ÇARŞILARIMIZ VE AHİLİK
Tarihi çarşılar bulundukları
şehirlerin kalbi konumundadır. Buralar
ne kadar düzenli ve hareketli olursa, şehirler de o kadar canlı olacaktır. Selçuklılardan
günümüze çarşı belli bir düzene sahiptir.
Selçuklularda artması özendirilen esnaf sayısı
ve mekânına, Osmanlılarda iş kolunun özelliğine göre üst sınır getirilir. Bu
düzen hem kurallar hem de düzenleyici ilkeler içerir. Kent alanlarının yaklaşık
yüzde 10 kadarını kapsayan çarşıların prototip bir modeli vardır. Çarşının
ortasına cami yerleştirilir. Bunun çevresinde esnaf iş yerleri bulunur. Bezistan ya da diğer adıyla bedesten bunların başında gelirdi.
Dükkânlar bunun etrafında halkalaşarak sürekli açık olan çarşı ile kent halkına
belli günlerde hizmet veren Pazar yeriyle
birbirini tamamlardı.
Küçük
boyuttaki dükkânlar, arasta, han, bedesten genelde ahşap saçaklarla, seyrek
olarak da örgü duvar ile örtülmüş dar sokaklar sekiz asır boyunca Türk Anadolu
Ticaret Merkezinin değişmez öğeleri olmuşlardır.
Çarşıda sadece ticaret değil
siyaset de vardı. İş tartışmaları kadar devlet idaresi de buralarda konuşulurdu.
Hayat damarları başka hiçbir yerde olmadığı kadar merkez çarşıda atardı.
Selçuklu
ve Osmanlı devrinde çeşitli etnik grupların bir arada yaşaması ve birbirleriyle
kaynaşması en iyi çarşıda gözlenirdi. Kentin önemli grubu olan esnaf, zanaatkâr
ve tüccar çarşıda kümelenirdi.
Osmanlı
çarşının merkezi ve sağlam mimarisiyle çarşının iç kalesi niteliğinde idi. Bu mekânlar çift kilit sistemiyle denetlenirdi.
Bedestenin muntazam ve emniyetli bir muhafaza teşkilatı vardı.
Bu çarşılar ruhunu: Medeniyet tasavvurumuzun
bir diriliş şifresi Fütüvvet hareketinin Anadolu’da ortaya çıkmış boyutu olan Ahilik teşkilatı beslerdi.
Ahilik; tarih boyunca aksiyoner yapıya
sahip olan milletimiz tarafından derin bir kabul görmüş ve hâkimiyet kurduğu
coğrafyalarda sadece barış ve huzurun değil, aynı zamanda insanı merkeze alan
ekonomik anlayışın solmaz ve pörsümez temsilcisi olmuştur.
Tarihimizin en büyük ve en uzun
ömürlü devleti olan Osmanlı-Türk Cihan devletinin kurucu iradesi “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” diyen
Şeyh Edebâli bir Ahi şeyhidir.
“Sevgi, davanın esası olmalıdır. Sevmek ise sessizliktedir. Bağırarak
sevilmez” diyerek günümüzde en çok muhtaç olduğumuz barış ve huzurun
formülünü veren yine Şeyh Edebâli’dir.
Şehri; cuma kılınır, bazar durur
yer olarak tanımlayan Osmanlılar ile birlikte Konya çarşısı yeniden
yapılanmış; Selçuklu devri çarşısına
göre daha kapsamlı bir biçim almıştır.
Çarşı ve bedestenlerde çalışmayı ibadet sayan bir anlayışla,
mesleğini icra eden bir sanatkâr ve ticaret erbabı vardı.
Bunlar hakkın rızasını gözeterek
halka hizmet etmiş, Ahiliğin temel değerleri olan; cömertlik, doğruluk, dürüstlük,
müsamaha, itimat, muhabbet, sabır, dostluk, fedakarlık, adalet, kanaatkarlık
düsturlarına ve komşuluk hukukuna riayeti elden bırakmamışlardır. Günahlardan
sakınmışlar, ölçü ve tartıda doğruluktan ayrılmamışlar, ‘müşteri velinimetimdir’
mülahazasıyla hep mütebessim olmuşlardır.
Kaliteli mal imal edip, hileli
mal satmaktan, yalan söylemekten, insanları aldatmaktan imtina etmişler; hayatın
her anında kul hakkını gözetip, kimseye haksızlık yapmamayı şiar edinmişlerdir.
Mesleki kaidelere sadakat göstererek, helalinden
kazanıp, haram lokma yememeye dikkat etmişler, Ahi ruhuyla ahlaki değerlere
sarsılmaz bir şekilde sadakat göstermişlerdir.
Türkiye Selçuklularının esnaf
teşkilatı olan ahiliğin ana unsurunu oluşturan ticaret ve iş ahlakı sevgi ve
saygı kuralları günümüz modern iş dünyasının da aradığı özelliklerdir.
Bu sağlam temellere dayanan iş ve
ticaret ahlakı Cumhuriyet Konyası’nda da hayatiyetini sürdürme gayreti
içindedir.
Selçuklulardan
günümüze Ahilik ve beraberinde oluşmuş esnaf teşkilatları sayesinde Konya’nın
çarşı ve pazarlarının birçoğunun adının bilinmesi, mekânların hâlâ o isimle
anılmasının nedeni de bu geleneğin devam etmesindendir.
Konya’nın
çarşılarını oluşturan arasta, bedesten, dükkân ve pazarlar bugünün modern
şehirlerinde de görülmektedir. Yüzyıllar ötesinden günümüze gelen bedesten hem
yapı hem de ticaretin merkezi olarak hayatiyetini halen Konya’da sürdürmektedir.
Belediyelerimiz kentsel dönüşüm projelerinde bu
geleneksel yapının korunmasına, unutulanların hatırlanmasına, yok olanların
yeniden inşasına âzami hassasiyet göstermelidir.
Yorumlar