SADREDDİN KONEVİ’NİN YUSUFAĞA KÜTÜPHANESİNDE BULUNAN BİR GÜNLÜĞÜ

SADREDDİN KONEVİ’NİN YUSUFAĞA KÜTÜPHANESİNDE BULUNAN BİR GÜNLÜĞÜ
                                                                                                                                       Bekir Şahin

         Bir milletin bilim ve kültürünün en güvenilir delilleri şüphesiz o döneme ait kitaplar ve kütüphanelerdir. Ecdat bunu yüzlerce yıl önce anlamış olan atalarından çok eski ve o ölçüde zengin bir kültür mirası devralmıştır. Yalnız koruyup övünmekle değil, tanımak, tanıtmak, yararlanmak ve yararlandırmakla yükümlü olduğumuz bu mirasın büyük bir kısmını el yazma kütüphanelerimizi dolduran zengin  koleksiyonlar teşkil eder. Medeniyetin temeli kitaba ve kütüphaneye dayanır. Kültürümüzde kütüphaneye en büyük değer atfedilmiştir ve en yüce saygı gösterilmiş olup, kültür tarihimizde “kitap kültürü” diyebileceğimiz bir dalın doğmasına yol açmıştır.

         Kütüphaneler milli kültürümüz kadar, bilim tarihinin günümüze kadar gelebilen en önemli kaynakların korunduğu mekanlardır. Buralar Türk-İslâm bilim, kültür ve sanat tarihinin bu değerli tanıklarıyla doludur.

         Kütüphaneye ve kitaba verilen değer, yazılı malzemeyi kutsarcasına son devirlere kadar gelmesini sağlamıştır. Yazıla malzemeye gösterilen saygı Selçuklu Kütüphaneciliğinin özünü teşkil etmektedir. Onun için kütüphane kurma, kitapların çok pahalı olduğu devirlerde, onu almaya gücü yetmeyenlerin faydalanabileceği kurumlar oluşturma geleneği olarak, Selçuklularla başlamıştır.

Sadreddin Konevi kütüphanesi:

         Konya’daki Selçuklu Dönemi kütüphanelerinden en önemlisi, hiç şüphesiz 673 (1274) yılında yine dış kalenin Çeşme Kapısı yakınında kurulan Şeyh Sadreddin  Konevî Kütüphanesi olup,  çekirdeğini Sadreddin Konevî’nin kendisi ve babasından kalan kitaplar oluşturduğu bilinmektedir. 1316(1898), 1317(1899), 1319(1901) yıllarında kitap sayısı 256, 1907 yılında ise 267’dir.[1] Selçuklu tarihi için önem arz eden bu kütüphane, en eski Kur’an tercümeleri ile Şeyh Sadreddin Konevî ve Kon evi’nin üvey babası, aynı zamanda hocası Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin kendi eli ile yazılmış eserlerini ihtiva etmektedir. Şeyh Sadrü’d-din Muhammed (673-1274) ölümünden kısa bir süre önce bir “vasiyetname” yazmıştır. Konevî’nin, bu vasiyetnamesinde kütüphane ile ilgili bir takım arzuları olmuştur; Felsefeyle ilgili kitaplarının  satılarak fakirlere dağıtılmasını, Tıp, Tefsir, Hadis ve Fıkıh kitaplarının Şama götürülerek ilim ehlinin  hizmetine sunulmasını, Kendi telif ettiği eserlerinin damadı Afifü’ddin’e hatıra olarak verilmesini istemektedir.

         Yakınları; her biri ayrı bir hazine değerinde olan kitaplarını satılmasına ve Şam’a götürülmesine gönülleri razı olmamış, mescidine bitişik bir kütüphane inşa ederek  onun adına bir vakfiye düzenlemişler ve kitaplarını da burada okuyucu hizmetine sunmuşlardır.

         Sadreddin Konevî Kütüphanesi bu şekilde teşekkül ettikten sonra, değişik dönemlerde bir kısım insanlar da bu kütüphaneye kitaplar bağışlamışlardır. Bugün Yusufağa Yazma Eserler Kütüphanesinde Sadreddin Konevi kütüphanesinden intikal eden 167 kitap mevcuttur.

         Bu kitapların bir çoğunun kapak sahifelerine kitabın Sadreddin Konevî Vakfı’na air olduğuna dair kayıtlar vardır. Bazılarında ise bizzat Sadreddin Konevî’nin temellük imzası bulunmaktadır. Bir çoklarında da Konevî’nin hocaları ve  yakınlarının sema ve kıraat kayıtlarına rastlanmaktadır.

         Konevî Kütüphanesi XIX. Yüzyılın sonlarına kadar, varlığını korumuş buradaki kitaplar, 1926’da yeni bir düzenleme ile asıl yerinden alınarak Konya Yusufağa Yazma Eserler Kütüphanesi’ne nakledilmiş ve bugün burada hizmete sunulmaktadır.

Sadreddin Konevi’nin Kitapları:

         Sadreddin Konevî’nin babası Malatyalı Şeyh Mecdü’d-din İshak Anadolu Selçukluları Devleti hizmetinde bulunmuş, birkaç defa diplomat olarak Bağda’da gitmiş bu yolculukları esnasında Musul ve Cizre’de devrin tanınmış ilim adamlarıyla  görüşmeleri olmuş, buralardan birçok kıymetli eser edinmiştir. Bu eserler  oğlu Sadreddin Konevî’ye intikal etmiştir ki, bunların bir çoğu müelliflerin veya yakınlarının el yazılarıdır. Diğer taraftan Sadreddin Konevî uzun süre Suriye ve Mısır’da üvey babası Muhyi’d-din İbnü’l-Arabî’nin yanında bulunmuş, üvey babasının da birçok eserleri Sadreddin Konevî’ye intikal etmiştir. Bu eserler arasında İbnü’l-Arabî’nin kendi el-yazısı olan te’lif eserleri ve Mağrib’den getirdiği birtakım şahsî kitapları bulunmaktadır.

         Sadreddin Konevî’nin kendi te’lifi olan eserlerin kendi el-yazısı olan nüshaları da kitapları arasında bulunuyordu. Dostlarına ve devlet adamlarına yazdığı mektupları ve dostlarının kendisine  yazdıkları mektuplar birtakım küçük risaleleri özel defterlerinde toplamıştı. Kısacası zengin ve muhtevalı bir koleksiyona sahip idi. Onun bu defterleri Anadolu Selçukluları Anadolu Selçukluları döneminin ilmî, siyasî ve kültürel hayatı ile ilgili zengin bir arşiv niteliğindedir.

         Sadreddin Konavî’nin kitapları onun adına inşa edilen kitaplığa yerleştirilirken her kitabın kapak sahifesine (zahriyye) şöyle bir vakıf kaydı yazmışlardır:

         Bu vakıf kaydının kısaca tercümesi şöyledir: “Kendisinin te’lifi olan bu kitap…Sadreddin Muhammed… tarafından kabri yanında inşa edilen kütüphaneye Müslümanların yararlanmaları için vakfedildi. Kitabın ancak rehin karşılığında kitaplıktan çıkarılmasını aksi halde yerinde ondan yararlanılmasını şart koştu…”

         Diğer kitaplarının her birinin kapak sahifesine buna benzer bir vakıf kaydı yazılmıştır. Bu demektir ki ölümünden sonra Konevî’nin bütün kitapları tescil edilmiştir. Ancak bu kitaplarının miktarını ve adlarını öğrenebileceğimiz bir liste o günden günümüze gelmemiştir. Bu yüzden de Konevî’nin kaç kitabı bulunduğunu bilmiyoruz.

         Ancak Fatih Sultan II.Mehmed zamanında Karaman ili fethedilince o bölgedeki vakıfları tescil etmek amacıyla 880(1475-76) yılında Karaman iline gönderilen Osmanlı il yazıcıları Konya’da Sadreddin Konevi’nin vakfına da tescil etmişlerdir. Bu arada Konevi’nin  kütüphanesindeki kitapları da tek tek kaydetmişlerdir.[2] Bu kayda göre Konevi’nin Vakfı olan kitapların sayısı 200 küsür eserdir. Bu liste ile bugün Konya Yusufağa kütüphanesinde bulunan Sadreddin Konevi’nin kitapları karşılaştırıldığı zaman 700 yılı aşan tarih süreci içinde pek çok kitaplarının zayi olduğu görülmektedir.

         Sadred’din Konevi hayatta iken etrafında çok sayıda talebeleri bulunuyordu. Bu talebeleri onun gözetiminde bilimsel çalışmalarını yürütüyorlardı. Onun ve hocası İbnü’l-Arabi’nin eserlerini okuyor, istinsah ediyor ve hatta onun teşvik ve yol göstermeleriyle şerhler, telifler yapıyorlardı.

Konevi’nin Kendi el Yazıları ve Defterleri (günlükleri)

         Nitekim Osmanlı il yazıcıları Karaman ili evkafını tescil ederlerken Sadreddin Konevi Kütüphanesindeki kitapların adlarını tesbit etmişlerdir. Bu listede Konevinin eserlerinin müellif nüshaları ve şahsi defterleri mevcut değildir. Öyle anlaşılıyor’ki, Sadreddin Konevi’nin özel defterleri ve hocası Muhiddin İbnü’l-Arabi’nin ve diğer yakınlarının el yazıları ve hatıra niteliğini taşıyan notlar ve belgeler kütüphanesine intikal etmemiştir. Bunlar yakınlarının ve ahbabının ellerinde bulunuyordu. Dönem dönem Konya’ya gelen ilim ve fikir adamları buralarda Konevi’nin hocaları ve yakınlarının el yazılarını görme ve inceleme imkanı buluyorlardı.

·         Konevi’nin özel defterlerinden bir tanesi günümüze gelmiştir. Bu defter Konya Yusufağa Kütüphanesi nr.7838(eski kayıt no:7850)’de kayıtlıdır.[3]

Özellikleri: Eser, şemseli, zencirekli, Selçuki kahverengi tam meşin ciltli, 671a-699b sayfaları arasında 28 yaprak olup, 240x160-178x113mm ölçülerinde, mağribi yazı tarzıyla yazılmıştır.

·         7838 (eski kayıt no:7850)’de kayıtlıdır.
·         Kitap, Sadreddin Konevinin Vakfıdır.

Başka kütüphanelerde de Sadreddin Konevi’nin bu defterleri ve kendi telifi olan eserlerin müellif nüshaları vardır.
Sadru’d-din Konevi’nin kitapları Sadru’d-din Konevi’nin babası Malatyalı Şeyh Mecdü’d-din İshak Anadolu Selçukluları Devleti hizmetinde bulunmuş, birkaç defa diplomat olarak Bağdad’a gitmiş bu yolculukları esnasında Musul ve Cizrede devrin tanınmış ilim adamlarından İbnü’l-Esir kardeşlerle, İbnü’l-Cevzi ve oğlu Abdurrahman ile görüşmeleri olmuş ve onların birtakım eserlerini ve daha başka eserler edinmiştir. Bu eserler oğlu Sadru’d-din Konevi’nin kendi te’lifi olan eserlerin kendi el-yazısı olan nüshaları da kitapları arasında bulunuyordu. Dostlarına ve devlet adamlarına yazdığı mektupları ve dostlarının kendisine yazdıkları mektuplar ve bir takım küçük risaleleri özel defterlerinde toplanmıştı. Kısacası zengin ve muhtevalı bir koleksiyona sahip idi. Onun bu defterleri Anadolu Selçukluları döneminin ilmi, siyası ve kültürel hayatı ile ilgili zengin bir arşiv niteliğinde idi.

Sadrud-din Konevi, sürekli yazan, not düşen bir bilim adamıdır. (Bkz.Burada Levha. IV ve XII.) Dostlarına, devlet adamlarına mektuplar yazmakta, bazen bir hatırasını tarih vererek bir kenara kaydetmektedir. Fakat ömrünün son bir yılına ait hiçbir notuna rastlanmamaktadır. Bu durum onun ömrünün son yılında hasta olduğunu düşündürmektedir. Bu yazıya konu olan “Vasiye” sini muhtemelen hasta olduğu günlerde ya bizzat yazmış veya yakınlarına yazdırmış olmalıdır.

Tarih boyunca dönem dönem Konevî’nin koyduğu vakıf şartlarında da yer aldığı üzere yerine rehin konularak Konevî’nin bazı kitapları kütüphanesinden alınmış ve fakat bilemediğimiz sebeplerden dolayı yerine iade edilmemiştir. Sadreddin Konevî’nin birçok kitapları bu şekilde zayi olmuştur. Meselâ İstanbul İslâmi  Eserler Müzesi’ndeki “el-Futûhâtü’l-Mekkiyye” nüshası vaktiyle Konya’da bulunuyordu. Muhtemelen iaşe yoluyla İstanbul’a götürülmüş geri iade edilmemiştir. Keza Mecdü’d-din İbnü’l-Esir’in “Câmi’u’l-usûl” adlı eserinin  altı cildi Konya Yusufağa Kütüphanesi’nde olduğu halde bir cildi-ki müellif nüshasıdır- Konya İzzet Koyunoğlu Kütüphanesindedir.[4] Her şeye rağmen bugün bile Sadred’din Konevi Kütüphanesi’nden intikal eden kitaplar; Türkiye Selçukluları dönemi arşivi niteliğindedir.



1. Fütûhat-ı Mekkiyye fi Esrari’l-Mahkiyye ve’l Mülkiye,
Kendi el yazısı ile olan nüsha, Türk-İslam Eserleri
Müzesi no. 1845-1881’dedir.Bu nüsha 31 cild halinde
Tertib edilmiştir.

2. Fusûsu’l-Hikem, Türkçeye çevrildi Molla Cami, Hoca
Muhammed Parsa’nın “Füsûs” için, “can”, “Fütühat”
İçin “gönül” dediğini rivayet eder.

1. Kitabu’l-İsra ilâ Makâmi’l-Esrâ,
2. Muhadaratü’l-Ebrâr ve Müsameretü’l-Ahyâr,
3. Kelamu’l-Abâdile,




 




[1] Caner Arabacı, Konya Medreseleri, Ticaret Odası Yayını, Konya, 1998, Sadreddin 108
[2] İ. Hakkı Konyalı Konya Tarihi, Sadreddin 501-503.
[3] Fotoğraf….
[4] Mikail Bayram “Sadru’d-Din Konevi  Kütüphanesi ve Kitapları”  Bilgi Yolu Dergisi, 2002, Sayı 2.s.49,Konya.

Yorumlar

Popüler Yayınlar