GÖNÜL COĞRAFYALARINDA BAYRAM ETMEK


Bekir ŞAHİN




GÖNÜL COĞRAFYALARINDA BAYRAM ETMEK

Küdüs’te Ramazanını son günlerini eda etmek  ve bayramı burada yaşamak en büyük arzumuzdu. İnsanlar ile sıla-ı rahim eyleyebilmek için vurduk kendimizi yollara. Kudüs’te bayram yapmak, bayramlaşmak üzere yollara düştük.

Uçağımız İstanbul Sabiha Gökçen havaalanından havalandıktan yaklaşık bir saat kırk beş dakika sonra Tel Aviv Ben Gurion Uluslararası Hava alanına iniyor. Pasaport kontrolü için sıraya giriyoruz. Ancak hiçbir medeni ülkede  görmediğiniz bir muamele ile pasaport kontrolünden geçiyoruz. Sabırsızlıkla hareket ederek özel bir  araçla Kudüs’e doğru yola çıkıyoruz.

 

Öğleden sonra Kudüs’e ulaşıyor ve Mescid-i Aksa’ya adım atıyoruz.  Bu arada her köşede nöbet tutan İsrail askerlerinin kontrol noktasından kısa bir sorgulamadan sonra geçiyoruz.   İsrail bu sene Kadir gecesi için yasağı kaldırmış. İşgal edilmiş Filistin topraklarının her yerinden; başta Gazze, Ramallah, Batı Şeria, Nablus kentleri olmak üzere Halil ve Eriha’dan yüzlerce Müslüman bu mukaddes mekâna akıyor. Yaklaşık 400.000 Filistinli pek çok islam coğrafyasından gelen kardeşlerimizle  144 dönümlük alanda  yek vücut oluyoruz.

 

Mescid-i Aksa’da akşam ezanıyla birlikte su ve hurmayla oruçlar açılıyor. Arkasından akşam namazı. Yatsı ezanıyla birlikte yatsı namazı,  20 rekat hatimle kılınan teravih namazı.. Aralarda salâtü selamlar. Kısa bir uyku, sonra başlayan Kıyâmu’l-Leyl namazı Sahur yeniyor, sonra ezanla birlikte sabah namazı eda ediliyor.

 

 Burak Mescidi o muhteşem anın hatırasını taşıyor.  Kütüphanesi gençlerle dolu. Osmanlı İslam yazmaları araştırıcılarını bekliyor. Kitap şifahaneleri yorgun ve bitkin düşmüş ecdat yadigârı eserlere yeniden can veriyor. İtalya’da eğitim almış restoratörler çalışıyor. tek eksikleri  geleneğe uygun cilt yapacak mücellit yokluğu. ,

Filistinli kardeşlerimiz evlerini ve sofralarını açıyor bize. Türk kardeşlerim, buralar taşıyla toprağıyla sizin. Buraları yalnız bırakmayın, bize destek olun, güç verin diye adeta yalvarıyorlar. Sultan Abdülhamid Han ve Recep Tayyip Erdoğan ve Necmettin Erbakan isimlerini hayır ve gururla yadediyorlar..   Türkiye’deki sıcak siyaseti yakından izlediklerine şahit oluyoruz. Kudüs’te Osmanlı Eserleri üzerine doktora yapmış Dr. Nâcih Davud Bey, bize rehberlik yapıyor. Osmanlı eserlerin ibıkmadan usanmadan zevkle tanıtıyor. Kütüphanede 50-60 kişilik bir gurupla  Osmanlı’nın torunları diyerek bizi tanıştırıyor. Hülasa; filistinde inanılmaz bir krediye sahip olduğumuza şahitlik ediyoruz.


Biz Kudüs’ü ilk kıblemiz olarak sevdik, Küdüs-ü Şerif olarak isimlendirdik .Kudüs’te yaşayan insanları gördük ki, ecdadımızın sevgisini, hoşgörüsünü ve adaletini arıyor.
Kudüs Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler için önemli bir coğrafyadır. “Müslümanlar için Mescid-i Aksa’da bulunan Kubbet-üs Sahra, Yahudiler için Ağlama Duvarı, Hırstiyanlar için Doğuş Kilisesi kutsal olup, bu üç din için büyük öneme haizdir.
Gökyüzüne en yakın şehir olarak nitelendirilen Kudüs’te; Süleyman, Davut, İshak, Yakup peygamberler dahil 200 peygamberin mezarının burada bulunmaaktadır. Hz. Yusuf’un kuyusunu oradadır. Herhalde bu kutsal topraklara ayağı değmemiş peygamber yoktur. Hz. İsa’nın Kıyamet (Kamame) Kilisesi’nde doğduğuna inanılıyor. Ağlama duvarına yakın bir yerde 10 emir tabletlerinin bulunduğu ve saklandığı rivayet ediliyor. Bir diğer rivayete göre de; İsa’nın çarmıha gerildiğinde akan kanlarından bir tas kanın Ahit Sandığı’nda saklandığına inanılıyor. Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethettiği zaman Cuma namazını Kıyamet Kilisesi’nin içinde değil, dışında kıldığını ve bu kıldığı yere de Hz. Ömer Mescidinin inşa edildiğini biliyoruz.

.Her yönüyle önemli bu coğrafyada bayramların bir başka olacağına inanıyorduk. Ve biliyorduk ki;
Bayramlar ertelenemez. Bayram ibadetlerden bir ibadet. Bayram benden bana gelen değil, bayram benden ötekine giden, benden sana giden bir yol. Dolayısıyla erteleme hakkımız yok. Değiştirme hakkımız, küçümseme hakkımız hiç yok.
Bayramı bayram bilmek. Asla kaybetmememiz gereken duygudur.  Bayramı bayram bileceğiz. Yetimin, dulun, hastanın, dertlinin, mazlumun, madurun bayram yapması bizim bayramı bayram bilme şuurumuzda gizli.
Bayramlar ikram ettiğimiz tebessüm ve hürmet ile bizi bir yerden bir yere götürüyor. Yoksa ne bindiğimiz uçaklar ne son model otobüs ya da otomobillerin ruhumuzu bir yere götürme kapasitesi yok.
Sılayı rahim sadece ana baba ziyareti ile sınırlı değilmiş meğer. Unuttuğumuz ama unutulmadığımız kardeşlerimiz ile birlikte olmak, bayram sevincinin unutulmaz tatlarından bir tat idi. Osmanlının torunları diye dedemizin mirasını yedik oralarda. Bol bol Abdülhamid'e fatihalar okuduk. Osmanlının köhne zamanında bile oralara neler bıraktığını en önemli toprak değil gönüller fethettiğini gördük. Fethedilmiş gönüllerin gönül dostluğuna şahitlik ettik. Her bayramı ayrı bir gönül coğrafyasında gönül dostlarıyla beraber gönül dolusu bayram yapmaya ne dersiniz sevgili dostlar
Bayram Ne tatil demek nede boş telaş demek. Bir yük hiç değil. Şükrünü eda edebileceğimiz tam bir nimet Bizden sonraki kuşağa da bunları aktarabiliriz. Emek verilmeden ne aile ne de değerler yaşatılır.

OSMANLI’NIN ADALETİ VE HOŞGÖRÜSÜ
Kudüs’ün Osmanlılar tarafından 1517’de fethedildi ve buraya “Lâilahe illâllah İbrahim Halilûllah” kitabesinin asıldı. Bütün dinlerden insanların Filistin’de 400 yıl barış ve huzur içinde yaşadığına dünya şahit oldu. Osmanlı, 1917’de Kudüs’ü teslim ederken, kutsal mekânların zarar görmemesi için savaş yapmadan teslim ediyor. Osmanlı, Kudüs’ü ve Filistin’i terk ederken ardında çok önemli izler bırakıyor. Mescitler, çeşmeler, mezar taşları, sosyal yapılar hâla dimdik ayakta. Bunan yanında Osmanlı dönemine ait 400 yazma eser ve 1 milyon belge Filistin’de arşivlerde bulunuyor.” Ayrıca Meccid-i Aksa kütüphanesinde yüzlerce yazma eser  ve yazma eserlerin tamiri için kitap şifahanesi faaliyetlerini devam ettiriyor.
Kudüs’te yaşayan insanların dün olduğu gibi bugünde ecdadımızın sevgisini, barışını, hoşgörüsünü ve adaletini aramaktadır. Ecdadımız oraları terk ettiğinden beri Filistin’de kan ve barut kokuları orayı işgal ediyor. İsrailliler tarafından Filistin’de yaşayan Müslümanları tecrit eden Utanç ve nefret duvarı, yüzlerce kilometreyi bulmuş durumda. Berlin duvarı yıkılıyor ama hala İsrail’in çektiği kin duvarları ayakta duruyor.

 Sanki Filistin İsraili’in kontrolünde açık bir hapishane gibi. Aksa’nın 10 kapısında İsrail askerleri nöbet tutuyor.  Sevinç ve hüzün birlikte harmanlanıyor bu topraklarda.  Yeşil kimlik taşıyan ve yeşil plakalı otomobiller “sakıncalı” olarak Kudüs’e giremiyorlar.

 İsra ve Mi’raç üssü ve  ümmetin ortak mirası olan Kudüs’ü boynu bükük bırakmamak amacıyla yaptığımız bu beş günlük ziyaret dolu dolu geçti.
Bayramları bayram bilerek, bayram kokusunda, bayram tadında ve lezzetinde doyasıya yaşamak ve bir gün özgür Kudüs’te buluşmak dileğiyle…

 
 
 

Yorumlar

Popüler Yayınlar