NİSÂBÜ’L-MEVLEVÎ  
MEVLEVİLİĞİN ESALARI



İsmâil Ankaravî (ö. 1041/1631)’nin  Nisâbü’l-Mevlevî isimli eseri; tamamı Mesnevî’den alınan beyitlerle Mevleviliğin Seyri Sülükünü  kısa olarak açıklayan  bir eserdir. Bu eser, tasavvufî konulara göre bir Mesnevî seçkisidir. Mevleviliğin Seyri Sülüğünü anlatması yönüyle önem arzetmektedir. XVI. yüzyılın en önemli Mevlevî alimlerinden Galata Mevlevî-hânesi şeyhi ve Mesnevî şarihi İsmail Ankaravî’nin bu eserini son devir Mevlevîlerinin önde gelen isimlerinden Tâhirü’l-Mevlevî (ö. 1951), sâde bir üslûpla ve faydalı açıklamalarla tercüme etmiştir. Ömrünün sonlarında yaptığı bu tercümenin kaynaklarda adı geçmektedir.
Bekir ŞAHİN tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiş  ve Damla Yayınevi tarafından yayımlanmıştır. Kemal Belviranlı'nın eşi tarafından Konya Yazma Eserler Kütüphanesine bağışlanan el yazması nüsha esas alınmıştır. 
Ayrıca aynı eser Selçuk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı emekli Öğretim Üyelerinden . Dr. Yakup Şafak ve Doç. Dr. İbrahim Kunt tarafından Nisâbü’l-Mevlevî tercümesi’nin iki adet müellif hattıyla yazılmış nüshaları bulunup ve bu nüshalar esas alınarak bazı katkılarla günümüz harflerine çevrilmiştir. Konya Tekin Kitapevi Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Bu eser  üç kısımdan meydana gelmektedir.
Birinci kısmı, “tarîkat âdâbına dair” olup, on bâb ve bir fasıldan oluşmaktadır. Bu fasılda “semâ esnasında hırka atma” konusu anlatılmaktadır. İkinci kısım, “şerîat âdâbına dâir” olup, İslam’ın beş şartı ve diğer bazı dini konular anlatılmakta ve on bâbdan meydana gelmektedir. Üçüncü kısım, “mârifet ve hakîkat âdâbına dâir” olup, her biri kendi içerisinde on dereceye ayrılmış on bâbı içermektedir.
Bu üçüncü kısmın birinci babında; yakaza, tevbe, bükâ ve tazarrû,  inâbet, muhâsebe, tefekkür, zikir, i’tisam, firar ve humûl gibi “sülûkün ibtidasında olan dereceler”, ikinci babında; halvet, uzlet, riyazet, hüzün, havf, recâ, hudû’, zühd, takvâ ve vera’ gibi “seyr ü sülûkün kapıları menzilesindeki dereceler”, üçüncü babında; tebettül, ibadet, hürriyet, murâkebe, hürmet ve ta’zim, ihlas, istikâmet, tevekkül, kanaat ve teslim gibi “ehl-i sülûkun muâmelât dereceleri”, dördüncü babında; hulk, tevâzû, îsâr, fütüvvet, sıdk, hayâ, şükür, sabır, rızâ ve inbisat gibi “ahlâk-ı hasene dereceleri”, beşinci babında; kasd, azm, mürid, murad, ebed, yakîn, üns, tasavvuf, fakr ve gınâ gibi “sülûkün usûlü menzilesinde bulunan dereceler”, altıncı babında; ihsan, ilim, hikmet, basîret, firâset, ilham, ma’rifet-i havâtır, hazm himmet ve kurb gibi “sülûk vadilerinin konakları menzilesindeki dereceler”, yedinci babında; hal ve makam arasındaki fark, muhabbet, aşk, şevk, zevk, ataş, heybet, hayret, kalak ve gayret gibi “ahvâl ve makâmâttaki dereceler”, sekizinci babında; evliyâullah, sır ve ehl-i sır, garib, istiğrak, mahv, vakit, safâ, sürûr, telvin ve temkin gibi “velâyet makamında olan dereceler, dokuzuncu babında; mükâşefe, müşâhede, tecellî, hayat, kabz, bast, sekr, sahv, fasıl ve vasıl gibi “hakîkat mertebesindeki dereceler” ve onuncu babında; mârifet, fenâ, bekâ, tahkîk, telbis, vücûd, tecrid, cem’ ve tevhid gibi “sülûkün sonundaki dereceler” yer almaktadır.
Nisâbü’l-mevlevî müellifi Ankaravî, yukarıda adı geçen her bölüm veya alt bölümün başında o konuyla ilgili kısa açıklamalarda bulunmuştur. Eserde bu kısımların tercümeleri, mütercimin izahlarından ayırt edilmesi için italik olarak gösterilmiştir. Bunlarla ilgili bazı örnekler vermemiz uygun olacaktır. Örneğin tarîkat âdâbına dair ve on babdan meydana gelen birinci kısmın birinci babı, Mevlevî tarikatının mahiyetinin beyanı hakkında olup, açıklaması şöyledir: “Mevlevîlik, sûfiyye meşâhiyinin tarîkidir. Nitekim Hazret-i Mevlânâ bir gazelinde, “Mâ sûfiyân-i râhîm, mâ table hâr-i şâhîm (=Biz vahdet yolunun sûfîleriyiz. Biz şâh-ı hakîkatin tablahârı yani mütena‘imleriyiz)” buyurmuştur ki Mevlevî fukarâsı bu manayı iş’âr için gece gündüz sofra başında teberrüken bu beyti okurlar. Mesnevîdeki Rûmîler ve Çînîler hikayesinde de Mevlânâ-yı Rûmî sûfîlerinin Rûmîlerden olduğuna latif bir işaret vardır”.
“Bu gürûh halen muhtelif nev’ilere ve mütenevvi’ kısımlara ayrılmıştır. Onlardan bazıları kâmil ve mükemmil, sûfi ve sâfîdir; bazıları mutasavvıfedir; bazıları âbidler ve zâhidlerdir. Bunlardan her birinin hak ve bâtıl olmak üzere iki türlü müteşebbihi, yani mukallidi vardır” 
İkinci örnek, ikinci faslın beşinci babındaki zekat beyanında olup, şöyledir:
Zekât mâli bir ibadettir ki mü’mini evsâf-ı rezîleden tathîr ve tezkiye eder. Onun vücûbu ve şartları fıkıh kitaplarında yazılıdır. Burada ondan bahse hacet yoktur. Muhakkiklere göre her şeyin zekâtı, o şeye münasip, mütecânis şeylerdendir. Meselâ rütbe ve mansıbın zekâtı, tevazu ve ihsandır. Çoluk çocuğun zekâtı, öksüzleri gözetmek, onları sevip okşamaktır. Sâir şeyleri de bunlara kıyas et”    
Üçüncü bir örnek de, her biri on dereceye ayrılmış on babdan oluşan üçün kısmın “ahlâk-ı hasene dereceleri”ni bildiren dördüncü babının ikinci derecesinde Tevâzû şöyle açıklanmıştır:
“Tevâzû nefsi, Hakk’a karşı ubûdiyet, halka karşı insaf makamında bulundurmaktır. Hakk’a karşı nefsi ubûdiyet makamında bulundurmak, Allah’ın emirlerine ve nehiylerine inkiyad ile hâsıl olur. Halka karşı nefsi insaf makamında bulundurmak da ya onlardan hak sözü kabul etmek, yahut haklarına riâyet göstermek veyahut onlar yanında tekebbür ve taazzumu terk etmekle husûle gelir. Halktan hakkı kabul etmek ise onlarla muhâvere ve mübâhese ederken hak ve hakîkat karşı tarafta görülünce mükâbereye kalkışmamak ve teslim gösterip hakkı itiraf eylemektir” 

Eser, bilhassa Mevleviliğîn dayandığı fikri temeller ve kavramlar açısından önemlidir.  Ayrıca Mevlevîlikle ilgili bilginin değerlendirilip yayılmasını sağlamak ve kültürel zenginliğimizi yaşatmak amacıyla yayın kervanına katılan bu eserin, ülkemizde gittikçe artan Mevlânâ ve Mevlevîlik konusundaki çalışmalara yardımcı olacağı ve katkı sağlayacağı umulmaktadır.



Yorumlar

Popüler Yayınlar