Yasaklı Tuğralar
Yasaklı Tuğralar
Yakın zamanda
meydana gelen iki gelişme nedeniyle 15.06.1927 tarihinde Resmi Gazete’de
yayınlanan 1057 sayılı kanun yeniden gündeme geldi. Biri İstanbul
Üniversitesi’nin ünlü kapısı üzerindeki tuğranın yeniden ortaya çıkartılması ve
Konya Aziziye Camii restorasyonu ile kapıları üzerinde önceden kaldırılan
tuğraların yerleştirilmesi gelişmeleriydi.
Öncelikle halen yürürlükte olan kanun nedir, maddeleri
nelerdir.
Türkiye
Cumhuriyeti Dahilinde Bulunan Bilumum Mebanii Resmiye ve Milliye Üzerindeki
Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun:
Madde1- İçinde
devlete mütehattim bir vazife icra, yahut Hükümetin veya belediyelerin efrat
ile zaruri ve kanunu olan münasebetlerini temine tahsis edilen binalarla
alelümum mektep binalarında vaktiyle Osmanlı saltanatını temsil için konulmuş
olan, yahut vaziyetlerine göre hala temsile delalet eden tuğra veya armalar ve
bunlarla beraber olarak sultanların medihelerini ihtiva eden kitabeler hakkında
ikinci madde hükmü tatbik olunur. Bu kabil tuğra ve arma ve kitabe bulunan
hususi binalar, bunlar kaldırılmadıkça veya örtülmedikçe yukarıda zikrolunan
faaliyetler ve münasebetlere tahsis olunamaz.
Madde 2- Birinci
maddedeki kayiterin şümulü dahilinde olan tuğra ve arma ve kitabeler devlet
veya belediye malı olan binalarda bulunduğu halde kaldırılarak müzelere
konulur.
Yerlerinden kaldırılmalarıyla gerek kendilerinin, gerek
bulundukları binaların, bedii veya tarihi kıymetlerine halel gelecek olanlar,
eserin ve bulunduğu mahalin bedii kıymetini nakisedar etmemek üzere münasip
vesait ile örtülür.
Madde 3-
Alakadar vekâletlerin müracaatı üzerine Devlet binalarından hangi eserlerin
kaldırılması veya örtülmesi lazım geldiğini tayin ve örtülmesi lazım ise şekil
ve suretlerini tespit ile karar vermek Maarif Vekâletine aittir.
Madde 4- Bu
kanun neşri tarihinden muteberdir.
Madde 5- Bu
kanun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Bu kanun ülkemiz içerisinde bulunan resmi ve milli
binaların üzerinde bulunan tuğra ve methiyelerin kaldırılmasını öngörmektedir.
Tuğra bilindiği üzere padişahların bir nevi sanat eseri kıymetine haiz, özel
şekilde biçimlendirilmiş imzalarıdır. Kanunun birinci maddesinde, devletin
gerekli hizmetlerini yürüttüğü binalar, (hastane, postane gibi) hükümet ve
belediyelere tahsis edilen binalar (hükümet konakları) gibi “alelumum mektep
binaları” denilerek bütün okulları kapsayacak binaların üzerinde bulunan bütün
tuğralar ve Osmanlı Saltanatını temsil eden armalar yasaklanmaktadır. Kanun
hangi binaların üzerindeki tuğraların kaldırılacağını belirten bir ifade ile
kanunlaştırılmıştır.
Bu tuğraların ve kitabelerin müzelere kaldırılması,
binanın yahut kendinin tarihi kıymetine zarar verecek şekilde ise üstünün uygun
şekilde örtülmesi öngörülmektedir. Hangi eserlerin kaldırılması veya
örtülmesine karar veren ve ne şekilde olacağını da o dönemde kültür
eserlerinden de sorumlu olan Milli Eğitim Bakanlığı verecektir.
Osmanlı devletinde ilk dönemler de binalar üzerinde arma
ve tuğra koyma geleneği yaygın olmayıp bilhassa son dönemde yapılan eserlerde
tuğra ve arma bulunmaktadır. Bu nedenle bu eserlerin çoğu halen Cumhuriyet ile
resmi kurum olarak kullanılmasına devam edilen eserlerdir. Kanun, dili her ne
kadar uygulanabilir veya tarihi kıymete zarar vermeyecek ve sınırlı binalar
üzerinde öngörülmüş ise de kanun oldukça geniş yorumlanmış, kraldan çok
kralcıların da etkisiyle her türlü binada, tarihi kıymete haiz tuğralar tarih
katliamına uğradığı gibi, üzerlerindeki tuğralar kapatılmıştır. Tuğralar
kapatılmakla kalmamış, kitabe şeklinde olmayanlar kazınmış, sökülmüş ve talana
uğramıştır. Kanun lafzından tuğralara zarar verilmeyeceği anlaşılsa da.
Örnekler vermek gerekirse; Sultan 2. Abdülhamid’in tahta
çıkışının 25. yılı anısına yapılan ve İzmir’in sembol yapılarından olan saat
kulesi üzerinde ki Sultan Abdülhamid’e ait olan tuğralar sökülmüştür. Bu
örnekte görüldüğü gibi kanun kapsamına girecek bir bina olmayan saat kulesi
üzerindeki tuğra da kaldırılmıştır.
İstanbul Üniversitesi’nin meşhur kapısının üzerindeki
Sultan Abdülaziz Tuğrası’nın gün yüzüne çıkarılması ise yakın zamanda medyada
uzun süre yer aldı. Üzeri mermer bir levha ile kapatılmış tuğra yeniden gün
yüzüne çıkarılması ile bir tarihi ayıp uzun bir aradan sonra hala bu kanunun
varlığına rağmen telafi edildi. Kapı üzerindeki tuğra zamanın da kazınmak
istenmiş lakin Allah’tan tarih, hat ve sanatın kıymetini bilen kişilerin araya
girmesi ile üzeri kapatılmış ve bu güne ulaşması sağlanmıştır.
Konya’da ise yakın zamanda restorasyon sonrası açılan
Aziziye Camii’nin giriş kapılarında bulunan tuğraların yeniden yerleştirilmesi
ise oldukça sevindirici bir gelişmedir. Yine kanun kapsamında bir yapı
olmamasına rağmen, işgüzar bazı yöneticilerin marifeti ile bu güzelim eserin
üzerindeki Sultan Abdülaziz Tuğraları da kaldırılmıştı.
İşin ilginç yanı Osmanlı devletinden kalma ve halen de
kullanılmakta olan askeri binalar, karargâh, kışla vb. yerlerdeki tuğralar
dururken sivil mimariye ilişkin binalardaki tuğraların kaldırılması ise
manidardır. Bu kanun bazı sivil işgüzar idareciler nedeniyle sert bir şekilde
uygulandığını göstermektedir. Buna en güzel örneklerden biri Birinci Ordu
Komutanlığı binasının girişindeki Tuğra hiçbir zaman kaldırılmamıştır. Bu
şekilde çok sayıda örnek vardır.
Neyse ki aradan geçen yıllar bu kanunun hafızalardan
silinmesine sebep olsa da yaptığı tahribat hala ortadadır. Öncelikle müzelerde
de hangi eserlerden hangi kitabelerin söküldüğü tespit edilmeli, bu kitabeler
bu eserler yeniden yerleştirilmelidir. Tuğrası olduğu bilinen fakat kazınan
tuğraların yerine kopyalarının yapılası gerekmektedir ve her şeyden önce halen
yürürlükte olan bu meş’um kanunun acilen yürürlükten kaldırılması
gerekmektedir. (Kaynak: Konya Barosu dergisi)
Yorumlar