatana
tecavüzkar bir el uzanırsa
Kükremiş arslanlar gibi hudut
boylarına taşacağız
Her
bucağından yurdumuzun atacağız zafer
zafer naraları
Saçacağız zaferden sonra hayat,
şeref, istikbal ışıkları
Müsterih ol ey şu aziz vatanın
uğrunda giden kahraman simalar
Sizi temsil eden milletten hürmet
ebediyen hürmet sizlere
Muhammet
Tevfik[40]
MARŞIN BESTEKÂRI ZEKİ ÜNGÖR'E AİT İKİ
MEKTUP
Türkiye Büyük Millet Meclisi Maarif
Vekâlet-i Celilesine
Arz-ı âcizîdir,
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Maarif
Vekâlet-i Celilesi'nden bestelenmek üzere taraf-ı âcizâneme lütfen gönderilen
bir kıt'a İstiklal Marşı güftesini minnet ve şükranla aldım. Sevgili
Anadolu'muzun hayat ve istiklâl davasındaki metîn azmini, yüksek imanını bütün
âleme tanıttıracak, vatanın bugünkü mukaddes fedakârlığını yarının evlatlarına
hürmetle hatırlatacak bir marşın kıymeti şüphesiz ki yüksek olmak lazımdır.
Bendeniz
de bu nokta-i nazardan, mesleğimin
bahşettiği tecrübeye ve ihtisasa binaen mümkün olduğu kadar canlı ve sert aynı
zamanda muvaffakiyetle terennüm edilebilecek bir besteyi bi't-tertib huzur-ı
âlîlerine takdim etmekle mübâhiyim. Yalnız güftenin aruz vezninde olması,
mısraları teşkil eden hecelerin musiki ölçülerine göre tertip edilmemesi ve her
kıtada yek-diğerinden farklı düşmesi eserin kuvvet ve revişini ihlal ettiği
gibi, güftenin ahenk ve ifadesini de haleldar ediyor ve her kıta için ayrı bir
bestenin tertibini icap ettiriyor. Bu ise bir marş için tabii doğru olamaz.
Çünkü marşların gayet kısa ve sade mısralardan ibaret olması rağbet-i umumiyeyi
daha ziyade celp ve temin ettiği zât-ı âlilerince takdir buyrulur fikrindeyim.
Bu itibarla güftenin yalnız ilk ve son kıtalarının bestesini takdim ediyorum.
Eğer bestenin tarzı muvafık bulunur, diğerlerinin tertip ve tanzimi arzu
olunursa emr-i vâlâlarına intizardayım.
Tertip
ettiğim bu besteyi bütün mahzurlardan
kurtarmak için Ali Ulvi Bey'e tanzim ettirdiğim diğer bir güfteyi de ayrıca bu
besteye tatbik ile manzur-ı âlîleri buyrulmak üzere takdim ediyorum.
Hürmetler..."
Musika-yı Hümayun Orkestrası Muallimi Zeki
15 Haziran 1921[41]
Belgeler
içerisinde yer alan ve Marşın
bestekârı Zeki Üngör'e ait yukarıda ki mektup diğer belgelerden pek çok
yönüyle ayrılmaktadır. 60 civarındaki belgenin tamamı 1925 yılındaki müsabakaya
ait iken, sadece bu mektup 1921 yılındaki ilk müsabaka ile ilgilidir. Mektubun
yazılış tarihi 15 Haziran 1921. Kazım Nami (Duru) Bey'e iletilmek üzere
yazılmış.
İlk mecliste Akif'in şiiri ittifakla
seçildikten sonra yine meclis kararıyla bestelenmek üzere memlekette tanınmış
bestekârlara gönderilir. Zeki Üngör'de bunlardan birisidir. Kendisine
bestelenmek üzere meclis tarafından gönderilen bir kıta marşı sadece bestelemekle
kalmamış buna Ali Ulvi Elöve'ye yazdırdığı bir marşı da ekleyerek geri
göndermiştir. Elimizdeki bu mektup sadece bu durumu özetleyen belge
durumundadır. Maalesef bugün bu beste ve Ali Ulvi Elöve'nin yazmış olduğu
güfte bulunmamaktadır. Bestekârın hatıratlarında maalesef bu bilgilere
rastlayamıyoruz. Çünkü Zeki Üngör'ün kardeşi Ethem Üngör tarafından yazılan ve
Zeki Üngör'e ait hatıratlarda marşın 1922 yılında besteleniş hikâyesi şu
şekilde anlatılır:
"Kurtuluş ordusu süvarilerinin İzmir’e
girdiklerinden iki veya üç gün sonra evimde oturuyorduk. Kapı çalındı, ilkokul
öğretmeni ihsan merhum geldi. Büyük bir heyecan içinde süvarilerin İzmir’e
girişlerini anlatmaya başladı. Hepimiz coşmuştuk. Hemen kalkıp piyanonun başına
geçtim ve derhal içimden doğan parçayı çalmağa başladım. Böylece marşın ilk
"ti..." yerine kadar olan akoru çıktı. Bu şekilde iki üç mözör
yaptım. Arkadaşlarım "Aman" dediler, "bu çok güzel bir şey
olacak" Bunun üzerine İhsan'a, İzmir'in kurtuluşunu ve büyük zaferi bütün
teferruatıyla anlatmasını rica ettim. O anlattı, ben çaldım. Böylece kısa
zamanda eserin taslağı ortaya çıktı. Ertesi gün de çalıştım, iki gün sonra
beste bitti. Götürüp arkadaşlara gösterdim. Çok beğendiler. Bunun üzerine bu
müziği millî marş olarak takdime karar verdim. Ve kıymeti hakkında daha kafi
bir karar edinmek maksadıyla sonra direktörden gelen bir mektupta, eserin çok
orijinal bulunduğu ve melodisinin Türk milletinin ihtişamına yakışacak şekilde
olduğu belirtilerek tebrik ediliyordum. Bu mektup geldikten on beş gün sonra
beni Ankara'dan çağırdılar..."
Yukarıda ki ifadelerden şimdiki bestenin
Eylül 1922 tarihinden sonra yapıldığı anlaşılıyor. Oysa kendisine ait bu
mektupta Haziran 1921 tarihinde bestenin yapılışı anlatılıyor. Demek ki Zeki
Üngör'ün 1921 de yaptığı ilk beste bugün ki besteden farklı idi. Zaten marşın
ilk ve son kıtalarını bestelediğini belirtmiş. Bugün ki beste birinci ve ikinci
kıtaya aittir. Ayrıca mektupta marşı bestelemenin ne kadar zor olduğunu
belirtmiş. Bu durum, marsın beste ve güftesinin uymadığı eleştirilerini açıklamamız
da ve anlamamız da bizlere yardımcı olmaktadır.
OSMAN ZEKİ
ÜNGÖR KİMDİR? (1880 -1958)
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın ilk
şefi ve İstiklal Marşı'nın bestecisidir. Santuri Hilmi Bey'in torunu olan Osman
Zeki Üngör, 1880 yılında Üsküdar'da doğdu. On bir yaşındayken Muzıka-yı Hümayun
(saray orkestrasına alındı. Orkestradaki başarısı II. Abdülhamit'in dikkatini çekti ve
konser kemancısı olarak yetiştirildi. Vondra Bey'den sonra uzun yıllar
başkemancı olarak çalıştı.
1924'te
Ankara'da çok
beğenilen iki konser veren topluluk, Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti adı
altında cumhurbaşkanlığına bağlandı ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın
çekirdeği oluştu. Topluluğun ilk şefi olan Osman Zeki, 1934 yılında sağlık
nedeniyle emekliliğini istedi. İstiklal Marşı dışında, çoğu marş türünde başka
yapıtlar da bestelemiştir.
1958
yılında hayatını kaybeden sanatçının
cenazesi, askeri bando tarafından İstiklal Marşı çalınarak Karacaahmet'te toprağa
verilmiştir.
SONUÇ
Buraya
kadar ki bilgi ve belgeler göstermiştir
ki, marşımızı geçmişte olduğu gibi gelecekte de değiştirmek isteyenler
çıkacaktır. TC Anayasası'nın 3. maddesi uyarınca Türkiye Devleti'nin
"Millî marşı "İstiklal Marşı"dır. Bu hüküm de Anayasanın 4.
maddesi uyarınca, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Ancak
daha da bu hukuki korumanın ötesinde Marşımız, milletimizin gönlünde öyle bir
yer etmiştir ki hiçbir çaba başarılı olamamıştır.
Yakın tarihimize ait ve konumuza dair
birçok bilgi ve belge günümüze ulaşmamıştır. Bu konuda en önemli iddia 23
Aralık 1947 yılında Ulus'ta ki Maarif Vekâleti deposu yangınıdır. Acaba ilk
yarışmaya ait 724 şiir bu yangında yok olmuş olabilir mi? Bu belgeler bugün
devletin arşivlerinde bulunmadığına göre bu iddialar ciddi şekilde
araştırılması gerekir.
İşte bu noktada gün yüzüne çıkarılan
1925 yılı milli marş müsabakasına ait bilgi ve belgeler yakın tarihimize ışık
tutmaktadır. Belgelerin, bir dönem Maarif Vekâleti görevlisinin evinde saklandığı,
öldükten sonra da mirasçıları tarafından birilerine devredildiği ve satılarak,
eski eser-belge piyasasına çıkarıldığı düşünülmektedir. Zira bu gün kayıp
birçok mahkeme sicilli de devrin kadılarının ailelerine miras yoluyla intikal
etmiştir.
Milli marş müsabakasına ait
belgeler, 1925 yılı marş yarışmasına ait bilgileri ortaya çıkarmasının yanında,
Cumhuriyetin ilk yıllarına ait oldukça zengin şiir ve beste örneklerini de
ihtiva etmesi açısından önemlidir. Müracaat dilekçelerinde ki bazı bilgiler,
ilk marş yarışmasına ait hakikatleri de ortaya çıkarmıştır. Mesela bunlardan
bir tanesi, şairlerin para ödülünden duydukları rahatsızlıktır. Bir diğer konu,
şiirlerin hiçbirisinin "Milli Marş" olabilecek nitelikte
olmayışlarıdır. Zira ilk marş yarışmasında da en büyük eleştirilerden birisi,
724 şiirden hiçbirisi Milli Marş olabilecek yeterlilikte olmayışıdır. Bugün ilk
marş yarışmasına ait 6'sı hariç 724 şiirden
hiçbirisi elimizde olmadığına göre bu değerlendirmeyi yapmada 1925 yılına ait
şiirler ayrı bir önem arz etmektedir.
Gerçekte, bayrak, vatan, dil gibi
mukaddes olan milli marşlar, keyfi değiştirilemez. Çünkü eser, millet
hayatındaki büyük çalkantılar, ölüm-kalım savaşlarının sonucu doğmuş ve millet
ruhunun tercümanı olmuştur. Buluşma yeri olarak "İstiklâl Marşı: Bir milli
mutabakat metnidir".[42]
Bir
milletin geçmişinden
vaz geçmesi mümkün değildir. Millet onu tanımak istemese de o mazi, milleti
bırakmaz.[43]
Milletler; hatıralar, gelenekler, tarih ve millî mukaddesatla yaşar, istiklâl
Marşı, "milli duygu ve heyecanı her zaman ayakta tutacak derecede yüksek
bir şiir", "bizatihi büyük bir sanat eseridir", "ruhları
coşturan bir hamaset ve belagat abidesidir". Bir daha yaşanmaz millî
maceranın "kelâm Anıtı"dır.[44]
Şimdiye kadar hiçbir şair, "bu değerde bir millî ve vatanî şiir meydana
getirememiştir".
"İkide
bir İstiklâl Marşı'nı
değiştirmek maksadıyla otaya atılmak çılgınca ve haince bir harekettir".[45]
Marşımız, milletimizin gönlünde öyle
bir yer etmiştir ki inşallah onu değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Kaynakça
Beşir AYVAZOĞLU, 1986, istiklâl Marşı
Tarihi ve Manası, Tercüman Aile ve Kültür Kitaplığı Yayınları,
Caner ARABACI, ( Doç. Dr.) "Cumhuriyet başlarında
ilk istiklâl Marşı arayışı." Mehmet Âkif Edebiyat ve Düşünce Bilgi Şöleni Kitabı, TYB, 2009
Fahrettin GÜN, Mehmet Âkif Hayatı Eserleri ve
Yetmiş Muharririn Yazıları, İstanbul, 2010
Faruk K.TİMURTAŞ, Mehmet Âkif ve Cemiyetimiz, Ankara: Kültür
ve Turizm Bakanlığı Yayınları 1987.S.36
http://turkiyekulturportali.gov.tr/Sayfalar/KimKimdir/Dr.HamitZubeyirKosay.aspx
http://www.enfal.de/ecdad140.htm
http://www.turkceciler.com/sairler/enis_behic_koryurek.html
Kâzım YETİŞ, Mehmet Akif'in Sanat,
Edebiyat ve Fikir Dünyasından Çizgiler, Ankara 1992.
Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi
Belgeliği (KBYEK), İstiklâl Marşı 8258/1 -58d
M. Ertuğrul DÜZDAĞ, Mehmed Âkif Ersoy,
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara 1998.
Mehmet DOĞAN, Camideki Şair Mehmed Akif, İstanbul,
1998.
Mehmet Emin ERİŞİRGİL, İslamcı Bir Şairin Romanı:
Mehmet Akif, Nobel Yayın Dağıtım,
Ankara 2006.
Mustafa ÖZÇELlK, Mehmet Âkif Ersoy ve
istiklâl Marşı, Lamure yayını, İstanbul 2005.
Rıdvan CANIM - Etem ÇALIK, Mehmet Âkif
ve İstiklâl Marşı, Yedi İklim1995, İstanbul.
Veli ERTAN, Mehmet Âkif
Hayatı Eserleri ve Tesiri, İstanbul, 1969,
s. 54-58
Mahmut
H. Şakiroğlu, “KOŞAY, Hamit Zübeyr”, İstanbul 2002, Cilt: 26, sayfa: 225-226.
Alaattin
Karaca, ” Enis Behiç Koryürek”, DİA, C 26, İstanbul 2002, s.215.
[1]
Fahrettin GÜN, Mehmet Âkif Hayatı Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları İstanbul
2010, s.79.
[2]
Veli ERTAN, Mehmet Âkif Hayatı Eserleri ve Tesiri, Bahar İstanbul 1969, s.
54-58
[3]
Mehmet Emin ERİŞlRGlL, İslamcı Bir Şairin Romanı: Mehmet Akif, Nobel Yayın
Dağıtım, Ankara 2006, s. 313-319
[4]
Caner ARABACI ( Doç. Dr.) "Cumhuriyet başlarında ilk İstiklâl Marşı
arayışı. “Mehmet Âkif Edebiyat ve Düşünce Kitabı, 2009
[5]
Rıdvan CANIM - Etem ÇALIK, Mehmet Âkif ve İstiklâl Marşı, Yedi iklim 1995,
İstanbul, s. 55
[6]
KBYEK 8258, EK1, 2a-2f
[7]
Dr. Hamit Zübeyir Koşay :Dönemin kültür müdürü ve yarışmanın bilinen tek
sorumlusudur. Dr. Hamit Zübeyir Koşay; İdil-Ural bölgesinde Tilenkçi Tamak
köyünde 1897 de doğmuş olup, 1909'da tahsil için Türkiye'ye gönderilmiş ve
1911'de Selanik Merkez Rüştiyesi'ni bitirmiştir. Balkan savaşının çıkması
üzerine Sultaniye'ye geçtiği yıl İstanbul'a dönmüş ve Dar'ül Muallim'den mezun
olarak 1916'da öğretmen olmuştur. Bir kış Dar'ülfünün etnografya ve Macarca
derslerine devam ettikten sonra tahsiline devam amacıyla Macaristan'a gitmiş ve
burada Üniversite Felsefe Fakültesine devam ederek 1923'de filoloji ve
Türkoloji alanında doktor unvanını kazanmıştır.
Çok sayıda ulusal ve
uluslararası bilim kurumlarının muhabir, asil ve şeref üyesi olan Koşay, vefat
ettiği 1984 yılına kadar Anadolu arkeolojisi ve etnolojisi üzerinde çalışmalar
yapmıştır. (DİA.26/226).
[8]
http://www.enfal.de/ecdad140.htm
[10]
Ek2, KYEBM,8258 , 6A
[11]
Ek2, KYEBM,8258 , 27A
[12]
KBYEK 8258, EK2-6a-6b
[14]
Alaattin Karaca, ” Enis Behiç Koryürek, DİA, C 26, İstanbul 2002, s.215.
[15]
KBYEK 8258, EK3,0003A
[16]
KBYEK 8258, EK3-3b,c.
[17]
KBYEK, 8258, EK4-7b
[18]
KBYEK, 8258, EK5-39
[19]
KBYEK 8258, EK5-58d, 58c
[20]
KBYEK 8258, EK6,10a
[21]
KBYEK8258, EK6-10b
[22]İbnülemin
Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri (c. IV, 2002),
[23]
KBYEK8258, EK7-11a
[24]
KBYEK 8258, EK7,11b
[25]
KBYEK 8258, EK8,12
[27]
KBYEK 8258, EK9,15a; Ek 9, 0015-B
[28]
KBYEK8258, EK10-18b
[29]
KBYEK8258, EK10, 18a-b
[30]
KBYEK 8258, EK11,28a-28b
[31]
KBYEK 8258, EK12, 30a-b
[32]
KBYEK 8258, EKİ 13, 32a
[33]
KBYEK 8258, EKİ 13, 32b
[34]
KBYEK 8258, EKİ 14,33a-b
[35]
KBYEK 8258, EKİ 15, 38a
[36]
KBYEK 8258, EKİ 15, 38 b
[37]
KBYEK 8258, EK16, 56a
[38]
KBYEK 8258, EK16, 56b
[39]
KBYEK 8258, EK17, 57a-b
[40]
KBYEK8258, EK18, 5
[41]
KBYEK.82581, EK19, 1
[43]
Kâzım YETiŞ, Mehmet Akif'in Sanat, Edebiyat ve Fikir Dünyasından Çizgiler,
Ankara 1992, s.V.
[44]
Mustafa Özçelik, Mehmet Âkif Ersoy ve istiklâl Marşı, Lamure yayını, İstanbul
2005, s. 113.
[45]
Faruk K. Timurtaş, Mehmet Âkif ve Cemiyetimiz, Ankara: Kültür ve Turizm
Bakanlığı Yayınları 1987, s. 36
Yorumlar